RSS Feed for This Post

Savaş Oyunu

Önce Aktütün saldırısının görüntüleri düşüyor ekranıma. Hani şu 17 askerin öldürüldüğü 20 nin üzerindeki askerin yaralandığı PKK saldırısı. Çok tartışılmıştı Türkiye basınında. Saldırının ihbarının bir ay öncesinden yapıldığı, saldırı öncesi hava araçlarının gelen PKK grubunu saniye saniye tespit ettiği, buna rağmen hiçbir önlemin alınmadığı, saatlerce karakola yardım gitmediği söylenmişti.

 Kaç kişi olduklarını kestiremiyorum ama kalabalık bir gerilla grubu ağır ağır silahlar ve yanlarındaki eşeklere yüklenmiş roketatarlarla ilerliyor dağ yollarında. Sakin, telaşsız. Sanki bir hafta sonu gezintisine çıkar gibi. Epeyce uzun yürüyüş faslından sonra dağın tepesine varıp konuşlanıyorlar. Saldırı başlıyor. Dağın tepesinden yamacındaki karakola doğru artarda düşen bir alev yağmuru gösteriliyor uzun uzun. Karakol müthiş savunmasız, açıkta. Görüntülerde fazlaca bir konuşma yok sadece roketlerin vınlamaları, aralıksız yağan ateş ve aşağıdan yukarı mukabele etmeye çalışan karşı ateş… Ekran başında otururken sanki gördüğüm şeylerin gerçeklikle alakası yok gibi geliyor. İnternet üzerinden bir savaş oyunu oynanıyor. Mümkün olduğu kadar kurbanı görmeyen, göstermeyen bir oyun bu. Ortalıkta insan yok. Yanan vücutlar, parçalanan askerler, kan, ah anam sesi, inleme, öldürülen askerin yanı başındaki belki cebindeki çocuğunun ya da sevdiğinin fotoğrafı. Hiçbir şey! Sadece aşağıda baraka misali karakol binaları var. Ve birkaç farklı noktadan hedefi vurmaya çalışan  ışık huzmeleri. Seyrederken ayrıntılara takılmaya başlıyorsunuz. Bazı roket atarlar diğerlerine nazaran çok isabetli atışlar yapıyor mesela. Tam on ikiden vuruyor “hedefi”. Bazıları biraz daha salla pati. Sonra aşağıdan açılan ateşin dağın tepesine pek ulaşmadığını görüyorsunuz. Ve gitgide havanın karardığını, bulutlandığını. Hiçbir yardımın gelmediğini. Karakol binaları yavaş yavaş yanmaya başlıyor, aşağıdan açılan ateş gitgide seyrekleşiyor sonra ve nihayet sona eriyor. Çekimi yapan gerillalar kısa cümleler ile çekime dair teknik ayrıntıları konuşuyor en sonda. Hani neredeyse Gameover denilip bitecek bir oyun bu. İçinde “insan” yok, ölen yok, saldıran gerilla grubundan da 5 kişi ölmüş. Tabi ki onlar da yok.

 Bir gün sonra başka bir görüntü ile karşılaşıyorum internet denilen o göz kamaştırıcı çöplükte. Bu sefer önüme gelen bir video klip. Örgüte kadın gerilla kazandırmak amacı ile hazırlanmış besbelli.  Başlık olarak “Örgütlenen Ve Özgürleşen Kadın Yaşamda Zafer Demektir” yazılmış. Ne veciz ama! Klip 2004 yılında çekilmiş. Acaba bu örgütlü ve özgür kadınların kaçı bugün hayatta. Klip boyunca çok güzel bir sesle bir kadın şarkıcı nefis bir türkü söylüyor. Bir sürü kadın gerilla görüntüleri geçiyor ekrandan. Ortalama 15-20 yaş arası. Sanmıyorum daha büyük olan yoktur. Hep gülümsüyor gerilla kızlar fotoğraflarda. Birlikte halay çekiyorlar, çay içiyorlar, silahlı eğitim alıp silahları ile dağlarda geziyorlar ama hep gülümsüyorlar. Sanki silahlı bir örgüte, ölüme ve öldürmeye değil dağlara piknik yapıp çay içmeye ve kadın kadına eğlenmeye çıkmışlar. Tabi ki görüntülerde kasvet yok, ölüm yok, ceset yok. Sonra arayan mevlasını da belasını da bulur derler ya bunun gibi başka klipler de görüyorum art arda. Hep aynı minvalde. Eğitim alınıyor, güzel türküler söyleniyor, halaylar çekiliyor, gerillayı, mücadeleyi öven marşlar okunuyor. Gülümseyen yüzler,  dostça kucaklaşmalar, en fazla aynı bizim televizyonlardan üzerimize fışkıran komando eğitimini öven, özendiren propaganda görüntüleri kadar savaş ile ilgili bir şeyler gösteren görüntüler… Bazen kendini yakan ya da ölen bir kadın militana ki onlar da şehit diyor, övgü dolu ağıtlar. Ama o görüntülerde bile ölenler en masum, gülümseyen, kararlı halleri ile fotoğraflanmış, mesela gün batımında Apo ile karşılıklı bakar gibi photoshoplanmış.

 Evet propaganda kasetleri bunlar. Evet bir yönüyle hani sakız gibi bazılarının dillerine pelesenk ettiği şekilde ‘kandırmaya’ hizmet etmekte. Kim ne derse desin, dağa çıkan gençlerden oluşturulmuş böylesine romantik, sevimli, ateş başı halay ve çay sohbeti görüntülü kliplerde eğer parçalanan bedenler, paramparça ettikleri bedenler ve ailelere düşen acılar gösterilmiyorsa onlar kandırma işlevi görüyordur başka bir şey değil. Tıpkı öldürülen her asker cenazesinde şehitler ölmez vatan bölünmez diye bağıran kitlenin, on çocuğum olsa da onunu vatan yoluna feda ederim demesi beklenen ana babaların, ağlaması yasaklanmış acılı ailelerin görüntüleri gibi sadece ve sadece bir simülasyon bunlar da. Biliriz ki hiçbir anne baba zorunlu kalmasa hani bir yolunu bulabilse değil on çocuğunu feda etmek çocuğunun serçe parmağını kaybetmemesi için her şeyini verir. Ama onlarca yıldır bunu seyrederiz: Onlarca yıldır her cenaze töreninde sanki ülkeyi bir tür sadomazoşist insan grubu ele geçirmiş de çocuklarını biteviye öldürtmek istermiş “dağdaki son terörist ölünceye kadar” bunun için yalvarırmış gibi pis bir tiyatro izler dururuz.

 Doğru propaganda kasetleri bunlar. 15-16 lı yaşlarda doğduğundan beri kimliği, dili, düpedüz aşağılanmış, okudukları okullarda kendisi olmak istedikçe dayaklar yemiş, bir bir sevdiklerinin, dostlarının fail-i meçhul olduklarını görmüş bir halkın çocuklarının ben de o görüntülerde adına türküler yakılan güzel yüzlü, mağrur, gülümseyen, halaylar çeken, bir amaç uğruna kenetlenmiş gerillalar gibi olabilirim, burada hiçbir şeyim ama dağlarda çok şey olabilirim, ölsem bile benden geriye sopalanmış, gururu, kimliği, ümitleri dövülmüş bir silik genç değil adına türküler yakılan, klipler çekilen bir efsane kalır hayali ile ateşe koşan pervaneler misali dağlara koşması hedeflenmiş. Evet bu kliplerin içinde gerçek insan yok üstelik Nişantaşı’ndaki süslü, cezbedilmesi hedeflenen kitleyi dükkana çekecek plastik mankenler kadar sahiciler. Açlık, susuzluk, cinayet, tehdit, korku, hasret, ceset, kan, yanık insan kokusu, evlat acısı, baba özlemi hiçbir şey yok.

  Ama emin olun bu kasetlerin gücü yıllar yılı mücadele ettikleri iktidarın onlara yönelik yayınlarının etkisi yanında da hafif kalır.

 Cesedine işkence edilen, çükünün nevi araştırılan gerillaların, canlı yayınlarda şen şakrak sergilenen “operasyon” görüntülerinin, malum basında en şöhretli kalemler tarafından “go yanki kim tutar seni” tarzı kaleme alınmış yazıların, google’a girip PKK lı avı yazdığınızda karşınıza çıkan yüzlerce “av” haberinin, yıllar yılı ölü ele geçirilen PKK lı görüntülerinin, kelepçelerle sıraya dizilmiş onca KCK’lının fotoğrafının, gururu kırılmış bir halkın gençlerinin kalbinde oluşturacağı öfkenin ve depremlerin yanında, ateş başında türkü söyleyip halay çeken gerillanın özendiriciliğinin lafı mı olur?

 Bu ülkede 30 bin civarında ölen PKK lının, binlerce faili meçhul cinayetin olduğunu ve halen dağlarda binlerce militanın dolaştığını artık hepimiz biliyoruz. Bu insanların belki yüz binlerce aileye değen hayatları var. Birileri için ‘dağlarda öldürülmesi gereken en son terörist olan”  insanlar beğenelim ya da beğenmeyelim başka birilerinin oğlu, kızı, ağabeyisi.

 Çok kanlı rezil bir savaş oyunu oynanıyor. Kürt ve Türk ağababalar ekran başında joysticklerini sağa sola hareket ettirir ve hedefe kenetlenmiş bir embesil çocuğun zafer çığlıklarını atarken karakol binalarında, dağ yollarında daha hayatının başında gençler parçalanıyor toprağa karışıyor. Hayatta iken kimsenin umurunda olmayan  gençler birer ölü gerilla ya da asker olduklarında bir namazlık saltanatı olacak nesneler sadece onları bu savaş oyununun içine sürenlerin gözünde.

 Savaşın baronları bu kanlı oyunun içindeki gençleri alabildiğine şeyleştirebilir, daha ve daha çok öldürmedikçe bu oyunda yeterli puanı toplamayacağını düşünebilir. Ama bizler İNSANIZ!  Aktütün’de yanan binaların içindeki askerlerin de, 15-16 yaşında dağlara koşan Kürt gençlerinin de birer animasyon karakteri değil insan olduğunu hissedebilir onları yaşatmayı hedefleyebilecek şekilde kalbimizi, dilimizi ve vicdanımızı yönlendirebiliriz.

 Savaş çığlıkları atmak için  fırsat kollayanlara inat bizler mesela Kandil’den gelen gerillaların karşılanmasındaki o coşkunun bir zafer çığlığı değil yıllardır evlatları dağlarda ölüme ve öldürmeye gitmiş ailelerin belki geleceğe dair kavuşma ümidi olduğunu, bu ümidin savaş çığırtkanları tarafından yok edildiğinde bir sonraki barış sürecinin çok daha sancılı olabileceğini pekala da sezebiliriz.(dik)

  Bir şekilde artık  insanı insan olarak gören ve yok etmeye değil yaşatmaya şartlanan bir dilin, zihniyetin arayışına girmemiz gerekiyor.

 Onlar kanlı joysticklerinin başında “şanlı tarih” hikayeleri yaza dursunlar, bizler bu oyuna dahil olmayı ret etmeliyiz çok geç olmadan.

 Karşımızdaki insanı görmekle başlayacak her şey!

 

Bu makale ilginizi çektiyse…

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 5 Yorum

  2. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 11, 2010 | Reply

    Haddim olmayarak,çok güzel akıcı bir anlatım çok objektif sadece olaylara insani yönlerden bakmışsınız.Size birkaç sorum olacak devlet bireyler için mi vardır yoksa toplum için mi? yani bireylerin haklarını toplumun genel haklarından üstün tutarmı?Bana birey haklarını toplumun ve devletin haklarından üstün tutan bir ülke gösterebilirmisiniz?
    Aslında size şunu söylemeye çalışıyorum hiç bir devlet insan yaşamını ülkenin çıkarlarıyla özdeşleştirmez savaşlarda bundan çıkar değil mi?Tarihin hangi dönemine bakarsak bakalım herzaman savaşlar olmuştur insanoğlunun medeniyeti kana dayanır doğası budur bazen aramızdan akıllılar çıkar ne yapıyoruz biz kurduğumuz modern çağdaş dediğimiz medeniyet aslinda bir canavar der!!! yeni insana dayanan bir eğitim sistemi ister silahlar sussun kan dökülmesin analar ağlamasın barış ve rafah olsun diye haykırır!!!Tabi zaman geçip gerçeklerin farkli olduğunu görünceye kadar? zaman geçer evine bir gün hırsız girer hırsız kendisi gibi düşünmemektedir zalimdir silahı vardır sadece kendisini ve kazanacağı serveti düşünen biri şimdi binlerce yıldan beri sorulan ve bizi bu noktaya iten sorun bu şimdi ne olacak? ya hırsızı etkisiz hale getireceksin yada canın ve malın onun insafına kalmış.
    İnsanlar daha güvende olabilmek için ilk önce toplum oldular daha sonra derebeylikleri ve devlet oluştu insanların güvenliklerini ve haklarını korumak için kanun yaptılar eğer kurulan devlet kötü yönetiliyorsa ve hakların çiğneniyorsa bu sana diğer insanlara zülum etme hakkını vermez eğer devlet gibi devletsen sistemi korumak için ne pahasına olsun cezasını verirsin.Gördüğüm gibi sorunumuz gene başladı döndük en başa!!! siz diyorsunuz ki kötü insan yoktur her insan melek doğar biz insanların kötü olmalarını engeleyebiliriz.Bu büyük bir yalan bunu eğitimle yada başka sosyal faktörlerle sağlıyamazsın bir kere şeytan işsiz kalır!!!Bunu inanarak söylüyorum ki biz insanlar doğanın bir parçasıyız doğada mücadele etmezsen duygusal olursan yok olursun bizi hayvanlardan ayıran pek çok şey var hıslarımız,aşklarımız,fedekarlığımız gibi ama ister ayının inine gir ister bir insanın evine izinsiz gir sonuç hemen hemen ayni olur iş kendine dönünce farklı olur ya senin çocugun yada kardeşin ölseydi yada şehit olsaydi ne olurdu sor kendine ve taraf ol objektif olmak korkakların işidir ya iyi ol ya kötü yada iyi kisfesi altında şeytan ama herşeyden önce bedel ödemeden rahat uyuyamıyacağını bil herzaman bedelini vermek zorundasın doğanın birinci konunu budur zamanı gelince canınıda vereceksin tanrıya ölüm bizim bir parçamızdır bir gün en sevdiklerimiz bile ölecekler ondan bu kadar korkma dik yaşa dik öl benim düşüncem böyle…

  3. Yazan:sevim Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    @ibrahim kap,
    çok saçmalayanını gördüm ama inanın sizin kadar saçmalayanına henüz rastlamadım.yazıda ne geçiyor,siz neler söylüyorsunuz?
    ne diyeyim böyle vicdanlı bir yazıya hiç yakışmayan bir yorum olmuş.
    işin ilginç tarafı objektif olmamayı en makbul insanlıktan saymışsınız.yani yaşamak için vahşice öldür,yoket,gerekirse yalan söyle!ve bu tavır güya bizi hayvandan ayıran yegane özellik oluyormuş.hadi ordan derler adama!insanlıktan anladığınğız buysa amman size kalsın mümkünse biz almayalım olur mu?
    velhasıl “dik durmanızla”övünç duymaya devam edin siz.ama öyle insanlık dersi falan da vermeyin derim çünkü farkında olmasanız da çok gülünç duruma düşürmüşsünüz kendinizi.

  4. Yazan:Ahmetd Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    Valla bu işin düzelmesi birkaç nesil alacak gibi. Nasıl ki dedelerimizin gırtlak gırtlağa geldiği Yunanlılarla, Ruslarla “dost” olabilmemiz bir 100 yıl aldıysa, bu terör olayı bitse bile yaraların sarılması, insanların karşısındakini oğlunun, kardeşinin katili gibi görmemesi bir 100 yıl alacak gibi.

  5. Yazan:özlem Tarih: Eyl 12, 2010 | Reply

    Vallahi ben de İbrahim Beyin yorumuna bir cevap vermek istedim. Ama o kadar garip ki neresinden tutayım hangi cümlesini hesaba katayım bilemedim. Yani en basitinden devletin hakları lafı bile hiç düşünülmeden yazılmış bir yorum olduğunu gösteriyor. Devletin hakları diye bir şey olur mu devlet insan mı hakkı olsun. Ayn Rand in güzel bir sözü var:
    “Devlet dediğin şey nedir? Büyük bir kitlenin hesabına çalışan bir hizmetçi… Kitleyi rahat ettirmek için düşünülmüş bir kolaylık. Bu elektrik ya da su tesisatından farklı bir şey değil. İnsanlara musluk suyu için yaşamalarını söylemek komik olmaz mı?”
    (ya da ölmelerini)
    Uzun uzun felsefi tartışmalara siyaset bilimi konuşmaya falan gerek yok aslında. Alfabeyi bilmeyen adam ile bir profesöründe, bir pigme ile bir beyaz amerikalının da sahip olduğu ortak bir şey var ki insanların doğruya yönelmeleri için hiçbir şey olmasa bile yeterlidir çoğu zaman. O da vicdan oraya başvurmak lazım. Dveletin hakkımı bireyin ya da toplumun hakkımı diye düşünürken bir kedi yavrusunu tekmelemekten alıkoyan saf duygularımız bir insanın kafasına kurşunu sıkarken bize ne der acaba diye bir an kalbimize sormak yeterli. En azından şunu söylemez mi eğer yaşamak için, çatıştığın konuyu halledebilmek için başvurabileceğin minicik bir alternatif yol dahi varsa tüm güçlükleri göze al bir insan evladını yok etme? Tüm ilahi dinlerin de tabii hukuk, ahlak ve vicdan dediğimiz şeyin de temelinde yatan budur. Neden kalplerimizin bu saf halini bu kadar kirletiyoruz?

  6. Yazan:ibrahim kap Tarih: Eyl 14, 2010 | Reply

    Doğrusunu söylemek gerekirse ne kastetdiğimi bile anlamamışsınız aslında yazıyı yazarken hakaret edecek insanlar olduğunu da biliyordum isteyen istediği gibi anliyabilir…

    Ben açıkcası pek kelime oyunlarını beceremem karşımdaki insanı mahçup duruma bırakmak yerine ne dediğini anlamaya çalışırım örneğin eğer devletin sosyal bilimlerde ne anlama geldiğini bilmiyorsanız söylenecek fazla bir şey yok!!!

    Vicdan hayatımızda göreceli bir şey değildir kediyi tekmeleyen birini yada bir masuma zarar veren iğrenç insanları elbette herkez lanetlemelidir yalnız günümüzde terör örgütü üyeleri masum bir kedi yerine konulmakta bunu yaparkende insan hakları ve demokrasi kullanılıyor bunu yapanlar genelde objektiflikten bahsedip duruyorlar vicdan dan bahsedenler ise iyi ile kötünün arasındaki farkı cümleler içinde bile çözemiyorlar…

    Eğer bir insan iyile kötüyü ayırt edemiyorsa objektif olur siz herhalde kendinizi hakim yerine koyup öğle değerlendiriyorsunuz fakat hakimler bile kararlarını verdiklerinde iyile kötü ayrılmış olur yani kararları herzaman iyinin lehinedir.Ben evet diyorum ki kötü insanlar cezalarını çekmeliler ölsünler yada öldürülsünler demiyorum cezalarını çeksinler ve bu insanlara vicdan duygusu besleyenler ne o bölgede bulunmuş nede bir yakını kaybetmiş insanlar tavsiyem şudur öldürülen kadın ve çocuk fotoğraflarına dikkatli bakınız o çok söz ettiğiniz vicdanla…

    Son olarak şunu çok özür dileyerek söylüyorum genelde vicdandan bahsedenler iş kendine dönünce nedense bir anda değişiyorlar bu aslında yeni bir sosyal statü arıyanlar için normal olabilir ama benim için değil şu aslında çok açık bir kediyi ezmemek için şaranbole yuvarlananda insan kadın ve çocuklarıda öldürende bu iki olay arasındaki ayrımı siz neye göre yapıyorsunuz vicdana göremi? yoksa doğanın kanunumu bu? iyi ve kötü insan herzaman olacak bu sizin nerden durduğunuza yada nerden baktığınızla alakalı değil tamamen dürüstlüğünüzle alakalı…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin