RSS Feed for This Post

Bu pazartesi Şeriat üç koldan geliyor!

Medresede de Defile Yapmayıver Kardeşim!

   Medreseye Ancak Bedevi Bevleder

   Gecenin 03.00’ü. Her zamanki gibi bir evveli günden uykusuzluğu almışım yanıma. Yorgunum ama huzurluyum, keyifle Dücane Cündioğlu’nun ‘ Ölümün Dört Rengi ‘ kitabını okuyorum. Hem okuyor hem de düşünmeye çalışıyorum. Arada bilgisayar ekranına takılıyor gözlerim, haber akışı…   Mardin’de defile yapmak isteyen Cemil İpekçi, bürokrasi, Mardin halkının uzlaşamadığı bir konu takılıyor, ekrandan sızarak aklıma. Hatırlıyorum sonra. Bir süre önce bir haber programda izlemiştim; Cemil İpekçi ve Mardin STK’larından birinin sözcüsünün yaşadığı anlaşmazlığı.

   Malum İpekçi bir süredir Mardin özelinde faaliyetler yürütüyor. Çok manalı çalışmalar yapıyor, takdir etmemek mümkün değil. Mardin’in insanları da bildiğim kadarıyla, bu gelişmelerden memnun. Ancak İpekçi Kasımiye Medresesi olarak bilinen mekanda defile yapmak istiyor. İpekçi’nin anlattığı kadarıyla malum mekan bir süre öncesine kadar, çamaşır yıkanan, hayvan dahi bağlanan izbe bir yermiş. Mardin STK’ları adına konuşan kişi ise, oranın ibadethane olduğunu, namaz kılındığını, böyle bir yerde defile olmasını istemediklerini ifade ediyor. Yaklaşık 46 Sivil Toplum Kuruluşu bu etkinliğe karşı. Mardin halkından, İpekçi’nin öğrencileri ise defilenin olmasını istiyor. Yine haberlere göre ise Kültür Bakanlığı defileye izin veriyor.

   Bu gelişmeler arasında İpekçi; ‘ Atatürk’ümüzün laik Türkiyesi‘nde zaten ” tekke ve zaviyelerin ” kaldırıldığına da dikkat çekiyor.

   Cemil İpekçi’nin internet üzerinden sitesini takip eden, çalışmalarını beğenen biriyim. Kumaşlara, renklere, desenlere, geleneksele olan tutkumdan onun içinden geçenleri de az çok hissedebilirim. Şimdilerde vakit bulamıyorum ancak, geleneksel el sanatlarına ilgiliyim; ruhu olan, maddeleşmeden soyutlanmış her şeye aynı oranda tutkuluyum. Kumaşlar ve renkler, ipeğin kadifeye olan işmarı, kumaş üzerinde iğne ve ipliğin raksından doğan desenler kendimi kaptırdığımda büyüler beni. Bir naif ruh olarak, modacı sıfatı yakıştırılan İpekçi’nin modanın üstünde etnik yakınlığını da etkileyici bulurum. Modacılığın biraz daha üstünde, sanata daha yakın gelir bana çizgisi. Buna mukabil, ne homoseksüelliği umurumdadır, ne de muhafazakarlığı.

   Vincent Van Gogh, sanatın bir tezahürü. Sanatı insan gören bir sanatçı. Öyle ki, Zola‘nın ‘ Bir resimde, bir sanat eserinde, benim aradığım, sevdiğim şey insandır, sanatçının kendisi ‘ cümlesine katılması bir yana, kendisi ‘ Ben müziği bilmiyorum tabii. Ayrıca dinlemeye gidecek olsam bile, müziğe kulak vereceğim yerde müzisyenleri seyrederim ‘ diyor. Yani özetle sanat insan ve onunla ilgili her şey olarak tezahür ediyor bu sanatçının benliğinde.

   Kıssayı bilirsiniz; Rasul Allah bir gün mescidde iken, bir bedevi gelir ve ulu orta arkasını dönerek, ihtiyaç giderir. Sahabe müdahale edecekken, Peygamber bırakın der, ellemeyin.

   Bedevilik tanımı, şartlardan kaynaklı olarak, konar göçer, inceliğin olmadığı, pek edep adap bilmemek ile izah edilebilir. Özellikle Cemil Meriç, bu bedevilik tanımını yaparken, onu hadarilik ile öyle işler ki, aslında çok önemli bir ayrım olan bu olgu zihinlerde ‘ kavram ‘ olarak iyice oturur. Bir şeyin bilinmesinden çok daha ötedir, ileridir onun kavramlaşması. Dolayısı ile sanatçıya bedevilik yakışmaz, dahi yanaşmaz. Edep erkan bilmemek, gasp etmek, niyet aramak, yaftalamak, bedevilik etmek yakışmaz. Buradan bakınca, doğrusu İpekçi’nin Mardin halkının bir değerine, geleneğine, mabedine, mescidine, medresesine olan sahiplenmesini, hiçe sayışını anlamıyorum. Hele hele, düne kadar neredeydi aklınız, restoresiyle ben uğraştım gibisinden, emekçiliğin ranta dönüştüğü sorgulamaları hiç anlamıyorum.

   Özgürlük denen tatlı kaçığın, insan özelinde, saygı ile dizginlenebileceğine inanıyorum. Bu nedenle defile yapma özgürlüğünün, saygı desteği ile tatlıya bağlanması gerektiğini savunuyorum. Bence İpekçi gibi bir isim, çok yardımının dokunduğunu iddia ettiği Mardin halkından insanlara ve onların mabetlerine bu saygıyı göstermek zorunda. Sanatçı, toplum arasında; sen kıymetini bilemedin, bak ben imar ettirdim, her türlü tasarrufum mevcut diyen bir dil, bir gaspçılık olmamalıdır. Bedri Baykam ve Fazıl Say kompleksinin bir üçüncü örneğe ihtiyacı olduğunu da düşünmüyorum.

   TarkovskySanat bir yakarma, bir dua biçimidir, ve insan yalnızca duasıyla yaşar ‘ der. Cemil İpekçi’nin duası sanatı ise, onu Mardin şehrinde yaşatıyor ise, kendi dışında birçok insanın belki formu farklı olan ancak içeriği aynı olan duasına ve mekanına, dahası gerekçe göstermek zorunda olmadıklarını kabul ederek saygı duymak zorunda. Çünkü bedevilik, sanat ile aynı cümlede zikredilmez, bedevilik varlığıyla olağan, ısrar edildiğinde kasan ve sorunlaştıran bir kavramdır. ‘ Modern laik Türkiye‘mizde böyle gasp edici sanatın, yahut emeğin bir anlamı olmamalı. İnsan için olan ise, insana rağmen olmamalı.

   Unutmamalıdır ki, yüzlerce yıllık tarihi olan bir şehrin tasarrufu yahut üzerinde hak iddia edilmesi, yahut değerlerinin tasnifi yek başına ne Cemil İpekçi’nin, ne de Kültür Bakanlığının kumandanlığında değil, oranın halkının da kumandasındadır.

   Hastalıklı kafalara ait, oryantalist menşeili, şark fantezilerinin de bir nevi sinmiş olduğu bu defileyi, ‘ gariban emekçi kadınlara haksızlık ediliyor ‘ başlığıyla vermek, ayrıca sömürücü bir dildir.

   Tophaneye Selam, İrticaya Devam !

   Geçtiğimiz günlerde, Tophane civarında bulunan Sanat Galerisine bir gurup tarafından saldırı gerçekleşti. Yazıldı çizildi. Sonra ortaya bir iddia atıldı, saldırı öncesinde, sanat galerisi önünden geçen iki başörtülü bayana sözle saldırı, bu çirkin gelişmeyi doğurmuştu(?)

   Ne olursa olsun, bir mekan basmanın adı, eşkiyalıktır. Bahsedildiği gibi olsa dahi, bahsi geçen hanımlar da dönüp aynı minvale kendilerini savunmalıydı. Hiçbir şey, baskın ile gelişen şiddeti haklılaştırmamalı.

   Bu gelişme üzerine Nihal Bengisu Karaca, çok güzel bir analizde bulunan bir yazı yazdı. Kesinlikle katıldığım bir yazıydı. Yazıda özetle Tophane’nin tarihsel kimliğine olan zararın sonucundan bir anlam çıkartmıştı, doğruydu. Şiddet eleştirilmişti. Ancak küçük bir itirazım olacak. Bu merkezden bakarsak eğer, Nişantaşı baskısını da anlamamız gerekir. Oysaki, Nişantaşı tacizlerini anlamak mümkün değildir. Elbet Tophane’nin tarihsel kültürünü, içsel değerlerini, Nişantaşı’nın tepeden kof değersizlikleri ile bir tutmuyorum ancak, mevcut huzursuzluğun haklılığından bahsedilecekse Nişantaşı tükürgenlerinin de korkuları hiç de yok sayılacak kadar küçük sayılmaz.

   Mardin özeliyle bağdaştıracak olursam; mekanların tabulaştırılmasını anlayabilirim ancak gelip o mekanlarda tabu oynayıp, hak iddia etmeyi anlamak pek mümkün görünmüyor gibi…

   TAYAD’a Saldırı

   İstanbul’dan Ankara’ya yürüyüş düzenleyen TAYAD üyelerine bir gurup tarafından saldırı düzenlendi. İzlerken elleri sopalı ve taşlı saldırganların tekbir seslerine şahit oldum. Neyse ki, çok büyük olaylar yaşanmadan bu çirkin saldırı bastırıldı. Sadece içimden ince bir ses; ‘ o tekbir getirenlerin kıbleyi sorsam gösterebileceklerinden şüpheliyim

   Toparlayayım

   Hani Referandum sonrası ülke ikiye bölünecek, şeriat gelecek diye korku pompalayanlar vardı ya, sanırım o ağızlar bu ara mesaide.

   Önce Mardin’den Medrese ile kışkırtma, sonra Tophane’de yaşanan saldırı, en son TAYAD’lılara tekbir getirerek saldırmak. Biri düğmeye basmış olmalı. Referandum sandığından istediği çıkmayan birileri, ağızlarından çıkanların istediği gibi olması için çalışıyor olabilir. Şeriatın gelme ihtimalinden en çok tedirginlik duyan zümre, her daim bu nedenle darbe aşığı olan zümre, belki bu kez gerçek değil ama sanal şeriatı getirmek istiyor olabilir. Şaşırmayalım, ‘ Kıbrıs’ta cami yakanları da ‘ yakında duyduk, değil mi?

   Daha önce de olmuştu. O zaman acemiydik. Acılar yaşanıyor ancak deneyim bırakıyor. Sanmıyorum bir daha kimse bu tür bilinçli, düzenlenmiş, bölücü şiddet gösterilerine inansın.

   Recep Tayyib Erdoğan başkan olunca şeriat gelecek diyenler, Abdullah Gül cumhurbaşbakanı olunca şeriat gelecek diyenler, eşleri başörtülü, şeriat gelecek diyenler, Referandum sonucunda şeriat gelecek diyenler, baktılar olmuyor sanırım şeriatı kendileri getirtmeye kalktılar. Bir şeriat yarattılar, hem de en yıkıcısından. Yıkmaya niyetli ve saldırgan. Dilerim bu saldırgan şeriatları, -Taraf Gazetesi hariç tüm medyanın sustuğu- Koç’un tüm zehirli, virüslü etlerini ve bu zehirlendiğinde susan, susulduğunda zehirlemekten geri durmayan güruhla birlikte yer de, ülkece bir nefes alırız.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:sq Tarih: Eyl 26, 2010 | Reply

    Cemile hanım,
    Tophane saldırısının, Vakit gazetesi’nin yazdığı gibi “başörtülülere saldırı” gibi durumlarla bir ilgisi yok. Bu Vakit gazetesinin uydurması.
    Pazartesi günü bizimde Tophane’de sergi açılışımız olacağı için(hayırlısı artık:), cumartesi gününü Tophane’de geçirdim, bahsi geçen saldırıda orada olan insanlar da vardı ve insanlar oldukça şaşkın bir haldeydi. Bu belki de “kurtarılmış bir bölge” olmadığının şaşkınlığı bilemiyorum ama ortada ciddi bir sosyolojik sorun var.

  3. Yazan:beytullah emrah Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    toparlayalım faslındaki “Önce Mardin’den Medrese ile kışkırtma, sonra Tophane’de yaşanan saldırı, en son TAYAD’lılara tekbir getirerek saldırmak. Biri düğmeye basmış olmalı. Referandum sandığından istediği çıkmayan birileri, ağızlarından çıkanların istediği gibi olması için çalışıyor olabilir.” ifadeleri bana fazla genellemeci ve sosyolojik vakaları kısa yoldan malum “birileri”ne atarak da izah etmekten uzak olmuş.

    belki TAYAD meselesi istisna olabilir çünkü eski ergenekon’un sakarya-düzce-bolu hattında hâlâ temizlenmemiş kalıntıları bulunabilir.

    fakat tophane’deki olay çok boyutlu. farklı anlatımlar da mevcut. bana en izah edici olanı “muteberleşme” kavramı etrafında dönen tartışma gibi geliyor. farklı sınıfların karşılaşması! tabi medyanın bunu “medeniler”, kenar mahalle “barbarları”na karşı gibi lanse edip, yazıda bahsedildiği gibi bir eksene kaydırma çabasını da görüyoruz.

    mardin de yine “birileri” tarafından provoke ediliyor değil. bölgede bazı müslüman stk’lar, siyasi bir mücadele inşa edemedikleri için sanırım, insanları bu tür “ahlaki” konular üzerinden -ki en hassas noktalardan biridir mahallemizde tabi yanlış kıstaslarla!- harekete geçirmeyi uzun süredir başarılı bir şekilde yapıyorlar. yani an itibariyle dışarıdan değil içerinden gelişen bir süreç. benzer süreç mesela abd’deki kuran yakma provokasyonuna karşı gösterilen tepkiler üzerinden de bölgede hâlâ faal olarak işliyor.

    sanırım olayları bir kalemde aynı sepete atmak ve üst üste geldiği diye “birileri düğmeye basmış” sonucunu çıkarmamak gerekiyor.

    türkiye’deki ekonomik, sosyal ve siyasal değişimin yan etkileri ve bugüne kadar çok fazla görülmek istenmeyen, üstü kapanan ya da dikkat çekilmeyen sonuçları, önümüzdeki süreçte daha sık karşımıza çıkabilecektir.

    her defasında şayet “birileri” diye toparlarsak bir yere varamayız…

  4. Yazan:cb Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    sq selamlar,

    zaten haberin kanıtlı kaynağı yoktu, o nedenle sonuna (?) koydum. bilgi için teşekkürler.

    gerçekten çok ciddi sorunlarımız var, maalesef 🙁

    serginize ist.te olsam gelmeyi çok isterdim ancak maalesef bu ara mümkün değil. serginizde başarılar dilerim, umarım başka bir tatsızlık yaşanamaz.

  5. Yazan:cb Tarih: Eyl 27, 2010 | Reply

    beytullah bey,

    düşüncelerinize katılıyorum, ‘ birileri ‘ ile kestirip atmak, çözüm olmadığı gibi alışmayı da sağlıyor, çok sağlıklı değil ancak bu güne kadar yaşanılanların getirdiği ‘anormal ‘ durumları ‘ normalleştirme ‘ çabası, malum algılar üzerinde olumsuz anlamda oynama yaptığı için, bu güne gelindiğinde alışılagelen reflexler kendi devamlılığını sağlamaya çalışıyor. bu olayda birileri olmasa dahi, birilerinin çizdiği kader tekerrür etsin isteniliyor.

    sq’nun dediği gibi çok ciddi sosyolojik sorunlarımız var.

  6. Yazan:adil Tarih: Eki 1, 2010 | Reply

    mardindeki kasimiye medresesi tıp, matematik vb bilimlerin verildiği bir merkezdi, kasimiyeyi gezip bakarsanız odacıklar var her odacığın girişinin üst kısmında semboller (tıp yılan semboli, matematik geometrik şekil) vardır burda o derslerin verildiğin belirtisidir. ayrıca öğrencilerin hocaların namaz kılmak içinde bir yer vardı ama cami değildi,bu gün çoğu kurumun içinde namaz kılma yeri var onlarda cami mi oldu şimdi

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin