RSS Feed for This Post

CHP… parti mi terör örgütü mü?

Necip Fazıl’ın iddialı bir sözü vardır; der ki Üstad: ‘CHP bir parti değil; Türk’e, dilini, dinini ve özünü kaybettirmeye memur bir intikam müessesesidir.’

Hoş, Üstadın haklı olduğu çok fazla nokta olsa da gelinen noktaya bakılınca iktidarsızlığı kuvvetle sabit olan bu hareketin Üstadın vehimlerini boşa çıkardığını söyleyebiliriz. Bu ülkenin dilini, dinini, özünü değiştirmek gayretiyle geçen şunca yıla rağmen bir arpa boyu bile yol alamayan bir hareketin, normal şartlar altında kendini ilga etmesi beklenir ama CHP’nin tarihinde halkın beklentilerine cevap verdiği vaki değildir.  Belki de İslamcı kesimin idol şairlerinden Sezai Karakoç’un bir dizesine kulak vermiştir, bilemem. Şair, o şiirinde ‘Yenilgi, yenilgi büyüyen bir zafer vardır’ der.

Şüphesiz şairin yenilgi, yenilgi büyüyen zaferden kastettiği kesim CHP gibi ne idiğü belirsiz bir yığın değil İslami kesimdi. Çünkü sadece bahse konu Sezai Karakoç değil, Necip Fazıl’ın da bu kesme kesin zaferin zor ve dikenli yollardan geçeceğini muştuladığı çok şiiri vardır. Tekerleğin tümsekte kalmayacağı, yarının elbette onu hak edenin olacağı günlerin yakın olduğu, ‘Zindandan Mehmede Mektup’ gibi çok sayıda şiire imza atan şuaranın en mümbit eserlerini verdiği sahadır İslami Kesim. Şimdilerde Ak Parti çatısı altında siyaset yapan çok kişi için bir anlam ifade etmeyebilir bu isimler, bu şiirler ama o günlerde ayakta kalmamızı sağladığı için ‘en azından bizler’ çok şey borçluyuz bu şairlere.

Bugünlerde de CHP bir hatırşinaslık peşinde. 6 Mayıs’ın Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ölüm yıldönümü olması hasebiyle bir hareketlilik yaşıyor hazretler. Kimisi Deniz Gezmiş’in Atatürkçülüğünden dem vurmakta kimisi tam bağımsızlık için verdiği evrensel mücadeleden bahis açmakta. Kısa bir google sonrası anladım ki banka soymasını, adam kaçırmasını, Amerikan askerlerini denize dökmesini bir kenarı koyarsanız sıradan bir nümayiş esnasında en fazla biber gazıyla sıyıracak bir tip gibi geldi bana. Gerillacılık konusundaki tüm deneyimsizliğine rağmen bir Che asla değil mesela. Yine de vicdan sahibi olan her insan evladı bir hakkı teslim eder ki asılmasını gerektirecek kadar da ağır bir suç işlememişti.

En azından bugünlerde yaşasaydı belki de kısa bir kovuşturma sonrası, biraz hapis yattıktan sonra yırtabilirdi bile. Çünkü onun yaptıklarına özenip de bugün bir sürü gürültü çıkaran soytarıların yanında daha bir derli toplu duran adam gibi geldi bana Deniz Gezmiş. Onun mu kendini harcadığı yoksa onu mu harcadıkları bugüne kadar hep bir muamma olarak kalmıştı ki nihayet onu da yıllar sonra öğrenmiş olduk. Meğer Deniz Gezmiş’in idam kararının onaylanmasında dönemin CHP milletvekilleri ya evet demiş, ya çekimser kalmış ya da Meclis’e bile gelmeyerek sehven onaylamışlar. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idam edilmemesi için 30 oya ihtiyaç olmasına rağmen otuzdan fazla milletvekilinin meclise bile gelmediklerini öğrenmek de bugünlere nasip oldu. Düşünebiliyor musunuz o günün 144 milletvekiline sahip CHP’sinden sadece 48 tanesi idama ret oyu vermiş, geri kalanlarsa bugünlerde kendilerinin akıl hocaları olarak sahne alan Süleyman Demirel’le beraber ‘evet’ demişler.

‘Nerden bakarsan tutarsızlık nerden baksan ahmakça’ demeden önce hafızaları biraz tazeleyelim isterseniz. Çünkü CHP, ‘sadece kendinin anladığı saçma sapan bir solculuk adına’ bugün kimi sahiplendiyse dün ocağına incir ağacı dikmiştir.

Nazım Hikmet mesela; İsmet İnönü’nün devrinde 12 yıl hapis yatmıştır. Kendisine uygulanan zulüm o derecedir ki dilekçesinin işleme bile konulmadığını öğrenmek için geçtiğimiz yılları beklememiz gerekti. Meclis arşivlerine göre tek parti yönetiminin dilekçesini bile işleme koymadığı Nazım Hikmet’i, zamanın Uluslararası Hukukçular Derneğinin girişimi bile kurtaramamış. Tezata bakın ki bugünün CHP’lileri tarafından yere göğe sığdırılamayan Nazım’ı hapisten çıkarmak Demokrat Parti’ye, itibarını iade etmek de bugünün Başbakanına nasip oldu.

Ya ‘Kürk Mantolu Madonna’ desem ve Sabahattin Ali’yi hatırlatsam size ne dersiniz. Gerçi artık bizim gibi mürtecilerin hatırlatmasına da gerek yok. Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizzat kendisinin söylediği gibi Sabahattin Ali’yi de CHP öldürmüştür. Dersim Olaylarına girmeye gerek var mı bilmiyorum; geçende televizyonda izlediğime göre halen mağaralardan kemikler çıkmakta Tunceli’nin dağlarında. Gerçi telafi etmesi mümkün değil ama CHP’nin o dönemde yaptığı bu zulmün özrünü dilemek de şimdinin başbakanına düşmüştü. Gerçi biraz gürültüye geldi ama Başbakan’ın o özrü biraz fazla geniş kapsamlı bir özürdü; öyle ya, saldırı planlarının bizzat Atatürk tarafından yapıldığı, bombalamanın da manevi kızı Sabiha Gökçen tarafından yapıldığı bir zulmün özrü için ben daha geniş kapsamlı bir iştirak beklerdim.

İşin asıl garabet tarafı şu ki, Silivri’ye gidip de barikatları yıkıp, devletin kolluk güçlerini darp ederek solculuk yaptığını sanan bugünün CHP’lilerinin, popüler milli içeceğimiz sıralamasında ikinci sıradaki yerini hakkıyla koruyan biber gazına isyan etmelerine rağmen Dersim’e neden atıfta bulunmadıkları. Çoluk çocuk demeden mağaralara sığınan insanları gazla zehirledikten sonra ‘fareler gibi öldürdük’ diyen bir zihniyetin, azıcık gözü yaşardığı için isyan etmesi bile utanması için yeter de artar bile ama o yeteneğe sahipse şayet. Hele hele Silivri’ye gidip de yel değirmenlerine saldıran ucuz kahramanların arasında bir tane bile Alevi olduğuna inanmak bile istemem.

İslami Kesimin CHP’ye düşman olması hatta nefret etmesi asla boşuna değildir bu ülkede. Fakat sadece bu kesimin düşmanlığı da ‘bu halkın bütünü adına’ yetersizdir ve yetersiz kalmaya devam edecektir. Çünkü CHP sadece inanan insanlara değil, bir blok olarak tüm insanlığa karşı dün de tutarsızdı bugün de tutarsız olmaya devam etmektedir. Bir fesleğen nasıl gölgeye ihtiyaç duyarsa, CHP’de her zaman birden fazla vasiye ihtiyaç duyarak işleri daha berbat etmek için vardır bu ülkede. Asker, yargı, bürokrasi, medya, sendikalar, üniversiteler başta olmak üzere tüm bu kurumları yedeğine almadan hareket etmeye kalkan bir CHP, ancak ve ancak bugün yapabildiği gibi MHP’den milliyetçi oyları tırtıklayabilir o kadar.

Çünkü düşünmek, fikir üretmek, kendi içinden ideologlar yaratmak fikri ona dün de çok uzaktı, bugün de çok uzak. Kur’an-ı Kerim ki tek harfinin dahi değişmeyeceği konusunda bizzat Allah’ın garantisi altında olmasına rağmen, uygulamaları düzenlemek adına içtihat kapısını açık tutar ama CHP’de kapı duvardır.

CHP’de siyaset yapan dostlarıma yine de son paragrafı dikkate almamalarını tavsiye ederim. Çünkü önceki paragraflarda da düşünen insanların başına neler geldiğini anlattım. Hoş, gerçi şu anda ülkenin başında ‘Ayasofya ibadete açılsın’ diyen adama, ‘sen önce Sultan Ahmet’i doldur, gerisini düşünürüz’ diyebilecek kadar popülizmden uzak, aklı başında bir adam var ama harp olur, darp olur da CHP iktidara gelir onu bilemem.

Tarihe, bu halka yaptığı zulümden başka bir seda bırakabilir mi?’ sorusuna gelince Cemil Meriç’le paralel düşünüyorum.

‘Tarih de kadın gibidir, çığlığa koşar’ der Üstat…

…Kemalcilik ve Atatürkizm üzerine e-kitap…
Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir…Buradan indirebilirsiniz. 

 

Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.  

Kadın hakları ve Kemalizm

“Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi. Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ? “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak” Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış: “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: May 9, 2013 | Reply

    CHP… parti mi terör örgütü mü?: http://t.co/KOCSD7uOJC

  3. Yazan:@moyalitu Tarih: May 10, 2013 | Reply

    cumhuriyet halk fırkası: http://t.co/SU6vnQvwGo

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin