RSS Feed for This Post

Dur de! Dur de! Darbelere Dur de!

Darbeye karşı 70 milyon adım Koalisyonu kurulması aşamasında katıldığım toplantılarda gördüğüm en çarpıcı şey geniş bir yelpazede ülkemizdeki neredeyse her düşünceyi kapsayan değişik gruplardan, STK’lardan ve partilerden gelip Koalisyon toplantılarına katılan kişilerin aslında bu ülkeyi ne kadar çok sevdiğiydi. Bunu toplantılar sırasında değil de daha sonra fark ettim.( Bu arada STK derken gerçek STKlardan söz ediyorum. Gerçek bir sorunun arkasında canla başla senelerdir duranlardan.. Çakma STKlardan yani “STK lazımsa onu da biz yaparız”cılardan sakınınız…) Belli ki herkes ülkeyi seviyordu da belki herkesin ülkeyi seviş tarzı farklıydı…Toplantılar boyunca süreç içinde, herkes diğerinin de bu ülkeyi sevdiğini böylece anladı ama kendi tarzında sevmesini beklemenin hata olabileceğini de…Neyse…Süreç boyunca çok şükür kimsede böyle bir beklenti kalmadı ve herkes herkesi olduğu gibi kabul etti. Hep duyduğu ama görmediği falanca grup işte buydu ve mitinge katılan “onların otobüsünden” inmiş insanlar da insandı nihayetinde işte…

Ama şu anda onların filanca konuda şu veya bu şekilde düşünmesi değil de herkesi bir araya getiren amaç çok daha yakıp kavurucu idi….Neydi bu böyle senelerdir… ne seneleri? onyıllardır başımızın üstünde sallanan demoklesin kılıcı gibi duran darbe tehtidleri? Neydi 27 Nisan 2007 e-muhtıradan beri yaşadıklarımız? Neydi 5 Haziran 2008’de Anayasa Mahkemesinin üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakan yasayı iptali ile başlayan seçmen iradesini yok sayan yargı darbesi… İnsanların canına tak etmişti.

Solcuların canına tak etmişti. Dindarların canına tak etmişti. “Hrant Dink’in arkadaşları”nın canına tak etmişti. Çevrecilerin, yeşillerin canına tak etmişti.. Emek Hareketinden aktivistlerin, feministlerin, Lamda’cıların canına tak etmişti… Yok yoktu herkesi temsilen biri vardı…. Ezcümle favori darbesi olmayanların canına tak etmişti.  12 Eylül’de ilk gencliğini hatta ergenliğini yaşayan 40’lı yaşlarındaki sol gruplardan aktivistler hangi mahallenin kime ait olduğundan bahisle gülümseyerek hatıralarını anlatıyorlar, “faşistler” akıllarına gelince odalarda duramıyorlardı. Camialarındaki darbe hakkındaki derin yarılmaya esef ediyorlar, uzun zamandır kimlerle beraber neyin mücadelesini vermiş olduklarını sorguluyorlardı..Falanca zamanda olmuş bir olay için o zaman ne düşünüyorlardı şimdi nasıl işin aslında bir bit yeniği olduğunu taa o zaman da  düşündüklerini ama anlayamadıklarını hatırlıyorlardı…Derinliklerden hatıralar yüzeye çıkıp geliyor ve ipuçları birleşince pek de hoş olmayan sonuçlar çıkıyordu…Arkadaşlarına güvenleri sarsılmış derin bir gerçeklik kriz yaşıyorlardı. Filanca kişi nasıl olur da onlar gibi görmezlerdi bu olayları? Yoksa bu kadar yıldır beraber oldukları bu insanlar ….

Dindarlar kendi aralarında filancaların falancalardan farkını anlatıyorlardı mesela Akıncılar adlı grubun diğerlerinden farkını ben başka nerede birinci ağızdan duyabilirdim. Mesela milliyetçilerle İslamcıların “Allahuekber” lerinin farkını ve kac defa ve nasıl ve kimler soylediğinde ne anlama geldiğini nereden öğrenebilirdim.

Ha bunları öğrendim de boyum mu uzadı? Hayır ama televizyonların “özgür” haberlerine mahkum kalmadan memleketimi daha iyi tanımış oldum..Memleketteki kendinden başka grupları duymuş ama görmemiş, dokunmamış bihaber yaşayan insanlardan farklılaştığımı gördüm…

Gruplardaki insanlar için de öyle oldu. Mitingde yanıbaşında yürüdüğü sakallının sakalının kendisine benzemediğinin gayet farkındaydı ama her ikisi de ellerinde beyaz eldivenler, pembe üzerine beyaz ile “Darbeye karşı ses çıkar” dövizleriyle birlikte yürüdüler….Bu arada peki miting düzenleme know-how’ından bihaber bendeniz yuvarlak dövizlere “lolipop” dendiğini nereden bilecektim? Nereden bilecektim Eminönü’nden uçurtma sopası alınır, matbaaya yuvarlak dövizler bastırılır, arkadaşlarla buluşulur, bir gece öncesinde, elde mobilyacıların kullandığı zımba ile dövizler lolipoplara çakılır. Kaç kişi gelir? 500 tane lolipop yeter mi acaba? Nereden bilecektim İstiklal’de hangi brandacının bilgisayarlı makinesinden şipşak kocaman branda bastırılır üzerinde “Darbeye karşı 70 milyon adım” yazan…tecrübelilerin konuşmalarından nereden bilecektim brandanın eni “çok geniş olmaz arkasında yürüyenlerin yüzü görünmüyor o zaman”…

Kaç kişi gelecek acaba? Kimler gelecek acaba? Mitinge gelecekleri görmek, onlara “Paranoyak olamayız değil mi biz? Siz de benim gördüğümü görüyor musunuz?” diye sormak için sabırsızlanıyordum…Yüzlerce mail gönderdim arkadaşlarıma, e-gruplara, tüm medyaya…Darbe istediğini açık açık yazmış yazarlara bile…Binbir kabalikta mailler ile sanal lince ugradigim ve aforoz edildiğim e-gruplara bile mitinge davet maili gonderdim…Mitingden bir akşam evvel üşenmeyip ikinci bir kez yolladım…Telefonlar açtım İzmir’lere Ankara’lara “kızlar gelin bak bu çok önemli bir miting” demek için…Dünya kadar telefon faturası geldi….

21 Haziran geldi belli ki akşamüstü bile olsa çok sıcak bir gün olacak…Beyaz pantolon beyaz tişörtümü ütüledim. Terden ütü mütü kalmayacak ama olsun. Miting öncesinde 3-4 saat erken gittim ve adıyla müsemma  İstiklal Caddesinde broşür dağıtmaya başladık genç arkadaşlarla.. Bir yandan da düşünüyorum “gençliğinde böyle işlerle ilgilenmez “hava kararmadan evde olacağım” düsturuyla hareket edersen olacağı budur işte…memleketin haline bak… bak bu yaşta neler yapmak zorunda kalıyorsun.”

Kimi esnaf belli dindar kesimden bir yandan döner kesiyor bir yandan “haa haberim oldu benim bundan geleceğim inşallah dedi” aldı koydu broşürü bir kenara…Kimi esnaf nefretle ve esefle baktı bana. Sokaklara yayılmış masalarda oturup nargile içen, tavla oynayan müşteriler broşürlere bir göz attılar, bir kenara koydular…Kimi “ben aldım” dedi az önce bizim arkadaşlar bu sokaktaymış demek ki…başka sokağa gitmeli…Bir tanesinde koyduğum broşürleri Kürt garson çocuklar sinirle geldi buruşturdu attı. Arkasından göbekli patron göründü, benimle entellektüellik yarışına giriyor.. E hadi gir bakalım…Cafe’n var ya bu ülke de senin zaten…Hele İstiklal’desin ya ülkenin başka bir yerine gitmene gerek yok, ülke senden sorulur…Mesleğimi sordu, hangi okul mezunuyum onu sordu, İngilizce imtihanı filan yaptı…..En sonunda iflah olmayacağıma kanaat getirdi azad etti beni sağolsun.

Kimi açtı ağzını yumdu gözünü..ne “bölücülüğüm”mü kalmadı, ne “aslında iyi bir insana benzediğim” ama ” beynimin yıkanmış olduğu” ne “Sorosçu olduğum” ne “satın alınmış olduğum”, merkez medya sandığımız basın sağolsun kimin beyni yıkanmış ortadaydı…Gezdikçe hem üzüldüm hem sevindim…

Bir ara caddenin başına meydana yakın bir yerde saat 13 sularında broşür dağıtırken, gölgeye sığınmış etrafa bakan yaşlı bir çifte de broşür uzattım. Kürt bir yaşlı amca ile utangaç karısı… onlar bana bakıp “biz bu yürüyüş için geldik” dediler, çok şaşırdım..İkitelli’den gelmişlerdi..Bugün olacağını duymuşlardı ama saatini bilmiyorlardı, erken gelmişlerdi ki kaçırmasınlar…Adam Çağrı’da istendiği gibi beyaz gömlek giymişti. Ama karısının “beyaz pardesüsü yoktu” o da “açık renk pardesü” giymişti…Ben de “olsun dedim ne önemi var”. Hayatlarında ilk defa Taksim’e ve İstiklal Caddesine geliyorlardı. Ağzım açık kalmıştı..Torunlarından duymuştu amca yürüyüşü…Internetten okumuş torunu gelmemişti ama kendisi bunu çok gerekli buluyordu…Bizi tebrik etti…”bir yerde oturun çay için o vakte kadar, yoksa başınıza güneş geçecek” dedim. Ayrıldık…Amcayla karısı beni kendime getirmişti…O zaman yapılan işin nereye kime ulaştığını anladım…O şaşkınlık ve heyecanla soramadım tabii sizden “kayıp” var mı diye? Aklıma gelmemiş..Gerçi herkesin illa bir kaybı olacak diye birşey yok tabii olmasın da zaten… ama öte yandan hepimizin öyle veya böyle bir kaybı var…Neyse bu konu bu yazıda içine girilemeyecek kadar uzun bir mesele..

Miting saati yaklaştıkça katılım sayısının az olacağına dair için için üzülmeye başlamıştım…Elimdeki bir kaç tomar broşürden son tomarla birlikte miting yeri Tünel’e doğru yürüdüm yolda dağıtılan broşürlerimizin sokaklarda temizlikçilere iş çıkarmaktan başka bir işe yaramadığını gördüm…”Sayın sevgili birlikte hiç yürüyüşe katılmış mıydınız?”, “birlikte ilk yürüyüşünüze katılın” diye yanaştığım “sevgililer” hariç kalanlar ürküyor, ya almıyor, güzellik merkezi reklamı sananlar oluyor, alanlar şöyle bir bakıp buruşturup yere atıyordu..İki yaşlıca iyi giyimli erkek alıp okuduktan sonra geri dönüp bana kızgın bir şekilde haddimi bildirdiler. Küçük çaplı bir şok yaşadıkları belliydi..Herhalde bu gibi şeyleri düzenleyenleri kafalarında başka türlü kurgulamış olmalılar..

Bütün bu 3-4 saat içinde yaşadıklarım bana o an algılayamayacağım kadar sert etkilerde bulunuyor ama devam ediyordum. Hayatımda ilk kez bir mitingin düzenleme komitesindeydim, haddini bilmenin erdemlerini duya duya büyütülmüş biri olarak haddi aşan olaylardan dolayı bir miting düzenliyor ve iyi geçsin diye elimden geleni yapıyordum… Tünel’e yaklaştıkça olmasını umduğum kalabalık görünmüyordu. İyice yaklaştım gene yoktu, uzakta toplanmış 100-200 kişi. Beyazlar giymiş çoğu. Ne güzel…

Ayakta durdum meydan tarafından gelenlere elimde kalan broşürleri verip, görevimi layıkıyla tamamlayıp gruba katılacağım. Bizimkiler ellerinde megafon, brandamız, lolipopların bulunduğu büyük torbayı taşıyaraktan bana selam verip arkadaki kalabalığa katıldılar..Lolipopları ve beyaz eldivenleri dağıtmaya başladılar. İyi ki beyaz eldivenimi akşamdan ayırmışım. Eldiven az çünkü pahalıya mal oluyor..paramız da yok zaten..Yürüyüşün başlamasına 10 dakika kalmış artık bundan daha fazla kişi gelmez herhalde…

Birden hızlı hızlı yürüyen beyazlar giymiş erkek grupları gelmeye başladı..Bir iki üç beş on kişi. Oh sayımız artacak galiba…Nereden çıktınız siz mitinge son dakikada gelinir mi? Kimi delikanlı kimi yaşlı başlı amcalar…Acele acele gelen genç bir adam Pendik’ten geliyormuş, “az daha kaçırıyorduk iyi duyuru yapmamışsınız” diye azarladı.. Ben de kendimi savunuyorum “yok valla ben her yere mail attım”….Restore edilen bir binadan üstü başı boya içinde bir boyacı çıktı, “abla şimdi değil mi yürüyüş? gördüm seni öğlen broşür dağıtıyordun… şimdi elimi yüzümü yıkayıp geliyorum” dedi…Şaşkınlıktan ve mutluluktan ağzım açık ne diyeceğimi şaşırdım…”Tabi gelin gelin bekliyoruz sizi de”…..Kadın Hareketinden tanıdığım bir kaç arkadaş…Bir kaç aile elele çocuklarıyla…sırtına çocuğunu almış babalar..Babayı tebrik ettim “ailenizle beraber gelmişsiniz ne güzel” dedim…Aileleri gösterip karısını getirmeyen erkeklere sitem ettim. “Daha kalabalık olurduk niye karınızı getirmediniz” dedim. “Haklısınız” dediler. “Bir daha ki sefere”, “aman bir dahaki sefer’e gerek kalmasın, da bir daha ki sefer olmasın”, “inşallah”…Borşürlerimden aldılar. “Zaten katılacaksınız broşürlerimden almayın” dedim içimden. “onlar mitingden haberi olmayanlara haber vermek için”..Hoşlarına gittiği belliydi. Katılacakları şeyden bir anıları olsun istediler…

Broşürler bitti kalabalığa doğru yürüdüm. Aman Allahım kalabalık artmış…Ne oldu bu taraftan bu kadar kişi gelmedi.. galiba arkadan birileri geliyor, kim bunlar hangi grup? Bir önemi var mı hangi grup? TRT’nin oraya park etmiş otobüslerden insanlar gelmeye başlamıştı. Allahım çok şükür…Şenol en önde, tüm süreç boyunca koşturup durduğumuz arkadaşlar Arife, Turgay, Gülsüm, İlker herkes heyecanlı herkes meşgul..Branda gerildi lolipoplar dağıtıldı…Megafon evvelki gösterilerden açık kalıp pili bitmiş olmasın sakın? Tünel’den meydana yürüyeceğiz. Etrafta tanıdık yüzler; yazarlar, akademisyenler, gazeteciler, sanatçılar, yaşlı başlı insanlar, morlar içinde feministler, başörtülü kadınlar..her türlü çevreden insanlar..Bildirimizi okuyacak Lale Mansur öbür meydanda kalmış, olsun başkası okur. Adalet Ağaoğlu yaşlılık yüzünden bu tarafa yavaş yavaş gelebiliyormuş…Etraftan insanlar yaklaşıp sormaya başladı “ne toplantısı bu?”, turistler bile soruyor “neyi protesto ediyorsunuz?” Binbir çeşit insan yanyanayız…Bir tarafında beyaz bir el, diğer tarafında “darbeye karşı ses çıkar” yazan pembe lolipoplarımız havada, “darbeye karşı ses çıkarmak” için plastik düdüklerimiz boyunlarda, ellerimizde beyaz eldivenler yürümeye başladık 3- 4 bin kişi olduk galiba?! Hayır daha fazlayız!! İnanamıyorum !! Elim ayağım titriyor…Etraftan halk katılmaya başladı inanamıyorum!! Ağlamak istiyorum…Kim düzenliyor diye sorup yanaşan kadınlar, ara sokaklardan çıkıp gelen gruplar…ve hep beraber yürüyerek bağırıyoruz en kuvvetli sesimizle “DUR DE !! DUR DE !! DARBELERE DUR DE !!…..DUR DE !! DUR DE !! DARBELERE DUR DE !!”, “ÖZ ÖZ ÖZGÜRLÜK !!, ÖZ ÖZ ÖZGÜRLÜK!!”. 

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Trackback URL

  1. 100 Yorum

  2. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 3, 2009 | Reply

    arkadaşlar önceki yazıya da yorum olarak yazmıştım ama cevap gelmediği için tekrar soruyorum:bu 70 milyon adımın birkaçını da atıyormuyuz şimdi AKP diktasına karşı?

    Seçim sırasında iyice açığa çıkan diktatörlüğü çağrıştıran hükümet uygulamalarını ve ülkenin, iktidar partisinin uygulamaları ve politikalarıyla giderek bir tek parti diktatoryasına gitmesini protesto etmek için de bir aktivite düzenlenecek mi?

  3. Yazan:özlem Tarih: Mar 3, 2009 | Reply

    Nurhayat aktivistlik senin ruhuna işlemiş. Pek iflah olacağını sanmıyorum. Bir mitinge böyle mi özendirilir be yahu! Hadi bir daha diyesim geldi.(Allah korusun)

  4. Yazan:Hasan Tarih: Mar 3, 2009 | Reply

    Gelin icraatı yerinde görün Ezel hanım. Nurhayat hanımın bahsettiği koalisyon tümüyle sivil anayasadan ve sivil demokrasiden yanadır. Önce bir araştırın, sonra görürsünüz neye karşıyız, neyden yanayız..

    Darbelere karşı 70 Milyon adım Nurhayat hanımın da tarif ettiği gibi tam bir yelpaze. Dindarı, dinsizi, liberali, komünisti, Alevisi, Sunnisi, heteroseksüeli, homoseksüeli, Türk’ü, Kürt’ü.. Aklınıza gelebilecek her türden, her gruptan insan “biz değil ben, toplum değil birey!” diyen ve etnik-dini kimliğini siyasi birim olarak değil kültürel kimlik olarak alan, karşısındakini ötekileştirmeyen herkes..

    Buyrun gelin, “icraati yerinde görün”..

  5. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 3, 2009 | Reply

    12 Eylül faşist darbesini sorgulamak maksadıyla dava açtığı için görevinden uzaklaştırılan Savcı’mız AİHM’de açmış olduğu davayı kazandı. AİHM, görevinden uzaklaşıtırılan Sn.Savcı’yı haklı buldu ve Türkiye’yi 40.000 Euro tazminata mahkum etti.
    Bu karar aynı zamanda bugüne kadar es geçilen, darbecilerin yargılanmasının da gerekliliğine işaret etmektedir.

    Darbelere dur demek yeter mi? 12 Mart, 12 Eylül darbeleri AIHM’ne, hatta gerekirse Uluslararası Savaş Mahkemelerine götürülemez mi? Araştırmaya değer bir konu. Bu konuyla ilgili bilgi sahibi olanların, bilgilerini paylaşmalarını bekliyorum.

  6. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Ezel Hanım değil Bey bu bir.

    İkincisi AKP diktasına karşı ne zaman yürüyüşe geçiyoruz? Söz veriyorum 70 milyon adımın en az 50’si benden!

  7. Yazan:durhat Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Ezel bey,
    Aynı soruyu sormaktan helak ettiniz kendinizi.O kadar mantıksız ve boş bir soru ki kimseler kaale alıp cevaplamıyor.Cevaplanmıyor, çünkü art niyet kokuyor sorunuz…Cevaplanmıyor,çünkü henüz darbe karşıtlığına tahammül edemeyen birinin demokrasi(!)çağrısını kimseler samimi bulmuyor.
    Ama papağan gibi aynı şeyi tekrarlamaktan sizi kurtarmak adına yine de sorunuzu yanıtlayayım:İçinize ukde olmuş şeyi zaten CHP kuyrukçuları yeterince yapıyor.Fakat bir çoğu kirli işlere,faili meçhul cinayetlere,bombalamalara,her türlü entrika ve komplolara,darbelere,suikastlere karıştıklarından kodeste olduklarından sayıları bir hayli azalmış.Sıkıntınız bu sanırım.Hele bir aklanıp dışarı çıksınlar,tıpkı “eski günlerde” olduğu gibi Cumhuriyet Mitingleri düzenleyip hep bir ağızdan darbe çığırtkanlığına,savaş coşkusuna kaldığınız yerden devam edersiniz.
    Yanıt yeterli gelmiştir umarım.Şayet tatminkar bulmadıysanız sizi memnuniyetle yanıtlamaya devam etmeye hazırım.

  8. Yazan:Murat Aygen Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Gerek 12 Mart, gerekse 12 Eylül darbelerinin yegâne mağduru S. Demirel sizi avukat mı tuttu? İlle de birilerine gönüllü avukatlık yapmak gerekiyorsa, Gülhâne Hattı Hümâyunu ve Baltalimanı, Lozan ve Ankara antlaşmaları ile kazandığı hakları, idealist toplum mühendisleri tarafından, her Allah’ın günü uluorta çiğnenen kökten-devrimci Anadolu halklarının avukatlığını yapmağı yeğlerim ben.

  9. Yazan:denememeler Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Öncelikle, ezel bir erkek ismidir, neden durmadan herkes hanım diyip duruyor, anlamıyorum.
    Sayın durhat, ezel beye “kimseler kaale alıp cevaplamıyor” demişsiniz, ama burası yorum serbestisi olan bir yer değil, belki de cevap veriliyordur, ama yayınlanmıyordur, bunu gö önüne alın lütfen.
    Ben burada Ezel Bey’e katılıyorum. Darbelere hayır, hayır, hayır. ama seçim yoluyla tek parti diktatörlüğüne de hayır.

    Birine hayır derken öbürüne evet demek, evet belki “cumhuriyet” kavramına uyar ama “hukuk devleti” kavramına uymaz.

    saygılar.

  10. Yazan:Frkn Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Sayın Yazar ve Sayın Durhat,
    Siz demokrasi diyince chp karşıtlığı yapmaktan başka bir şey bilmez misiniz? Tüm siyasetinizi ergenekona endekslemişsiniz.
    Ezel bey çok haklı. 70 milyon adımın bir kaçını da akp cuntası için atmıyorsanız; ne demokrasiden ne de siyasi etikten bahsetmeye hiç ama hiç hakkınız yoktur..

  11. Yazan:durhat Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    @denememeler,
    valla size göre yorum serbestisi nasıl bir şey bilmiyorum.bildiğim,en ufak bir fikir kırıntısı taşımayan,küfür ve hakaret içeren yorumların da yayımlandığı…hem de direkt site yönetici ve yazarlarının hedef alındığı yorumlar bile.isterseniz yüzlercesini de alıntılayabilirim,yani ergenekon sempatizanlarının,postal yalayıcıların,darbe ve savaş çığırtkanlarının ve de bilumum chp kuyrukçularının kustukları hezeyanları bir bir belgeleyebilirim.açıkçası “sitede sansür var”argümanı bana göre düpedüz iftira.
    hem bakın bir cevap yazdım,ardından nasıl da devamı geldi.yani bir engel falan olduğunu düşünmüyorum.demekki sorun sansür değil,yorum diye yazılanların tartışmaya değer bulunmaması,inandırıcı olmaması,samimiyetten yoksun oluşu.demokrasi kelimesinden bile rahatsız olan,özgürlüklerden hazzetmeyen sahte solculuları kim kaale alacak allahaşkına!

  12. Yazan:durhat Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Sayın Frkn,

    Aynı soruyu ben de size sorsam:siz toplumsal muhalefet,demokrasi falan derken acaba bunun anlamı akp düşmanlığı mı oluyor?akp de sonuçta bir düzen partisi.fakat sizin mantığınızda olanlar akp nin ikdir oluşuna bir türlü katlanamadığından maalesef gerçeklere kör ve sağır oluyor.sizin asıl derdiniz bu olduğu için memleketin içine düştüğü karanlık çukuru,ergenekonu,çeteleri,mafyayı gözünüz görmüyor ve tüm gerçekleri ıskalıyorsunuz.ama mızrak artık çuvala sığmıyor,karanlık ilişkilerin,entrikaların,hortumlamaların ve daha bir sürü pis ve kirli ilişkinin kokoları bütün dünyaya yayıldı.bir tek burnunuza gelmiyor bu kokular.ne hikmetse…

  13. Yazan:Hasan Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Ezel Hanım değil Bey bu bir.

    İkincisi AKP diktasına karşı ne zaman yürüyüşe geçiyoruz? Söz veriyorum 70 milyon adımın en az 50’si benden!

    Bey-hanım meselesi için özür dilerim Ezel bey. Ezel benim bildiğim kadarıyla bir bayan ismiydi, bu yüzden o şekilde kullandım, üzgünüm.

    AKP diktası diye ayrı bir dikta yok. Şu an Türkiye’deki tek dikta Kemalist diktadır, hükümette olmamasına rağmen sivil ve askeri bürokrasideki etkisi tartışılmaz.

    Kemalizm karşıtlarını sürekli AKP’lilikle suçlamak bayatladı artık. Ya AKP’lidir, ya dincidir. Bu koalisyon içinde Komünistler de var Ezel bey, bunlar nasıl dinci ya da AKP’li olsunlar?

    Demokrasinin sadece sandık olmadığını biliyoruz. Elbette ki sandığın önemi büyük, ama o her zaman demokratik sonuç verecek gibi bir şey söyleyemeyiz. Sadece; AKP’nin temsil ettiği kimliğin demokrasiye olan ihtiyacı ve refah devletine olan bağlılığı Türkiye’yi demokratikleştiriyor, bu ortada.

    AKP’nin konjonktürel demokrat olduğunu söylemek mümkün. Ben de böyle olduğunu düşünüyorum. Ancak şu an için elimizdekilerin en iyisi ve açıkça darbe tehditi yapan onlar değil..

    Kaldı ki;

    Bizi AKP’lilikle itham edip gerçekte demokrat olmadığımızı ima etmeden evvel sizin için demokrasinin gerçekte ne anlam ifade ettiğini ve ne kadar önemli olduğunu sorguladınız mı? Burada ciddi bir sorun olabilir çünkü.

    Topluma hakim bir militer algı var. Kutsal devlet anlayışı var. Grup mantığı var. Tüm bunlar feodal ekonomi ve onun yarattığı sosyal değerlere bağlı olarak gelişiyor, ancak kapitalistleştikçe globalleşiyoruz, sekülerleşiyoruz ve en nihayetinde demokratikleştiriyoruz.

    İdris Küçükömer, Kemal Tahir gibi sosyalistleri okursanız; DP ve daha da öncesinde Hürriyet ve İtilaf Fırkası çizgisinin gerici olarak yaftalanmasına rağmen asıl ilericiler olduğunu yazarlar.

    Çünkü İttihat ve onun uzantısı CHP’li anlayışın yarattığı ekonomi ve bu ekonominin neden olduğu sosyolojik yapı ilerleme meselesini sadece sayıca çok dar bir kitleyi bağlayan bir durum haline getiriyor, çok geniş kitleler için bir aydınlanma ya da refaha kavuşma yok.

    İttihat-CHP kafası ilerlemeyi sağlayan gerekli sosyolojik etkenleri engelleyerek Türkiye’nin ilerlemesini engelliyor. Hürriyet İtilaf-AKP çizgisi ise -bilerek ya da bilmeyerek- bu etkenlerin ve dolayısıyla ilerlemenin önünü açıyor..

    İsterseniz açın geriye doğru okuyun, Türkiye’de Batılı-seküler yaşam en çok kimlerin döneminde artmış?

    “En çok Batılı-seküler yaşam kanunu kimin zamanında çıkmış?” sorusunun cevabıyla aynı değil bu..

    Türkiye siyasi paradigmasına ne yazık ki hala devrimci ve kolektivist anlayışın artık eskimiş söylemleri etkin. Ancak artık yeni paradigma felsefi ve siyasi zannedilen şeylerin aslında bir dizi sosyo-ekonomik etkenin sonuçları olduğunu gösteriyor..

    Lafı uzattık, farkındayım. Ancak kelimenin derin anlamında baktığınız zaman AKP bir kimlik hareketi. Temsil ettiği düşünülenden daha fazla grubu kapsıyor.

    Bununla birlikte bir merkez partisidir ve ne rejimle ne de toplumsal yapıyla çatışabilir. Sadece toplumun genelinin refah talebini arz ederken -bilerek ya da bilmeyerek- ülkeyi ilerletir..

    (Bununla ilgili daha önce “İran’a şeriat demokrasi ile mi geldi?” isimli bir yazı yazmıştım. )

    Uzun oldu, burada keselim..

    Kısaca özetlersek; bu koalisyon elbette ki her türden diktaya karşıdır.

    Demokrasiden yanadır.

  14. Yazan:denememeler Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Sayın Durhat, sitede sansür olduğunu iddia etmiyorum. Var ve bunu birinci elden biliyorum; ama bu tartışmanın ne yeri ne de zamanı. Kendi blogumda bununla ilgili bir yazı yazdım, dilerseniz okuyabilirsiniz. Ben sadece “kaale alınmadığı” gerçek olmayabilir, kaale alınabilir demek istedim. Mesela siz yorum yazmadan önce de ben buraya yorum yazmak istedim lakin önceki tecrübelerim nedeniyle vazgeçtim. bu gibi konular da olabilir. Küfür, hakaret vb. serbesitisini tartışıyor da zaten değilim. öyle bir yorum varsa silinebilir ve bu zaten doğaldır.

    Birbirimizi anlayalım diye uğraşıyorum. sağırlar tartışması yapmayalım. Ezel Bey, siz ve ben farklı şeyler söylemiyoruz. Aynı noktaya farklı yerlerden bakıyoruz. Tabi ki darbeye de hayır, tek parti diktatoryasına da. Sadece, AKP’nin bazı yaptıkları artık yavaş yavaş diktatörlüğü andırmaya başladı. Bunu biz böyle yorumluyoruz, siz farklı yorumluyorsunuz.

    AK parti diktatörce eylemlerde bulunuyor demek, Türkiye’deki bürokratik-ulusalcı-tek partici zihniyet yok oldu demek değildir. Ama biz bunu bir AKP diktatoryasıyla replace etmek de istemiyoruz.

    Kışla diktatoryası yok edilsin, yerine cami diktatoryası kurulmasın diyoruz.

    Demokrasi’nin hukuk devleti olması için sadece “oy çokluğu” yetmez. aklıma gelen 3 adet daha şart var (siyasi partiler, özgür basın ve dernekler) bunlar üzerinde AKP’nin ve onun bürokratlarının baskısı olmadığını iddia etmek saflık olur. DTP üzerinde, basın üzerinde, “sünni islam”dan başka şeyleri savunan dernekler üzerinde…

  15. Yazan:durhat Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    @denememeler,

    Sizinle belki aynı şeyleri konuşuyor olabiliriz,ama aynı şeyi Ezel bey için diyemem.bütün yorumlarını okuyan bir insanım ve inanın ne söylendiğini idrak edecek kadar aklım başımda.ezel bey resmen derin devletin,karanlık odakların,chp gibi kışkırtcı ve savaş yanlısı partilerin sözcüsü durumunda.ne zaman bu tür faşizan yapılanmaların eleştirildiği bir yazı yayımlansa ezel bey rahatsızlığını gizlemeyerek avukatlığa soyunur.bu davranış doğru değil.bari açık açık darbe ve militarizm yanlısı olduğunu söylese gam yemeyeceğim.ama bunu solculuk kılıfı altında yapması ikiyüzlülüktür,samimiyetsizliktir.
    Eğer bu isnatlarımı adil bulmuyorsanız siz de takip edin.insan bir kere olsun darbelere,ırkçılığa,ayrımcılığa karşı itiraz edildiğinde olumlu ve destekleyici yönde bir şeyler yazmaz mı?ama yok aksine savcı edesıyla baskı ve zulum uygulayanların safına geçmeyi alışkanlık haline getirmiş bu arkadaşımız.e,haliyle bu tutarsız yaklaşım da sırıtıyor.
    ben bu anlayışa karşıyım.yoksa akp yi pirüpak bildiğim falan yok.elbette akp nin icraatları da eleştirilecek,gerekirse itiraz edilip karşı tavır da alınacak.aydın olmanın,bu ülke için doğruları bulmanın yolu budur.ama öyle ideolojik bağnazlıkla olayları çarpıtarak,taraf anlayışıyla hareket ederek olmaz bu işler.ezel bey maalesef böyle tuhaf bir duruş içindedir ve bu dikkatlerden kaçmıyor.
    saygılar.

  16. Yazan:durhat Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    @denememeler,
    unuttum,verdiğiniz linkten ulaşmaya çalıştım ama sayfa görüntelenemiyor.elbette ilerde tartışabiliriz.ancak siz de bazı noktaları iyi düşünün.hepimiz yanılabiliriz.ve inanıyorum ki pek çok şeyi tartışarak çözümleyebiliriz.

  17. Yazan:denememeler Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Ezel Bey hakkında söylediklerinize çok katılmıyorum. Sanırım vakti çok yok ve kısa yazıyor, o yüzden böyle düşünüyr olabilirsiniz, ama kendisi ile tanışmıyoruz, kendisini savunabilir sanırım. Ben kendimden mesulum.

    editörlerce sakıncası yoksa linki verebilirim:

    http://ekonomiturk.blogspot.com/2009/02/derin-dusunceler-uzerine.html

    Bu yazı, yorumlarımın yayınlanmamasına sinirlendiğim bir zamanda yazılmıştı. DErin düşünce çok uzun zamandır ziyaret ettiğim, tabiri caizse hukukumuzun olduğu bir site. Yorumlardan tüm DD yerine eleştirilerimi EE’ye çevirmem gerektiği şeklinde bir çıkarımım var, ama yazı o gün yazılmıştır ve edit etmeye de niyetim yok.

    Bu yorumu yayınlamazlarsa editörlere kırılmam. Zira eski bir tartışmayı gereksiz yere alevlendiriyor olabilirim. Tek ricam yayınlanmayacaksa bir bilgilendirme maili atmaları.

    Tartışmayı belki daha da derinleştirebiliriz.

  18. Yazan:MY Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    @Denememeler,

    Bir hukumuz var dogru, unutmadan, yorumlariniza koydugunuz URL hatali, daha dogrusu bir nokta eksik.

    Sansüre gelince, eskiden uyguluyorduk, artik kaldirdik. Sansür uygulamak imkânsiz, tersi de çok zor.

    Bunu biraz tartistik burada:
    http://www.derindusunce.org/2008/09/03/sansur-ve-site-hayati/

    Küfür etse bile her yorum bir fikir eseri.
    Ama bu eserleri yayinlamak mecburiyeti yok nöbetçi editörlerin. Editörler (ben de dahil) isi gücü olan, çoluk çocuk sahibi insanlar. Öglen paydoslarindan, kahve molalarindan arttirdiklari zamanda yorum onayliyorlar. Fazla alayci bir üslup, hakaretimsi bir kelime bazen batiyor, bazen bardagi tasiran son damla oluyor.
    1) Editörün çocugu hasta mi?
    2) Editör isten mi atildi?
    3) Editör ameliyat mi oldu?
    4) Editörün ailesinde bir vefat mi var?

    Bunlar hayatin bir parçasi, eski bir okur ve yorumcu oldugunuzu, bir hukukumuz oldugunu söylüyorsunuz. Bildiginiz gibi HUKUK iki yönlü olursa anlamli olur. Yorum yazarken bu sitenin çilesini çekenlerin insan oldugunu unutmadiginizi belli ederseniz mesele kalmaz zaten.

    Kuyumcu terazisi yok elimizde. Evrensel hukuk ilkelerinin uzmani olmak, kimsenin REDDETMEYECEGi, seküler ahlâka dayali bir sansür politikasini icad etmek hos olurdu, ama henüz(!) o noktaya gelemedik 🙂

    Artik yorumculardan tek bir beklentimiz var o da “sevimli” yorum yazmalari. Bir çok kronik muhalif yorumcu var ki sizin SANSÜR sikayetlerinizi görünce sasiriyorlar zira 2 yildir bütün yorumlari yayinlandi.

    Yani sorumluluk editör ile yorumcu arasinda paylasilmis vaziyette. ENGELLENMESi iMKÂNSIZ yorumlar yazmak mümkün.

    Eski ve gereksiz tartismalari alevlendirmeyelim artik, yine haklisiniz, “sevelim, sevilelim, bu dünya kimseye kalmaz.”
    Dostlukla

  19. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Denemeler : “Darbelere hayır, hayır, hayır. ama seçim yoluyla tek parti diktatörlüğüne de hayır.”

    hayatımda duyduğum en saçma söz olmuş, “seçim yoluyla tek parti diktatörlüğü” siyaset terminolojisine yeni kavramlar katıyorsunuz, bilmem farkında mısınız?

    seçim yoluyla gelenden neden rahatsız oluyorsunuz, seçim sonuçlarından rahatsız olabilen bir demokrat olabilir mi? için için darbe günlerini veya tek parti diktatörlüğü yıllarını özlüyorsunuzdur, biz bizeyiz şurada çekinmeyin dökün içinizdekileri, hem rahatlarsınız, chp gibi örtülü siyasete gerek yok.
    Anlayamadığınız gerçeği ilim irfan görmemiş dağdaki çoban bile anladı, siz okumuşlar anlamadınız, zira bu kadar cahillik ancak tahsille mümkün olabilir.

    Türk halkı darbe yanlısı, postal yalayıcısı, 12 eyül ve 28 şubat artığı olmayan yegane partiyi, diğerlerine karşı destekliyor, sonuna kadar da destekleyecek, bunun neresini anlayamıyorsunuz, Türk halkıdan, darbe artıklarını desteklemesini bekliyordunuz? Türk halkının iktidara getirdiği parti bir yana, diğerleri bir yana. Hepsini toplasan bir akp etmiyorlar, zira onlar darbeci ve darbe artıklarıdır. 28 şubat’ta post-modern darbeye zemin hazırlayan, o darbeye teslim olan ve o soygun darbesinin yaşandığı süreçte 21 banka batırılışı ile 100milyar dolar hortumlayanları, ülkeyi iflas ettirip, Kemal Dervis’e muhtaç kılanları sandığa gömdü, gömmeye de devam edecek, önümüzdeki esas mesele söz konusu bu “darbe yanlısı ve darbe artığı” partileri tarihin çöplüğüne gönderip, darbecilik yerine demokrasi yanlısı, postal yalayıcılığı yerine, halkının çıkarlarını gözeten ve halkını temsil eden yeni partileri yaratmaktır.
    Sözüm 12 eylül artıkları ile 28 şubat teslimiyetçilerinedir; it ür’ür kervan yürür…. Türk halkı, hissiyatı ile dahi en iyi kararı verebilme azmini göterecektir. Darbeci faşistlere güvenmektense, halkıma güvenmeyi tercih ederim.

  20. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Ne zaman düşüncelerinize ters bir şey söylense, insanları diktatörlük yanlısı, orducu ya da CHPli olmakla suçluyorsunuz. Bazen bürokratik zihniyet diyorsunuz bazen İttihatçı. Ben hayatımda darbeyi desteklememiş, CHP’ye oy vermemiş ve ailesinden insanlar Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceden geçmiş, etnik kökenim itibariyle faşiszmden de oldukça çekmiş bir adamım.Beni doğru düzgün tanımadan, 40 tane sıfat sayıyorsunuz ne olduğum konusunda. Bu nedense, Yeşil Taraf Gazetesi ve liberallerin çok sık yaptığı bir şey haline geldi ve kötü
    bir alışkanlık oldu. Serdar Turgut’un yazdığı gibi, liberal faşim denir buna.

    Neyse, kim olduğumu yazdım,link verdiğim siteye de bakarsanız, doğum yerim ve tarihi de yazıyor,yazılarımdan da düşüncelerime biraz vakıf olabilirsiniz.

    Evet ben anadili Türkçe olan biri değilim,evet ben darbeci değilim ve evet ben Türk milliyetçisi değilim,doğam gereği de olamam zaten, ama bütün bunlar, havasını soluduğum,suyunu içtiğim ülkemde ve vatanım olarak gördüğüm ülkemde, Türkiye’de şu anda olan bitenin ne olduğunu görmeme engel değil,çünkü kör değilim. Ülke her geçen gün, eleştiriye ve muhalefete kesinlikle zerre kadar tahammül edemeyen, en ufak bir eleştiriyi bile her türlü çirkeflikle susturan, karşı görüştekileri en rezil yöntemlerle, hak,hukuk,insan hakkı falan dinlemeden susturmak için medya,yargı,yürütme yasama eldeki tüm gücü kullanan bir AKP diktasına doğru kayıyor ve ben bu kayıştan memnun değilim. Demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne inanan herkesin de buna karşı olması bana mantıklı geliyor. ve o yüzden tekrar yazıyorum, diktatörlüğe karşı çıkmanızda samimi iseniz, gelin benimle beraber AKP diktasına karşı da yürüyelim. Bakana selam vermeyenlerin hapse atıldığı, muhalefetin susturulmaya çalışıldığı, hükümetin elindeki tüm imkanların iktidar partisi için ve her türlü muhalefete karşı kullanıldığı bu diktaya karşı yürüyelim. Eğer gerçekten samimiyseniz bu yürüyüşe destek verirsiniz, yok vermezseniz, benim de sizin darbeler karşı olduğunuz konusundaki iddianızda samimiyetinize inanmama özgürlüğüm var bunu ifade etmeme bir itirazınız yoktur heralde.

  21. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    bir de ali duman arkadaşıma sorarım. 1933 yılındaki Alman genel seçimlerini incelesin ve seçim yoluyla tek parti diktatörlüğünden ne anladığını ondan sonra ifade etsin.

  22. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Ezel Bey, AKP ile Hitlerin NSDAP’ sini karsilastirnaniz cok yanlis. 1. Hitlerin iki tane asker yapili SS ve SA denilen silahli örgütü vardi. AKP’nin ögle örgütleri yok. 2. Hitler bir sene sonra Diktatörlügünnü insa etti ama AKP nerdeyse 7 senedir ülkeyi yönetiyor. Demek AKP ‘nin Türkiyenin Hitleri olmak deye bir amaclari yok. 3. Diktatörlügün sonunu tabii AKP’ de biliyor. Dünyada bütün Diktatörlüklerin sonu vahim olmustur.4. Ülkemizde zaten 1923 den beri bir Askeri dikta rejimi var onun yaninda AKP Diktatörlügü fazla olur. Bir Parti Türkiye Vatandaslarinin hayat sartlarinin daha iyiye gitmesini saglayamazda cok cabuk gider ama AKP her secimde daha fazla oy aliyor demekki halkin bir rahatlamasi var.

    Hitler den kurtulmus Almanyadan Selamlar.

  23. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 4, 2009 | Reply

    Sn. Ezel Kara

    ben başka bir Türkiye’de, siz başka bir Türkiye’de yaşıyorsunuz sanırım.

    AKP diktatörlüğünden bahsetmissiniz; hangi AKP diktatörlüğü, %47 oy ile halkın iktidar görevi verdiği AKP, Kemalist bürokrasi, Kemalist ordu, Kemalist yargı gibi “direnç odakları” nedeniyle “iktidar” olamamıştır. Hükümet olmak iktidar olmak anlamına gelmez. Kaldı ki 80 yıldır “iktidar” olabilme başarısını göstermiş bir hükümetimiz olmamıştır. Zira Türkiye’de tek bir iktidar vardır o’da “Kemalist iktidardır”, gerisi teferuattır. AKP, İktidar olabilme adına, belirlenen “kırmızı çizgiyi” en fazla zorlayan parti olmuştur. Halkın tevvecühünün birinci nedeni de bu özelliğidir.

    Gülerim size; yargı’yı kontrol altına aldığı için mi AB uyum yasalarına “rağmen” hakkında kapatılma davası açıldı ve kapatılmanın eşiğinden döndü, hem niye kapatılmadı da en ağır cezaya çarpıtıldı. Çünkü kapatılsaydı kemalist yargı AİHM’den çok ağır bir şamar yiyecekti, işte bu yüzden kapatılamadı, bu ihtimal olmasaydı şu anda AKP diye bir parti olmayacaktı, siz sağ, ben selamet ne de mutlu olurduk dimi. Halkımızın özgür iradesine bir balyoz indirilmesinden, Kemalist iktidar bunu hep yaptı, Kemalist olmadıkları için 25 parti kapattı, yakın siyasi tarihimiz parti mezarlığına döndü.

    28 Şubat soygun darbesinin alt yapısı “tek sesli” kartel medyası tarafından hazırlanmış, Türk halkına; pespaye olduğu sonradan ortaya çıkan bir “ali kalkancı, fadime şahin, müslüm gündüz” filmi izlettirilmiştir. Eminim ki sizin bu tek sesli kartel medyası dışıda kalan (dinci ve taraf gibi) medyaya da tahammülünüz yoktur. Mütevazi 40bin trajlı Taraf’ı da sayarsak, tek seslilik kırılmış nihayet 2.5 sesli bir medya yaratılmıştır. Gönül ister ki bir “bağımsız sol” medyanın da oluşmasıyla çok sesli medya halkası tamamlanabilse, tek sesli kartel medyası hazırladığı 28 şubat darbe ortamında 21 banka batırılarak tarihin en büyük hırsızlığı yapıldı. Bu ülkenin en yaman gündemi bu hırsızlıktır, gerisi hırsızların uydurduğu yapay gündemdir. Söz konusu bu hırsızların en yeni gündemi; “AKP düşmanlığı” temelinde kuvvet toplamaya yöneliktir. Topluma hiç bir şey verememişlerin, “düşmanlıklar üzerinden” güç toplama, kendine taban yaratma, siyaseti her zamanki gibi önümüze hazır pişirilmiş olarak servis edilmektedir.

    Siz, her hafta Başbakan ile görüşen bir Gnkur.Bşk. na sahip demokrat bir ülke gördünüz mü?

    Siz hiç siyasi konuda sürekli beyanat verip, “kırmızı çizgileri” hatırlatan bir Gnkur.Bşk. nı gördünüz mü?

    367 Garabetini yaşayan bir ülke gördünüz mü?

    Hakkında kapatılma davası açılarak, “şeriatın odağı” olduğu tescilenip te, kapatılmamış bir iktidar partisinin olduğu ülke gördünüz mü?

    Şayet şeriat odağı ise niye kapatılmamış hiç düşündünüz mü? bir parti “ya şeriatın odağıdır, ya değildir” bu kebap porsiyonu mu ki “şeriatçıdır ama kapatılacak kadar değil” yorumu yapılabilsin, böyle garabet bir hukuk gördünüz mü?

    Bunlar ancak ve ancak diktatörlüklerde olur, evet bu ülkede bir diktatörlük vardır, bu diktatörlüğün adı da Kemalist diktatörlüktür.

    Kurucu unsur olarak ilk başlarda ilerici vasıflar taşıyan bu diktatörlük, kendi “hakim sınıfı”nı yarattığı günden itibaren gericileşmiş ve demokrasinin önüne engel haline gelmiştir. Marx’ın Das Kapital’de söylediği gibi “kapitalizm, ayağa kalktığı ilk günden itibaren gericileşmeye başlar” pek tabiki burada da kapitalizmi, “hakim sınıf” temsil etmektedir.

    Hakim sınıfın temsilcisi ve ülkede tüm köşebaşlarını tutmuş Kemalist yapılanma (ordu, yargı, bürokrasi) halkın -katılımcı ve çoğulcu-temsiliyetine izin vermemektedir. Vesayetçidir, halk düşmanıdır, demokrasi ve insan hakları düşmanıdır.

    Kendine olan bu düşmanlığı iliklerine kadar çok iyi hisseden Türk halkının AKP’yi desteklemesini anlamak gerekir, bunu anlamak için de AKP’li olmaya gerek yoktur, Türk halkına bakmak, topluma bakmak yeterlidir, nesnel olmak bunu gerektirir, zira burada utanılması gereken şey “Türk halkını AKP’ye muhtaç edilmesidir”, Türk halkı AKP’den daha iyisini bulduğunda onu da iktidara taşımasını bilecek kadar, hissiyatı güçlü, seçimleri isabetli bir halktır, örnek mi istiyorsunuz alın size örnek, tarihinde tek bir kez “halka” dokunabilme, uzanabilme yeteneği gösterdiği dönemde bu halk hiç düşünmeden CHP’ye de %42’yi basmıştı, işte bu kadar basit anlamakta, anlatmakta. Yeter ki görmesini bilin.

  24. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    tam bir halki asagilayan halk dalkavuklugu davranisi icindesiniz Ali Duman Bey. Turk halkini kesinlikle anlamadiginizi dusunuyorum. Yok efendim AKP halki anlamismis da halkimiz ondan teveccuh gostermis. Baskilara direnen ezilmis Turk halki portresi ciziyorsunuz ve bu sekilde aslinda Kemalist diktatorluk altinda inim inim inleyen ve buna bas kaldirmayi ancak 2002de basarabilmis bir halk oldugunu ima ederken Turk halkini asagilayan bir ifade. Sizi cok elitist gordum.

    Bir de bir Kemalist diktatorluk edebiyatidir tuttumus gidiyorsunuz. Ortada Kemalist mi kaldi yahu?

  25. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Mustafa Beye gelince, e Hitler kadar hizli degil AKP bu acik cunku Hitler orneginde Hitler’in arkadasinda SS ve SAlarla beraber ordu da vardi. Ordu Hitleri destekliyordu. Turkiye’de ise en azindan simdilik, iki egemen guc, ordu ile AKP catisiyor. Bir de uluslararasi konjonktur Hitler zamanindaki gibi acik acik diktatorluge yonelise izin vermiyor.O nedenle AKP daha yavas gidiyor.

    Ancak, bu demek degil ki ulkede diktatorlugun hicbir izini gormuyoruz. Onceki yorumlarda 1-2 ornek verdim ve istenirse 122 ornek daha veririm. Var misiniz ornekler ustuden gitmeye?

  26. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Evet Ezel bey, ortada Kemalist kalmadı, pek tabiki; orduyu, chp yi, yargıyı, bürokrasiyi saymassak, chp deyip geçmeyeceksiniz, bu bitmiş tükenmiş haliyle bile kuyruğunda 3 tane yedeği beklemekte: dsp, shp, ödp. Solcu geçinen ancak solculuğu kendinden menkul, “kemalist kuyrukçuluğundan” daha öte bir anlam taşımayan ödp, ergenekon karşıtı olduğu için başkanı ufuk uras’ı başkanlıktan indirdi.

    Evet, her geçen gün Kemalist gemisi, terk ediliyor, batan gemiden kaçan kaçana, batıranlarda bizzat kaçanlardan oluşmaktadır. Bir gerçek daha var ki o da bu siteye zaman zaman uğrayan kemalistlerin burada “tutunamadıkları”dır. Onların burada “tutunamayışları” bu sitenin kalitesine işaret etmektedir, zira onların “tutunabildikleri” bir yerde olmayı hiç istemezdim. Onların tutunabildikleri yerde fikir, siyaset, akıl, bilim, seviyeli tartışma vb. olmaz, sadece küfür ve hakaret olur.
    Siz, AKP diktatörlüğüne inanabilirsiniz, elbetteki böyle bir özgürlüğünüz var, bu mücadelenizde başarılar diliyorum, ancak ne var ki, sizin kadar benimde diktatörlüğün adını koymaya hakkım vardır, diktatörlük için durum tespiti yapma hakkı sadece size mi verilmiş bir haktır, bunu tanımlamaya tek yetkili merci siz misiniz? sizin doğrunuz size, benimki bana, herkesin yolu kendine.

    Haddim olmayarak, 1933 Almanya Hitler’ine gidene kadar, 12 Eylül darbeci artıklarının ve o darbenin eserlerini kimlerin savunduklarını, 28 şubat’taki teslimiyetçiler ile 100milyar dolarlık banka soyguncularının kimler olduğunu öğrenmenizi tavsiye ediyorum, öğrenin de yine onlar ile aynı cephede olma hakkınızı kullanın, zira orası sizin bileceğiniz iş, ben kendi adıma darbelere karşı, darbeci ve postal yalayıcısı olmayan herkes ile müttefik olabilirim, 50 yaşındaki insanlar bu ülkede 3 tane silahlı faşist darbe gördü, burası isveç, norveç değil, Türkiye burası Türkiye.
    Türkiye’yi çapsızlıkları ve darbecilikleri nedeniyle AKP’ye muhtaç edenler, utanacakları yerde, birde üste çıkmaya çalışmaktalar. Yüzsüzlük burada, tiyniyetsizlik burada, bu ülkenin güzel insanları elbette AKP’ye alternatif sicil kirli olmayan tertemiz yeni bir sol partiyi aynı AKP örneğinde olduğu gibi kendi bağrından çıkaracaktır. Darbeciler ve faşistler gölge etmesin yeter.

    Not : Zorlamalar sonucu yeni kavramlar ve kavram çarpıklıkları üretmektesiniz, tipik bir Kemalist hastalığı; çok yakındır sandıktan zaferle çıkmanın adını da “popülizm” koyar, sandığa gömülmeye de “özeleştiri” yapmak yerine bir kılıf bulur, hiç bir sey olmamış gibi yolunuza devam edersiniz.

    Halk düşmanının kimler olduğu ortada, halkın iradesine saygı duymak yerine, o iradeye muhalif olmaktan öte düşmanlık besleyenlerde ortada, %47 oy almış bir partiye, ona oy verenlere düşman olmadan mı düşman oluyorsunuz? hem siz bu partiye düşman olma hakkını nereden alıyorsunuz, demokrasilerde düşman olunmaz. Meşrutiyet sınırları içinde muhalif olunur. Burası demokrasi dersi verilecek bir yer değil, boşuna zaman kaybısınız hem benim için hem site için.

  27. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    faşist kelimesini bu kadar sık kullanarak içindeki anlamı boşaltıyorsunuz Ali Bey. Şu son birka. mesajınız içinde 8 defa faşist kelimesi geçiyor, önüne geleni faşist, diktatör, Kemalist yaptınız. Zaten, Yeşil Taraf camiasının klasik argumanlarıdır bunlar. Sizden en azından kendinizce özgün bir şeyler katmanızı beklerdim ama yok.

    Gelmiş bana 3 darbe sayarak Türkiye tarihi öğretmeye çalışıyorsunuz. CHP nefretinizi geçtim, bir de ÖDP ve SHP’ye de ucundan, hatta ne ucu tam göbeğinden, çaktınız.Ama tüm bu iddialarınızı, hiçbir örnekle ya da tartışılabilir argümanla desteklemiyorsunuz.
    Analiz derinliğinize bu açıdan hayranım(!)

    Bakın meramımı anlatabilmek için sizin cümlelerinizi aynı sığlıkta ve cümleleri aynen koruyarak ve sadece kimi kelimeleri değiştirerek yeniden yazıyorum:

    “Evet Ali bey, ortada demokrasi falan kalmadı, pek tabiki; AKP, Zaman, Yeni Şafak ve Yeşil Taraf Gazetesi deyip geçmeyeceksiniz, bu bitmiş tükenmiş haliyle bile kuyruğunda 3 tane yedeği beklemekte: GTP, GençSiviller, Darbeye Karşı 70 milyon adım koalisyonu. Solcu geçinen ancak solculuğu kendinden menkul liberaller, “AKP kuyrukçuluğundan” daha öte bir anlam taşımayan Sabah Gazetesi, hükümete 1-2 ufak eleştiri getirdiği ve bağımsız gazetecilik yaptığı için Fatih Altaylı’yı istifaya zorladı.

    Evet, her geçen gün demokrasi yok ediliyor, gemi terk ediliyor batan gemiden kaçan kaçana, batıranlarda bizzat kaçanlardan oluşmaktadır. Bir gerçek daha var ki o da bu siteye zaman zaman uğrayan gerçek demokratların burada “tutulmadıkları”dır. Onların burada “tutulmayışları” ve hoş karşılanmayışları, ve her yorumlarına ağızdan tükürükler saçarak saldırılması bu sitenin tek taraflılığına işaret etmektedir, zira onların “tutuldukları” bir yer tartışma ortamı açısından sizi oldukça rahatsız ederdi.. Onların tutulmadıkları yerde fikir, siyaset, akıl, bilim, seviyeli tartışma olmaz, sadece küfür ve hakaret olur.
    Siz, İTF-CHP-TSK diktatörlüğüne inanabilirsiniz, elbetteki böyle bir özgürlüğünüz var, bu mücadelenizde başarılar diliyorum, ancak ne var ki, sizin kadar benimde diktatörlüğün adını koymaya hakkım vardır, diktatörlük için durum tespiti yapma hakkı sadece size mi verilmiş bir haktır, bunu tanımlamaya tek yetkili merci siz misiniz? sizin doğrunuz size, benimki bana, herkesin yolu kendine.

    Haddim olmayarak, 12 Eylül’e ya da 28 Şubat’a gidene kadar, ülkenin mevcut durumda demokrasiden ne kadar uzaklaştığını ve her geçen bir AKP diktasına kaydığını fark etmenizi tavsiye ediyorum, fark edin de yine onlar ile aynı cephede olma hakkınızı kullanın, zira orası sizin bileceğiniz iş, ben kendi adıma darbelere karşı, darbeci,postal ve iktidar yalayıcısı olmayan herkes ile müttefik olabilirim, 50 yaşındaki insanlar bu ülkede 3 tane silahlı faşist darbe ve bir o kadar da gizli siyasi ve ekonomik gördü, burası isveç, norveç, Küba değil, Türkiye burası Türkiye.
    Türkiye’yi çapsızlıkları ve darbecilikleri nedeniyle ABD’ye muhtaç edenler, utanacakları yerde, birde üste çıkmaya çalışmaktalar. Yüzsüzlük burada, tiyniyetsizlik burada, bu ülkenin güzel insanları elbette AKP’ye alternatif sicil kirli olmayan tertemiz yeni bir sol partiyi kendi bağrından çıkaracaktır. Darbeciler, gericiler ve faşistler gölge etmesin yeter.

    Not : Zorlamalar sonucu yeni kavramlar ve kavram çarpıklıkları üretmektesiniz, tipik bir AKP hastalığı; çok yakındır içinde bulunduğumuz düzenin adını da “demokrasi” koyar, seçimlerin varlığını “demokrasi” için yeterli görür, demokrasinin asıl tanımının çoğulcululuk olduğunu unutursunuz. Keşke unutmasanız…

    Halk düşmanının kimler olduğu ortada, halkın varlığına ve tercihine saygı duymak yerine, o iradeye muhalif olmaktan öte düşmanlık besleyenlerde ortada, %53 oy alamamış bir partiye ve ona oy vermeyenlere düşman olmadan mı düşman oluyorsunuz? hem siz bu partiye oy vermeyenlere düşman olma hakkını nereden alıyorsunuz, demokrasilerde düşman olunmaz. Meşrutiyet sınırları içinde muhalif, iktidar olunca da çoğulcu olunur, çoğunlukçu değil. Burası demokrasi dersi verilecek bir yer çünkü daha demokrasinin ne olduğu bile bilinmiyor”

    Umarım bu yazdıklarımı gerçekten anlamaya çalışarak okursunuz sayın Duman.

  28. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    bu arada Ali Bey, size demokrasi dersi vermekten keyif aldığımı söyleyemeyeceğim ancak yine de zaman ayırıp yazıyorum. Fakat,son mesajınızda birkaç kez “burası bunun yeri değil”, “siz kim oluyorsunuz”, “eğer şöyle söyle yapmazsanız çekin gidin”, anlamına gelen ifadeleriniz var. Eğer yazdığım mesajlar size rahatsızlık veriyorsa ve huzurunuzu kaçırıyorsam giderim, can atmıyorum bu siteye yorum yazmak için. Ancak sonra arkamdan, başkalarına dediğiniz gibi “bakın buraya gelen karşı düşüncedekiler, bize cevap veremiyor da kaçıp gidiyor” demeyin, çünkü beni kovan sizsiniz.

  29. Yazan:denememeler Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    öncelikle şu bir okunabilir. CHP’liler Kenan Evren ve 12 Eylül isimlerindeki okulların isminin değiştirilmesini teklif etmişler il genel meclisinde, diğer partililerin de desteğiyle kabul edilmiş. Bakın CHP’liler de darbeden rahatsızlarmış.

    Ali Bey, her tartışmayı (alakalı-alakasız) “Kahrolsun CHP” noktasından sürdürüyor, sizinle hemfikir olmayanları CHP’li olmakla suçluyorsunuz. (gözünüzde CHP’li olmak suç)

    Tekrar tekrar ifade ediyorum: Ben CHP’li değilim. Ezel Bey de yazdıklarından anladığım kadarı ile CHP’li değil. Sizinle hemfikir olmayan herkes CHP’li değildir. Sonra size AKP’li dediğimizde kızıyorsunuz.

    Nasyonel Sosyalist Parti ile AK Parti arasındaki benzetme, iki partiyi birbirine benzetmek değil, Ali Bey, “seçimlerle tek parti diktatörlüğü mü olurmuş” gibi bir şey yumurtlamıştı, olabileceğinin örneği İtalyan faşist partisi ile Alman Nazi partisidir, bunun olabilirliğini göstermesi açısından yapılan bir benzetmedir ve gayet yerindedir.

    Tekrar tekrar ve tekrar söylüyorum: tartışma rayından çıkıyor. AKP diktatörlüğe gidiyor diyenlerin hepsi ergenekoncu değildir, Günümüzde darbe yolu ile ülkede hukuk devletinin çiğnenmesi ihtimali, seçilmiş AKP tarafından hukukun çiğnenmesi ihtimalinden daha azdır.

    Demokratik hukuk devleti ise istediğimiz, her ikisine de hayır demeliyiz. Sadece “daha çok oy alanın istediği olur” anlamındaki kuru demokrasi ise istediğiniz, buyrun at koşturun. Yarın bir parti gelir, yüzde 52 oy alır, mecliste elleri indir kaldır “bütün camilerin şehrin belli bir bölgesine taşınmasına” karar verir “demokratik” olarak, o gün anlarsınız belki demokrasinin tek başına yetmeyeceğini, hukukun üstünlüğü olmadan olmayacağını.

    Bazıları kendi kafalarına vurulmadıkça anlamıyor bazı şeyleri. Başkalarını dayak yerken izleyip “ama temokrasi büdür küü ehe ehe” diyebiliyor.

    Ali Bey, sadece içki içmenin de bir parçası olan bir hayat yaşıyorum ve AKP’li belediyelerce hayatıma karışıldığını hissediyorum. Alevi olsam, kürt olsam, gayri müslim olsam ne hissederdim bilmiyorum.

    Lütfen, tehdit hissediyorum dememin sebebi bozgunculuk yapmak, AKP’ye bel altı vurmak değil, gerçekten bu tehdidi hissediyorum.Alevilerin, kadınların vb. bu tehdidi daha yüksek hissettiklerini de tahmin ediyorum. Sadece “domuz bunlar, CHP’li ve Ergenekoncu, yaşasın tayyip, beğenmeyen çeksin gitsin” demek yerine “acaba ben, AKP, başbakan, yanlış yapıyor olabilir miyiz” diye de bir düşünün.

    30’ların, 40’ların tek parti rejimini tasvip ettiğinizi zannetmiyorum, 2010’ların tek parti rejimini kurmaya çalışıyor gibi bir izlenim veriyorsunuz. (Ha yıl 1940, Tunceliye CHP vali atamış, ha yıl 2009 AKP Tunceliye vali atamış. Her ikisi de partinin neferi gibi çalışıyorlar-ve bu YSK tarafından da onaylandı) Nefret ettiğiniz zalime dönüşmeyin.

  30. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    İkincisi AKP diktasına karşı ne zaman yürüyüşe geçiyoruz? Söz veriyorum 70 milyon adımın en az 50’si benden!

    Seçilmiş, bir DİKTATÖRLÜK’e gittiğimizin ne zaman farkına varılacak bilmiyorum. Şu durumun 80 döneminden pek farkı yok heralde, o dönem sonrası gelen Türk-İslam sentezi, başkalaştırılmış olarak gelip önümüze sunuluyor gene.

    Hem de ne gazlarla, yeni-Osmanlı küllerinden doğup, mehteran marşını söyleyecek yakında.

    Hükümeti eleştiren zaten yanıyor, kabul etmek istemesenizde mahalle baskısı aldı yürüdü. Eğer birileri bu baskıyı hissediyorsa, dikkate almak zorundasınız. AKP’li olmayan esnafın, işçinin, işverenin yaşam şansı neredeyse yok.Bunlar ciddi şeyler.

    Erdoğan’ın meydanlardaki tavrı, bana tam bir diktatörü çağrıştırıyor.
    Halkı bir diktatör gibi kavrıyor, ötekileştirme yapıyor ve nefret politikası aşılıyor.

  31. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Kaldı ki, AKP ile asker, çoktan bir mutabakata vardı. Birbirleriyle blok oluşturdular, devlet artık AKP Devleti, ordu AKP’nin yanında.
    Sistem artıklarını Ergenekon’la temizliyorlar.
    Hangi kemalist diktatörlük?

    “lambdacıların, feministlerin, çevrecilerin…”canına tak ettiyse,
    muhatabımız AKP Devletidir.
    -eşcinsellere istiyorlar diye özgürlük verecek değiliz
    -femistler ahlaksızdır
    -çevreciler işimizi zorlaştırıyor…..
    vb. vecizeleri sarfeden “kemalist diktatörlük” değil AKP Devleti’dir.

  32. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Sn. Denemeler;
    Tersinden başlayalım
    1. 1940’da Tunceli’ye vali atanmıyordu, 1940’da CHP TUNCELİ İL BAŞKANI BİZZAT VALİ OLUYORDU, YA DA VALİYİ TAYİN EDİYORDU.
    2. AKP, yeni bir partidir, CHP 23 yıl tek parti diktatörlüğü yapmış geçmisi kirli geçmişin partisidir. Aslında CHP, Atatürk’ten çok “TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİR PARTİ CUMHURİYETİ’DİR” diyen Recep Peker partisidir.
    CHP, başyazarı ve kurucusunun 1935’li yıllarda Almanya Nazi partisine övgü dolu yazılar yazan, 1952 yılında Nazımı’ın resmini basıp altına “doya doya yüzünü tükürün” yazısı yazan Cumhuriyet Gazetesi ve bu zihniyetin partisdir.
    3. Sırf bir sol oluşum yaratılmasın diye 1940’lı yıllarda “Anti-Faşist Halkçı Cepheyi” tasfiye eden, bu olşumun matbasını (Tan) yakanların partisidir.
    4. Mustafa Suphi’leri katledenlerin, Nazım’ı ve diğer komünistleri zindanlarda çürütenlerin partisidir.
    5. Deniz Gezmiş’in asılmasını, Mahir Çayan’ın katledilmesini timsah gözyaşlarıyla izleyen partidir.
    6. CHP, dün de Menderes’i övmüş, hem astırıp hem övmek gibi tiyniyetsizliği kendine yakıştırabilen bir partidir.
    7. Sol’culuk yalanıyla Türk halkının 50 yıldır aldatan, Türkiye’nin tek TAKİYYECİ ve SAHTEKAR partisidir.
    AKP, böyle bir sicile sahip değil, zira Türkiye’de hiç bir partinin böyle bir sicile sahip olması mümkün de değildir.

    Ezel bey, “banal milliyetçilik” ve “jakoben Kemalizm” kokan yazılarınızı muhatap kabul etmekle hata yapmış olduğumu anlıyorum (ki zira bu sitede bu tarz yazılar genelde muhatap alınmaz)

    40bin gibi küçük bir tiraja sahip Taraf gazetesine düşmanlığınızı anlamak mümkün değil, bir ordu düşman,bir siz, bir Kemalistler, birde kartel Doğan medyası, ancak ne var ki kartel medyasının patronu bile bugün 2 SAYFA ROPORTAJ VERMİŞ, kendini orada savunmaya çalışıyor ve Taraf’ın bağımsız gazete olduğunu söylüyor. Yazarları sizin gibi Taraf’a küfür etmeye devam ede dursunlar, zira onları Ahmet Altan defalarca “şerefsizlikle” onurlandırdı, birtanesi yanıt dahi veremedi.

    Taraf olmasa, dinci medya olmasa ne güzel olacak dimi TEK SESLİ KARTEL MEDYASI ile 80 yıldır olduğu gibi “TOPLUM MÜHENDİSLİĞİNE” devam edecek DARBELERİN GİDEN YOLUN BASAMAKLARINI DÖŞEYECEKSİNİZ (Dün 28 şubatta olduğu gibi). Gözü çıksın bu Taraf’ın, dinci basının nerden çıktılar da limon sıktılar. (Çoksesli medya düşmanlığı da ancak bu ülkeye mahsus olabilirdi, zaten, faşist bir düşünceden başka ne beklenebilirdi ki düşmanlık dışında)

    Profosyonel işi yalan, dolan ve komplo teorileri üretmek olan ve bundan para kazanan İNTERNET GONGO’larının fikirlerini buraya taşımayın,hiç zahmet etmeyin, o fikirlerin burada geçerliliği yoktur.

    Bu gongolar düne kadar AKP’yi şeriatçılık üzerinden vurmaya çalışıyorlardı, kimse yemeyince birden “vatanı satıyor” ile “diktatörlüğe gidiyor” iddialarına dönüverdiler, bu halk yemez bunları, yalana ihtiyacı olanlar yer, onların da demokrasi adına bir kıymeti harbiyesi yoktur.

    Darbeci ve postal yalayıcılarını kendi yalanları içinde boğulmaya terk ettik biz.

    Not-1: neymiş efendim CHP, Kenan Evren’in ismi için girişimde bulunmuş, yokyaaa, bu CHP’nin aklı neredeydi 30 yıldır, O faşist partinin vatan haini ilan ettiği Nazım Hikmet’e kimin itibar iadesi yaptığını da gördük, şimdi dank etmiş olmalı ki, solculuk rolüne geri soyunmaya başladılar, tabi bu halk yemedi çarşaf, kuran açılımlarını, (sağ olmadı, sol’a dönülecek!!! dönnnn!!!) çiğersizlik, omurgasızlik, tiyniyetsizlik ancak bu kadar olur.

    Not-2: Yazılarınıza cevap vermek, kokuşmuş,bitmiş, tükenmiş ve deşifre olmuş olan darbeciliği muhatap olmak olacağından dolayı, bundan sonraki yazılarınıza bir cevabım olmayacaktır, cevap için yazdıklarımı tekrar okumanız yeterlidir, şayet “düşmanlık” (dindar halk, akp, taraf vs. düşmanlıklar) temelinde siyaset yapmayı terk ederseniz, fikirlerimin faydalı olacağını düşünmekteyim, halk düşmanlarının en temel taktikleri “düşman” veya “düşmanlıklar” üzerinden siyaset ve fikir üretebilmelerine dayanmaktadır, öncelikle bundan vazgeçin.

    Ayıca Mustafa Akbaş bey, ne kadar güzel izah etmiş “silahlı gücü olmayanın diktatör olamayacağını” diktatörlükle itham ettiğiniz partinin ordusu olmadığı gibi karşısında bir resmi ordu, bir de illegal ordu (Ergenekon) vardır, mesnetsiz savlarla bir yere varılamaz, bunu yaşarakta göreceksiniz.

  33. Yazan:eg Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    kendisini “solcu” diye adlandıran zevat ne zaman “darbe seçmekten” vazgeçip, her türlü darbeye kayıtsız şartsız amasız fakatsız karşı çıkacak gerçekten çok merak ediyorum. 28 şubat diyorsunuz başka bir şey söylüyorlar. 27 mayıs diyorsunuz başka birşey söylüyorlar. “sol” ile militarizmin bu kadar organik bağ içinde olduğu başka bir ülke yoktur herhalde…

    vallahi sizin bu darbe seçmelerinizden, akp’yi eleştirmeye sıra gelmiyor inanın bana. çünkü eninde sonunda en kötü siyasi iktidar mı yoksa askeri dikta mı ikileminde bırakıyorsunuz insanı. 28 şubat hakkında suatın yazdığı yazıya gelen cevaplar, bu yazıya gelen cevaplar beni şaşırtmıyor gerçi ama üzüyor. çünkü bu ülkenin “solunun” davranışlarını gayet net bilecek kadar onları tanıyorum. bu yüzden sadece üzülüyorum, sol buysa yazık!

  34. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    80 Yıldır, okul-üniversite görünümlü Kemalizmin “beyin yıkama laboratuvarı” ve “askeri kışla” tedrişatından geçmiş olanlarda elbette bu kadar beyinsel ve düşünsel travmalar olacaktır, ne yazıkki bizler de bu beyinsel ve düşünsel travmaları düzeltmeye çalışmaktan, demokrasiyi tartışma noktasına gelememekteyiz.
    chp’nizi de, darbe yanlısı olma üzerine kurulu siyaset(sizliğ)inizi de “akp düşmanlığı” düzleminde kendinize taban yaratma sefil gayretkeşliğinizi de alın, tepe tepe kullanın, gölge etmeyin yeter, bir de göbeğinizden konuşmayın, açık ve net konuşun, mesala TKP Başkanı Aydemir Güler gibi açık ve net olun, ne diyor sizin gibi solcu geçinen milliyetçi Aydemir Güler “Askeri darbelere karşı değilim” diyor. Örtülü siyasetin kimseye faydası yok, faydası olsaydı chp’niz iktidar fukarası olmazdı.

  35. Yazan:MY Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Bu “Türk solu” ne yeterince TÜRK olabiliyor ne de SOL!

    Enver güzel koymus adini, “darbe seçmece” demis.

    AKP Elestirilebilir mi?

    isimli yazida söylediklerimiz ne yazik ki hâlâ geçerli:

    “Eleştirilmeyen kurumlar yozlaşır, yobazlaşır. Eleştiriyi ve özeleştiriyi reddeden CHP’nin içine düştüğü durum AKP’lilere ibret olmalı. AKP’nin ve ülkemizin en çok ihtiyaç duyduğu şey kaliteli bir muhalefet. Ancak her şeyi eleştiren, saldırgan ve hırçın bir muhalefet değil. İyi yapılan şeylerin hakkını teslim eden, eksik yapılanlara da geleceğe dönük, yapıcı eleştiri yapabilen bir muhalefet. Kısaca Türkiye’yi şu veya bu koltuktan daha fazla seven bir muhalefet.”

    yerli sol ne zaman bir konuda tavir koyacak olsa “acaba yeterince TÜRK oldu mu? yeterince SOL oldu mu? Türkiye için iyi ama ya partim için?” diye elli tane soru soruyor kendisine.

    AKP basa geldiginden beri solcu geçinenlerin tamamina yakini ya Ergenekon avukati oldular ya da “darbelere karsi olursam AKP’ye yarar” korkusuyla içlerine kapandilar, silinip gittiler. Ne Türk ne de sol olan “Türk Solu” Yerel seçimlerden daha da yamulmus olarak çikacak, makarna, kömür ve buzdolabi diye aglayacak bir müddet daha.

  36. Yazan:Frkn Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Sayın Durhat
    Siz demokrasi ve siyasetten sadece ergenekon ve chp karşıtlığı anlıyorsunuz derken haksız değildim, zira,
    bana cevap verirken beni bile ergenkoncu yapmadan bir şey söyleyemiyorsunuz..
    AKP!nin kapatılma döneminde bütün darbe karşıtı eylemlere katılmış ve hatta içiniz rahat edecekse oyumu da akp ye vermiş biriyim. (Nasıl, rahatladınız mı şimdi?)
    Lakin akp’nin kapatılmaması ile birlikte bir anda kesilen demokrasi naralarını görünce anladım nasıl bir kumpasa getirildiğimi nasıl kandırıldığımı?
    Akp’ye verdiğim oyumu da, beni kandıran siz kendine (akp’ye) demokratlara da hakkımı da helal etmiyorum.. Bilmiş olun!

  37. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Kemalizm; Türkiye’de gizli “kırmızı kitap” ile ana hatlarını belirlediği ebedi iktidar olma kurgusunu sağ, muhafazakar, milliyetçi parti/partiler üzerine kurgulamıştır. Kemalist olmayan hiç bir parti ve düşünceye kendini ifade etme imkan ve olanağı tanınmamıştır.
    chp ise sol’u kontrol altında tutma amacına matuf olarak “sahte sol” ve “ebedi muhalefet” olarak kurgulanmıştır.
    sistemin yürümediği dönemlerde de darbeler yapılmıştır.
    Bu Kemalist düşüncenin açmazı işte tam da buradadır, kendi yarattığı kısır döngünün içinde sıkışıp kalmaktan ibarettir.
    AKP bir neden değil bir sonuçtur, yukarıda belirtmiş olduğum gerici ve akıl dışı, çağ dışı siyasetin bir sonucudur. Aklı başında olanlar sonuçlarla değil, o sonucu doğuran ana nedenlerle uğraşırlar, orta yerde bir bataklık varken, sivrisinek ile uğraşmak akıl karı değildir.
    50 yaşındaki bir insanın 3 silahlı, 1 post-modern darbe gördüğü başka bir ülke mevcut değil, 50 yaşında bir insan ömrü, darbeler, sıkıyönetimler altında geçmiş, 2 kuşak yok edilmiş……..
    hazretleri buyurmuşlar “darbe konuşmayın” diye, efendim anlayamadım, başka bir emriniz var mıydı??????? laf salatası işte tam da budur, hem de “Dur de Dur de darbelere dur de” başlığı altında “darbe” konuşmayacağız, hadi başka kapıya, başka kapıya derler bu yazı başlığı altında böyle diyene…

  38. Yazan:MY Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Sol kabuğunu kırmalı

    Ağır kamyon şoförleri, “yolun sonunu göremiyorsanız, dönemece gelmişsiniz demektir” derler. Durumumuz biraz da öyle…

    Şu açık ki, solsuz Türkiye soluk alamıyor. O nedenle . . .
    Yazının Devamı
    http://www.kuyerel.com/modules/AMS/article.php?storyid=3421

  39. Yazan:denememeler Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Ali Bey, sanırım yüz yüze olsa idik şu anda bağırıyor olacaktınız, yazınızın tonu öyle gösteriyor. BAğırmak her zaman kötü değildir, ben de bağırırım bazen.

    Ama bakın, 3-4 yazı yazmışsınız, hepsinin de ana fikri bir : “kahrolsun CHP, kahrolsun CHP zihniyeti”

    Tamam, öyle istiyorsanız öyle olsun da “yaşam stili” tehdit edilen bir Allah’ın kulu ben miyim koca ülkede? Tek parti diktatörlüğünü tek ben mi görüyorum? CHP’li değilim. liberalim. günde bir değil, 2 Taraf gazetesi alıyorum. ilan verdim yaşasın diye.

    Ben de mi haksızım?

    Cevabınız evetse, siz bilirsiniz. Ortak zeminimiz kalmamış, bizim yaşam stilimiz ülkeden kazınıncaya kadar rahat etmeyecek bir takım insanlarla aynı cephedesiniz, veya çığlıklarımıza kulaklarınız kapalı demektir.

    Üzgünüm. siz 28 şubatçılardan baskı görürken biz yanınızdaydık. Bugün bizim yaşadığımız dini baskılar karşısında siz bir inkar çukurundasınız.

    Omurgasızlık derken neyi kastettiğimiz anlaşılmıştır sanırım 🙁

  40. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    yahu 12 Eylül’e 28 şubata karşı olmadığımı nerden biliyorsunuz da benim hakkımda atıp tutuyorsunuz. kendinizi ne zannediyorsunuz? ben size gelip de düşünmediğiniz seyler için söyle düşünüyorsunuz diye demogoji yapıyor muyum?

    ben 28 subata ne kadar karsıysam, AKP diktasına da o kadar karsıyım. bu kadar basit! burda bahsedilen 70 milyon adımın bir kısmını da AKPye karsı atalım dedim, ne CHPliğimi bıraktınız, ne fasistligimi. Bu yapılan en hafif ifadesiyle terbiyesizliktir.

    tarih bilseniz icim yanmayacak bir de.gelmiş biri 1940larda chp il baskani valiyi atardi ya da il baskani direk vali olurdu diyor. Bunu diyen de bana Turkiye tarihini bilmiyorsun diyen kisi. 1935 kurultayinda CHPnin karar alinmistir, valiler direk il baskani olur diye.il baskanlari vali olmamistir,valiler il baskani olmustur, il baskanlari istifa etmisitir ve bu inönü zamanında kaldırılmıştır. yani çamur atacaksanız 40larda diyip inönüye değil, doğrudan Mustafa Kemal Atatürk’e atın.

    simdi cikip burdan da beni CHP hayranligiyla suclamayin bir daha,sadece bilmediginiz yanlışı duzeltiyorum.

  41. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Bir de dikkatimi çekti, Ali Bey, cevap veremediği ve argümanları altında ezildiği herkese, başka kapıya, yürü yürü gidin falan diyor. e kardeşim o zaman yazın sitenin tepesine iri puntolarla, zıt düşünenler gelmesin istemiyoruz diyin, olsun bitsin.kendiniz çalın kendiniz oynayın.

    hayret ki ne hayret!

  42. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Mehmet Bey, AKP’nin “tek adam” yöntemi ve kendinden olmayana yaşam hakkı tanımayan politikaları olduğunu konusunda ne düşünüyorsunuz?

    Bu “darbe seçme” demek değildir, AKP’nin de dikta kurduğunu söylemektir.
    Kimse burada darbeleri savunmuyor, bu konuyu çoktan aşmış olmamız gerekirdi. Aklı başında hiç bir insan darbeleri savunmaz, buna sol da dahil.

    Şu bir gerçekki, askeri vesayet rejimini eleştirirken, AKP’nin de orduyla bir blok oluşturduğunu gerçeğini
    artık görmek gerek.

    Öyleki, HAMAS’ı seçilmiş ve meşru kabul ederken,
    meclise gene “halkın seçtiği” olarak girmiş DTP’ye baskı kurmaktan hiç mi hiç geri kalmıyor.

    Ayrıca “feministler, çevreciler vb.” kişilerin şikayetlerin bahsederken, (ki yukarıdaki yazıda bansediyor) bu şikayetlerde baş muhattabın devlet olduğunu hatırlatmak,
    demokrasinin gereğidir. Çünkü feministlere, çevrecilere savaş açan bizzat Erdoğan’ın kendisi oldu.

    Ben burada, kimsenin darbeleri savunan bir tavır aldığını henüz görmedim. Ama “dur de”yi neoliberal politikalar ve AKP diktasına karşı da söylemek, bence doğru bir duruş. Bu benim fikrim.
    Çünkü ordunun zaten AKP ile uzlaşı içine girdiğine düşünüyorum. Solun kabuk kırması, statükoyla bağını kesmesi yanında, AKP Devleti
    ve ülkeyi sürüklediği seçilmiş diktatörlükle de bağını kesmesiyle mümkün olabilir.

  43. Yazan:MY Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    “AKP’nin “tek adam” yöntemi ve kendinden olmayana yaşam hakkı tanımayan politikaları olduğunu konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu “darbe seçme” demek değildir, AKP’nin de dikta kurduğunu söylemektir.” (SNOWQUEEN)

    Oyla seçilmis bir hükümetin anti-demokratik davranmasi baska sey TSK’nin özgürlüklerimizi tanklarla çignemesi baska sey.

    Askeri hapishanelerde iskence altinda can verenleri, yargisiz infazlari unutmus görünüyorsunuz.

    Seçim öncesi kömür yardimi veya kadrolasma, rüsvet gibi dosyalar ile 12 Eylül felaketi için ayni kelimeyi “DiKTA” kullaniyorsunuz.

    Parti içi demokrasi eksikligini elestirirken Erdogan’in etkisine “Tek Adam” diyorsunuz peki varlik vergisiyle Ermenileri, Yahudileri Askale’deki toplama kamplarinda katleden inönü’ye hangi kelimeyi kullanacaksiniz? TEK TANRI???

    iste Türk Solu düsünmeyi reddediyor derken bunu kasdediyorum. FARKLI kavramlara AYNI kelimelerle isim veriyorsunuz. Bu da sizi saglikli düsünmekten, analiz yapmaktan ve GRiLERi GÖRMEKTEN ALIKOYUYOR.

    AKP’nin hukuka aykiri davrandigi durumlarla mücadele edebilmek için Türkiye’nin bir hukuk devleti olmasi gerekir. Bunun için de yeni bir anayasa sart. Peki nerede simdi Türk Solu?

    AKP’nin verdigi özgürlükler yetmez, sunu da istiyoruz, bunu da istiyoruz diye çitayi yükseltecek yerde Ergenekon’u sulandirma çabalarina enerji harciyorlar.

    Ama ne yapalim? Kendini illa disari atan bir ekiple demokrasi olmaz. Biz de böyle devam ederiz yola. Gölge etmeyin yeter :))

  44. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Oyla seçilmis bir hükümetin anti-demokratik davranmasi baska sey TSK’nin özgürlüklerimizi tanklarla çignemesi baska sey.

    Hitler de oyla seçildi. Çok farklı değil.
    seçilmiş diktatörlük“te, TSK’nın özgürlükleri kısıtlaması kadar kötü bir şeydir ve aynı amaca hizmet edebilir. bakınız, DTP’nin bilinçli olarak siyaset sahnesinde dışlanması.

    Seçim öncesi kömür yardimi veya kadrolasma, rüsvet gibi dosyalar ile 12 Eylül felaketi için ayni kelimeyi “DiKTA” kullaniyorsunuz.

    Fark nedir? Bu ülkede yaşayan bir insan olarak gene kendimi tehdit altında hissediyorum. Bu çok ciddi bir durum.
    Ders kitapları 12 eylül döneminde olduğu gibi değişiyor gene, okullarda Ermeniler hakkında garip filmler gösteriliyor, insanlar polis şiddetinden gene ölüyor. Hapishanelerden bahsediyorusunuz, Engin Çeber olayı daha yeni oldu. 1 Mayısta sokakları sopadan TSK değil, bu devletin polisi geçirdi.
    AKP Devleti’nin. insanlar gene tektipleştiriliyor, basın susturuluyor, sadece hükümetle iyi ilişkiler kuran basına yaşam şansı tanınıyor, bunlar “DİKTA REJİMİ”nde olur.

    Ayrıca, yeni bir anayasaya burada kim hayır dedi?

  45. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Erdoğan’ın “tek adam” a dönüşmesi, masumca “parti içi demokrasi eksikliği” değil, adama “padişahım” demeye gidecek kader kollektif bir cinnetten de bahsetmeliyiz burada.

  46. Yazan:MY Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    “Hitler de oyla seçildi. Çok farklı değil.
    ” (SNOWQUEEN)

    Gerçekten çok garip. Siz bana bu lafi daha önce de söylemistiniz. Ben de size yanildiginizi söylemis ve Uzun biçaklar gecesinden, Parlamento binasi yanginindan ve kahverengi gömleklerden bahsetmisitm.

    Ne yazik ki o günden beri ilerleme yok. Ayni YANLIS ARGÜMANLARLA düsünmeye devam ediyorsunuz.

    Fransa, italya, polonya, Rusya’daki basarili ve basarisiz darbe girisimlerini inceleseydiniz böyle konusmazdiniz.

    Zahmet edip Avrupa Tarihi hadi olmadi Almanya Tarihi üzerine adam akilli bir eser okusaydiniz ne kadar iyi olurdu.

    eski yazilarim arasinda bu konular hakkinda özet bilgi verdiklerim var ama gerçekten çok karamsarim artik. Link vermeye degecek mi? Okumuyorsunuz çünkü.

    AKP-fobi, Gülenofobi, ABD-fobi… Bunlarin içinde bir tür Panic-Room’da yasiyorsunuz Foster’in filmindeki gibi 🙂

    iyi korkmalar size. Türk Solu, Durmak yok, Korkmaya devam 😀

  47. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Basının şu ya da bu nedenle susturulduğu, AKP’li olmayan belediyelere ödenek sağlanmadığı, üzerine “bize oy vermezseniz taş taş üzerine koydurtmayız” denen bir ülkedeki baskıcı rejime de
    “Dur De” demek istiyorum, evet fena halde gölge edesim var.

  48. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    ben okudum alman tarihi üzerine adam akıllı kaynaklar.isterseniz bibliyografya hazırlayayım sayın MY beraber kaynaklar üzerinden tartışalım.olur mu?

  49. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    ha bir de bu arada unutmadan,MY gibi bitirecektim az önceki yorumu unuttum..simdi eklemis olayım: “AKPli zihniyet, durmak yok moderniteden, eşitlikten, tam demokrasiden, özgürlükten, kısacası soldan korkmaya son sürat devam edin.”

  50. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    AKP-fobi, Gülenofobi, ABD-fobi… Bunlarin içinde bir tür Panic-Room’da yasiyorsunuz Foster’in filmindeki gibi

    Neyin paranoya, neyin olmadığına kişisel deneyimler karar verir. Bu ülkede yaşayan bir birey olarak “tehdit hissediyorum” diyorsam, ki görüyorum ki yalnız değilim, kimsenin paranoya demeye hakkı yoktur. Nihayetinde bir durum olduğunda başka ülke konsoloslukları değil, TC devleti “gel canım” diyecektir.

  51. Yazan:denememeler Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    MY, bin kere sabır diliyorum Allah’tan kendime. Türk solu ne be? türk solu ne? ben miyim türk solu? hayatımda sol bir derneğe girmişliğim yok, sol partiye oy vermişliğim yok.

    Başbakan’a laf atana “solcusun sen” diyip geçmek mi senin tartışma şeklin?

    Diktatörlükler hoşuna mı gidiyor senin? 1980’de kurdular bir tane, diktatörü de yaşıyor hala, ona yaman git de. Tek derdin diktatörün eşinin başı mı? Eşinin başı açık diktatör mü istemiyorsun? Eşinin başı kapalı olan diktatöre sınırsız destek mi veriyorsun?

    Bana yazacağın cevaba önden cevap yazayım. Cevap vermeyecek, bana sahibi olmadığım sıfatlar takacaksın zira sadece.

    Türk solu korkuyormuş sadece. Anlamıyor musun? okuman mı yok? Liberalim ve korkuyorum diyorum, zalimlerden olduğun için sadece gevrek “:D”ler bırakıyorsun yorum diye.

    Ben senin birazdan iddia edeceğin gibi “solcu, CHP’li, Kemalist, CHP yaltakçısı, darbeci, aptal, goygoycu” değilim! Liberalim.

    Önceki yorumum gibi bunu da yok say bakalım.

    Utanmadan özgürlük savunsana hadi şimdi de. “demokratik ülkelerde başörtülüler üniversiteye girebilir” diye. O ülkelerin başbakanının iki dudağı arasında değil basın özgürlüğü, hukuk devleti…

  52. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    işte demokrasi: “Dün, çalışanlarına iki aydır maaş veremediğini yazdığımız Yeni Şafak gazetesinin, Sarı Basın Kartı sahibi 20 yıllık bir gazeteciyi sendikaya üye olduğu gerekçesiyle işten çıkardığı iddia edildi.

    Yeni Şafak Gazetesi’nde Yurt Haberler editörlerinden İsmail Zelvi, sendikalı olunca işten atıldı.

    2002’de Yeni şafak Gazetesi’nde işe başlayan Zelvi, 10.04.2007’de Türkiye Gazeteciler Sendikası’na üye oldu. İddialara göre sendikaya üyeliğini uzun süre gizleyen Zelvi’nin bu durumunu bir süre önce öğrenen gazete yönetimi harekete geçti.

    6 yıl başbakan ve belediye muhabiri olarak görev yapan ve son 1 yıldır da Yurt Haberlerde editör olarak çalışan Sarı Basın Kartı sahibi 20 yıllık gazeteci İsmail Zelvi, gazetede yönetiminin kendisinin sendikalı olduğunu öğrenir öğrenmez harekete geçtiğini ve işten çıkartıldığını söyledi.”

  53. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Ergenekon zihniyetinin pazarlayıp piyasaya sunduğu “AKP duşmanlığı” siyasetsizliğini tüm hücrelerine kadar hissetmekte olanlar;

    Konusu “DARBEYE DUR DE” olan tartışma sayfasında dahi her yerde yaptıkları gibi “boğa-kırmızı” hastalığı türünden olan “AKP ile yatıp, AKP ile kalkma hastalığına” son gaz devam etmekteler. Konu ne olursa olsun onlar için varsa yoksa AKP. Bu denli kendilerini AKP’ye endekslemiş olanlar, AKP, siyaset sahnesinden çekildiğinde kendilerini imha mı edecekler?

    AKP’yi “şeriat getiriyor” ile vuramayan Ergenekon, bu kez şansını “vatanı satıyor” ve “diktatörlüğe gidiyor” taktiğini deniyor. Ne beklersiniz ki komploculuk işte, huylu huyundan vazgeçemiyor.
    Ergenekon içeride, ama fikri dışarıda milyonların gönlünde ve zihninde.

    Boğa-kırmızı hastalığına yakalanmışlara birkez daha hatırlatıyorum, burada konumuz “DARBE ve DARBECİLİK” bu konu bağlamında AKP, olsa olsa zurnanın son deliği olur.
    Aynı zamanda darbelerin, katliamların, komünist tevfikatların da tarihi olan Cumhuriyet tarihi aynı zamanda CHP’nin de tarihidir. Elbetteki eleştiri dozumun en yüksek olacağı parti CHP olacaktır, zira dünkü parti AKP’ye bu kirli tarihin, asılan başbakanların, darbelerin, katliamların hesabını soracak değiliz.

    Sn. Snowqueen;
    a. Milliyetçiler milliyetçi partiye oy verirler o milliyetçi parti milliyetçilik yapar,
    b. Sağcı, dindar, muhafazakarlar sağcı, dinci, muhafakar partiye oy verirler o parti dincilik yapar.
    c. Solcular, bir solcu partiye oy verirler ancak o parti SOLCULUK YERİNE MİLLİYETÇİLİK ve IRKÇILIK YAPAR.

    yukarıdaki şıklarda mevcut olan SAHTEKARLIKLIĞI ve TAKİYYEYİ bulabildiniz ise tepkimin nedenini de anlayabilmiş olmalısınız.

    Milliyetçiler temsil edilir, dinciler temsil edilir, her koşulda en az %20 sol oy vardır, ancak bu oylar mecliste temsil edil(e)mezler, bu SAHTEKARLIĞIN hesabını ilgisi olmayan AKP’den MHP’den mi soracağız, yoksa sorumlusu olandan mı soracağız.

    AKP gericiliğine gelinmiş olmanın nedeni, solu kontrol altında tutma ve işlevsiz hale getirme görevini üstlenen CHP’dir. CHP ve türevleri Türk halkını AKP’ye muhtaç etmiştir. Burada sorumlu olan ve utanması gerekenler AKP gericiliğine giden yolun basamaklarını döşeyenlerdir.

    AKP sivrisinek ise CHP bataklıktır. Bataklık varken, sivrisineklerle uğraşılmaz, önce bataklık kurutulur. Bu sivrisinek, solu iğdiş eden CHP bataklığında hayat bulmuştur. 28 Şubat soygun darbesi ile 21 banka/100 milyar dolar hortumlatılan sürece teslim olacaksınız, bu halk buna bir karşılık vermeyecek, nerde o yağma hasanın böreğinin bolluğu.
    AKP, Türk halkının 28 Şubat darbesi ile Büyük Soyguna verdiği karşı yanıttır. Bekletilere aksi yönde cevap verdiği takdirde diğerleri gibi sandığa gömülecektir.

    Kemalist paradigma 1001 çıkmaz sokağı olan labirente benzemektedir. AKP, bu çıkmaz sokaklardan sadece bir tanesidir, bu çıkmaz sokağa kendini hapsetmişler o çıkmaz sokakta boğula dursunlar, ben salt bu çıkmaz sokak ile ilgili değilim, labirentin tamamına bakıyorum.
    Bilmem anlatabildim mi?

  54. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Arkadaşlar ben biraz farklı bir noktadan yaklaşmak istiyorum.Yorumlardan anladığım kadarıyla,bu makalenin altına her siyasi görüşten fikir ve yorumlar var.Kendsini liberal olarak tanımlayanlar var,demokrat olduğunu düşünenler var,muahafazakar çizgide olanlar;kendilerini sola daha yakın hissedenler ve (benim gibi)ortacılar…Gayet güzel,çoğulculuk diye buna derim ben.Ancak şöyle bir ayrıntı var:acaba bizler kendimizi ait hissetiğimiz veya tanımladığımız şekilde bir “duruş”a mı sahibiz,yoksa savunduğunu düşündüğümüz ve dolayısıyla da tanımladığımız siyasi kimliğimiz aslında kendimizi hissetiğimiz biçimde mi şekilleniyor?Bu soruyu ortaya soruyorum,kimseyi doğrudan hedef alarak ukalaca bir eleştiride bulunma amacında değilim.Bunun bir gözlem olarak kabul görmesini umuyor ve bekliyorum.
    Gözlemime göre,kişi veya bireyin kendisine bir siyasi kimlik atfetmesiyle o tanımlamış olduğu kimliği gerçekten temsil ettiği anlamı çıkmamalı.Sol söylemle yola çıkıp farkında olmayarak ırkçılık boyutunda milliyetçi çizgiye kayan çok insan tanıyorum…Özgürlükleri savunduğunu zannederken faşizan tutumlara yönelenler;demokrasiyle despotizmi birbirine karıştıran,jakobenizm ile çağdaşlığı bir sayan ve daha pek çok örnek sayabilirim.Yani kısacası sloganlarla,”ben şucuyum,ben bucuyum”la gerçekten bir “şeyci”olunmuyor…Doğru veya yanlış,her bir fikri akımın,siyasi kimlik ve tercihin kendi içinde tutarlı olması esastır.Zira her bir siyasi ve felsefi tercihin ve onu temsil eden bütünün kendine göre ilkeleri var.Bu ilkeler eğilip büküldüğünde temelden yoksun olur,omurgası veya iskeleti zayıf kalır.
    Dolayısıyla çoğunlukla kendimizin yön vererek belirlemesi gereken bir siyasi kimlik yerine,irademiz dışında gelişen dış koşulların etkisiyle kendimizi bir yere ait hissediyoruz.Yani yeniden fikir üretmek,yeniden sorgulamak ve bunlardan bir sentez çıkarıp değişim ve dönüşümün hizmetine sunma yerine,sonuçlara göre duruş belirleme refleksi daha baskın çıkıyor.”Etkileyen” değil “etkilenen” konumuna giriyor ve dolayısıyla olay ve olgulara tepkiselliği aşamayan bir müdahale biçimiyle katılıyoruz.
    Konumuza dönecek olursak;
    Yukarıdaki makale hak ihlallerine,baskıya,zulme,ayrımcılığa karşı insani bir duruştur.Bu coğrafyada kanla,işkenceyle,her türlü vahşetle topluma dayatılmak istenen zulüm imparatorluğuna son verilmesi için bir çağrıdır.Daha çok demokrasi,daha çok adalet ve daha çok özgürlük talebidir…Ve her şeyden önce bir haktır.
    Peki Durhat rumuzlu katılımcının da çok yerinde belirttiği gibi birileri neden bu haklı talebin karşısına savcı edasıyla çıkarlar?Hadi darbelere karşı cesaretle duruş göstermeyenler neden birden darbecilerin avukatlığına soyunur?
    Özellikle de sn.Ezel Kara’dan beklediğim onun da bir iki cümleyle darbelere karşı olduğunu belirtmesiydi.Hadi bunu da yapamadı,belki içinden gelmedi elbette kendi özgürlüğüdür.Ama biraz samimiyet ve dürüstlük yahu!Hem “Diyarbakır zindanından zarar görmüş yakınlarım var,benim anadilim farklı,ayrımcılığa uğradım”diyeceksin.Hem de bunlara son verilmeli diyenlerin karşısına çıkıp samimiyetlerini sınayacaksın!Bu nasıl perhiz nasıl lahana turşusu?Sonrada birileri bu garabet solculuğa işaret edince “vay efendim haketmediğim isnatlarda bulunuluyor”diye yakınmış arkadaşımız.
    Ben buradan Ezel beye sesleniyorum,acaba yazının neresinden rahatsızlık duydu?Ya da yazının konusu olan baskı,zulüm,işkence,katliam,yargısız infaz,faili meçhuller vs.hep bu darbelerin birer sonucu değil mi?Yaşanmadı mı bütün bunlar?Sorumlularında hesap sorulmamalı mı,hesap sorulamıyorsa vicdanlarda yargılanmamalı mı?
    Ha bütün bunlar doğru değil,hepsi tıpkı bazı kesimlerin avukatlığını yaptığı ergenekon çetesi gibi uydurma ve kurmaca deniyorsa ona bir şey diyemem.Ama hepsi de doğrudur ve yaşanmıştır diyorsak o zaman lütfen dürüst olalım ve bu karanlık zihniyeti vicdanlarında yargılayanlara karşı da biraz saygılı olalım.

  55. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 5, 2009 | Reply

    Aziz Bey ben yazıdan rahatsızlık duymadım. Ali Duman sözlerimi çarpıta çarpıta ve beni faşistlikle ve Ergenekonculukla suçlaya suçlaya sanki ben bunlara hizmet ediyormuşum gibi bir illuzyon yarattı ki bunu nedense Yeşil Taraf Gazetesi ve liberaller çok yapıyor. Karşı her fikre çirkeflikle yaklaşıyorlar ve hemen sizi darbeci faşist yapıyorlar, ki bence burda asıl faşist kendileri bunun farkında değiller.

    Ben, darbelere karşı olduğumu yazdım, beni 28 şubatçılıkla suçladı bakın okuyun yukarda ona cevap verirken. Yazıya da karşı çıkmadım, sadece dedim ki, darbeye karşı adım atılıyorsa bu adımların bir kısmı da AKP diktasına karşı atılsın. Ali Bey de lafı başbakanımızın miting konuşmalarında sık sık atıfta bulunduğu vücud bölgesinden anlayarak, lafımı çarpıttı. İşte faşizm budur. Sizden farklı görüşte olanların lafını, demogoji ile farklı yöne yönlendirmek ve sonrada binbir türlü haksız suçlama getirmek.

    Anlamıyorum, böyle faşist yorumların burda yayınlanmasına nasıl izin veriliyor? Ben burayı gerçekten demokrat bir yer sanmıştım.

  56. Yazan:eg Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    “yeşil taraf diye bir gazete mi var ?

  57. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Sn. Aziz Yılmaz;

    son derece toparlayıcı yazınız için teşekkür ederek, ağzınıza ve yüreğinize sağlık diyorum.

    umarım işaret ettiğiniz gibi “kör dövüşü” sergilemektense, daha samimi ve daha dürüst tartışmalara yelken açarız, bir takım çevrelerin ısrarla yapmaya çalıştığı Ergenekon menşeili “mesnetsiz komplo” teorilerinin yıkıcı etkisi, tartışmalarımızın da verimsiz geçmesine neden olmaktadır.

    Sandıktan çıkan halk iradesine saygı talebi bile “Hitler” örneği gösterilerek veya “populizm” sayılarak mesnetsiz kılıflarla ters yüz edilmeye çalışılmaktadır. Sandık sonucuna saygı duyulmasının “populizm ve halk dalkavukluğu” olduğunu ilk kez burada duydum. Bu aynı zamanda bilinçaltında bulunan “halk düşmanlığı”nın dışavurumudur. Seçim/sandık bizi Hitler’e götürüyorsa, o halde seçimlere ne gerek, iptal edelim, hazır tepemizde bir ordumuz ve başkomutanımız var, onlar yönetsinler ülkeyi, ömürleri boyunca. Bu tarz söylemlere verilecek yanıtlar; örnekte olduğu üzere verimsiz olmakta ve işi “kayıkçı kavgası” noktasına taşımaktadır. Akıl, bilim ve bir somuta dayalı her fikre, akılcı ve bilimsel yanıtlar vermek yerine, bir takım kılıflar takmanın, somut olmaktan uzak komplo teorileriyle yaklaşmanın, kimseye faydasının olamayacağını sizin de işaret ettiğiniz gibi herkesin anlaması gerekmektedir.
    Selam ve saygılar.

  58. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    eg bey, rengi yeşil olduğu için ben öyle adlandırmayı tercih ediyorum gazeteyi, umarım bir sakıncası yoktur.Sonuçta rengi yemyeşil gazetenin.

    Ali Bey yine sözleri almış, kafasına göre dizmiş ve öyle çarpık yorumlamış ki, sanki ben seçimlerden Hitler de çıkabilir diye örnek veribce, seçime ne gerek var demişim gibi okuyucular sunmuş. Liberal faşizmin güzel bir örneği daha

  59. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    ayrıca halk düşmanı suçlamasını da Ali Duman’a aynen iade ediyorum. Bunun üzerine kendisine bir de demokrasi düşmanı etiketini yapıştırıyorum,çünkü kendisinin farklı sözlere tahammülü olmadığı gibi, sözlerimi özünden alakasız ve işine geldiği yerlere öylesine çekiyor ki. İşine geldiği yöne çekmesine itirazım yok,ancak bunu yaptıktan sonra bir de, halk düşmanı, faşist, orducu, CHPli gibi etiketleri bana yapıştırarak sağlıklı bir ruh profili çizmiyor. Yazık…

  60. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Ezel bey,

    Yorumumu tam okuduysanız benim üzerinde ısrarla durduğum şey ilke ve tutarlılıktır.Yazıdan rahatsız olabilir,tartışmaya açık yanlar bulabilir ve eleştirebilirsiniz,bu gayet doğal.Hepimiz yapıyoruz bunu.Ancak,itiraz noktamızın bir temele dayanması gerekir.Şayet amaç tartışmak için tartışmak değilse,doğru bulunmayan bir teze,sağlam kanıtlara ve nesnel gerçeklere dayandırılarak antitez getirilir,getirilmelidir.
    Şimdi ortada şöyle bir durum var.Sizinle farklı plotformlarda özgürlük,adalet,demokrasi vb.konularda tartışmış biri olarak,sizi hak ve özgürlük yanlısı,duruşunu emek ve emekçiden yana koymuş biri olarak tanıyor ve biliyorum.Dolayısıyla yazının içerik ve konusu bu sözünü ettiğim duruşla çelişmiyor aksine örtüşüyor.Ayrıca sık sık zikrettiğiniz Taraf gazetesi de(tabii siz önüne bir de”yeşil”sıfatı koyuyorsunuz)aynı şeyleri söylüyor.Ama ne hikmetse bu talepler burada(DD),Taraf’ta ya da sizi temsil etmediğini düşündüğünüz bir platformda dillendirilince sanki bir anlam değişikliğine uğramış gibi oluyor…Kuşkular başlıyor,samimiyet testleri başlıyor.Peki neden?Taraf Yeşil Taraf oluyor da Doğan Kartel Medyası müteber mi oluyor?Nedir bu Taraf’ın suçu?Ergenekon Terör Örgütü’nün üstüne cesaretle gittiği için mi,faili meçhul cinayetleri aydınlatmak istediği için mi,her gün bir yenisine şahit olduğumuz karanlık ve şaibeli ilişkileri ortaya çıkardığı için mi?Bu mudur Tarafı sizin gözünüzde vebalı,tukaka yapan?Mesela tekrarı bıkınlık yaratan “Cumhuriyet’in kazanımları”,Anayasal değerler,laiklik,çağdaşlık vs.gibi sloganlarla vaziyeti idare etselerdi bu onları daha mı pretijli,daha mı ilerici ve daha mı devrimci kılardı?
    Peki soruyorum Ezel bey,bu sloganlarla bizi yıllarca kandıran zihniyetle biz özgür olabildik mi?Ülkemize adalet ve eşitlik gelebildi mi?Bir hukuk devleti olabildik mi?Demokrasiye kavuşabildik mi?

    Demekki yolunda gitmeyen bir şeyler vardı…Bu tür beklentiler öyle atıp tutmakla olmuyor.Elli yaşındayım,bu ülkede tam dört tane darbeye tanıklık ettim.Halkım,dilim,kültürüm inkar edildi.Pek çok yakınım kayboldu gözaltında.Bu günlerde kemikleri aranıyor üstü betonla kapatılmış kuyularda…
    Bir gariplik olmalı.Tüm bu işkenceler,faili meçhuller,yakılan/yıkılan/boşaltılan köyler,zorunlu göçler ve daha pek çok insanlık suçu hep bu sloganların hararetle atıldığı bir coğrafyada hiç aksamadan günümüze kadar geldi.
    Artık bunlar yaşanmasın istiyoruz,analar evlatlarına ağlamasın diyoruz,barış ve kardeşlik olsun diyoruz.Ve bu da ancak darbelerin son bulmasıyla,çetelerin temizlenmesiyle mümkün olacak.Bunu başaramadığımız müddetçe huzur olmayacak…Asla şeffaf,adil ve demokratik bir toplum olamayız.
    Bunun için de içine hapsolduğumuz ideoljilerden kurtulmanın zamanı gelmiştir.Bir toplumda bunca travmaya yol açan,acı,gözyaşı ve bedel ödeten karanlık şer odakları varken dikkatleri sürekli başka yönlere çekmek solcuların,devrimcilerin misyonu olamaz,olmamalıdır.

  61. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    DENEMELER : “…Günümüzde darbe yolu ile ülkede hukuk devletinin çiğnenmesi ihtimali, seçilmiş AKP tarafından hukukun çiğnenmesi ihtimalinden daha azdır.”

    EZEL KARA : “…ben 28 subata ne kadar karsıysam, AKP diktasına da o kadar karsıyım”

    sahibinin sesi kendin ele veriyor, faşist olmanın, darbe yanlısı olmanın sesidir bu ses. Al birini vur diğerine, faşizmin ortak sesidir bu ses. Postal yalayıcılığında gelinen son nokta, pes bu kadarına da pes,

    kimin ne olduğu hemde sahibinin sesinden meydanda.

    17 yaşında gencecik fidanları asanlar ile AKP aynı terazide, devrimcileri teslim almak yerine infaz ede ede, katledenler ile, işkençehanelerde yokedip, asit kuyularına atanlarla, seçimle gelen aynı kategoride, demokrasi düşmanlığının bu denlisine pes be bilader pes, bunu savunanlar sözüm ona demokrat ve çoğulcu, bendeniz de demokrasi düşmanıyım, darbeseverliğin, postalseverliğin geldiği son noktadır bu, kendin ifşa etmiştir, hiç bir beis duymadan, hem de “DARBEYE DUR DE” başlığı altında, “kelime tutanabileceği dalda durur”, tutunmaya dalı olamayanların kelimesi bu kadar olur.

    Not : ilginç bir şey, chp ile aynı fikri savunanlar, her nedense ısrarla chp’li olmadıklarını iddia ediyorlar, yahu chp bu kadar mı utanılacak bir parti oldu, demek ki olmuş, neyse ki bu da olumlu bir gelişme tabiyatıyla.

  62. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Ülkemizde yeni bir moda peydah oldu;

    En bayağı ırkçılık, milliyetçilik söylemleriyle arzı endam edenler, laflarının en sonuna “sakın yanlış anlamayın ben milliyetçi de, ırkçı da değilim” eklemesini ihmal etmiyorlar.

    Ergenekon zihniyetinin servis ettiği, komplo teorileri üzerine kurulu, mesnetsiz fikirleri en baba haliyle savunanlar, sözlerinin içine “sakın yanlış anlaşılmasın ben Ergenekon’a karşıyım” sözünü monte etmeyi ihmal etmiyorlar.

    Bu aklı evveller sanıyorlar ki kendileri dışında herkes kör ve aptal, sanıyorlar ki kuzu postuna bürünmüş olmalarından kurt olduklarını anlayamıyoruz.

    Türkiye’deki faşizmin yeni adı; Ergenekon zihniyettidir. Faşizm, Ergenekon zihniyeti ile ete, kana ve zırha bürünmekte çok daha yakıcı, yıkıcı ve tehlikeli bir hale gelmektedir.

    12 Eylül faşizminin “sivil halk” üzerinde “kendi kültürünü” ve “kendi darbecisini” yaratacağını hiç hesap etmemiştik, bugün bu süreci yaşıyoruz ve 12 eylül’ün yarattığı bu faşist kültür, Ergenekon zihniyeti vurucu güç haline dönüştürmeye çalışılmaktadır. (Yeni darbeci güç, başarılması halinde bu güç olacaktır)

    Ergenekon zihniyeti, Türkiye’nin en büyük komplo ustalarını (D.Perinçek ve ekibi) içerisinde barındırmanın da verdiği avantajlarla her gün yalan dolan üzerine kurulu mesnetsiz onlarca komplo teorisi üretmekte, bu teoriler, binlerce internet gongosu tarafından, bu fikre teşne olanlara servis edilmektedir.

    Yüzlerce sayıdaki bu komplo teorilerinden, Kemalistlerin her birinin inandığı ve ona kendini vakfettiği mutlak suretle 5-10 adet Ergenekon komplo teorisi vardır.

    Son 2-3 yıldır üzerinde çalışılan, milyonlarca katılımlarla mitingler yapılan “Şeriat geliyor” üzerine kurulu komplo teorileri tutmayınca, yeni teoriler üretilmiş olup, bunların en yaygın olanları “akp, vatanı satıyor”, “akp, diktatörlüğe gidiyor”, “akp, trt şeş ile ülkeyi bölüyor” teorileridir.
    Bu teorilerin menşei Ergenekon’dur, servise tabi tutulanlar ise ülkenin milliyetçileri, faşistleri ve kemalistleridir.

    Örtülü siyaset yapanlar midemi kaldırıyor, çok net siyasetim var, akp’li olmadığım halde her türlü gayri-meşru yönteme, darbeye ve ergenekon’a karşı akp’yi ve parlemantoyu desteklerim, sadece akp değil, meşru olan her hükümeti, meşru olmayana karşı desteklerim.

    Ancak örtülü siyaset yaparak bizi ahmak yerine koyanlar, “akp’ye karşı her türlü darbeyi desteklediklerini”, “akp’ye karşı ergenekon’u desteklediklerini” dürüst olup söylemebilme erdemini göstermek yerine, kelime oyunlarına ve demogojiye sapıyorlar, çünkü biliyorlar ki hem Türkiye’de, hem dünyada DARBECİLİĞİ SAVUNMANIN ADI FAŞİZMDİR, MEŞRU OLANA KARŞI, GAYRI-MEŞRUYU SAVUNMANIN ADI FAŞİZİMDİR. Bu konuda hiç nazik olamayacağım, çünkü faşizme karşı nazik olunamaz.

    12 Eylül faşizmine direnerek, son nefeslerinde dahi “insanlık onuru işkenceyi yenecek” diye bağıran yoldaşlar, darbe ve postal faşizminin sivilleşerek, bu denli sivil yandaş bulabileceğini asla akıllarının ucundan geçirmemişlerdir. Ortak irademizin temsil edildiği Parlemanto, hepimizin onuru ve namusudur, bu onuru POSTAL ALTINA aldırtmanın adı ONURSUZLUK VE NAMUSSUZLUKTUR.
    Sivil postal düşkünlüğünün geldiği son nokta, “insanlık onurunun korunması” adına şehit düşen devrimcilerin kemiklerini sızlatmaktadır.

  63. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,

    Sizin gibi dürüst ve ilkeli şahsiyetlerden iltifat aldıysam ne mutlu bana.Teveccüh buyurmuşsunuz,teşekkür ediyorum.Ayrıca sizinle çok sık yorumlaşmamış olsam da yorumlarınızı ilgiyle takip ettiğimi ve sizden feyz aldığımı da belirtmek isterim.

    Gönül isterdi ki,bu gönül bağı,anlama ve anlaşılma,bizler gibi benzer algı ve düşüncelere sahip insanlarla sınırlı kalmasın…Her farklı görüş,inanç ve düşünceye sahip insanlar arasında da ortak bir bilinç oluşturmaya vesile olsun.

    Üzülerek belirtmeliyim ki ihtiyacımız olan bu diyalog ve iletişim kanalları henüz pek açık değil.Maalesef ideolojik kaygılarımız, gerçekleri ve hakikatı bulmamızın önüne geçebiliyor zaman zaman…Dolayısıyla bu handikap anlama ve anlaşılma önünde ciddi bir engel olarak durmaya devam ediyor.

    Bu ideolojik karmaşa elbette çok üzücü…Ortak bir payda da,asgari müşterklerde buluşmak varken enerjimizi kamplaşmalara tüketmiş olmamız gerçekten büyük bir kayıp.

    Sanırım bizleri bir kör dövüşüne sürükleyen en önemli etken henüz önyargılarımızdan kurtulamamış olmamızdır.Özeleştiriden çok eleştirmeyi esas alıyoruz…Karşımızdakini anlama çabasına girmektense “haklılığımızı”kanıtlamaya yoğunlaşıyoruz.Ve bu tavrımızı da toptancı ve genellemeci bir bakış açısıyla pekiştiriyoruz.Sıkıntı buradan geliyor.Zira dikkat ediyorum bu siteye yorum bırakan bazı dostlarımız,yazar/yorumcu/okur ayrımı gözetmeksizin tüm katılımcıları aynı görüşte olmakla itham ediyor…Yani ne söylendiğine,verilmek istenen meseja bakmadan direkt tüm siteyi kendince bir yere koyarak yargılama alışkanlığı var.

    Oysa münazara dediğimiz şey böyle bir temel üzerine kurulamaz.Elbette her yazılanın çizilenin mutlak doğru olduğu kabul edilemez…Eleştiri de olmalı,itiraz da.Ancak bu yapılırken biraz araştırma ve sorgulama gerektirir.Maalesef bazı dostlarımız buna pek dikkat etmemekteler.Dolayısıyla ne söylendiğinden ziyade kimin söylediğine itibar ederek bazı gerçekleri ıskalıyorlar.

    Bu muhalif dostlarımıza göre sitenin tamamı AKP’li.Düşüncelerini belirtirken pek çoğu bu psikolojiyi aşamıyor.Sanki mesele AKP ile CHP arasında bir savaş veya birinden birini tercih edilmesi gibi bir yargıya indirgeniyor.

    Oysa gerçek hiç de öyle değil.Evet,kuşkusuz bu sitede de AKP’ye gönül vermiş arkadaşlarımız olabilir…Aynı şekilde CHP’li olmak da suç değil,bundan daha doğal bir şey olamaz.Ancak darbe ve militarizm karşıtlığı AKP’li olmak anlamına gelmiyor.Ayrıca bu sitenin bütün icraatının türban serbestisini,inanç(sünni islam)hürriyetini savunmakla ibaret olmadığını anlamak hiç de zor değil.Yüzlerce yazı ve makale var.Kürt sorunu, Ermeni meselesi,Alevi vatandaşlarımızın sorunları,kadın hakları,gayrimüslimlerin karşılaştıkları baskılar ve daha sayamadığım pek çok konu işleniyor,tartışılıyor.Peki bütün bunların tartışılması neden AKP’lilik olarak anlaşılsın?Bundan daha sakat bir anlayış olabilir mi?Ama maalesef oluyor.
    Neyse başınızı ağırtmış olmayayım.Bunlar yazmakla bitmez.Dilerim önyargılardan arınmış daha verimli tartışmalar olur.

    Sevgi ve saygılarımla…

  64. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    DENEMELER : “…Günümüzde darbe yolu ile ülkede hukuk devletinin çiğnenmesi ihtimali, seçilmiş AKP tarafından hukukun çiğnenmesi ihtimalinden daha azdır.”

    EZEL KARA : “…ben 28 subata ne kadar karsıysam, AKP diktasına da o kadar karsıyım”

    Bu yazılardan, darbe yanlısı olmayı üstüne “faşizm” çıkardınız ya, pes artık.
    Artık bu çıkarımları masum bir “yanlış anlama” olarak nitelendiremiyorum, açıkca “kasıtlı” yapılıyor heralde.

  65. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Sayın Aziz Yılmaz,

    Taraf gazatesinden bahsediyorsunuz, AKP Hükümetinin Taraf’a karşı tutumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Demekki basın özgürlüğü,
    hepimiz için gerekli. Buna “Doğan Medyası” da dahil. Hiç bir demokratik ülkede, başbakan medyaya böyle çatamaz, bu kadar çok tazminat davası da açmaz. Beğenmediğiniz Bush bile kendisiyle ilgili yapılan karikakürlere
    dava açmadı. Biz hala devlet adamlarını “haşmetli devletlu” adeta mitolojik bir varlık gibi algılıyoruz, haklarında bir eleştiri olduğunda “kraldan çok kralcı” oluyoruz.

    Adil, şeffaf bir toplum istiyorsak, dayatmacı uygulamalarına ve çok sesliği susturma çabasına da karşıyım. Darbe dönemi uygulamalarından bahsediyorsunuz,(tekrar edeyim) cezaevlerinde öldürülen Engin Çeber’ler, 1 Mayıs’ta dövülenler, basına kesilen(beğenseniz de beğenmeseniz de) cezalar, okullurda gösterilen “sözde Ermeni soykırımı” belgeselleri, hangi dönemin uygulaması?
    Demokrasi döneminin mi?

  66. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Sayın snowqueen,

    Sizinle faşizmin tanımı,ne olup ne olmadığı hakkında daha önce sohbetimiz oldu.Evet,ben de bir fikrin doğrudan “faşizm” tanımı ile yaftalanması taraftarı değilim.Fakat “faşizm” kavramını bir hakaret ifadesi olarak değil bir siyasi tercih olarak değerlendirmek gerekiyor.Dolayısıyla faşizm tek başına kabaca ırkçılık ya da doğrudan bir baskı ve şiddet uygulamanın karşılığı olarak algılamamak gerekiyor.Bazan en masum görülen fikirler bile doğrudan faşizan eğilimlere çıkabiliyor.Şayet kabul edilen bir fikir(veya doğru),tercih ya da inanç bir diğerine dayatılır ise bu da faşizmin bir diğer görülmeyen karekteristik özelliğidir.Yani kısacası kendimizden farklı bulduğumuz herhangi bir fikir veya düşünceye yaşam hakkı tanımadığımız anda faşizmin sularına yelken açmış oluruz(farkında olarak ya da olmayarak)
    Konuya gelecek olursak,evet Ali bey belki arkadaşlarımızı eleştirirken daha uygun ve makul kavramlar seçebilirdi.Burada size katılırım.Ancak alıntıladığınız cümleler dikkatlice okunduğunda sanırım bunu sarfetmiş arkadaşlarımız da pek isabetli davranmamış.Yani darbelerle AKP iktidarını aynı kefeye koymak zannedersem pek de masum bir “yanlış anlama”olmasa gerek.Ama ben yine de bunun kasıtlı yapıldığını düşünmüyorum,bu bir algı meselesi ve bana göre son derece yanıltıcı.Yanıltıcı,çünkü askeri darbeler,cunta rejimleri ile bir siyasi iktidarın toplumda yarattığı travma ve tahribatlar birbirlerinden çok farklıdır.Bir taraf silahlı güçle,militarist yöntemlerle en ufak bir muhalefete izin vermez…Basına güç kullanarak yasak koyar,sansür uygular…Buna uymayanları şiddetle cezalandırır.İstiklal mahkemeleri,darbe ve sıkıyönetim dönemleri buna en iyi örnektir.Ben bunları yaşadım ve biliyorum.Gazetelerin köşe yazılarında “sansürlüdür”ibaresiyle bomboş beyaz sayfalar olduğu zamanlar hafızalardan kolay kolay silinmez.Şimdi bütün bu bariz farklar orta yerde dururken “darbeye dur de!”çağrısının altına AKP’nin tek parti olmaya doğru gittiğini söyleyerek aynı kefeye koymak ne kadar doğru?Tek parti döneminin ne olduğunu az çok hepimiz biliyoruz:çok partili döneme geçinceye kadar Kemalist baskı ve despotizm, CHP dışında başka bir partinin faaliyetine izin vermedi.Tek Parti,Tek Şef,Tek İDEOLOJİ böyle bir şeydir.
    Akp ise beğenelim beğenmeyelim böylesi derin devlet destekli,yasa ve hükümlerce iktidara gelmiş değil,tam tersine iktidardan uzaklaştırılmak için derin devletçe her yol denendi,fakat buna karşın yine de belirli bir kitlenin iradesiyle iktidara gelmiştir.Bunları birbirine karıştırmamak gerekir.Hele ki bizim gibi her on yılda bir darbe deneyimi yaşamış bir toplumun bunu kavraması gerekiyor.
    Dolayısıyla bir AKP ‘yi iktdardan sandık yoluyla uzaklaştırabilirsiniz.Ki bana göre AKP’nin aldığı bu destek Türkiye’de solun içine düştüğü hazin durumdan kaynaklanmaktadır.Sol,sol olsaydı AKP bu kadar güçlenebilir miydi?Neyse konumuz bu değil.Diyeceğim o ki halk,beğenmediği bir siyasi iktidarı(istedikten sonra)pekâlâ iktidardan uzaklaştırabilir/indirebilir…Ama askeri cuntaları öyle seçimle falan uzaklaştıramazsınız,çünkü ortada seçim meçim diye bir şey kalmaz.

  67. Yazan:denememeler Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Bu başlığa yazdığım son yorumdur.

    Sayın Ali Duman, “sahibinin sesi” demekle en son noktaya geldiniz. Biz köpek miyiz bizim sahibimiz mi var? . Sizi bundan sonra muhattap alamam. Allah sizi bildiği gibi yapsın.

    Taraf gazetesinin “yeşil” olduğu fikrine katılmıyorum. Bu sabah şu yazıyı okurken gözlerim yaşardı, ve bu yazı oldukça hükümet karşıtı bir yazıydı :

    http://www.taraf.com.tr/makale/4357.htm

  68. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Aziz Yılmaz,

    “postmodern darbe” kavramından bahsediyoruz,demek ki dünya değişiyor, peki artık günümüzde basına sansür koymak için silahlı müdahale mi yapılır yoksa vergi cezası mı?

    Bahsedilen arkadaşların yazılarını okudum, hiç bir darbe yandaşlığı da bulamadım. Aksine kişisel fikrimce oldukça doğru tespitler. Çünkü bende
    AKP ikitdarının “seçilmiş diktatörlük” e dönüştüğünü düşünüyorum.
    “içki içine iş vermemek” de bir silahtır yeri gelince.
    Halkın iradesiyle pekala “seçilmiş diktatör” yaratabilirsiniz. Putin gibi.
    “V for Vendetta” diye bir film vardı hatırlarsınız. Miting alanlarını “demokrasi” ile gayet manipule edebilirsiniz.
    Erdoğan’ın devamlı olarak basın için kullandığı ifadeler gibi.
    80 dönemlerinde “bu ülkenin %99’u müslüman” kabulüyle bir baskı meşrulaştırması vardı, siz o dönemlerin Türk-İslam sentezini daha iyi biliyor olmalısınız, bugün gene rakamsal bazda “bu ülkenin %47-50’si AKPli” kabulü koşut oluyor. Hani demokrasi de %1’in bile hakkı vardı?

  69. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Sayın snowqueen,

    Yukarıdaki yorumu bana cevaben yazdığınız yorumdan önce bıraktıydım.Sanırım ilave etmem gereken bir kaç nokta daha olacak.

    Evet Taraf gazetesinden sözetmiştim.Çünkü bana göre bu ülkede onurluca direnen tek muhalif gazete… ve bunu her fırsatta dillendirmekten de onur duyacağım.

    Hükümetin taraf gazatesi hakkındaki tutumuna gelince.Bu soruyu neden sorma gereği duyduğunuzu bilmiyorum,hükümet sözcüsü falan değilim:)Fakat yine de daha iyimser bir maksatla sorulduğunu varsayarak yanıtlayayım.

    Bilmem hatırlıyor musunuz,Taraf,bir kaç ay önce Aktütün baskını ile ilgili bazı belgeler yayımladı.Bir kirli savaşa bu ülke gençlerinin nasıl kurban edildiğini bütün belgeleriyle ortaya saçtı.TSK’dan bu kasıtlı ihmale ilişkin sözkonusu iddiaları çürütebilecek sağlam ve inandırıcı bir kanıt gelmedi.Sadece gazeteyi tehdit etmekle yetindiler.Ve ardından da başbakandan orduyu destekleyen açıklama da hiç geçikmedi.Yani Erdoğan gayet pişkince ordudan yana tavrını koyup safını belirledi.Ayrıca aynı Erdoğan kendi vatandaşına “ya sev ya terket”demeye gelecek sözler de sarfetti.Bütün bunlar bu sitede de yazıldı,konuşuldu,tartışıldı ve ben de fikrimi belirttim.
    Peki sizce böyle bir duruş içerisinde olan hükümet Taraf’ı desteklemiş mi oluyor?Yani bu soruyu sormakla nereye varmaya çalışıyorsunuz doğrusu merak ediyorum bu bir.

    Doğan medyasına gelince.Kendi vatandaşını kişisel çıkarlarına,kirli emellerine alet etmekten kaçınmayan bir zihniyet basın özgürlüğüyle ne kadar bağdaşıyor,onu takdirinize bırakıyorum.Fakat sorma gereği duyuyorum,sizce Doğan Medyasının özgürlüğü falan mı kısıtlanıyor?Peki kısıtlanmış hali buysa bu nemenem bir basın anlayışıdır ki darbelere davetiye çıkarıp toplumu birbirine karşı kışkırtıyor?Ya ben çok kör,aptal ve sağırım ya da siz başka bir ülkede yaşıyorsunuz.

    Ve son olarak sn.snowqueen hanım,bu ülkede şu anda dört başı mamur bir demokrasi yaşandığını iddia ettiğimi hatırlamıyorum.Ben sadece darbe gelirse durumun nasıl daha vahim hale geleceğine vurgu yapıyorum.Ha,siz aksini de düşünebilirsiniz,fikir sizin.Ama bana öyle 1 Mayıs’ta polisin uyguladığı şiddet ve vahşeti,Engin Çeber’in işkence ile öldürülmesini hatırlatmanız gerekmiyor.Burada bir “duyarlılık”testinden geçmiyoruz.Engin Çeber’ler çoğalmasın diyoruz,1 Mayıs’lar da tekrar katliamlar yaşanmasın diyoruz.Bunu anlamak bu kadar mı zor?Ben yine de bunu masum bir “yanlış anlama”ya vereyim SQ hanım.

  70. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Erdoğan’ı bir diktatör olarak camiye tırmanmış gösteren Economist dergisinin karikatürüne bakalım dava açacak mı?

  71. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Sn. Snowqueen;

    Taraf Gazetesi okuyupta, darbeyi, meşru hükümete tercih edene ilk kez rastladım, Taraf çıktığı günden beri en radika darbe karşıtı olan gazetedir, bu yönüyle de ses getirmiştir.

    Sahibinin sesi meselesini nasıl böyle algılayabilmişsiniz pes yani. O yazımda, alıntı yaptığım “kelimeler” size ait değil mi? “Kelime” aynı zamanda “ses”in yazıya dökülmüş hali değil midir? “kelimelerin sahibi” demek yerine “sahibinin sesi” demiş oldum, yani alıntılanan “kelimelerin sahibi” ya da “cümlenenin sahibi” anlamındadır, sözlerim.
    Yanlış anlaşılmaya sebep olmamdan dolayı, anladığınız anlamda bir kusurum olmamasına rağmen, endirektte olsa sizi kırmış olduğumdan dolayı özür dilerim.

    Doğan medyasını, Başbakana karşı savunmanız da ilginç ve eksiktir. Başbakan’ın hataları olabilir ancak bu denli futursuz bir medya sahibinin hiç mi hatası yoktur.
    1. Vergi cezası konusunda cezayı kesen vergi dairesi son derece haklıdır, hisseyi alan Alman firması satış işlemini doğru tarihte kendi muhasebesine işlemiş ve bu tarihi web sayfasından da deklere etmiştir, vergi kaçırmak maksadıyla, bu tarih Doğan medya tarafından yıl atlayacak şekilde yapılmıştır.
    Taraf Gazetesine roportaj veren Aydın Doğan bu hatayı kabul etmekle birlikte, bunun vergi kaçakçılığı sayılmamasını talep etmektedir.
    Yani Doğan bile hatasını kabul etmekte ve kendini, sizin savunduğunuz kadar savunamamaktadır.
    2. Ülkemizde ulufe dağıtır gibi ihale dağıtan bir Başbakan’ın olması hiçte iç açısı bir durum değildir. Ancak bir Başbakan’dan ihale isteyen, rafineri ruhsatı isteyen, Hilton’un bahçesine gökdelen dikme izni isteyen medya patronunun olması daha mı etik bir tarzdır.

    Unutmayın ki, savunmaya çalıştığınız Doğan medyası bu Başbakan zamanında cirosunu ON’a katladı.

    UZAN vakasında ben, Başbakanı çok şiddetli eleştirmiş ve bu bir “linç kampanyasıdır” iddiasında bulunmuştum, bugün AKP düşmanı kesilen arkadaşlarım o günlerde, aynen Doğan Medyasının yaptığı gibi Başbakanı destekliyor ve UZAN’ın linç edilmesini haklı ve doğru buluyor ve hararetle savunuyorlardı, ben o günlerde Uzan’ı savunurken, bugünler için savunmuştum, bir yol açılır, yarın herkese uygulanabilir diye savunmuştum, yoksa Uzan’ı sevdiğimden değil. Birden aklıma geldi çok ilginç, bazı Kemalist arkadaşlarımın vakti zamanında Başbakan’ı desteklemeleriyle, sonradan düşman kesilmeleri zamanlama açısından her nedense Doğan medyası ile çok ilişkili, hem de çok ilişkili. Dikkat çekmek istedim, çünkü üzerinde durulmaya değer bir konu. (Doğan medyası, medya olmaktan öte, bir biçimlendirme aygıtı mı?)

  72. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    saolsun diğer arkadaşlar benim yeriem cok güzel cevap vermişler. Ali Duman’ın kasıtlı olarak tartışmayı provoke etmek istediği iyice açığa çıktı artık. Darberle karşıyız diyoruz, adam gelip bize faşist diyor. Sözün bittiği yer burası.Asıl faşit Ali Duman’dır, hatta bir daha yazayım, Ali Duman faşisttir.

  73. Yazan:MY Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    fikirlerini begenmedigimiz insanlara FASiST demek moda oldu ama bu kelimenin gerçekte baska bir anlami var.

    Türkiye faşist olur mu? adli yazina detayli bir tanim vermistik.

    Sözüm meclisten disari(?) seviyeyi muhafaza etmek için biraz gayret gösterebilir miyiz acaba?

  74. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    DARBELERE DUR DE başlığı altında yorum yapmanın bir sorumluluğu olması gerektiğini düşünmekteyim. Zira gerçekten bir kaç tane darbe tehlikesi atlattık ve halen olması muhtemel bir DARBE TEHLİKESİ ile karşı karşıyayız.

    Esasında belli bir aşamaya kadar olgunlaştırılmış HİTLER ÖRNEĞİ FAŞİST BİR SOKAK DARBESİ, hükümetin erken harekete geçmesiyle engelenebildiğini, ETÖ operasyonuyla öğrenmiş olduk, zira milyonlarca katılım ile yapılan Cumhuriyet mitingleri esasında yapılacak olan FAŞİST SOKAK DARBESİNİN provasıydı.

    Aldığı darbe ile “olgunlaştırmış” olduğu pozisyonu kaybeden ETÖ, yeni bir SOKAK DARBESİNİN çalışmalarını internet üzerinden yaptığı PROPAGANDA ÇALIŞMALARI ile son gaz devam ettirmektedir. Bu çalışmanın ana konusu AKP düşmanlığı üzerinden kitleleri kendi amaçları doğrultusunda şekillendirebilmektir. Anımsayınız CUMHURİYET MİTİNG’lerinin de ana konusu şeriat üzerinden “AKP düşmanlığı” idi, değişen bir şey yoktur.

    Ergenekon, Kemalist bir terör örgütüdür, kendisi içeride görünse bile aslında “dinamik zinde güçler” eliyle iktidardadır. 12 Eylül faşizmi ve Ergenekon zihniyeti, Türkiye’de yeni bir faşizm örgütlenmesine pupa yelken gitmektedir.

    Milyonlarla ifade edilebilen bir Ergenekoncu zihniyetten söz etmemiz hiç te abartı olmayacaktır. Ancak bu Ergenekon zihniyetinin en önemli özelliği ise, kendini gizleme üzerine kuruludur. Milyonlarca Ergenekon zihniyetindekilerin varlığını biliyoruz, elimizi uzatsak dokunabilecek kadar yakınız, ancak buna rağmen “ben Ergenekon’cuyum” diyene rastlayamıyoruz.

    Ergenekon ağzı ile konuşup, Ergenekon siyasetini güdenleri DEŞİFRE ETMEK BİR İNSANLIK GÖREVİ HALİNE GELMİŞTİR. Şayet bir SOKAK FAŞİZMİNİN VE SOKAK DARBESİNİN ÖNÜNE GEÇMEK İSTİYORSAK ÖNCELİKLE, KENDİNİ GİZLEYEN ERGENEKON SEMPATİZANLARINI DEŞİFRE ETMELİYİZ.

    Geriye püskürtülmüş olan ETÖ, internet ağırlıklı propaganda yoluyla, yeniden bir kitle yaratma ve güç toplama dönemi içerisine girmiştir. Bu aşamanın tamamlanmasını müteakip, eylem ve icraata geçilecek, bu eylem ve icraat ise ASIL OLARAK SOKAKTA CEREYAN EDECEKTİR.
    Unutmayalım ki darbeler geliyorum demez, gelir, buna engel olmak elimizdedir. Buna; öncelikle “ellerini oğuşturarak” darbesini bekleyen Ergenekon zombilerini deşifre etmekle başlamalıyız.

  75. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    e Ali Duman Bey artık her CHPye oy vereni, hatta Ali Bey SHP ve ÖDPyi de katıyor Ergenekon Terör Örgütü’ne , ben de MHP, BBP, DSP ve TKPyi ekleyim. Böylece herhalde aileleriyle beraber bir 25 milyon insan yapar, terör örgütü üyesi ve faşist olmak sucundan cezalandırmak gerekiyor.

    önerim, erzurum, konya, kayseri, yozgat gibi demokrasinin besigi olmus sehirlerde bir takim kamplar kuralim ve bu insanlari bu kamplara gonderip demokrasi egitimi verelim. ne dersiniz Ali Bey?

  76. Yazan:snowqueen Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Ben Doğan Medyasının avukatı değilim. Aydın Doğan’ı da zerre kadar sevmem. Ama bir medya kuruluşunu, bu denli yüksek bir vergiye tabi tutmak, özellikle Deniz Feneri hakkında yapılan yayınlardan(nedense başka yerlerde pek haber olmadı) sonra bana açıkca haksız bir uygulama, üzerine daha kötüsü SANSÜR olarak gözüküyor. Bir başbakan *bu gazeteleri almayın” diyemez. Özgür iradeye bu şekilde müdahale edemez. Eden zaten diktatör tanımını hak etmiştir.

    Medyada tekelleşmeden bahsedeceksek, bugün hükümekle işbirliği içinde olan medya grupları(ATV, Sabah, Zaman vb.), tekelleşmeyi başka bir tarafa kaydırmaya çalışıyor.
    “ihaleyi bizim Çalık’a verdim” diyebiliyor başbakan. Sabah-ATV’nin
    satışını hepiniz biliyorsunuz.
    Açıyorusunuz TRT’yi aynı adamlar(Mümtazer Türköne vb.), açıyorsunuz başka kanalı gene aynı adamlar ve aynı ideolojik propaganda. “bir kısım medya” hedef tahtasında sürekli.

    Başbakan kaç tane gazeteciyi ve karikatüristi mahkemeye vermiş,
    böyle mi olacak basın özgürlüğü? Yarın aynısının başka bir yere yapılmayacağı ne malum?

    ‘halkı birbirine karşı kışkırmaya” gelirsek, muhafazakar “bir kısım basın”ın da pek aşağı kalır yanı yok hani. Ama nedense rekor vergi cezaları gelmiyor.

    Başbakan, ordudan yana tavır aldı diyorsunuz, alacak tabi, anti-militarist bir tavır beklemiyordunuz umarım.
    Ayrıca, Uzan’a bu şekilde linç kampanyası yapılmasını da hiç bir zaman haklı bulmadım!

  77. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Sayın Ali Duman,

    Bu başlık altına henüz yazacağım bir iki satır vardı fakat,elinize sağlık siz gerekenleri dile getirmişsiniz.Bütün yazdıklarınızın altına imzamı atarım.Evet dediğiniz çok doğru:elbet gizli Ergenekon sempatizanı ve darbe şakşakçıları doğrudan “ben Ergenekoncuyum,ben darbe yanlısıyım”diyecek değiller.Baksanıza,bu malum çevreler Kemalist ve CHP’li olduklarını bile gizliyorlar.Ama “görünen köy kılavuz istemez”misali her şey ayan beyan ortadadır.Sahte solculuk maskesiyle bir yere kadar,eninde sonunda maskeler,yaldızlar dökülüveriyor.Artık bu garabet solculuk manevraları para etmiyor ve kimseler bu sahtekarlığı yemiyor.

  78. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Sayın snowqueen,

    Son yorumunuzu bana hitaben mi yazdınız bilmiyorum.Yazılanlardan görüşlerime atıfta bulunduğunuz anlaşılıyor.

    1-Doğan medyasının avukatlığını yaptığınızı söylediğimi hatırlamıyorum.Ama siz kendi yazdıklarınızdan böyle bir kuşkuya düşmüşseniz o benim problemim değil.
    2-Ben vergi müfettişi değilim.Kimin kime ne kadar vergi kestiğini belirlemek ve bunun ne kadar adil olup olmadığını araştırmak uğraş alanıma girmiyor.
    3-Doğan Medyasıyla diğer bilmemne medyasını kıyasladığımı da hatırlamıyorum.Bildiğim bir şey varsa ülkede medyanın iktidar kavgalarına bulaştığı ve ahtapot gibi her yanımızı sararak ülkeyi sömürdükleridir.Birinden birine taraf olamak benim işim değil.Siz Taraf’ı sordunuz ben de fikrimi belirttim gerisi çok da tasam değil.
    4-Yİne sizin sorunuz üzerne hükümetin Taraf gazetesine yaklaşımının ne olduğunu yanıtladığımı sanıyordum.Fakat ne hikmetse sanki hükümet ve Erdoğanın demokratlığından o güne değin hiç kuşku duymamışım da sadece o olayla kafam dank etmiş gibi bir imada bulunmuşsunuz.Neyse bu da problem değil.
    5-Başbakanın karikatür takıntısından da sorumlu değilim.Danışmanı mıyım ben bu adamın.Ha,başbakanın aman aman bir özgürlük yanlısı falan olduğunu söylesem amenna.Yani konumuzla bir alakası yok.Çok çok ben de sizin gibi bunun demokrasiyle bağdaşmadığını söyleyebilirim.Fakat Buş’un bile bu meziyetinde daha ilerde ve toleranslı oluşu onu bir diktatör olmadığı anlamına gelmiyor.Keşke karikatüristlere milyar dolar tazminat davaları açsaydı da bütün dünyayı kana bulamasaydı derim.
    6-Uzan konusu ise hiç açmadım ve açmaya da hiç niyetim yok.

    Toparlarsak,benim başbakanın kaprisleriyle,o medya-bu medya taraftarlığıyla,Türköne nerede göründü Balbay,Çölaşan nerede yazdı vs.ile pek işim olmaz.Daha doğrusu kişilerle uğraşamam,söyleyebileceğim bir şey varsa zihniyetler ve kokuşmuş sistemler üzerine olabilir,bunu sorgularım.

  79. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    Cok sert aciklama bu

    AKP denilen parti bildigin kadariyle 2002 kurulmus ve secimleri kazanip hükümet olmustur.
    Simdi bazi saygin insanlar AKP’ ye dikta rejimi suclamasi yapiyorlar. AKP böyle bir suclamayi kesinlikle hak etmedi.Tam aksine AKP bir dikta rejimin hedefi oldu. Kapatma davasi, 367 saldirisi, ordumuzun sayisiz gece yarisi aciklamalari. Simdi sormak lazim neden AKP kuruldu ve hükümet olmayi basardi??? Türklerin aptal oldugu icinmi, yoksa hepsi dindarmi oldu, yoksa Liberalmi oldu??? sorda sor!!!1923 beri ülkeye hakim olan Kemalist rejimin becereksizlige ve sonsuz darbeler AKP yaratmistir. Jakobenlik’ten bikan Türkiye vatandaslari hür iradesini AKP nin eline vermistir. Türkiye vatandaslarida cok iyi ve modern yasamak istiyorlar, Dünyaya acilmak istiyorlar, cift seritli yollarda araba sürmek istiyorlar, uygar sekilde yasamak istiyorlar, yargisina güvenmek istiyorlar. Uygarliga ac olan Insanlarin istekleri cok ve bunu AKP veriyor. Kemalistler sormasi lazim biz ne yaptik’da halk bizden uzaklasti. Gercekleri görmek basarili olmanin ilk adimidir.

    DD yazanlari kesinlikle saygin görüyorum.

  80. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 6, 2009 | Reply

    şuraya yorum yapan arkadaşlar arasında Aziz Yılmaz da son sözleriyle saygımı kaybetmiş durumdadır. Yazık..Her karşı görüş, CHPli her karşı görüş faşist..hatta terbiye sınırlarını aşıp terörist diyorsunuz. Asıl terörizm budur, düşünce terörizmi. İnsanları haksız yere suçlama,etiketleme, onlara hakaret etme. Demokrasiymiş, insan hakkıymış,düşünce özgürlüğüymüş..Siz bunların ne olduğundan dahi habersizsiniz. Ne demokratsınız, ne insan hakkı savunucususunuz ne de düşünce özgürlüğü yanlısısınız. Faşistsiniz, en temem insan hakkının ne olduğundan habersizsiniz ve özgürlüğe kesinlikle tahammülünüz yok.

    Eşittir diktatörya

  81. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Ezel bey,hangi sözlerimi kasdediyorsunuz?Ali beyin görüşlerini onayladığım yorumdan mı gocundunuz yoksa.Adam gerçekleri konuşuyor,benim de kendisine katılma özgürlüğüm var değil mi?Buna neden tepki gösteriyorsunuz ki?Ayrıca demokrasiyi,özgürlükleri,insan haklarını savunma ya da bunlara karşı olmanın sizin onayınızla belirlendiğini bilmiyordum.Mümkünse bunun kurallarını koyun da bari harfiyen uygulayalım, ne dersiniz?
    Bırakın bu boş lafları!Sizin gib CHP kuyrukçusu olmak ve Kemalizme iman etmek zorunda mıyız?Müsade edin de nasıl düşüneceğimize biz karar verelim.Sizin özgürlük anlayışınız size bizimki de bize kalsın olur mu?

  82. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Sn. Snowqueen;

    Taraf okuduğunuzu belirtmiştiniz, öyle ise Taraf’ta çıkan 2 tam sayfalık Aydın Doğan ropartajını da okumuş olmalısınız. Aydın Doğan bile hata yaptıklarını kabul ediyor iken, Aydın Doğan’ı savunmanın anlamı nedir? Şayet dikkatli okudu iseniz, ne demek istediğini de anlayabilmeniz gerekirdi. Ticari faaliyetlerimizden dolayı az çok hepimiz vergi kanununu biliyoruz, vergi kaçırmanın cezası nedir? “kaçırılan vergi zararının ON MİSLİ para cezası ile 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası” kanun gereğidir. Bugüne kadar hep imtiyazlı olmuş olan Bay Doğan, sizin, benim gibi sıradan vatandaşların muamelesine tabi olmak yerine kendisine imtiyaz istemekte ve mealen buyuruyor ki “beni vergi kaçakçısı olarak ilan edemezsiniz, evet hata olmuştur, oluşmuş vergi zararını tahsil edersiniz, olur biter”
    Yani sizin, benim gibi muameleye tabi tutulmak yerine kendine bugüne kadar olduğu gibi imtiyaz istiyor. Çünkü kendi de biliyor ki yasalar “hakim sınıfa işlemez”, yasalar sizler için bizler için vardır.
    Yasalar karşısında herkesin eşit olduğu tam bir yalandır.
    Türkiye, Başbakanı’nın “bizim Çalık” dediği, ihale dağıttığı bir ülke olmaktan elbette kurtarılmalıdır, ancak böyle medya patronlarından da kurtarılmalıdır. Olaya tek yanlı bakarsanız, objektif olamazsınız. Ayrıca Türkiye Başbakanı’nın yaptığı yanlışlar bugüne ait değildir, 80 yıldır uygulana gelmiş yanlışlardır, 80 yılın yanlışlarının toplam faturasını da bugünün Başbakanı’na yüklemek pek insaflı olmasa gerekir.

    Doğan Medyası velev ki vergi kaçırmamış ve haklı olmuş olsun, o ki Uzan’ın linç edilmesine, davul zurna çalarak destek verdi, Başbakan ile bu konuda tam bir müteffik oldu, sırf bu yüzden bile kendisine verilecek hiç bir desteği hak etmemektedir. Zira fanatik drecede karşıtlığını yapmış olduğunuz AKP ile çok yakın bir zamanda kuzu sarması olmayacağının bir garantisi de yok, üstelik de çok fena bir şekilde bunu arzuluyor görünmekte, en azından bana öyle geldi, Taraf’a verdiği roportajda, benden söylemesi, sonra ters köşe olmayın, müteffikleriniz konusunda.

    Not: Bu yazıyı Doğan’ın avukatlığını yaptığınız için yazmadım, A.Doğan’ın bile kabul ettiği hatadan dahi Başbakan’a bindirme yapabilme yeteneğinize karşılık yazdım. Bari böyle bir eleştiri yapacaksınız, önce konu hakkında tam bir bilgi sahibi olmak gerekmez mi? ben Başbakana vurayım da gerisi teferruattır diyorsanız o da sizin bileceğiniz iştir.

  83. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    ben arkadaşa katılmanızı değil bana CHP kuyrukcusu, faşist, ve terörist demenizi kastettim ve bu tavrınızla asıl kuyrukcu, faşist ve teröristin sizin oldugunuzu vurguladım. Bu kadar basit Aziz Bey.

    bu yorumları tarafsız bir bakıs acısıyla okuyan, yorum yazan ya da yazmayan herkese sesleniyorum. Burda acıkca yazdım yine yazıyorum. Ben darbelesi savunmadim, askeri darbelerden en cok zarar goren ailelerden birine uyeyim. Ancak buna ragmen AKP diktasını görmeyecek kadar da kör değilim. Ve bu yorumların altında bulundugu yazıya da bir yorum yazdım ve dedim ki “darbelerle beraber AKP diktasına da karsı adım atalım.”

    buna karsı Aziz Yılmaz, Mustafa Akbas ve Ali Duman’ın bana yazdıkları cevaplar ise “kuyrukcu”, “faşist”, “terörist” şeklinde oldu.

    bunun ötesine hiçbir şey yazmıyorum.
    takdir tarafsız okuycuularındır. Kimin faşist,kimin terörist kiminse gercekten demokrat ve özgürlükcü olduguna siz karar verin.

  84. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Ezel bey, kusura bakmayin ama acayip sacmalamişsiniz. Ben size hiç biz zaman Faşist demedim. DD bir Fikir Plattformu ve DD yazan arkadaşları saygın gördüyümü çok sert bir şekilde belirttim. Faşistlik kesinlikle bir düşünce ve yaşam şekli degil. Faşist cogu zaman tedavi ihtiyaci olan zavalli insanlardir. Faşistler herhangi hür düşünce Platformunda yazı yazmaz. Faşistlerin tek yetenegi cikip vurup, kırmak, yakmak olur. Tuncelinin köylerinde Türkce bilmedikleri icin Kürtce konusan insanları coplayan Kemalist ziyniyete Faşist denir.

    Saygı ve Selamlar

  85. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Sn. Mustafa Akbaş,

    Beyan ettiğiniz fikirler, doğruluktan daha öte, gerçeğin ta kendisidir. Hepsine katılıyorum.
    Zira “BİZ NEREDE HATA YAPTIK” demek ve ÖZELEŞTİRİ MANTIĞINI İŞLETMEK yerine, hem suçlu hem güçlü pozisyonda kalarak, gayri-meşru yöntemlerde dahil olmak üzere her türlü yöntemlerle, karşılarındakine vurmayı tercih ediyorlar. BU AHLAKSIZLIKTAN DAHA ÖTE BİR ŞEYDİR, sadece diyorum ki MEŞRU SINIRLARDA MUHALEFET EDİN, GAYRİ-MEŞRU YÖNTEMLERLE DÜŞMANLIK YAPMAYIN, VURACAKSANIZ VURUN, ANCAK BUNU MEŞRU SINIRLARDA YAPIN. Bunu beklemek, bunu dilemek en temel insani bir beklentidir. demokrat olmanın vazgeçilmez şartı ve koşuludur.

    Voltaire’nin sözü olan “Sizin görüşlerinizi savunmuyorum, ancak görüşlerinizi sonuna kadar savunabilme hakkınız için gerekirse canımı veriririm” görüşü bir demokratın örnek alması gereken en temel görüştür.

    Bu tarzın kendilerine zarar verdiğini, AKP’nin değirmenine su taşıdığını bile göremez durumda gözleri kör olmuştur. (Boğa ve kırmızı düşmanlığı misali) Zira bu hakkaniyetsiz ve gayri-meşru yöntemlerden olumsuz etkilenen KARARSIZ SEÇMENLER, tepkisel olarak AKP’ye yönlenmekteler, dost acı söylermiş ancak onlar ne dostu ne de acı sözü kabullenmiyorlar, bu sağduyunun çok uzağındalar.
    Ne diyebiliriz; Allah akıl fikir versinden başka.

  86. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Sayın Ezel Kara,

    Öncelikle eleştiriye açık olmanızı öneririm.Ben doğrudan sizi ne faşistlikle,ne de teröristlikle suçlamış değilim.Ayrıca bu iki kavramı sadece size değil kimseye de kullanmış değilim.”CHP kuyrukçuluğu”nitelemesi var,evet.Lakin onu da direkt şahsınıza kullanmış değilim,kaldı ki bu bir hakaret değil eleştiridir.
    Şimdi size sormak istiyorum:aydın,devrimci,solcu hatta marksist geçinip de aslında chp kuyrukçuluğu yapan bir kesimin olmadığını söyleyebir misiniz?Ben sadece bu tuhaf sulculuk anlayışına dikkat çektim ve bu iddiamın şimdi de arkasındayım.Bana göre böyle bir kesim var Türkiye’de…Ayrıca bu sadece benim iddiam değil,siyasetle az çok ilginen herkes bu gerçeğin farkında ve ayrıca bu olgu farklı platformlarda da tartışılıyor.Yani kızmanız için açıkçası bir neden göremiyorum.Bu hakaret değil,suç değil;varolan bir siyasi gerçekliktir ve tartışmaya açıktır.

    Dolayısıyla siz de elbet konu hakkında fikrinizi söyler ve eleştirirsiniz.Mesela”hayır,bu ülkede ne chp kuyrukçuluğu ne de Kemalizm diye bir şey yoktur” deyin.Yani konuya bir şekilde katılın,derinleştirin,gerekirse itiraz edin.Ama yok CHP’lilik,Kemalistlik vs.konusu açıldımı direkt kendinize yöneltilmiş bir eleştiri(hatta hakaret)olarak kabul ederseniz o sizin kendi sorununuz olur.Siz kendinizi bu kesimin dışında tutuyorsanız zaten mesele yok…Konu da bu noktaya gelmezdi zaten.

    Ama kusura bakmayın,CHP,Kemalizm vs.eleştirildiğinde siz kutsalınıza saldırılmış hissiyatıyla sahiplenir ve bununla özdeşleşmeye çalışırsanız eleştiriye de açık olacaksınız.

  87. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Ali Duman Bey

    size çok basit bir sorum var:siz simdi faşist ve terörist dediğiniz benim düşüncelerimi savunma hakkım için canınızı verir misiniz? Evet ya da hayır, cevabınızı bekliyorum.

  88. Yazan:Kızıl Osman Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Ezel bey, diktatörlük olduğunu söylediğiniz AKP iktidarına karşı bize nasıl bir siyasi eylem önerirsiniz, sizce AKP’nin yerine hangi siyasi anlayışı hangi yöntemle geçirmek gerekir? Samimiyet sorgulamasına maruz kalmanızın nedeni bu soruya cevap vermeyip insanları -özellikle de söylemlerini kullandığınız sol kesimi- aptal yerine koymanız. Bu soruyu yanıtlamanız için canımızı mı verelim?

  89. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Dün tutuklanan ETÖ sanığı Neriman Aydın, ADD Başkanı ve Emekli Orgeneral Şener Eruygur’a yazdığı mektupta; “yolumuz ölmek ve öldürme ihtimalleri ile doludur….kafa kopartılması gerekiyorsa yapılmalıdır” lafların nezaketini görebiliyor musunuz? bunları mektupta yazanlar, bir araya geldiklerinde kimbilir neler konuşuyorlardır. Durdurulmasaları acaba bugüne kadar kimlerin daha kafaları kopartılmış olacaktı?
    İşte bu faşizmin ta kendisidir. Bu faşist zihniyet; “AKP düşmanlığı” temelinde kendi düşünce çizgisine uygun milyonlarca sempatizan yarattı kendine. AKP’ye oy vermeyen %53 lük kesim bu düşünce sisteminin potansiyel taraftarıdır. Yani anlayacağınız AKP düşmanlığı üzerinden kendilerine “deli gömleği” giydirilenler, kendilerine giydirilen deli gömleklerini başkalarına da giydirmeye çalışmaktadır.
    AKP’ye normal muhalefet yapanların sağlıklı yapısı ile Ergenekon düzleminde düşmanlık yapanların “ruh sağlığının bozukluğu” çok ayan beyan ortadarı. Örnek Ahmet Altan bana göre en etkin AKP muhalifliğinin bir örneğidir. Bugünkü yazısında AKP’nin Gazze siyaseti ile Darfur siyasetinin ne kadar ikircikli olduğunu, ne kadar iki yüzlü olduğunu çok net bir şekilde ortaya koymuştur, işte sağlıklı muhalefet budur. Bir vergi kaçaksının yanında yer alarak AKP’yi eleştirmek, tutarlı olmaktan öte “ruhsal bozuklukla” ilgili bir şeydir. Bu ruhsal bozukluğunun sebebi “Ergenekon” propagandasının bir sonucudur.
    Kafamızı kopartmak üzere yola çıkmış olanların uyguladıkları stratejinin birinci adımı AKP DÜŞMANLIĞI ÜZERİNDEN KİTLESELLEŞMEK VE TABAN YARATMAKTIR. İkinci aşaması ise KAFA KOPARTMA ÜZERİNE KURULUDUR.

  90. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    BU FAŞİST PLANI DEŞİFRE ETMEK VE BOŞA ÇIKARMAK HERŞEYDEN ÖNCE BİR İNSANLIK GÖREVİDİR.

  91. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    yahu banane neriman aydın bilmem kime ne yazdıysa.bu beni niye ilgilendirir,kadının yazdığının mesulü ben miyim? AKP diktatördür, diktatörü demokratik tüm yolları kullanarak devirmeye calışmak da diktaya karsı olan herkesin boynunun borcudur. bu kadar!

  92. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 7, 2009 | Reply

    Bay Ezel Kara,

    Danıştay saldırısı ile başlayan, Cumhuriyet mitingleri ile yaygın ve yoğun olarak devam eden, ETÖ’nün; “AKP DÜŞMANLIĞI” temelinde yandaş edinme çalışmaları sonucu maalesef ki ERGENEKONLAŞTIRILANLARDANSINIZ. Bunun farkında olmanızın, olmamanızın veya gizliyor oluşunuzun bir kıymet-i harbiyesi yoktur.

    Bir şekilde Ergenekon’un “deli gömleğini” giymişseniz, onunla baş başa kalmanızda sonsuz faydalar vardır, zira giymiş olduğunuz o gömleği bana ve benim gibi düşünenlere giydirme şansınız olamayacaktır, nafile bir uğraş içinde olmayınız.

    Şahsıma laf ve söz atmalara devam ederseniz, takıntılı bir ruhsal duruma sahip olduğunuzu düşünmeye başlayacağım.

    Bana sormuş olduğunuz, hatta bundan sonra da soracağınız tüm sorularınızın cevabı, şu ana kadar yazmış olduğum yazılarımda fazlasıyla mevcuttur.

    Ergenekonlaştıranlardan olmanızın size için avantajı var, en azından kafanızın kopartılmayacağını garanti altına alıyorsunuz. Ergenekon karşıtlığım nedeniyle, kelle korkusu da benim düşüneceğim şey olsun.

    Not-1 : bir yazımda geçmekte olan Voltaire’nin meşhur sözü, demokrasi kuralları içerisinde geçerlidir yani demokrasiye dahildir, “kafa kopartan” faşist Ergenekon zihniyetini kapsamamaktadır. Kellemi kopartma eylem planı içinde olanlar ve bu zihniyetin yandaşı için canımı niye vereyim?
    Not-2 : Söz konusu deli gömleği üzerinizde olduğu sürece sizinle muhatap olmayı düşünmüyorum, ancak o deli gömleği yaşayamayacağınıza dair ümitlerimi koruyorum.

  93. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    gerçek demokrat değil sahte olduğunu bu son yorumunuzla kanıtladınız Ali Duman Beyefendi.hem de ne kanıtlama..

    ben ergenekonlaştırılmış biri değil..asıl siz diktanın oyuncağı olmuşsunuz farkında değilsiniz.demokratcılık oyunu oynuyorsunuz kendinizce ama demokrat da değilsiniz.teşbihte hata olmaz, aziz yılmaz’ın tabiriyle diktanın kuyrukcususunuz.

  94. Yazan:Kızıl Osman Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    Ezel Bey, maalesef sizi çok iyi anladım.

  95. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    saolun kızıl Bey

  96. Yazan:Mustafa Akbas Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    Ulu Ezel, amacigina ulastin. DD artik hür yorumlarimi yayinlamiyor.

  97. Yazan:Ali Duman Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    Bay Ezel Kara,

    burada tirbünlere oynamak boş bir uğraşı, yazılar ve görüşler meydanda, saygı beklemiyorum, kendinize olan saygınızı yitirmeyin bari, demogoji ve çarpıtmalar ile.

  98. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    Mustafa Bey, benim amacım sizin sansürlenmeniz falan değil.Sitenin yöneticisi yazarı falan da değilim,buraya yazdığım yorumlar dışında da sizi bir yere şikayet etmedim. Ancak takdir edersiniz ki, yazıyla ilgili yaptığım yorumlara sürü halinde “faşist”, “terörist”, “kuyrukçu” şeklinde çirkeflik dolu ifadelerle cevap veriliyor ve ben de bunun demokrasi olduğuna inanmıyorum. Okuyanlar benim yorumlarımı ve benim yorumlarıma verilen hakaret ve iftira dolu yorumları okusun ve takdir etsin kim daha demokrat kim daha faşist, kim daha özgürlükçi kim daha dikta yanlısı.

  99. Yazan:durhat Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    ben sitede çok yorum yazan biri değilim fakat ezel karanın soruları baştan beri bana samimi gelmemişti.kimse cevap yazmıyor diye feryat figan etmesi şimdi daha iyi anlaşılıyor.meğerse amacı düzeyli bir tartışma değil,tartışmayı sabote etmekmiş.fakat gördüğüm kadarıyla bu provakasyon amacı boşa çıkmışa benziyor.yani kimseler bu oyuna gelmedi.bence tez elden bu tavrı terketmesinde fayda var çünkü debelendikçe batıyor ve kendini eleveriyor.benden tavsiye inatçı çocuklar gibi banane banane demek yerine biraz özeleştiri yapması onun da yararına olacak ve daha düzeyli bir tartışmaya fırsat vermiş olacaktır.benden söylemesi,dost acı söyler.

  100. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    dostum olduğunuzu bilmiyordum durhat bey sağolunuz önerileriniz için.

    ancak ben bir tavır içinde değilim, bana ne falan da demiyorum. demokrasi diyorum,insan hakkı diyorum, her türlü darbe ve diktaya karşı olunmalı diyorum. cevap olarak bana ergenekon yanlısı terörist, faşist deniyor. kim debeleniyor, kim batıyor bir daha düşünün bana kalırsa.

  101. Yazan:Ezel KARA Tarih: Mar 8, 2009 | Reply

    dostum olduğunuzu inanın bilmiyordum durhat bey sağolunuz önerileriniz için.

    ancak ben bir tavır içinde değilim, bana ne falan da demiyorum. demokrasi diyorum,insan hakkı diyorum, her türlü darbe ve diktaya karşı olunmalı diyorum. cevap olarak bana ergenekon yanlısı terörist, faşist deniyor. kim debeleniyor, kim batıyor bir daha düşünün bana kalırsa.

  1. 2 Trackback(s)

  2. Mar 30, 2009: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  3. Nis 15, 2009: Son 60 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin