RSS Feed for This Post

Binayı yükselttin, dinini alçalttın!

yuksek-binaHasan-i Basrî –rahimehullah- :

“Ben sabiyy-i mürahık idim. Ezvâc-ı nebînin evine girdim. Odaların tavanına elim ulaşırdı. Ezvâc-ı tâhirâtın vefatlarından sonra Ömer bin Abdülazîz oralarını mescid-i nebevîye dâhil eyledi. Onlar yıkılırken ağlayanlardan fazla ağlayan görmedik. Ne olaydı yıkılmasaydı idi de insanlar buralarını görüp nebîlerinin rızasına göre evlerini mütevazî yapsalardı. Elinde bütün dünyanın hazineleri bulunan Nebî –s.a.v.-‘in ve ailelerinin dünyada nasıl yaşadıklarını tahayyül etselerdi”

der. Kişinin para sarfettiği yerlerin en kötüsü binalardır. Halîfe Harun Reşîd yüksek bir köşk yaptırınca Behlûl ona mektup yazıp şunları söyledi:

“Ey Harun çamuru yükselttin, dinini alçalttın. Kendi malından yaptıysan israf ettin, ALLAH müsrifleri sevmez. Başkasının maliyla yaptıysan zulmettin, ALLAH zâlimleri de sevmez”

 (Yûsuf Sûresi Tefsiri, Mahmud Sâmi Ramazanoğlu)

… Bu konuda okumak için…

İslâm’da Mimar ve Şehir

Cumhuriyet’in ilânından beri yaşadığımız şehirler hızla tektipleşiyor. Betondan yapılmış kareler ve dikdörtgenler kapladı ufkumuzu. Trabzon, Aydın, Malatya… Anadolu’nun her yeri birbirine benzedi. Fakat Türkiye’ye has bir sorun değil bu. Batının “alternatifsiz” demokrasisi ve serbest piyasası mimarları da tektipleştirdi. Farklı düşünemeyen, yerel özellikleri eserlerine yansıtmayan mimarlar kutu gibi binalar dikiyor. Moskova, Tokyo, Paris, Hong Kong da tektipleşiyor ve çirkinleşiyor.

Bir kaç istisna dışında Amerikalı Frank Lloyd Wright’ın eserlerini Ruslardan, meselâ Trotsky, Melnikov ve Lissitzky’nin tasarımlarından ayırt etmek mümkün değil. Keza Fransız Le Corbusier … Hepsi tek bir mimar tarafından çizilmiş gibi renksiz, kokusuz, ruhsuz ve heyecansız binalar. Nasıl oluyor?

Yine ünlü bir mimar olan Ludwig Mies van der Rohe şöyle diyordu: “Asra hakim olan zihniyet mimarî vasıtasıyla mekâna dönüşür”. Peki ama biz bu asrın hakim zihniyetinden razı mıyız? 21ci asrın egemen güçlerine mağlup mu olduk yoksa ortak mı?

Çare? Binalara değil de mimara odaklanmak. Eşyayı ve sureti değil İnsan’ı ve sîreti merkeze almak. Zira bu bir norm ya da ekol meselesi değil: İslâmiyet’in ilk asırlarında bir şehir övüleceği vakit binalar değil yetiştirdiği kıymetli insanlar anılırmış. Biz de güzel binalarda ve güzel şehirlerde hayat sürmek için önce güzel mimarlar yetiştirerek başlamalıyız işe. İnsan gibi yaşamak için mimarî çirkinliklerden ve bunaltıcı tektipleşmeden kurtulmalıyız. Bu ise ancak Güzel Ahlâk ile Güzel Mimarî arasındaki bağı yeniden tesis etmekle olacak. Çare Mimar Sinan gibi cami yapmak değil Mimar Sinan gibi insan yetiştirmek. Kitabımızın maksadı ise teşhis ve tedaviye hizmet etmekten ibaret. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin