RSS Feed for This Post

Yeryüzünün Lanetlileri ve Ramazan

Frantz Fanon’un “Yeryüzünün Lanetlileri” eseri sömürgecilerin ve sömürülenlerin durumlarını net bir biçimde ele alan, durum tahlili yapan ve hatta yöntem sunan bir eserdir.

  Eserlerin yayımlandığı dönem, zamanın ruhu açısından önemlidir. Fanon‘un düşünceleri yaşamsal tecrübelerinin ve dönemin bir sonucudur. Eserin, fikri tohumlarının atıldığı ve yayımlandığı dönem, beyazların siyahları sömürdüğü, köleleştirdiği bir dönemdir. Dönem, 1. ve 2. Dünya Savaşları sürecinde insanlığın insanlıktan çıktığı, faşizmin bir yöntem olarak taraftar bulduğu zamanlar sonrasında, sömürgecilerin düşünce ile bastırılamayacağı bir dönemdir. Tüm bunlar arasında Fanon, Batılı okullarda eğitim görmüş siyah bir adamdır ve siyah olmanın ağırlığını en derinlerde hissetmiş bir düşünürdür.

  Murat Belge’nin Radikal’e verdiği röportaj sonrasında Sırrı Süreyya Önder, Belge’ye “sömürge aydını” yakıştırmasında bulunmuştu, bu durumda haliyle Fanon‘a yakın kavramlar “Sömürge Aydını ve Yeryüzünün Lanetlileri” akla geliyor…

  Sırrı Süreyya Önder, Murat Belge’ye sömürge aydını derken, sanırım kendini komünist olarak tanımlamasına rağmen, BDP’yi eleştirmesinden, kendisine oy vermemesinden, Ak Partiyi yeterince eleştirmemesinden ve Belge’ye ait “önü ilikli siyaset-pijamalı siyaset” sözlerinden yola çıkıyordu. Ancak sorun şu ki, aynı Sırrı Süreyya Önder, aslında BDP’nin alasıyla bir “sömürge aydını” olma yolunda ilerlediğinin farkında değil.

  Türkiye Cumhuriyeti tarihine bakıldığında Kürtlere uygulanan şiddetin, zulmün, baskının failinin laik devlet ve laikliğin bekçisi ordu olduğu görülür. Müslüman dindarların, tek tipçi ideolojiye, Kürtlerin yaşadığı haksızlıklar karşısında, yer yer olması gerektiği gibi direniş göstermedikleri kabulümdür ancak Müslüman dindarlar hiçbir zaman ne ordunun ne de devletin “tek tipçi ideolojisinin” tarafı olmamıştır (Türkiye Hizbullah’ı Müslüman dindarları temsil etmez, bir devlet yapılanmasıdır) ve hatta hedefi olmuştur. Hedef olma durumu sonrasında ise ellerine silah almamış, laiklere ve ordunun darbeci neferlerine “oy kullanma” yöntemiyle cevap vermişlerdir.

  Bugün BDP’li Kürtler, kendilerini sömüren, asimile etmeye, asimile olmadıklarında yok etmeye odaklanan laik devleti hedef almak, eleştirmek yerine, Ak Parti’yi hedef alıyor. Müslüman dindar temelli bir parti(?) olan Ak Parti’yi hedef seçerken, kendilerini hedef seçenlerin yöntemini ve dilini kullanıyor. Celladına gülümsüyor. Bu “sömürge aydını olmak” değildir de nedir?

  Yeryüzünün Lanetlileri

  Rojin Canan Akın ve Funda Danışman’nın “Bildiğin gibi Değil” adlı kitabı insanın içini dağlayacak cinsten… Şu satırları “… Çocukluğumdan kafama yer etmiş en etkili fotoğraf abimle ilgili… Silah sesini duyduğumda, abimi öldürdüklerini bilmiyordum tabii. Batman’da günde 10-12 tane cinayet işlendiği zamanlardı. Abimin inmesiyle öldürülmesi üç dakika zaten. Bakkaldan fıstığını alıyor, sigarasını alıyor, hemen kapının önünde öldürülüyor. Ben ilk koşanlardandım. Abimin hırıltılı sesi hâlâ kulağımdadır. Henüz 21 yaşında olduğu için taze bıyık bırakmıştı. Hem şakaktan, hem enseden indirmişlerdi abimi. Kanın süzülüp bıyığın tam üzerinde duruşunu unutamıyorum. Çok da severdi bıyıklarını.” okuyunca insanın yüreği sızlıyor.

  PKK bir sonuç tur. Başlangıcı itibariyle yukarıda verdiğim örneklere binaen bir direniş örgütüdür. Ancak son dönem insan kaçırmasıyla ve sokak infazlarıyla resmen bir “mafyaya” dönüşmüştür. PKK hemen hemen Ramazan’ın her günü öldürüyor. Bu gençlerin yerden yatan cansız bedenleri yürek yakıyor. Birkaç ay sonra baba olacakken haince öldürülen bir gencin, anasının, babasının feryatları iç yakıyor…

  Yeryüzü Lanetlileri, Kürt demeden, Türk demeden can alıyor. Bugüne kadar siyaset yapma haklarını desteklediğim BDP ise savaşı bitirmenin gereğine dair adım atmaları gerekirken siyaset yapmıyor, silahlar konuşuyor.

  Frantz Fanon‘un tezini ortaya koyduğu dönemde bir siyahın seçilme ve düşünsel olarak kendini savunma hakkı yoktu. Belki bu nedenden Fanon “şiddeti” bir yöntem olarak savunuyordu. Ancak bugün seçilmiş olan, düşünsel olarak tepki verebilen bir konumda olan BDP, Meclis’e gitmiyor! PKK, sokak ortasında can alıyor! Tüm bunlar olurken, BDP, neredeyse kendi ideolojisini ve kendisine oy verenleri sömürenlerin safında!

  Yeryüzü lanetlileri can alıyorken, BDP’nin sömürge aydınları, Nuray Mert gibi isimlerin safında laik Türkiye Cumhuriyetinin kendilerine ettiklerine yutkunup, Müslüman dindarları ve Ak Parti’yi hedef alıyorken, laik sistemin, Müslüman dindarlara uyguladığı yöntemi görev edinirken hangi sıfata bürünüyor?

  Vaktiyle ülkedeki Kürtlerin gördüğü işkenceleri bilmezdik, dolayısı ile PKK’ya terörist deyip, noktayı koymak kolaydı ve dahi konuşamazdık ancak bugün 12 Eylül dönemi işkencelerinin ve bilmemenin ve dahi konuşamamanın zamanında değiliz. Tüm bunlara rağmen dönem sanki o dönemmiş gibi davranmak hem yanlış hem de çarpıtma, dahası kimseye bir faydası yok.

  Türkiye’de askerlik zorunlu, daha önce yazmıştım, vicdani retçilerimizden İnan Suver ve Enver Aydemir’in gördüğü işkence, maruz kaldığı zulüm ortada… Durum bu iken, PKK zorunlu olarak silah altına sürülen gariban askerin bu zorunlu halini görmüyor, masumları katlediyor. Durum bu iken PKK, kendilerine her tür şiddeti uygulayan tek tipçi ideolojinin “davranışsal”; BDP ise “sözel” yöntemlerini kullanıyor. Malum ideolojiyle aynı çizgide yürüyor.

  Yeryüzünün lanetlileri, Ramazan demeden can alıyor. Başbakan ise başlattığı “Açılımı” unutmuşçasına tehditler savuruyor. Elbet Başbakan’ın bu tehditvari, “Açılımın” aksine düşen açıklamalarının nedenlerinden biri PKK’nın “masum insanları” öldürmesi…

  Hiçbir hak, masumların canına kast ederek aranmaz. Diyarbekir’in bir köyünde gariban, sivil Kürtlere işkence edenler ile Ramazan günü sokak ortasında infaz yapan PKK arasında bir fark yok. İşkenceci ırkçılar nasıl zamanla yok oldularsa, olacaklarsa PKK da onlara dönüştüğü sürece aynı sondan kendini kurtaramayacak.

 Kendi tabanına hitap etme telaşından, BDP tabanına hitap etme gereğini askıya alan Ak Parti ve anlaşılabilir çıkışını tam biz zalim olarak tamamlayan PKK arasında kalmadan, tek tipçi ideolojiye öykünmeden, “yeryüzü lanetlisi” olmadan, hakkaniyetle Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı bu kıyıma “dur” diyecek kimse yok mudur Allah aşkına?

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin