RSS Feed for This Post

Bu pazartesi Vicdan: 1, Korku: 0

Büyük görmek için haritaya tıklayınız.

Trackback URL

  1. 44 Yorum

  2. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    dogu ve güney doguda (dersim disinda) %90’i asan bir sürü yer var, helâl olsun diyorum. Türkiye’nin hiç bir yerinde bu kadar kuvvetli EVET denmemis galiba.

    ikinci olarak HAYIRCI(?) illerde, meselâ Artvin, Denizli, Usak, Balikesir, Hatay gibi yerlerde %51 – %49 gibi “denge” noktalarinda geziyor.

    Evet, PKK’nin döktügü kani oya çevirmek isteyen vampirlerin isi zorlasacak gelecek seçimlerde.

  3. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    Bence referandumun en güzel sonucu buydu. Onca baskıya rağmen kürtler demokrasiye sahip çıktılar.

    Pkk’nın baskısı neticesinde kürtlerin zorunlu olarak boykot edeceğini söyleyen. “Kürtleri demokrasiyi içselleştirememekle suçlayan” aklı evvel yorumcularımızı bu başlık altına yeniden bekliyorum.

  4. Yazan:Kamer Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    Kılıçtaroğlu oy bile kullanmamış… Meydan meydan gezerken, milleten kapı kapı hayır dilenirken kendini unutmuş, ne komedi ama. Kocaman bir fiyasko, tatilini kesip uçakla hayır demeye giden seçmenlere haksızlık olmuyor mu bu! Madem oy dahi kullanmayacaksın ne diye bu kadar yaygara yaparsınız, anlamak güç.

  5. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    Rehavete dusulmemeli.

    Sinsi entrikalarda ‘uzmanlaşmış’ bir çete her fırsatta saldırmaya devam edecek.

    Halen 16 milyon insanı aldatmayı beceriyorlar.

    Yapılacak çok iş var.

  6. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    seçim evet’li sonuç hayırlı oldu.kılıçdaroğlu oy kullanamamış galiba.osmaniye’de bahçeli kaybetmiş.chp ve mhp için büyük hezimet.kadının biri çıkmış tv’ye chp %40’a yükselmiş diyor.bunlarda bu kafa olduğu sürece,tayyip daha çok başbakanlık yapar.

    neyse,vatana millete hayırlı olsun.

  7. Yazan:cb Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    ‎” Aydın olmak için önce insan olmak lazım. İnsan mukaddesi olandır. İnsan hırlaşmaz, konuşur, maruz kalmaz, seçer” cemil meriç

    işte bu kadar, her şey daha yeni başlıyor, çok iyi bir adım. harika bir başlık.

  8. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    Mehmet Bey,

    Güneydoğu’daki oy oranlarını evet-hayır diye değil, evet-boykot diye kıyaslayın. Katılım oranları Hürriyet’te geçmiş yılların katılım oranlarıyla kıyaslanarak verilmiş.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/15765073.asp?gid=373

    BDP’nin bazı illerde pozisyonunu korurken bazı illerden silindiği görülüyor bence.

    Eğer bu referandum sonuçları gelecek genel seçimde sandığa da yansırsa, muhtemelen BDP ile birlikte MHP de hezimete uğrayanlar listesinde yer alacak. Demek ki etnik temele dayalı siyaset artık çok da kabul görmüyor, bu iyi bir şey kanımca.

    Cengiz Bey,

    Hayır oyu verenleri aldatılmış görmenizi anlayamıyorum. Ben kendimi aldatılmış görmüyorum, neye Hayır dediğimi bilerek verdim oyumu.Tabii Başbakan’ın “boy değil soy önemlidir” tadındaki çıkışları mı daha kötü, muhalefetin altın musluk dedikodusundan medet umması mı daha kötü derseniz, al birini vur ötekine derim. Bir aldatma çabası vardı, o kesin. Ama kim aldatıyor derseniz, yine al birini vur ötekine derim.

    Belki de bana aptal muamelesi yapıldığı için referandumu boykot etmeliydim, ama o seçenek de farklı bir anlama sahipti malesef.

    Ne diyelim, Türkiye için hayırlı olsun. Tek diyeceğim, bize aldatılmış muamelesi yapacağınıza dediğimize bir kulak verin. İnanın hükümetin tavrındaki tutarsızlıklar bir değil, iki değil. İşin acı yanı muhalefetin tutarsızlıkta iktidara fark atıyor olması. İşleri güçleri kıvırmak olmuş… Şimdi de televizyonda oyunu neden veremediğini kıvırıyor. Yazık, gerçekten yazık…

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  9. Yazan:MY Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    Atilim Bey Selam,

    Türkiye için hayirli olsun demissiniz, aynen katiliyorum. Vuku bulanda hayir vardir 🙂

    Güneydoğu’daki oy oranlarını evet-hayır diye değil, evet-boykot diye kıyaslayın.(AA)

    Bu kisim bence yanlis. Boykota katilanlar enayiliklerine doymasin.

    Fransiz vatandasligina geçtigimden beri her seçime katildim. Belediye olsun, cumhurbaskanligi oldun her fikrimi sorduklarinda söyledim. Fransa’nin yani yasadigim sehrin veya ülkenin yönetimine katilma firsati elime geçmis, kaçirir miyim? Okuldaki veli toplantilarini da esim hiç kaçirmaz. BOYKOT APTALLIKTIR BiR SEçENEK DEGiLDiR!

    Kendini adam yerine koymayani kimse adam yerine koymaz. Ölüm tehdidi vb yüzünden boykota mecbur kalanlar müstesna, ötekiler TAM ENAYi!

    Akil sahibi insanlar bir konuda karar veremiyorsa vakit ayirip birbirini ikna ederler. Delil toplar, uzman getirirler. Olmadi oylama yapilir.

    Aptal insanlar silahlari çeker, taslarla, sopalarla birbirlerine vurur. Galip gelenin dedigi olur. ORTAK KARAR VERMENiN 80 tane yolu yok: ya insanca ya da hayvanca.

    Demokrasi nispeten modern bir kavram olsa da uzun ömürlü bütün imparatorluklarin asirlarca ayakta durmasini saglayan sey istisare kültürüdür. Osmanli’da divan vardi. Bir çok kurum vardi, bugünkü STKlar gibi kuyumcu, pamukçu vb meslek gruplarinin temsilcileri vezirlere hatta sultana gidip konusabiliyorlardi.

    Kisaca HAYIR diyen de EVET diyen de saygi hak ediyor. Ama BOYKOT eden bence ya aptaldir ya da çözümü ancak namlunun ucunda gören siddet yanlisi irkçi tiplerdir.

    Bu siteyi açtigimizdan beri karsimiza çikan hukuk ve demokrasi düsmanlarinin her seçimde “boykot ille boykot” diye bagirmasi, irkçi Türklerin ve irkçi Kürtlerin aptalca konusmalari da bu konudaki fikrimi kuvvetlendiriyor.

    bize aldatılmış muamelesi yapacağınıza dediğimize bir kulak verin. İnanın hükümetin tavrındaki tutarsızlıklar bir değil, iki değil. İşin acı yanı muhalefetin tutarsızlıkta iktidara fark atıyor olması. İşleri güçleri kıvırmak olmuş(AA)

    Burada da yaniliyorsunuz. AKP’yi sevdigi için “EVET” diyenler gibi yaniliyorsunuz. Bu bir hükümet seçimi ya da güven oylamasi degildi. Muhalefet seçmenlerini ALDATTI bu konuda. Güvenoylamasi gibi kampanya yapti.

    sizi bilmiyorum ama “HAYIR” diyenlerin bir kismi gerçekten ALDATILDI. Neden?

    Muhalefetin kampanya vaadlerinden bunlari hatirliyorum:
    1) Evet çikarsa Turkiye bölünür,
    2) Evet çikarsa pancar fiatlarina ne faydasi var?
    3) Evet çikarsa emekli maaslari yükselmez.

    Sanki “HAYIR” çiksaydi erken seçime gidilecekti gibi bir hava estirdi bu düdük makarnalari. PKK’nin adam öldürmesinden medet uman bu les kargalarini klavuz edinmek? Evet… Bence ALDANMAKTI.

    Muhalefet neden böyle yapti? Aptal olduklari için Stratejik hata yaptilar. Marketing hatasi. Siz çok kaliteli et aldiginiz bir kasap dükkanina girseniz ve o gün size ithal deri ceket teklif etse alir misiniz? Fiat iyi olsa bile yürümez bu is. Bunun için büyük firmalar yeni markalar olusturur. Apayri reklam kampanyalari yapar. Biz saniriz ayri firmalar yarisiyor.

    Marketing hatasi yapti muhalefet. ilk degil. Son da olmaz. Bu gidisle AKP 100 yil daha iktidar olur, ölmezsek “ben demistim” derim size 🙂

  10. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Atılım Bey,

    16 milyonun toptan aldanmış olduğunu söylemek belki bir abartı ama, bu rakamın çoğunluğu için bence “aldanmışlık” uygun bir söz.

    Şimdi burada iki farklı anayasa olsaydı ve ikisinden biri seçilmiş olsaydı bunu diyemezdik.

    Çünkü bu bir “tercih” olurdu.

    Oysa ortada tek bir şey var.

    Bunu kabul ya da reddedenlerin ikisi birden haklı olamaz.

    Bir tarafın ‘aldanmış’ olduğu kesin.

    Dilerseniz buna ‘yanılmış’ da diyebiliriz.

    Ve benim “evet” diyenleri haklı/doğru bulmam, “hayır” diyenleri haksız/yanlış bulmamı mantıken zorunlu kılar.

    Ve dilerdim ki -en azından- kendileri yanlış karar vermiş olsunlar.

    Oysa konu biraz teknik olduğundan çoğunluk baştakiler ne derse ona inandı, onu yaptı.

    “Hayır” denilmesi için yürütülen karalama kampanyası bence gün gibi ortada.

    Asıl gerekçe yerine bir sürü şey uyduruldu.

    “Evetçiler” bu konuda bence çok daha samimi idiler, nisbeten tabi.

    Aldatmak, inanmadığınız bir şeye insanları inandırmaya çalışmak demek.

    “Hayır” cephesinde bundan başka bir şey görmedim.

    İstisnalar kaide dışı malum.

  11. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Mehmet Bey,

    Boykot demenin insanların zekasıyla olan ilişkisini bilemem. Burada yaptıkları, kendi taleplerini öyle ya da böyle referanduma, ve dolayısıyla gündeme taşımaktı.

    BDP’nin dile getirdiği taleplerin Kürt halkının tamam tarafından öncelikli görülmediği ortaya çıktı. Ancak yine de hatırı sayılır bir grup insan, kendilerini zaten bu oyunun dışında bırakıldıklarını ve sözlerinin bir kıymeti olmadığını düşündükleri için boykot kararı verdiler.

    Yani sizin tarif ettiğiniz şekliyle ortak kararlara normalde de katılmayan yüzde otuz civarında bir gruba diyecek bir şeyim yok, fakat Diyarbakır’da (üstelik sivil toplum kuruluşları Evet diyor diye kampanya yapılmasına rağmen) katılım yüzde otuz çıkıyorsa, bunun ne anlama geldiğini bir kere daha düşünmek lazım.

    Muhalefetin basiretsizliği konusunda söyleyecek sözüm yok bu defa savunulacak yanları kalmadı. Neden Hayır denilmesi gerektiğini anlatmak yerine insanlara en çok aptal muamelesi yapanlar onlardı. Tabii hükümetin de savunulacak tarafı yok. Bu bir güven oylaması değil, ama bu referandum boyunca gösterdikleri tavırların güvenimi sarsmasına da engel değil. Emin olun önümüzdeki günlerde genel seçimlere gidilirken burada bu konularda daha çok yazışacağız, ve ben her fırsatta bu kampanyadaki her eğriliklerini ortaya dökeceğim.

    Gerçi döksem ne fayda, karşısında doğru alternatif mi var? Bu gidişle genel seçimde benim de oyum Ak Parti’ye:)

    Cengiz Bey,

    Ortada bir mantık hatası var: Zaten iki anayasa mevcut: Eski metin ve yeni metin. Bir grup insan eski metnin daha doğru olduğu yönünde karar verdi, yani bir tercih yaptı, ve Hayır dedi. Tabii ki sizin Evet demeniz Hayır diyenleri haksız bulmanızı zorunlu kılar. Yalnız, haksız bulmakla kandırılmış bulmak arasında bir ince fark var.

    Şuna dikkat çekmek istiyorum: 12 Eylül ile hesaplaşacağız derken hala 12 Eylül’ün dilini kullanıyoruz. Hala kendi savunduğumuz değerlerin aksi değerlerde ısrar eden insanları kandırılmış sayıyoruz, aptal sayıyoruz, cahil sayıyoruz. Emin olun “Türkiye’de aptal oranı yüzde doksandan 58’e düşmüş” diye sevineni de bulabilirsiniz. Yoksa karşı çıktığınızdan bir farkınız, neden karşısınız?

    Ve konunun teknik olması iki tarafı keskin bir kılıç: Hayır diyenler anlamadıysa, sizce Evet diyenlerin ne kadarı anladı teknik konuları?

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  12. Yazan:bsm Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Cemile hanıma katılıyorum çok harika bir başlık olmuş.Öncelikle ülkemize hayırlı olsun.

    Bence güzel bir başlangıç.Ülkemiz demokratikleşme sürecinde çok önemli bir eşiği aşmış oldu.Dilerim bu olumlu sonuç heba edilmeksizin en iyi şekilde değerlendirilir.Zira asıl etap bundan sonra başlayacak.Kısacası bu fırsatın,Türkiyenin mevcut koşulları ve dinamikleri dikkate alınarak sürecin doğru yönetilmesi elzemdir.

    Sürecin doğru yönetilmesindeki kasıt elbette Cengiz beyin de ifade ettiği gibi rehavete kapılmamayı gerektirir.Yani umut verici bir tablo var ama her şey bitmiş değildir.Kampanyalar çok medeni bir ortamda geçmedi bu bir gerçek.Gerek siyasilerin hoş olmayan üslubu gerekse muhalefet cephesindeki kandırmaya yönelik kara propaganda ders çıkarılması gereken önemli hususlardan.Geriye dönüp bunun üzerinden tartışmayı çok da gerekli bulmuyorum ama aynı tuzaklara düşmekten de imtina etmek gerekir.Bu bağlamda “hayır”dan yana tercih belirleyenleri “kandırılmış”olarak nitelemek çok da isabetli bir değerlendirme olmayabilir.Zira hayır,evet ya da boykot şeklinde olsun her türlü tercih ve seçim sonuçta demokratik bir haktır ve saygı duyulmalıdır.Farklı seçenekler sunulduğuna göre elbette farklı tercihlerin olması da doğaldır.Belki oluşan tablo üzerinden biraz daha düşünülebilir.Özellikle iktidar partisinin,her koşulda sadece hayır diyenlerin neden bu denli katı bir tutumla hayır dediklerine artık kulak vermesi gerekir diye düşünüyorum.Kısacası ne yaptılar da böyle katı bir hayırla karşılaştıklarını sorgulamaları gerekir.
    Evete alternatif boykot ya da özelinde Kürtlerin tercihine değinecek olursak,bence sanıldığından çok daha derin soru işaretleri vardır.Zaten bu yorumu özellikle konunun bu boyutuna kendimce katkı koyma amacıyla yazdım.Diyeceğim o ki boykotun anlaşılır bir yanı yoktur…Şu şu nedenden ötürü evet ya da tersi hayır demek varken boykot bir anlam ifade etmeyebilir.Yine de mantıksal olarak boykotta karar kılınması durumunda bunun halkın iradesiyle oluşması daha tutarlı olurdu.Ancak bu boykotun hangi şartlar altında gerçekşeştiğini de yerli yerine oturtmak gerekir.
    Birincisi,boykot Kürt halkının veya bir başka tanımla bölge halkının iradesiyle gerçekleşmiş bir eylem değildir bunun altını çizmekte yarar var.Dolayısıyla Kürtler üzerindeki-sözde kendi temsilcileri pozisyonundaki güçler tarafından- diktacı anlayışı ıskalamak oldukça yanıltıcı.Oradaki korku atmosferi,sindirme çabaları,halkın ipotek altına alınan iradesi hesaba katıldığında boykotun gönüllük temelinde değil zoraki olduğu anlaşılacaktır.En nihayetinde tüm tehditlere rağmen halk sandık başına gidebilmiştir.Gönül isterdi ki katılım çok daha geniş kapsamlı olsun ne var ki sivil haydut kılığındaki eşkiyalar bu katılımcığı engellemişlerdir.Ha,Kürt halkı özelinde şayet anayasada öngörülen değişikliklerin artı ve eksileri üzerinden bir sonuç değerlendirilmesi yapılabilir.Ki,burada da boykota rağmen demoratik haklarına sahip çıkan Kürtlerin yüzde yüze yakın kısmı evet yönünde tercih belirlemiştir.Bu da gösteriyor ki eğer boykot gibi bir bariyerle önleri kesilmeseydi Kürtlerin tamamı evetten yana tercihlerini kullanacaklardı.Zira doğal olanı da buydu ve aksi eşyayanın tabiatına aykırı olurdu.
    İşte bu gerçeğin bilincinde olan BDP ve diğer uzantıları olan PKK,işi şansa bırakmayarak önceden “tebirlerini”almış oldular.Zira kankaları ETÖ ve diğer statukocular gibi hayırdan yanaydılar ama Kürt seçmenin sandıkta evet diyebileciğini pekala bilincindeydiler.Bu nedenle baştan bu sürprizi bertaraf ederek halkın sandığa gitmesini engelleme yolunu seçtiler.Olayın iç yüzü budur.
    Dolayısıyla Kürt halkının demokratik hak ve iradesini gaspeden sözde temsilcilerin bu sonuçtan çıkaracakları çok önemli dersler var…Gündelik siyasi çıkarlar uğruna şer güçlerinin değirmenine su taşıyarak belki tarihlerinde en büyük hatasını yaptılar.Tabii cevaplarını da en iyi şekilde almış oldular.Gerçi sonucu, boykota “başarıyla”uyulduğundan/ uygulandığından övünçle dem vurarak bir zafer payesi çıkardılar ama tekelci anlayışlarına tarihin en büyük tokadını yemiş oldular.
    Dolayısıyla bu refarandum sonucu Kürtler açısından bir dönüm noktasıdır.Artık siyasi despotizm Kürtler açısından da bir kırılma noktasına gelmiştir.Oylama öncesi bölgede STK’larda ciddi bir itirazla başlanan süreç sandığa yansımıştır.Ve bu da gösteriyor ki Kürtleri temsil iddiasında olan otoriter siyasi güç çatlamaya başlamıştır.
    Sonuç olarak belki çok iyimser bir tahlil olacak ama bu refarandumun görünür en büyük artısı Kürtlerin artık demokratik haklarına sahip çıkmalarında iyi sınav verdikleridir.Onlar kadar Türkler’de vesayate,dikta rejimine ilk kez yüksek sesle itiraz etmişlerdir.Kısacası hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak.Hem Türkiyenin bir hukuk devleti olması hem de Kürtlerin demokrasi anlamında rüşdünü ıspat etmesi açısından bir dönüm noktası oldu.Egemen güçler,karanlık odaklar,oligarklar…artık istedikleri gibi at koşturamayacak…13 Eylül bu toplumsal kırılmanın miladı olacak.Hepimize tekrar hayırlı olsun.

  13. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Atılım bey selamlar,

    Yani sizin tarif ettiğiniz şekliyle ortak kararlara normalde de katılmayan yüzde otuz civarında bir gruba diyecek bir şeyim yok, fakat Diyarbakır’da (üstelik sivil toplum kuruluşları Evet diyor diye kampanya yapılmasına rağmen) katılım yüzde otuz çıkıyorsa, bunun ne anlama geldiğini bir kere daha düşünmek lazım.

    Bu bardağın boş tarafı ve ne yazık ki gerçek. Ancak şöyle de bir durum var onca tehdit ve yıldırma uğraşına rağmen katılımın yüzde otuz çıkması çok güzel bir şey.

    Bu boykot tam olarak demokratik bir tepkide değil PKK boykotu otokratik bir biçimde idare ediyor. Bazı yakın dostlarımızı türbanlı oldukları için oy kullanacakları yere sokmadılar. Birinin dükkanına molotof attılar. Ailelerini öldürmekle tehdit ettiler. Poliste olanları izledi.

    Bu şartlar altında vicdanının sesini dinleyen insanlar için güzel bir oran bile denebilir

  14. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Atılım Bey,

    Bir sorun yaşıyorken, önümüzde birbirini dışlamayan iki çözüm önerisi varsa, bunlardan her ikisinin de soruna çözüm getirmesi muhtemeldir. Taraflardan yalnızca birinin haklı olması gerekmez.

    Oysa çözüm önerisi tek ise, varolan durumun bir sorun olduğu otuz yıllık bir deneyime dayanılarak öne sürülüyor ve hatta iki tarafca da kabul ediliyorsa, bu her iki tarafın da haklı olma ihtimali yok.

    Öne sürülen öneri ya çözümdür, ya değildir.

    Çözüm önerisini reddetmenin, önceki durumu seçmek anlamına geldiği düşüncenize katılamıyorum.

    Bence bir şeyi reddetmek “olagelen durumu seçmek” şeklinde nitelendirilemez, o durumda kalma sonucunu verse de.

    Önümüze gelen bir yemeği yemediğimizde aç kalırız ama bu nadiren açlığı seçmekten dolayıdır.

    İlacı zehir görüp içmeyebilirim ama buna “hastalığı seçmek” diyemem herhalde.

    ..

    Çözüm önerisi alanıp pullanıyorsa da, öte yandan sürekli karalanıyorsa da, burada yapılan işin adı aldatma olur.

    Ama sanırım burada iki “aldanma”yı birbirine karıştırdık.

    İlki yanılma ve haksız çıkma anlamında.

    İkincisi ise yanlış bilgilendirme yoluyla yönlendirilme anlamında.

    Ben buradaki ilk yorumumda ikinci anlamı ile kullanmıştım.

    Diğer anlam sonradan araya girip karmaşaya yol açtı galiba. 🙂

  15. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Zira hayır,evet ya da boykot şeklinde olsun her türlü tercih ve seçim sonuçta demokratik bir haktır ve saygı duyulmalıdır.

    Bizden farklı oy kullanmış bir şahısa “sen aldanmışsın” demek bence de doğru değil.

    Ancak “genel ifadeler” ile eleştiriyi her zaman yapıyoruz ve yapmalıyız.

    Diğer türlü, -yasal olsa da- yanlış yoldan gittiklerine inandığımız kişilere yardım edemeyiz.

    Bence insana -yapmacık değil- gerçek saygının gereği de bu.

    Bu onları “hafife almak” olarak görülmemeli.

    Ancak demokrasi bir şiir dinletisi de değil.

    Şiiri beğenen çıkar, beğenmeyen çıkar, birşey denmez.

    Ancak ülke insanı için ölüm-kalım niteliği taşıyan konularda ciddi bilgi ve bilinç eksikleri gözlemleyenlerin “dost acı söyler”e uygun uyarıları da mutlaka gerekli.

    Sistematik bir aldatma mekanizması sürekli işliyor, bu açık.

    Kırıcı olmayan açıksözlülüğe çok ihtiyaç var.

  16. Yazan:MY Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Yaw Gandi Kemal oy bile kullanMAmis, ne kelle adam yahu! Millete gaz ver, sonra “nassa kazanamaycaz” diye evde oturup TV seyret. Tam CHP kafasi. Yoksa boykot mu etti kendi çapinda? :))

    Yaw bugüne kadar CHP’ye oy verip de akli basinda olan insanlar ayri bir kursa artik? Bikmadiniz mi yahu Deniz Baykal’in ardindan Gandi Kemal. Simdi referandumda rezil oldu diye buna da bir kamera sakasi yaparlar, indirirler koltuktan. Gelecek lider kim? Osman Pamukoglu mu? Parti sembolünü de gamali haç olarak degistirler artik :((

  17. Yazan:"HAYIR" diyen vicdan ve akil sahibi insanlar pisman olma haklarini kullanabilirler. Neden? Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Yargı, gelişmiş ülkelerdeki demokratik standartlara kavuştu. HSYK’nın üye sayısı 7’den 22’ye çıkarıldı. Üyeler sadece Yargıtay ve Danıştay’dan seçilmeyecek. Böylece yaklaşık 15 bin hakim ve savcıdan oluşan birinci derece mahkemelerde (taşrada) görev yapan yargı mensupları da seçimlerde söz sahibi olacak. Bunun yanı sıra meslekten atılan hâkim ve savcılara da yargı yolu açıldı. YAŞ kararlarında olduğu gibi HSYK’nın kararları da yargı denetimine açıldı. Eski Şemdinli Savcısı Ferhat Sarıkaya örneğinde olduğu gibi HSYK’nın meslekten attığı yargı mensupları hak aramak için mahkemeye başvurabilecek. Bir diğer değişikliğe göre, artık partiler kapatılsa bile milletvekilliği düşmeyecek. Anayasa Mahkemesi’nin yapısı değiştiği için kapatma kararları eskisi kadar kolay alınmayacak. Halkın verdiği yetkiyi ancak halk alabilecek.

  18. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Bıkmadan usanmadan Ramazan ayı ve bayram boyunca “hayır”lı espriler yapan arkadaşlarıma büyük geçmiş olsun, hayırlısı olsun diyorum. Umarım hayatın gerçeklerinin sanal dünyadan farklı olduğunu anlamışsınızdır.
    Sizlere bir bardak soğuk suyun ardından şu rehberi öneriyorum:
    http://www.derindusunce.org/2009/11/14/kemalistler-icin-turkiye%E2%80%99den-kacis-rehberi/

  19. Yazan:beytullah emrah Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    BOYKOT APTALLIKTIR BiR SEçENEK DEGiLDiR!

    iyi o zaman, bu referandum da aptallığımızı tescilledi demek ki…

    bilmiyorum ama “evet”çi kardeşlerimizin bu referandum sürecinde “boykot” yada “hayır” diyenlere gösterdiği yaklaşım, sergilediği tavırlar ve kullandıkları üslup beni çok rahatsız etmişti. dün itibariyle bitmiştir, biraz rahatlarız artık diyordum ama bitmeyecek demek ki. bu hal, tavandan mı tabana yansıyor yoksa tavandakiler “taban bundan anlar” deyip de mi konuşuyor, merak ediyorum.

    güneydoğu’da bu kadar aptal varken, başbakan erdoğan da kürt sorununu çözmek için iç anadolu ve karadeniz’deki akıllıları küstürmeye hiç kalmasın o zaman. değmez nasılsa…

    boykot saflarındakilerin aptallığı sonucu değiştirmedi, umarım evetçi dostlarımızın akıllılığı ileride kimseyi utandırmaz.

  20. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Çok güzel bir sonuç çıktı. Elif Çakır’ın Cumartesi (11.09.2010) günkü yazısındaki şu cümleler her şeyi özetliyor:

    Mesele şu arkadaşlar: Kâğıt üzerinde cumhuriyet kurulmuştu ama Osmanlı yıkılmamıştı. Şimdi cumhuriyet kuruluyor. İkincisi filan değil, düpedüz birincisi. Kemal Tahir’in muştuladığı. Haydi hayırlı olsun. Cumhuriyetini seven “evet” desin.

    Türkiye gerçekten birinci sınıf bir hukuk devleti ve gerçek milli egemenliğe dayalı bir cumhuriyet olacak, diye ümit ediyorum.

    Hayır diyenler de birkaç sene sonra, bu reformdan memnun kalacaklar ve iyi ki böyle olmuş diyeceklerdir, diye umuyorum. Eğer bu memnuniyet sağlanmazsa, bir yerlerde bir hata var demektir.

    Hayır diyenlerin hepsini otoriter, baskıcı, kemalist insanlar olarak görmemek lazım. Türk halkı olarak hepimiz aldatıldık. Belki en çok aldatılanlar da aslında kemalizmin takipçilerinin ta kendileri oldu.

  21. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Ha bir de CHP oyunu %42’ye çıkardı diye seviniyor. Durum öyle değil. %23 oy kullanmadı, bunu çıkartırsan geriye %77 kalıyor. Onu da 0,42 ile çarparsan sonuç: %32’dir. MHP ve DP desteğiyle… Artan bir oran söz konusu değil. Milleti aldatmasınlar.

  22. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Ekrem Bey,

    Önceki oy oranları da sadece oy kullananlara göre hesaplanıyor. 2002 seçimlerinden sonra sizin yaptığınıza benzer bir hesapla Ak Parti halkın yüzde yirmibeşini temsil ediyor demişlerdi.

    Yani MHP ve DP desteğiyle oy oranı gerçekten yüzde 42, ama CHP’nin oyu yüzde 30’un üzerine çıkmamıştır bence. Umulur ki akılları başlarına gelir…

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  23. Yazan:Blogcular Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Kemalistler:0 Demokrasi:1

  24. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Atılım bey,

    Partilerin oy oranlarını artırıp artırmadıklarını objektif bir şekilde değerlendirebilmeleri için katılım üzerinden hesap yapmaları gerekiyor. Yoksa AKP’nin de oy oranını SP ve BBP’nin cüzi oy oranını çıkartıp epey bir artırmış olduğunu söyleriz ki bu doğru değil.
    CHP’nin oy oranı artışı seçmen yaşına gelen ve Kemalizm ile büyüttükleri ve feysbuka saldıkları çocuklarının eklenmesi ve vadesini dolduran Cumhuriyet okuru nine ve dedelerimizin eksilmesi dışında bir etmene dayanmıyor. Tabi bir gün seçim “I bet I can find 1.000.000 CHP supporters- hurray for Ataturk’s party !” filan gibi bir ortamla yapılırsa oy oranlarını arttırmaları kaçınılmaz. Bence CHP’nin ana problemi bu Kürtleri, Anadolu halkını feyse sokamamaları, yoksa çok başarılı olacaklar eminim.
    Kılıçdaroğlu efsanesi de sona ermişe benziyor, hele son oy kullanamama rezaletinden sonra karizma epey çizildi. Bakalım sevenleri aynı kurtarıcı Mesih rolünü aynı şevkle koruyabilecek mi? Bence bu işi artık rol yapmayı daha iyi bilen karizmatik tiplere vermeleri lazım. Berhan Şimşek gibi, Süheyl Batum gibi… Kılıçdaroğlundan hiçbir şey olmaz.

  25. Yazan:milleplateaux Tarih: Eyl 13, 2010 | Reply

    Bu kadar mahalle baskısı ve propogandaya rağmen “hayır” ile “evet” arasındaki makasın açık olması beni çok şaşırttı. Kendi çevremde azımsanamayacak sayıda kişi biliyorum “evet” vereceklerini söyledikten sonra akrabalarının, iş ve arkadaş çevrelerinin yoğun sözlü saldırı ve baskısı ile “hayır” oyu attı, belki de evet oyu atıp bize hayır oyu attık demişlerdir. Dün akşam biri ile beraberdim, arkadaşları saatlerce “sen evet atmışssındır da bize hayır attım diyorsundur bak gör vicdanın rahat mı şimdi” falan diye sürekli rahatsız ettiler.

    Bu 16 milyon hayırcının içinde kemikleşmiş şekilde endoktrinasyona uğramış önemli bir nüfus olabilir ve bu kesim genelde AKP ve ona oy verenleri ayak, kendilerini baş gördüklerinden sadece AKP karşıtlığı ile harekete geçiyor olabilir. Ama önemli miktarda insan da aslında sosyal aidiyetten o kesimin içinde. Aslında AKP’nin içindeki sert türkçü, sert islamcı tortular, başbakanın sert çıkışları bu kişileri o 16 milyon içinde tutuyor. Fakat karşısındaki cephenin çıkışları o kadar kontrolsüz, öfkeli ve vicdansız ki (sezen aksuya yapılanlar, evet diyeceklerini belirttikleri için kendilerine yapılanlar, insanlara düşüncesizce takılan cahil, aptal sıfatları, vs ..) her seçimde kitleden daha çok insanı koparıyor.

  26. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    @milleplateaux:

    Fakat karşısındaki cephenin çıkışları o kadar kontrolsüz, öfkeli ve vicdansız ki her seçimde kitleden daha çok insanı koparıyor.

    Bence de CHP cephesinin en önemli başarısızlık nedeni bu. Aslında CHP’liler görece olarak daha eğitimli insanlar oldukları halde, o kadar baskı yapıyorlar ve kontrolsüz bir öfke içindeler ki, kendilerine yakın olabilecek insanları bile kendilerinden uzaklaştırıyorlar.

    Bu yüzden, CHP’nin Türkiye’de iktidar olmasına hiç ihtimal vermiyorum. Varsayalım ki, bir başarı yakalasın CHP, ötekine karşı olan aşırı öfkeleri, bu sefer kendi içindeki ötekilere karşı yönelecek ve iç kırılmalardan dolayı, yine başarısız kalacaktır.

  27. Yazan:sq Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Doğu’da katılım oranının %6 olduğu şehirler varken ve %42 oranında hayır çıktıysa toplumsal mutabakattan nasıl bahsedebiliriz? Demokrasi rakamların diktası değil, uzlaşma rejimidir.

    Türkiye açıkça üçe bölünmüş durumda, o darbeci, bu gerici o PKK’lıyla olmuyor ve olmayacak bu işler. Açıkcası bu tablodan hiç mutlu değilim.
    Çünkü birbirinden ayrı üç tane ada oluşuyor.

    AKP, bir kesimin yaşam tarzıyla fazla uğraştığı için, Batı sahillerine inemiyor. Sahiller ve büyük şehirler, İç Anadoluya iyice yabancılaşıyor, Kürt nüfusun yoğun olduğu Doğu ise toptan ayrışıyor bu haritada. Sonumuz hayır olsun ne diyeyim.

  28. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Toplumsal mutabakat herkesin aynı fikre sahip olması değil. Ancak diktatörlüklerde herkes aynı fikirde olur.
    Doğu boykotu anlamlıdır. Kürt halkı devlete güvenmiyor. AKP de, milliyetçi söylemleriyle ve Kürt açılımında frene basarak bu güvensizliği pekiştirdi. Ama Kürt halkının uzlaştığı bir konu var ki, bu da son 4 seçimde görüldüğü üzere “CHP ve MHP’nin doğuda söyleyecek hiçbir sözü olmadığına inanmasıdır”.
    Eğer Türkiye bölünüyor diye üzülüyorsak Kürt halkının taleplerine kulak kabartmamız gerekir.
    Sahil kentlerimize gelince; ne yazık ki burada işler pek makul yürümüyor. AKP’ye ve Erdoğan’a karşı bir nefret var. Ve bunun gerekçesi adamın muhafazakar ve eşinin başörtülü olması. Bir İran olacağız, mini etekleri çıkartıp burkaya gireceğiz endişesi üzerinden süregelen bir düşmanlık bu. Erdoğan ağzıyla kuş tutsa bu insanları razı edemez. Bir uzlaşıdan söz edilecekse bu insanların bazı şeyleri hazmetmeye başlamaları gerekiyor. Hazmetmeyeceklerse de bence ayrılmalarında hiçbir mahzur yok. Ömrümün yarısını yiyip bitirdiler, bari kalan kısmında kafa huzurumuz olsun.

  29. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    @Ekrem Senai:

    Erdoğan ağzıyla kuş tutsa bu insanları razı edemez. Bir uzlaşıdan söz edilecekse bu insanların bazı şeyleri hazmetmeye başlamaları gerekiyor.

    Yanlış hatırlamıyorsam, Bertrand Russell, demokratik sistemle ilgili şu manada bir eleştiri yapıyordu:

    Demokrasi, özü gereği, insanları kutuplaştırmayı gerektirir. Çünkü demokratik sistemde, seçmenleri kendi tarafınıza seçmeniz gerekir. İnsanları kendi tarafınıza çekmek içinse iki yol bulunur:

    – Rasyonel, barışçı yol
    – İrrasyonel, öfke ve düşmanlığa dayalı yol

    Rasyonel ve barışçı bir söylemle, insanlara fikirlerinizi açıklayabilirsiniz. Belirli bir sonuç alabilirsiniz; ancak öfke ve düşmanlık insanların çok daha fazla desteğini anlamınızı sağlar. Çünkü öfke ve düşmanlık, insanın nefsani duygularına (benim yorumum) daha çekici gelir. Bu yüzden, siyasette başarılı olmak için, öfke ve düşmanlığı kullanarak, taraftarlar kazanmak çok daha sağlam bir yöntemdir. Bu yüzden, bu işin içindeki siyasetçiler, doğal olarak öfke ve düşmanlığa dayalı söylemleri kullanmaya meylederler.

    Bana bu açıklama mantıklı görünüyor. CHP’yle aynı seviyede olmasa da, ne yazık ki, AKP’nin de söylemlerinde ötekileştirici mesajlar bulunuyor. Daha önce burada da bahsedilen bir mesele vardı: Hepimiz kemalizmin terbiyesinden geçtik. Ne kadar kemalizmi eleştirsek de, kemalizmin veya başka bir deyişle otoriter, üstenci, ötekileştirici üslubun etkisi altındayız.

    Belli kesimlerdeki aşırı AKP düşmanı, komplocu zihniyetten çok rahatsız oluyorum. Bunlardaki düşmancılığın, büyük oranda kendi iç psikososyal durumlarından kaynaklandığını düşünüyorum. Ancak yine de burada, akl-ı selime daha yakın duran AKP’nin ve diğer bağımsız grup ve insanların da bir sorumluluğu var.

    Bu insanların korkularına kulak verip, onları yatıştırmaya yönelik bir şeyler yapmamız lazım. Bu empatiden kastım, onların komplocu zihniyetlerini kabullenmek veya kendi fikirlerimizi gizlemek değil. Tarafımız yine net olsun. Ancak ortak değerlerimizi daha çok vurgulamak olabilir veya başka bazı şefkate dayalı iletişim yöntemlerini kullanmak olabilir, karşılıklı kutuplaşmayı yumuşatacak bir şeyler yapabiliriz.

  30. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Ümit bey,

    Ailem içinde bu dediğiniz “yatıştırıcı” söylemi bin defa denemiş bir olarak söylüyorum: Bu mümkün değil. Kafalarda şablonlaşmış bir görüntü var:
    – ABD ve Avrupa bu ülkeyi bölmeye çalışıyor. Bu yüzden ABD ve Avrupa ne diyorsa bizim aleyhimize olduğu için söylüyor
    – AKP’nin gizli bir ajandası var, demokrasi ister gibi görünüp şeriatı getirmeye çalışıyorlar
    – Erdoğan, ABD ile anlaşmış; bütün seçim sonuçları, başarılar aslında ABD’nin eseri
    – Fethullah Gülen, ABD’nin Türkiye’de ılımlı İslam projesinin mimarı. Kısık ateşte pişirip birden herkesi burkaya sokup, içkiyi yasaklayacaklar, sevgililer el ele tutuşamayacak, kadınlar araba kullanamayacaklar vs.
    Ve bunun gibi bir çok şablon dışına çıkmaları hiçbir şekilde mümkün değil.
    Bu site, bunun mümkün olmadığının en bariz ispatıdır. Yıllardır şurada demokrasi, empati, barış, kardeşlik için mücadele ediyoruz hala kimseye yaranamadık.
    Bu, “uzlaştırıcı söylemden vazgeçelim” demek değil. Bu, zaten bizim suyumuz, ekmeğimiz. Ama benim artık hiçbir umudum kalmadı. Yani, bu insanlar İran olacağımıza iman etmiş ve artık yapacak bir şey yok. Bu dünyada korkuyla yaşayıp ölene kadar korkmaya devam edecekler. Onların gönlünü hoş etmek, ikna etmek gibi bir çabadan ben vazgeçtim. Akıl sağlığım için böylesi daha uygun. Tabi ücret mukabili terapistlik her zaman kabulümdür. Çarşaf fobisi yaşayan, şarabım elden gidiyor obsesyonu içinde bulunanlar banka hesabıma 1000’er TL yaatırdıktan sonra itinayla rahatlatılır, iyi masaj da yaparım, taş ısıtıp sırtına da dizerim, spa niyetine.

  31. Yazan:Ömer Faruk Özer Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Bugün bir köşe yazısında, halk oylaması sürecindeki liderlerin söylemleri kastedilerek şöyle deniliyordu:

    …terbiye yoksa, neyleyim demokrasiyi.

    Oylama sona erdi. Demekrosi sorunumuzu çözdük! ama burada da gördüğüm kadarıyla terbiye için daha gidecek çok yolumuz var.

  32. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    @Ekrem Senai:

    Ailem içinde bu dediğiniz “yatıştırıcı” söylemi bin defa denemiş bir olarak söylüyorum: Bu mümkün değil. Kafalarda şablonlaşmış bir görüntü var:

    Aynı sorunu ben de hem kendi ailemde hem de arkadaş çevremde çokça yaşadım, hala da yaşıyorum. Fakat bunun tersine örnekler de oluyor. Eminim siz de olumlu birçok deneyim yaşamışsınızdır.

    Sait Nursi, tebliğ ve irşadın tek başarı kriterinin, insanların imana girmesi olmadığını söyler. Dine yabancı bir kişiyi, dine dost kılmak da bir hizmettir der. Eğer bu da mümkün değilse, hiç olmazsa düşmanlığını artırmamak, bir hizmettir der.

    Farklı insanların tepkileri çok farklı oluyor. 40 yaş üstü kökten CHP’lilerle empati diliyle konuşmak, birçok zaman, etkisiz oluyor. Fakat yine de empati diliyle, saygıyı koruyarak konuşmak, çevredeki dinleyenleri müspet yönde etkiliyor.

    Dışarıdan bakan insanların pek çoğu cümlelerin bilgi içeriğinden çok, duygusal içeriğine duyarlı. İnsanın vicdanı, yaratılışı gereği, erdemli, saygılı, empati içeren sözlere kendini daha yakın hissediyor. Siyasi olarak karşı tarafta bile olsa, duygusal bir yakınlık hissediyor.

    Zaten AKP’nin bence Milli Görüş çizgisinden en büyük ayrılmalarından biri de bu yönü. Tayyip Erdoğan, sadece geleneksel muhafazakar insanlara değil, sıkı kemalistler hariç farklı kesimlerden pek çok insana sıcak mesajlar veren bir lider.

  33. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Ümit bey,

    Genelde anlattığım şeyleri kafa sallayarak ve onaylarak dinliyorlar zaten 🙂 Ama yıllar süren bir endoktrinasyonun ve yoğun propogandanın etkisini ikna ile yok etmeniz mümkün değil.
    Kürtler’den nefret eden ve “ürüyorlar” şeklinde konuşan bir adamı sen ne kadar ikna edersen et, adam Kürtlerden nefret ediyor işte. Ancak mesela bir Kürt hayatını kurtaracak filan, o zaman belki sevebilir, onu bile sanmam.
    Bakın Tunceli’de adamların dedelerini soykırıma uğratmışlar; neler yapıldığı ayyuka da çıktı ama Dersim’liler Doğu’da en sıkı CHP’liler. Adamın dedesini öldürenlere aşk duyuyorlar. Bunu hangi iknayla aşacaksın? Ötesi yok ki…
    Endoktrinasyon çok güçlü bir silah. Ancak küçük yaşta farklı fikirlere tahammül, özgür düşünme, bireyselliğin ön planda tutulması gibi temel değerleri aşılayacak bir milli eğitim sistemi ve buna uygun bir öğretmen kadrosu ile belki birkaç nesil sonra düzelebilir. Benim yeni nesilden umudum vardı, iletişim imkanları insanları birbirine yakınlaştırır diye, tam tersi gerçekleşti. İnsanlar iletişim imkanlarını da gruplaşmak ve tektipleşmek aracı olarak kullanmaya başladılar. Bu ülkede bütünleştirici bir sembol olması gereken bayrak bile ayrışma aracı olarak kullanılmadı mı?
    Benim hiçbir umudum yok bu insanlardan. Yıllar içinde sürekli korku ve hınç beslemekten usanırlar ve makulleşirler diye bekliyorum.

  34. Yazan:Cengiz Cebi Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    40 yaş üstü kökten CHP’lilerle empati diliyle konuşmak, birçok zaman, etkisiz oluyor.

    Bence 40 yaşta iş çooktan geçmiştir.

    Azami sınır bence 30.

  35. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Tabii doğrular da statiktir, o yüzden siz doğruyu bulduğunuza göre ölünceye kadar rahat ve haklı tarafta yer alırsınız, diğerleri ise artık iflah olmazlar. Hatta siz haklı doğmuş bile olabilirsiniz…

    Bu ortamda doğrunun tekliği-çokluğu üzerine muhtelif yazılar yazıldı, ama çoğunun ortak yanı doğruyu kesinlikle bilebilme yeteneğine olan inancın varlığıydı.

    Doğru belki tektir, ama insanın algı ve zihin kapasitesinin sınırlı olmasının getirdiği bir “bakış açıları” faktörü vardır (sizi bilmem ama benim algı ve zeka kapasitem sınırlı). Bu durumda eğer farklı açılardan bakanlarla fikir teatrisinde bulunamıyorsanız, doğrunun algılayamadığınız bir yanını kaybetmişsiniz demektir.

    CHP’lileri rehabilite etme gibi bir misyon edinmek bence kibirin en büyük göstergesidir. Bu rehabilite eder statünüzü korumak için bundan yıllar sonra atacağınız adım, doğru algımızın statik kalmasına çabalamak olacaktır. Kendinize bakın, ve bundan 15-20 yıl sonraki statükoyu görün efendim.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  36. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    @Ekrem Senai:

    Benim hiçbir umudum yok bu insanlardan. Yıllar içinde sürekli korku ve hınç beslemekten usanırlar ve makulleşirler diye bekliyorum.

    Ben ümitliyim. Türkiye normalleşecek. Nefret ve öfkeye dayalı propaganda yapan otoriter kemalist/ulusalcı zihniyet zayıflayacak.

    Bakın Alman toplumunu düşünün. Adamlar bizimkiyle kıyaslanmayacak bir otoriter ve nefret üreten bir toplumdu. Fakat 1945’ten sonra, çok hızlı bir şekilde düzeldiler.

    Amerikan toplumunda da ta 1960’lı yıllara kadar, siyahlara karşı aşikar bir ırkçılık vardı. Güney Afrika, deseniz 1990’lı yıllarda bile ırkçılığı savunuyordu.

    Bu ülkelerin tümü çok kısa zamanda değişti. Neden?

    Bana kalırsa, bunun en önemli nedenleri şunlar:

    – Gerçek bir hukuk devleti
    – Gerçek bir sivil demokrasi

    İnsanlar, otoriteye itaat ederler. Başörtüsü yasağıyla ilgili, minibüsçülerin örneği anlatılmıştı bu sitede. Kendileri bu yasağın sorumlusu veya denetleyicisi olmadıkları halde, bazı minibüs şoförleri kampüse giderken başörtülü kızlardan başlarını açmalarını istemişti. Neden? Çünkü birçok insan otorite ne diyorsa, onu yapmaya doğal bir meyil içindedir.

    İnsanları hiç zorlamasanız dahi, sadece otoritenin bunu onlardan istediğini bildirseniz, insanların çoğu isteğinizi yerine getirir. Bununla ilgili Stanley Milgram’ın 60’lı yıllarda yaptığı otoriteye itaati ölçen bir deney vardır.

    Toplumda hakim olan cereyan az sayıdaki kritik değişkene bağlıdır. Mesela, 28 Şubat sürecinde, sadece Aczmendi, Hizbullah ve Şevki Yılmaz videolarıyla, siyaset mühendisleri hakim cereyanı bir anda değiştirmişti.

    Şimdi hakim cereyanın, demokrasi ve insan haklarının arkasından eseceğine inanıyorum. Ergenekon davası, Jitem davaları ve davalarda ortaya çıkan yeni gerçekler hakim cereyanı değiştirecektir. CHP medyası her ne kadar bunları sulandırmaya devam edecek olsa da, HSYK’nın değişmesinden dolayı, bu davaların ilerlemesi artarak hızlanacaktır.

    Davalar sonuçlandığında, CHP medyası için kaçacak bahane azalacak. Temyiz sürecine ve belki AİHM’ye kadar taşınacak davalar. Bütün bu süreçte, cereyan hep demokratik ve hukuki değerleri destekleyecek. Türkiye’deki bilinmeyen hukuksuzluklar giderek daha çok açığa çıkacak.

    Bütün bu sürecin sonunda, aynen İspanya’da, Portekiz’de ve Yunanistan’da olduğu gibi, darbeciler ve onların müttefiklerinin hiçbir sığınacak argümanı kalmayacak.

    İşledikleri cinayetleri ve suçlar hiç kimsenin inkar edemeyeceği kadar aşikar hale gelecek. Bütün bu süreç içinde de, nefret ve öfkeye dayalı propagandaları yapanlar giderek daha sessizleşecek. Bu da CHP’liler dahil toplumun tüm kesimlerinin tekrar birbirine yakınlaşmasını sağlayacak.

  37. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    @Atılım Ateş:

    CHP’lileri rehabilite etme gibi bir misyon edinmek bence kibirin en büyük göstergesidir.

    CHP’lilerin korkularını dindirelim diyoruz, onları rehabilite edelim demiyoruz.

    CHP’liler Cumhuriyet kurulduğundan beri, dinci ve yobazların dış mihraklarla işbirliği yapıp, bu Cumhuriyeti yıkacağı ve satacağı korkusuna inandırılıyor, 80 yıldan beri. Biz bu korkunun yersiz olduğunu, Türkiye’de hukuk devleti ve demokrasiden geri gidişin olmayacağını söylüyoruz. CHP’lileri ikna etmek için uğraştığımız fikir bu.

  38. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Atılım bey,

    Ben herkes benim fikrime gelsin istemiyorum. Yorumun başında demokrasilerde farklı fikirler olur, herkes aynı fikirdeyse orada diktatörya vardır dedim yukarıya bakarsanız.
    Bir insan ulusal bağımsızlığı savunup bütün dünyaya kapılarımızı kapatmamız ve herkesi düşman bellememiz gerektiğini söyleyebilir. Saygı duyarım. Bir insan anayasa değişikliğinin demokrasi getirmeyeceğini de düşünebilir saygı duyarım. Bir insan çıkıp dünya düz de diyebilir. Fikirdir, beyan etmek hakkıdır derim. Ama bir insan çıkıp korkuları üzerinden meşru bir siyasal zeminin darbeyle alaşağı edilmesini makul ve hatta gerekli bulursa; insanlar başına örtü takıyor diye her türlü aşağılamayı hakettiğini ve vatandaşlık haklarından bir kısmının askıya alınması gerektiğini söyleyebiliyorsa, veya mesela “anayasaya Atam laiklik ilkesi koymuş, ordumuz da elbette bunun bekçiliğini yapabilmeli”, “Kürtler beşer beşer ürüyorlar, Atatürk olsaydı kurutsaydı keşke bunların kökünü” diye “düşünüyorsa” buna ben düşünce demem; bull-shit’tir efendim en açık tabiriyle. Siz kibir görmek istiyorsanız halka “bidon kafalı, göbeğini kaşıyan hıyar, eniklerini gezdiren kıllı ayılar, cahiller, Aziz Nesin haklı, bir çobanın oyuyla benimkisi bir mi olacak, karısı türbanlı bir başbakanın memleketinde yaşamak bana ağır geliyor, sıkmabaşlar, örümcek kafalılar, çekip gideceğim bu memleketten, arabest yavşaklıktır, Sezen değil Sazan, vs. vs” diyenlere bakın ve onların Türkiye’sinde yaşamaktan korkun. Ben onların Türkiyesinde yaşıyorum ve “fikirlerine (!)” katılmıyorum efendim. Kimse “gölgelerin gücü adına, güüç bende artık” da demiyor, demez de. Bu paranoik şizofren korkuları yenmek için ne yapmak gerekiyor, nasıl tatmin olur bu insanlar bilmiyorum.

  39. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Ümit bey,

    İnşallah.

  40. Yazan:Tuğrul Paşa Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Kemalist bağnazların sonuçlardan sonraki hali ciddi anlamda tedavi’ye muhtaç olduklarını gösteriyor.Bunlar hakaret etmeyi bıraktılar,resmen millete küfür ediyorlar artık…!

    Uçana kaçana vatan haini (!) satılmış diyen, küfreden, farklı hayatlara karşı bağnazca yaklaşan bir tayfa iyiden iyiye türedi. Öteki olanı düşman gören bu hastalıklı sapkın gürühtan her türlü terbiyesizlik beklenir…

  41. Yazan:MY Tarih: Eyl 15, 2010 | Reply

    Hayir diyenler yakinda çok fena utanacak zira darbeciler yargilandikça “ulan biz bu iskenceci canilerin yargilanmasina nasil karsi çiktik?” diye kafalarini taslara vuracaklar.

  42. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Eyl 15, 2010 | Reply

    Ekrem Bey, Ümit Bey,

    Aslında kendi yorumumun başına belki de özellikle @Cengiz Cebi diye yazmalıydım, çünkü itiraz ettiğim ifade onun ifadesidir:

    Bence 40 yaşta iş çooktan geçmiştir.

    Azami sınır bence 30.

    Ağaç yaşken eğilir de deseydi bari bir de.

    Yoksa tabii ki CHP’liler içinde çokça yersiz korkusu olan, çokça kibiri olan insan mevcuttur. Bu konuda kesinlikle size itiraz etmiyorum.

    Üstelik de bazı köşe yazarlarının dediği gibi bu korkulara şefkatle, anlayışla yaklaşılmasına falan gerek olduğunu da düşünmüyorum. Benim tek isteğim, her kim eleştiriyor olursa olsun bu eleştiriyi karşısındakini aşağılamadan ama eleştirdiği yanını açıkça ortaya koyarak yapması.

    Gerçi bazen Ekrem Bey’in hicivlerine çok takıyorum kafayı, belki de anlayamıyorum, o da benim kusurum. Siz kusuruma bakmayın…

    Yalnız Mehmet Bey’e bir itirazım var: Hayır diyenlerin kaçta kaçı işkenceciler yargılanmasın diye hayır verdi sizce? Ya da şöyle sorayım, eğer maddeler tek tek oylansaydı (pratikte mümkün olmadığının farkındayım, faraza diyorum) söz konusu maddeye yüzde kaç hayır çıkardı sizce?

    Ben hayır demezdim kendi adıma. Ama tüm maddeler bir arada oylanınca, insan bir önem sıralaması yapmak zorunda kalıyor. 90 yaşına gelmiş bir adamın önündeki birkaç yılı hapiste geçirip geçirmemesinden daha önemli olan soru, kabul edilen diğer değişikliklerin on-yirmi yıl sonra ne gibi sonuçlar doğuracağı.

    Yoksa 12 Eylül ile hesaplaşma için illa mahkeme gerekmiyor, bakın bizlerin vicdanında bir hesaplaşma süregidiyor ne zamandır.

    Yine de şunu teslim etmeliyim, eğer devlet mahkemelerin bu yönde bir talebi olur da o dönemle ilgili arşivlerini açarsa bence esas o zaman gerçek anlamda bir hesaplaşma başlar. Kenan Evren yargılanınca iş bitmiyor, tüm işkenceci polislerin teşhir edilmeleri şart bence. Hatta Ruanda’da soykırım sonrası kurbanların katillerle yüzleşmeleri gibi belki işkenceci polisler de kurbanlarla yüzleştirilmeli. Madem sonuç Evet çıktı, bu işe vesile olsun.

    Siz ne dersiniz? Bu doğrultuda bir kampanya başlatılamaz mı?

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  43. Yazan:Tuğrul Paşa Tarih: Eyl 15, 2010 | Reply

    5 torba kömür kaç TL …?!
    En iyi ihtimalle; 50 tl …

    Yarım ekmek arası döner Kaç TL…?!
    En iyi ihtimalle ;5 tl…

    Cem Uzan’ı hatırlayanımız var mı?
    O,Cem Uzan’ın partisi Genç Parti’ki Türkiye’nin en Çağdaş (!),en Laik, en modern (!) vs dahası En’leri bol,Gen’leri malum İzmir kentinde zamanında yarım ekmek döner karşılığında % 18 küsur gibi oy almıştı,vakti zamanında…

    Oy’ları herhangi bir bedel karşılığnda satın alındığı iddiasında bulunanlar için;İzmir’in sahil kesiminde okumuş ,aydın,laik kesimindekilerin oylarının, Saf Anadolu insanların oylarından daha ucuza gittiği gerçeğidir ki, bu laik canhıraşları abartmaya da gerek yok!!!

    Meseleyi,Eğitim ve Çağdaş yaşam arkasına bağlayanların yanıldığı başka bir noktada budur…

    Bu milletin aklı ile dalga geçmeye gerek yok,millet gerekeni yapmıştır, yapacaktır da…

  44. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    Dün ve bugün Emre Aköz de “korkuyoruz” zırvasını yazmış. Katılıyorum, kimsenin aslında korktuğu filan yok. 100 senedir kullanılan bir teranedir, ve hala aynı kabiledekileri birarada tutma ve birbirini fişfikleme için iyi bir aygıt.
    http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/akoz/2010/09/15/korkuyorum_diyen_once_nefretinin_hesabini_vermeli
    http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/akoz/2010/09/16/soyleyin_bakalim_korkmamaniz_icin_ne_yapilmasi_gerek

  45. Yazan:Umit Erdal Tarih: Eyl 16, 2010 | Reply

    @Ekrem Senai:

    Emre Aköz’ün analizini ben de çok yerinde buldum. Hakikaten de “korkuyoruz” psikolojisi, Türkiye’de insanların kendi dışlayıcı eylemlerinin bir meşrulaştırma gerekçesi olarak kullanılıyor.

    @Atılım Ateş:

    Kenan Evren yargılanınca iş bitmiyor, tüm işkenceci polislerin teşhir edilmeleri şart bence. Hatta Ruanda’da soykırım sonrası kurbanların katillerle yüzleşmeleri gibi belki işkenceci polisler de kurbanlarla yüzleştirilmeli.

    Bence de çok güzel olur. Aslında klasik yargılama usulünden ziyade bu türden yaratıcı yöntemler, hem suçluların suçlarıyla bizzat yüzleşmelerini sağlar, hem de mağdurların yaşadıkları sarsıntıları hafifletmede çok etkili olur. Hem de tüm milletin bu tür otoriter, devletçi zihniyetin zararlarını anlaması için çok da güzel bir eğitim olur.

    Sadece toplumsal duyarlılığımızı sağlaması bile bu tür bir yüzleştirme yapılmasına yeter. Şahsen ben de birkaç sene öncesine kadar hem 1915 olaylarında, hem Kürt meselesinde, hem Alevilerin hakları konularında otoriter, devletçi zihniyetin şablonlarından etkilenmiş bir düşünce yapısına sahiptim.

    Son yıllarda yaşadığımız özgür tartışma ortamı, benim gibi birçok kişinin, otoriter, devletçi şablonlardan kurtulmasını sağladı. Bu tür bir yüzleştirme uygulaması, hala otoritenin şablonlarıyla zulümleri meşrulaştıran birçok kişi için zihinsel bir uyanış sağlayacaktır, inanıyorum.

  1. 2 Trackback(s)

  2. Eki 6, 2010: Son 30 günde en çok okunan makaleler : Derin Düşünce
  3. Kas 26, 2010: Son 90 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin