RSS Feed for This Post

Madame Rose Hanie / Halil Cibran

halil-cibran Madame Rose HanieOturur oturmaz Madame Rose Hanie düşüncelerimi duyup okumuş olacak ki benim şüphelerimi daha fazla uzatmak istemedi. O güzel başını ellerine dayadı ve lir sesinden daha tatlı bir sesle, “Seninle hiç karşılaşmadım ama düşüncelerinin ve hayallerinin yankılarını insanların ağzından duydum ve onlar beni senin ezik kadınlara -kalbinin gizlerini keşfedip duygusal yakınlıklarını bildiğin kadınlara- merhamet olduğuna ve onları anladığına ikna ettiler. Bırak sana kalbimin tüm içini açayım da Madame Rose Hanie’nin asla sadakatsiz bir kadın olmadığını anlayabilesin.

“Kader beni o zaman kırk yaşında olan Raşid Bey Namaan ile tanıştırdığında ben ancak on sekizimdeydim. İnsanların dediğine bakılırsa bana âşık oldu, beni karısı yaptı, muhteşem evine yerleştirdi ve emrime giysiler ve değerli mücevherler sundu. Arkadaşlarını ve ailesinin yanında beni nadide biri gibi sergiledi; akranlarının bana şaşkınlık ve hayranlıkla baktığını görünce zaferle gülümserdi; kadınların benden övgü ve sevgiyle bahsettiklerini duyunca çenesini gururla yukarıya kaldırırdı. Ama onların, ‘Bu Raşid Bey Namaan’ın eşi mi yoksa evlat edindiği kızı mı’ diye fısıldadıklarını hiç duymazdı. Bir başkasının, ’Doğru yaşta evlenseydi ilk çocuğu Madame Rose Hanie’den daha büyük olurdu’ diye yorum yaptığını da duymazdı.

“Bütün bunlar hayatım gençliğin baygınlığından uyanmadan önce, Tanrı kalbimi aşk meşalesiyle tutuşturmadan önce, sevgimin tohumları büyümeden önce oldu. Evet, bütün bunlar, gerçek mutluluğun güzel giysiler ve muhteşem köşklerle geldiğine inandığım dönemde oldu. Çocukluk uykumdan uyanınca kalbimde kutsal ateşin alevlerinin yandığını, manevi bir açlığın ruhumu çiğnediğini ve ona acı verdiğini hissettim. Gözlerimi açtığımda kanatlarımı, aşkın geniş semasına tırmanmaya çalışarak, sağa sola hareket ederken buldum, ancak gerçek anlamını bilmeden önce beni bir adama mahkûm eden o yasanın kelepçelerinin rüzgârı ile titriyor ve düşüyordum. Bütün bunları hissettim ve öğrendim ki bir kadının mutluluğu bir adamın şan ve şerefinden geçmiyor ya da etinin açıklığından ve şefkatinden geçmiyor da her ikisinin kalplerini ve sevgilerini birleştiren aşktan geçiyor. Aşk onları hayatın yapısında tek bir vücut, Tanrı’nın dilinde tek bir sözcük yapıyor. Gerçek bana kendini gösterdiğinde ben kendimi Raşid Bey Namaan’ın köşkünde gecenin karanlık ve dost köşelerinde saklanarak yasalarca hapsedilmiş buldum, sanki onun ekmeğini çalan bir hırsız gibi. Biliyordum ki onunla geçirdiğim her saat alnıma yer ve gök yaratılmadan önce ateşin harfleriyle yazılmış kötü bir yalandı. Onun eli açıklığına ve içtenliğine karşılık ben ona sevgi ve şefkatimi veremedim. Onu sevmeye boşuna çabaladım, aşk kalplerimizi oluşturan bir güçtür ama kalplerimiz o gücü oluşturamaz. Tanrı’nın kalbimin derinliklerinde, beni, hayat boyu eşim olarak seçilmiş o adamın yakınına götürecek o ruhani bağlılığı yaratmasından önceki gecenin sessizliğinde dua edip durdum.

“Dualarım kabul olmadı çünkü Aşk ruhlarımıza Tanrı’nın isteğiyle iner, bireylerin yakarışı ya da isteğiyle değil. Böylece ben o adamın evinde arkadaşlarım beni acı dolu altın zincirlerimin içinde kıskanırken, tarlalardaki kuşların özgürlüğüne imrenerek iki yıl kaldım. Tek çocuğundan kopartılmış bir kadın gibiydim; sevgisizce var olan, yas tutan bir yürek gibi; insanların koyduğu ağır yasaların masum kurbanı gibi. Ruhani açlık ve susuzluktan dolayı ölüme yaklaşmıştım.

“Karanlık bir günde göklerin ardına baktığımda hayat yolunda ümitsizce yürüyen bir adamın gözlerinden çıkan nazik bir ışık gördüm; gözlerimi bu ışığa kapatıp kendi kendime, ’ah ruhum, senin nasibin kabirlerin karanlığıdır, ışık için açgözlülük etme’ dedim. Sonra gökyüzünden yaralı kalbimi saflığıyla kendine getiren güzel bir ezgi duydum, ama kulaklarımı kapatıp, ‘ah ruhum senin nasibin uçurumun çığlığıdır, kutsal ezgiler için açgözlülük etme’ dedim. Görmeyeyim diye gözlerimi kapattım, duymayayım diye kulaklarımı kapattım ama kapalı gözlerim o nazik ışığı görüyor, kulaklarım da o ilahi sesi duyuyordu. İlk kez korkmuştum ve kendimi Emir’in sarayının yakınında değerli bir taş bulmuş da korkudan alamamış, fakirlikten dolayı da bırakamıyormuş gibi hissettim. Bağırdım-canavarlarla çevrili bir ırmak gören ve sonra yere düşüp korkuyla bekleyip gözleyen susuz bir ruhun çığlığı.

Sonra sanki benimle yüz yüze gelmekten dolayı onu utandıran geçmişini hatırlar gibi gözlerini benden kaçırdı ama devam etti, “Gerçek hayatın tadını almadan sonsuzluğa geri dönmüş insanlar bir kadının acı çekişinin anlamını anlayamazlar. Özellikle bir kadın ruhunu Tanrı’nın arzusuyla sevdiği bir adama bedenini de onu dünyevi kanunların zorlamasıyla okşadığı bir başkasına adadığında. Bu kadının kanı ve gözyaşlarıyla yazılmış, erkeğin anlamadığı için alaycılıkla okuduğu bir trajedidir; ancak eğer anlarsa kahkahası kadının yüreğinde bir ateş gibi yanan küçümsemeye ve küfre dönüşecektir. Bu, kadının Tanrı’nın evlilik kavramını algılamadan önce, kocam diye bildiği bir adama bağlanan ruhunun sahnesinde siyah geceler tarafından oynanan bir oyundur. Kadın, ruhunu saf ve gerçek aşk ile güzelliğinin tüm özelliklerinin taptığı adamın etrafında dolaşıp dururken bulur. Bu, kadının içindeki zayıflığın varlığıyla ve erkeğin içindeki gücün başlangıcıyla ortaya çıkan şiddetli bir ıstıraptır. Bu, güçlünün zayıfın üzerindeki üstünlüğü ve kölelik günleri ortadan kalkana kadar sona ermeyecektir. Bu, insanlığın yozlaşmış kanunları ile kalbimizin kutsal sevgisi ve amacı arasında süregelen berbat bir savaştır. Ben dün böyle bir savaş alanında yatıyordum, ama gücümün kalıntılarını topladım, korkaklık zincirlerimi kırdım, kanatlarımın zayıflık bağlarını çözdüm ve aşkın ve özgürlüğün engin göğüne yükseldim.

… Yeni kitaplar keşfetmek için …

Kitap tanıtan kitap 7

kitap-tanitan-kitap-7 - kucuk Ücretsiz kitap indirin74 kitap indirin Dost Kazanma ve İnsanları Etkileme Sanatı / Dale CarnegieKitap tanıtan kitapların 7cisine damgasını vuran düşünür Susan Sontag oldu. 1977’de yayınladığı“Fotoğraf Üzerine” isimli cesur kitaptan bahseden 4 makale ile başlıyoruz. Mehmet Özbey’in kaleminden eskimeyen bir kitabı ziyaret edeceğiz sonra: Yüzyıllık Yalnızlık (Gabriel Garcia Marquez) Değerli yazarlarımızdan Mehmet Salih Demir ve Mustafacan Özdemir tek bir kitaba ve tek bir yazara odaklı kitap sohbetlerinden farklı makaleler hazırladılar. Bunlar kavram ve/veya olaylara odaklı, birden fazla kitaptan ve müelliften istifade eden çalışmalar: Terör, vicdan, modernleşme, bilim felsefesi (Kuhn, Heidegger, Derrida, Gadamer, Dilthey, Mach, Baudrillard, Toulmin) … Suzan Nur Başarslan’ın yazdığı Türk romanının tarihçesi veSeksenli Yıllarda Türk Romanı Ve Post Modern Eğilimlerde bu kategoriye dahil edilebilir. Bunların  yanısıra yazar kadar hatta bazen daha fazla ünlenmiş kitaplara adanmış makaleleri de yine bu sayıda bulacaksınız: Zeytindağı (Falih Rıfkı Atay), Hayy Bin Yakzan (İbn-i Tufeyl), Körleşme (Elias Canetti), Taşrada Düğün Hazırlıkları (Franz Kafka). Kitap tanıtan Kitap 7’nin daha önceki sayılardan bir diğer farkı da Georg Simmel’e adanmış iki makale içermesi. Karl Marx ve Max Weber arasındaki kayıp halka olarak nitelenen Simmel’in “Büyük şehir ve zihinsel yaşam” (Die Großstädte und das Geistesleben, 1903) isimli özgün çalışmasından bahsettiğimiz makaleler kitabın sonunda. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin