RSS Feed for This Post

Bu yazının başlığı yok

 Günlerdir gazetelerin,televizyonun,internetin bize ulaştırdığı haberler ; Ergenekon Soruşturmasından yeni haberler,yeni itiraflar,Yök’ün katsayı açıklamaları,Taksim’de öldürülen Alman turist,HSYK toplantıları haberleri beynimin içini meşgul ederken uzun zamandır bir şeyler yazmak isteyip yazamadığımın farkında olmanın verdiği şişkinlik,huzursuzluk biraz da yaz gribinin verdiği azap ile düşüne düşüne kendimi yiyor,oflamakla geçen günlerin acısını hissediyor,beynimi zorluyordum.Mutlaka yazılması gereken birşeyler vardır,iddiamın ‘ bir şeyler ‘ kısmının iki haftaya yakın bir süredir boş olması sıkıntımı,bulanıklığımı arttırdı,durdu.Yerinde sayarak geçirdiğim günler de karıştırdığım birkaç kitap,yaptığım birkaç araştırma bana yine istediğim sonucu vermedi,vermediği gibi beklenen etkiyi de uyandırmadı.Ta ki İhsan Eliaçık beyin son makalesini  okuyana kadar.Beklenen buymuş diyerek bitirdiğim makale üstümde istediğim etkiyi bıraktı.Yazar ne de güzel özetlemişti olanı ve olması gerekeni.
 
  Daha önce yazdığım Qoa Vadis Ümmet ? başlıklı yazımı hatırladım.Orada müslümanlar adına bir şıklandırma yapmıştım ;
 
1.) İstemek
2.) Sahip olmak
3.) Sahip olduğunu kaybetme korkusu
 
  Konuyu ele alırken daha çok ‘ sahip olmak ‘ ve ‘ sahip olduğunu korumak ‘ konuları üzerine yoğunlaşıp,o noktalara değinerek ilerlemişti makale.İhsan Eliaçık’ın makalesini okuduktan sonra ilk şık ‘ istemek ‘ kısmına yeterince değinmediğimi fark ettim.
 
  Acaba yeterince ‘ İSTİYOR MUYUZ ? ‘
 
  İstiyorsak ‘ NEYİ İSTİYORUZ? ‘
 
  Bu soruyu genelden özele çekmek gerekirse Nisa suresi 136. ayet bize mealen ; ‘ Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. ‘ der.Özetle  ‘ Ey iman edenler iman edin ‘ .Ayet tefsir gerektirmeyecek kadar açık bir şekilde söylemek isteneni kalbi vahye açık her kula telkin eder.Bir kez iman etmenin yeterli olmadığından değil,imanın tazelenmeye gereksinim duyduğundan zira yine bize Mücadele suresinin 19. ayeti ‘ Şeytan onları kuşattı. Böylece Allah’ın zikrini onlara unutturdu. İşte onlar, şeytanın taraftarlarıdır. Şeytanın taraftarları, gerçekten hüsranda olanlar, onlar değil mi? ‘ der.Ki ‘ Allah kuluna şah damarından yakındır ‘ düsturunca biz kullarının nefs-i emmarenin ( kötülüğü isteyen nefs ) ve şeytanın hileleri ile başbaşa kaldığı zamanların en iyi şahidi olan Allah bizi kendi kelimeleri ile yine kendi kelimelerinden ‘ sırat-ı mustakım ‘ e( doğru yol ) doğru yöneltmek ve orada ayaklarımızın sağlam basmasını sağlamak için bizleri uyarır,toparlar.Elhamdülillah.
 
  Önce iman etmek sonrasında iman üzere kalabilmek.
 
  Şimdi bu saydıklarımıza talipli miyiz ?
 
  Yeterince istiyor muyuz ?
 
  Peki neyi istiyoruz ?
 
  Sanırım en önemlisi son soru.Peki neyi istiyoruz?Gerçekte istediğimiz nedir?Yine İhsan Eliaçık’ın makalesindeki yolundan kaymış örneklerden yola çıkarsak bu örneklerin bize öğrettiği istenen şeyin değiştiğidir.’ Zamanın Ruhunun Değişmesinden ‘ çok istediğimiz,taliplisi olduğumuz şeyler değişmiştir.Önceleri istediğimiz ; Fecr suresi 27.,28.,29. ve 30. ayetler ‘ Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak dön.,29- Artık kullarımın arasına gir.,Cennetime gir. ‘Yerini çok başka amaçlara bırakmış neredeyse ‘ Ey doymayan nefs arzuladığını elde edene kadar durma,dünya seninmiş ve hiç bitmeyecekmiş gibi davran ‘ yoluna kadar varmıştır.Başladığımızın noktadaki belirlenen hedef ile varılan noktada elde edilen sonuçsuzluk hatta vardığımız yere gelene kadar feda ettiklerimiz.Başlangıç noktası bellidir,varılacak olan yer de bellidir.Yola çıkılmış ve varılacak olan yere varılmışsa ama içinde bulunduğumuz durum istenen gibi değil veya geldiğimiz noktada bizler kalben başladığımız noktadaki gibi değilsek kaybettiğimiz şey yine başa dönerek istediğimiz şeyin değişmiş olmasıdır.İstediğiniz şey dünya ise buyrun yok eğer istediğiniz Allah’ın rızası ise o zaman yine buyrun.Yöntemler,yöntemler,yöntemler…
 
  Sahih hadislerden biri bize Allah Rasulunün ; ‘ Bana dünya(nız)dan,gül,kadın ve namaz sevdirildi ‘ cümlesini ulaştırır.Başlangıca bakar mısınız?Dünya(nız)dan.O dünyalı olmadan dünyadan göçmüş bir şahsiyet olarak dünyaya talipli olmadığını hem yaşayarak hem de yaşamayı tavsiye ederek bizlere göstermiştir.Ya bizler her fırsatta ‘ benim dünyam ‘,’ benim yaşamım’,’ benim malım ‘,’ benim evladım ‘,’ benim güzelliğim ‘,’ benim başarım ‘ diyerek her kurduğumuz cümlenin başına bastıra bastıra ‘ benim ‘ kelimesi ile sahiplenmeyi eklemiyor muyuz?Malikül Mülk ( malın ve mülkün Sahibi olan ),kimin sıfatıydı ?Bize gelen her iyilik için Allah’ın bir lütfu olduğunu unutup ‘ benim ‘ vurgulumasıyla kendimize paye biçerek,sahiplenerek ilerlemiyor muyuz?İstemeyi dahi başaramamışken sahip olduğunu sanan ve hatta sahip olmadığı halde sahipmiş gibi davranan ve sahip olmadıklarımıza,bırakın sahip olmayı isteyip istemediğimiz dahi belli olmayan bir yola verdiğimiz zarar,o yolda açtığımız çukurlar,kendimizi attığımız kuyular ve bizim dışımızdaki yolcuları engelleyen tuzaklar yine hep bizim eserimiz değil mi?
 
  Hem kel hem fodul halimizle nereye kadar ?
 
  Önce oturup düşünmeli bir insan…Ben ne yapıyorum ?
 
  Bırakın şimdi sahip olmayı,sahip olduğunuzu sandığınız şeyi korumayı.Kraldan kralcı olmaya da gerek yok.Önce istemeyi bilmeli insan,istemeyi ama doğru şeyi istemeyi.
 
  Allah Rasulü’nün duasıdır ; ‘ Allah’ım bize dünya da iyilik ver,ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru ‘.Buradaki iyiliği mal ve güç olarak anladıysanız ve istemek dediğiniz şey bu ikisi arasında şekilleniyorsa küllühüm vay halimize.
 
  Ey insanoğlu sana ulaşmadımı o sahabenin hazin öyküsü öyle hazin ki insanın dinlerken ya da okurken kalbinin ezildiğini hissetmemesi mümkün değil.
 
  ‘ Allah Rasulüne gelip kendisinin çok zengin olması için dua etmesini dileyen fakir sahabe bir kaç kez olumsuz yanıt alınca yine vazgeçmez bu dileğini tekrarlar,Rasulullah dileğini kabul edip,kendisi için dua ettikten sonra zaman içerisinde kendisi için temenni ettiği şey gerçekleşir ve oldukça zengin olur.Derken işleri o kadar yoğunlaşır ki mescide dahi gelmemeye başlar.Günlerden bir gün Hz.Ömer kendisinden devlet adına zekat almaya gittiğinde büyük sürü içerisinden en cılız ve en zayıf olan hayvanı zekat olarak verir.Haber Rasulullah’a ulaşınca zekatının kendisine iade edilmesini ve bir daha kendisinden kıyamete kadar hiçbir şekilde zekat,sadaka,hayır kabul edilmeyeceğini söyler. ‘
 
  Ben insan hayatı için bundan daha azap verici bir terkediliş tahayyül edemiyorum.
 
  O sahabi neyi istemişti?Neye sahip oldu?
 
  Ey insanoğlu,istediğin bu mudur?Güç mü?O gücün seni nasıl zalim kılacağını bilmiyor musun?Gücün senin eline geçtikten sonra güçsüz senden güçlü bir canavar çıkacağını akledemiyor musun?Garantin nedir?Şöyle bak bir kalbine yapmak isteyipte yapamadıkların,ertelediklerin,dün daha önceki gün daha daha önceki gün kalbinle dön o günlere kendinden parça parça bırakıp,kendini yitirerek yürüdüğün o günlere…Gözünde bir damla yaş belirdiyse,elhamdülillah.Yok eğer baktığında gördüğün sadece taşlaşmılıksa ve o taşlaşmış yüreğine dahi ağlayamıyorsan,kapılar kapanmadan,estağfirullah.
 
  Toparlamak zor elbet,toparlayacak olursak ;
 
  İnsan önce neyi istediğini belirlemeli.Başlangıçta da söylediğimiz gibi istediğin dünya ise buyur,istediğin ahiret ise yine buyur.Sadece büründüğün kılığı belirle nefsinle yol almak istiyorsan Allah’ı ve Peygamberi,Kuran’ı ve sünneti o yolun başında bırak.Bunu tercih etmeyeceğinden emin olarak,yürüdüğün yolda yanına erzak olarak Allah’ın emri ve Peygamberin sünnetinden başkasını almadan ve vakit geç olmadan düş o yola.İstediğinden emin olarak düş o yola.Ve yine bıkmadan o ayeti tekrarla istediğini sana hatırlatan ayeti istediğin ve sahip olmak istediğin şeyi sana hatırlatan o ayeti.’ Ey iman edenler iman ediniz. ‘
 
* : Bu yazının başlığı yok,başlık bir nevi yazıdan bir anlam taşır.Okuyup bitirdiğinde içinde bir kıpırtı belirdiyse yazı zaten anlamını bulmuştur ve sendeki anlamı o dur.Yok eğer bittiğinde sıradanlığın dışında bir şey yoksa kalbinde ve zihninde başlıksız kalmasında da bir mahzur yoktur,bırakalım öyle kalsın.

Trackback URL

  1. 15 Yorum

  2. Yazan:eg Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    çok güzel bir yazı. ihsan beyin yazısı güzel bir yazı, bazı itirazlara açık elbette ama genelde katıldığım bir yazıydı. sizin yazınız ise bence ihsan beyin yazısından daha yere sağlam basan, daha tutarlı bir çizgiye oturan bir yazı.

    müsiad başkanı olan elemanın sözleri gerçekten hakkında yazmayı fazlasıyla tetikleyen bir yazı. bugün dücane cündioğlu yazmış. sanırım kapitalizmin konforunun çekiciliği ile müslüman olmanın sorumluluğu kesişince, müsiad başkanı gibiler vicdanlarını onun gibi rahatlatıyorlar. gerçi çok komik bir rahatlatma oluyor ama alın size müslüman dünyası işte!

  3. Yazan:ahmet medeni Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    “..Hz.Ömer kendisinden devlet adına zekat almaya gittiğinde büyük sürü içerisinden en cılız ve en zayıf olan hayvanı zekat olarak verir.Haber Rasulullah’a ulaşınca zekatının kendisine iade edilmesini ve bir daha kendisinden kıyamete kadar hiçbir şekilde zekat,sadaka,hayır kabul edilmeyeceğini söyler. ” evet elhak öyledir, ama, sahabe fakirler topluluğu da değildi, a dostlar,onlar önce insandılar, kelimenin her anlamıyla insan!!
    Erol Yarar’ın sözleri: bu sözlerin geçtiği Dücane yazısına atıfla, Ne İhsan Eliaçık’ın söylemleri bütüncül bir anlam taşır,ne de C.B nin söylemleri..İçinde doğrudan parçalar taşıyan, eline kalemi alanın önüne geleni asıp-kestiği yaklaşımlarla en fazla da EROL Yarar’ları haklı çıkarırısınız..
    İnsana sorarlar, ÇİN 2000 sene sonra nereden çıktı, daha 150 sene ABD yoktu, dünya nüfusu 150 senede 7 kat artmış.. Ülkemizde kumar neredeyse suç değil, eroinden hapiste yatılmıyor hale geldi, sapıklıklar malum!! işsizlik ve en önemlisi açlık başa bela.. Bunları C.B mi çözecek, Dücane(feylesofu mu?)??
    Ya da; fıkıh nereden çıktı, günah neye tekabül eder, sevab da..40 yıl düşünsem zengin savunuculuğu yapan kişi konumuna düşeceğim aklıma gelmezdi ve yine de, kesim-kısım savunuculuğundan Allah’a sığınırım, tıpkı dövücülerin sığınması gerektiii gibi!!
    Herkesin hesabı – imtihanı var,elbette.. Hemi de herkesin..
    Bir konunun accık ucundan tutarak, filin yanlış tarifi gibi, komik durumlara düşme tehlikesi hiç mi akla gelmez? Aslında, aydınlanma sonrası gelinen noktada(Postmodern bugün, yani)herbirimiz savrulmadayız, o bazıları da bunlardan birileri..
    Son Akparti ikdidarıyla bu konular çokca tartışıldı, dönenler ve dönüşenler.. Evet, bu bir vakıa, dönüşen epeyce insan var, bu yolda.Ama,feneri bir yere tutarak, sağımızı-solumuzu görmezden gelemeyiz, parçalara ayırmadan da toplumsal mülahazalarda bulunabiliriz. Hatalı yaklaşımların nedeni şu olabilir mi? Ortaçağ avrupası gibi, bir bölgede bikaç kişide x hastalık var, o bölgeyi yakalım ki, öteki bölgeler sağ kalsın!! Yok böyle bir kurtuluş, hepimiz ortalama anadolu(bazılarımız İstanbul!!) insanıyız. Hayat ise, düz çizgi değil, öyle ise, daha itidallı ve geniş açılı yaklaşımlarla, döven değil, uyaran kardeşler gibi..Aklederk ama aklın kölesi olmadan…..
    ….
    Şair ne güzel demiş:”Kah çıkarım gökyüzüne seyrederim alemi / Kah inerim yeryüzüne seyreder alem beni…”

  4. Yazan:ahmet medeni Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    (daha 150 sene( ) ABD yoktu,’kısmında (önce )kelimesi eksik yazılmış, düzeltiyorum, mümkünse eklermisiniz.

  5. Yazan:Mustafa Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    Cemile Hanimefendi…yazinizi ilgi ve takdir ile okudum. Müsadeniz ile bir noktaya dikkatinizi cekmek istiyorum.

    Salebe menkibesinden malin veya zenginligin kendisinin menfi oldugunu cikarmak mümkün degildir. Salebe israr etmisti zenginlik icin ve hayrli olub olmayacagini tamamen gözardi ederek. Kendisinin yapisi elverislimi degilmi umursamadan. Yük var kimi tasiyabilir kimisi tasiyamaz. Hz.Osman veya Hz.Süleyman tasiyabilirler idi. Imam Azam fakir degildi. “Ya Rabbi bana hayrli zenginlik nasib et” demenin mahzuru yoktur. Özellikle islam toplumunun cöküsü ile insan ve serefini nede ailesinin serefini koruyabilir fakirlik ile. Nice insan fakirligin getirdigi etkilerden dinden imandan uzaklasiyorlar. Cünkü fakirligi tasimakta öyle kolay degil. Insanlarin genelde hepsi hayat sartlarinin daha iyi gitmesi icin ugrasirlar. Bu sosyal ve ekonomik yasamin motorudur.
    Müslümanlar hem ilim irfan hem mal ve güc ile biryerlere varabilirler. Kusun iki kanadi gibi ikiside lazim ve kalbler tabi Allah rizasini isteyecek yoksa faidesi olursa sadece dünyada olur ahiretde olmaz.

  6. Yazan:ahmet medeni Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    Mustafa Bey;
    Bilseydim-umsaydım yukarıdaki yorumunuzu,yorulmazdım.. iyi özetlemişiniz meseleyi.. Gönlünüze, fikrinize ve dahi fıkhınıza sağlık..

  7. Yazan:cb Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    Enver bey,

    çok teşekkür ederim mümkünse en kısa zamanda sizin konu ile ilgili görüşlerinizi bir makale halinde okumak istiyorum :)Müsiad v.b oluşumlar için elimde bir yazı var en kısa zamanda biraz gülerek ve üzülerek okuyacağımız bir yazı ile önce kendi nefsime ardından ulaşabilidiğim yüreklere sesleneceğim inş.

    Sayın Medeni,

    yazının sonundaki notu okudunuz mu?Yazı sizin için bir anlam ifade etmediği için sizin için anlamsız ve başlıksız olarak kalmış olacak kendi adıma küçük şahsınız adına büyük bir kayıp yaşıyor olmanızdan dolayı üzgünüm.Rahatladıysanız eğer nefsinizle geçirdiğiniz mutlu günlere yenilerini ekleyebilirsiniz.selametle

    Mustafa bey,

    çok teşekkür ederim,diğer konuları açıklayacak olursam ;

    anlatmaya çalıştığım şey fakirliğin arzu edilmesi buna mukabil zenginlikten itina ile kaçınılması değildi.Zaten bahsi geçen zenginlik hayrı ol(ma)yan zenginliktir,nefsi emmarenin elinde şekillenen zenginlik.Çok özür dileyerek verdiğiniz muazzam örneklere ek olarak bizzat yaşantısına şahit olduğum kendi ailemden örneklemem gerekirse,özellikle dedem zengin bir insandır benim onun zenginliğinde şahit olduğum şey ihtişam ve lüx değil tam tersi hayrı,şükrü,iyiliği arttıran ve mütevazılığını koruyan bir zenginliktir.Çoğu kez o ve onun gibi olan aile bireylerine bakınca kendi halim adına utanç duyarım.Özetle zenginliğin kötülüğüne değil,kütü zenginliğin kötülüğüne dikkat çekmeye çalıştım.Umarım açılayabilmişimdir.

    Önemli bir nokta daha bu yazdıklarım olması gerekenlerdir,olanlar elbet farklıdır.Said Nursi hazretleri öğretisince söylediklerimi ilk kendi nefsime söylüyorum.saygılar

  8. Yazan:ahmet medeni Tarih: Tem 25, 2009 | Reply

    Sayın C.B, dikkat ettiyseniz yazınıza direkt karşıdan atış yapmadım, yok saymadım da..Benimkisi genel yaklaşım. Elbette biz de bilinmesi gerekenleri biliyoruz, fazlasını da.. İhsan’ı da, Dücane’yi de, Erol Yarar’ı da.
    “Rahatladıysanız eğer nefsinizle geçirdiğiniz mutlu günlere yenilerini ekleyebilirsiniz.” sözünüzü hakaret kabul ediyorum, tanımadığınız birisi için kullandığınız için.
    Gelelim,” Ey iman edenler iman ediniz. ‘
    “mealindeki ayate ve dahi; Bakara:2: “Bu İlahi kelam –ki üzerinde hiçbir şüpheye yer yoktur– muttaki olanlara bir rehber olarak indirilmiştir”ayetlerine:
    Bu ve nezeri Ayetlerinin(ülkemizde) yeterince anlaşıldığı kanısında değilim..(Sizi tenzihen..)
    Bunu isterseniz ayrı bir yazıda ele alabilir-iz-(siniz)
    Not:Ben sizi okumaya devam edeceğim. Çünkü yazınızda değindiğiniz-suçladığınız insanlara da benzemem..Fekat, serzenişlerim adalet adınadır..
    not.2, yazdığınız konu bir-kaç sene önce nuray nert ile mustafa özel arasında polemik konusu dahi olmuştu.bulursanız okumanızı tavsiye ederim.
    Not:3, mustafa beye ilettiğiniz not ile, yazınız biraz daha berraklaştı.
    Sanırım, yüzyüze gelirsek(İnşallah), acımasız saldırınız için özür dileyeceğinizden eminim..Emin olmam için sebeplerim var.
    Son bir not; ilk yorumumu bir daha okuyun, lütfen.

  9. Yazan:cb Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    Bunları C.B mi çözecek, Dücane(feylesofu mu?)??

    (ahmet medeni)

    Şimdi efendim bir bakın bakalım Mustafa beye kullandığım açıklama ve nezaket (İhsan hocanın yazısının yorumlarında da dahil olmak üzere)neden sizi cevaplarken yoktu?Birer yorumcu olarak size ve Mustafa beye aynı uzaklıkta isem neden birinize başka bir diğerinize başka üslup kullanayım.Buradaki farklılığı benden değil lütfen kendinize ait cümlelerden çıkartın.Söze ilk giriş ile kullandığınız dil ne ise ben de sizi onunla karşıladım.Şu durumda eşitiz özür dilenecek bir durum yok.Yok eğer var diyorsanız o özürün birinci adımı bence şahsınıza aittir.Ve yüz yüze gelmeye de gerek yok yani nasip gelirsek bilemem ama şimdi buradan da çözülür.

    Bir kere Dücane,İhsan gibi hitaplarınızı hoş karşılamadığımı da belirteyim.

    Ayrıca yazıyı bir daha okumanızı tavsiye ediyorum,yazıda kimseyi suçlamadım sapma noktalarımız ve kaybeddiklerimiz vardı,onlara değindim,önce kendi şahsımdan başlayarak.

    Elimden geldiğince ‘adaleti’ gözeterek yazmaya devam edeceğim inş. Allah hayırlı adımlarımızı berektlendirsin.Daha saygılı bir dil ile yapılmış eleştirilerinizide yazılarımın altında görmekten onur duyarım.Yok bu tarz da giderseniz ben de öyle pek eyvAllah diyecek bir kalem değilim 🙂

    muhabbetle

  10. Yazan:bora Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    İsra
    18. Her kim bu çarçabuk geçen dünyayı dilerse ona, yani dilediğimiz kimseye dilediğimiz kadarını dünyada hemen verir, sonra da onu, kınanmış ve kovulmuş olarak gireceği cehenneme sokarız.

    19. Kim de ahireti diler ve bir mümin olarak ona yaraşır bir çaba ile çalışırsa, işte bunların çalışmaları makbuldür.

    Şura
    20. Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya karını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.

    müslümanların dünyalık ile ilişkileri sıkıntılı. bence müslüman halife olduğunun ve sahip olduğu herşeyin de ona emanet olarak verildiğinin farkında olmalıdır. buna bedeni’de dahildir. örneğin müslüman döğme yaptıramaz, yada bedenini sakatlayamaz yada kendini öldüremez. çünkü o bile onun değildir. hesabı sorulacak bir emanettir.

    müslümanlarımızın saksıda yetiştirilmiş batı aşılı burjuvazimiz ile gösteriş yarışına girmesi abesttir. müslümanların elindeki mal emanettir, emanetle gösteriş olmaz. yapmaları gerekense istihdam yaratmaktır. yani emaneti ihtiyaç sahiplerine ulaştırmaktır. bunu yapmak yerine gösteriş yapıyorsa ve yaşadığı toplumda insanların %30’u işsizse o emanete ihanet eden biridir.

    dikkat edilirse gani, alim, hakim, şafii gibi ilahi isimlerin insanlık aleminde izdüşümleri, eserleri vardır. bu sayede insanlar mevlananın deyimiyle Haktan alıp halka verebilmeyle şereflendirilmişlerdir. insanların üzerlerindeki asıl emanette budur. yerlere ve göklere teklif edilen ama onların sorumluluğunun büyüklüğü yüzünden reddettiği ama insanın cesur ve cahil olduğu için talip olduğu emanet budur…

    sonuçta hastasını öldüren bir doktor şafii isminin
    öğrencisini saptıran bir alim, alim isminin
    haksızlık yapan ve adaletle hükmetmeyen hakim, hakim isminin
    halkın ihtiyaçlarına bigane kalan kötü yönetici de rab isminin üzerindeki eserine, emanetine ihanet etmiş olur.

    insanlar zatları sebebi ile sevilmezler. kuşandıkları sıfatlar yüzünden övülür yada yerilirler. halk tarafından övülen ve arzulanan sıfatlar’da güzel isimlerin eserlerindendir.

    insanlar için yeryüzündeki klavuzlar, bu güzel isimlerin eserleri ve kısmi vekilleridir. öğrenmek için alime, iyileşmek için doktora gitmek aslında bir anlamda Allah’ın güzel isimlerinin eserlerine müracat anlamına gelir. o ismin o an halifeliğini yapan, o emaneti taşıyan da bunu bilse iyi olur. kimse ona babasının oğlu olduğu için gitmiyor yada sevkedilmiyor. insanlar bir hakikati emaneten taşıdığını sezerek onun için o insanlara müracat ediyor. o zaman o ismin halifesinin bir görevi de insanları şirke düşürmemektir. çünkü bir insanın ihtiyacını karşılatmak için müslüman varken kafire gitmesi doğru değildir. eğer o ismin halifesi temsil ettiği ismin eserini nefsi ile örtüyorsa hem kendisi kafir olur hem de insanları paraya tapan durumuna düşürerek şirke düşürür. istemek izzetli insan için en kahredici, zelil edici şeydir. bunun tek istisnası Allah’tan istemektir ki insan Allah’tan istemekten çekinmez. hatta dua etmek istemek demektir ve Allah dua’yı teşvik eder. o zaman ihtiyaç sahibini mütevazilik ve güzel ahlakla karşılamak gerekir, cabbarlık ve kibirle değil. aksi halde o insana yakışmayan sıfatlara; cabbar ve kibirliye müraacat etmiş olur ki bu da şirktir.

    istihdam yaratmak yerine malı yığıpta seyrine dalan hain olduğu kadar ahmaktır’da. çünkü istihdamın zihniyet üzerindeki etkisi büyüktür. dünyadaki en kıymetli şeylerden biri ise zihniyeti belirlemektir. bu gün müslümanların istihdamdaki payları daha büyük olsaydı şüphesiz pek çok kronik sorun kendiliğinden çözülürdü.

    son noktada ben de müslümanların zengin olmalarını isterim, öyle zengin olsunlar ki dünyada tek aç çocuk kalmasın. öyle zengin olsunlar ki kimse işsizlik yada cehalet yüzünden cinnet geçirip ailesini katletmesin, 1 liraya tedavi edilebilecek hastalıklardan ölmesin, kimse fakirlik yüzünden şeytanın zayıf tuzaklarına tenezzül etmesin. kimse şerli şeytanların kapısında rıskını aramak zorunda kalmasın.

    ey kardeşim, o mal yada ilim sana dünyayı ıslah etmen, ümmeti insana yakışır bir biçimde imar etmen için emanet olarak verildi. yoksa onlara hava atman ve üstünlük taslaman için değil.

    saçma sapan nefsani gösteriş budalalıkları için Allah’ın emanetine ihanet edenleri Allah ıslah etsin.

  11. Yazan:ahmet medeni Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Cemile Hanım; yine anlamamışınız..Öncelikle burada yapılan yorumlar hiç bir zaman yazarın şahsına olmaz, ismi böylece leaffuz edilse de. Neden, çünkü bu site, bu ülkede, oldukça kalbur üstü yazar ve okuyucuya/yorumcuya sahiptir ve yorumlar okuyucuya mesajdır. Dünkü yazdığımda”mustafa beye ilettiğiniz not ile, yazınız biraz daha berraklaştı.”dedim ya, bunu da anlamamışınız,ikimiz arasında tercihden bahsediyorsunuz, bunun yeri değil..Siz bir makale yazdınız, yazınızı sahiplenin yeter.Mustafa beyin yormum benim de hoşuma gitti.Bir de sonraki “BORA” yorumları.Bir de şu:Sizin yazınız da bu kadar yorum alıyorsa(Bizim şerhimize rağmen)demek ki okunası bir makale/yazı..Siz buradan bakmaya çalışın..
    Kaldı ki, erol, ihsan v.b takılmam,nefsanilikten değil, onlara böyle hitap edecek kadar yakın olduğum veya hakkım olduğundandır.Nefsin kışkırtılması kadar, bastırılmasında da karşıyım zaten.”Terbiye edilmiş nefis”olmadan, hangi şahasere imza atabilirizki..Nefis hepten edebsiz değildir, yeter ki o nefse uygun vitamin-antitoksidan gıda verile..
    Not:Görüldüğü gibi, ilk özür dileyen olmasam da, sizi anlamaya çalışan olduğum kesin..
    Birileri gibi “beni tanımanız için sitemdeki yazılarıma/kitabıma bakmanız kafi” demiyorum, ama arzu ederseniz,derindusunce editöründen sitemin ismini alabilirsiniz.
    Selamlarımla..

  12. Yazan:cb Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    ‘anlayamamışsınız’ yakıştırmanızı nefsani ve size misilleme yolu ile karşılamamak adına ‘anlatamamışsını(Z)’ şeklinde yanıtlamak istemiyorum.Nefsinizle konuştuğunuz o kadar aşikar ki ben açıklama yapıp durumu izah ettikçe siz durumu anlayacağınıza ve orta yolda buluşacağımıza sizin sağolası egonuz :))sayesinde konuşmamızın birinci bölümü benim özür dilemem,ikinci bölümü ise yine benim anlayamamamın(!) handikaplarıyla şekilleniyor,peki bu iki dialog da Cemile burada ise konuşmayı başlatan Ahmet bey nerede?Aynayı biraz da siz alsanız elinize 🙂

    Müstear isim kullandığınız için sizin kim olduğunuzu bilemem zaten bu nick konusu ile ilgili görüşlerimi paylaşmıştım.Sanırım sizinle üslup farkımız var benim de yazılarına yorum düştüğüm yakın yazar arkadaşlarım var ama onlara ortam üzerinde yorum düşerken hanım ve bey eklemelerini uygun görüyorum,bu tamamen kişiye özel bir durum.

    Yazılara gelince;emin olun yazılarımı çıkmam gerektiği kadar asla fazlası değil sahip çıkıyorum.Bunun yanısıra yazılarımın altında yorum görmek,okunduğunu bilmek,eleştiri almak gelecek yazılar adına yapıcı eylemler olduğu için beni oldukça memnun ediyor.Sizin yazıma yorum düşmenizde bu anlamda benim için bir zenginlik.Sorun benim için şurada ; yorumlar arasında ‘yazının anlaşılmadığını’ görmek üzüntü verici böyle durumlarda yorumcunun yaklaşımına göre yazıya ek açıklama ve şerh yapmayı uygun görüyorum.Aynı Mustafa beye yaptığım açıklama gibi.Şimdi ben hem yazıp hem de yazıya yorum yaptığım için,ek açıklama da getirdiğim için oldukça rahatım.Ek olarak eleştiriyi şahsım adına değil zaten yazı adına alıp yazı üzerinden cevapladım,şahsım adına alsam daha farklı olurdu sizdeki ego sorunundan biraz da ben de var da :))Umarım anlatabiliyorumdur.

    Makale,site ve varsa kitaplarınızı okumayı çok isterim efendim,bunları okumamı tavsiye etmenizide hiç yanlış anlamam,paylaşmak adına oldukça memnun olurum.Birbirimizi daha çok okudukça daha anlaşılır olacağımızdan şüphem yok.

    Benim takıldığım noktayı yineleyeyeyim 🙂

    Ne İhsan Eliaçık’ın söylemleri bütüncül bir anlam taşır,ne de C.B nin söylemleri..İçinde doğrudan parçalar taşıyan, eline kalemi alanın önüne geleni asıp-kestiği

    (ahmet)

    Emribilmaruf,nehyianilmünker biz sadece acizane iyiliği tavsiye edip,kötülükten nehyetmekle mükellefiz.Bilirsiniz bu Şia için İslam’ın şartıdır.Keşke Sünni mezhep içinde olsaydı.Bir yerde de bir kötülük gördüğümüzde elimizle,dilimizle ya da kalbimizle engellemek zorundayız.Tüccar adam bunu eliyle yaparsa,yazar olan kişi de dili olan yazıları ile yapar.Tabii anlatabildiği ve anlaşılabildiği kadar.Malkomx ‘bir taş at’ der.Bir taş atmalı,hedefi bulur mu bilinmez elbet ama onu atmalı.Nuh’un gemi yaptığı yer kurak bir araziydi,buna rağmen gemiyi inşa etmeye devam etti.Süreç bizim sonuç Allah’ındır.Bundan yola çıkarak en ufak hareketle dahi olsa siz elinizden geleni yapın,kişiden kişiye değişen yöntemler ile kimin yönteminin nerede ne sonuç vereceğini kimse bilemez.O nedenle o çabaları küçümsemeyi de doğru bulmuyorum.

    Bu tarz yazıları fakirliği arzulamak zenginlikten uzak kalmak olarak anlayan bir yorum da Mehmet beyden gelmişti ve eklemişti bu yazarlara soralım İslam dünyası zengin olsa Filistin bu halde olacakmıydı diye.Filistin’in içinde bulunduğu İslam dünyası,Arap dünyası oldukça zengin efendim bize salt zenginlik değil,ahlakılı,vicdanlı ve hayırlı bir zenginlik lazım.Sosyal,kültürel ve maddi zenginliği Müslümanların elde etmesi gerektiğine inanıyoruz elbet tek bir incelik ile ahlakı,vicdanı,hayrı olan bir zenginliğe dönüştürerek.Çünkü Filistin’i para değil,vicdanı olan bir para kurtarır.

    Size bu kadar mesai harcıyor olmamdan olumlu anlamlar çıkatmanız dileği ile 🙂

    selamlar

  13. Yazan:ahmet medeni Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Sayın C.B,
    “Size bu kadar mesai harcıyor olmamdan olumlu anlamlar çıkatmanız dileği ile :)”
    diyerek son noktayı koymuşunuz.
    Daa da, bundan kelli yorum yapmam..
    Olmayacak, anlaşamıyoruz, anlaşmamız şart olmasa da. En iyisi ben şiire döneyim.Uzuuuun zaman sonra, size yazarım, inşallah.

  14. Yazan:cb Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Ahmet bey,

    “Size bu kadar mesai harcıyor olmamdan olumlu anlamlar çıkatmanız dileği ile :)”
    diyerek son noktayı koymuşunuz.

    (ahmet)

    aslında o son nokta değil kıstırılmış diaoloğumuz adına ‘olumlu’ bir başlangıç için üç nokta idi :))

    Yorumlarınızı bekliyor olacağım.

    Şiiriniz tamamlanınca okumak isterim.

    selamlar

  15. Yazan:ÖZLEM.T. Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    BU YAZIYI OKUYAN ARKADAŞLAR DÜCANE CÜNDİOĞLU’NUIN BUGÜNKÜ YAZISINI MUTLAKA OKUMALI..ELİNİZE SAĞLIK CEMİLE HANIM ÇOK GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ..

  16. Yazan:cb Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Sevgili Özlem hanım,

    çok teşekkür ederim.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin