RSS Feed for This Post

Öcalan Çözüm Sürecinde Alevileri Unutur mu?

Türkiye siyaseti cesur adımlar atarak bugüne dek hiç olmadığı kadar şeffaf ve dirençli bir politikayla Kürt sorununun çözümünde Abdullah Öcalan’ı muhatap alarak zor ama umut verici bir yola girdi.

Abdullah Öcalan’ın, Newroz mesajındaki İslami vurgular sürecin çözümüne çarpan etkisi yapacak olsa bile şüphesiz gerek PKK gerekse Kürt siyasi hareketi içerisinde ciddi bir rahatsızlığa neden oldu/olacak. Zira Newroz mesajından sonra örgütün Dersim kanadından agresif sesler yükseldi, hatta BDP il yapılanmasından istifalar geldi.

Hizbullah’ın Yükselişi

Yine bu dönemde ilginç bir şekilde (Kürt) Hizbullah gençleri eski günlerini hatırlatarak Dicle Üniversitesi’nde BDP’li gençlerle çatıştı. Hizbullah hala silahlarının akıbetini açıklamamışken ve geçmişte yaptıklarından pişmanlığını belirtmemişken neden bu duruma göz yumuluyor sorusunu akla getiriyor.

1990’ların başındaki PKK-Hizbullah savaşının yeniden başlaması ihtimalini gündeme getiren bu kavgaya hükümetin ve büyük medyanın ilgisizliği ve polisin olayları önlemede yetersizliği manidar, ki bu birçok spekülasyona neden oldu.

Nitekim son gerginlikte, her iki tarafın birbirini farkında olmadan da olsa kirli ilişkilere sahip olan kişilerin oyununa gelmekle suçladı. Abdullah Öcalan’ın Newroz mesajında Türklere hitaben kullandığı “helalleşme ve kucaklaşma” Kürtlerin iki önemli hareketi arasında yaşanmadı.

Son seçimlerde BDP’nin Altan Tan gibi isimlere yer vermesi ve Öcalan’ın dini söylemlere başvurması, Hizbullah’ın Kürt sorununa sahip çıkmasıyla aralarındaki rekabetin kızıştığı ve bunun farklı boyutlarda gelişeceği de muhakkak. Çünkü Hizbullah, Kürt sorununun çözüm sürecinde devre dışı kalmak istemiyor. Barıştan sonra bölgede etkin olacak BDP ve Hüda Par’ın şahsında tekrar Kürt-Kürt savaşının çıkmayacağının kim garantisini verebilir, zira süreç Kürtler adına pek de kendi doğallığında işlemiyor.

Ortadoğu’nun Yeni İslamcı Muktedirleri

Amerika’nın Irak’ı işgaliyle şekillenme süreci hızlanan, Arap baharıyla da netleşen Şii-Sünni yaylarının akıbeti Alevileri haklı bir şekilde tedirgin ediyor. Bu sürecin adeta turnusolluğunu yapan Suriye’de yaşanan sorunlar öyle ya da böyle Alevilerle ünsiyet bağı olan Nusayrilerin içinde bulunduğu savaş ve İran’a yapılan uluslararası ambargo Alevileri daha da tedirgin bir yalnızlığa itiyor.

Arap baharıyla birilikte bölgede İslami temelli yapıların güçlendiği göz önüne alındığında Öcalan’ın mesajını bölge gerçeklerine adapte ettiğini çıkarsamak mümkün. Zira Öcalan idealist/romantik hayallerinden vazgeçeli çok zaman oldu.

AK Parti’nin Geleceği

Bölgenin yeni gelişen hakim yapısından azade olmayan, hatta çoğu durumda entegre olan AK Parti’nin gelecek projeksiyonu düşünüldüğünde, uzun bir süre aynı anlayışın Türkiye siyasetinde söz sahibi olacağı görünmekte, ki Öcalan barışı AK parti dışında bir güçle şekillendiremeyeceğinin farkında.

Abdullah Öcalan’ın, Newroz mesajındaki İslami vurguların arkasında yatan saydığımız tamamen afaki yorumlara dayalı üç önemli noktanın olduğu düşünülebilir. Bu üç olgunun ortaklaşa dışladığı yapı, Aleviler.

Aleviler, Osmanlı döneminde devletin resmi dini haline gelen Sünni İslam ideolojisinden dolayı tırpanlansalar da Atatürk’ün -mecburi de olsa- Alevileri yanına alması cumhuriyet ideolojisinin taşıyıcılığını hatta sigortası görevini üstlendiler. Alevilerin Osmanlı’da yaşadığı kıyımın benzerine Kürtler cumhuriyette maruz kaldı. Bu bir bakıma Aleviler ve Kürtleri aynı kader de buluşturdu, ki Kürt Aleviler bu acıya iki defa maruz kaldılar. Kürt Aleviler, Osmanlı’nın Sünni İslam yaptırımlarına katlandığı gibi cumhuriyetin ‘tek dil’ ilkesinden de ciddi acılar çekti. Yüzlerce yıllık grup kimlikleri inançları üzerinden şekillenirken buna daha ergen bir çocuk olan etnik aidiyete ait grup kimliği eklendi. Bu durum ikisi de çok güçlü grup kimliği olan Alevi ve Kürt kimliğinin (Ör. Dersim) aynı potada birleşmesine neden oldu. Bu da onları Kürtlerle birlikte PKK’da birleştirdi.

Abdullah Öcalan’ın, 2013 Newroz’unda okunan mektubunda yer alan İslami vurgular ve aynı zamanda Alevilere dair bir ibarenin bulunmamış olması Alevilerin sürece dair çekincelerinin güçlenmesine neden oldu. AK Parti’nin ideolojik yapısı ve Ortadoğu’da yaşanan değişmiler de buna eklenince Alevilerin aklında Osmanlı’dan günümüze kadar yaşadıklarını adeta bir film şeridi gibi hizalamakta. Fakat yukarıda saydığımız olgular siyasetin birer gerçeği olsa da bu Öcalan’ın yıllarca omuz omuza mücadele ettiği silah arkadaşlarını ve örgütün en önemli kanadının Alevilerin teşkil ettiği gerçeğini örtbas edemez. Öcalan, bölgenin ve devletin içinde bulunduğu konjonktürü hesaba katmadan barışın gelemeyeceğinin farkında, aynı zamanda Duran Kalkan, Mustafa Karasu ve Rıza Altun gibi Alevi olduğunu bildiğimiz örgütün üst kadrosunun tepkisini çekecek görmezlikten gelemez.

En vulgar haliyle söyleyecek olursak Kürtler kendi bekaları için Alevilerin şahsında demokrasiyi katlederlerse gerek Öcalan gerekse Kürt siyasi hareketi kendi gerçekliğini yitirecektir. Zira demokrasi denilen şey ‘herkese’dir.
…Kemalcilik ve Atatürkizm üzerine e-kitap…

 
Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz. 

 

Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.  

Kadın hakları ve Kemalizm

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: May 3, 2013 | Reply

    Öcalan Çözüm Sürecinde Alevileri Unutur mu?: http://t.co/9IRoTCPcJA

  3. Yazan:Vedat KAT Tarih: May 3, 2013 | Reply

    Öcalan’ın bu çözüm sürecinde ne yapacağından ziyade bizlerin bu çözüm sürecinin başarıya ulaşmasında ne kadar aktif ve müdahil olduğumuz önem taşıyor.Kendi adıma artık silahların gömülmesi,kanın durması,şiddetin son bulması için elimden geldiğince farklılıklara saygı,anlayış ve hoşgörü kültürünün oluşması için çabalıyorum,barışın sağlanması için yapılan yürüyüşlere destek veriyorum.Hizbullah ve PKK arasındaki çekişme bir iktidar kavgasıdır,bu bölgede söz sahibi olma kavgasıdır ve bu kavganın devam etmesi bölge halkına zarar vermektedir.İnsanların tercihleri konusunda özgür bırakılması gerekiyor. KCK’ nın baskıları yüzünden bölge insanı korkutulmuş ve sindirilmiş durumda, özgürlüğünü yaşayamıyor. Bu durumdan dindar kürtler çok rahatsız.Bu baskıyı kırmak için alternatif üretmekte zorlanıyorlar, istemeden de olsa şiddete bulaşmak zorunda kalıyorlar. PKK, hizbullahı tekrar şiddet ortamına çekip bitirmek istiyor.Hizbullah ta şiddete şiddet ile karşılık verince sorun daha da büyüyor. Bence çözüm iki tarafın da şiddeti ve silahı bırakıp , halka sivil yöntemlerle , insan hakları ve evrensel hukuk çerçevesinde yaklaşmaları gerekiyor. Bunu göze alabilirlerse doğu ve güney doğu bahar iklimini yaşayabilecektir. Silaha ,kan dökmeye,şiddete tapanlardan da bunu bekleyemeyeceğimize göre yapılacak olan bu militer yapıyı sivilleşmeye ve evrensel insan hakları hukukuna uymaya zorlamaktır. Derin güçler sivilleşmeyi asla istemedikleri için çeşitli provakasyonlarla süreci sabote etmeye çalışacaktır. Bu tahrikleri boşa çıkartacak akıllı stratejiler gerçekleştirmeliyiz. savaş çığırtkanları boş durmuyor, biz barışseverler de boş durmamalı daha çok mücadele etmeliyiz.

  4. Yazan:Mehmet Alaca Tarih: May 4, 2013 | Reply

    Evet haklısınız, biz barışseverler olarak anaların ağlamasını engellemek için müspet her türlü adım/çabayı desteklemeliyiz. Hani Sırrı Süreyya diyor ya ‘barışa kim bir çivi çakarsa, ikincisini gelip avucumuza çaksın’. Toplum olarak bu yükün hep birlikte omuzlamadıkça barış kolay gelmeyecek, sonuç olarak barış dediğimiz o ideal olgunun bedelleri var.
    Barış sonrası illaki siyasal bir mücadele olacak, bunun olmaması garip! benim de yazıda eleştirdiğim üzere aktörleri önemli bu sürecin. İslamcı Kürtlerin elbette ki rahatsızlıkları var, fakat Hizbullah’ı burada tam olarak nereye oturttuğumuz önemli. şahsım adına bölgenin sosyolojik yapısını karşılayabilecek nitelikte yapıların oluşması gerekiyor, ama Hizbullah yapıya bazı yönleriyle uygun olup geçmişi konusunda hiç de temiz değil. Bu kötü imajını temizlemeye yönelik adım atmadığı sürece kanımca çatışma kaçınılmaz.

  5. Yazan:Hasan Şivan Tarih: May 13, 2013 | Reply

    Öcalan’dan Alevilere> mesaj
    bu makaleyi gayet doğruladı. Ciddi öngörü ile yazılmış.

    Abdullah Öcalan, Alevilere çağrıda bulunarak Kürdistan Alevileri Birliğinin kurulmasını önerdiği mesajında tarihi değerlere, cem geleneğine sahip çıkılmalı. Cem geleneği, zikir geleneği büyük bir direniştir diyoruz. Zikir, propaganda devrimciliğidir. Ben semahı da bir gerilla yürüyüşü olarak değerlendiriyorum dedi.

    Demokratik Alevi Federasyonu’nun kongresinin Almanya’nın Gelsenkirchen kentinde gerçekleştirdiği 5. olağan kongresine okunan mesajda PKK’nın da bir cem ve zikir hareketi olduğunu söyleyen Öcalan, “Bu anlamda gerçekten tarihi değerlere, cem geleneğine sahip çıkılmalı. Cem geleneği, zikir geleneği büyük bir direniştir diyoruz. Zikir, propaganda devrimciliğidir. Ben semahı da bir gerilla yürüyüşü olarak değerlendiriyorum” dedi.

    Abdullah Öcalan’ın yolladığı mesaj şöyle:

    ‘EGEMENLER AYRIŞTIRDI’
    Aleviler ezildi. Aleviler, Yezitler karşısında ezilen Hüseyinler, İslamcı iktidarların çok amansız saldırıları altında ezilen Zerdüştiler, Kemalizmin ezdiği Kürtler ve komünistlerdir. Aleviler, bunları çok iyi inceleyip, yüksek bir bilinç ve hassasiyetle ele alırlarsa Kerbela’lık olmayabilirler ve tarihte katlandıkları o her türlü zulmün altından ezilmeden çıkabilirler.” “Biz ise, tüm halklardan tuttuk; Alevi halkasını tuttuk, zîdî halkasını tuttuk, bunun yanında sosyalist halkayı tuttuk. Hepsini PKK içinde sentezleyebildik. Bu insanın birliğidir, çok gereklidir; eşitlik, özgürlük akımının en temel gereksinmesidir.”

    ‘CEM VE SEMAHA ÖNEM VERİRİM’
    Cemi yönetecek, semahı iyi yönetecek pirler örgütlenmeli. Özellikle ben semaha ve ceme çok önem veririm ve hatta bu anlamda da bizim hareketimiz ceme ve semaha çok yakındır. Bu bir cem olayıdır. Cem zaten toplantıdan ileri geliyor. Semah adeta onun sihirli havası içinde hareket etmedir, semahın özü o. Ben özellikle ceme de, semaha da, zikre de çok saygılı olunmasını ve gereklerinin yerine getirilmesini bekliyorum. PKK hareketi bu anlamda modern, gerçek bir cem, zikir ve semah hareketidir.” Topraklarımız bütün kültürlerin çiçeklendiği bir zamana tanıklık etmektedir. Çimdi çiçeklenme zamanıdır. Aleviliğin tarihsel mirasına sahip çıkarak başarı kazanacağız. Saygılarımla.”

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin