RSS Feed for This Post

YAKINDA: ÖZGÜR OL! Bu bir emirdir!

[…]

Peki ya ulus-devletler Piyasa’nın emrine girerse? Ya Piyasa devletlerden “otonom” olmalarını isterse ne olur?Liberal totalitarizm dediğimiz küresel meselenin çıkış noktası tam da burası. Eskiden ulus-devletlerin ekonomiyi tasallut altına almasıydı esas tehlike. Siyasî kudret ekonomiye hükmederek insanların rızkı ile oynayabiliyordu. Ayakkabı, kumaş, toz şeker üreten devletin bürokratları tüccarlara hükmediyordu. Bugün tam tersi bir tehlike söz konusu. Bir tür “para tüccarı” diyebileceğimiz insanlar ulus-devletlere el koyma çabası içinde. Tabi devlet ile birlikte ulusal adalet sistemleri, ordular, devletin alanında ne varsa.

[…]

Liberalizmin kutsal(!) ilkelerini savunanlar kendi “dinleri” dışında kalan kutsallara da yıkıcı bir öfke ile yaklaşıyor. İnsan’a tek ufuk olarak sunulan homo economicus‘a rakip olabilecek inançlar devre dışı bırakılıyor. Meselâ Hristiyan ülkelerde Pazar günleri ve dinî bayramlarda çalışmak artık nerdeyse zorunlu hale geldi. Buna uymayanlar işten atılabiliyor. Türkiye’de de Ramazan’ın ve dinî günlerin giderek bir tıkınma ve nefsini şımarTma bayramı haline gelmesi yani Noelleşmesi gerçek bir risk. Ticarî rasyonalite dışında bir rasyonalite kabul etmeyen, Ölüm’ü bilen ve bildiren insanî AKIL’a itibar etmeyen toplumların varabileceği son noktada olduğumuzu düşünüyorum. (Bkz. Ölüm’den bahseden kitap)

[…]

Elbette ülkeler gelişmek ve zenginleşmek için yabancı sermayeyi çekmek için rekabet edebilirler. Bireyler de bir toplum içinde şirketler gibi ekonomik rekabet halinde olabilirler daha çok kazanmak için. Ama bu rekabet serbestliği zorla dayatılırsa ne olacak? Rekabet serbestliği kadar Piyasa’ya dahil olMAma özgürlüğü de  devlet tarafından savunulması gereken bir özgürlük değil mi? Bu rekabet serbestliği ne yazık ki gelişmiş ülkelerde siyasetin TEK ve MUTLAK ufku olma yolunda. Çevre koruma kanunlarından işsizlik sigortasına, fakirlere yapılan yardımdan eğitim ve sağlık harcamalarına kadar FAYDA – TATMİN çerçevesinin kimi zaman zor kullanılarak MUTLULUK’un yerine konduğunu görüyoruz. (Bkz. Derin İnsan kitabı, Fayda/Mutluluk bahsi, “insan maymunlaşabilir mi?”)

 

… Bu konu ilginizi çekiyorsa…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan… Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur. Buradan indirebilirsiniz.

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin