RSS Feed for Figüratif SanatCategory: Figüratif Sanat

Görünmeden görenin iktidarı: Big Brother, Panoptikon ve Foucault »

Auschwitz toplama kampında bir kule, Pensilvanya devlet hapishanesindeki güvenlik ekranları, “open space” adlı beyaz yakalılara mahsus psikolojik işkence odası, Guantanamo’da namaz kılanları gözetleyen nöbetçiler, Şanghay’da işçileri kontrol eden ustabaşıları… Gözetlenenlerin ya arkası dönük veya nöbetçiden daha aşağı bir konumda oldukları için üsttekine bakamıyorlar. Yahut kamerada olduğu gibi gözetleyende teknik bir üstünlük var. Bu listeye kışlaları, […]

Endişe verici mükemmellik: Kubrick, düzen ve kaos »

“… Anlamayı ve kelimeleri devre dışı bırakan bir görme tecrübesi oluşturmayı istedim. Amacım doğrudan bilinçaltına, onun duygusal ve felsefî muhtevasına nüfuz etmekti. Filmin seyirciye temas ettiği nokta bilincinin derin bir seviyesi olmalıydı. Tıpkı müzikte olduğu gibi yoğun bir indî tecrübeyi hedefledim. Beethoven’ın bir senfonisini “açıklamak” tasavvur ile haz arasına yapay bir engel koyarak eseri hadım […]

Kelebek cenazesi gibidir kelâma hapsedilen mânâ »

Her devrin olduğu gibi Rönesans’ın da kendine has bir sanat lisanı vardı. Optik, matematik ve anatomi kurallarıyla gelen, oldukça teknik ve objektif bir lisandı bu. Zaten erken Rönesans “sanatçılarının” çoğu sanatçı değil teknisyendi: Mühendis, matematikçi ve mimarlardan müteşekkildi bu topluluk. Fakat yıkıcı olan teknikleştirmenin kendisi değil bu lisanın yegâne gerçeklik(!) olarak dünyaya dayatılması idi. Titus […]

Rönesansçı Körlükten Kurtulmak… »

Panoramik bir fotoğrafa bakarken gözümüzle serbestçe geziniriz; ilgimizi çeken noktalara odaklanırız. Sonra gevşetiriz bakışlarımızı ve bir başka noktaya yöneliriz. Pasifçe bakmayız, yaşarız adeta. Bu panoramik okuyuş tecrübesi müzik gibi, zamansal. Fotoğrafçının bize dayattığı mutlak doğru bir bakış noktası veya diğer nesnelerden daha önemli (merkezî) bir nesne yok. Dar açıyla çekilmiş fotoğraflara kıyasla geniş açı gerçek […]

Perspektif sanata giydirilmiş bir deli gömleğidir! »

“… Bir gün gelecek insanlar zihin güçleriyle zamana dik bir şekilde Kâinat’a bakarak dünyanın ve onun kısımlarının anlık fotoğrafını çekebilecekler …” (Pavel Florenski) Yola çıkalı belki çok olmamıştı ama yorgunlardı. Kışın ortasında hayvan taşınan bir yük vagonunda hem de ayakta seyahat etmek kolay değildi… Soğukta ve pis kokuların içinde geçen birkaç saat sonra metalik gıcırtılarla […]

Dikkat Kitap: Edward Hopper’ı okumak »

Amerikalı ressam Edward Hopper sadece Amerika’nın değil bütün Batı kültürünün en önemli ressamlarından biri. Hopper ile Batı resmi asırlardan beri ilk defa kısır ekol savaşlarını, soyut resim / figüratif resim gibi ölü doğmuş dikotomileri aşma fırsatı yakaladı. Neden? Batı’da resim sanatı denince ekoller, akımlar ve değişimler geliyor akla. Ama Batı’nın güzellik algısını ve “sanat” dediği […]

Başkalarıyla aynı mekânda bulunmak yalnızlığa çare değil »

Mona Lisa gibi ünlü tablolar artık kimseyi etkilemiyor. Zira resmin TEK olmasından kaynaklanan çarpıcı etki tükendi. Ünlü tablolar turistik eşya, bardak, tişört, takvim ve buzdolabı mıknatıslarıyla fena halde yalama oldu. Müzeye gidip tabloların aslını görenler genellikle düş kırıklığı yaşıyorlar. Çünkü özel bir zamanda ve özel bir mekânda yaşanması umulan özgün/indî buluşma gerçekleşmiyor. Güzellik eserde değil […]

Bir ölüm provasıdır uyku »

Başrolde Rufus Sewell’ın oynadığı, Alex Proyas’ın yönettiği Dark City adlı bilim-kurgu insan kimliği ile hafıza arasındaki eklemlenmeyi sorgulamak için iyi bir fırsat. Konusu şöyle: Uzaydan gelen “Yabancılar” insanların hissiyatını ve kimlik mefhumunu anlamak için hafıza üzerine deneyler yapıyorlar. Bir laboratuar-kent olan Dark City’de yaşayan insanların hafızaları her gece siliniyor ve başka hafızalar (=?kimlikler) yükleniyor. Aynı […]

Eugène Atget: Gerçek-üstü fotoğraf için gerçek bir göz »

Fotoğrafları yayınlanacağı zaman “lütfen ismimi koymayın” diyormuş Eugène Atget. Takipçisi, meraklısı olan sanatçıları saymazsak Atget fotoğraf dünyasının unutulmuş kahramanlarından. Zamanın “uzmanları” çektiği resimleri hatalı bulmuşlar, yayınlamak istememişler. Picasso ve Matisse gibi ressamlara ilham veren karelerin sahibini bugün bile tanıyan pek yok. 1925’te La Révolution Surréaliste sirk temalı bir fotoğrafını yayınladığında Atget neredeyse 70 yaşındaymış. Ertesi yıl […]

Sükût gece gibidir, nutuk susunca tahayyül konuşur »

Ludwig Wittgenstein diyor ki “üzerinde konuşulamayan şeyler hakkında susmak gerekir”. Doğru ama hepsi bundan ibaret değil. Bazı şeyler susarak daha güzel anlatılır. Bir an gelir; kelimeler boğazında düğümlenir insanın; cümlenin ortasında “hani var ya…” dersin ve susarsın. O suskunluk ne çok şeyi anlatır. Sükût gece gibidir, muhatabın tahayyülü açılıverir. Sessizlik nice hisleri tetikler karşındaki insanın […]