RSS Feed for This Post

Bütün gazeteciler özgürlüğü hak eder mi?

hurriyet_gazetesi

Mumcu cinayetinde Hürriyet…

Hablemitoğlu, Kışlalı ve Mumcu cinayetlerinin “irtica işi” değil de “devlet işi” olabileceğine dair güçlü işaretlerin ortaya çıktığı üç kritik anda, kamuoyunun dikkatinin yeniden “olağan şüpheli”ye, “irtica”ya dönmesi için Hürriyet’te sergilenen gayreti ele aldığım üç bölümlük dizinin son bölümüne gelmiş bulunmaktayız. Hürriyet, Hablemitoğlu cinayetinin beşinci, Kışlalı cinayetinin de dördüncü gününde devreye girmiş (daha doğrusu birilerinin bir koşu getirip gazetenin kucağına bıraktığı haberleri manşetine çekmiş), ortaya dökülen kuşkuları “yok, yok, irtica” diyerek savuşturmaya çalışmıştı. (Okumayanlar, bu yazılar için 18 ve 21 aralık tarihli Taraf’a bakabilirler.)

Hürriyet, Uğur Mumcu cinayetinde ise öncekilerin tersine cinayetten hemen sonra değil, üzerinden yedi yıl geçtikten sonra, 2000 yılının baharında girecekti devreye… Çünkü bu cinayetin “devlet malı” olabileceğine dair kuşkular, daha önce incelediğimiz iki cinayette olduğu gibi cinayetten hemen sonra değil, yedi yıl sonra, Umut Operasyonu günlerinde ortaya çıkmıştı. (Mumcu cinayetinin sonrasını, askerlerin de katıldığı birkaç yüz binlik cenaze törenini hatırlayın; o günlerde basının tamamı Mumcu’yu “irticacılar”ın öldürdüğü hususunda hemfikirdi, ortada hiçbir kuşku yoktu.)

 Umut Operasyonu başlıyor…

2000 yılında, 28 Şubat’ın “bin yıl” süreceğine inanılmaya devam ediyordu. Fakat bunun için, sayıları milyonlarla ifade edilen laik asabiye sahiplerindeki “irtica korkusu”nu sürekli diri tutacak yeni “malzeme”lere ihtiyaç vardı. Bugünden geriye bakıldığında bu malzemelerden biri olduğu hususunda hiçbir kuşku kalmamış bulunan Umut Operasyonu, kamuoyuna duyurulduğu andan itibaren yeni bir “laik kabarma”ya vesile oldu.

Polis, Mumcu’nun “katillerinin” (“katil zanlısı” değil!) yakalandığını ve bunların “îrticai bir örgüt”ün mensupları olduğunu o kadar kesin bir dille açıklamıştı ki, o koşullarda sakin kalmak ve olan bitene gazeteci kuşkusuyla yaklaşmak çok zor bir hâle gelmişti. Polisin her dediğinin gazetecilerin kalelerine gol olarak girdiği günlerdi. O kadar ki, gazeteler ilk gün (7 Mayıs 2000) haberi, hepsi de manşetten olmak üzere polis gibi “katiller” diyerek ve “kesin” hükmünde vermişlerdi:

“Katiller yakalandı” (Zaman) / “Katil yakalandı” (Sabah) / “Ecevit: Katil elimizde” (Sabah) / “Katiller bulundu” (Yeni Binyıl) / “Bombayı koyan İranlı” (Hürriyet) / “Mumcu Suikasti çözüldü” (Ortadoğu) / İran’dan para aldılar” (Milliyet) / “İşte o bombacılar” (Star) …” (Alper Görmüş / Taraf)

… Bu konuda e-kitap okumak için…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu? Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Habercilik, savcılık, komiklik, amigoluk… Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesiminieğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda“gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor… Buradan indirebilirsiniz.

Aydın kimdir? Muhafaza’nın ve Değişim’in kimyası

Aydın konusu gerçekten sorunlu görülüyor. Her ideoloji, her grup kendi liderini, kahramanını aydını ilan ediyor çünkü. Tam da bu sebeple tanımından önce başka bir sıfata daha ihtiyaç duyuluyor: Reformist aydın, muhafazakar aydın, Kürt aydını, Türk aydını, vs.. Kısacası “aydın olmak” hem toprak(toplum) hem de tohum(aydın) gibi üzerinde durulup incelenmesi yazılıp çizilmesi gereken bir kavram. Değişimin adresi kabul edilen Aydın’ın tanımı konusunda muhafazakar olunabilir mi?” 130 sayfalık bu kitapta modernleşme sürecinde Aydın’ı ve Aydınlanma’yı sorgulayan bakış açıları bulacaksınız. Ama teori ile yetinmeyen, fikrin eyleme dönüşmesini, Cumhuriyet’i, demokrasiyi ve sivil itaatsizlik olgusunu da sorgulayan yazılar bunlar. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Şub 7, 2013 | Reply

    Bütün gazeteciler özgürlüğü hak eder mi?: http://t.co/ITLorfhf

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin