RSS Feed for This Post

Etyen Mahçupyan’dan Utanmak

  Algılarıyla, anlama biçimiyle ve anlatım şekliyle fazlaca oynanmış bir ülke burası. Uzun bir tarih geçmişi olmasına rağmen, belirli bir zümre eliyle tarihi kısaltılmış, geçmişine sık sık sırt çevrilmek istenmiş bir ülke.

   Öyle fazlaca tarih bilgisi edinmenize de gerek yok, ilkokul öğretmeninizin ‘ hilafet kaldırıldı, hakimiyet millete teslim edildi ‘ ezber tarih anlatımına dahi hasbelkader nasip olmuşsanız eğer, durumu anlamanız öyle zor değildir.

   Bazen Osmanlı İmparatorluğu ve sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti tarihi gelişmelerine bakınca, belli bir yaşın üstüne gelmiş, günahıyla sevabıyla yaşamış; ak saçlarımla, kırışıklarımla bir yaşanmışlığın resmiyim diyemeyen, geçkin yaş krizinde soluğu estetik uzmanlarının ameliyat masalarında bulmuş ve asla o eski gençliği kazanamamış, mevcut doğallığını da kaybetmiş insanlar geliyor aklıma. İşte bu hırs dolu gençleşme isteğinin sonucunda ise algılar, anlatım biçimi ve anlatım şekli iyice bozulmuş oluyor.

   Bu ülke tarihsel olarak kurulduğu yılların onu ayakta tutma dirençlerinin coşkuları ile o yıllarda vedalaşamadığı için, aynı dili kullanma hevesinde o yılların, alternatifi olamayan savaş zemininden de ayrılamıyor. Kendimizi kahraman görme isteği, sürekli bir düşman edinmeyi ve sürekli bir savunma halini yaratıyor. Savunmanın ne olduğu konusunda da o kadar olgun bir dil gelişmemiş henüz.

   Halen  ‘savunma ‘ denildiğinde muhatabı itham, suçlu ilan etme, kendini sürekli güvenli alana çekme gibi davranışlar beliriyor zihnimizde. Öyle ki, bunun sonucunda ırk, din ya da mezhepsel olarak siz-biz olarak ayrılıyoruz. Bunun sonucunda kendi ülkemizin vatandaşı olan bir Ermeni’nin katledilmesi davası AİHM’ye gittiğinde sanki bizim vatandaşımız değilmiş gibi davranıyoruz. Sanki üzerinden uzun zaman geçmiş olmasına rağmen, uyutulma ve geçiştirilme ile halen katili ortaya çıkarılmamış Hrant Dink davasının ayıbı bizim değilmiş gibi, hukuk devletinde katili bulamamış olmayı utanç dahi saymıyoruz. Bununla da yetinmiyoruz, maktulü dışlıyoruz ve hatta suçluyoruz. Savunmayı dahi elimize yüzümüze bulaştırıyoruz.

   Geçtiğimiz hafta AİHM’de görülen Hrant Dink davasına ilişkin, Türkiye’nin savunmasındaki yanlışlıklar haber olarak düştü. Habere göre; Hrant Dink nefret suçu işlemişti, halkı tahrik etmişti.

  Adalet Bakanı Sadullah Ergin konuyla ilgili olarak sorumluluğu Dışişlerine attı. Bir sorumluluk taşıması gereken olay, birbirinin üstüne yıkılarak geçiştirildi.

  Adalet Bakanının Dışişlerine yönlendirmesi konusunu haber yapan bir kaynak sorumlu olarak ‘ Dışişleri Bakanlığının milliyetçi bürokratlarını ‘ göstermişti. Bu milliyetçi bürokratlar sorunu sadece Dışişlerinin sorunu mu? Hayır. Yine Ermeni meselesi ile ilgili yazdığım ve Ermeniler zarar görür endişesiyle henüz yayınlanmayan bu yazımın beklemesinde de bu ‘ milliyetçi bürokratların ‘ olumsuz rol oynayabilme durumlarının etkisi var.

  Her cümlenin başında ‘ güçlü Türkiye ‘ girizgahları kullanmayı görev biliyoruz ancak gücün nasıl kazanıldığı, ne olduğu hakkında tek fikre sahip değiliz. Bu nedenle bu çarpıtılmış algılar eşliğinde, kendi vatandaşımızın katilini bulamamış olmak ayıbı şöyle dursun, bir de katledilmiş vatandaşımızı itham ediyoruz. Sonra bu ayıbı örtmek için bürokratları işaret ediyoruz.

  Bu algıların düzeltilmesi bir başka alanı işaret etmekle mümkün değil. Güçlü olma hali kendine toz konduramamaktan ibaret hiç değil. Eğer ülke içinde gerekli düzenleme ve temizleme faaliyetlerine başladıysanız İçişlerinden, Dışişlerine sorumluluğunuz altındaki her birime olması gerekeni telkin edeceksiniz. Eğer ülke dışında tutarlı ve olması gereken ülkeyim imajı çizecekseniz, AİHM’deki savunmanızda bir maktüle suç isnat etmeyeceksiniz.

  Demokrasi gibi bir hedefiniz var ise, Referandum sandığından birçoğumuz gibi ‘ Evet ‘ çıkmasını temenni ediyorsanız, o demokrasi yolunun 12 Eylül acılarından ve zihniyetinden ibaret olmadığını da görmek zorundasınız.

  Tüm bu gelişmeler karşısında dahi olsa samimiyet testi yapmak illet bir şeydir ancak Etyen Mahçupyan’a ulaşan bir beklentiden sonra düştüğü notu okuyup, henüz bir rahatsızlık hissetmemiş olmak, gerçekten samimiyetsizliğin ayan beyan ortada durmasıdır.

   Etyen Mahçupyan, Taraf Gazetesinde yayınlanan ‘ Utangaçlar ‘ başlıklı yazısının bitiminde bir not düşmüş;

 Birçok okuyucu, niçin Hrant’ın katledilmesine ilişkin Türkiye’nin AİHM’deki savunmasını ele alan bir yazı kaleme almadığımı sordu. Belki de yanıtımın bilinmesinde yarar var…. Eğer ‘Türk’ olsaydım, Hrant’ı öldürenlerin taşıdığı kimliği paylaşsaydım bu utancı taşıyamaz ve yazardım… Ama değilim ve bu sorumluluk bana değil, ‘size’ düşüyor…

  İşte bu kısacık notun ulaştığı sivil, yazar, bürokrat ya da Türk olarak her kimseniz üzerinizdeki sorumluluğun gereğini yapmak boynunuzun borcudur. Belki bir misafir olarak içinde bulunduğumuz Ramazan’ın ve Ramazan ruhunun, ebediliğini diliyor olan iç sesin varlığı, aslında Ramazan’ın bizden bir parça olduğu, onu korumanın ve devamlı kılmanın bizim elimizde olduğu gerçeği bize bir örnek olabilir. Ne dersiniz?

  Ben bir Türk olarak, ülkemde katledilmiş kardeşim Hrant’ın, ülkemde katledilmesinden yana büyük bir acı, katilin bulunamamış olmasından büyük bir rahatsızlık ve AİHM’de görülen davasında neredeyse suçlu ilan edilmesinden dolayı Etyen Mahçupyan nezdinde, önce ailesine, sonra arkadaşlarına ve tüm Ermeniler’e bakıp utanç duyuyorum, size de tavsiye ediyorum.

 

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Normal bir ordu kaynaklarını emrinde olduğu milletten sağlar… Efendisi olan bu milletin gönüllü katkısıyla silah alır, asker toplar, YABANCI DÜŞMANLA savaşır.

Normal ordular efendilerini yani milleti, o milletin vatanını korurlar ya da ganimet getirebilecekleri ülkeleri işgal ederler. Yine efendilerinin emri ve izniyle yaparlar bunu.

Anormal ordular ise üniformalı eşkıyalardır. Disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. Üniformalı eşkiyalar ülkenin zenginliklerini tüketirler, geleceğini mahvederler.

Kendisini ülkenin sahibi zanneden üniformalı eşkıyaların hakim olduğu ülkeler yabancı orduların işgali altında gibidir. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek  KORKU PROPAGANDASI yaparlar.

Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler.

Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 4 Yorum

  2. Yazan:Halit Tarih: Ağu 19, 2010 | Reply

    A.Turan Alkan’ın yazısında bahsettiği bir noktayı yazınızın arkasından eklemek istiyorum. A.Turan Alkan ilgili yazısında Mimar Sinan’dan bahsederken şunları der:

    Sinan devşirildiğinde etnik manada Türk olmadı; Müslüman oldu. Ermeni vatandaşlar, eğer istiyorlarsa Sinan’ın etnik köküyle iftihar edebilirler, en tabii haklarıdır. Biz ise Sinan’ın yaptıklarıyla gurur duyuyoruz; bu da bizim en tabii hakkımızdır.

    Bence haklıdırda. Bu güne kadar Mimar Sinan övünç kaynağımız olmuştur. Mimar Sinan’dan gurur duyduğumuz kadar Hrant kardeşimizin ölümünden beş kat daha fazla üzüntü duymalı ve son olanlardan sonra on kat daha fazla utanç duymalıyız. Ayrıca Mehmed Niyazi’nin Alkan’ın yazısını değerlendirdiği bir diğer yazıyıda paylaşmak isterim : http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1013862
    Saygılarımla

  3. Yazan:kacakkova Tarih: Ağu 22, 2010 | Reply

    cemile hanim,
    mahcupyan’in aktarilan aciklamasi, türkler’e sorumluluk hatirlatmak acisindan iyi de, kendi basina pek bir tutarsiz ve sevimsiz görünüyor bir yandanda…
    kalay gele.

  4. Yazan:cb Tarih: Ağu 23, 2010 | Reply

    halit bey,

    verdiğiniz ek yorumlar için teşekkürler.

    @kacakkova,

    ben etyen hocayı hep sevimli ve tutarlı buldum, hatta okuduğum sanırılı 8-10 isimden biridir kendisi. sanırım benim gibi ya da başka birçok yazar gibi yüksek perdeden ve sert çıkışları değil de daha naif bir dili seçtiği için anlaşılmıyor.

  5. Yazan:ismailş Tarih: Ağu 23, 2010 | Reply

    Herkesden daha çok dindar (kendine dindar diyen)insanların fikir ve özür beyan etmesi gerekir kanımca…
    Bu ülkede yığınlar hoşgörüden nasibini alamamışsa birlikte yaşamayı becerememişsek kavga etmeden birbirimizi boğazlamadan kimse kendini kandırmasın evet kemalizm atmıştır ayrılık faşistlik tohumunu ama kaçıncı nesil bu cumhuriyetin hala bu pisliğin içinde (faşizm pisliği) debelenip duruyorsak ençok dindarlar suçludur kendisi gibi inanmayan düşünmeyen insanları öteki diye adlandıran bu ülkenin dindarları suçludur…
    Dindar insanlar inanageldikleri herşeyi sorgulamadan uzun bir muhasebe yapmadan bu vebalden kolayca kurtulamazlar…
    Dinin temel kaidelerini bile doğru yorumlayamayan bir dindar güruhla hiçbir yere varılmaz ne yazıkki…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin