RSS Feed for This Post

İradenin Tutsaklığı / Martin Luther

martin-luther-erasmus-ozgur-iradeErasmus’un “özgür irade” tanımı

Haksızlık yapmamak için senin yaptığın tanımı olduğu gibi burada vermeliyim: “Kişinin, kendisini sonsuz kurtuluşa yahut bunun tersi doğrultuda yönlendirmesine olanak veren etkenleri kendisine uygulamasında kullandığı insan iradesinin gücü olarak tanımlayabilirim”.

Buna, tanım diyemezsin! Tanım, açık olmalı. Fakat bu ifadenin anlaşılması için her parçasının açıklanması gerek. Ayrıca, bir şeyi açıklamak isterken çok farklı başka bir şeyi açıklamışsın. Demek istediğim, senin tarif ettiğin türden irade özgürlüğüne yalnızca Tanrı sahiptir, ama sen insanların da bu gibi bir iradeye sahip olduklarını söylüyorsun. Fakat insan da aynı şekilde efendisine itaat etmek zorunda olan bir köledir. Çoğu insan Tanrı’nın emirlerine uygun bir şekilde davranıyor. Bu senin tarif ettiğin gibi “iradenin özgürlüğü müdür”?

Bu sözde tanımı biraz parçalara ayırmalıyım. Bazı bölümler yeterince açık ancak diğer kısımlara saldırabilmem için onları biraz daha açıklamalıyım. Bir şeylerden suçlularmış gibi ışıktan korkuyorlar! Senin sözünü ettiğin “insan iradesinin gücü”nün birşeyi seçme ya da reddetme, onaylama ya da onaylamama gücü olduğunu varsayarak başlayacağım. Gerçekten de, insan iradesinin işlevi budur. Fakat sen, bir de şunu ekliyorsun: “…etkenleri kendisine uygulamasında kullandığı…” Senin burada yaptığın şey, insanı iradesinden ayırmaktır. İnsana, iradesini yönlendirme gücü veriyorsun. Fakat, insanın iradesi kedisinin bir parçasıdır – bu seçimleri yapan parçasıdır. İnsanı, iradesinden ayırıp, iradesi üzerinde ona güç vermek, açıkça saçmalıktır! Eğer seni yanlış anladıysam, bu senin suçun çünkü kendini daha basit ve anlaşılır şekilde ifade etmeliydin!

Peki, kişiyi “sonsuz kurtuluşa götüren” şeyler nelerdir? Bunlar, Tanrı’nın işleri ve sözleri olmalıdır. Başka hiçbir şey bizleri sonsuz kurtuluşa ulaştıramaz. Pavlus şöyle diyor: “Tanrı’nın kendisini sevenler için hazırladıklarını hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği kavramamıştır”. Daha sonra bu şeyleri nasıl kavrayabileceğimizi açıklayarak devam ediyor – “Oysa Tanrı bunları bize Ruh aracılığıyla açıkladı”. Bu demek olmalıdır ki Ruh olmaksızın bu kurtuluşu kesinlikle bilemez ve dolayısıyla bunu kendimize “uygulayamayız”.

Bu dünyanın tanıdığı gelmiş geçmiş en iyi eğitimli kişilerin çoğu, ruhsal şeyleri saçmalık olarak nitelendirmişlerdir. Aslında, dehaları ne kadar fazlaysa, ruhsal şeyleri de o kadar çok komik bulmuşlardır. İnsanlar, yanlızca Kutsal Ruh yüreklerini aydınlattığı için ruhsal şeylerin gerçeğini kavrayabilirler.

Devam edelim. Bizlere diyorsun ki “özgür irade”, Tanrı’nın işleyişini ve sözünü kabul edip, etmeyeceğine kendi başına karar verebilen insan iradesinin gücüdür. Bunu söylemek, insan iradesine cennet ya da cehennemi seçme yetisi vermektir. Kutsal Ruh’a yahut Tanrı’nın lütfuna hiçbir yer olmadığı anlamına gelir. Bu, insan iradesini Tanrı’yla aynı düzeye çıkartmak demektir.

Pelagian adı verilenler de aynısını yapmışlardır. Fakat sen bunu daha da ileriye götürdün! “Özgür iradeyi” iki kısma ayırdılar – bazı şeyler arasındaki farkı anlama gücü ve bu şeyler arasında seçim yapma gücü. Fakat senin “özgür iraden” anlamakta tamamıyla yetersiz kaldığı sonsuzluğa ilişkin şeyleri seçebilecek tek güçtür. “Yarım özgür irade” yarattın!

Ve şimdi de kendinle çelişkiye düşüyorsun çünkü bir zamanlar “insan iradesi lütuf olmaksızın hiçbir şey yapamaz” demiştin. Ama iş “özgür iradenin” tanımını yazmaya gelince insanın iradesine tam bir özgürlük verdin. Gerçekten de çok garip bir adamsın!

Bazı eski felsefecilerin öğretilerini seninkine yeğlerim. Onlar, kendi başına bırakılmış bir insanın sadece yanlış olanı yapabileceğini söylemişlerdi. Yanlıza lütfun yardımıyla insan iyi olanı seçebilir demişlerdi. İnsanın, aşağı inmekte özgür, ama yukarı çıkmak için yardıma ihtiyacı olduğunu söylemişlerdi! Ama buna “özgür irade” demek gülünçtür. Ben de tüm bunlara dayanarak, aşağı düşmekte özgür ancak bir insan tarafından kaldırılmadıkça yukarı çıkamayacak olan bir taşın “özgür iradesi” var diyebilirim! Felsefecilerin öğretileri seninkinden daha iyi. Taş, hem aşağı düşmeyi hem de yukarı çıkmayı seçebilir!

 

… Ölüm, hayat ve zaman hakkında kitap okumak için…

Ölümden Bahseden Kitap

Upanişadlar / F. Max MullerUpanişadlar / F. Max Muller Bir Dinozorun Anıları / Mîna Urgan Eski Mısır Ölüler kitabı, ölümden sonra Oziris’in muhakemesiÇocuklarımıza Ölüm’den daha çok bahsetsek ne olur? Meselâ evde besledikleri hayvanların, saksıdaki çiçeklerin ölümü üzerine yorum yapmalarını istesek? Mezarlık ziyaretleri yapsak onlarla birlikte ve sonra ne düşündüklerini, ne hissettiklerini sorsak? Çocuklara ölümden bahsetsek belki daha güzel bir dünya kurulur bizden sonra. Çünkü bugün Ölüm’ü TV’den öğrenmek zorunda kalıyor çocuklar. Gerçekten bir “problem” olan ve çözüm bekleyen kazalar, hastalıklar… Çocuklar ölüm sebepleriyle Ölüm’ün hakikatini ayırd edemiyorlar. Küçülen ailelerden uzaklaşan dedeler ve nineler de bizden “uzakta” ölüyor: Kendi evlerinde, hastahane ya da bakımevlerinde. Doğumlarına tanık olamayan çocuklar bir gün ölme “sırasının” onlara da geleceğini anlayamıyor. Ölümü bekleyen modern insan idam mahkûmu değilse eğer, kısa çöpü çekmekten korkan biri gibi. İstenmeyen bir “büyük ikramiye” ölüm… Bu kitap Ölümden bahsediyor. Ölüm denen o“konuşmayan nasihatçıdan”, o karanlık ışıktan. Kendisini göremediğimiz ama sayesinde hayatımızın karanlık yarısını gördüğümüz ölümün ışığı. Buradan indirebilirsiniz.  

Zaman Nedir?

Upanişadlar / F. Max MullerUpanişadlar / F. Max Muller Bir Dinozorun Anıları / Mîna Urgan Eski Mısır Ölüler kitabı, ölümden sonra Oziris’in muhakemesi

“Zaman nedir? Kimse sormazsa ne olduğunu biliyorum. Ama birisine açıklamaya kalkarsam artık bilmiyorum… Eminim ki geçip gitmiş olmasa “geçmiş” zaman olmayacak. Bir şey gelecek olmasagelecek zaman da olmayacak. Peki nasıl oluyor da geçmiş ve gelecek var olabiliyor? Geçmiş artık yok. Gelecek ise henüz gelmedi. Şimdiki zaman sürekli var ise sonsuzluk olmaz mı? İyi ama şimdiki zaman var olabilmek için geçmişe karışması gerekiyorsa mevcudiyetini  yok oluşuna muhtaç olan bir Şimdi‘ninVARlığından nasıl bahsedilebilir? Demek ki zaman yokluğa meylettiği ölçüde var olan şeydir.” (Aziz Augustinus, 354-430)

Zaman nedir? İnsan düşüncesinin en çok zorlandığı sorulardan biri bu. Zira Zaman’ın olmadığı bir yer, an, olay düşünmek imkânsız. “Hiç bir şey olmuyor şu an” derken bile zamansal bir cetvele ihtiyaç var. Saniyeler tık tık ilerleyecek ki “yaprak bile kıpırdamıyor” cümlesinin bir anlamı olsun. Zaman’ı anlamadan Yaşam, Hareket, Özgürlük kavramlar üzerine düşünmek de imkânsız.

Derin Göz isimli kitabımızda özellikle ünlü ressam Edward Hopper’dan bahsederken modern yaşamın özellikle de Sanat’ın biz insanlara Zaman’ı düşünmek için yeni kapılar açtığından bahsetmiştik.  Derin İnsan  adlı kitabımızın Korku Matkabı bölümünde de Korku-Zaman ilişkisinden ve Sinema Sanat’ından istifade ederek Zaman’ın NE’liğini bir parçacık sorgulamıştık. Kelimelerin ve mantığın gücünün yetmediği sınırlarda yine Sanat’tan istifade ettik : Sinema, Resim ve Fotoğraf sanatı imdadımıza koştu.

Ama felsefeyi dışlamadık. Zaman hakkında çok isabetli tahliller yapmış olan Kant, Bergson, Heidegger, Hegel, Husserl’den çok önce belki ilk defa Aristoteles (MÖ 300′ler) ile başlamış sorgulamalar var. 1800ler ve 1900lerdeki fikirler haliyle teknolojik ilerlemelerden ve yeni kurulan endüstriyel toplumdan istifade eden ama aynı zamanda bunların altında ezilen bir kuşağın ürettikleri. Bilim ve teknoloji ile zaman arasındaki ilişkiye gelince elbette Newton’dan Einstein’a ve Kuantum mekaniğine kadar uzayan, epistemolojiden fizik teorilerine kadar dallanıp budaklanan sorgulamalar söz konusu.

Peki bilimsel, objektif, tik-tak zamandan başka, daha insanî, sübjektif ya da bütün bunların üstünde, dışında MUTLAK bir Zaman kavramından bahsedilebilir mi? Zaman sadece bir çerçeve, aklı sınırlayan bir tür “yokluk” mudur? YoksaDerin İnsan  ve Zaman’ın eklemlendiği bir Derin Zaman boyutu var mıdır? Tam da bu noktada Delâilü’l-İ’câzMesnevîMakasıt-ül Felasife Telhis-u Kitab’in Nefs ve Fütuhat-ı Mekiyye gibi eserler Zaman-İnsan ilişkisine bambaşka perspektifler açıyor. Zaman konusunu bütün derinliğiyle anlayabilir miyiz? Zaman’ın kitabını buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin