Çünkü sevgi faydasızdır – Bu sergi gözden kaçmasın
By my on Kas 11, 2012 in Modernleşme, Resim Sanatı, Sanat
Amerikalı ressamların en ünlülerinden biri Edward Hopper. Edebiyat için Robert Musil’in Niteliksiz Adam’ı ne ise Hopper’ın tabloları da resim sanatı için aynı yeri tutuyor. Sitemizin sadık takipçileri hatırlayacaklar, Boşluk Aynası isimli makalemizde bahsetmiştik kendisinden. Her hangi bir ekole, akıma dahil etmek zor. Modern insanın yalnızlığını mükemmel şekilde vurguluyor tablolarında. Gecenin karanlığına gömülmüş şehirde akvaryum gibi yapay ve aşırı aydınlatılmış bir bar. Şehirdeki diğer insanlardan kopmuş bu mekânda içki içen insanlar; adeta bar tabureleri ve metal kahve servisleri kadar eşya-laşmış, şeyleşmişler (Bkz. Şeyleştirme) … Kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ başında müşteri bekleyen bir benzinci, tren vagonlarında, otel odalarında, bekleme salonlarında toplanmış insanlar…
Hopper nostaljik değil. Ama sorgulayıcı: Adına “ilerleme” denen bu delilik bizi nereye götürecek? İlerleme değil bir kopma bu, sorgulanmalı. Güneş doğarken işe koyulan, ortalık kararınca eve çekilen köylülerin çocukları farklı yaşıyor bu modern dünyada. Köklerine yabancılaşmışlar. (Bkz. Yabancılaşma) Gecenin karanlığı çökmüş, neonlarla aydınlatılan bir büroda sekreter ve müdür. Kalem yok, daktilo var, masanın üzerinde bir telefon. Sekreterin yüzü müdüre dönük, vücudu ise dolaba. Doğal olmayan bir ışıkta daktilo, telefon ve resmî ilişkilerle, bürokrasiyle üzeri örtülen bir şey var: insan olma hissi.
Ressamın tablolarında İnsan var. Sinemada, trende, şehirde “ötekiler” ile birlikte ama hâlâ yalnız çünkü herkes “öteki” olmuş, insanlar anonimleşmiş. Birbirilerini dinlemeyen, anlamayan, zaten bunu istemeyen bireyler İnsan’a örtü gibi. Bireyler bir makinanın dişli çarkları kadar birbirlerine muhtaçlar ve o metal, o soğuk çarklar kadar seviyorlar(!) birbirlerini. Faydaya odaklı bir toplum. Ticarî ve teknolojik. “Ötekilerden faydalanmak” isteyen, sevgisiz bir toplum. Çünkü sevgi faydasızdır.
Hopper’ın tabloları figüratif olmakla beraber optik “oyunlar” ve kadraj yoluyla, bazen de tekrar edilen “bezemeler” ile bir tür soyutluk arz ediyor. Mekânlarda iç-dış vurgusu, evlerin, elektrik direklerinin, ağaçların kısmen kadraj dışı bırakılması meselâ. Bazen dağ başında, bazen sahilde bomboş bir yerin resmedilmesi insana “ee? şimdi ne olacak?” dedirten bir hiçlik. Ne bir tekne, ne bir martı, ne bir dalga köpüğü. Hopper’ın boşlukla, yoklukla, hiçlikle dolu tabloları aslında bize bizi yansıtıyor. Daha doğrusu insan fıtratına dair bir şeyi, varoluş sancısını. (Bkz. bu konudaki e-kitap Jean-Paul Sartre ile Kaliteli bir Ateizme Doğru)
Modernite ile gelen yeni yaşam biçimini resmetmekte son derece başarılı bir ressam olan Hopper’in sergisi önemli eserlerin yanı sıra çok sayıda gravürü de kapsıyor. Paris’te yaşayan okurlarımıza tavsiye ediyorum, 28 ocak tarihine kadar Grand Palais’de kalacak.
Edward Hopper hakkında okunabilecek bir kaç kitap:
- Edward Hopper: The Watercolors
- Edward Hopper 1882-1967: Transformation of the Real
- Edward Hopper: The Art and the Artist
- Edward Hopper : A Journal of His Work
Serginin duyuru filmi:
1 Yorum
Yazan:Güncel Haberler (@guncelhaberler) Tarih: Kas 11, 2012 | Reply
Çünkü sevgi faydasızdır – Bu sergi gözden kaçmasın: http://t.co/U62W8ebi