RSS Feed for This Post

Dikkat Kitap: Fethullah Gülen’i iyi bilirdik

fethullah-gulen-kapakTürkçe Olimpiyatlarını ve Türk okullarını sevmiştik. Gözü yaşlı vaizin Amerika’da yaşamasına alışmıştık. 1980 öncesinde komünizme karşı CIA ile işbirliği yapmasına “taktik” demiştik. Fethullah Gülen aleyhine açılan davalardan birinin iddianamesinde “pozitivist felsefeye karşı olmak” ile suçlanıyordu. Biz de karşıydık pozitivizme. “Aferin” dedik, “bizdensin”.

Gülen Cemaati sorunsuz değildi tabi, ihtimal kemalizm ile kirlenmişti zihinler. Meselâ bal gibi Türk ırkçısı bir damar vardı. Cemaatin gazete ve televizyonları sürekli aynı mesajı veriyordu: “Cici Türkler, kaka pis Kürtler, Ermeniler…” Bunları eleştirmekten geri durmadık. Ama biz Fethullah Bey’i sevmiştik bir kere. Aşkın gözü kördür, insan sevdiklerinin kusurunu görmez. Bizim için Gülen cemaati “okyanus ötesi bir varlık” değildi. Cemaatten yazarlarımız vardı, yorumcularımız vardı. Akrabalarımız, komşularımız vardı. Çalışkan, özverili, muhlis insanlardı. Bu “küçük eller” ile büyük işler başarmıştık. Fikirlerimiz bazen ayrılsa da din kardeşiydik.

Sonra bir gün… Mavi Marmara! Doğu Akdeniz’de, uluslararası sularda oyuncak ve gıda taşıyan bir gemi saldırıya uğradı. Masum ve silahsız insanlar öldü. Psikopat bir devletti bunu yapan. Yahudileri hapseden korku duvarları Filistin’i hapseden beton duvarlardan daha yüksekti. Ama Fethullah Bey İsrail’den izin alınması gerektiğini söyledi. Bu terörist devletten “otorite” diye bahsediyordu. Fethullah Bey’e göre İsrail Doğu Akdeniz’in efendisiydi, uluslararası sularda bile masum sivilleri öldürme hakkına sahipti. O güne kadar hiç yapmadığımız bir şeyi yaptık: Gülen’e ve Mavi Marmara saldırısına sessiz kalan gülencilere açık çek verdik. Nasıl? Hüsn-ü zan ile; taktik değil stratejik oynadığına inanmak istedik. İsrail lobisi yüzünden ABD’deki Türkleri zor durumda bırakmaktan korkabilir dedik. O dönemde Gülen Cemaati’ni yerde yere vuran bir çok makale gönderdi yazarlarımız. Biz nifak çıkmasın, din kardeşlerimiz darılmasın diye bunların hiç birini yayınlamamıştık. Ama  bugün yaşananlar hüsn-ü zan sınırını çoktan aştı, körlük bölgesine geçti.

Bugün bizi “Gülen cemaati düşmanı” diye yaftalayanlar Hanefi Avcı’nın kitabını okusunlar, sayfa 444. Bizi AKPci, Erdoğancı diye etiketleyenler İlker Başbuğ zamanında fişlenen “irtica” sitelere ve fişlenme gerekçelerine bir baksınlar. Ekşi sözlük bile yakın zamana kadar “Gülen’in sitesi” diyordu bizim için.

Bugün gerçek şu ki Fethullah Bey’in ekibi manşetle, kasetle hükümet devirmeye çalışan, yalan haberle Türkiye’yi ve Müslümanları sürekli zora sokan çirkin insanların tahakkümü altında. Bizim sevdiğimiz, güvendiğimiz “küçük eller” ise koyun sürüsü gibi suskun. Medyada, devlet kurumlarında, emniyet ve adaletin içinde çeteleşme, ergenekonlaşma var. Gülen cemaati dünya ile uğraşmaktan ahirete vakit ayıramıyor. Gülen cemaati bir cemaatten başka herşeye benziyor.

Kitabın ilk yarısında Fethullah Bey’i ve ekibini öven, yapılan iyi işleri savunan, destekleyen makaleler bulacaksınız. Bugün yaşadıklarımızla birlikte değerlendirince can acıtan bir soru kendini dayatıyor bize: Fethullah Gülen ve kurmayları bizi baştan beri kandırdı mı? Yoksa “küçük eller” dediğimiz masum insanların  güzel teşkilâtı sonradan mı kokuştu? Kitabı buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 3 Yorum

  2. Yazan:Sebnem Tarih: Oca 6, 2014 | Reply

    Gayet iyi hatırlıyorum,

    Ahmet Şık ve Nedim Şener hapse atılırken, Türkan Saylan’ın evine sabahın köründe baskınlar yapılırken epey keyifliydiniz. Her şey yolundaydı. Bu durumları eleştirenleri “Ergenekoncu” diye yaftalamaktan hiç bir beis duymadınız. Oysa adalet hepimize lazımdı öyle değil mi?

    Yok dostum, o iş o kadar kolay değil, özeleştiri demek tamam ama biraz geç olmadı mı? Kendi kötücül körlüğünüzden, ahlaken bu kadar kolay sıyrılamazsınız sanırım.

    Şimdi tekrar bir öngürü yapmak isterim,

    Öyle günler gelecek ki, Ali İsmail Korkmaz’a, Etham Sarısülük’e Allah rahmet eylesin diyemediğiniz, 14 yaşında Berkin Elvan için bir duayı esirgediğiniz için yüzünüzün kızardığını hissedeceksiniz. Gerçi Ahmet Kaya’ya çatal atanlar nasıl çark ettiyse, öyle çark edebilirsiniz zira bu memlekette hafıza çok uzun süreli olmuyor…

    Ahlaki üstünlük çoktan yitti beyler bayanlar, geçmiş olsun, bari bundan sonra biraz daha vicdanlı davranın…

  3. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Oca 7, 2014 | Reply

    Türkan Saylan’la ilgili sitede tek bir yazı yayınlamışız, onda da cemaatin tavrını eleştirmişiz:
    http://www.derindusunce.org/2009/04/19/fethullah-gulen-ve-turkan-saylan/
    Nedim Şener ve Ahmet Şık hakkında ise şahsen hiçbir yorumda bulunmadım. Yazılarda da arkadaşlarımın mahkeme kararlarına göre yorum yapması çok da ayıplanacak bir şey olmasa gerek.
    Siz uzun zamandır burada yorum yapıyorsunuz. Ben çok merak ediyorum, samimiyetimize inanmıyorsanız niye takip ediyorsunuz bizi?
    Hep doğru bildiğimizi savunduk ve hakkın yanında olmaya çalıştık. Her zaman isabet etmedik doğru. Ama tavrımız her zaman net oldu. İdeolojiyle, önyargılarla, dogmalarla düşünmedik hiçbir zaman.
    Belki laf çakmak yerine bizi ikna etmeye kalkışsaydınız herkes için çok daha iyi olurdu. Çünkü hep iknaya açık olduk. Sitede yazılardan çok yorumlar okundu hep. Herkes fikrini savundu. Bizlerin fikirleri de birçok defa okuyucularımızın yorumlarla şekillendi.
    Birçok konuya sizden çok daha esnek ve açık yaklaştığımızı söyleyebilirim.

  4. Yazan:Tuğrul Paşa Tarih: Oca 13, 2014 | Reply

    Tamam siyaset ve siyasetçilerin elleri kirlidir ama malum cemaatte ak kaşık falan değildir.Akp kadrolaşmada bir çok hatalar yapmıştır amma cemaatin kadrolaşması yanında esamesi bile okunmaz.

    Bugün akp surlarında sebep oldukları bir gedikten en çok muhafazakar kesimin muzdarip olacağını çok iyi hesaplamak zorundadırlar.Olası bir akp-cemaat tokuşturması kayaların tokuşmasına benzemez.Ya bu tokuşturmada iki yumurta da paramparça olursa kimse bu vebalin altından kalkamaz.

    Sonra bu tokuşturmadan sonra siyaseti ucuz bir yem olarak kullanıp kirli hesaplaşma peşine düşenlerin hep brilikte ikisinin birden çanına ot tıkarlar. Bu kez 28 Şubat’takine de asla benzemez…

    Sivil siyaseti kötüleyerek,kirli ilan ederek bürokratik vesayeti yüceltmek ise geçmişte Kemalist ceberrutların taktiği olduğundan bizim mahalleye çok fazla fayda sağlamayacağı aşikardır. Eğer kaybeden sivil siyaset olursa Ergenekoncuların acı ve ızdırapla doldurduğu tastan hep birlikte su içmeye mahkum ve mecbur oluruz…
    Onun için bizim mahalledekilerin biraz daha akıllı ve ferasetle davranıp şeytanın avukatlığını yapmaması gerekir..

    Diğer yandan malum cemaati yada cemaatçilerin nufuzlarını temsil ettiği farzedilen kimilerinin Mit-istihbarat-emniyet-savcılık konularına fazlaca dahl edip girmeleri cemaat ve cemaatçileri adına çok mahzurlu bir durum oluşturmaktadır…

    Ortalıkta yazar/bürokrat/akademisyen/gazeteci korolarının cemaat ve cemaatçiler adına; o kadar yalan/yanlış fikir neşriyatı var ki, hangi birisine kimlerin itibar edeceği de inanın kavram kargaşasını beraberinde getirmekte ve haliyle de hizmet hareketinin şu günlerde yanlış yorumlara tevdi edilmesinin de ana sebepleri bizatihi bu yorumları neşredenler olduğunu düşünmekteyim…

    Cemaatin fitne ve tetikçisi konumunda olan Rok, Baransu ve Emre Uslu tiplerin faydadan çok zarar verdiği de muhakkak iken hala aklı başında bazı kanaat önderleri addedilen cemaatin ileri gelenleri sayılan Dumanlı ve Gülerce gibileri bile bu tetikçileri ne yazıkki referans kabül edip onların görüşlerini camaatin yayın organlarında kendi görüşleriymiş gibi aktarmaya devam edebiliyorlar.Ondan sonra da cemaat’e bu önyargı neden ? diye hala sormaktadırlar???

    Cemaat ve cemaatçiler şu soruna nihai bir çözüm bulmadan bu vb istifhamlarında ardı arkası kesilmez.Cemaatin sözcüsü aslında kim veya kimlerdir?
    Sorunda burada zaten.Bir tek yetkili sözcülerinin olmaması.Her kafadan ayrı bir ses çıkmaya başladı son günlerde…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin