RSS Feed for This Post

Lozan Türkiye’si İngilizlerin bekçisi miydi?

“19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın hemen başı, imparatorlukların bittiği, ulus-devletlere dayalı sermaye birikiminin ve ulus-devlet paradigmasının başladığı zamanlardı. Birinci savaştan galip çıkan İtilaf Devletleri, tabii başta, küçülmekte olan imparatorluğunun sonuna geldiğini anlayan İngiltere, Osmanlı’nın, misak-ı milli teklifini geri çevirip, Batı’nın denetleyebileceği üniter bir ulus-devlet olarak devam etme seçeneğini Lozan’da hayata geçirdi. Zaten Anglosakson egemenliği, ikinci savaştan sonra da, Ortadoğu’da İsrail’i bekçi yaparak kendine bağımlı Baas rejimlerini arka arkaya dizecekti. Bu yüzden, 1908 İkinci Meşrutiyet öncesinde ve sonrasında, Osmanlı topraklarında, liberal aydınların, Müslümanların dile getirdikleri muhtariyet ve buna dayalı bir yeni devlet biçimini ortaya çıkarmak tarihsel olarak çok zordu. Her şeyden önce böyle bir adım İngiliz emperyalizminin rakibi olacağı için, Batı ve onun o günkü temsilcisi İngiltere tarafından kabul edilebilir değildi. Bu anlamda tek bir ırka dayalı ulus-devlet modeli, yani Lozan mutabakatı, o günler için işin en kolayıydı ve o oldu.”  (Cemil Ertem)

… Bu konuda okumak için…

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin