RSS Feed for This Post

Gözle dinlenen müzik: Tezyin

Batı sanatı her hangi bir konuyu “güzel” anlatır. Bir kadın, batan güneş, tabakta duran meyvalar… İslâm sanatının ise konusu Güzellik’tir. Bunun için tezyin, hat, ebru… hatta İslâm mimarîsi dahi soyuttur, mücerred sanattır. Zira:

“… Güzellik eserin maksadını kendi içinde taşımasıdır. Nesnenin kendi içinde taşıdığı nihaî maksad seyirciye sanat eseri karşısında çıkarsız bir haz verir ki bu güzelliktir …” (Immanuel Kant, Yargı kabiliyetinin eleştirisi, Kritik der Urteilskraft, 1790)

İslâm sanatındaki Güzellik’i görmek için eğitimli olmak gerekmez. Çünkü kilise resimleri gibi dinsel ya da tarihi göndermeler yoktur. Tezyinî sanat tıpkı tabiattaki sûretlerin bir nizam ile birleşmesi gibidir. Dalgaların altında ışıldayan çakıl taşları, kırdaki papatyalar, gökteki yıldızlar, sonbahar yaprakları, deniz kabukları, kuş tüyleri hep belli bir ritim ile tekrar eden görsel müziklerdir. Bu yüzden durağan Batı sanatının aksine İslâm sanatı dinamiktir; adeta hareket halindedir. Batı sanatının karşısında durulur ve bakılır çünkü mekânsaldır. İslâm sanatı ise yaşanır, hissedilir. Çünkü musikî gibi zamansaldır.

Derrida, Burckhardt, Florenski ve Panofski’nin isabetle söylediği gibi Batılı sanatçı doğayı taklid ettiği için, merkezi perspektif ve anatomi kurallarının hakim olduğu figüratif eserler ihdas eder. Bu taklitçi eserler ise seyircinin ruhunu değil benliğini, nefsini uyandırır.

Müslüman sanatçı ise kalpleri dünyadan çözüp Ahiret’e bağlar. Batı’daki resim sanatının aksine BEN’lik aradan çıkartılır. Meselâ 3 boyutlu temsillerdeki gibi Benim bakış açım, benim nesnelere uzaklığım, benim mekândaki konumum Müslüman sanatında makbul değildir. Tezyinde, battal ebruda, hat sanatında aklı ve nefsi tahrik edecek unsurlar bulamazsınız. Perspektif, ışık-gölge, figüratif tasvirler, anatomi bilgisi, uzuvların oranı, gerçekçi renkler vs göremezsiniz.

Zira kâmil sanat tabiatı taklid etmez. Sanat fırça tutan elin, tasavvur eden aklın, resme bakan gözün secdesidir. Tekâmül eden sanatçı (haşa) boyacı değil bir imamdır artık. Her fırça darbesi tekbir gibidir. Zahirde basit motiflerin tekrarıyla oluşan görsel musiki ile seyircilerin ruhu öylesine agâh olur ki kalpler kanatlanıverir. Müslüman sanatçı bu yüzden tezyin, hat, ebru gibi mücerred sanatı tercih eder. Güzel eşyaları değil Güzel’i anlatmak derdindedir. Çünkü ne sanatçının enaniyet iddiası ne de seyircinin BEN’liği makbul değildir. Görünene bakıp Görünmez’i okumaktır murad; O’nun güzelliği ile coşan kalp göğüs kafesinden kurtulup sonsuzluğa kanat açar.

Tezyinî nağmeleri gözlerimizle işitmek için yazıldı bu e-kitap. John locke gibi bir “tabula rasa” yapmak için değil Hz. İbrahim (as) gibi “la ilahe” diyebilmek için. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:Mehmet S Demir Tarih: May 2, 2014 | Reply

    “Sanatkâr, eserini meydana koyan heyecanı tesadüfle bulmamıştır. Bu heyecanı, olduğu gibi isteyerek ve arayarak bulmuştur. Onda sanattan önce gelen bazı şeyler, sanat aşkından önce bulunan bir aşk vardır. Sanatın özü, eşyanın insan tarafından görünüşünden ibaret değildir. O, insan iradesinin derinlerinde ve aşkın hareketinde bulunur.”
    “Sanat, yoklukla varlık arasında bir gidip gelmedir. Ruh için tahammülü güç bir ızdırap teşkil eden bu buhranlı durumdan, ancak ebedi ve mutlak varlığın yanında karar kılmak suretiyle kurtulmak kabil oluyor. Sanat buhranını bize güzel, sevimli ve değerli yapan, içerisinde taşıdığı sonsuzluk iradesine bağlı sonsuz cilvelerdir.”
    “Sanatın hakiki istikameti Allah’a çevrilmiştir. Onu dünya penceresinden görenler, hayal gücü hezeyanı içinde bunalmış zayıf ruhlar, veya sanatkar ruhuna sahip olmadıkları halde heves veya alışkanlıklarının fantezisini ortaya koyanlardır.”
    Nurettin Topçu

  3. Yazan:my Tarih: May 3, 2014 | Reply

    eh demek ki bir insan bosu bosuna Nurettin Topçu olmuyor 🙂 tesekkürler bu güzel paylasim için

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin