RSS Feed for This Post

Ah benim hamakat ehli ömrüm!

Ömrüm ahmakça deja-vuler yaşamakla geçiyor ve fazla zamanım yok. Yolda gördüğüm zaman selam vermekten imtina ettiğim insanlar arabulucu rollerini yerine getirmek için gelip gidiyorlar. Haklı oldukları nokta şu; hayat gerçekten insana birbirinden değişik rolleri sunuyor oynamak için. Kişinin karakteri, istidadı oranında da hayatta aldığı roller azalıyor veya artıyor. Benim kısmetime düşen bu oyuncular arasında en yeteneksizlerin benim payıma düşmesi.

Bu taksimatı, kim yapmış, hangi kriteri koymuş da bu kendim gibi hamakat ehlini benim namı hesabıma seçmiş ben de bilmiyorum. Benim anladığım bir şey varsa bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa. En yeteneklisinin evli, mutlu, çocuklu olduğu bu karakterler gelip gidip bana akıl veriyorlar. Onlarla çay içip, renginden hoşlandığım kek kalıbında imal edilmiş keklerin tadına bakıyorum. Uğradığım ziyanın telâfisi mümkün değil; Okumaktan geçtim, gözlerimi dinlendirsem kâfiydi ama ona bile müsaade yok.

Ömrünü, orta yolda geçiren adama küfretmekle geçiren birine orta yolu tavsiye ediyorlar. İtibarımın sıfırlandığını biliyordum ama yazdıklarımın da hiç okunmadığını öğrenmek bugünlere nasipmiş Tirandafilya. Cemil Meriç ‘ Fransa’da komünistim diyen bir adama aldığı risk ve çektiği çile sorulur. Cevap gelmezse gülünür geçilir’ diyor. Orta yolu benimseyen sarsak, beyinsiz karakter de budur işte; hiçbir risk almadan, yıldızlarla kaydırak oynamayı düşleyen adamın alnının çatına vurup düşürmeyi marifet zanneder.

‘Yol ortasında yemek yemeyin’ der İslam Ahlâkı. Arkasından da gerekçesini söyler: Döktüğünüz kırıklara yerde sürünen, yaşayan cümle nebatat gelir de insanlar, hayvanlar onları ezer, öldürür bilmeden. Tam olarak tarif etmiş, söze mecal kalmamış. Aklınca kurtuluşun orta yolu bulmakta olduğunu söyleyen şahsiyetin idrakine gülmek istiyorum ama onu da beceremiyorum. Sonra onunla oturup futbol konuşmak zorunda kalıyorum. Daha doğrusu hiç de arzu etmediğim bir monologa muhatap oluyorum. Bütün bunlara sebep de ziyadesiyle benim; yol ortasında döktüğüm eteklerimdeki kırıntılara koşan bu karıncaları, çıyanları, akrepleri ben çağırıyorum büyük oranda. Onları zamanında envanterimden düşmediğim içindir ki her biri birer bilirkişi edasında teşrif etmekteler zaten dar olan zaman daireme.

İfrat ve tefrit bir kulun en tabii hakkıdır ama orta yol insanının bununla da ilgisi yok. Özendiği kim varsa bu organizmanın tefrittedir, acıdıkları da ifratta. Orta yol, elest bezmine bile geldiği şüpheli bir kalabalık yığın. O yüzden kimse tanımaz kendisini, kimseyi sevmez, ama kendi gibiler çok olduğu için herkes onu sever. Çiftleşmesine sebep iki kişilik yatağı olduğu içinse aile kurmasına sebep de dört kişilik yemek masasına sahip olmasıdır. Gece uyur, sabah işe gider, akşamı kek yer çayla beraber. Dişlerinin arasına kaçan kırıntıları diliyle temizleyen bir adamdır o. Okuyarak, düşünerek, tecessüs ederek vücuda getiremediği aklını sonra gelip sana satmaya çalışır.

Bu küçük adamlar suçluyu buldular; suçlu senmişsin tiryandafilya. Oysa ki senin varlığını iliklerinde, hücresinin her zerresinde hisseden benden başka kimse yok ki! Tiryakiliğin korkunç bir musallat, ne esrar ne de sigaraya benziyor, müsavisi yok. ‘Bu mektuplarda anlattığın kadın gerçekten ben miyim’ diye sorman da belki de bu yüzden bana. Mükemmel değildin ama mükemmele yakındın. Çünkü mükemmel tekâmüle aykırıdır. Her zaman ayakaltındasın ama aynı zamanda da başımın üstündesin. Her yerde köşe bucak arayanlar bulamıyorsa, buna sebep daha önce kimsenin bakmaya yeltenmediği yere saklamamdır seni. Akılla arayarak bulmak kabil değil seni Tiryandafilya, bunu bilmiyorlar. İkimizin ortaya koyduğu, bu ortada, aşikâr oynanan oyunda ikbale giden yolun sırra sadık kalmaktan geçtiğinden bihaber insanlar bunlar.

Çok kadın sevdim Tiryandafilya. Açık denizlerde gezen basit bir kayıktım ve gördüğüm ünlü ünsüz, derin sığ, güzel çirkin ne kadar liman varsa girmek istedim. Basit bir kayıktım ve kendim gibi basit bir limandan aldığım davete icabet ettim. Bütün evliliğimin hülasası bu. Sonraki yirmi senede de liman aynı kaldı kayık devasa bir gemi oldu. İlkel limanın elindeki imkânlar, o gemiyi o köhne limanda tutamadı, tutamazdı. Geçen son yirmi yılın özeti de bu. İhtirasın alamet-i farikası keşiftir, bunu anlamaktan bile acizler Tiryandafilya. Belki kötü bir kâşifim; ömrümce her tarafta aramak ama bulmamak asla seni kötü bir deneyimdi benim için. Seni bulamadıkça Allah’a yaklaştım. ‘Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan sen öp seccadem’ diyen şaire kulak verdim çokça. Sonra yine aramak seni, ‘suda, rüzgârda, kuşta senin sedanı duyup/ seni beyaz çiçekli dallar içinde sanmak/  Vuslatın rüyasını görmek üzre uyuyup/ Hasretin azabına ermek için uyanmak’ diyen şairleri dinledim ama hep aradım seni Tiryandafilya.

Benim bir ömür harcayıp, arayıp ta bulduğumu şimdi el yordamıyla keşfe çıktı bir alay kör ve ahmak sürüsü. Onlarca körün kafileler halinde gelip bir fili tarif etmesinin sergüzeştinden başka bir şey değil hâsıl olan manzara. İnsanlarla bir duvar arkasından konuşuyorum, içeri davet etmeme imkân yok çünkü her yeri çok dağıttın Tiryandafilya. Buna rağmen insanların destursuzluğu yüzünden tüm hayatım, tüm gizleme gayretime rağmen en pespaye kerhanenin kapısı muamelesi görüyor.

Kaçıp gitmeyi ciddi olarak bir münci gibi görüyorum bugünlerde. Sen de dâhil kimseye ihtiyacım yok; rasyonel bir etkileşim değildi yaşadıklarımız. Buna bir de benim her sevdiğini putlaştıran ilkel tarafım eklenince seyrine doyulmaz bir temaşa oldu. ‘Tiryandafilya’ artık yavaş yavaş sen olmaktan çıkıyor canım benim. Kendini bana açmaman kurtuluşun değil, belki de felaketin olacak söyleyeyim. Diğerleri gibi çok küçük hesaplarla, Harpagon gibi geliyorsun bana. Seni dün de uyardım, yine uyaracağım. Yanılırsan ellerin yüzün çatlayacak, dudakların paramparça olacak; onu da söyleyeyim.

Erdem Beyazıt diyor ya: ‘İsyan şiirleri bilirim sonra/ Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden/ Harfler, harp düzeni almıştır mısralarında…’

Tiryandafilya için öyle bir ordu kurarım ki kelimelerden, ‘gıpta’ kelimesi içine düştüğün hali anlatmakta kifayetsiz kalır. Gerçek olan sen, yarattığım gölgene râm olursun söyleyeyim Tiryandafilya. Oduncunun hikayesi hani, bilirsin; oduncu her akşam cinlerden, perilerden bahsedermiş de bir gece gerçekten peri görünce nutku tutulmuş ya, işte öyle bir şey. Zülfünün yay gibi kuvvetli çelik telleri nispetinde sana karşı aşkım var, ihtirasım var. Ama yine de gün gelip de gölgenle mücadele edecek kadar kendini rüsva etme Tiryandafilya.

Senden önceki hiçbir kadın tarafımdan böyle sigaya çekilmedi Tiryandafilya. Sen benim tüm aşklarımın z raporusun, tüm aşklarımın hülasası, ana fikrisin Tiryandafilya. Senden öncekiler ya masadan kaçtı ya da onları masadan ben kovdum. Şimdi benim tüm bu kaybolan yıllarımın hesabını vermek de sana kaldı. Sevdiğin başka bir erkek olmasına rağmen bu yola girmen için de seni zerre kadar zorlamadım, bunu da biliyorsun Tiryandafilya. Duvarımın arkasına dolanman için sana elimden gelen tüm kolaylığı gösterdim. Bu asla senin marifetin, el çabukluğun, kahredici, tahrik edici, tahkir ve de tezyif edici dişiliğinle olmadı. Senden önce gidip, tüm kapıların kilidini senin için açan irade bendim. Orada beni çırılçıplak gördüysen benim sayemdedir.

Şimdi dürüstçe oynayalım o zaman. Ama unutma Tiryandafilya; ihanet ilgi çekse de hain sevilmez…

 

 

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var. Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

Kitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 3

İnsanları birleştiren, engelleri ortadan kaldıran bir eylem yazmak… ve tabi okumak. Heinrich Böll, Sadık Yalsızuçanlar, Jean-Paul Sartre, Leyla İpekçi, Samuel Beckett, Peyami Safa, Immanuel Wallerstein, Marilyn Monroe veya Baudelaire… Farklı ülkelerde yaşamış, farklı kaygılarla yazmış olsalar da bütün yazarlar bir iz bırakmak, günü gelince başka insanlarca okunmak isterler. Evet… Yazmak vermektir. Kitap tanıtan kitaplarımızın üçüncüsünü ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Kitap tanıtan kitap 4

Alışılagelmiş kitap sunumlarından farklı bir çalışma bu. Neden? Öncelikle kitap tanıtan kitap serisinde tanıtımı yazanlar da tıpkı tanıtılan sanatçı ve filozoflar gibi birer yazar. Bir çoğu profesyonel ve yarı-profesyonel olarak yazı hayatlarını sürdürmekteler. Ek olarak… katkıda bulunan yazarlar eserin güzelliği kadar kendi iç güzelliklerini, kişisel tecrübelerini, eserle ve yazarla tanışma serüvenlerini de ortaya koyuyorlar. Bu bakımdan kitap tanıtan kitap Aktaş, Kafka, Ramazanoğlu veya Kazancakis ile olduğu kadar Başarslan, Gürkan, Becer ve Özdemir ile de tanışmanın veya mevcut dostluğu ilerletmenin güzel bir yolu. Bu 4cü kitapta Yine « ağır » konuklarımız var : Franz Kafka, Cihan Aktaş, Michel Houellebecq, Yıldız Ramazanoğlu, Nikos Kazancakis, Ali Şeriati, Jacques Derrida, Selim İleri, André Gide. 20 farklı kitap, Rusya, Fransa, İran, Almanya ve Türkiye’den 20 yazar. 98 sayfalık bu kitabı, kitap tanıtan kitapların dördüncüsün ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:@Emeldmrc Tarih: Ara 8, 2012 | Reply

    İnsan değişken varlık.Ah benim hamakat ehli ömrüm!: http://t.co/tBLiaJg3

  3. Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Ara 8, 2012 | Reply

    Ah benim hamakat ehli ömrüm!: http://t.co/tXawmCVk

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin