RSS Feed for This Post

Metafizik Üzerine Konuşma / Gottfried Wilhelm Leibniz

Metafizik Üzerine Konuşma Gottfried Wilhelm Leibniz-5Açıkça söylemeliyim, Tanrı’nın amaçlarını ve öğütlerini belirlemek istediğimiz zaman yanılgıya düşme tehlikesiyle karşılaşırız. Tanrı yalnızca bir tek şeyi göz önünde bulunduruyor, her şeyi aynı anda göz önünde bulundurmuyor diye düşünürsek Tanrı’nın amaçlarını ve öğütlerini bir tek özel tasarıda sınırlamak istediğimiz zaman böylesi bir yanılgıya düşeriz. Nitekim,Tanrı’nın dünyayı tümüyle bizim için yapmış olduğu, evrende bize dokunmayan ve yukarıda konmuş olan ilkelere göre Tanrı’nın bizimle olan ilişkisine uygun düşmeyen hiçbir şey bulunmadığı doğru olsa da, Tanrı dünyayı bizim için yaratmıştır diye düşünmek büyük bir yanılgıdır. Böyle oluşan ya da Tanrı’nın yapıtlarından gelen herhangi bir iyi sonuç ya da herhangi bir yetkinlikle karşılaştığımız zaman bunu Tanrı’nın tasarlamış olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü Tanrı hiçbir şeyi gelişigüzel yapmaz, ve bize hiç benzemez, biz bazen iyi yapmayı beceremeyiz. Bu yüzden hükümdarların tasarılarında çokça incelik arayan aşırı tutumlu siyaset adamlarının yaptığı gibi ya da yazarda çokça bilgelik arayan yorumcuların yaptığı gibi bu işte tökezlemek şöyle dursun, bu sonsuz bilgelikte çokça düşüncelilik bulmamız gerekir. Onaylamakla yetinildiği halde yanılgıya düşmekten bu kadar az korkulan bir başka alan yoktur, yeter ki Tanrı’nın tasarılarını sınırlayan olumsuz önermelerden sakınılabilsin.

Hayvanların şaşılası yapısını gören kişiler şeyleri yaratanın bilgeliğini tanımaya yatkındır. Birazcık din duygusuna ve hatta gerçek “Felsefe”ye ulaşmış kişilere öneririm, bunlar bazı uydurma kafalıların gözler görmek için yapılmış olmasa da gözlerimiz olduğu için görmekteyiz gibi sözlerinden uzaklaşsınlar. Her şeyi maddenin zorunluluğuna ya da belli bir rastlantıya bırakan bu görüşlerin ağırbaşlılığına inanılırsa (yukarıda açıkladıklarımızı anlayan kişilere her ikisi de gülünç gelse bile) doğanın zeki yaratıcısını tanımak güç olur. Çünkü sonuç nedenini karşılamalıdır, hatta nedenin Bu bana Platon’un “Phaidon”unda Sokrates’in ağzından söylenmiş güzel sözleri anımsatıyor. Bu sözler benim duygularıma bu noktada tıpatıp uygun düşüyor ve tam tamına bizim çok maddeci filozoflarımıza karşı yazılmışa benziyor. Bu ilişki bende bu bölümü çevirmek isteğini uyandırdı. Biraz uzunca da olsa, bu örnek belki de içimizden birine bu ünlü yazarın yazılarında bulunan güzel ve sağlam öbür düşünceleri de göz önünde bulundurmak yolunu açar.

“Bir gün birinin Anaksagoras’ın bir kitabında şu sözleri okumuş olduğunu söylediler: her şeyin nedeni zeki bir varlıktır, her şeyi o düzenler ve bezer. Bu benim pek hoşuma gitti, çünkü dünya bir zekânın ürünüyse her şey olabildiğince yetkin olacaktır diye düşünüyordum. Bu yüzden neden şeyler doğuyor ya da ölüyor ya da varlığını sürdürüyor sorusuna açıklama getirmek isteyen biri her şeyin yetkinliğine uygun olacak şeyi araştırmalıdır. Böylece insan kendinde ya da bir başka şeyde en iyi ve en yetkin olanı araştıracaktır. Çünkü en yetkini tanıyacak olan kişi buradan giderek yetkin olmayanı da tanıyacaktır.

Bütün bunları okuyunca şeylerin nedenini öğretebilecek bir usta bulmuş olmakla pek sevindim. Örneğin yerin düz mü yuvarlak mı olduğunu öğretebilecek, neden yerin böyle yaratılması başka türlü yaratılmasından daha iyi, onu öğretebilecek… Ayrıca yer evrenin ortasındadır ya da değildir diye belirlerken belirlenen durumun neden en iyi durum olduğunu gösterecek, bunu bekliyordum. Elbet, güneş, ay, yıldızlarla ve bunların devinimleriyle ilgili olarak da benzer açıklamalar yapılacaktı… Sonunda her şeye özel olarak uygun olan şeyi göstererek en genel iyiyi göstermiş olacak diyordum.

İçim bu umutla dolunca hemen Anaksagoras’ın kitaplarını aldım ve okudum, önceden ortaya koyduğu yönetici zekâyı hiç mi hiç kullanmadığını, şeylerin ne düzeninden ne yetkinliğinden söz ettiğini, usa uygun olmayan esir yapılı bazı maddeleri işin içine soktuğunu görünce şaştım kaldım.

Onun durumu, Sokrates her şeyi zekâsıyla yapar dedikten sonra her ediminin nedenini özel olarak şöylece açıklayan adamın durumuna benziyor: burada oturuşumun nedeni şudur, der o, kemiklerden, etlerden ve sinirlerden oluşmuştur bedenim, kemikler katıdır, kemiklerde ayrılma ya da kavuşma yerleri vardır, sinirler kasılıp gevşeyebilirler, böylece beden esnek olur ve dolayısıyla ben oturabilirim. Bu konuşmayı temellendirmek için, gerçek nedenleri bir yana bırakarak, havaya, sese ve işitme organlarına, buna benzer şeylere yönelmek gerekirdi. Yani Atinalılar beni bağışlamaktansa mahkûm etmek gerektiğine inanınca benim buradan kaçmaktansa burada kalmak gerektiğine inandığım gibi. Uzaklarda serseri serseri sürgün yaşamı sürdürecek yerde yurdumun bana yüklediği cezayı çekmemin daha doğru olacağına ve daha onurlu olacağına inanmış olmasaydım, bu sinirlerin ve bu kemiklerin çoktan Boetialıların ve Megaralıların yanında olması gerekirdi. Bu yüzden kemiklere ve sinirlere, onların nedensel devinimlerine başvurmak usa uygun değildir.

Gerçekte kemikler ve sinirler olmadan ben bütün bunları yapamam diyen kişi haklıdır, ama gerçek neden dediğimiz şey başka bir şeydir… bu öyle bir koşuldur ki, neden dediğimiz şey onsuz olamaz…

Büyük bir hükümdarın önemli bazı yerleri ele geçirerek bir zafer kazanmasının nedenlerini göstermek için bir tarihçi muzaffer hükümdarın öngörüsüne dayanarak uygun zamanı ve uygun araçları nasıl seçtiğini, gücüne dayanarak tüm engelleri nasıl aştığını ortaya koymaz da, top barutunun küçük parçacıkları bir kıvılcıma dokununca katı ve ağır bir cismi ele geçirilen yerin duvarlarına yollayabilecek kadar büyük bir hızla fırladılar, öte yandan topun bakırını oluşturan küçük cisimlerin dalcıkları birbirine geçmiş durumda olduklarından bu hızla top parçalanmamıştır gibi sözler ederse böyle davranmış olur.

… Bu konuda okumak için…

Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru

Böyle Buyurdu Zerdüşt / Friedrich NietzscheBöyle Buyurdu Zerdüşt / Friedrich NietzscheYokluk var mıdır? Evinizin içini dolduran boşluğu gördünüz mü hiç? Bir türlü gelmeyen şu trenin verdiği sıkıntı ya da sizi habersiz bırakan dostlarınızın sessizliği gerçek değil mi yoksa? Tutulmamış sözler, ödenmemiş borçlar… Yokluk da var aslında “var” dediğimiz şeyler kadar. Ama Yok’un varlığı sadece şuurlu insanlar için gerçektir; gelecekten, birisinden cevap bekleyenler için bir yokluktan, eksiklikten bahsedebiliriz… Artık olmayan gençlik yılları ya da henüz gelmemiş olan yaşlılık da bugünün gerçeği değil mi? Hatırlayan, ümid eden, düş kırıklığını ve gelecek korkusunu tatmış her insan için bir “yokluk” vardır, gerçektir ve bugüne dahildir.

Ateizmin ürettiği en kaliteli metinlerinden biri olan Varlık ve Hiç elinizdeki bu kitabın belkemiğini oluşturuyor. Filozof ve edebiyatçı olan Jean-Paul Sartre hiç şüphesiz Batı felsefesinin köşe taşlarından biridir. Varlık, İnsan, Özgürlük ve Ahlâk tasavvuru üzerine yazdığı eseri tanrısız bir ahlâk teorisi. “Geleneksel” dinler ile göbeğini kesmiş bir “iyi insan” arayışı içinde Sartre. Bu arayışın neticesi ateist emir ve yasaklar değil insan fıtratının önemli bir veçhesi, özgürlük şuuru:

“İnsan özgürdür ve bunun farkındadır; bu farkındalık ile, özgürlük ve sorumluluk şuuruyla yaşamaya mahkûmdur.”

Bu bağlamda Sartre gerçek bir ateist: Tanrı karşıtı değil Tanrı-SIZ. Vicdanın sesini duyma gayretinde. Görünmeyen tanrılar ile kavga etmek yerine “görünürde tanrı yok, biz insan olarak ne yapabiliriz?” diye soruyor. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin