RSS Feed for This Post

İnsanlar ışığı görmez, ışıkla görür (Mesnevî’den)

tezyin-felsefesi-2

Çocuklar bazen bir kelimeyi tekrar ederler: “Anne-anne-anne…” sonra bir dönüşme olur ve “nean- nean-…” duymaya başlarsınız. Uzaktan gelen çekiç vuruşları, sahildeki martı çığlıkları veya yağmurun muşambaya vurdukça çıkardığı tıp tıp sesi hafızanızda birikir, kâh hoş bir ezgi olur kâh bıktırıcı bir gürültü. Ama tekil seslerin toplamı tek tek seslerden başka bir şeye dönüşmüştür neticede. Neden?

İnsan algısının bir tecellisi bu; basit şekillerin veya seslerin belli ritimlerle tekrar edilmesi niteliksel bir sıçramaya sebep oluyor. Sayıca çoğalan o basit şey birden bire nitelik değiştiriyor. Gazâlî Hazretleri Tehafüt-ül Felasife’de (تهافت الفلاسفة) bu acayipliği veciz bir şekilde ifade ederekbir de bir sayıdır” demiş.

Peki deniz kabukları, çöldeki kumlar, kuş tüyleri ve çiçekler nasıl oluyor da belli bir ritim ile tekrar ederek yeni ve güzel şekillere dönüşebiliyor? Figüratif olmayan, geleneksel veya dinî semboller içermeyen bu soyut sanat eserleri neden bizi bu kadar etkiliyor? Kadın, erkek, zenci, beyaz, genç, yaşlı, Budist, Hristiyan, Müslüman olmamız da hiç bir şeyi değiştirmiyor. İnsan’da fıtrî bir özellik var sanki. Tekrar eden basit şekiller yeni bir güzellik koyuyor ortaya: Dalgaların altında ışıldayan çakıl taşları, kırdaki papatyalar, balıkların pulları, yerdeki sonbahar yaprakları… Bütün bunlar sadece ve sadece güzel! Bir müzenin, sanat dergilerinin, uzmanların veya müzayede salonunda milyonlar veren zenginlerin mahkemesi, yargısı, fetvası olmadan hissedebiliyoruz biz bu güzellikleri. Sadece ve sadece güzel olan bu görüntüler neden hoşumuza gidiyor? Estetik, sanat ve güzellik üzerine önemli çalışmalar yapmış bir düşünürden, Immanuel Kant’tan istifade edersek:

“…Doğal güzellik kendi başına güzel olan şeylerdedir. Sanatsal güzellik ise şeylerin güzel olarak temsil edilmesidir. […]  Çiçekler, gelişigüzel çizilmiş çizgiler bize hiçbir şey ifade etmezler, hiçbir belli mevhuma bağlı değildirler, ama yine de hoşa giderler […] Güzel olan şey bize yarar gözetmeyen, çıkarsız bir haz verir. Bu bakımdan beğenme yargısı indî/öznel olmakla beraber sadece hislerden ibaret değildir ve bu yargının konusu olan güzellik, “hoş” ile karıştırılmamalıdır. […]Güzellik hiçbir çıkar olmaksızın hissedilen hoşlanma; başka bir deyişle hiçbir amaç olmaksızın, kendisi için bir amaç olarak ihdas edilen şeyden duyulan hoşnutluktur. Hoşlanan kişinin bu duygusunu nesneye yüklemesi ‘güzel’ bulunanı gösterir. Beğeni bir nesneyi ya da bir tasarım türünü hiçbir çıkar olmaksızın (alm. ohne alles Interesse) bir hoşlanma ya da hoşlanmama yoluyla yargılama vasfıdır. Böyle bir hoşlanmanın (alm. Wohlgefallens) nesnesine güzel denir. Güzellik eserin maksadını kendi içinde taşımasıdır. Nesnenin kendi içinde taşıdığı nihaî maksad seyirciye sanat eseri karşısında çıkarsız bir haz verir ki bu güzelliktir …” (Yargı kabiliyetinin eleştirisi, Kritik der Urteilskraft, 1790)

(Devam edecek)

… Bu konuda e-kitap okumak için…

yitikSoyut Sanat Müslümanın Yitik Malıdır

Afganistan’daki bir medreseyi, Bosna’daki bir camiyi, Hindistan’daki Taj Mahal’i görsel olarak islâmî yapan nedir hiç düşündünüz mü? Anadolu kilimlerini, İran halılarını, Fas’taki gümüş takıları, Endülüs’teki sarayları birleştiren ortak unsur nedir? Müslüman olmayan bir insan bile kolaylıkla“bunlar İslâm sanatıdır” diyebilir. Sanat tarihi konusunda hiç bir bilgisi olmayanlar için de şüpheye yer yoktur. Şüpheye yer yoktur da… bu ne acayip bir bilmecedir! Endonezya’dan Fas’a, Kazakistan’dan Nijerya’ya uzanan milyonlarca kilometrekarelik alanda yaşayan, belki 30 belki 40 farklı lisan konuşan Müslüman sanatkârlar nasıl olmuş da böylesi muazzam bir görsel bütünlüğe sadık kalabilmiştir?

Bakan gözleri pasifleştiren tasvirci sanatın aksine İslâm sanatı okunan bir sanattır. Yani görünmeyeni anlatmak için çizer görüneni. Doğayı taklid etmek değildir maksat. İnsanların aklını uyandırması, kalplerine hitab etmesi sebebiyle İslâm sanatının soyut bir sanat olduğu da aşikârdır. Ama Avrupa kökenli soyut sanattan ayrıdır İslâm sanatı. Meselâ Picasso, Kandinsky, Klee, Rothko gibi ressamlar gibi sembolizme itibar edilmemiştir. 284 sayfalık kitabımıza çok sayıda İslâm sanatı örneği ekledik. Bakmak için değil elbette, görünen sayesinde görünmeyeni akledebilmek, yani İslâm sanatını “okumak” içinBuradan indirebilirsiniz.

 

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

İnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik! Güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk. Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.

 

Derin Göz

İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne… Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner, Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna, Cornelis Escher, William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, … Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin