RSS Feed for This Post

Sevgili Esma, bu cuma iki Fransız Müslüman oldu

Sevgili Esma kardeşim, Cuma namazına giderken seni düşünüyordum. Nurlu yüzün gözümün önündeydi, babanın sana yazdığı mektubun satırları hafızamdan dilime dökülüyordu. Camiye erken varmışım biraz. “Cami” dediysem… öyle ahım şahım bir şey zannetme. Plastik bir çadır. Kışın sular donduğu için teyemmümle abdest alıyoruz. Gerisini sen düşün. Sokakta namaz kılmak yasaklandığından beri 3-4 bin kişi birbirimizin sırtına secde ediyoruz. (Caizmiş, imam öyle söyledi). Neyse, dedim ya, biraz erken varmışım plastik camiye. Kapıda bir grup genç “gel kardeş, sen de şahit ol” dediler.

– Neye şahit olayım?

– İki Fransız İslâm ile şereflenecekler, şahit ol! 

Karşımda iki Fransız kürsü gibi yüksekçe, sandık gibi bir şeyin üzerine çıkmışlar. Birincisi iri cüsseli, çilli bir adam, uzun, bukleli sarı saçlarının arasından şahitleri süzüyor çaktırmadan. Mahçup tavırları cüssesiyle öyle ters orantılı ki. Bir de 20-25 yaşlarında, kot ceketli, yakışıklı “artiz gibi” bir genç. Yerinde duramıyor. İmamın konuşmasını beklemeden üzerimize atlayacak sanki. Hani rock konserlerinde olur ya, tam öyle!

Çok şirin bir şive ile kelime-i şehadet getirdiler. Bizim “H” sesini biraz zor söylüyorlar da… Gerçekten çok hoş. Sonra sıraya girdik. Tek tek ellerini sıktık, tebrik ettik. Genç olan herkesin boynuna sarılıyor, teşekkür ediyordu. Sanki bütün hayatı boyunca bugünü beklemiş gibi bir hali vardı… Hidayet acayip bir mevzu Esma Kardeşim. Bir bakıyorsun ayda 5-6 bin avro kazanan adam geliyor o plastik camide Müslüman olmaya. Karısı, çocuğu var; eşi dostu, evi, arabası, yazlığı … Kariyeri parlak, daha dünyadan ne istersen var.  Ama olmuyor. İllâ ki “ALLAH” diyor.

İşte böyle Esma kardeşim. Dünyadaki halimiz budur. Kahire’de, İstanbul’da ve Paris’te hayat devam ediyor. Küfür tek millet. Onlar bize mermi ve kimyasal silah atıyor. Biz ise onlara hidayetin güllerini. Çünkü kalpteki boşluk ancak iman ile doluyor, nefretle, kinle, intikamla değil.

Şimdi müsade edersen Esma Kardeşim, babanın duasına “amin” diyerek bitireyim mektubumu:

“Sana elveda demiyorum bilakis görüşmek üzere.. Buluşmamız, yakında peygamber ve ashabıyla birlikte Havz-ı Kevser’de olacak. Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi Allah’a yakın, O’nun nezdinde değerli ve şerefli bir konumda”

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin