RSS Feed for This Post

Adem’den çıkan Havva’dır Sanat Eseri

Her sanatçının içinde bir Pygmalion yaşar. Kim midir Pygmalion, yaptığı heykeli Galatea’nın güzelliğine aşık olan ve Tanrıça Venüs’e ettiği dualarla onu canlandıran ve aşkına kavuşan Kıbrıs prensidir.

Taptığı heykele aşık olan bir heykeltıraş. Eserine aşık olan sanatçı. Her sanatçı, eserine aşıktır ve eserinin canlanmasını ister. Oidipus’un kaçamadığı kehanet, yazgısını takip eden her sanatçının aslında istediğidir. Babayı öldürerek anneyle evlenen oğlun trajedisi. Babayı -geçmişi, geleneği, toplumun kabullerini…- aşarak, anneye –şimdi’ye ve geleceğe- hakim olma isteği. Aynı zamanda da kendisinden isteneni vermenin diğer adıdır Pygmalion. Senden Galatea’yı yapman bekleniyorsa bir sanatçı olarak, sen de Tanrılardan onu canlandırmalarını istersin doğal olarak; yarattığın güzelliğin canlanmasını, vücud bulmasını, senin onda gördüğün güzelliğin başkalarınca da görülmesini. Aşık olduğun senden çıkandır, senin parçan. Adem’den çıkan Havva’dır ve o parçayla birleşerek yeniden bütünlenmek istersin, hatta onun üretkenliğiyle çoğalmak. Çoğalmak, yani geleceğe kalmak. Senden çıkan parçanın varlığını devam ettirmesi. Sanatta, eserin canlanması, onun geleceğe kalmasıdır çünkü.

Sanatçı Adem, eseri Havva’dır, yani eser dişildir. Sanatçı eseriyle dişil tarafını canlandırır. Doğurduğu/yarattığı andan itibaren de, çaresizce onu ister, ona sahip olmak. Tam bu noktada sanatçı bir ikilem yaşar. Çünkü eserinin canlanması, ona/sanatçıya ölümsüzlüğü kazandırırken aynı zamanda da artık o esere sahip olamayacağı anlamına gelir. İşte tam da kehanet burada devreye girer ve farklı bir sorunu daha dillendirir. Yazgısından kaçamayan sanatçı, babayı öldürerek(erkek tarafını, toplumun kabullerini), anneyle(esin, yaratıcı yetenek) birlikte olarak meydana getirdiği eseriyle(dişil tarafıyla) sonsuzluğa kavuşurken, kör bir dilenci olup yollara düşmek zorundadır. Sanatçı, toplumun kabullerinin üstüne çıktığı, yaratıcı yeteneğini kullandığı anda, kısacası eserini meydana geldiğinde, toplumun uzağına itilmek, o topluma bakamamakla cezalandırılır. Sanatçı, eserini doğururken, erkek tarafını öldüren, ama eseriyle, dişil tarafıyla yeniden canlanandır. Ölürken doğan. Erkek tarafı yok olurken, kadın tarafını sonsuza hediye eden.

Pygmalion, aynı zamanda sanatçının aşması gereken bir eşik anlamına da gelir. Çünkü bazen sanatçıda, Galatea/sanat eseri araç olmaktan çıkarak amaç haline gelir. Sanatçı, aşkı, güzelliği… hakikatin dışında arayarak, yaptığı eserine yönlendirir. Gerçek aşkı aramak yerine Galatea’ya aşık olur. Yaratılana değil, yarattığına veya asıl yaratıcıya değil, kendisi tarafından vücud bulana. İşte bu eşik, sanatın amacını da değiştirerek, sanat eserini ve sanatçının kendisini tanrılaştırmaya kadar götüren sürecin başlangıcı olur. Sanatçıyı ilk basamakta bırakır. Narkisoss gibi yansımaya takılı bırakır, asl’a ulaşmasını engeller. Elbette aşk, yansımada başlar, yani kişinin kendisine yöneliktir ilk başta, ama kişi kendisini aştığında onu sanatın amacına ulaştırmış olur. Güzelliğin, aşkın kaynağına, aslına, Yaratıcısına.

Yaratıcıyı taklit eden sanatçının Yaratıcıya değil de, kendi yaratısına aşık olması, Pygmelion olması, kendisini tanrılaştırmasıdır ve nasıl Tanrı yarattığı her şeyde vücud buluyorsa, kendi vücud verdiğinde gördüğü kendisinden başkası değildir. Kavuşmak istediği de kendisidir bu durumda. Aşk, kendinedir.

Her sanatçının içinde bir Pygmalion yaşar. Ancak, içindeki Pygmalion’u öldürebilen sanatçılar gerçekte sonsuzluğa kavuşabilirler. Sonsuzluğa, yani aşkın, güzelliğin kaynağına, asl’a, Yaratıcıya.
Sanat konulu e-kitaplar

Sanat Yoluyla Hakikat Bulunur mu?

İnanmak belki zor ama … eğer sınırsız görme kabiliyetine sahip olsaydık hiç bir şey göremezdik!güneşe dürbünle bakan biri gibi kör olurduk. Gözlerimizin sınırlı oluşu sayesinde görüyoruz dünyayı. Immanuel Kant’ın meşhur bir güvercini vardır, havayı iterek uçar ama havanın direncinden yakınır durur. “Hava olmasaydı daha hızlı uçabilirdim” der. Hakikat’i görmekte zorluk çekmemizin sebebi O’nun gizli olması değil tersine aşikar olmasıdır. Aksi takdirde Hakikat’i içeren, kapsayan ve perdeleyen daha hakikî bir Hakikat olması gerekirdi. İşte bu sebeple Hakikat’i görmek için Bilim’e değil Sanat’a ihtiyacımız var, bilmek için değil bulmak söz konusu olduğu için. Derin Düşünce yazarları Sanat-Hakikat ilişkisi üzerine yazdılar. Buradan indirebilirsiniz.

Sanat karanlıkta çakılmış bir kibrittir…

“…Neden bir natürmorta iştahla bakmıyoruz? Tersine ressam “yiyecek-gıda” elmayı silmiş, elmanın elmalığı ortaya çıkmış. Gerçek bir elmaya bakarken göremeyeceğimiz bir şeyi gösteriyor bize sanatçı. İlk harfi büyük yazılmak üzere Elma’yı keşfediyoruz bütün orjinalliği, tekilliği ile…”

Bu kitapta Derin Düşünce yazarları sanatı ve sanat eserlerini sorguluyor. Toplumdaki yeri, siyasî, etik ve felsefî yönüyle… Denemelerin yanı sıra son dönemde öne çıkan, ekranları, kitap raflarını dolduran eserlere (veya ürünlere?) dair eleştiriler de bulacaksınız. Buradan indirin.

Derin Göz

İnsan gözü daha verimli kullanılabilir mi? Aş, eş ve düşmanı gören Et-Göz’ün yanı sıra Hakikat’i görebilecek bir Derin-Göz açılabilir mi? Sanatçı olmayan insanlar için kestirme bir yol belki de Sanat. Çukurların dibinden dağların zirvesine, Yeryüzü’nden Gökyüzü’ne…Sanat’a bakmak için çeşitli yapıtlardan, ressamlardan istifade ettik: Cézanne, Degas, Morisot, Monet, Pissarro, Sisley, Renoir, Guillaumin, Manet, Caillebotte, Edward Hopper, William Turner,Francisco Goya, Paul Delaroche, Rogier van der Weyden, Andrea Mantegna , Cornelis Escher , William Degouve de Nuncques.

Peki ya baktığımızı görmek, gördüğümüzü anlamak? Güzel’i sorgulamak için çağ ve coğrafya ayırmadık, aklımızı uyaracak hikmetli sözlere açtık kapımızı: Mevlânâ Hazretleri, Gazalî Hazretleri, Lao-Tzû, Albert Camus, Guy de Maupassant, Seneca, Kant, Hegel, Eflatun, Plotinus, Bergson, Maslow, …Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Derin Düşünce (@DDGrubu) Tarih: Ara 22, 2012 | Reply

    Adem’den çıkan Havva’dır Sanat Eseri: http://t.co/2S1XO7lw

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin