Author Archive

Zamana Adanmış Sözler (Sezai Karakoç) »

Gerçeküstü tiyatronun kurucusu olarak bilinen Tevfik el-hakim tiyatroya dair bir yazısında şöyle der:  “Tiyatro yazarı, teferruata dalmaktan, tavsiften, lafı uzatmaktan daralır. Hedefi, bir kelimeyle veya bir cevapta karakterin resmedilmesiyle ya da bir ibarede anlamı kuşatmasıyla vurmayı ister. Şair de böyledir. O da, varlığı kendisi sayesinde bir mısrayla aydınlatabildiği aynı tabiata sahiptir.”  Antik Yunan çağında tiyatro […]

İslam toplumunun ekonomik strüktürü (Sezai Karakoç) »

Zekât verilecekse önce akrabaya bakılır, yardım edilecekse önce komşudan başlanır; ne yapılacaksa önce çevreden işe başlanmalıdır. Nitekim tüm dünyaya bir anlatacağı varsa insanın, ilk olarak yaşadığı yerde anlatmaya başlar. Ben de bu söze tâbii olarak geçtiğimiz günlerde yaşadığım şehrin belediyesine şikâyetlerimi anlatan bir mail attım. Cevap, beklemediğim bir makamdan, beklemediğim güzellikte geldi. Sözün en başında […]

Yitik Cennet (Sezai Karakoç) »

Üç ay kadar önce annem rahatsızlanıp bir süre hastanede kalınca, bazı günler onu görememiştim. Yanına gidemediğim günlerden birinde yolladığımız paketin içine bir kitap sıkıştırıverdim. Boş kalan zamanlarında okumuş; beğendiğini ve kitabı bitirdiğini söylemişti bana. Eve döndüğünde, en çok neresini beğendin, diye sordum anneme. Şu satırları gösterdi: “Uzaklaştırma yaklaştırma içindir. Ayrılık buluşmaya doğrudur. Yitirme, bulma arzusunu […]

Hızırla Kırk Saat (Sezai Karakoç) »

Bir resim, manzara resmi… Su birikintisi, göl muhtemelen. Etrafta ağaçlar var. Suyun üzerine ağaçlar, bulutlar ve sema aksetmiş. Göl sakince gökte ne gördüyse onu yansıtıyor. Suda kıpırtı yok, yansıtmadan başka bir eylem görünmüyor. Betimlemeyle süslememe rağmen, sıradan bir manzara resminden çok bir farkı yok, ta ki altına şu satırları alıntılayana kadar: Suyu arayan adam değil […]

Sezai Karakoç »

Hilmi Yavuz’dan okumuştum. Bir tren yolculuğuna başlayacakken koştura koştura gidip birkaç dergi alıp trene nasıl yetiştiğini ve yol boyunca o edebiyat dergilerini okuduğunu anlatıyordu. Dergilerin birini açtığında daha önce hiç duymadığı bir şairin tüm sayfayı kaplayan şiirini gördüğünden bahseder: “Monna Rosa” ! Devamını, kendisi için üçüncü tekil şahıs ifadesi kullanarak şöyle anlatıyor Hilmi Yavuz: Şiiri […]

Bugün kampüse indim »

Bugün kampüse indim, günler sonra. İlk defa kampüs yollarında dolaşmaya böylesine hevesliydim. Başörtüsüyle girebiliyorduk artık o malum kapıdan içeri. Yazı çıkmıştı, elimizde kesin belgemiz vardı ve sınıfa kadar bu şekilde dolaşabiliyorduk. Mutluydum çünkü ilk defa o durakta, cafenin önünde, gazete satan yerde bu kadar rahattım. Elim ikide bir başıma gitmiyordu, üzerimde bir eksiklik yok gibiydi. […]

Şiirler-Erdem Bayazıt »

İki yıl kadar önce vefat haberiyle tanımıştım şairi. Gazetede haberin altına bir de şiirini eklemişlerdi. Kültür sayfasına şöyle bir göz atıp geçmeyi düşünürken o sayfanın aylarca duvarda asılı kalacağı, parlayan gözlerle defalarca okunacağı aklıma gelmemişti.  Şiirin olduğu yeri kestim, o küpürü sararana kadar duvarda beklettim. Gittim geldim okudum şiiri. Başım sıkışınca okudum, mutlu olunca, hasta […]

İman ve Aksiyon (Necip Fazıl) »

Necip Fazıl’ın İdeologya Örgüsü‘nü okuyordum. Zaman zaman, yabancılaştığımız dilimizin has kelimelerinden oluşan bir cümleyle karşılaşınca duruyor ve kendime şöyle soruyorum: bu cümleden ne anladın? Anlayıp anlamadığımı kafamda ölçüp biçerken aklıma bir misal ve bu misaldeki ince cevap geliyor: Vaktin birinde Avrupalı Hristiyan bir vatandaş, televizyon kanallarını gezerken, uydu kanallarından birinde takılı kalır. O kanal bir […]

Bir Ayrımcılık Aracı Olarak Başörtüsü Yasağı »

Halkın birbiri üzerinde iktidar kurmaya çalışmadığı, ben nasıl muktedir olurum yerine iktidarı nasıl paylaşabiliriz’in cevabının arandığı bir toplum için ayrımcılığa aracı olan unsurları farklılık değil, zenginlik olarak görmemiz şart. Aksi halde, birisini farklı olmakla toplumdan ayrı tuttuğumuz zamanın hemen ertesinde başka bir konuda da biz çoğunlukla ayrı düşüp, kendimizi dışlanmış bulabiliriz. Birbirimiz üzerinde kurduğumuz iktidarları […]

Bir gün ölecek olanların yürüyor görünmesi »

‘’Bir kız ile karşılaştım Göz aldatan bir sinema Gözlerine baktım, geçtim Ben de oldum bir sinema. Göçler gider, katar katar Kimi alır, kimi satar Okun doğrulamış atar Batan oklar, hep sinema. Bir an evvel geçen halım Gözünden kaçtı maralım Felek, çeviriyor film İşte büyük bir sinema. Şaşar Veysel bu ne haldır Hakikat da hep hayaldır […]