RSS Feed for This Post

22 Metre! yüksel ki yerin bu değildir!

Efraim K.

Bu yıl idrak ettiğimiz 19 Mayıs anma törenlerini diğerlerinden ayıran çok önemli bir ayrıntı var: İlki, törenler bir anlamda devlet eliyle yapılmadığı için bir anlamda hür teşebbüse havale edildi, ikincisi de Artvin’de dünyanın en büyük Atatürk heykeli açıldı.

Kısa bir haber turundan öğrendiğim kadarıyla bir vakıf tarafından, yaklaşık 1.5 milyon dolara mal olan heykel bir Gürcü heykeltıraşa yaptırılmış ve açılışa da kurdeleyi kesmek üzere Kemal Kılıçdaroğlu davet edilmiş ama gelememiş.

Bir Rio ziyareti sırasında şehrin simgesi olan Hz. İsa heykeline öykünerek ‘neden benim memleketimde yok’ saikiyle işe girişen Artvinli hemşerimiz işe mistik bir boyut da katmayı ihmal etmemiş anlaşılan. Şahsi tavsiyem, bu mistisizm işiyle Atatürk’ü yan yana getirmemesi yönündeydi ama laf da ağızdan çıkmış bir kere. Çünkü Behçet Kemal’de son Hak Peygamber’e (SAS) yazılan naat’a atfen Paşa’ya bir mevlidi şerif yazmıştı ama pek kabul görmediği de bir gerçek. Aklı başında, en azından dört işlemi yapabilen, ceza-i ehliyete haiz hiçbir insan evladının böyle bir kıyasa kalkışmayacağı umudumu hala saklı tuttuğum da bir gerçek ya, neyse.

 Yine de anladığım kadarıyla Valilikle aralarında bir açılış krizi de vukuu bulmuş. Valilik üzerine vazife olmadığı halde heykeli istiyor, bahse konu Vakıf’sa ‘sarı saçlım, mavi gözlümü vermem’ diye ayak diriyormuş. Umulan oymuş ki heykel sayesinde Artvin’in turizm potansiyeli ortaya çıkacak ve bölgede ciddi bir turizm patlaması yaşanacakmış.

Haberi okuduğum zaman ilk etapta çok fazla ilgilenmedim. Neticede bir vakıf var ve o vakfın parası varsa canı ne istiyorsa yaptırır. Boyunun bu kadar büyük olup olmaması da ne beni ne de başka birini ilgilendirir. Açılışa Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelmesine de eyvallah. Neticede ekmek davasıdır anlarım; CHP, kıt kanaat bu günlere gelebildiyse Laiklik ve Atatürkçülük sayesindedir.  Varıp da Bülent Arınç’ı çağırsan, gelip gelmeyeceği meçhul. Faraza geldi diyelim, ya duygulanıp ağlamazsa bu sefer şayialar ayyuka çıkacak.

Bir de her şeyin büyüğünü yapmak konusunda takıntılı bir millet olduğumuz gerçeğini de göz ardı etmeyin. Kebabın da bayrağın da en uzununu biz yaptık, yetmedi en fazla yumurtanın kırıldığı omlet rekoru da bizde malumunuz. Ne yani, bir Kemalist’in Rio’ya kadar gidip de kudretten yanık Pele’nin insan boyutlarındaki heykeline mi özeneceğini sanıyordunuz siz. Parası çok vakfın sahibi büyüğümüz de, Behçet Kemal üstadımızın yolunu takip ederek tercihini bir Hak Peygamberden yana kullanmıştır doğal olarak. Davul bile dengi dengine misali!

                Benim takıldığım nokta şu: Heykelin yapımını üstlenen ve bunu başaran vakfın yöneticisini ‘turizm patlayacak’ şeklinde gazlayan kimdir ve amacı nedir bu arkadaşın?

Çünkü, Efes’ten Knidos’a, St. Jean’dan Kaunos’a kadar birçok turizm beldesini, müzesini, ören yerini gezmiş olan bu fakire göre izlenen yol yanlış. Genellikle yerinde müşahede ettiğime göre bir yerin aniden turizm patlaması yaşaması için yerden yukarı çıkılmaz, aksine yerin altına inilir. Antik şehir ve gemi batıkları, amforalar, heykeller okumasını bilen için çok büyük hikayeleri içinde barındırır.

İşim gereği özellikle Batı ve Güney Batı’da hemen hemen ne kadar müze ve ören yeri varsa gezdim ve gördüm ki bir yerin turist çekmesi için bir hikâyesinin olması gerekiyor. Mesela bir rehber eşliğinde Efes’i aşağı yukarı iki saatte gezebilirsiniz. Çok çok sıkıştırırsanız belki yarım saat tasarruf edersiniz ama ben ‘kısa kes Aydın havası olsun’ diyen bir turiste şu ana kadar rastlamadım. Aklınıza gelen her milletten insan, binlerce kilometreden, dişinden tırnağından arttırarak geliyor ve ilgi çekici bir hikâyeye para vermekten imtina etmiyor.

Neticede Efes’i gezmek 7000 yıllık bir tarihe de ortak olmak anlamına geliyor büyük oranda. Bastığınız her taşın bir hikâyesi, gördüğünüz her heykelin de bir mazisi var. Meraklısı için binlerce yıllık bir şehirde gezmek bu yüzden paha biçilmez oluyor ve gezen için her türlü meşakkate değiyor. Sadece Efes değil; mesela Knidos’a gitmek isterseniz sizi Marmaris’ten Şair Can Yücel’in memleketi Datça’ya uzanan bir yolculuk bekliyor. Datça’ya gelince de işiniz bitmiyor, oradan da çok kötü ve tek şeritli bir yolu takip ederek Knidos’a ulaşıyorsunuz ve şehrin güzelliği karşısında büyüleniyorsunuz. İnanır mısınız, özellikle yabancı ziyaretçiler karayolundan çekindikleri için Knidos’a da Kaunos’a da teknelerle denizden ulaşmayı göze alıyorlar ve bu iki antik şehrin sırlarına vakıf oluyorlar.

Çünkü bu şehirlerin ilgi çekici bir hikâyesi var ve insanlar bu cazibeye kapılıp geliyorlar. Belki ismini zikrettiğimiz bu antik şehirler çok iddialı gelebilir. Peki, Muğla’dan Yatağan’a giderken Belen Kahvesini, Türkiye’deki binlerce kahveden ayıran nedir? Ya binlerce kilisenin içinden Notre Damme’ı ayrıcalıklı kılan? Tevfik Cezayirli’nin hazin öyküsünün anlatıldığı ‘Ormancı’ türküsüyle, Rahip Frollo’nun yasak aşkının anlatıldığı ‘Notre Dame’in kamburu’ romanı bir ilham verebilir mi acaba 22 metrelik heykelle Artvin’de turizmi patlatacağı iddiasında olan bu arkadaşlara?

Size sorum şu: Hikayeniz nedir ve gerçekten bu hikayenin ilgi çekici olduğuna inanıyor musunuz?

Yazının başında da belirttiğim gibi, ben heykelin yapılışıyla, boyunun bu kadar büyük olmasıyla falan ilgilenmiyorum. Çünkü ortada bir hür teşebbüs var ve onun 1,5 milyon dolar parası var. Eğer bu heykelin yapımına karşı çıkarsam kendimle çelişkiye düşmek gibi bir probleme de sahip olacağımı biliyorum. Çünkü 19 Mayıs gibi askeri törenlerin devlet eliyle yapıldığı bir gelenekten gelen bir insanım ve ilk defa bir anlamda bunun özelleştiğine şahit oluyorum.

Türkiye’de Kemalizm’in savunucularının Aydınlanmayı ‘Devlet zoruyla da olsa’ bu kadar geç yakalaması bir handikap olabilir ama yine de başarıdır. Çünkü hiç gereği yokken bir din icat ettiler ve bu dini de nasıl başarabildilerse Devlet’in kurumlarına bunca yıl bekçilik ettirdiler. Öyle ya, 30 yıla yaklaşan bir gerilla mücadelesini nihayetlendirememiş bir ordunun, zaman aşımından yalama olmuş dava dosyalarının sahibi bir Hukuk’un, intihallerle anılmaktan yüksünmemekle beraber, okul girişlerinde mürteci avına çıkmış Üniversiteler ‘in şemsiyesinden yavaş yavaş çıkmakta artık Kemalizm.

Bir anlamda Dindarlarla aynı kategoriye gelen Kemalistleri artık bir samimiyet testi beklemekte. Şimdilik Ağustos ayında oruç tutmak, günde beş vakit namaz kılmak gibi nefs terbiyelerine gerek yok. Şu anda kendilerinden beklenen yegâne performans ‘kendi gibi düşünmeyenlere saygıda kusur etmemekle’ sınırlı sadece.  Bu merhaleyi hep beraber yaşarken de başta Tandoğan ve Gündoğdu olmak üzere cümle meydanları gelincik tarlasına çevirmek de kendilerine analarının ak sütü gibi helaldir. Tıpkı Mustafa Sarıgül’ün Şişli’deki çağrısına uyup Türk Bayraklarıyla resmigeçit yapan İstanbullular gibi, tıpkı cebinden çıkarıp 1,5 milyon dolara Türkiye’nin değil dünyanın en büyük Atatürk heykelini yaptıran vakıf gibi.

Şimdi iş başa düştü büyük oranda. Allah ömür verir de o günleri görürsek seneye bugünlerde Sümela, Ayasofya, Efes, Meryemana ‘ya giren turist miktarını, Artvin’e gelen turist miktarıyla kıyaslayacağız ve sonucu hep beraber göreceğiz.

Ön elemeyi geçerseniz sizi Mekke-Rio eşleşmesinin galibiyle oynatacağım söz…

  

 

 

 

 

… E-Kitap okumak için…

Tarih şaşırmaktır

Evet… Tarih şaşırmaktır. Atatürk’e şaşırmak, Kürtlere şaşırmak, Lozan’a şaşırmaktır. Geçmişe hayret edip bugüne eleştirel bakabilmek, yarını hazırlamaktır Tarih. Geçmişe değil geleceğe dönüktür amacı. Özetle siyasî bir propaganda aygıtı değildir. Gaz vermek, “Asker millet” üretmek, atalarımızla gurur duymak için tarih araştırılmaz. Eğer resmî tarihin beyin yıkamasından bıktıysanız bu kitap ilginizi çekecektir… Buradan indirebilirsiniz.  

 

Kendi ülkesini işgal eden ordu

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Beceriksiz ordular disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler.  İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar. Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz. 

Kadın hakları ve Kemalizm

 “Kemalizm Türk kadınına özgürlük verdi” gibi sloganlarla düşünmeye daha doğrusu ezberlemeye itildiği için sık sık  şaşırmaya mahkûm bir kuşak bizimki. Tarihi, belgeleri, siyasî söylemleri ve sloganları aklın imtihanına tabi tutan herkes hayretler içinde kalıyor. “İyi de biz bunu bunca sene nasıl yuttuk?” diye sormaktan alamıyoruz kendimizi.  Kemalist düşüncenin, çağdaşlığın ve Atatürk devrimlerinin yılmaz bekçisi “çağdaş Türk kadını’nın sesi” Cumhuriyet Gazetesi’nin başyazarı olan Yunus Nadi kadınların siyasete atılmasına nasıl tepki vermiş meselâ?  “Havva’nın kızları, Meclis’e girip yılın manto modasını tartışacak”  Kadınlar Halk Fırkası kapatılınca yerine Türk Kadınlar Birliği kurulmuş. O da kapatılınca Cumhuriyet Gazetesi’nde şu başlık atılmış:  “Türk Kadınlar Birliği kapatıldı, fesat çıkaran hatun kişilere haddi bildirildi.” Derin Düşünce Fikir Platformu yakasını resmî tarihten kurtarmak isteyen okurlarına ezber bozan bir kitap öneriyor : Kadın hakları ve Kemalizm ilişkisine alternatif bir bakış

 

 

 

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor. Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz. 

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:Ekrem Senai Tarih: May 23, 2012 | Reply

    Kurtarıcı Hz.İsa’dan ilham alan Halaskar Hazret-i Kemal statüsü. Dahice…
    Turizm artmaz demişsiniz. Artmaz olur mu hiç? Bahse girerim kemalistlerin yeni hac mekanlarından biri olur. (diğeri Anıtkabir ve bir diğeri Damal dağındaki gölgesi biliyorsunuz). Atanın büyüklüğünü bir de alttan bakarak teyit ederler. Hakkaten büyükmüş atam derler. Gidemeyenler de facebook’tan paylaşılan fotolarıyla teselli bulur, gözyaşı dökerler.
    Yabancı turist çekmek olayı ise biraz yaş. Dünyanın en çok ziyaret edilen heykelleri genelde ya peygamber heykelleri (İsa, Davud, Buda v) veya asil duyguları temsil eden heykellerdir (özgürlük heykeli, zafer takı vs). Bu tarz devlet adamı heykellerine ise ya diktatörlükle yönetilen ülkelerde (Kuzey Kore, Türkmenistan, Kazakistan) veya daha önce diktatörlükle yönetilen ülkelerde (bu ülkelerde heykeller yıkıldı, Rusya’daki Stalin, Lenin heykelleri, ırak’taki Saddam heykelleri, Libya’daki Kaddafi heykelleri gibi vs) rastlanıyor. Biz arada kalıyoruz galiba. Geçiş dönemi heykelleri…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin