RSS Feed for This Post

Ve’l–Asr (İsmet Özel)

“…Herkes uyumadan önce ertesi sabah kendini teşhis edebilmek için tedbir alıp ayak bir ip bağlamaz. Çoğu kimse sağ salim uyandığı takdirde uyumadan önce bıraktığı eski “ben”ini bulacağı hususunda kesin bilgi sahibi olduğunu kabul eder. Bu kabulünde o kadar ileri gider ki, gerektiğinde müracaat edeceği “eski ben”ini hesaba katmadığından her gün bir başka benle yer değiştiren benini hep aynı sanır. Öyle sandığı için de hayatının tutamak noktasının ne olduğunu veya hangi nirengi noktaları esas alınarak hayatının devam ettiği hakkında bir fikre sahip değildir. Hep aynı sandığı beniyle olaylar içinde yer aldığı zehabına kapılır. Gerçekte olaylar onun benlerini önüne katıp sürüklemektedir.

Birisinin aklına şöyle bir soru gelebilir: Avrupa’daki ilk ünü dahi çocuk oluşundan ötürü yayılan Wolfgang Amedeus Mozart otuz beş yıllık ömrü boyunca Allah’ın kendisine bahşettiği olağanüstü yeteneği kullanmaktan öte ne yapmış? Ne mi yapmış? Her gece uyumadan önce ayak bileğine bir ip bağlamış bana kalırsa: Ich lege mich nie zu Bett, ohne zu bedenken, dass ich vielleicht den anderen Tag nicht mehr sein werde. (Ertesi gün belki olmayacağım düşüncesini taşımaksızın asla yatağıma yatmam.) Mozart’ın ömrünce taşıdığı düşünce “her gün yeni bir ben” düşüncesinden başka bir şey değildir.

Her gün giderek her an yeni bir benle yaşadığımız halde ömrümüz boyunca aynı benle yaşadığımız izlenimi ediniyoruz, çünkü Allah Tealâ benlerimiz arasındaki bağı sürekli olarak bizim lehimize işleyecek şekilde tesis ediyor. Aramızdan bazıları kendisine verilen “ben”, hamd ile karşıladığının nişanesini sunmak üzere uyumadan önce ayak bileğine bir ip bağlıyor. Bu demektir ki kâinattaki konumunun, kendisine verilmiş olan beninin özelliğinin bilincinde olduğunu telâffuz ederek lisan-ı hal ile ortaya koyuyor, dışa vuruyor. Aramızda bazıları da var ki dışa vurulmuş bilinci kendi yapısına aktarıyor. Yani komşusunun ayak bileğine bağladığı ipi kendi ayak bileğine geçiriyor. Sebebi ne olursa olsun bu davranışı yanlış bulmuyoruz, bulamayız. Bilincin bir bünyeden diğerine aktarılmasında hiçbir hata yok. Hangi suretle olursa olsun belki yapılması kaçınılmaz ve gerekli olan da o. Ne var ki, bu aktarma işiyle birlikte bir sorumluluk da doğuyor.

  Bir insan kâinattaki kendi konumunu doğru veya yanlış, isabetle veya noksan olarak tasvir etmemişse ve ortaya koyduğu tasvir başka bir insan tarafından edinilmiş, benimsenmişse bu iki insan arasında hakikatin araştırılması yönünde bir çalışma başlatılmış demektir. Yani bilincin bilinçle kurduğu ilişki nihayete erdirilmiş bir işi değil, henüz girişilmiş bir işi belirtir. Esasen bilinçten bilince aktarılmış tasvirler yeni sorular getirmek üzere işe yarar. Eğer ben komşumun ayak bileğine bağladığı ipi (tasviri) kendi bileğime geçirmişsem bu andan itibaren komşumu yeniden tasvire de memur sayılırım. Hele komşum “sen ben olduğuna göre, ben kimim” sorusunu soracak derecede bir sevgi sunmuşsa bana…”

Bu satırları ilk okuduğumda 17 yaşımdaydım, hayatta bağlanabilecek iplerin ve hatta ayak bileklerimin bile olduğunu fark edemeyecek kadar genç…

Bugüne kadar kaç kez ayaklarıma ipler bağlandı, kaç kez çözüldü, kaç kez başkasının ayağına bağladım, bilmiyorum, bilemem, bilemezsiniz ancak Özel’in bahsinde olduğu üzere bugün bizde mevcut olan “benimiz” hepsi bugüne kadar olanın bir yekûnudur.

Kendinizi defalarca kaybedip, sonra tekrar bulmanızla yani yeni benler edinmeniz arasında sayılar katlanmış olabilir ve her gün kendinizi yenileyerek, bir ben oluşturmuş olabilirsiniz.

Bir anne ile konuşuyordum, 1-2 yaşlarında bir kızı olan bir anneyle, çocuğuyla iletişimini, eğitimini sordum, “ondan çok şey öğreniyorum, her gün yeni bir şey öğreniyorum” dedi. Evladı ayak bileklerine bir ip bağlamıştı.

Her gün birbirimizin ayak bileklerine ipler bağlıyoruz, sonra onları çözüp bir başkasına bağlıyoruz. İş arkadaşımız, alış veriş yaptığımız market, doktorumuz, yazılarımıza yorum yapan okurlar, dahası zihnimize bir “soru” düşüren yazarlar, bir mucize olarak her gün yeni bir ben oluyoruz. Allah’ın yaratması durmuyor, devam ediyor.

Neden yazdım bunları, söyleyecek neyim var, anlattığım nedir, nereye varacağım? Varacağım bir yer yok, bu yazının son cümlesi de yok, burası kitabın ortası, burada sadece fark etmek var, farkında olmak, her gün yaptığımız hiçbir şeyin aslında çok şey olduğunu anlamak var.

 

Kitap Tanıtan Kitap 1

Kitap okumak… Jean Paul Sartre, Nazan Bekiroğlu, Toshihiko Izutsu, Henri Bergson, Mustafa Kutlu, Dostoyevski, Elif Şafak, Clausewitz, Sadık Yalsızuçanlar, Alber Camus ile sohbet etmek… Suyun resmine bakmakla yetinmeyen, su içmek isteyenler için var kitaplar. Mesnevî var, El-Munkızü Min-ad-dalâl, Kitab Keşf al Mânâ, Er-Risâletü’t-tevhîd var.  Elinizdeki bu kitap Derin Düşünce yazarlarının seçtiği kitapların tanıtımlarını içeriyor. Bizdeki yansımalarını, eserlerin ve yazarların bıraktığı izleri. Farklı konularda 44 kitap, 170 sayfa. Zaman’a ayıracak vakti olanlar için… Buradan indirebilirsiniz.

 

Kitap Tanıtan Kitap 2

Kitap tanıtan Kitapların birincisi kadar sevildi, o kadar çok ilgi gördü ki ikincisini yayınlamak için sabırsızlanıyorduk. Yeniden 44 kitap tanıtımıyla geliyoruz karşınıza: Dostoyevski, Sezai Karakoç, Yıldız Ramazanoğlu, Jean Paul Sartre, Amin Maalouf, Taha Akyol, Hasan Cemal, Ali Şeriati, William C. Chittick, Alain Touraine, Muhyiddin İbn Arabi Hazretleri… Farklı asırlar, farklı coğrafyalar, farklı konularla dergi tadında bir kitap… Ortak olan tek şey İnsan belki de? İnsan’ın iç dünyasındaki saklı hazineleri paylaşma muradı…Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 1 Trackback(s)

  2. Ara 1, 2011: Son 30 günde en çok paylaşılanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin