RSS Feed for This Post

Batı ve Doğu arasında… Sahi alternatif bir iyilik yok mudur?

Türkiye’nin Ak Parti iktidarına kadarki süreçteki başbakanları, milletvekilleri, ordusu, savcısı, hâkimi ülke içinde Kürtler, Ermeniler, Aleviler, dindarlar üzerinde oyun oynadığından yer yer mevcut darbeler için İsrail ve ABD ile birlikte iş görmeye kalktığından kendi derdimize düşmüştük. Bu şekilde ne dünyanın geneline bakacak halimiz vardı ne de kendi sorunlarımızı çözecek gücümüz.

Ak Parti iktidara oturduğu günden bugüne birçok konuda olumlu adımlar attı. Ahmet Davutoğlu gibi birinin dışişleri bakanı olması ayrıca bir şanstı. Tüm bunlara Ortadoğu’da patlak veren devrimler eklendi. Bir şekilde sürecin bir parçası olduk. Artık Doğu’yu da Batı’yı da yakından izlemek, gerekirse sürece müdahil olmak durumundaydık.

  Tüm bunlar olurken dünyada neler oldu?

  ABD-NATO ve Afganistan örneğiyle başlamak istiyorum zira tabloyu çok net ortaya koyan örnek buradan çıkıyor.

ABD, 2001 yılında 11 Eylül Saldırısını bahane ederek Afganistan’a girdikten sonra işgale İngiltere, NATO ve diğerleri de dahil olmuştu. (NATO’nun parçası olduğumuzdan biz de)

Maalesef 2001’den 2005’e kadar geçen zamanda Afganistan’daki kayıplar hakkında net bir rapor yok. 2006-2011 arası dönem için yine çok net olmayan sonuçlara göre Afgan güçleri kayıpları +10,086, ABD’nin kayıpları ABD 14,793, ölen sivil sayısı ise +30,000 olarak ifade ediliyor. (Bunca insan ölümünü sayıya dökmek kolay değil, insanlıktan özür dilerim)

  ABD “kimyasal silah var bahanesiyle” girdiği Irak’ta arkasında binlerce ölü, binlerce yetim, binlerce dul ve halen devam eden “intihar saldırıları” bırakıp çekilmişti. Binlerce ölü, binlerce yetim, binlerce dul bıraktığı Afganistan’dan ise 2014’e kadar çekilmeyi düşünmüyor. Hatta Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı Hollande’ın Afganistan’dan çekilmesini engellemeye çalışıyor.

  ABD’nin 2014’te Afganistan’da çekilmesi sonrası psikolojileri bozuk olduğu bilinen askerlerini dünyanın başka bir yerine transfer edeceği söyleniyor. Öyle ya Madonna şarkıları söyleyerek insanlara bomba yağdıran, ölü Afganların cesetleri üzerine işeyen, kimyasal silah ile bebekleri yakmakta bir beis görmeyen, sivil öldürdüğünde bu halini fark eden ABD’li komutanı tarafından “bu üzüleceğin değil sevineceğin bir gün” denilen, eğitimleri sırasında “önünüze sivil çıkarsa ezin geçin” emri alan askerleri nasıl ülkeye geri alsın ki? İnsandan bir savaş makinesi yaratan bir sistem, bir süre sonra bu insan görünümlü makinenin kendisini de hedef alacağının da farkında.

  Taliban ise Batılı kaynakların oryantalist ifadelerin abarttığı kadar olmasa da, Rus-Afgan Savaşı sonrası dönemden faydalanarak Afganistan’da birçok noktada yönetimi ele geçirmiş, yönetimi sırasında kız çocuklarının eğitimini yasaklamış, zina suçu isnad ettiği kadınları (Ki zina ispatı kolay olan bir şey değildir, ki zinanın karşılığı recm-öldürme değil sopadır, hüküm ayetle sabittir) sokak ortasında infaz etmiş radikal İslamcı bir yönetim.

  Peki, alternatif bir iyilik yok mudur?

  İslam dünyası maruz kaldığı zulüm karşısında üç tavır ortaya koydu: Kendine savaş açana savaş açmak, kendine savaş açanla ticari ortaklık kurmak ve sessiz kalmak.

  Arzu etmediğimiz bir durum ancak aynı zamanda bir realite var; dünyada ipler İslam-Doğu ülkeleri elinde değil Batılı seküler-laik ülkelerin, yönetimlerin elinde. Bu nedenle “terörist Müslüman” propagandası, propagandayı yapanlarca inanılmış olsun yahut olmasın iş görüyor. Bu nedenden ülkesini işgal eden bir işgal gücüne (ABD, İngiltere, İsrail, Fransa, NATO, göz yummak suretiyle BM) karşı yer yer asker-sivil ayırt etmeden (askerler savaş halinde olduğu için askerlere düzenlenmiş bir “canlı bomba” eylemini anlıyorum) “canlı bomba” eylemleriyle karşı duran Müslümanlar maalesef haklı iken haksız duruma düşebiliyor.

  Arzu etmemekle kalmayıp, midemizi bulandıran bir tutum ise işgal gücüyle müttefik olmak; Suud gibi, düne kadar Mübarek rejiminin hüküm sürdüğü Mısır, Kaddafi rejimini hüküm sürdüğü Libya gibi… Bu tavrın yorumuna dahi girmiyorum.

  Arzu etmediğimiz üçüncü iç dinamik ise zalime zalim bile diyemeyen, “canlı bombaların” ifrad (aşırılık) tutuma karşı “itidali” (orta yolu) yakalayamamış tefrid (noksanlık) noktasında olan sessiz kalanlar. Bu tavrın sahipleri ise “alternatif iyilik adına” bir umut taşınmasına yakın olsa dahi noksan tutumları hem bir güvensizlik hali hem de bir eksik hali yaratıyor.

  Alternatif iyilik yahut “itidal”

  İzlediğimiz bunca zulme “itidal” (orta yol) ölçüsünde cevap verememiş Müslüman ülkelerin yoksunluğundan yana büyük eksik içindeyiz… Sanıyorum “itidal” bir tepki olarak Müslümanların yitik malıdır. Oysa “itidal” Allah’ın Müslümanlara emridir.

  Ufuk Ulutaş “Beşşar Esad anti-İsrail bir tavırdır. Bu nedenle Esad’ı desteklemeliyiz.” Gibi pek de gerçeği yansıtmayan (Zira İsrail bölgedeki değişimde Mısır ve Tunus gibi ülkelerden İslami partilerin iktidar olarak çıkmış olmasından yana oldukça tedirgin ve tek umudu Esad’ı bir süre daha bölgeyi sarsması ve hatta olası bir Şii-Sünni mezhep gerilimiyle Müslüman ülkelerin kendi dertlerine düşmesini istemesi) iddialara cevap olarak yazdığı “Suriye-İsrail: Kullanışlı düşmanlık” başlıklı yazısında kullandığı “kullanışlı düşmanlık” kavramını aslında ABD-NATO güçleri Afganistan’da kullanıyor. Şöyle ki; Afganistan’da zulmederken işlediği zulmü meşru ve gerekli göstermek için kendisine karşı direnen Taliban’ın eylemlerini kullanıyor. Bu “kullanışlı düşmanlık” zaten güçlüden ve kendinden yana olana öykünen taraflar için bir kamuflaj görevi görüyor.

  O halde ne yapmalı, tavır ne olmalı?

  Ortadoğu’da düne kadar İsrail yandaşlığı güden Mısır’daki Mübarek rejimi, Fransa’da Sarkozy’nin seçim sürecine yüklü miktarda yardım yapan Libya’daki Kaddafi rejimi, totaliter laik bir zulüm olan Tunus’taki Bin Ali rejimleri yıkıldı. Mısır ve Tunus’ta İslami partiler yönetimi “halkın seçimiyle” ele aldı. Bu bölgedeki en önemli sorunlardan biri olan İsrail’i oldukça geriyor. Avrupa’da yapılan anketlerde bile “saldırgan ülke” olarak yorumlanan İsrail’in bu denli baskı arasında ıslah olmasına vesile olabilir. Dahası ABD’nin pek iyiye gitmeyen ekonomisi, seçim sürene girmiş olması, Bush döneminde çizilmiş tam bir zalim ülke imajı yıkılsın diye vitrine koyduğu STK kökenli Obama’nın o imajı düzeltememiş olması itidal üzere yürürlerse eğer Türkiye dahil bölgedeki Müslüman ülkelerin dünyada bir denge sağlaması içi büyük fırsat. Ama…

  Ama… Durum bu iken, bir zulüm döneminden bir denge dönemine geçiş bu kadar yakın iken yine bir “kullanışlı düşmanlık” örneği olan İran ve ABD-İsrail arasında tehditleri havada uçuşuyor. Bu durumda bir konum alınabilecekken maalesef geleneksel ahmaklığımız olan “mezhepsel ayrılıklar” biz Müslüman ülkeleri karşı karşıya getiriyor. İran’ın ve Hizbullah’ın Beşşar Esad’ın arkasında durması, ABD’ye karşı bir kart olarak kullanmak üzere Rusya’nın Suriye rejimini kullanması (Hem silah satmak, hem vakti gelince kullanmak üzere) durumu daha da çetrefilli bir hale getiriyor.

  Tüm elimizdeki mevcutlar bunlarken ben Türkiye’nin bölgedeki tavrını kendi içindeki alternatif iyilik üretemeyen taraflara, dışarıdaki ABD güdümü, Rusya tehdidi (özellikle uçağımızın düşürülmesi olayı) Esad’ın tavrına karşı eksiği olsa dahi “alternatif bir iyilik” olarak yorumluyorum, en azından şimdilik.

  Ne olacağı konusunda tüm bu zulmü izlememek gereğine inancımla birlikte bir süre daha Suriye ve bölgedeki rolümüz konusunda maalesef beklemek zorunda olduğumuzu düşünüyorum zira arkasında Rusya ve İran bir Suriye ile e olacağını bilmediğimiz ve sicili kirli NATO-ABD güdümüyle hareket edemeyiz.

  Alternatif bir iyilik için tek bir ideoloji yahut yandaşlık içinden “sürekli güdümlü” bir tepki vermek yerine, yahut şiddete, reste dökmek yerine, ve yahut sürekli susmak yerine yeri geldiğinde susmak, yeri geldiğinde tepki vermek ve yeri geldiğinde karşılık vermek gerek. Türkiye’ni n içindeki küçük Amerikalar iktidarın yakasına yapışadursun, çok yakından takip ettiğim son 2 yıllık dış politikayı ve krizleri Türkiye çok iyi yönetti. Bunda sonrası için kendi içinde sağı solu birbirine karışmış “mihraklara” takılmadan, iç sorunlarını (Kürt meselesi, yeni anayasa) en kısa zamanda çözüp önüne bakmak zorunda. Zira alternatif bir iyilik, kendi içinde bir iyilik yakaladığında mümkün olabiliyor ancak… 

 

… E-Kitap okumak için…

 

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

 Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız?
 Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.

 

 Müslüman’ın Zaman’la imtihanı

Sunuş: Müslümanlar dünyanın toplam nüfusunun %20’sini teşkil ediyorlar ama gerçek anlamda bir birlik yok. Askerî  tehditler karşısında birleşmek şöyle dursun birbiriyle savaş halinde olan Müslüman ülkeler var. Dünya ekonomisinin sadece %2-%3′lük bir kısmını üretebilen İslâm ülkeleri Avrupa Birliği gibi tek bir devlet olsalardı Gayrı Safi Millî Hasıla bakımından SADECE Almanya kadar bir ekonomik güç oluşturacaklardı. Bu bölünmüşlüğü ve en sonda, en altta kalmayı tevekkülle(!) kabul etmenin bedeli çok ağır: Bosna’da, Filistin’de, Çeçenistan’da, Doğu Türkistan’da ve daha bir çok yerde zulüm kol geziyor. Müslümanlar ağır bir imtihan geçiyorlar. Yaşamlarını şekillendiren şeylerle ilişkilerini gözden geçirmekle başlıyor bu imtihan. Teknolojiyle, lüks tüketimle, savaşla, kapitalizmle, demokrasiyle , “ötekiler” ile ve İslâm ile olan ilişkilerini daha sağlıklı bir zemine oturtabilecekler mi? Müslüman’ın Zaman’la imtihanı adındaki 204 sayfalık bu kitap işte bütün bu konuları sorgulayan ve çözümler öneren makalelerden oluşuyor.

 

 

 İslâmcılık, Devrim ile Demokrasi Kavşağında

Müslümanca yaşamak için devletin de “Müslüman” olması mı gerekiyor? Bu o kadar net değil. Çünkü İslâm’ın gereği olan “kısıtlamaları” insan en başta kendi nefsine uygulamalı. Aksi takdirde dinî mecburiyet ve yasakların kanun gücüyle dayatılması vatandaşı çocuklaştırıyor ister istemez. İyi-kötü ayrımı yapmak, iyiden yana tercih kullanacak cesareti bulmak gibi insanî güzellikler devletin elinde bürokratik malzeme haline geliyor. 21ci asırda Müslümanca yaşamak kolay değil. Yani İslâm’ın özüne dair olanı, değişmezleri korumak ama son kullanma tarihi geçmiş geleneklerden kurtulmak. AKP’yi iktidara taşıyan fikrî yapıyı, Demokrasi-İslâm ilişkisini, İran’ı ve Milli Görüş’ü  sorguladığımız bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirebilirsiniz. 

 

Yahudi oldukları için mi zalimler?

İsrail bir çok bakımdan Türkiye’ye benzeyen bir ülke. Paranoyak bir ulus-devlet. “Yoktan var edilmiş bir millet” dört tarafı “düşmanla çevrili” kutsal bir vatanda yaşıyor. Terör tehlikesine karşı ülkenin güvenliği için(?) haklar ve özgürlükler çiğneniyor. Devlet eliyle düşman üretiliyor! 

Gidemeyenlerin ülkesi oluyor İsrail… Kendi zulmü altında ezilen, korku içinde yaşayan, dünyasıyla beraber Ahiret’ini de kaybetmiş olan İsrailli zannederim Filistinliden bile daha zavallı bir durumda bu yüzden. Buradan indirebilirsiniz

 

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin