RSS Feed for This Post

Uzun yaşadıkça Para’ya daha çok tapacak ve Ölüm’den daha çok korkacaksın

korku” … Beklemek uzun derler. Ancak bütün o zamanı yaşamadan, faydalanmadan tükettiğimize göre kısa olduğu da söylenebilir …”  (Büyülü Dağ, Thomas Mann)

Bir çoğumuz için ölmenin adeta zorlaştığı bir dünyada yaşıyoruz. Aşı, ambülans, kalp cerrahisi, organ nakli… Modern şehirlerde mezarlıklar yüksek duvarların arkasında gizli; evde değil hastahanede, gözden ırak ölüyor yaşlılar. Ölüm artık bir “problem” oldu ve her problem gibi bunun da bir çaresi olmalı! Yalnız ve uzun yaşayan, derisini gerdiren, botokslu modern insan için “ölüm problemi” o kadar korkunç ki… Eğer doktor (=vücud tamircisi) sorunu çözemezse hatalı değil suçlu oluyor. Dünyanın hemen her yerinde doktorlara saldıran hasta yakınları bu garabetin habercisi değil mi?

“… Oysa ölüm, biliyorsun, bir yandan öylesine kuşkulanılacak ve öylesine iğrenç bir şeydir ki insanın yüzünü kızartıyor. Ama öte yandan çok ciddi ve yüce bir şey, gülerek, para kazanarak ve sürekli tıkınarak tüketilen bir ömürden çok daha yüce! …” (Büyülü Dağ, Thomas Mann)

Bilim ve teknolojinin ilerlemesi kolaylıklarla birlikte bazı gariplikleri de beraberinde getirdi: Daha az anladığımız bir dünyada yaşıyoruz. Kullandığımız aletlerin tek başına arz ettikleri teknik karmaşıklığın ötesinde yeni bir durum bu: Cep telefonu, metro, haberleşme uydusu ve kredi kartı gibi icadları kullanmak bir “üyelik” sistemine dahil olmak demek. Bu “sistemler” makinelerden değil adeta sosyalleşmiş makine topluluklarından müteşekkil. Elimizde tuttuğumuz “terminal” aracılık yapan bir “röle” ile merkeze bağlanıyor. Ama “merkez” o kadar da merkezî değil. Arıza veya fiyat rekabeti sebebiyle her an başka bir merkez tarafından ikame edilebilir. Kullanıcı rolündeki insan da kullanılıyor aletler kadar. Hepimizin kişisel bilgileri, zevkleri, sırları network üzerinde dolaşıyor. Sildiğimiz bilgiler başka yerlere kopyalanmış çoktan. Unutma/unutulma özgürlüğü yok insanların.

hopper-beklemekBazı bilim-kurgu filmlerinde robotlar ve insanlar bir arada yaşarlar. Bizim gerçek sanal dünyamızda android yok ama insanlar, makineler, programlar ve şirketler aynı cemiyetin fertleri gibiler. Hatta bu cemiyette “hybrid” fertler de var: Makine + insan + ticarî kontrat + vs şeklinde oluşmuş gruplar da bağımsız birer özne gibi bu tekno-cemiyetin fertlerinden. Bu gruplar bazen ticarî/sosyal inisyatif neticesinde çıkıyorlar ortaya. Bazen de “atomik” özneler çıkarları icabı ittifak kurarak “molekül” özneler içinde rol alıyor.

Ticarî ve teknik açıdan birbirine yoğun biçimde bağımlı, ama bir o kadar da dinamik sistemler. Firmalar birbirlerini satın alıyor; iflâs ediyor; müşteriler sürekli düşen fiyatlar sayesinde aynı hizmeti birden fazla hizmet sağlayıcıdan alıp aynı rolü bir kaç şirket nezdinde oynuyor.

Uzun yaşadıkça Para’ya daha çok tapacak ve ölümden daha çok korkacaksın…

… çünkü yetimsin “dünya” denen bu bekleme salonunda

Para artık “dünya malı” değil. Para network aboneliği sayesinde erişilen bir güç, “ötekiler” üzerine bir ipotek. Para aile bağlarının zayıfladığı bir dünyada 100 yıldan fazla yaşamak zorunda olanların gelecek garantisi. Gelecek geldiği zaman nelerden oluşacak? Kimlerle hangi lisanı konuşmalıyım? Kime güvenebilirim? Homo-economicuslaşan bir cemiyette robotlar ve hayvan gibi yaşayan insanlar arasında hayatta kalmak için Sayın Para Tanrısı’ndan başka kime güvenebilirim?

 

E-kitap okumak için…

Senin tanrın çok mu yüksekte?

senin-tanrin-cok-mu-yuksekte

Güzel olan ne varsa İnsan’ı maddî varoluşun, bilimsel determinizmin ötesine geçirecek bir vasıta. Sevgilinin bir anlık gülüşü, ay ışığının sudaki yansıması, bir bülbülün ötüşü ya da ağaçları kaplayan bahar çiçekleri… Dinî inancımız ne olursa olsun hiç birimiz güzelliklere kayıtsız kalamıyoruz. Etrafımızı saran güzelliklerde bizi bizden alan, yeme – içme – barınma gibi nefsanî dertlerden kurtarıp daha “üstlere, yukarılara” çıkaran bir şey var. Baş harfi büyük yazılmak üzere Güzel’lik sadece İnsan’a hitab ediyor ve bize aşkın/ müteâl/ transandan olan bir mesaj veriyor: “Sen insansın, homo-economicus değilsin”.

İşte bu yüzden “kutsal” dediğimiz sanat bu anlayışın ve hissedişin giriş kapısı olmuş binlerce yıldır. Tapınaklar, ikonalar, heykeller insanları inanmaya çağırmış. Ancak inancı ne olursa olsun bütün “kutsal sanatların” iki zıt yola ayrıldığını, hatta fikren çatıştığını da görüyoruz:

  • Tanrı’ya benzetme yoluyla yaklaşmak: Teşbihî/ natüralist/ taklitçi sanat,
  • Tanrı’yı eşyadan soyutlama yoluyla yaklaşmak: Tenzihî/ mücerred sanat.

Kim haklı? Hangi sanat daha güzel? Hangi sanatçının gerçekleri Hakikat’e daha yakın? Bu çetrefilli yolda kendimize muhteşem bir rehber bulduk: Titus Burckhardt hem sanat tarihi hem de Yahudilik, Hristiyanlık, İslâm, Budizm, Taoizm üzerine yıllar süren çalışmalar yapmış son derecede kıymetli bir zât. Asrımızın kaygılarıyla Burckhardt okyanusuna daldık ve keşfettiğimiz incileri sizinle paylaştık.Buradan indirebilirsiniz.

Öteki Sinemanın Çocukları

oteki-sinemanin-cocuklariYakında sinemanın bir endüstri değil sanat olduğuna kimseyi inandıramayacağız. Zira “SinemaEndüstrisi” silindir gibi her şeyi ezip geçiyor. Sinema ürünleşiyor. Reklâm bütçesi, türev ürünlerin satışı derken insanlar otomobil üretir gibi film ÜRETMEYE başladılar. Belki en acısı da “sinema tekniği” öne çıkarken sinema sanatının unutulması. Fakat hâlâ “iyi bir film” ile çok satan bir sabun veya gazozun farkını bilenler de var. Çok şükür hâlâ ustalar kârlı projeler yerine güzel filmleryapmaya çalışıyorlar. Derin Düşünce yazarları da “İnsan’sız Sinema Olur mu?” kitabından sonra yeni bir sinema kitabını daha okurlarımıza sunuyorlar. “Öteki Sinemanın Çocukları” adlı bu kitap 15 yönetmenle buluşmanın en kolay yolu: Marziyeh Meshkini, Ingmar Bergman, Jodaeiye Nader Az Simen, Frank Capra, Dong Hyeuk Hwang, Andrey Rublyov, Sanjay Leela Bhansali, Erden Kıral… Buradan indirebilirsiniz.

kitap-tanitan-kitap-6Kitap Tanıtan Kitap 6

Bir varmış, bir yokmuş. Mehtaplı bir eylül gecesinde Ay’a bir merdiven dayamışlar. Alimler, yazarlar, şairler ve filozoflar bir bir yukarı çıkıp oturmuşlar. Hem Doğu’dan hem de Batı’dan büyük isimler gelmiş: Lev Nikolayeviç Tolstoy, René Guénon, Turgut Cansever, El Muhasibi, Şeyh-i Ekber, Cemil Meriç, Arthur Schopenauer, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu, Mahmut Erol Kılıç… Sadece bir kaç yer boş kalmış. Konuklar demişler ki “ başka yazar çağırmayalım, bu son sandalyeler bizim kitabımızı okuyacacak insanlara ayrılsın”. Evet… Kitap sohbetlerinden oluşan derlemelerimizin altıncısıyla karşınızdayız. Buradan indirebilirsiniz.

Önceki kitap sohbetleri:

sen-insansinSen insansın, homo-economicus değilsin!

Avusturyalı romancı Robert Musil’in başyapıtı Niteliksiz AdamJames Joyce‘un Ulysses ve Marcel Proust‘un Geçmiş Zaman Peşinde adlı eserleriyle birlikte 20ci asır Batı edebiyatının temel taşlarından biri. Bu devasa romanın bitmemiş olması ise son derecede manidar. Zira romanın konusunu teşkil eden meseleler bugün de güncelliğini koruyor.  Biz “modernler” teknolojiyle şekillenen modern dünyada giderek kayboluyoruz. İnsan’a has nitelikleri makinelere, bürokrasiye ve piyasaya aktardıkça geriye niteliksiz bir Ben’lik kalıyor. İstatistiksel bir yaratık derekesine düşen İnsan artık sadece kendine verilen rolleri oynayabildiği kadar saygı görüyor: Vatandaş, müşteri, işçi, asker…

Makinelerin dişli çarkları arasında kaybettiğimiz İnsan’ı Niteliksiz Adam’ın sayfalarında arıyoruz; dünya edebiyatının en önemli eserlerinden birinde. Çünkü bilimsel ya da ekonomik düşünce kalıplarına sığmayan, müteâl / aşkın bir İnsan tasavvuruna ihtiyacımız var. Homo-economicus ya da homo-scientificus değil. Aradığımız, sorumluluk şuuruyla yaşayan hür İnsan.Buradan indirebilirsiniz.

kapak-kucuk-2Gözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır. Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin