RSS Feed for This Post

Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton

kotuluk-uzerine-bir-deneme_terry-eagleton-23“… Pincher Martin, ölmeyi reddeden bir adamın hikâyesi. Fakat bir dizi geri dönüşten çabucak öğreniriz ki bu açgözlü, şehvet düşkünü, çıkarcı deniz subayı aslında hiç canlı olmamıştır. “Ağzı ve fermuarı açık, elleri almak için ileri uzanmış olarak doğmuştur o” der bir meslektaşı. Kaya üstündeki tek başınalığı onun baştan beri hep yalnız bir yırtıcı olduğunu vurgulamaktadır. Martin diğer insanları kendi çıkarının ya da keyfinin nesneleri olarak kullanır ve kayanın üstündeyken yorgun vücudunu, çeşitli görevleri yerine getiren paslı bir mekanizma gibi görmekten başka bir şey yapamaz haldedir. Romanın dinç, kuvvetli üslubunun da gösterdiği gibi, kahramandan geriye sadece bir hayvan kalmıştır -hep olageldiği içgüdüsel olarak kendini kurtarmaya çalışan yaratık. O zaman Martin’in bilmeden ölmesi yerindedir çünkü ölüm vücudu anlamsız bir madde parçasına indirger. Ölüm maddeselliğin ve anlamın ayrışmasını temsil eder. Vücuduna yabancılaşmış olan Martin, tıpkı bir vinçte oturan biri gibi, uzuvlarını manivela kolları gibi kullanırken, kendi içine çekilmiştir. Kötülük beden ve ruh arasında bir ayrılmayı içerir -soyut bir baskı kurma ve tahrip etme iradesiyle bu iradenin yerleştiği anlamsız bir parça et arasındaki ayrılmayı. Martin görmez; gözlerini çevresindeki şeylere bakmak için “kullanır”. Hayattayken, onları kendi keyfinin mekanik araçları olan et parçaları gibi görerek, çevresindeki insanların vücutlarının gerçekligini inkar etmiştir. Şimdiyse, katıksız bir ironik dönüşüm sonucu kendi vücudunu sanki bir başkasınınmış gibi kullanır. Bitap düşmüştür; uzuvlarını bütünüyle iradesinin zoruyla hareket ettirmek durumunda kalmıştır ve bu da hayatı boyunca diğer insanlara nasıl davrandığını vurgulamaktadır. Vücudu artık kesinlikle kişiliğinin bir parçası değildir. Vücut kişiliğin tene dönüştüğü yer olmaktan çıkıp, kişilikle savaşa tutuşmuştur. Martin’in içinde hala kıpırdanıp duran, uyuşan vücut mekanizmasını bir despot gibi zorlayan, dizginlenemez yaşama isteğidir. Bütün doğal sınırlan aşan bu istek bir tür sonsuzluğu sembolize eder. Yaşama isteği, bu yönden, Martin’in ölümkalım mücadelesinde karşısında bulduğu T ann’n ın seküler bir sureti gibidir. Bu kazazede denizci merhametsiz bir istemin bir arada tuttuğu hayatsız dokular bütününden öte değildir. Bu istem romanda “karanlık merkez” diye nitelenen yerdedir – Martin’in kafasında bir yerlere gömülmüş sonsuza değin tetikte olan bilinç merkezi, onun gerçekten de yaşadığı tek yerdir ki bunun bile bir yanılsama olduğu çıkacaktır ortaya. Bu karanlık merkez kahramanımızın kendini tartmaktan uzak canavarımsı egosudur. Bu durum hem gerçek anlamında hem de ahlaki anlamda düşünülebilir. insan bilinci kendi arkasına geçemez çünkü kendisini tartar, değerlendirirken bile bunu yapan kendisidir. Bilincimizin çıkıp geldiği tekinsiz bölgelerle ilgili kavrayışımızın kendisi zaten bir bilinç eylemidir ve bunu yaparken o karanlık bölgeden uzaklaşmıştır. Pincher Martin de, kendi yağmacı doğasını seçme anlamında, gerçekten de kim olduğunu bilmez. Eğer kim olduğunu bilebilseydi, pişman olabilir ve gerçekten de ölebilirdi. Halihazırda kafasının içine tıkılıp kalmıştır. Konturları baştan beri kendine tanıdık gelen kaya bile ağzında eksik olan bir dişe benzemektedir. Kelimenin gerçek anlamında, kendi kafasının içinde yaşamaktadır. Cehennem, Jean-Paul Sartre’ın iddia ettiği gibi, başkaları değildir. Tam tersi doğrudur. lnsanlann en korkuncuyla, akıl almayacak kadar monotonuyla, yani kendinle, bir yere tıkılıp kalmandır cehennem. Romanın ölen ama öldüğünü kabul etmeyen karakteriyle gösterdiği, aslında ürpertici bir Aydınlanma Çağı insanı imgesidir. Bu kesinlikle, Golding gibi tutucu bir Hıristiyan kötümserinden bekleneceği gibi, muhteşem özgürleşme akımının büyük oranda tek yönlü bir betimlemesidir. Golding yine de olağanüstü bir açıklıkla aydınlanmanın bazı nahoş yönlerini yakalamıştır romanında. Gördüğümüz gibi Martin dünyayı, kendisinin ve başkalannın vücutları da dahil olmak üzere, buyurgan iradesiyle şekil verdiği değersiz şeyler yığını olarak gören bir rasyonalisttir. Önemi olan tek şey kendi kaba istekleridir. Sömürgeci atası Robinson Crusoe gibi mahsur kaldığı ufacık kayanın üstünde bile saltanat sürmeye çalışır: Kayanın farklı bölümlerine isim verir, kayanın üstündeki ufak parçalan zorla koparıp onları bir tür düzene sokar. Sanki kayanın üstündeki çevik, becerikli hareketleri, öldüğü gerçeğini kendinden saklamanın bir yoludur …”

 

Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonTavsiye Sohbet

“Ben” kimdir?

Tavsiye makale

Tavsiye Kitap

Derin İnsan

Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry Eagleton“Düşümde bir kelebektim. Artık bilmiyorum ne olduğumu. Kelebek düşü görmüş olan bir insan mıyım yoksa insan olduğunu düşleyen bir kelebek mi?”(Zhuangzi, M.Ö. 4.yy)

“Ben” kimdir? İnsan nedir? Hakikat’in ne tarafındayız? Hiç bir şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde nasıl bilebiliriz bunu? Zekâ, mantık ve bilim… Bunlar Hakikat ile aramıza bir duvar örmüş olabilir mi? Freud, Camus, Heidegger, Kierkegaard, Pascal, Bergson, Kant, Nietzsche, Sartre ve Russel’ın yanında Mesnevî’den, Mişkat-ül Envar’dan, Makasıt-ül Felasife’den, Füsus’tan ilham alındı. Hiç bir öğretiye sırt çevrilmedi. Aşık Veysel, Alfred Hitchcock, Maupassant, Hesse, Shyamalan, Arendth, Hume, Dastour, Cyrulnik, Sibony, Zarifian ve daha niceleri parmak izlerini bıraktılar kitabımıza. Buradan indirebilirsiniz.


freud-kapak Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonGurbetçi Freud ve “Das Unheimliche”

Modern insanın kalabalıkta duyduğu yalnızlığı sorgulamak için iyi bir fırsat… Sigmund Freud gurbette olma duygusunu, yabancılık, terk edilmişlik hissini anlatan “Das Unheimliche” adlı denemesini 1919’da yayınlamış. İsminden itibaren tefekküre vesile olabilecek bir çalışma. Zira “Unheimliche” alışılmışın dışında, endişe verici bir yabancılık hissini anlatıyor.

Bu hal sadece İnsan’a mahsus: Kaynağında tehdit algısı olmayan, hayvanların bilmediği bir his. Belki huşu / haşyet ile akrabalığı olan bir varoluş endişesi? Gurbete benzer bir yabancılık hissi, sanki davet edilmediğim bir evdeyim, kaçak bir yolcuyum bu dünyada. Freud’un İd (Alt bilinç), Benlik (Ego), Üst Benlik (Süperego) kavramları iç dünyamızdaki çatışmalara ışık tutabilir mi? Dünyada yaşarken İnsan’ın kendisini asla “evinde” hissetmeyişi acaba modern bir hastalık mıdır? Teknolojinin gelişmesiyle baş gösteren bir gerginlik midir? Yoksa bu korku ve tatminsizlik hali insanın doğasına özgü vasıfların habercisi,  buz dağının görünen ucu mudur? Hem Sigmund Freud’u tanıyanların hem de yeni keşfedecek olanların keyifle okuyacağını ümid ediyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

sen-insansin Ücretsiz kitap indirin75 kitap indirin Kötülük Üzerine Bir Deneme / Terry EagletonSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin