RSS Feed for This Post

Ermenistan’daydık

14-17 Ekim 2010 tarihleri arasında Heinrich Böll Vakfı’nın düzenlemiş olduğu Ani Diyalog Grubu organizasyonu çerçevesinde Ermenistan’daydık. Türkiye’den ve Ermenistan’dan sivil toplum temsilcileri, gazeteciler ve akademisyenler iki ülke arasında tıkanan diplomatik süreci ve devlet dışı aktörlerin neler yapabileceğini tartıştılar.

 Ermenistan kişi başına yurtiçi hasılası 2800 dolar olan fakir bir ülke. Ancak toplumsal bir sefalet olduğu da söylenemez. 3.5 milyon nüfuslu ülkede tarımsal alan çok yok; buna karşın hayvancılık daha yaygın. 1.5 milyar dolara yaklaşan ihracatta 1. sırayı Rusya alıyor. Ayrıca hem nükleer santrale sahip olması hem nehirlerin hidroelektrik üretimi hem de Rusya ve İran’dan ucuz petrol ve doğalgaz gelmesi ülkeyi enerji bakımından yeterli bir hale getirmiş.

 Halkın yarısı Erivan’da yaşıyor. Binaların yapımında çokça kullanılan tüf taşı yüzünden şehir “Pembe Şehir” olarak da biliniyor. Doğalgaz borularının dışarıda olması korkunç çirkin bir görüntü ortaya çıkarıyor. Buna karşın diaspora Ermenilerinin mali desteğiyle bir kaç parlak yapı ve meydan düzenlemesi yapılmış.

 İnsanların 1915 algısı yerli yerinde duruyor ancak Türkiye ve Türklere karşı düşmanca bir yaklaşımla karşılaşmadık. 1915 ile diğer konuları birbirinden ayırabilme yeteneğinin oldukça gelişmiş olduğunu gözlemledik. Daha açık bir ifadeyle Ermenistan’ı açık toplum olma yoluna girmiş olarak gördüm. Henüz atılması gereken çok adım var ama özellikle genç insanlar dünyayla entegre olmaya istekliler. İngilizceleri de kendilerinden önceki kuşaklara göre çok çok daha iyi (Bizde ise genç kuşakların İngilizcesi gitgide geriye gidiyor). Geleceği inşa edecek gençlerin bu durumu oldukça umut verici.

 Erivan’ın diğer bölgeleri gibi “Malatya” mahallesinde gezinirken Anadolu’nun herhangi bir şehrinde geziyor havasına bürünmemek elde değil. Damak tadı, sayısız ortak kelimeler, pek çoğunun Anadolu kökenli olmasına dayalı hemşehrilikler ve doğuya özgü yılışıklık/sıcakkanlılık iki ülkenin kültürel olarak yakınlığının kanıtı. İki ülke toplumları siyasi sorunları aştığında akrabasını yıllar sonra bulmuş bir insanın duygusunu yaşayacaktır.

 Sınırın Açılması

 Türkiye Ermenistan’ın Karabağ’ı işgali nedeniyle 17 yıldır kara sınırını kapalı tutuyor. Buna karşın havayolu açık ve Gürcistan üzerinden de karayolu iletişimi mevcut. Sınırın kapalı kalması insan ve mal trafiğini engelliyor veya diğer bir deyişle maliyetini yükseltiyor. Dolayısıyla sınırın kapalı kalması ekonomik aktivitelerin pahalılaşmasından başka bir pratik sonuç getirmiyor. Sınırın kapalı kalmasından bu yana yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında bu durumun Ermenistan üzerinde Karabağ konusunda bağlayıcı bir baskı unsuru olduğu söylenemez.

 Otoriter Azeri rejimi geçtiğimiz yıl Türkiye ve Ermenistan arasında imzalanan protokollerin Türkiye tarafından onaylanmasını enerji boru hattı üzerinden şantaj yaparak engellemişti. Türkiye’nin bu sarmaldan çıkması ancak ve ancak Azerbaycan’ın diplomatik tavrını değiştirmeye yönelik bir hücumu ile mümkün olabilir. Yani Azerbaycan üzerine diplomatik baskı ve barış yapacak olgunluğa erişmiş Ermenistan ile protokol sürecinin devamının bir arada yürütülmesi tüm temel sorunların çözülmesi yolunda tek yol gibi görünüyor.

 Ermenistan bölgedeki enerji ve ulaşım hatlarında by-pass ediliyor. Bu durum ülkeyi daha da dışa açılmaya ve Türkiye ile yakınlaşmaya zorluyor. Ancak Türkiye için de pek çok fırsat var. Örneğin Ermenistan’da tıp ve sağlık hizmetleri nispeten gelişmiş durumda. Tabi ki bir İstanbul veya Ankara seviyesinde değil ancak insani kalkınma endekslerinde son sıralarda yer alan Kars, Iğdır, Ağrı ve Ardahan gibi şehirlerden Ermenistan’a kapıların açılması halinde çok sayıda hasta yakın olan Ermenistan’a geçerek tedavilerini yaptırabilir.

 Yine Ermenistan’da kumarhaneler ve gece kulüpleri belli ölçüde yaygın. Kapıların açılması sınır turizmini ve eğlence sektörünü de hareketlendirecektir. Türkiye’den imalat Ermenistan’dan ise hayvansal ürünler karşılıklı ticaret ile iki ülke ekonomisini büyütecek potansiyel unsurlar olarak göze çarpıyor.

 Enerji konusunda ise Ermenistan’da boşa akan nehirler Türkiye için potansiyel enerji kaynağına dönüştürülebilir. Ermenistan’da elektrik enerjisi fazlası var ve Türkiye’ye satması da daha önce gündeme gelmişti. Bölgede Gürcistan ve Azerbaycan’ın dahil olacağı ortak bir enerji politikası bu dört ülkenin de karlı çıkmasını sağlayacaktır. 2001 krizinden bu yana ortalama yüzde 5 büyüyen bir Türkiye’nin enerji ihtiyacı ortadayken bu tip projelere dört elle sarılmalıdır.

 İki ülke arasındaki sorunların çözülmesi hiç de zor değil. Ancak arada kültürel bir duvar var:  Milliyetçilik. 1999’da rotasını açık topluma kıran Türkiye ile son birkaç yılda bu sürece giren Ermenistan arasındaki kültürel bağlar iyi kullanılırsa kardeşlik yolunu açabilecekken kötü kullanılırsa felakete de dönüşebiliyor. Gezimiz sırasında Türkiye sınırından da gördüğümüz Ani harabelerinin kültürel bir miras olarak değerlendirme imkanı yanında Devlet Bahçeli gibi yoz bir milliyetçilik ile düşmanlık tohumuna malzeme olarak da algılanma potansiyeli bulunuyor.

 Kısacası iki ülkenin geleceği Devlet Bahçeli ya da gezi sırasında alışveriş yapan bir arkadaşımıza “Bunun fiyatı 8.000 dram ama sen Türksün sana 10.000 dram” diyen pazarcının yaklaşımında olamaz. İki ülkenin geleceği barış, dostluk ve insan merkezli politikalarla çizilmelidir.

 … Bu makale ilginizi çektiyse…

Ermeniler ve Türkler

Ermeni kimliği var oldukça 1923 model Türk kimliği bozuk bir makine gibi gıcırdamaya devam edecek. […] Neden bize bu kadar benziyorlar? Pastırması, sucuğu, yaprak dolması, müziğiyle, gelenekleri, ailelerine bağlı oluşlarıyla bir de Türk’ten daha fazla Türk mü onlar? Yoksa bu mu bizi sinir eden? […] Artık Anadolu insanının %100 safkan Türk olmadığını, tersine bütün bu etnik unsurların karışımı ve mirasçısı olduğunu idrak etme vakti gelmedi mi? Artık TEK BİR “BİZ” olduğunu, atalarımızın bir kısmının Kürt, diğer bir kısmının Rum, Gürcü, Arap, hatta ve hatta Ermeni olduğunu idrak etmemiz gerekmiyor mu? Buradan indirin.

 

 

Amerika Tedavi Edilebilir mi?

 Bayrak yakmanın ve Amerikan/İsrail mallarını protesto etmenin dışında bir şeyler yapmak gerektiğini düşünenler için yapılmış bu çalışmayı ilginize sunuyoruz. ABD desteği son bulmadan Ortadoğu’nun psikopatı İsrail’in saldırganlığı bitmeyecek ve Ortadoğu’ya huzur gelmeyecek gibi görünüyor. Vietnam’da ve Latin Amerika’da yaşanan katliamlar Ortadoğu’da devam ediyor.
 Amerikalılar neden bu kadar gaddar? Dünyanın geri kalan kısmında yaşayan insanlara karşı niçin bu denli acımasız? Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 7 Yorum

  2. Yazan:Mustafa Çorlu Tarih: Eki 21, 2010 | Reply

    Yazarı tebrik ederim. Ermenistan ile olan anlamsız kavganın bitmesi dileğiyle ..

  3. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Eki 21, 2010 | Reply

    Çok bilgilendirici bir yazı, teşekkürler. Ermenistan içindeki milliyetçileri dizginleyebilse bir yumuşama olacak, ama onların ülkücüleri bizimkilerden de radikal. En azından işle aşkı karıştırmasalar da karşılıklı bir menfaat ilişkisi kurulabilse.

  4. Yazan:ali yardım Tarih: Eki 21, 2010 | Reply

    ermeniler “ermeni” kimliğini Türk düşmanlığına dayanarak oluşturmuş, bunu varoluş haline getirmişler. eski bir hikayenin sonunda söylenen bir söz vardır “sen de kuyruk acısı, bende evlat acısı varken biz dost olamayız” bugün anadolu insanının “ermeni” ifadesini nerdeyse hakaret olarak kullanması, bu halkın ırkçılığından değildir, Türkiyenin zihin altında ermeni terörünün sancıları hala bakidir. karşı taraf ise sürekli bir “soykırım” edebiyatı içre konuşmaktadır. yani bu dostluk rüyaları pek gerçekçi değildir, bugün için gerçekçi hedef, düşmanlığın yumuşaması olabilir

  5. Yazan:logic Tarih: Eki 21, 2010 | Reply

    Ermenistan’la ilişkilerin tamirinden ben de yanayım şüphesiz fakat bu konuda biraz farklı düşünüyorum.

    Azerbaycan ve Türkiye, ortak bir etnik kimliğe ve kültüre sahip olan 2 devlet. Ermenistan, Dağlık Karabağ’ı Rusların da yardımlarıyla 1990’da ilhak etti ve o günden beri de işgal altında tutuyor. 20 senedir de sorun çözülmedi. Ortada böyle bir sorun varken, Türkiye buna kayıtsız kalamaz. Azerbaycan’ın tarafında olmalıdır hele ki Ermenistan’ın arkasında Rusya varken. Bu nedenle sınırın açılmasına taraftar değilim.

  6. Yazan:MY Tarih: Eki 25, 2010 | Reply

    Abdullah Gül ve DAvutoglu liderliginde Türk dis isleri hiç olmadigi kadar basarili. Suriye ile artan yakinlasma örneginde oldugu gibi komsularla NO PROBLEM stratejisi mükemmel.

    Her seyden önce baristan yana agirligimizi koymamiz vicdanin, insan olmanin geregi. Ama bunun yaninda bu yaklasim egenin silahsizlanmasi örneginde oldugu gibi askeri harcamalari da azaltacak. Haliye baris sayesinde ticari baglar güçlenecek, sicak çatisma ihtimali giderek azalacaktir. Simdilik barisa uzak duran ülkeler ve siyasi partiler de zaman içinde en iyi yolun bu oldugunu anlayacaklar ve pastadan pay alabilmek için daha temkinli konusacak ve davranacaklardir.

    Türkiye ve çevre ülkelerle barisi güçlendiren bütün dis isleri çalisanlarini tebrik ediyorum bir kez daha. Baris için çalisan herkesten ALLAH razi olsun.

  7. Yazan:logic Tarih: Eki 26, 2010 | Reply

    Hükümetin dış politikası eski hükümetlerle kıyaslandığında takdir edilmeyi gerçekten hakediyor. Fakat Ermenistan politikası tam bir felaketle sonuçlandı. İmzalanan protokoller, uygulamaya konulamadı. Bu da bu işin baştan yanlış olduğunu gösteriyor. Bu durum bizi uluslararası alanda zor durumda bırakıyor. Hükümet açıkçası çuvallamış durumda. Umarım, protokoller başımızı daha fazla ağrıtmadan Ermenistan-Azerbaycan arasındaki sorun çözülür. Ne yazık ki o sorun da bir savaşa yol açacak gibi görünüyor. Umarım Türkiye 1993’deki gibi başını kuma gömüp, Azerbaycan’da olan bitene kulaklarını tıkamaz. PKK ile uğraşan Türkiye, Azerbaycan’ın desteğe en çok ihtiyaç duyduğu dönemde gereken desteği vermemişti.

  8. Yazan:Tayfun Korkut Tarih: Eki 28, 2010 | Reply

    Yine Ermenistan’da kumarhaneler ve gece kulüpleri belli ölçüde yaygın.

    Bizde kara para aklamak isteyenler için yeni bir kapı daha açılmış olacaktır. Bir de Doğu Anadolu’nun mutaassıp halkı, böyle bir kültürle nasıl kaynaşabilecek, kültürel çatışmlar olacak mı diye merak ediyorum.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin