RSS Feed for romanCategory: roman

Yeni Kitap: Efraim, İbrahim Becer »

Yazar olmanın tadına ilk nerede vardın deseler, cevabım tereddütsüz Derin düşünce olurdu. Uzun bir zaman yazarlığını yaptığım, aralarında kitap tanıtımları da olan sayısız yazıya imza attığım bir mecra olmuştur Derin Düşünce. Yine de itiraf etmem gerekirse, insanın kendi yazdığı bir kitabı anlatması hiç de kolay değilmiş. Umarım gün gelir, bir yazar tarafından hesaba çekilir, doğrularımızı yanlışlarımızı […]

Oblomov / İvan Gonçarov »

Ah kardeşim, dünyada bir cennet var, ama biz günahlarımız yüzünden içine giremiyoruz. Zamanı saatlerle, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, onunla ölçüyordum: ”Onu gördüm – görmedim, göreceğim – görmeyeceğim, gelecek – gelmeyecek… Kurnazlık bozuk para gibidir: onunla büyük şeyler satın alınmaz. İlk bakışta zeki adamlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: […]

Öteki / Fyodor Dostoyevski »

“Sanatın en büyük ve en heyecan verici anlamı insanı hayatın ezdiği kişilerde görmesi veya insani büyüklüğü unutulmuş, küçük insanlarda araması; diğer bir ifadeyle ulvi ve aynı değerde olan insan ruhunu her beşerde keşfetmesinde yatmaktadır.” (Alija İzzetbegoviç) Geriye dönüp yaptığım okumaları gözden geçirdiğim vakit Alija’nın bahsettiği bu “ insan ruhunu her beşerde keşfetmek”, “insani büyüklüğü küçük […]

Bozkır Kurdu / Hermann Hesse »

İnsan neleri yutup sineye çekebiliyor, şaşılacak şey! Sanırım on dakika kadar bir gazeteye göz attım, başkalarının sözlerini ağzında uzun uzadıya çiğneyip tükürükle yoğurduktan sonra yutan, ama sindirmeksizin yine kusup çıkaran sorumsuz bir insanın düşüncelerinin gözlerimden geçip varlığımdan içeri girmesine göz yumdum. Başlı başına bir sütun tutan bu düşünceleri içime aktardım. Sonra boğazlanmış bir dananın karnından […]

Bozkır Kurdu / Hermann Hesse »

Islak yolda aylak aylak yürüyordum; zihnimde bu sıradan fikirlerle… şehrin alabildiğine tenha ve eski mahallelerinin birindeydim. Karşıda, yolun öbür yakasındaki karanlıkta gözüme eski, gri bir taş duvar ilişti; her zaman öylesine eski ve umursamaz duruyordu oracıkta, küçük bir kiliseyle eski bir hastane arasında. Gündüzleri pürtüklü yüzünde gözlerimi dinlendirirdim; kentin iç kesimlerinde böyle sessiz, sevimli ve […]

Bozkır Kurdu / Hermann Hesse »

Yani Bozkırkurdu’nun biri kurt, biri insan, iki kişiliği vardı; bu, yazgısıydı onun. Söz konusu yazgı bir olağanüstülüğü içermez belki, eşine seyrek rastlanan bir yazgı değildir. Anlatıldığına göre daha önce de pek çok insan görülmüştür ki, kendilerinde köpekten, tilkiden, balıktan ya da yılandan pek çok özellik barındırmış, ama bu onların yaşamlarında özel birtakım güçlüklerle karşılaşmalarına yol […]

Bozkır Kurdu / Hermann Hesse »

Sessizliğe gömülmüş sokağa çıktım, soğuk rüzgârın uğultusuna karışan ince yağmur serpintileri fenerlerin çevresinde tıp tıp seslerle dolanıyor, cam gibi parıldıyordu. Şimdi nereye gidecektim peki? O anda bir dilek dile deseler, eli yüzü düzgün birkaç müzisyenin Händel ve Mozart’ın iki üç yapıtını çalacağı, Louis Seize tarzı küçük, şirin bir salon dilerdim. Havam buna uygundu. İnsanın içini […]

Bozkır Kurdu / Hermann Hesse »

Yarın unutulup alay konusu yapılacak ağır nevrozluların oluşturduğu bir avuç aptal mıydık sadece? Bizim “uygarlık”, bizim us, bizim ruh dediğimiz, bizim güzel ve kutsal diye nitelediğimiz şeyler sadece bir hayal miydi, öleli çok zaman olmuştu da yalnızca biz birkaç soytarı tarafından gerçek ve canlı gözüyle mi bakılıyordu? Belki hiçbir vakit gerçekten var olmamış, yaşanmamıştı bunlar. […]

Bozkır Kurdu / Hermann Hesse »

Dünyanın her yerinde olduğu gibi Bozkırkurdu’nun hayatında da bazen sıradanlık ve beklentilerle ahenkli olma hali zaman zaman saniyelik bir kopmayı yaşayıp olağanüstü olana yani mucizeye, Tanrı’nın inayetine tecelligâh olma maksadına yönelikti. Acaba bu seyrek yaşanan kısa mutluluk saatleri Bozkırkurdu’nun kötü yazgısını dengeleyip yumuşatabilir de mutlulukla mutsuzluk birbirine denk duruma gelebilir miydi, hatta az sayıdaki saatlerde […]

Bozkır Kurdu / Hermann Hesse »

Birbirleriyle yer değiştiren değişik silahlarla sürdürmüştü bu savaşı. Sonunda, yaklaşık kırk yedi yaşındayken, mizah havasından yoksun sayılmayıp sık sık yüzünü güldüren parlak bir düşünce gelmişti aklına: Ellinci doğum gününü, intihara yeşil ışık yakacağı gün olarak saptamıştı. Kendi kendisiyle yaptığı anlaşmaya göre, belirlenmiş zaman geldi mi, o günkü havasına göre imdat kapısını kullanmak ya da kullanmamakta […]