RSS Feed for This Post

Müslümanlar Para’dan an-Namaz mı?

Gazâlî Hazretleri Ahiret Kitabı’nda okumuştum sanırım. Körlükle, yoksullukla ve servet ile imtihan edilen, kör/fakir/zengin olarak yaşamış ve Cennetlik olmuş mü’minlerden  bahsediyordu şefaat meselesinde.

 Bu büyük alime göre zenginlik Müslüman’a yasak değildi ama her nedense Türkiye’de yeşil soslu bir komünizm rüzgârı esiyor zaman zaman. Korkarım (fikirleri) son kullanma tarihini geçmiş müteyeddin(?) yazarlar var memlekette. 1200’lü yıllarda yaşadıklarını vehmediyorlar ve bu vehmi bütün Müslümanlara da dayatmak istiyorlar. Para ile ve teknoloji ile kavgalı bu insanların iyi niyetlerinden şüphem yok ama artık biri onlara 21ci yüzyıla geçtiğimizi söylese iyi olacak. Hatta endüstri devriminden soğuk savaşın bitişine kadar hızlandırılmış bir “update” yapılmalı. Neden?

 Gün geçmiyor ki zengin Müslümanlar hedef gösterilmesin hatta cehennemlik ilân edilmesin. Haftada bir kaç kez “mücahitler neden müteahit oldu?” gibi bir slogan forward kabilelerini titretiyor. Arkasından bir ayet ve hadis yağmurudur başlıyor: “Servet yığmayın, yanarsınız” mealinde. Ya da en popüler olanı: “Komşusu açken tok yatan bizden değildir”.

 Yaw ne kolaymış sosyal dayanışma, adalet, ekonomi! Keynes’i, İbn Haldun’u, Adam Smith’i, Karl Marx’ı, Gilbert Simondon‘u, Georg Simmel‘i at çöpe. Hadis EZBERLEMEK yeter sana. Göm kafanı kumlara.

Sevgili Mustafa (Akyol) güzel bir yazı ile cevap verdi bu akıl almaz körlüğe. Daha doğrusu Müslüman’ın birey olarak ahlâkî sorumluluğuna işaret etti ve bu sorumluluğun devlete aktarılmasındaki anlamsızlığı gözler önüne serdi. Liberal değilim ve bu fikir geleneğinin zayıflıklarını “Liberalizmin Kara Kitabı” isimli ortak çalışmada anlatmıştım. Ancak liberalizme ya da kapitalizme karşı çıkmak uğuruna ayet ve hadisleri slogan haline getirilmesine, bu yolla aklın ve ilmin çöpe atılmasına göz yumamıyorum.

 Gelelim (fikirleri) son kullanma tarihini geçmiş aydınlarımızın idrak etmekte zorlandıkları şeylere. Bu insanlar para ile ilgili ÇOK MÜHİM bir kaç gerçeği anlamıyorlar:

  1. Para bir akittir, verilmiş söz, yemin gibidir. Para Güven dediğimiz, Emniyet dediğimiz şeyin cisimleşmiş halidir. Deve kemiği, ceylan derisi, kâğıt parçası, metal ya da bilgisayarda bir kaç bayt olsun fark etmez.
  2. Üzerinde yazılı olan değer cismin değerinden fazla olan şeydir para. Bunun garantisi değerin ödeneceğini taahhüt etmiş bir tüccar ve/veya bir banka ve/veya bir devlet olmalıdır.
  3. Para takas ekonomisine alternatiftir. Bunun hem iyi hem de kötü sonuçları olabilir. Üreticiyi, tüccarı ve tüketiciyi devletin baskısından koruduğu için insanlara serbestlik kazandırır. Hatta devlete baskı yapabilmek için halkın elinde bir güç haline gelebilir. Para orta sınıfın varoluş koşulları arasındadır. (Dikkat: Serbestlik ve Özgürlük aynı şey değildir. Bkz. Hayvan Serbesttir, İnsan Özgürdür…)
  4. Para kendi başına bir arzunun hedefi olabilir. Yani insanlardaki hırsı körükleyebilir. İnsan paraya doymayan, yedikçe acıkan bir canavara dönüşebilir. (Bkz. Liberalizm ahlâksızdır başlıklı bölüm,  “Liberalizmin Kara Kitabı“)
  5. Para güçtür. Bu saydığım özelliklerinden ötürü cebinizdeki her kuruş toplumun diğer fertleri üzerinde elde ettiğiniz bir ipotektir. Ateşli bir silah, kaslarınızdaki kuvvet, özel yetenekleriniz ya da sağlınız, etkili-yetkili tanıdıklarınız gibi para da bir güçtür. Kötü ya da iyi amaçla kullanılabilir.
  6. İrade sahibi olan insandır. Bütün güçler gibi Para’yı da insan ALLAH’ın rızasını kazanmak için kullanabilir. Ya da tam tersini yapabilir.
  7. Para’nın kendi başına kötülük üretmesi imkânsızdır. Ama insanlar para ile düzgün ya da sapık bir ilişki içine girebilirler. Zaten Cennet ve Cehennem insanlar için vardır. Jaguar marka bir arabanın, kürklerin, pırlanta yüzüklerin Cehennem’e gitmesinden bahsetmez alimler!

 Özetle Müslümanların para (=güç) kazanmalarına karşı çıkmak saçmadır. Meselâ nükleer silahlanma yarışında ABD’nin, Rusya’nın binlerce, Fransa ve İngiltere’nin yüzlerce nükleer başlığı varken İran’ın nükleer silah yapmasına karşı çıkmak ne kadar saçma ise Türkiye’nin ya da Türklerin zenginleşmesine karşı çıkmak da o derece saçmadır.

 Yazının başında gaflet içinde olduğunu söylediğim insanların sadece para ile değil teknoloji ile de kavgalı olduklarını söyledim. Bu iki kavganın ilişkili olması sebebiyle sözlerimi teknolojiden bahsederek bitireceğim.

 “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisine dikkatimizi yoğunlaştıralım. Komşuluk kavramı bizi iki çeşit menzil ile karşı karşıya bırakıyor:

  • 1) Görebildiklerimiz (=bilebildiklerimiz)
  • 2) Yetişebildiklerimiz.

 Eskiden her şey daha kolaydı belki. Bir an için 1200’lerde yaşadığınızı farz edin. 40 haneli bir köydesiniz. Atınız var, ok ve kılıç kullanmayı biliyorsunuz. Aç komşularınızla ekmeğinizi paylaşmak, atınızın gidebildiği yerlerde, okunuzla, kılıcınızla zulme karşı direnmek sizin ödeviniz. 5-10 km çapında bir dairenin merkezindesiniz. Hak ve ödevleriniz fiilen burada ifade buluyor.

 Gelin şimdi 2011 Türkiye’sine. Büyük bir şehirde, 10 bloklu bir sitede, 12 katlı bir binada oturuyorsunuz. Her katta 4 aile var. Yani 10 X 12 X 4 = 480 aile ile komşusunuz. Sabah çıkıp akşam geldiğiniz için komşularınızın adını bile bilmiyorsunuz.

 Akşam Derin Düşünce sitesine girmek için PC’nizi açtınız. IHH yardım derneğine yaptığınız bağış için teşekkür eden bir mesaj geldi. Sudan’da Fatima isimli bir kadın sizin yolladığınız 40 dolar sayesinde katarakt ameliyatı olmuş, yeniden görebilecekmiş. Ekte kadıncağızın ameliyattan sonra çekilmiş bir de fotoğrafı var.

 Bir sonraki e-maile bakmak üzere tıklıyorsunuz. Belki şu anda hemen yan dairenizde birileri açlık çekiyor. Haberiniz yok. Ama Filistin’de öldürülen bir bebeğin fotoğrafı ekranınıza geliyor. Tüyleriniz ürperdi. Olayın üzerinden bir saat bile geçmemiş.

 Görebildiğiniz insanlık menzili internet ile sınırlı. Yani sınırsız. Gücünüzün yetebileceği menzil? Teknoloji ile sınırlı. Yani sınırsız. 1.5 milyarı Müslüman olmak üzere toplam 6 milyar insan ile komşusunuz. Milyonlarcası aç yatıyor. Milyonlarcası zulüm görüyor. Rahat uyuyabilecek misiniz bu gece? Hâlâ “bizden” misiniz?

 Ne oldu? 1200’lü yıllar ile fark nerede? Nedir teknik? Teknolojideki ilerlemeler neden bizim ahlâkî yükümüzü arttırdı?

 Teknik unsurlar insan bedeninin dışa doğru uzantısı, protezidir. Kızgın yağda börek kızartırken tuttuğunuz maşa ile başlar teknoloji. Elinizin yetmediğine yeter. Dürbün, teleskop… Bunlar gözünüzün menzilini arttıran şeyler değil mi? TV ya da internet? Bilebileceğiniz dünya büyümedi mi bunlarla? 5-10 km değil artık mesuliyet çemberiniz. 40 bin km uzunluğunda, Ekvator kadar. Hoşunuza gitse de gitmese de dünya vatandaşısınız. Eğer Mars’ta bir koloni kurulursa güneş sistemi kadar olacak sorumluluk çemberiniz. Mars’ta bir zulüm yapılırsa en azından kalbinizle direnmek zorundasınız. İslâm bunu emrediyor.

 Teknoloji ve Para kıskacında modern insan. Gözleri ve elleri bütün dünyaya yetişebiliyor. Kötülük ve iyilik hep vardı. Ama eskiden bir ok atımı kadar olan menzil  bugün dünyanın kendisi kadar. Romanya’daki “oteller” çıplak çocukların fotoğraflarını yolluyorlar “mal ve hizmet” tanıtımı yaparken. Serbest piyasa kuralları ile işliyor fuhuş. Arnavutluk’tan gelen kızlar Paris’li fahişelerin kâr marjlarını düşürüyor. Arz-Talep meselesi. Evlâtlarını internetteki tehlikelerden korumak isteyen bir derneğin verilerine göre 11-18 yaş arası çocukların üçte biri cep telefonlarıyla pornografik görüntü değiş-tokuş ediyorlar. Fakat asıl dikkat çekici olan yolladıkları fotoğrafların kendi resimleri olması! Eskiden “Kötüyü” arayıp bulmak gerekiyordu. Artık o cebinizde, evinizde. Kapıyı dahi çalmadan giriyor içeri. 12ci asırdaki yöntemlerle çocuk büyütebilir misiniz?

 Netice olarak “Muhafazakâr” Müslümanlar neyi muhafaza edeceklerini yeniden düşünmek zorundalar. Ne parayı ne de teknolojiyi düşman / şeytan vb ilân ederek bir yere varılamaz. Toplumların, devletin ve tabi insanların Para ve Teknoloji ile kurdukları ilişkilerin vasfı “iyi” ya da “kötü” olabilir. Tıpkı geçmişte olduğu gibi.

 Bunun için diyorum, ayetleri, hadisleri sloganlaştırmayalım diye. “En büyük fener, başka büyük yok” der gibi, ayet ve hadis fırlatmayalım okurların suratına. Bu sözlerdeki Hikmet tartışmanın, sözün bittiği bir hedef ya da bir son durak değildir. Düşünmeye başlamak içindir Hikmet. Aklı uyandırmak ve uyanık tutmak içindir. Gerçek alim ise çağın dertlerine deva bulandır, kafasını kuma gömen yobazlardan hayır gelmez topluma.

 

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 25 Yorum

  2. Yazan:Eyüp AKTUĞ Tarih: Oca 12, 2011 | Reply

    Bir İslam güneşinin aydınlattığı bu topraklar kurtuluş reçetesine İslam’ı elden çıkarmak diye yazanlar sayesinde bu hale geldi. Batılıya batılı gibi görünme aşkı ahlaki değerlerimizi bir fare gibi kemirdi.

    İslam’ı merkezine yerleştirmeyen her ekomonik doktrin kapitalist zihniyette halkı sömürür, emeği yok eder. Ancak bilindiği üzere İslam’da ekonomik doktrin vardır. Hepimiz zekat kavramını biliriz. Zekat duran sermayeye düşmandır.
    Para kirlidir. Ancak zekat kirli parayı temizler. Selam ve dua ile…

  3. Yazan:ismailş Tarih: Oca 12, 2011 | Reply

    İslam durağan değil yaşayan bir din ancak İslam mensubu olma iddiasındaki kalabalıklar çok uzağında İslam ı yaşama konusunda…
    Hayatına İslam ı referans aldığını söyleyenler sloganlaştırdıkları üç beş yada daha fazla ayet ya da hadisi her konuyu sonlandırmak her konuda muhatabını susturmak amacıyla ortaya atmaya başladığında o din durağanlaşır muhatabının elinde…
    Bu gün ekonomik sıkıntılara çıkmazlara çare olabilecek hangi fikir ortaya atılıp ciddi karşılık bulabiliyor dünyada müslümanlar tarafından…
    Kur an ı Kerim de zekatla birlikte emrolunan bir kavram daha var Birr kavramı bin kere zekat anlatılır konuşulur da Birr den kaç kez bahsedilir… Kaç kişi haberdar ya da…
    Kazancının yıllık olarak yani birikiminin tüm harcamalarını çıktıktan sonra 40 da 1 ini infak etmek olarak zekat kavramı var…
    Birr kavramı ise kazancını tahsil ettiği an yine 40da 1ini infak etmek sıcağı sıcağına evine götürmeden kasaya koymadan…
    Müslüman zengine işverene bunlar üzerinden eleştiri getirilmeli bunlar konuşulmalı ama asla zengin olmayı reddeden ayıplayan yaklaşımlar bu dini yaklaşımı değil…
    Zenginliği ticareti sanatı edebiyatı hayata dair herşeyi İslam dairesinden çıkaran yaklaşımlar kaç yüzyıldır kaç nesildir devam eden sürünmenin geriden gelmenin asıl sebebi olmasın…

  4. Yazan:Enes Yalçın Tarih: Oca 12, 2011 | Reply

    Uzun bir süreden beri yazdıklarından en çok etkilendiğim, en çok hemfikir olduğum yazarların ortak özelliğinin ne olduğu konusunda düşünüyordum ve yakınlarda cevabı kendi kendime söyledim: “Ben olayı çözdüm, al, bunlar fikir, tartışma bitmiştir.” havasında değil hiçbiri. Yani esasen fikri serencamın en önemli motivasyon kaynağı ve hakikati aramanın anahtar kavramlarından biri olan tecessüsü öldürmemek gerekiyor. Bunun için de cevaplarla değil sorularla meşgul, sorulara odaklı ve düşünme sürecini bir sonuca varmak üzere başvurulan basit bir araç-aracı değil de hayatı kavramanın (kavramak da illa cevap bulmak manasında değil!) bir metodu olarak gören insanlar olmamız gerekiyor galiba. Cümlelerim karman çorman oldu galiba: Özetle, fazlasıyla müteşekkiriz. Allah dimağınıza fehm kabiliyetini daha da versin. Selam, kelam.

  5. Yazan:MY Tarih: Oca 12, 2011 | Reply

    Enes Bey haklisiniz,
    bir hadiste buyuruldugu üzere “fikirlerin zitligi bizler için rahmettir”.

  6. Yazan:ahmet medeni Tarih: Oca 12, 2011 | Reply

    Memed bey, bu yazıdan bir medeniyet ya da fikri ekol çıkacağını iddia edmiyorum,ama;şunu iyi anladım ki:Allah düşünmek isteyene hem düşünmeyi hem düşünceyi nasip ediyormu..Yüreğinize sağlık..
    “1200′lü yıllarda yaşadıklarını vehmediyorlar ve bu vehmi bütün Müslümanlara da dayatmak istiyorlar…”Bu szö bu kadar net ve vurucu olabilirdi, eyvallah.Safralarımızı atmaya devam..(Tabii, Dücane duymasın!!)

  7. Yazan:alişan Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    tanıdığım bir mutasavvıf vardı vefat etti.derdiki bu zamanda cebinde para olmayan sufi olamaz. 🙂

  8. Yazan:Elabars Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    İhsan Eliaçık’ın fikirlerine ”tek doğru budur” diye bağlanmak yerine onları dikkat almak gerektiğini düşünüyorum.Türkiye’deki İslami düşünceyi zenginleştirdikleri kanaatindeyim o ekolün temsilcilerinin.Zenginlik ve İslam konusundaki çoğu görüşüne katılıyorum İhsan bey ve çevresinin.Sadece ben bugünkü Türkiye ortamında bunların uygulanmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.Müslümanlar para sahibi olmasalar Türkiye cumhuriyeti yönetimi üzerinde hiçbir etkileri olmazdı.Çünkü bugün yönetildiğimiz sistem hakkınızı aramak için parayı zorunlu kılıyor.Şayet bu sistem bir devrimle yıkılıp yerine İslami bir yapı konulmak istenilirse ancak o zaman İhsan Eliaçık’ın belirttiği gibi bir iktisadi sistem sözkonusu olabilir.

  9. Yazan:MY Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    Elabars Selam,

    İhsan Eliaçık’ı severek okurum ben de. Aynen sizin gibi destekledigim ve karsi oldugum fikirleri var. Yine de bir çok yazisini sitede yayinladik.

    Ancak aklima takilan “İhsan Eliaçık’ın belirttiği gibi bir iktisadi sistem” demeniz oldu. Büyük ihtimal gözümden kaçti, nedir tam olarak bu sistem? Eliaçık mi icad etti yoksa baska bir düsünürün tezini mi savunuyor?

    Bilgi verebilirseniz memnun olurum.

    Selam ile

  10. Yazan:ali duman Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    islam ve kapitalizm acaba ne kadar uyumludur? bu yazı esasında bu uyumluluğun mümkün olduğunu satır aralarına gizlemiş gibi, sn. MY daha çok örneklere başvurarak bunu yapmaya çalışmış.

    çok yeni olarak ayak seslerini duymakta olduğumuz sol ilahiyet ise “miadını doldurmuş” bir düşünce olarak vurgulanmıştır, oysa bu konuda bir şeyler söyleyecek olanlar henüz fikirlerini tam olarak ortaya koymuş değiller, bir hazırlık aşaması yaşadıkları ise açık.

    Sosyal adalet, hakça bölüşüm kavramlarına yakın durmak gibi bir niyet taşıdıklarını bilmekten öte başkaca çok şey bildiğimiz söylenemez, Ancak daha şimdiden belli bir kesimede rahatsızlık yaratmış olduğu kesin.

    bence cevap verilmesi gereken soru şudur; bir müslümanın sınırsız bir zenginliği dine uygun mudur? Türkiye’den 10 tane bill gates ayarında müslüman zengin çıksa ve milli zenginliğin %50’sini ele geçirmiş olsa bu dine uygun mudur? müslüman müminin sınırsız bir şekilde/karun gibi zenginliği mümkün müdür? bunun bir ölçüsü, sınırı, haddi yok mudur?

    bunu sorgulayan ve bu nedenle sınırsız zenginlik içinde olanlar için “inandıkları gibi yaşayamayanlar, yaşadıkları gibi inanırlar” diyerek bu tarz bir dini inanç içinde olanlarının dinini “şirk dini” dini olarak tanımlayan Ali Şeriati’nin görüşlerini nereye koyacağız?

    Engels; tüm dinlerin yoksulların lehine olduğunu söyler, Marx’ta esasen aynı fikirde olmak üzere dinin yoksullar için “bir isyan çığlığı”, “kalpsiz dünyanın hissiyatı”, “vicdansızların vicdanı” olduğunu söylemiştir, ancak hakim sınıfın (yani zenginlerin) zenginliklerini/sınıfsallıklarını daim kılmak için dini bir iktidar aracı (ya da iktidarlarını desteleyici payanda) haline dönüştürerek, yoksulların uyutulması maksadıyla “toplumun bir afyonu” haline getirilebileceğini de (haklı olarak) savunmuştur.

    bugün için anglosakson ve batı kilisesinin hristiyanlık uygulaması tamda bu tazdadır, (bu tarzı benimsemeyen latin amerika kiliseleri kapitalizme karşı çıkmaktadırlar) küreselleşme politikaları nedeniyle aynı siyaset “ılımlı islam” projesiyle islamiyet için de yürürlüğü sokulmaya çalışılmakta, buna en büyük model ülke de türkiye olmaktadır.

    batının islamiyeti hakim sınıfın bir iktidar pekiştiricisi olarak kullanma projesi olan “ılımlı islamiyet” projesine samimi inanların karşı çıkmaları gerekirken, samimi inanların(müslümanların) karşı olmayıp, tam da Atatürkçülükle örtüşen bir proje olmasına rağmen, bu projeye kemalistlerin karşı oluşu, bu ülke topraklarına has garabetliklerden sadece bir tanesidir.

    batı kapitalizmin resmi dini olan hristiyanlık, nasıl ki kapitalizmle bütünleşmiş ise, islamiyetin de aynı ölçülerde kapitalizmle bütünleştirilmesi projesi hızlı bir şekilde yürürlüktedir, ancak ne varki, buna karşı seslerini yükseltecek samimi müslümanlar elbette olacaktır, onların düşüncelerini “miadı geçmiş” düşünceler yerine koymaktansa ciddiyetle değerlendirmek, haklı olabilecekleri noktaların da olabileceğini gözden kaçırmamak gerekmektedir. Zira tersinin yapılması tıpkı hiç bir konuda söyleyecek sözü olmayan kemalistlerin başvurduğu klasik yok sayma, inkar etmek taktiklerinden farklı olmayacaktır.

    sosyal adaleti, hakça paylaşımı savunan sol ilahiyetle ortaklaşabileceğim çok noktalarım olabileceğini düşünmekteyim, ancak bu konu tartışmak için çok daha yeni bir konu olup, bu tartışmaların gelecek günlerde yoğun yapılacağını düşünmekteyim. (tartışmaya ve konuyu derinleştirilmeye/olgunlaştırmaya ihtiyaç vardır)

  11. Yazan:ismailş Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    Eleştiriye dönük verilen Türkiye’den 10 tane bill gates ayarında müslüman zengin çıksa ve milli zenginliğin %50’sini ele geçirmiş olsa bu dine uygun mudur? sözüne takıldım…
    Bu ali duman için reddedilecek İslam ın reddedeceği bir şey belki kendisine göre ama bence çok iyi olurdu o ayarda bırakın 10 zemginimiz olmasını 1 tane o ayarda zenginimiz olsaydı ülke bir kaç adım daha ilerde olurdu…
    Ülkenin en zengin kişisinin kişisel serveti örnekteki Bill Gates in kişisel servetinin 10 da 1 i belki ve ortalama Amerikalı nın gelirinin 5te birine sahip ortalama bir Türkiye vatandaşı…
    Bu mudur İslam ın bize çizdiği yol bizim ufkumuz edebiyatımız hep fakirlik üzerine mi olacak…
    Bu nasıl cambazlıktır fakirliğin sürünmenin aciz olmanın nesillerce mazlum olarak kalınmasının hep zülme uğrayan taraf olunmasının kutsanmasından ne zaman vazgeçeceksiniz…
    Keşke zenginlerimiz bikaç kat daha zengin olsa sayıları bikaç kat daha artsa 10.000 dolar değil de 30 40 bin dolar olsa milli gelirimiz…
    İslam zenginliğe sınır koymamıştır beyler İslam ın çizgisi infaktadır nasıl kazanıldığı ve harcanıldığındadır helal olabilmesidir kriter yoksa fakirlik kutsal değildir…
    Kriteriniz Marksizm ya da kominizm ise o ayrı…
    Selamlar…

  12. Yazan:Ahmet Medeni Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    Sevgili M.Y,
    (Daha evel de sanırım söylemiş olabilirim..)taa, 90 larda islamcıların meşhurrr dergilerinden birinde(İzlenim olabilir-O zamanlar dergi ile devrimcilik iç-içeydi..) Ali Bulaç demişti ki: ‘Müslümanların bu yüzyıla teklifleri yok’..Eee, 21.y.yıla dair endişelerini dahi görememek ne acı..Yeni üretim-tüketim ve ötesi yeni sömürü düzenini(Vallahi sloganik olsun diye yazmadım!!) algılayıp-anlamlandıramassak, daa çok İhsan Hocalar veya cübbelilerle yatar-kalkarız..vesselam

  13. Yazan:MY Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    @Ahmet Medeni,

    o yillarda devrimci Müslümanlar devrimi DeViR-mekten ibaret sandilar. Oysa insan bir seyi devirince yerine ne koyacagini da bilmelidir degil mi?

    aslinda çeviri kokan bir kelimedir DEVRiM. Fransizca ‘REVOLUTION’ bir devrilmeden çok DÖNÜS – DÖNÜSÜM kavramini çagristiriyor.

    Belki inKiLaB üzerinde tefekkür etmek lazim. K-L-B kökünden, kalp gibi.

    “Kalbimi din üzere sabit kil” diye biten bir dua vardir bilirsiniz. Kalp tabiati geregi döner durur. Cemiyetleri olusturan insanlarin kalpleri de dogru yöne dönmedikçe devrimler onlari kurtaramaz diye düsünüyorum. Yoksa çok kolay olurdu, tepeden inme bir kurtarici her asirda gelir, bir sürü “günahkâri” dogru yola sokardi degil mi?

    Devrim korkarim Islam’in özü ile çatisan bir kavram ama bunu çogu Müslüman idrak edemiyor henüz 🙁

  14. Yazan:Rıdvan Işık Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    İslam dünyası son bir kaç yüzyıldır,filozof çıkaramadı,büyük iktisatçı da …İktisad itikattan ayrılamaz,dolayısıyla İslam dünyasında Kur’ana göre iktisad bilmi teorik olarak çok zayıf kalmıştır,İhsan Hoca ve arkadaşlarının teorik çercevesi çok doğru ve Kur’ana uygun.Ama pratik sunumları çok zayıf ve ütopik kalıyor.ama onlardan öğrendiğimiz/öğrenecemiz çok şey var…

  15. Yazan:ali duman Tarih: Oca 13, 2011 | Reply

    sn. ismailş,

    bu nasıl sonsuz bir dünya ki, 1.000 tane zengin yaratabiliyorsunuz, 100.000 tane bill gates yaratabiliyorsunuz ve hiç bir sorun olmayabiliyor, böyle sonsuz bir zenginlik ekonomik olarak nasıl mümkün olabiliyor?

    6milyarın üzerinde insanın yaşadığı dünyada tüm kaynaklar kıttır, o kaynaklar herkesin süper zenginliğine maalesef ki engel oluyor, bir tane bill gates çıkıyorsa, 5milyon kişi de onun zenginliğine karşılık yoksullaşıyor, öyle herkesin sonsuz zenginleştiği bir model ve sistem henüz daha icat edilmedi.

    vurgulamak istediğim yoksul edebiyatı değil, dünya nimetlerinden herkesin eşit seviyede istifade edebilmesidir, ben zenginliğe karşı da değilim, merak ettiğim husus bu zenginliğin islamiyete göre bir ölçüsü, limiti var mıdır? bir kişi sınırsız şekilde zenginleşip, trilyoner olurken, buna karşılık milyonların yoksullaşıyor olması hak mıdır?

    şayet dünya nimetlerinin/kaynakların sınırsız olduğu, bu şartlarda herkesin zengin olmasına bir mani durumun olmadığı bir ekonomik model biliyorsanız, söyleyinde mutlu olalım, öğrenmiş olalım.

    malum biraz iktisat bilginiz varsa, iktisadın bir kıtlık bilimi olduğunu, doğada her şeyin aslında sanılandan kıt olduğunu, sınırsız hiç bir kaynağın bulunmadığını bilmeniz gerekir, ancak sizin önerdiğiniz model kaynakların sınırsız olması ile mümkün olabilecek bir modeldir, şunu bir kez daha vurgulamak isterim ki, mesele insanların sınırsız zenginleşmesini sağlamak değil, yoksulluğu ve fakirliği ortadan kaltırmak olmalıdır. Sosyal adaleti ve hakkça paylaşımı sağlamak olmalıdır. Zenginliğinin %50’si nüfusunun %1’1 tarafından paylaşılan bir ülkede huzur ve mutluluk olabilir mi, insani yaşam olabilir mi? işte bu yüzdendir ki dünyanın süper gücü olan abd, aynı zamanda yoksuluğunda en fazla olduğu bir ülkedir, bu ülke halkının büyük bir çoğunluğunun mutlu olduğu da söylenemez. sizin önerdiğiniz model tam abd modeline denk düşmektedir, fazla söze gerek yok, örnek ortada.

  16. Yazan:ismailş Tarih: Oca 14, 2011 | Reply

    sn ali duman
    dünyanın süper gücü olan abd, aynı zamanda yoksuluğunda en fazla olduğu bir ülkedir, bu ülke halkının büyük bir çoğunluğunun mutlu olduğu da söylenemez. sizin önerdiğiniz model tam abd modeline denk düşmektedir, fazla söze gerek yok, örnek ortada.

    Evet Abd de yoksul da çoktur evsizler de vardır hem de çok sayıda o zaman Abd gibi zengin bir ülke olmak İslam ın istediği birşey değildir öyle değil mi…

    Bence tam tersi dünyanın en müreffeh ülkeleri batılı uzakdoğulu İslam medeniyeti dışındaki ülkeler yerine bugün İslam ülkeleri olsa herşey çok farklı olabilirdi…
    O en zenginler de müslümanlardan olsaydı ve dünya siyasetini dolayısıyla ekonomik sistemini biz belirliyor olsaydık (bu ütopik gelecek belki ama bir gün olmayacağını söylemek bilimsel olarak yanlış olur) kapitalizm, vahşi diyelim hadi böylesine vahşi olmazdı değil mi…
    Biz filozof ve iktisatçı yetiştiriyor olsaydık kuramları kendi medeniyet çerçevemizle çiziyor olsaydık mesela fakirden alıp zengine vermekten ibaret olan faiz Kitabi olarak yasaktır işte buna göre bir model çıkarabilseydik sosyal adalet daha fazla sağlanmış olurdu…
    Sorun kuralları koyan olmakta…
    Selamlar

  17. Yazan:Ahmet Medeni Tarih: Oca 14, 2011 | Reply

    M.Y,
    Cemil Meriç diyor ya hani:”Sloganlar, idrakimize giydirilmiş deli gömlekleridir!”
    Ötesi, kavramlar mevzilerinden çıkıp başka yerlere varınca, alenen başkalaşırlar, bizim kavramlarımızın(Istılahi anlamdaki kavramlar,elbet..) Batıda karşılığı olamayacağı gibi, onlarınkinin de bizde..
    Zaten bu makale ve bir çok başka iyi işler-fikirler de buna işaret etmiyor mu? Hani adaletin basit tarifi gibi; bir şeyi yerli yerine oturtmak, dini de ‘dine ait olan’ alana(Secülerlerin anladığı gibi değil,tabii)ve orada hayat bulmasını sağlamak!!
    Kendi ‘özgür ve özgün’ ıstılahatlarıyla, yol açmak,hayata.Ama illa ki;Medeniyet eksenli okumaları gözden kaçırmadan..ve ilahir..

  18. Yazan:ibrahim becer Tarih: Oca 18, 2011 | Reply

    Ali Bulaç’ın deyimiyle: “İslam, bize vasat ümmet olmamızı emreder”.
    Peki günümüzde canlı bir içtihat müessesesi olsaydı bize neyi öğütlerdi?
    ben, Mehmet Yılmaz’a katılıyorum…

  19. Yazan:ali duman Tarih: Oca 20, 2011 | Reply

    sn. ismailş,

    şu sözün anlamını anlamaya çalışın yeterli, fazla söze gerek yok.

    “Hz.Hüseyin’e gözyaşı döker, Yezid gibi yaşarız” (Ali Şeriati)

    (Ali Şeriati; “şirk dini” tanımlaması yapıp “inandıkları gibi yaşamayanlar, yaşadıkları gibi inanırlar” derken neyi ve kimleri kastediyor du? sakın kapitalistleşen müslümanları/İslam’ı kastediliyor olmasın, bu açıdan da düşünmekte/anlamaya çalışmakta fayda var, fazlaca fikir yürütemeyeceğim, kapitalizm için söylenecek sözlerim olsa da, islami kısmı için fikri derinliğim yok -“İslam ve Kapitalizm” hakkındaki yorumları ehline bırakmayı tercih ediyorum, zira İslamı derinlemesine bilmeden bu konuda yorum yapmak doğru olmayacaktır, kanımca konu ile ilgili yorumlamalara ihtiyaç vardır, sn. editöre duyrulur-)

  20. Yazan:Mustafa ESER Tarih: Oca 20, 2011 | Reply

    Doğrudur Müslümanlar para kazanmadan anNAMAZ!
    Salt para kazanmaya ve harcamaya dolayısıyla güçlü olmaya odaklanmak müslümanın fıtratına aykırı çünkü.
    Para kazanmaya kimse karşı çıkmaz.Parayı zenginliği ve gücü herkes sever ve ister.Peki yanlış olan ne?
    Kapitalistler gibi para kazanmaya odaklanmak ve harcamak yanlış olan.Dini hassasiyet sahibi birinin kapitalist olması ne kadar zor.Yani ya dini hassasiyetinizi yada zenginlik,güç hırsınızı frenlemek zorundasınız.” Ademoğlu malım malım der,Ademoğlunun yiyip tükettiğinden giyip eskittiğinden başka nesi var” mealindeki ayete inanıp kapitalis olmak…..
    Müslümanlar zengin ve güçlü olmalı diyenlere şunu sormak isterim.Camiye mersedesle gidince namaz dahamı makbul olur?

  21. Yazan:ismailş Tarih: Oca 20, 2011 | Reply

    Müslümanlar zengin ve güçlü olmalı diyenlere şunu sormak isterim.Camiye mersedesle gidince namaz dahamı makbul olur?

    Hep beraber bunu mu tartışalım seviyemiz ve verdiğimiz örnekler bununla mı sınırlı olsun…
    Karşınızda 16 yaşında çocuk mu var da böyle örnekler vermeye gerek duyuyorsunuz?
    Peki sizin seviyenizden devam edelim ve aynı soruyu size soralım müslüman namaza camiye Mercedes le gidemez mi namazı kabul olmaz mı Mercedes özelinde zenginlik ve kaliteli bir arabaya sahip olmak haram mı yoksa o gavur icadı mı…
    Maddi anlamda hep geriden ve sürünerek gelen İslam toplumu neyle cihad edecek mazlumluğundan ezilmekten camiye takunyayla giderek mi kurtulacak…
    Evet bu konuda derinlemesine konuya hakim birileri yazsında üslup da seviye de kurtulsun…

  22. Yazan:Ahmet Somut Tarih: Oca 21, 2011 | Reply

    Çok para kazanmakla camiye mercedesle gitmek aynı şey değil. Çok çok para kazanıp camiye yine mütevazi elbisenle gidip orada Kürt Ahmet Usta ile omuz omuza namaz kılabilirsin. Zor ama imkansız değil!

    En güzel örnek kendi Peygamberimiz. İstese önüne her türlü dünya nimeti serilirdi. Ama “Bana şunu ver” diyene vere vere üzerinde giyecek elbisesi kalmamış, hasıra sarılıp yatmış. İfrat mı sizce, abartma mı? Peygamber abartır mı? Peygamber ifratı tefriti engellemiş zaten. Gece hiç uyumayıp namaz kılana engel olmuş: Şu kadar uyu şu kadar ibadet. Her gün oruç tutana da engel olmuş: Şu kadar gün oruç şu kadar iftar. Ama VERENE HİÇ ENGEL OLDUĞU VAKİ DEĞİL. Bu kadarını tut gerisini ver dediği yok. Varsa örneği duyalım. Demek ki bunda bir ifrat yok.

    Trilyonlar kazanılsın, bence günah değil. Ama gerektiğinde çıkarıp hepsini ortaya koyabiliyor musun? Koyabiliyorsan dininde bir sorun yok. Koyamıyosan öte git, para sana değil sen paraya hizmet ediyorsun.

  23. Yazan:cumhur Tarih: Mar 25, 2011 | Reply

    Olmayan şeyden hayır hasanet yapılabilirmi?Elinden geldiğince bir şeylere sahip olacaksınki ondan harcayabilesin iyilik yolunda.sahip olma yolunda gayret güzel bir şeydir.Ondan hayr yolunda harcamak o gayreti anlamlı kılıyor.Bir varlığa sahip olmak “hayr”dır, malda bir hayırdır hem dünya hemde ahiret kazanımı için…

  24. Yazan:Mustafa ESER Tarih: Nis 13, 2011 | Reply

    “Evet bu konuda derinlemesine konuya hakim birileri yazsında üslup da seviye de kurtulsun…”
    Kardeş verdiğin cevapla sen zaten seviyeni güzelce belirtmişsin.Bana bir şey kalmamış.Saan tavsiyem önce itikadi kitaplar oku.Neye niçin inandığın konsunda fikirlerini berraklaştır.
    Allah güzeldir güzeli sever kul isterse yaratır.Allah çirkini sevmez ama kul isterse yaratır.İslamda en güzel örneğimiz Peygamberimiz değil mi?Ümmi ve Fakir bir peygamberin ümmetiyiz.Elbette çalışacağız.
    Ama zenginliğin sınır varmıdır.Karun kadar zengin olabirimsiniz?Diyelim ki o kadar zengin oldunuz.O zenginliğe ulaşınca şu anki dini hassasiyetinize sahip olacağınıza inancınız var mı?Kendinizi Hz.Osman veya Hz.Abdurrahman bin Avf mı zannettiğinizi sorarsam bana kızmayın.
    Peygamberimizden devamlı şekilde zenginlik için dua isteyen sahabenin öyküsünü okumanızı tavsiye ederim.

  25. Yazan:Yusuf Kuş Tarih: Eki 26, 2011 | Reply

    Sitem bu belkide düşünmek veya çözmek istememenin diğer adı. Evet sistem “Para” ve “Sınırsız Ticaret” üzerine kurulunca, bu çemberin dışında bir dünyanın var olmadığı kanısına varıyor insan. Karıncanın dünyası kovuğundan ibarettir. Mesele kişisel sermaya düşmanlığı olmamalı elbette. Yada devrim! adı altında sermayenin el değiştirmesi yeni bir burjuvazi doğurması olmamalı. Maalesef böyle olmuştur. Böyle olaması “Ne kadar az ibret alıyorsunuz”a bir göndermedir. Tabiaten insan hayvani düzeyden kurtaramıyor kendisini. Biriktiyor. Biriktirdikçe daha çok sıkılaşıyor. O kadar çok biriktiriyor ki sonunda sonu olmadığını anlayıp Yardım yapmaya başlıyor. Ama yine sermaye birikimine mesnet teşkil eden düzeni değiştirmiyor. Ama artık vakıflar aracılığı ile iyilik imajı pompalanıyor. Bu bir fayda merasimi değil mi? Ütopik bir şey mi bütün insanların eşitçe faydalandıkları bir rızık düzeni! Düşünemiyoruz çünkü açız, düşünemiyoruz, çünkü prangalarımızı kıramıyoruz… Bu ne basit bir çözüm değil. Kemikleşmiş sömürü düzenlerini yıkmak için Peygamberlik gibi zor bir yürüyüş gerekiyor. Her şey her güzel şey, her güzel fikir ve duygu, pürsüyor, küfleniyor, bozuluyor. Yıkılıyor, terz yüz oluyor. Nasılı hep birlikte konuşarak bulabiliriz ancak önce sorunu tespit edebilmemiz gerekmiyor mu? Merinos Halı Fabrikasının sahibi işçilerine cuma namazı için asla izin vermeyeceği söylemişti. Çünkü işçiler kolektif mekaniğin bir parçası artık onlar insan değiller ki…Bu bakış açısı bu salt kar amaçlı, hey şeyin alınıp satıldığı düzene bir itiraz bağnazlıkla mahkum edilmememi. İslam neden insanlar arasında var olabilecek bir eşizsizliği savunsun. Soru şu neden birileri daha çok mülke sahip olmak zorunda, yada niçin daha çok mülke sahip olmayı istiyor? Neden? Neden? Neden?

  26. Yazan:delidumrul Tarih: Ara 21, 2011 | Reply

    boş konuşuyorsunuz çümkü bu sitemin içinde büyümüş bir insan sosyal adaleti sağlayamaz kapitalist düşünür sizin düşündüğünüz gibi para olacak fakat kasada (mehmet bey)

  1. 3 Trackback(s)

  2. Şub 2, 2011: Vodafone: Paran Kadar Konuş! - Liberal Bir Ahlâksızlık Örneği : Derin Düşünce
  3. May 19, 2011: İslamatorlar aptallığa abdest aldırdı! : Derin Düşünce
  4. Haz 21, 2011: İnsan’ı devirmek için kökünden sökmek gerekir(2) : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin