RSS Feed for This Post

Ateist istemezük, yaşasın münafıklar!

A. Bayındır, Z. Beyaz, Y.N. Öztürk, İ. Eliaçık ve SamanyoluTV dururken ateistlerin sitesi mahkeme kararıyla engellenmiş. zehirli şekerler serbest, boş kutu yasak!

… Bu konuda okumak için…

Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru

(Son güncelleme: İkinci sürüm, 8 mayıs 2013)

Yokluk var mıdır? Evinizin içini dolduran boşluğu gördünüz mü hiç? Bir türlü gelmeyen şu trenin verdiği sıkıntı ya da sizi habersiz bırakan dostlarınızın sessizliği gerçek değil mi yoksa? Tutulmamış sözler, ödenmemiş borçlar… Yokluk da var aslında “var” dediğimiz şeyler kadar. Ama Yok’un varlığı sadece şuurlu insanlar için gerçektir; gelecekten, birisinden cevap bekleyenler için bir yokluktan, eksiklikten bahsedebiliriz… Artık olmayan gençlik yılları ya da henüz gelmemiş olan yaşlılık da bugünün gerçeği değil mi? Hatırlayan, ümid eden, düş kırıklığını ve gelecek korkusunu tatmış her insan için bir “yokluk” vardır, gerçektir ve bugüne dahildir.

Ateizmin ürettiği en kaliteli metinlerinden biri olan Varlık ve Hiç elinizdeki bu kitabın belkemiğini oluşturuyor. Filozof ve edebiyatçı olan Jean-Paul Sartre hiç şüphesiz Batı felsefesinin köşe taşlarından biridir. Varlık, İnsan, Özgürlük ve Ahlâk tasavvuru üzerine yazdığı eseri tanrısız bir ahlâk teorisi. “Geleneksel” dinler ile göbeğini kesmiş bir “iyi insan” arayışı içinde Sartre. Bu arayışın neticesi ateist emir ve yasaklar değil insan fıtratının önemli bir veçhesi, özgürlük şuuru:

“İnsan özgürdür ve bunun farkındadır; bu farkındalık ile, özgürlük ve sorumluluk şuuruyla yaşamaya mahkûmdur.”

Bu bağlamda Sartre gerçek bir ateist: Tanrı karşıtı değil Tanrı-SIZ. Vicdanın sesini duyma gayretinde. Görünmeyen tanrılar ile kavga etmek yerine “görünürde tanrı yok, biz insan olarak ne yapabiliriz?” diye soruyor. Buradan indirebilirsiniz.

hamza_yusuf Hamza Yusuf ile İslâm’ı anlamak

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai tarafından yapılan iki tercümeyi içeriyor:

  • Zaytuna Institute’den Hamza Yusuf Hanson’ın 2010 yılı Mayıs’ında Oxford üniversitesinde yaptığı İslâm’da reform konulu konferans,
  • Yine  Hamza Yusuf Hanson’ın Dr.Murata ve Prof.Chittick’in İslam’ın vizyonu isimli eseri üzerine yaptığı konuşma (Bahsedilen kitap, Türkçe’ye de çevrilmiştir.)

Hamza Yusuf Hanson 1960 yılında Amerika’nın Washington Eyaletinde dünyaya geldi; Kuzey California’da büyüdü. 1977 yılında müslüman olduktan sonra on yıl boyunca İslâm coğrafyasında Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Kuzey ve Batı Afrika gibi bölgeleri gezdi. Farklı ülkelerde iyi büyük alimlerden icazet aldı. Hamza Yusuf bu seyahatten sonra ülkesine dönerek Dinler Tarihi ve Sağlık Hizmetleri alanlarında diploma aldı. Dünyanın dört bir tarafında İslâm hakkında konferanslar veren Zaytuna Enstitüsü’nü kurdu. Batıya İslâm’ı sunan, İslâmî ilimlerin ve geleneksel metodlarla eğitimin yeniden canlanmasını amaçlayan Enstitü, dünya çapında üne sahiptir. Shaykh Hamza Yusuf, Fas’ın en prestijli ve en eski Üniversitelerinden birisi olan Karaouine’de ders veren ilk Amerikalı öğretim görevlisi olmuştur. Bunların yanısıra, klasik haline gelmiş geleneksel bazı Arapça metinleri ve şiirleri modern ingilizceye tercüme etmiştir. Halen eşi ve beş çocuğuyla birlikte Kuzey California’da yaşamakta. Buradan indirebilirsiniz.

Organik dinimi geri istiyorum 

organik_dinimi_geri_istiyorum - kcBilim ve teknoloji alanında buluşumuz pek yok ama gün geçmiyor ki din konusunda yeni bir icat çıkmasın. Televizyon karşısında merakla “acaba bugün neler caiz ilan edilecek, neler haram edilecek?” diye merakla bekliyoruz. Bektaşi’ye sormuşlar: “İslam’ın şartı kaçtır?” diye, “Birdir!” demiş. “Hac ve zekatı siz kaldırdınız, oruçla namazı biz kaldırdık, geriye kelime-i şahadet kaldı”. Ben kelime-i şahadetten de emin değilim, her an bir profesör çıkıp “böyle bir şey yoktur, imanın şehadeti mi olur?” diye ortaya çıkabilir. […] İlahiyat profesörlerinin bir büyük zararı da bu oldu. Din’in siyaset gibi, futbol gibi, tartışılacak, insanın bilgisinin olmasa da fikrinin olabileceği bir alan olduğu tevehhümü oluşturdular. Her şeyin kutsallığını bozdular. Artık bacak bacak üstüne atıp çiğ ağzımızla Allah, peygamber ne demek istemiş “muhakeme” yapıyoruz hiç ar duymadan, hepimiz birer küçük şeyhülislam, birer fetva emini… hangi hadis uydurma, hangisi sahih şıp diye gözünden anlayıp ayetleri engin din bilgimizle şerh ediyoruz. Şu muhakemelerin bolluğundan da dini yaşamaya bir türlü sıra gelmiyor. Halbuki bir güzel insanın dediği gibi: “Din öğrenmekle yaşanmaz, yaşandıkça öğrenilir”.

Elinizdeki bu kitap Ekrem Senai’nin kaleme aldığı yazılardan ve tercüme ettiği makalelerden oluşuyor: Hamza Yusuf, Noah Feldman, Charles Townes, Marc Levine ve Karen Armstrong ile İslâm, Hayat ve Bilim üzerine… Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 14 Yorum

  2. Yazan:YASİRCE Tarih: Mar 3, 2015 | Reply

    Çürük meyvelerle sağlam meyveleri aynı kefeye koyup “Bakın hepsi kötü” diye yaftalamak toptancı bir kafanın ürünü olabilir ancak.Bunun da ötesinde münafık kelimesini bu kadar pervasızca olur olmaz fikrini beğenmediğin fikir adamını kötülemek için kullanmak bir müslüman şiarı değil olsa olsa kendini bilmezliğin alameti farikasıdır. Diğerlerini bilmem ve alakam da yoktur ama Abdulaziz Bayındır, Mustafa İslamoğlu gibi şahsiyetler 20. yüzyılda yetişen değerli islam araştırmacısı-alimidir.Kaynak göstererek kamuoyuna kanıtlar sunarak fikri mülahazalarda bulunmak ne zamandan beri münafıklık olmaktadır?Aksine bu ilim adamları yıllarca halkımızın iftihar ettiği talebeler yetiştirmiş, islami ilimlerde insanımızın ufkunu açmıştır. Kitaplarını okumadan, konuşmalarını dinlemeden,görüşlerinin doğruluğunu ya da yanlışlığını araştırmadan,sosyal medyada ya da yazılı basında çıkan kırpılmış bir cümleyle dezenforme edilmiş bir haberle ilim adamlarını kötülemek size birşey kazandırmaz ama çok şey kaybettirir.Fikirlerine katılmayabilirsiniz.Bunu dile getirmenin yolu kendi doğrularımızı sağlam kaynaklarla ve yapıcı eleştiriyle savunmaktır.”Benim bildiğim ya da bana öğretilen dışında bir doğru varsa o doğru değildir” anlayışı Yüce Kur’an’ın eleştirdiği ve karşı çıktığı bir anlayıştır.(Onlara: ‘Allah’ın indirdiğine uyun’ denilince, ‘Hayır, atalarımızı yapar bulduğumuz şeye uyarız’ derler; ya ataları bir şey akledemeyen ve doğru olmayan kimseler idiyseler?Bakara S.-170. Ayet)
    Amacım birilerini savunmak değil genellemeci anlayışın yanlışlığına dikkat çekmektir.Ayrıca uhrevi hayatta ağzınızdan çıkan kelimelerin ağırlığı altında ezileceğinizi bildiğim için şimdiden uyarmak istedim.Şunu da ifade edeyim, her ateist kendi düşüncesini hakaret, küfür ve aşağılama olmamak şartıyla rahatlıkla ifade etmelidir.Hatta bu konuda kamu güvence vermelidir.
    Velhasıl kıssadan hisse:
    1.Toptancılık kaybettirir.
    2.Her gördüğün sakallıyı dede zannetme.
    3.Ummadık taş baş yarar.
    Karar sizin Sayın Kackar…Vesselam…

  3. Yazan:Sinan Koca Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    Abdulaziz Bayındır “Allah gaybi bilemez” dedi. bu düpedüz bir sapiklik.

  4. Yazan:ahu karam yilmaz Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    yanlis bilmiyorsam “Alimler görüldüklerinde ALLAH’i hatirlatirlar”mealinde bir hadis var.Abdulaziz Bayindir nefretle bakiyor.Bana seytani hatirlatiyor. korkutucu ve umutsuz bir surat

  5. Yazan:Kayhan Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    sn Yasirce,
    Abdulaziz Bayindir Efendimiz SAV’in mucizelerini reddediyor. Bayindir güya ayet ve hadise dayanarak yine ayet ve hadisleri reddeden, sohret pesinde bir adam.Sizin gibi bir musluman bunu nasil kabul edebilir?

  6. Yazan:Dursun K Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    Abdülaziz Bayındır Ümmet’in gerçek dertleriyle uğraşmak yerine islâm tarihinde kavgalara hatta savaşlara sebep olmuş meseleleri açıyor. Gerçek alim toplumun müşküllerini çözer, çare icad eder. Yok yere tartışma çıkarıp gündem doldurmaz.

  7. Yazan:Onlar Ulema Değil; “Ulu A’mâlardır!..” Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    Handan Özduygu
    İnsanı hazin-hazin düşündüren bu ifade, “onlar ulema değil; ulu a’mâlardır” sözü elbette ki Mesnevi’den. Lügatte, “ulu” şan ve şeref sahibi kişiler; ulema: âlimler, ilim sahibi kişiler, bilginler gibi ilmiye mensuplarına denir, diye bilgi verilmiş. “Amalar” de herhalde kalp gözleri görmez olmuşlar manasına söylenmiştir. Ortalıkta bir ulema enflasyonudur gidiyor… Avamın vehmi, fehimlerine galip olduğundan, kalp olanla, sahih olanı ayırt edemediğinden, bir sisli ve puslu hava devam edegidiyor. Adamcağızların ya göz dolduracak akademik ünvanları var, ya cemaatleri cemiyetleri var, ya da bir şekilde bir göz boyamacılığı ile işi götürüyorlar. Böylece dinin kodları ile oynayıp, hakka batıl karıştırarak, bir nevi istidrac halinde, Amerika’yı yeniden keşfetme heyecanı içinde, yeni bir din oluşturma hevesleri ile her gün yeni fetvalar, hükümler vaaz ediyorlar. Bu ulu a’malar, harf harf, hece hece, sessizce ve derinden, yavaş yavaş, dinin hükümlerini yeniden ihdas etmeye çalışıyorlar. Yüzyıllardır beş vakit olan namazı üç vakite indirmeye çalışanı mı, “Hac senede bir gün olur mu? Hac ayları boyunca takılın kafanıza göre” diyeni mi, peygambere salât-u selamı red edeni mi, ya da direkt peygamberliğini ilan edeni mi ararsınız, örnekler, malum, çoğaltılabilir… Gayri müslimler nasıl Allah’ın dinini bozarak kendi yanlarından bir din yazıp, yürürlüğe koymaya çalıştılarsa, bizdekilerde bir heves aynı oyunu sahneye koymaya çalışıyorlar… Hakkı batıldan ayırabilme yeterliliği olmayan, nefsiyle, enaniyeti ile oturup kalkan feraset kesbedememiş bir takım avamı da, yanlarına alarak, entrikalar içindeler… Bunlar dini yeniden vaaz etmeye çalışırken, ortaya atılan fitne tohumları, ister istemez tefrikaya sebep olmaktadır. Bileğini bükemediğin, yok edemediğin düşmanı bölüp parçalara ayırıp, etkisiz hale getirmek en etkili yöntem, elbette. Mesnevi sahibi bu konu için: “Tefrika ruh-u hayvanide olur; ruh-u insani ise nefs-i vahid olur.” Buyurmuş. “Fitne katilden beterdir” ayet-i kerimesi ne büyük bir nizam, ne büyük bir ölçüdür. Öyle ya ortalığa fitne salıp zihinleri bulandırınca, yanlışı doğru gibi sunmak çok daha kolay oluyor. Malum, dünya imtihan sahası. Her bir şeyin hayr mı şer mi olduğuna hükmetmek için illa imtihana tabi tutmak gerektir. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz, zamanında bile sırf fitne ve tefrika yaratmak için adamlar Mescidi Dırar yapmamışlar mıydı? “Dediler ki: “Din-i Ahmed’in izzeti için bir mescid yapalım!” Hâlbuki o hasedcilik idi.” “Onların kasdı ashab-ı Resul’ü tefriktir. Fuzuli olan, Hakk’ın fazlını ne vakit tanır?” “Her münafık hile cihetinden, koltuğunun altında bir Mushaf ile geldi.” İşte samimi, ihlas sahibi her müslümanın agâh olması gereken nokta bu. Her münafığın, her bir ulu a’mânın koltuğunun altında bir Mushaf ile dolaşması. Değişen bir şey yok, bu gün sadece dekor değişik. O gün Dırar mescidi inşa edenler, bu gün eğitim kurumları, vakıflar, dernekler, televizyonlar ile sinsice işi götürüyorlar. Hakka batıl karıştıran ya da batılı hak kisvesi ile sunan bilirkişi mevkiinde olan bu zevatın nasıl müşteri bulduğu da ayrı mevzuu. Yine Mesnevi de:
    “Ahmak kalpı altın kokusuyla satın alır. Zira bir batıl haksız zail gelmez!..”

    Buyrulmuş. Batıl her zaman hak ve hakikat kisvesi içinde gelmiştir. Aksi takdirde rağbet görmez, revaçta olmazdı. Hak ile batılın karışmasındaki hikmet budur.
    Eğriyi doğru ümidi üzere satın alırlar. Zehir de bir şekerin içine gider, ondan sonra yerler!…

    “Mademki hakkı ve batılı karıştırdılar, nakdi ve kalpı çeramdana (Bir nevi kese) döktüler.

    Yani hakkı ve batılı, saidi ve şakiyi birbirine karıştırdılar ve hepsini insan suretinde gönderdiler. Bu yüzden “Mezbelede biten yeşillikten, sakınınız.” Buyrulmuştur. Mezbelede yetişen yeşillik için de: “Ona uzaktan bak geç, ey oğul, yemeye koklamaya layık olmaz!
    Buyrulmuş. Nitekim Sure-i Fatır, 32. ayet-i kerimede “Sonra kitabı kullarımız arasından seçtiklerimize miras verdik. Onlardan kimi, kendisine zulmeder, kimi orta yolda gider, kimi de Allah’ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük fazilet budur.”

    Bir hadis-i şerifde de Nebiyy-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdu ki: “Allah’ın benim vasıtam ile gönderdiği hidayet ve ilim bol yağmura benzer. Bu yağmur kâh öyle bir toprağa düşer ki, onun bir kısmı suyu kabul eder de çayır ile bol nebatat yetişir. Bir kısmı da kurak olur, suyu üstünde tutar da Allah-u Teala halkı onunla faydalandırır. Ondan hem kendileri içerler, hem hayvanlarını suvarırlar, ekin ekerler. Bu yağmur, diğer bir nevi toprağa daha isabet eder ki, düz ve kaypaktır. Ne suyu üstünde tutar, ne çayır bitirir. Allah’ın dinini anlayıp da, Allah’ın benim vasıtam ile gönderdiği hidayet ve ilimden faydamend olan ve bunu bilip başkasına bildiren kimse ile bunu duyduğu vakit kibrinden başını bile kaldırmayan ve Allah’ın benimle irsal olunan, hidayetini kabul etmeyen kimse böyledir…” (Sahih-i Buhari-c.1-syf:81) Hülasa pirincin içindeki beyaz taştan imtina etmek gerektir. Topraktan yaratılmış olan insan, toprak gibi tüm halleri altın ve gümüş gibi madenleri de iyiyi de kötüyü de ihtiva etmektedir. Mevlana Celaleddin Rumi, bir takım hikmetleri ve marifetleri, iyilikleri ve güzellikleri sadece kendi kötü emellerine hizmet için, oltanın ucunda ki yem gibi sunan ulu a’mâların bu hallerini; avcıların kuş tutucuların, kuşları yakalamak için kuş seslerini taklit etmelerine benzeterek, Mesnevide şu manidar beyit ile anlatmaktadır:
    Senin maariflerin sada-yı safir gibidir. Kuşların sesidir, lakin kuş tutucudur”

  8. Yazan:my Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    Gerçek âlimler ile sahteleri ayird etmek o kadar da zor olmasa gerek:

    1) Yaşar’ın Namaz problemi, Ayşe’nin Kur’an problemi

    2) Köpek bulunan eve melek girmez*

  9. Yazan:my Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    Ümmetin problemlerini çözme gayretindeki insanlar var. Bir de Islam ile, Ümmet ile problemi olan sapiklar, müsrikler, münafiklar var. Dikkatlice bakin, farki hemen göreceksiniz 🙂

  10. Yazan:Ekrem Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    Münafık diyemem ama neye hizmet ettiklerine bakıp ne olduklarını az çok görebiliyoruz. Yaşar Nuri Öztürk ve Zekeriya Beyaz yıllarca müslümanlara eziyet edilirken kanaldan kanala koşup zalimin diliyle konuşan adamlardı. Allah bu ümmeti seviyor ki zamanla her birinin içini dışına çıkardı, yediği naneleri herkese faş etti. Bu dörtlü resimde bir eksik var ama. Edip Yüksel yok. Bunların aynı proje olduğunu görmek zor değil. Mesela şu videoda Edip ile Yaşar Nuri’nin samimiyeti
    https://www.youtube.com/watch?v=A2zfBI-Udt0
    veya şu videodaki Abdülaziz Bayındır, Edip Yüksel, İhsan Eliaçık birlikteliğine bakınca (Ali Rıza Demircan’ı da görmek büyük hayal kırıklığı) ortak bir proje algısı güçleniyor.
    İhsan Eliaçık’ın Gezi’deki rolü tesadüf değildi. Sahneler ve roller değişiyor ama oyuncular aynı.
    Çevremizde Şii-Vehhabi çatışması var. Mısır yönetimi, Suriye yönetimi Suudi’ler tarafından destekleniyor.
    Biz her şeyi ilim tartışması zannedip, her gördüğümüz sakallıyı hoca zannediyoruz.
    Adamlar büyük oynuyor. Hoca diye hürmet ettiğimiz birçok adam özel yetiştiriliyor.
    Eskiden komplo teorilerine itibar etmezdim. Şimdi görüyoruz ki dünyada işler böyle yürüyor. Bazı olayların altyapısı yıllar önceden hazırlanmaya başlıyor. İkiz kuleler de boşuna değildi, Charles Hedbo da değil. İsrail’in Avrupa’daki vatandaşlarını evlerine dönmeye çağırması da boşuna değil. Amerikan meclisinde konuşma yapıp ayakta alkışlatılması da boşuna değil.
    Bu yüzden Kur’an dini deyip kendi anlayışarına göre Kur’an’ı yorumlamaları, hadisleri reddetmeleri, tefsir alimlerinin, müçtehidleri ve eserlerini küçümsemeleri de boşuna değil.
    Münafık mı değil mi bilemem ama büyük bir planın oyuncuları olduklarına hiç şüphem yok. Bunu görenler görüyor. Bu adamların finans kaynaklarını da, hangi ülkelerden nasıl paralar akıttıklarını da bilen biliyor.

  11. Yazan:Ekrem Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    Hep birlikte oldukları video linkini vermeyi unutmuşum:

  12. Yazan:Ekrem Tarih: Mar 4, 2015 | Reply

    Münafıklığın bir alameti salih insanları sevmemektir. Çok ilginçtir. Bir adamın ne idüğünü anlamak için ona üç kişiyi soruyorum: Said Nursi hakkında ne düşünüyorsun? Mevlana hakkında ne düşünüyorsun? Abdülkadir Geylani hakkında ne düşünüyorsun?
    Cevabın 3’te üçü olumsuzsa tam münafık
    3’te ikisi olumsuzsa tam münafık
    3’te biri olumsuzsa tam münafık
    3’te 3’ü olumluysa mümin kardeşim.
    Bu testi herkese tavsiye ederim.

  13. Yazan:YASİRCE Tarih: Mar 5, 2015 | Reply

    Eleştirime yönelik yazılanları okuyunca “Vah benim müslüman kardeşlerime!” demekten kendimi alamadım.Bazılarımız ne kadar cesur? Allah fırsat verse kendisi dışında herkesi ve her kesimi cehenneme sokacak.Yapmayın, Allah’tan korkun.Günahkar demekle münafık demek arasında dağlar kadar fark var.Bunun vebalini kaldıramazsınız.”Kalbini mi açıp baktın?” diyen Resulün ümmetiyiz biz.Tekfir ede ede alim bırakmadık.Hakikat ehli alimler de topluma ve toplumun yerleşik değerlerine(dini değer demiyorum!) ters düşmemek için elde ettiği ilmi birikimi aktarmaktan uzak duruyor. Zira insanımız bu noktada çok acımasız.Bunun çeşitli sebepleri de var tabiiki.Yıllarca dinine ve değerlerine çeşitli kesimlerden saldırılar gerçekleştiği için savunma refleksiyle hareket etmekte.Ancak bunu genellemeci bir yaklaşımla yapmak doğru değil.İfrat ve tefrit noktasına kaçmamak ve ayıklayıcı olmak gerekiyor.
    Ben de herşeyin farkındayım.Hangi alim hangi uç noktalarda boyundan büyük sözler sarfettiğini iyi biliyorum.Müslüman bir ailede yetişmiş, dini anne baba ve yakın çevresinden öğrenmiş bir insanım.Seyyid Kutubtan İmam Gazaliye geniş bir yelpazede İslami bilgiyi ve tecrübeyi öğrendim.Bizim kesimdeki yanlışlıkları söylemeye elbet hakkım var.Bu ülkede Mehmet Akif, Necip Fazıl, Mustafa İslamoğlu, Hayrettin Karaman, Nurettin Yıldız vb. nice fikir adamına ve ilim erbabına hangi iftiralar atıldığını bir tıkla sosyal-yazılı-görsel medyadan öğrenebilirsiniz.Medya dezenformasyon ve manipülasyon aracıdır.Önce uç noktalarda söz söyleyecek ve toplumla çatışacak sözde alimleri ekrana çıkartır.Bunun iki amacı vardır:1.Rating 2.Hakikatle batılı ayırdedemeyecek kadar zihinleri bulanmış müslüman kitleler. İkinci amaç daha tehlikelidir, zira bir başka felakete yani hakikat ehlinin ve gerçek islam alimlerinin toplumdan dışlanmak korkusuyla yeni şeyler söylemekten kaçınmalarına ve toplumu bu hususta aydınlatmaktan uzak durmalarına neden olur. Güç sahipleri iyi bilir ki bu memleketin insanı okumaz-araştırmaz-sorgulamaz.Bu düşünceyi kıracak müslüman şahsiyetlerin artması lazım.Bu siteyi yıllardır takip ediyorum.İsmine münhasır derin düşünmeyi okuyucularının da gerçekleştirmesini istiyorum.
    Gelelim yukarıda yazılanlara;
    Sayın My, ben deniz diyorum siz ırmaklarda dolanıyorsunuz.Farkı görmek ayrı, tekfirde bulunmak ayrı.Mecranızı değiştirin ya da yazımı tekrar okuyun.
    Sayın Ekrem Bey birlikte olmaları aynı görüşleri paylaşıyor anlamına gelmez. Velev ki aynı fikirdeler, bu durumda hangi fikirler? diye soru lazım gelir.Müslüman arı gibi olmalı hangi çiçekten bal alacağını bilmeli.Size değer verdiğimiz sahip çıktığımız birçok şahsiyetin kimlerle birlikte olduğunu gösteren onlarca video gösterebilirim.Bu delillendirmenin yanından bile geçemez.Bana bunlarla gelmeyin.
    Handan Hanım, eğer Dursun Beyin yazısına istinaden bunları yazmışsanız dediklerinize katılıyorum, bana yönelik bir eleştiri ise söylediklerinize katılmakla beraber yazınız benim yazımla tenkit noktasında örtüşmüyor.Ben başka şeyden bahsediyorum dikkat ederseniz.

    Velhasıl Rabbim bizi hakikati aramakla kalmayıp aynı zamanda bulanlardan eylesin, kalbi ve zihni uyanık olanlardan eylesin.Vesselam…

  14. Yazan:YASİRCE Tarih: Mar 5, 2015 | Reply

    İsmail Kılıçarslan’ın “Molla Lütfi” yazısını okumanızı istirham ediyorum.
    Molla Lütfinin başına gelenler ibretliktir.

  15. Yazan:gülfem Tarih: Mar 6, 2015 | Reply

    Sn Ekrem Bey yaptığınız münafıklık testi kişisel düşünme algınızla oluşturmuş olduğunuz bir yargı .Tabi ki bu sizin alimler – kuran – yaşam – dünya – hak – hadis- müslim – islam v.b. kavramlarını nasıl algıladığınız ile ilgili olsa gerek .
    Ama birileri hakkında olumsuz konuşma “hakaret etmeden – ilmi çerçeve içerisinde ” gayet olasıdır.İnsan düşünür – derin düşünür- herkes aynı kimseleri sevecek diye bir kaide yoktur.Ve kendi sınırlarımızı , başkalarına dayatamayız.”Benim için “şunları bunları yapmıyorsa , şunu bunu sevmiyor veya bunlar hakkında olumsuz düşünüyorsa münafıktır” demek kendi değer yargılarınızı diğer insanlara dayatmak olmaz mı ? Değer yargılarımızı oluştururken bunu KURAN dan almamız gerekmez mi ? Münafıklığı belirleme de MÜNAFİKUN Suresi ve Peygamberimizin sözleri yeter artar . Başka miheng taşlarına gerek yok.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin