RSS Feed for This Post

Ingmar Bergman ve 7.Mühür (The Seventh Seal)

– Mutsuz görünüyorsunuz?
– Canımı sıkan biriyleyim.
– Kim?
– Kendim.
İsveçli yönetmen Bergman, siyah beyazdaki farklı kontrast ve tonlama perspektifiyle öne çıkan kendine has tarzı olan ve hatta yüzyüze görüşemeseler bile Andrei Tarkovski ‘yi bile etkilemiş bir adam. Cannes Film Festivali’nde “Jüri Özel Ödülü” alan filmi ise The Seventh Seal.
Filmin konusu bir şövalye(sağdaki) ölüme(soldaki) satranç maçı teklif eder ve eğer şövalye kazanırsa ölüm karşında serbest kalacaktır. Filmdeki satranç takımı Bergman öldükten sonra 143.000$ a satıldı. Ayrıca film 37 günde çekildi ve Bergman filmi çektikten sonra ölüm korkusunu yendiğini söyler.
Bergman, dini kullananların bazen sırf din adına ne denli gerçekten uzak ve “Veba”lı olduğu gerçeğini yüzümüze çarpar bu filmde. Hayatı savaşlarda geçen şövalyeye ölüm geldiğinde onu oyalayıp, bugüne kadar yüzleşmediği Varoluş, Tanrı ve Din ile yüzleşir.

Şövalye’ye göre Tanrı hep bir şeylerin arkasına sığınır ve sessiz kalır. Buna rağmen şövalye bir türlü Tanrı’yı kalbinden söküp atamaz. Çünkü eğer inanç yoksa, hayat anlamsız bir korkudur. Şövalye kanlı canlı gözüken ölümden korkmazsa ölüm artık arzu edilebilir bir hâl alır. En sonunda şövalye Bergman diliyle konuşur ve yakarışın boşuna olduğunu ve Tanrı’nın olaylara kayıtsız kaldığını söyler.
Felsefî eleştirim
Filmde hayatı yaşayıp bitirerek ölümden korkmamak gerekir. Benim eleştirim şudur ki hayat sadece ölüme indekslenemeyecek kadar değerlidir, ayrıca ölümü kabullenmek ve arzulamak varoluşu, ahlakı anlamlandırmaz ve Leibnitz’in sorduğu”Neden hiçlik yerine varlık var?” sorusunu cevaplamaz. Bergman gibi bir sanat eseri oluşturmayı mantıklı kılmak için mecburen Tanrı ‘yı kabullenmeniz gerekir. Zira Tanrı eğer her şeye müdahil olup eksikliğe izin vermeseydi, Sanat’ın kökleri susuz kalırdı. Tarkovski de “Tanrı ‘sız sanat düşünemem çünkü sanat benim için bir tür dua ve yakarıştır” der. Ayrıca Tanrı sözlerini kitapla göndermiş, onu peygamberlere uygulatmış ve de kendi izlerini doğaya bırakmıştır. Bize merhameti vicdanı sağduyu ve aklı vererek kendini anlayabilmemiz uğruna meleklerdeki gibi koşulsuz inancı bir anlamda riske atmıştır. Yaratıcıyı mutlak merhametli kılan budur. Bergmana göre ölümü korkulacak bir şey gibi kılan şey inançtır. Halbuki asıl yok olmak ve hiç olmak korkulacak şeylerdir. İnananlar ölümden değil, ölümün yok olma anlamına gelmemesiyle oluşan sorumluluktan çekinirler.
… Sanat ile ilgili kitaplar…

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin