RSS Feed for This Post

Eskimeyen bir makale: Türk Solu Adam Olur mu?

Türk Solu Adam Olur mu ?

By Rasim Ozan Kütahyalı on Eki 4, 2009 in Ekonomi, IMF, Kapitalizm, Türk Solu | Edit

Sunuş: “12 Eylül Darbesi bizi ezdi, dincilere yol açtı” palavrasını da artık kimse yemiyor. Türk solu hiç bir zaman siyasî proje üretmedi, üretemiyor. Ayakkabı fırlatıyor sadece. Hani şımarık çocuklar vardır:

   – Evladım şeker mi istiyorsun yoksa balon mu?

   – Hayır! Hayır! Hayır!

Birgün Gazetesi’nin editörü Sefer Selçuk Özbek’in fırlattığı ayakkabı da bu itirazcı, bu projesiz, soruMsuz ve soruNsuz Türk Solu’nun yeni amblemi hâline gelecek şüphesiz. Keşke Solcu Özbek havlu atsaydı, solcu sloganlar yerine de “biz bu işi bilmiyoz, walla öğrenip gelecez” diye bağırsaydı. Daha dürüstçe olurdu.

Bir yandan devlete karşı, diğer yandan kapitalizmle mücadele etmek için devletin eteklerine saklanan, halkçı(!) ama biraz elitist, evrensel(!) ama biraz milliyetçi, demokrat ama biraz Atatürkist, özgürlükçü(!) ama biraz darbeci Türk Solu bir kez daha kendini rezil etti. Üzüldük ama şaşırmadık.

MY

Kapitalizmin sahte muhalefeti (Rasim Ozan Kütahyalı)

IMF ve Dünya Bankası’nın Türkiye’de yapacağı toplantılar dolayısıyla, Dünya Bankası Başkanı, Türk güvenlik kuvvetlerini uyarmıştı geçenlerde…

“Sakın göstericilere sert davranmayın, asla biber gazı sıkmayın. O anti-kapitalist gösteriler bizim toplantılarla bütünleşmiş rutin hadiselerdir. O gösteriler açık toplumun bir gereğidir.”

Bu açıklamayı okuyunca içim bir tuhaf olmuştu… Tam anlamıyla kodaman sağcı bir açıklamaydı… Neredeyse “Anti-kapitalist gösteriler, IMF toplantılarının paralel bir yan etkinliğidir” diyordu bu küresel ekonomi bürokratı… Hiçbir etkisi, sahiciliği, derinliği olmayan sahte bir muhalefetti çünkü karşımızdaki… Küresel kapitalist sistemin ağababalarında sadece tebessüm yaratıyordu… Komplolarla dünyayı izah eden kısır bir dünya görüşüne sahip olsam bu sahte muhalefeti küresel kapitalist sistemin, ulusaşırı şirketlerin bizzat dizayn ettiğini, kurguladığını ve bu sayede kendine yönelebilecek sahici ve işlevli bir muhalefeti pasifize ettiğini söyleyebilirdim…

İnsan üzülüyor… Çünkü yoksulluk bir realite… Açlık bir realite… Aç, evsiz ve yoksul milyonlarca insan tüm çıplaklığıyla karşımızda duruyor… Açlar ve yoksullar adına hareket edenler ise zihinsel bir sefalet içinde… Rekabetten ve piyasadan nefret eden, tekelleşmek için her türlü alçaklığı yapabilen, piyasayı boğmak için türlü dalavereler çeviren küresel şirketlerle bu sefil muhalefetin dolaylı işbirliği içimi daraltıyor… İşler iyi giderken, ahbap-çavuş kapitalizmini işletirken ses çıkarmayıp, aptalca icraatlarla batmanın eşiğine gelince “Devlet müdahale etsin, bizleri iflastan kurtarsın, yoksa herkesin durumu kötüleşir” diyen egemen kapitalistlerin ağzına layık muhaliflik işte dün Bilgi Üniversitesi’nde şahit olduğumuz sahte muhalifliktir… Oysa o protesto gösterilerine, o sol hareketlere katılanlar ahlaki ve vicdani sebeplerle o çembere dahil oluyorlar. Mevcut yürek parçalayan yoksulluk manzaralarına olan insani tepkileri onları o meydanlara sürüklüyor… Fakat içi boş sloganlara dayalı, varolan dünyayı okumaktan aciz, yapay ve sahte bir ideolojik zemin onların bu erdemli enerjisini yutuyor, öğütüyor… O sahici ve vicdanlı enerji yapay ve kof hale dönüştürülüyor egemen sol muhalefet tarafından… Bu durum kalbimi acıtıyor benim…

Geçmişte de karşıt tarafta gözükenlerin şer ittifakına şahit olmuştu dünya tarihi… Kapitalizmin kodamanları Sovyet sosyalist diktatörlüğüyle işbirliği yapmıştı… Kapitalizmi yıkmak iddiasıyla yola çıkan sosyalist bir devletin uluslararası alandaki lobisini büyük kapitalist kodamanlar yapıyordu… Sovyet devletinin tüm büyük endüstriyel ihalelerini o zamanın büyük Batılı kapitalistleri almıştı çünkü. Karşılığında da bu zulüm devletinin diplomatik alanda lobiciliğini yapıyorlardı… Amerikan kapitalizminin ağababası Henry Ford, Sovyetlerin Novgorod’daki ilk otomobil fabrikasını Stalin’le kol kola kuran adamdı. Sovyetlerin dev demir-çelik işletmelerini açmak için dönemin büyük şirketleri Stalin’in kuyruğuna düştüler… Rekabetçi bir pazara üretim yapmak yerine, sabit bir diktatörün devletine iş yapmak çok daha kârlıydı çünkü… Sosyalistler ve kapitalistler işbirliği içinde bir zulüm devletini palazlandırdılar… “Amaca ulaşmak için her araç mubahtır” iğrenç zihniyeti, karşıt gözüken iki tarafı birleştiren ortak zemindi… Yoksullar yine ezildi, mağdurlar yine sömürüldü…

Yoksullar adına haklı vicdani endişelerle meydanlara dökülen insanlar, o ayakkabı fırlatan sosyalist genç bu alçakça döngüyü görmelidir… Liberaller de şunu görmek zorundadır… Kapitalist sınıf doğası gereği her zaman böyle kaypak olmuştur. Liberalizm de kapitalizmin taşıyıcısı bir ideoloji asla değildir, bilakis liberallerin idealindeki dünyanın şu an en büyük düşmanı egemen kapitalizmin manik mantığıdır. Liberal entelektüeller Henry Ford tipi kaypak kapitalist mantığın en hiddetli muhalifleri olmak zorundadır. Kapitalist sınıf doğası gereği rekabetten ve serbest pazardan nefret eder. Daha evvel de yazdım Adam Smith ömrü boyu kapitalist sınıflara şüpheyle bakmış, modern zamanlarda bu sınıfın yapısının ahlak-dışılık üzerine oturduğunu ta o zamanlardan söylemiş bir düşünürdür…

Öte yandan hiçbir özgürlükçü-demokrat (solcu da olsa) merkezî planlamaya dayalı sosyalist bir kumanda ekonomisinden yana da olamaz… Bu sistem doğası gereği zalim bir siyasal sistem üretir. Açlığı ve yoksulluğu daha da derinleştirir… Yakın tarih bunun örnekleriyle dolu…

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk Solu 

Kendini « sol » olarak tarif eden hareketler hiç olmadıkları kadar zayıf ve bölünmüş bir tablo çiziyorlar bugün.  Türk Solu Dergisi’nin ırkçı söylemlerinden CHP’nin darbe çağrılarına uzanan bir kafa karışıklığı hakim. Muhalefet boşluğunun müzmin bir hastalığa dönüştüğü şu dönemde Türk solu bu boşluğa talip olabilir mi? Daha önce Dikkat Kitap kategorisinde yayınladığımız Pozitivizm Eleştirisi gibi bu kitap da Türkiye’deki sola tarafsız bakan bir çalışma. İyimser görüşler kadar geçmişe dönük ağır eleştiriler de var. İlginize sunduğumuz 82 sayfalık bu kitap Türkiye’deki “sol” grupların sorgulamalarına, projelerine ışık tutmak amacıyla derlenmiş makalelerden oluşuyor. Kitabı buradan indirebilir ve paylaşabilirsiniz. Kitapta ele alınan başlıca konular: Solda özgürlükçü hareketler, 68 Kuşağı, Devrimci sol, Kemalizm, ulusalcı sol akımlar, Sol ve İslâm, Cumhuriyet Gazetesi.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin