RSS Feed for This Post

Cemevleri ibadethanedir

Hilâl Kaplan

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Çankaya Cemevi Yaptırma Derneği hakkında açılan bir kapatma davası var. Hâlen sürmekte olan bu davanın son duruşmasında Cumhuriyet Savcısı Özdemir, mahkemeye sunduğu esas hakkındaki görüşünde şu cümlelere yer vermiş:

“Cemevi, Alevi Bektaşiliğinde yoktur. 1990’lardan sonra dini evangelizm (sömürgeci misyonerlik) ve protestanlık olarak değiştirmek amacı ile yürütülen olumsuz gelişmelerdir. Aleviler ve Bektaşiler buna itibar etmemişlerdir. Özet olarak Alevilik bir din değildir. Cemevi de bir ibadethane değildir, toplantının adıdır. Bu konu kültür hizmetidir, öyle değerlendirilmelidir. Bu tür yaklaşıma iyi niyetle bakmak saflık olur. Bu davada ve konuda kamu yararı yoktur. Aksine kamuoyunu kaos ortamına sürükleme çabası ve amacı görülmektedir. Tarihte bu tür tahriklerin toplumu büyük acılara sürüklediği görülmüştür.”

“Ağzına sağlık” diyen okurlarımızı duyar gibiyim. Eğer aynı düşünceleri değil ama aynı duyguları paylaşanlar birbirini anlamaya daha yakınsa, bakalım hayali bir cumhuriyet başsavcısının ağzından yazdıklarımı okuduğunuzda ne hissedeceksiniz:

“Türban, İslâm dininde yoktur. 1980’lerden sonra İran kaynaklı İslâmcı akımları ülkede hâkim kılmak amacı ile yürütülen olumsuz bir gelişmedir. Anadolu Müslümanları buna itibar TAMAMI

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:muhammed ali aydın Tarih: Mar 30, 2011 | Reply

    Her ilkenin mefhum-u muhalifi bizi doğru sonuca götürmez.hilal hanım belki de empati yapmak adına türban örneğini vermiş ama cemevlerinin ibadethane olduğuna dair getirilebilecek argüman ve kanıtlarla; türban(bana kalırsa başörtüsü)ın islamiyete göre farz olup olmadığına dair getirilebilecek kanıtlar nitelik olarak birbirinden tamamen bağımsız ve nitelik olarak da çok farklıdır.
    İslamiyetin kutsal kitabı Kuranın Nur suresi 31. ayette başörtüsü ve tesettürün müslüman bir kadın için farz olduğu açık ve net bir şekilde belirtilmiştir.
    ancak cemevinin ibadethane olup, olamayacağına geldiğimizde; şu mantık sistemini kurabiliriz.bir ibadethane varsa bir din vardır.cemevleri alevi dininin ibadethanesiyse; alevilik de bir dinse alevilik dininin tanrısı kimdir; nedir?peygamberi kimdir, kitabı nedir???
    eğer alevilik dininin peygamberi; İslam peygamberinin Hz. muhammed’in damadı Ali bin ebu talib olduğu iddia ediliyorsa; Hz.Ali bir peygamberlik iddiasında bulunmadığı halde, kendisi salih bir müslüman olduğu halde, beş vakit namazını kılan, zekat veren bir mümin olduğu halde kendisini Hz. ali takipçisi olarak adlandıranlar nasıl ve ne hakla Hz. Aliye iftira ediyorlar, çarpık bir din kuruyorlar???
    Hilal Kaplan yazısında şöyle demiş:”Aleviler ibadet ettikleri mekânın ibadethane olarak tescillenmesini istiyor. Peki neden istiyor? Örneğin Elektrik Piyasa Kanunu’nda yer alan “toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen ibadethanelere ilişkin aydınlatma giderleri Diyânet İşleri Başkanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır” ibaresinden istifade etmek için. Yani camilere, havralara ve kiliselere tanınan bazı kolaylıklardan yararlanmak için. Ancak aynı zamanda Sünni Müslümanlarla aynı haklardan yararlanmak ve dolayısıyla onlarla eşit yurttaş olduğunu hissetmek gibi psikolojik bir ihtiyaç da söz konusu. “”
    bütün mesele bu mudur yani.sırf para için mi bu insanlar din olarak tanınmak istiyorlar.
    bana kalırsa burada bir şey tartışılacaksa; diyanet işleri başkanlığı tartışılmalıdır.imamların paraları veriliyor diye her yozlaşmış mezhep din olmaya kalkarsak islamiyetin evrenselliği diye bir şey kalmaz.
    bir diğer nokta; kendisinin müslüman olmadğını söyleyeni zorla müslüman yapacak değiliz, müslümansın diyecek de değiliz.bana kalırsa da şu an hakim olan ve bilinen alevilik anlayışı islamiyet içi bir inanış ve mezhep değildir.bence de bir dindir ancak batıl bir dindir.her ne kadar batıl bir din olduğuna inansam da bu insanları belli bir inanışa zorlayamam; ancak şunu da onlardan istirham ederim:”Lütfen Hz. Ali’nin kemiklerini sızlatmayın; onu rahat bırakın.”

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin