RSS Feed for This Post

Liberalizm’in kusurları(4): Birey Fetişizmi

“…Vicdan ve özgür irade her geçen gün biraz daha gereksiz ve nadir oluyor, daha küçük alanlara hapsediliyor. Özgürlük böylece insanların parmakları arasından kayıp giderken birey [felçli bir hasta gibi] kendini yönetme kabiliyetini tamamen kaybediyor…” (Alexis de Tocqueville)

Geçen hafta bir insan grubu liberal kriterlere göre düpedüz delilik olan bir şey yaptılar. Kendilerine hiç bir ekonomik fayda getirmeyeceğini bildikleri halde işlerini, güçlerini bıraktılar, Gazze’deki çocuklara süt tozu ve ilaç götürdüler. Gazze’deki çocukların dolgun kredi kartı hesapları yok. Kendilerine süt tozu taşıyanlarla paylaşacakları Yapı Kredi World puanları da yok.

Bu tehlikeli yolculukta bazı insanlar öldürüldü çünkü siyasî taleplerini insan öldürerek “ifade eden” bir ülkenin, İsrail’in kuşatması altındalar Gazze’li çocuklar. Gazze’ye belki hayatında hiç gitmemiş, hiç Gazze’li görmemiş, onların dilini konuşmayan, yemeklerini, müziklerini, geleneklerini bilmeyen bu insanlar neden yaptılar bu “çılgınlığı” ?

Liberallerin kutsadığı birey kavramının özünde çok sakat olduğunu düşünüyorum. Birey konusuna “liberal bir bakışla” girelim. 1800’lerden itibaren Fransa’da liberal muhalefetin lideri olan Benjamin Constant 1819’da Paris’te bir konuşma yapmış. İşte konumuza ışık tutacak bir alıntı:

 “Atalarımızın özgürlüğü olan kolektif, siyasî güce ortaklık bizim için geçerli değil. Bizim özgürlüğümüz özel, bireysel bağımsızlığımızdan sorunsuz biçimde haz almaktır. Eskiden somut biçimde siyaset üzerinde etkili olmak mümkündü. Her bir bireyin kararlar üzerinde etkisi olabiliyordu. Bunun neticesinde insanlar bu güce ortak olmak için bir çok fedakârlığı göze alabiliyorlardı. Bu gücün verdiği gurur büyük özverileri tazmin ediyordu. Oysa bugün durum değişti. Birey siyaset üzerindeki etkisini görmüyor. Katılımı bireyin gözünde somutlaşmıyor. Diğer yandan teknolojinin ve milletler arası ticaretin ilerlemesi özel mutluluk imkânlarını sonsuz ile çarptı, çoğalttı.

Bizler bireysel bağımsızlığımıza ve bireysel mutluluğumuza eskilerden daha sıkı bağlanmalıyız. Çünkü onlar bu bireysel hazları cemiyet feda ettiklerinde az verip çok alıyorlardı. Oysa biz çok verip az almak durumundayız. Onların özgürlük dediği kolektif ve siyasî güçlerin bütün vatandaşlarca paylaşılmasıydı. Modern insanın amacı ise bireysel hazların güvenliğidir ve özgürlük devletin bu hazlar için verdiği garantilerdir.”

Benjamin Constant gibi düşünen bir liberal meselâ Başbakan Tayyip Erdoğan’a veya dışişleri bakanı Davutoğlu’na kızabilir “size ne kardeşim Gazze’de ölen çoluk çocukla ne uğraşıyorsunuz? Benim son model bir iPod almam için çalışmanız gerekmez miydi?” diyebilir.

Liberalizm’in kusurlarını konu alan bu yazı dizisinde daha önce de belirttiğimiz gibi 3 asıra ve bir kaç kıtaya yayılan bir düşünce geleneğinden bahsediyoruz. Liberalizmin çeşitleri var, evrimi var, içinde yaşadığı çalkantılara, Fransız ihtilaline, dünya savaşlarına, ekonomik krizlere vs verdiği tepkiler neticesinde geçirdiği değişimler var:

  1. İnsan’ı birey zanneder
  2. Çalışan Bireyleri intihara sürükler
  3. Liberalizm ahlâksızdır!

Ama liberalizmin sabitleri de var. Dikkat ederseniz Constant’dan yaptığım bu alıntıda bazı kelimeleri koyu yazdım:

  1. özel
  2. haz
  3. özel mutluluk imkânlarını
  4. bireysel mutluluğumuza
  5. hazların güvenliğidir
  6. [özgürlük] devletin bu hazlar için verdiği garantilerdir

işte bu ifadeler bugün yaşamakta olan liberal geleneğin sabitlerinden olan Birey Fetişizmi’nin özüdür. İnsan’ı böyle bir haz hapishanesine koyduğunuzda onun toplumla olan ilişkisini de kesersiniz. Anlık hazlar peşinde hep daha fazlasını istemeye mahkum bir köle yaratırsınız. Sözü fazla uzatmadan siyaset felsefesinin devasa isimlerinden birine bırakalım mikrofonu:

“…Yeni despotizmin neye benzeyeceğini hayal ediyorum. Birbirine benzeyen, “eşit” insanlar görüyorum küçük ve sıradan hazlar peşinde, hiç dinlenmeden kendi etraflarında dönüyorlar. İçlerini, ruhlarını dolduruyorlar bu hazlar ile.

Her biri ötekilerle arasına bir mesafe koymuş, onların başına gelen şeylere kayıtsız, yabancı gibi. Çocukları ve yakın arkadaşları onun için bütün insanlığı teşkil ediyor. Kendi ülkesinin vatandaşları? Hemen yanındalar ama onları görmüyor. Dokunuyor ama neredeyse hissetmiyor. Sadece benliği var ve benliği için var. Elinde bir aile kaldıysa bile artık vatanı yok.

Onun bu bireysel hazlarının sürmesini garantileyen devasa bir güç yükseliyor üzerinde. Mutlak, düzenli,  öngörülü ve şefkatli. İnsanı yetişkinliğe hazırlayan baba şefkatini andırsa da özünde bireyleri çocukluk mertebesinde tutmayı amaçlıyor. Vatandaşların haz almalarından hoşlanıyor, yeter ki istedikleri tek şey bu olsun.

Bu güç gönüllü olarak bireylerin mutluluğu için çalışıyor ama bu mutluluğun tek vektörü ve tek hakemi olmak iddiasında. Onların güvenliğini sağlıyor, ihtiyaçlarını karşılıyor, haz almalarını kolaylaştırıyor. Endüstrilerini yönetiyor, miras sorunlarını çözüyor. Böylece bireyler düşünmenin zahmetinden ve yaşama ızdırabından kurtuluyorlar.

Vicdan ve özgür irade her geçen gün biraz daha gereksiz ve nadir oluyor, daha küçük alanlara hapsediliyor. Özgürlük böylece insanların parmakları arasından kayıp giderken birey [felçli bir hasta gibi] kendini yönetme kabiliyetini tamamen kaybediyor…” (Alexis de Tocqueville [1835], De la démocratie en Amérique, Tome II, Quatrième partie : De l’influence qu’exercent les idées et les sentiments démocratiques sur la société politique)

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 34 Yorum

  2. Yazan:erdem Tarih: Haz 4, 2010 | Reply

    Aşağıdaki yazı liberal yazarlardan Gülay Göktürk’e ait..Konuyla ilgili olması açısından buyrun efendim…

    http://www.hurfikirler.org/gulay-gokturk/762-nsani-yardm-m-slami-yardm-m

  3. Yazan:b.F.a Tarih: Haz 4, 2010 | Reply

    Bu kadar kafa bulandırmaya gerek var mı? Yorgundum.. sanki mecburmuşum gibi iyi anlamak için yazıyı iki kere okumak zorunda kaldım. Sonunda dedim ki ilahi editör!
    (Son Peygamber Muhammed(s.a.v)demiş ki;) ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’ (deseydiniz olmazmıydı? 🙂

  4. Yazan:MY Tarih: Haz 4, 2010 | Reply

    “(Son Peygamber Muhammed(s.a.v)demiş ki;) ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’ (deseydiniz olmazmıydı? :)” (BFA)

    Yok, olmazdi zira Liberalizm’in Islam’a uyup uyMAmasi degil Liberalizmin Insan’a uyup uyMAmasi söz konusu 🙂 Homo-Economicus’un ötesinde, akil ve kalp sahibi Insan acaba Insan-lik vasfini ve serefini kaybetmeden liberal bir sistemin TAM üyesi olabilir mi?

    Arka planda ise Liberalizmin Liberalizme uyup uyMAmasini yani kendi içinde TUTARLI olup olmaMAsina bakiyoruz.

    Dediginiz gibi biraz karisik 🙂

  5. Yazan:b.F.a Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    O zaman şöyle soralım:Bu liberal Benjamin Constant aynı zamanda hedonistmiymiş, yoksa her liberalist böyle mi düşünür, yoksa siz vurgulamak istediğiniz nokatalar açısından mı bu söyleri uygun buldunuz? Zira hayata, insanlığa o kadar hazcı bir pencereden bakan bir insanın sözleri üzerinden ‘akıl ve kalp sahibi insan acaba insanlık vasfını ve şerefini kaybetmeden liberal bir sistemin TAM üyesi olabilir’ mi sorusunun sorgulanmasının bile fazla olduğunu düşünüyorum. Şöyle daha biz siz gibi düşünen birileri yokmuydu? mesela rahatımız bozulmasın, canımız yanmasın diye marmara gemisinin yola çıkmasını uygun görmeyen cemaat önderlerini örnek verseydiniz, yazıda vurguladığınız nokta açısından da daha uygun ve güncel olmazmıydı?

  6. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    Abi eline sağlık çok yerinde eleştiriler.
    Bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

    Tocqueville ve Kant gibi düşünürler biraz zorlamayla liberal ekolün içindeymiş gibi gösterilse de aslında temelden bireyci tutumlara karşı çıkıyorlar. Günümüzde hatta bizim ülkemizde de sınırlı liberal camia içerisinde bu eksiği farketmiş kimseler var.

    Bu karşı çıkış genellikle ortak bir nedene dayanıyor “rölatif ahlak.” Mesela ahlak felsefesi olarak, Kant’ın ödev ahlakı batı felsefesi için( hor görerek) fazla, olağanüstü bir şeydir. Ve biz bunu üst yapı kurumlarına uygulamaya kalktığımızda liberalizmin ilkeleriyle temelden çelişmiş oluyoruz. Tümüyle kollektivist bir uygulamadır. Buna rağmen bence sistemdeki en büyük gerekliliktir.

    bu kollektivist individualist çizgilerin gri olduğunu kabul edip. Gerekli noktada felsefeye ihanet etmek gerekir diye düşünüyorum neticede liberalizm insanları bir arada yaşatmanın bir aracıdır bir taraktan farksızdır. Amacın kendisi insanı mutlu(tatmin değil) edebilmek.

    Siyasi ve ekonomik liberalizm bence bu ülke için bir ilerleme olur. Ancak ahlak felsefesinin içi doldurulmadan bu gerçekleşirse neticede sıradan bir batı ülkesinden farkımız kalmaz.

    Durumları kendi içined ölçerek şöyle bir hiyerarşiyle;

    TEKNİK iktisadi kararların iktisadi aktörler tarafından verildiği.

    Siyasi anlamda bireyciliğin hemen her detayının münferit ve derin olarak değerlendirildiği olabildiğince serbestiye ve hoş görüye dayalı.

    Ve bütün bunların üstünde apriori olarak “iyi’yi” kabul etmiş denetmen kimselerin, kurumların tüm kararlara müdahalesi.

    Mesela teknik bir gelişme zorunlu bir durum ve otomasyon kısa vadede birilerinin işsiz kalması uzun vadede ise bütün toplumun refahının artması demek.

    Burada iki ekonomik karar var birincisi pozitif boyut.fayda-maliyet total profit bilmemne. Adamı kovuyoruz makineyi alıyoruz.

    Diğer boyutu “DAHA ÖNEMLİ” klasiklerin deyimiyle black box’tan çıkan bir durum var ortada “teknoloji” kestirilemeyen, ön görülemeyen bir durum, bırakın bireyi toplumlar imparatorluklar bile bunun karşısında duramıyor bu adam ne yapsın?

    Bu adam kısa vadede işsiz kalıyor. Bir kısım liberaller diyorlar ki yeni bir meslek öğrensin, başka işte çalışsın. Şimdi bu yaklaşımla suç işlemekte bir risk getiri analizi haline geliyor.

    Adam aç eğitimsiz aileden hiç bir şeyi yok. Suç işlesin yakalanmasın.

    Buradaki normatif detayları bir üst yapı kurumunun çözmesi lazım devlet gibi ya da o değilse sivil insiyatifler gibi.

    En büyük problem üst yapının yürümüyor olması. Mesela diyorlarki finansal liberalizasyon tüm toplumlar için yararlı merkez içinde çevre içinde. Ama sermaye serbest dolaşırken iş gücü serbest dolaşamıyor. endonezya da 3-5 dolara çalışan bir işçi “emeğini satma fırsatını” sermaye gibi değerlendiremiyor. Bu adam avrupanın ortasına göç edebilse belki becerisi ve beklentisi nedeniyle bir çok avrupalının işini elinden alacak. Hem kendi hem dünya için daha iyi bir katma değer üretecek. O zaman uluslararası tekstil kartelleride uzak doğuda sürekli üretim yaparak monopol karları elde edemeyecekler ki en temel liberal ilkelerden biri bu “Mobilite”

    ve garip bir biçimde küreselleşmenin bu olumsuz yönlerine karşı çıkan kimseler küreselleşme sürecinde ulus-devleti küreselleşme karşıtlığına konumlandırıyorlar halbuki bu sakat kapital lehine mobilite yapıları itibariyle merkezi gücü kuvvetli olan ulus-devletler kullanılarak yapılıyor.

  7. Yazan:proudhon Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    Sayın Mehmet Yılmaz, birey kavramı ve liberalizm konusunda alternatiflerinizi öğrenebilir miyiz?

  8. Yazan:MY Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    Sayın Mehmet Yılmaz, birey kavramı ve liberalizm konusunda alternatiflerinizi öğrenebilir miyiz?(proudhon)

    Selamlar,

    Birey’in alternatifi Insan’dir. Bas harfi büyük yazilmak üzere. Nedir Insan?

    Derin Insan adli kitabimizda en kolay açilan bir kaç kapinin anahtarini verdigimi ümid ediyorum. 100 sayfalik bu kitabin arkasinda yaklasik 2000 sayfalik okuma (felsefe, siyaset-bilim, teoloji,…) ve 40 yillik hayat tecrübem var. Bence Insan “Derin” bir yaratiktir. Bunun için ne sosyalizm ne kemalizm ne de liberalizm bize mutluluk getirmez. Mutluluk ile Haz’i birbirine karistiriyoruz ve bu karisiklik üzerine sistemler insa ediyoruz. Haliyle çöküyor.

    Kitabi okumaya niyetlenirseniz, AMAN DiKKAT: Insan bilgisi kismen objektif, kismen de sübjektiftir. Bu Derin Insan Kitabini okurken yüz görümlügünü de vermeniz lazim. Yani meselâ VERME HAKKI isimli kisacik yaziyi okuduktan sonra bir kaç is yapacaksiniz:

    1) Asik yüzlü bir komsunuza, akrabaniza selam verecek, hal hatir soracaksiniz,
    2) Caninizi acitacak miktarda bir parayi hiç tanimadiginiz bir fakire KENDi ELiNiZLE vereceksiniz.
    3) Herkesin hor gördügü bir insana (bir dilenci, bir travesti, bir fahise..) gidip gözlerinin içine bakarak güzel bir söz söyleyecek ve bir kitap hediye edeceksiniz.
    4) Tefekkür edip bu paragrafi tekrar okuyacaksiniz.

    Benzeri sekilde ÖLÜRSEM BENi KÖYÜMÜN YAGMURLARINDA YIKASINLAR adli bölümü okuduktan sonra veya KORKU MATKABI, GÜZELLiK MATKABI adli bölümleri okurken kendi gurbetlerinizi, güzelliklerinizi ve korkularinizi sorgulayacaksiniz.

    Bilmiyorum belki diyeceksiniz ki “oooo bütün bunlari okuyana kadar…” Ben de size Mesnevî’den bir paragrafla cevap vereyim pesinen:

    “A güzelim yoldaşım, sen alelade tek bir adam değilsin ki. Sen bir alemsin,sen bir derin denizsin. O senin muazzam varlığın yok mu, O belki dokuz yüz kattır. O, dibi, kıyısı bulunmayan bir denizdir, yüzlerce alem o denize gark olur gider. “

    Bkz. Yeni Başlayanlar İçin Mesnevî

  9. Yazan:RA Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    “Şöyle daha biz siz gibi düşünen birileri yokmuydu? mesela rahatımız bozulmasın, canımız yanmasın diye marmara gemisinin yola çıkmasını uygun görmeyen cemaat önderlerini örnek verseydiniz, yazıda vurguladığınız nokta açısından da daha uygun ve güncel olmazmıydı?”BFA
    Belki de Mehmet Bey arada bir benzerlik kurmaya calismistir,-haz ve ben-ile -onceligimiz rahatimiz-felsefesi bir anlamda birbiriyle bagdaslastirilamaz mi!…

  10. Yazan:RA Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    Bu arada sana katiliyorum,yaziyi yorgunken okumak iki kere okumayi gerektiriyor

  11. Yazan:MY Tarih: Haz 5, 2010 | Reply

    “Şöyle daha biz siz gibi düşünen birileri yokmuydu? mesela rahatımız bozulmasın, canımız yanmasın diye marmara gemisinin yola çıkmasını uygun görmeyen cemaat önderlerini örnek verseydiniz, yazıda vurguladığınız nokta açısından da daha uygun ve güncel olmazmıydı?”(BFA)

    diye sorulmus, ben de bir soruyla cevap vereyim, Peygamberimiz (SAV) acaba hiç anlasma imzalamis midir yoksa hep savasmis midir? Ve ikinci soru: Humeyni neden bu isi çözememistir ve Ahmedinejad da efelik yaparak çözecek gibi görünMEmektedir?

  12. Yazan:proudhon Tarih: Haz 6, 2010 | Reply

    Size de selamlar Mehmet Bey. Bireyin alternatifi insandır demişsiniz. Benzetmemi mazur görün ancak önermeniz elmanın alternatifi armuttur gibi oldu sanki. Kendimizi anlamaya çalışırken ölçüt alacağımız kimlik hiyerarşisinin en tepesinde durandır insan. Yani önce insanız ( gerçi çoğumuz bunu unutup önce yahudi, müslüman, hristiyan, türk, kürt, alman, norveçli, kadın, erkek v.s olduğumuzu insan kimliğimizin önüne koyuyor ya ). Ancak bir topluluk olduğumuzda bizim bir diğeriyle olan hukukumuzda bize verilecek olan sıfat bireydir. İkisi farklı şeyler ama mümkünse bir bünyede aynı anda olması gereken şeyler. Adalet duygusu yerlerde sürünen kabile kültürüne sahip toplumumuzda türk, kürt yada müslümandan önce insan, hizmetkar yada fırsatçıdan önce birey görürseniz bilin ki o insan mostralıktır. Sergilenmeye değer yani. Hepimiz kamplara bölünmüşüz. Ben olamadan biz oluyoruz daha bizin ne olduğunu, bırak içselleştirmeyi anlamamışken.

  13. Yazan:b.F.a Tarih: Haz 6, 2010 | Reply

    Hayır sadece savaşmamış andlaşma da imzalamıştır. Ama andlaşmaya yanaşmayan ve namerdçe ve şımarıkça müslümanlara saldıran bir milletle andlaşma değil savaş yapacağını da inkar edecek değilsiniz değil mi? Hem burdaki tutum sözkonusu olan, savaş açılıp açılmaması değil. bir zulum karşısında kaypakça ve ödelekçe üstelik düşmana müslümanların safında görünen birisinin verdiği demecten bahsediyoruz. Humeyni ve Ahmedinejadınsa söylenenlerle alakası yok, nerden böyle bir bağlantı kurdunuz anlamadım!

  14. Yazan:b.F.a Tarih: Haz 6, 2010 | Reply

    Ayrıca, olayın öncesinde ve sonrasında gemidekilerin terörist amaçlı olduğunu iddia eden bir gazeteye; yanlış yapmışlar, bu otoriteye başkaldırıdır, ihh denen derneğin bünyesinde çalışan insanların siyasi amaçlı olup olmadıklarını bilmiyorum demek demek size göre akıllıca ve olması gereken tutum, akıllıca ve politik?
    Hükümetin böyle bir açıklamasını anlayabilirim bir nebze ama bir cemaat lideri..ve siz durmuş bu yönde tavır almayanları ucuz polemik yapan ve eline kılıç alıp savaşmaktan başka çıkar yol olmadığını düşünen, hamakat sahibi müslümanlar olarak nitelendirip tartışmaya nokta koyuyorsunuz öyle mi? Teessuf ederim doğrusu..

  15. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Haz 6, 2010 | Reply

    Adalet duygusu yerlerde sürünen kabile kültürüne sahip toplumumuzda türk, kürt yada müslümandan önce insan, hizmetkar yada fırsatçıdan önce birey görürseniz bilin ki o insan mostralıktır. Sergilenmeye değer yani. Hepimiz kamplara bölünmüşüz. Ben olamadan biz oluyoruz daha bizin ne olduğunu, bırak içselleştirmeyi anlamamışken.

    Tayfun Korkut likes this 🙂

  16. Yazan:RA Tarih: Haz 6, 2010 | Reply

    OLUP BITENLERI BU MEDYAYLA ANLAYABILIR MIYIZ ADLI YAZININ YORUM BOLUMU KAPATILDIGI ICIN BURAYA YAZMAK ZORUNDA KALDIM.
    “Amaaan bos verin, alin elinize bir kiliç, digerine de Kara Sancak, atlayin bir atin sirtina, ilker basbug gibi haykira haykira alalalalaal diye Kudüs’ü fethedin. ”
    Eline(12.yuzyildan kalma)bombalari alip,butun dunyanin kendi mali oldugunu ispatlamak icin medenice oraya buraya kan kusan bir devlete gul sunmak peygamber ahlakiydi evet
    Haklisiniz galiba!

  17. Yazan:MY Tarih: Haz 6, 2010 | Reply

    Sevgili RA ve RFA kardeslerim,

    ben bir cemaat üyesi olamayacak kadar inatçi ve ters karakerli bir adamim. bu sebeple de hiç birine bagli degilim.

    Ama kimi cemaatlerden ve FG cemaatinden bir sürü iyi insan taniyorum, fikirlerini begenMEdiklerim de dahil hepsinin hizmetlerine yüce ALLAH önünde sahidim. Tarafsiz ol(A)MAyisim bu yüzdendir.

    FG’nin söyledigi ve söylemedigi seyler yüzünden bir nifak atesi çikti ortaya, FG ve ekibi sorumludur muhakkak ama bu atese (sözüm meclisten disari) benzin bidonuyla kosan diger Müslümanlari görünce üzüldüm, hepsi bu.

    istemeden kalbinizi kirdiysam hakkinizi helâl edin.

    Selam ve dua ile

  18. Yazan:Tayfun_Korkut Tarih: Haz 6, 2010 | Reply

    Ama kimi cemaatlerden ve FG cemaatinden bir sürü iyi insan taniyorum, fikirlerini begenMEdiklerim de dahil hepsinin hizmetlerine yüce ALLAH önünde sahidim. Tarafsiz ol(A)MAyisim bu yüzdendir.

    Benim de ayni sekilde cemaatle baglantim yok ancak cemaatten insanlar tanidim, fakat irtibatim kalmadi artik. Sadece islama degil, insanliga cok faydali hizmetlerde bulunuyorlar. Kendileri hakkinda ortaya atilan bircok iddia da adice iftiralardir. Gozlerimle gordum neler yaptiklarini. Her baba yigidin harci degildir guzelim uykusundan uyanip gecenin bir yarisi teheccud namazi kilmak. Ama, o talihsiz soz hakikaten uzdu beni. Keske IHH baskaniyla ve konunun diger muhataplariyla bir gorusup de beyan etseydi gorusunu. Otoriteden cektigi kadar hicbirseyden cekmemis birinin otorite yanlisi soylemi eminim bircok kisiyi fazlasiyla sasirtmis, ters koseye yatirmistir. Hala umuyorum ki, en kisa zamanda bir aciklama yapip, goruslerini daha net bir sekilde aciklayacaktir.

    Saygilar

  19. Yazan:b.F.a Tarih: Haz 7, 2010 | Reply

    Sevgili MY;
    Ama kimi cemaatlerden ve FG cemaatinden bir sürü iyi insan taniyorum, fikirlerini begenMEdiklerim de dahil hepsinin hizmetlerine yüce ALLAH önünde sahidim. Tarafsiz ol(A)MAyisim bu yüzdendir.

    FG’nin söyledigi ve söylemedigi seyler yüzünden bir nifak atesi çikti ortaya, FG ve ekibi sorumludur muhakkak ama bu atese (sözüm meclisten disari) benzin bidonuyla kosan diger Müslümanlari görünce üzüldüm, hepsi bu. MY

    Bir yanlış gördüğünde eliyle, yapamazsa diliyle, onuda yapamazsa kalbiyle buğzedilmesinin şiar olduğu islami geleneğe mensubuz değil mi hepimiz? Ve yanlışımı gördüğünüzde bu kılıçla beni düzeltin diyecek örnek lider şahsiyetlerimiz vardı bir zamanlar. Bu yüzden tarafsız olMALIYIZ! Doğrudur harika şahsiyetleri barındırabilir bir cemaat, ama bu liderlerinin hata yapamayacağı veya hatalarının eleştirilemeyeceği anlamına gelmez. Gerçi ben sizin yapılan bu açıklamayı hata olarak görüp görmediğinizi anlayabilmiş değilim. Bir yerde diyorsunuz katılmıyorum, yanlış buluyorum, sonra bunun siyasi bir tutum olduğunu, ve müspet davranılması gerektiği hususunda F.G.’nin sözlerini destekleyen Bülent Arınç’ın sözlerini bize örnek gösteriyorsunuz.
    Eleştirilere olan tahammülsüzlüğünüz ve eleştirenleri benzin bidonuyla koşan insanlar olarak etiketlemeniz de aslında durumu az çok aydınlatıyor. Bu tutumunuzu söylediği yada söylemediği şeyler yüzünden ortalık karıştı diyerek gerekçelendiremezsiniz. Şu ana kadar bir yalanmala gelmedi, tüm Türkiye bunu konuşuyor, İHH ismini duymamış olduğu gibi bunuda duymamış olamaz değil mi? Böylesine büyük bir olayı görmezden gelip örtbas edemezsiniz. Böyle olmasının hayırlı olduğunu düşünsenizde, başkaları böyle görmeyecektir, zira bir cemaat önderinin yaptığı bu açıklamanın bütün müslümanlara bak o öyle söyledi o da müslüman dmek sizin niyetiniz bozuk diye örnek gösterilmesi kaçınılmazdır. Müslümanların sizin tabirinizle benzin bidonuna sarılmaları, bu hışımları da bundan zaten. Çok duygusal yaklaşıyorsunuz olaya. hadi bizim gibi elinize benzin bidonu alıp koşun(!) demiyorum ama Fehmi Koru’nun dün yazdığı (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/?i=22637&y=FehmiKoru) gibi olaya yaklaşıp, müslümanları yerden yere vurmak yerine eleştirilmesi gerekenlerin her fırsatta müslümanların içsel zaaflarını körüklemeye çalışanlar olduğunu gösterebilirdiniz.
    Nifak müslümanların başına gelebilecek en korkunç felakettir eyvallah, ama bu tarz çirkin durumların oluşmasını engellemek için aramızdaki eleştiri ve sizin her zaman yaptığınız gibi özleştiri mekanizmasının, yanlışın doğrunun duygusal yaklaşımların bir kenara bırakılarak dinamik vaziyete tutulması gerektiğini düşünüyorum.
    Kalbim kırılmadı desem yalan olur, benim kaldırabileceğimden ağırdı sözleriniz, ama yaptığınız büyüklük ve gösterdiğiniz tevazu bu sertliğin düşüncelerinizdeki samimiyetten kaynaklandığını hissettirdi bana. Bu yüzden geçti. Umarım Fetullah Gülen’de yanlışını anlar ve bunu kamuoyuna ilan eder de müslümanlar böyle büyük bir cemaate ve liderine karşı besledikleri iyi hisleri muhafaza etmeyi başarırlar..

  20. Yazan:RA Tarih: Haz 7, 2010 | Reply

    Sevgili MY;
    Kirilmadim diyemeyecegim,hem kirildim hem de uzuldum.
    Butun dunya,”VICDAN SAHIBI HERKES”(http://www.timeturk.com/yazardetay.asp?Newsid=23076 İsrail ne zamana kadar cezasız kalacak?
    -AlainGresh-) bir sekilde rahatsizligini dile getirirken bir cemaat liderinin bu tarz aciklamalari hem Mavi Marmara’nin samimi insanlarina yapilmis buyuk bir saygisizlik(Mavi Marmara çamur tutmaz-Hakan Albayrak-),hem de Turkiye muslumanlari adina utanc vericidir,zira;bir cemaat onderinin sozlerinin siradan olmadigini ve sonuclarinin da siradan olmayacagini dile getirmeye bile gerek yoktur.Ve bu yanlisi savunur mahiyette ustelik tarafdari olmadigimiz seylerle bize atifta bulunmaniz rahatsiz ediciydi.En buyuk silahimiz vahdet ve kalkanimiz tedbir,amenna!ve amma…Acaba dili zorbalik ve isi oldurmek olan bir zalime hosgoru gostermek tedbir ve her yanlisa susmak vahdet midir?
    Benim icin;cesidi ve kime yapildigi degil,zulmun kendisi baskaldiri vesilesidir.
    Sizin de bu dusunce de oldugunuzu bilmek ve gosterdiginiz tevazu beni rahatlatti.

  21. Yazan:MY Tarih: Haz 7, 2010 | Reply

    RA ve BFA,

    Bu Gülen olayindan istifade edip (bence) daha da önemli olan baska konularda fikirlerinizi almak istiyorum. Bazi sözlerinize de cevap yazdim.

    En buyuk silahimiz vahdet ve kalkanimiz tedbir,amenna!ve amma…Acaba dili zorbalik ve isi oldurmek olan bir zalime hosgoru gostermek tedbir ve her yanlisa susmak vahdet midir?
    Benim icin;cesidi ve kime yapildigi degil,zulmun kendisi baskaldiri vesilesidir.
    Sizin de bu dusunce de oldugunuzu bilmek ve gosterdiginiz tevazu beni rahatlatti.(RA)

    Birlikte Peygamberlerin hayatlarini, Gazâlî, Bediüzzaman, Muhyiddin Ibn Arabî ve Mevlânâ Hazretleri’nin eserlerini okuyup tartistigimiz bir kardesim var. Ayni zamanda idrak edebildiklerimizi hayata geçirmeye gayret ediyoruz. Geçenlerde ona dert yandim, “abi biz ne kadar cahilmisiz, eski halime bakiyorum da kafirmisim, yeni Müslüman olmusum gibi geliyor”. Öyle çikiverdi agzimdan. Okuyanlari tenzih ederim. Kendime bütün elestirim. Arkadas da ayni seyi söylemesin mi! “Ya, ben de neye inaniyormusuz eskiden dedim kendi kendime”

    Birbirimizi acizik olsun anlamaya basladiysak müsadenizle biraz « arkeoloji » yapmak istiyorum. Sonradan terk edecek olsak da farkli görüsleri (ortaya çikis sebepleriyle) anlamak gerekir kanaatimce. Ne yazik ki ümmetimiz (Gülen de dahil) intihar saldirisi veya Filistin’i görmezden gelmek gibi asiri uçlarda AMA HEP ÜMiTSiZ ve SONUCSUZ girisimler disinda çok verimli stratejiler üretemedi simdiye kadar. Neden ?

    Belki de biz 2010 Müslümanlari sandigimiz kadar Müslüman degiliz ? Islam büyüklerinin düsturlarina bakarak « ARTIK CiHAD VAKTi » diyoruz. Ama onlar gibi ALLAH’in sifatlariyla « boyanmis » degiliz. Onlarin sahip oldugu şuura sahip degiliz. Yanliş anlamayin, mücadele edilmesin demiyorum. Ama nerede yüzüne tüküren düşmana öfkelendigi için kiliç kaldirmaktan vaz geçenler, nerede « terörist leşi » diye PKKli teröristleri tekmeleyen Türk askerleri ?

    Gülen’e istediginiz kadar kizin, kizalim. Bu adam neticede 50’li, 60’li yillarda TR’nin egitim tornasindan çikmistir. Bakin, Türk Silahli Kuvvetleri belki 30 yildir Israil ile isbirligi içinde. Gazze’yi bombalayan Israilli pilotlar Konya’da egitim gördüler. Onlarin yakit tanklarini dolduran, belki kahvesini ayagina götürenler zorunlu askerlik yapan Türk erleriydi. Yani AKP’den çok öncesinden bahsediyorum.

    NEDEN 5 veya 10 bin TÜRK GENCi CIKIP DA BEN iSRAiLLi KATiLLERE HiZMET ETMEM DiYEMEDi ?

    Diyarbakirda askerî hapishanelerde Kürtlere iskence edildigini 1990’li yillardan beri biliyoruz. Neden analar, babalar biz Kürtlere iskence yapsin diye yetistirmedik evladimizi ! diye çikisamadilar ?

    VE neden basörtüsüne, namaza, bazen düpedüz ALLAH kelimesine düsmanlik eden, dinimizi alay konusu eden subaylarin bulundugu bu orduya davul zurna ile evlatlarimizi yolluyoruz ? Hâlâ yolluyoruz. “En büyük asker bizim asker!!!”

    Haa, Gülen cemaat lideridir, sorumlulugu büyüktür. Iyi ama cemaat üyeleri ve geri kalan siradan Müslümanlar koyun mudur ? Diyanet isleri baskani veya bir cemaat lideri onlara domuz yiyebilirsiniz derse yiyecekler mi ? Korkarim EVET, YiYECEKLER. Zira camilerimize ayetlerin tam tersi emir ve sloganlar mahya diye asildigi halde o camilere gidip namaz kildi insanlar. Bir yanda Hucurat süresi, diger yanda “Ne Mutlu Türk’üm diyene”

    Demek ki zulme direnmek ve bu ugurda gerekirse adam öldürmek HAKKI ve ÖDEVi olan Müslümanlar ile 2010 Müslümanlari arasinda fark var. Istisnalar disinda koyunlastirilmis, vicdani uyutulmus, kan, soy irk davasi ve dünya mali kiskacinda bir ümmet görüyorum. Yaniliyor muyum?

    Bir yanlış gördüğünde eliyle, yapamazsa diliyle, onuda yapamazsa kalbiyle buğzedilmesinin şiar olduğu islami geleneğe mensubuz değil mi hepimiz? (BFA)

    Saniyorum yanlislik degildir o, zulümdür. Herkesin yanlisligini düzeltmeye çalisirsak kendi yanlislarimizla ugrasmaya vakit kalmaz ki bu da bir hadise ters düser :
    « Ne mutlu o kisiye ki kusurlari onu baskalarinin kusurlariyla ugrasmaktan ali koyar »

    yanlışımı gördüğünüzde bu kılıçla beni düzeltin diyecek örnek lider şahsiyetlerimiz vardı bir zamanlar. Bu yüzden tarafsız olMALIYIZ! (BFA)

    Bunu gördükten sonra büyük ihtimal yanlis degil zulüm olmali diyorum. Yani « zulmettigimi görürseniz kilica davranin » gibi.

    Böyle olmasının hayırlı olduğunu düşünsenizde, başkaları böyle görmeyecektir, zira bir cemaat önderinin yaptığı bu açıklamanın bütün müslümanlara bak o öyle söyledi o da müslüman dmek sizin niyetiniz bozuk diye örnek gösterilmesi kaçınılmazdır.(BFA)

    Burada SONUNA KADAR haklisiniz.

    Paralel olarak aklima takilan bir soru:

    Sadece bu son olayda degil genel olarak Israil’e karsi nasil davranmali ? Taktik ? Ahlâkî ?
    Yani :
    1) Sonucu hesaba katalim, sabredelim, (ne zamana kadar ? kaç bebek daha ölmeli ?)
    2) Sonucuna aldrmadan ilke olarak dogru olani yapalim, Türkiye Israil’e ve ABD’ye savas açsin, diger Islam ülkeleri arkamizdan gelirse gelir. Kazanmazsak bile sehid oluruz.

    Benim elimde MUTLAK dogru bir yanit yok. Benzeri durumlarda Peygamberimiz (SAV) ne yapmistir ? Kur’an ne emreder ? inanin kesin konusmak zor. Ya da ben bilmiyorum. Anlatin, dinliyorum varsa eger cevabiniz. (kinai degil, samimi olarak soruyorum)

  22. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Haz 8, 2010 | Reply

    Hocam ben buna bir cevap vereyim müsadenizle.

    Avrupa’dan yola çıkan gemiler daha varmadan şöyle bir tahlil yapmıştık. İsrail’in tek bir siyaseti olabilir bu gemilere karşı Türkiye’nin insani yardımı ile batı dünyasının insani yardımını alt metinlerde bölmek.

    yani bu gemileri bir şekilde kabul edecek bu adamlar insani yardıma geldi Türkiye provokasyona diyecek, bizi fundementalist gösterip müdahaleyi meşru kılacak.

    Eğer FG gibi kanaat önderleri ve Akp benim ve benim gibi düşünenlerin ilk planda verdiği reaktif tepkiyi verseydi o zaman İsrail’in tek hamlesi nispeten dayanak elde edecekti ve batı kamuoyunda istenen medeniyetler çatışması tablosu yaratılmış olacaktı.

    Ancak FG bu açıklamayla çok ters bir hamle yaptı Akp grubununda proaktif tepkisi İsrail’in bu kozunu da düşürdü. Yahudi diasporası içinde dahi vicdan sahibi insanlar uyarılmış oldu.

    Bu bakımdan ben ilk eleştirimi geri alıyorum ve izlenen yolu doğru buluyorum. Oturup iyice tahlil edince Türkiye’nin olağanüstü bir dış politika yürüttüğünü düşünüyorum. Ortada öyle bir ateş topu var ki eğer ciddi bir yaptırım olmazsa uluslararası kurumların bile meşruiyetini düşürecek bir durum söz konusu. Türkiye ne yaptığını şu anda iyi biliyor. Bizim üzerimize düşense ulaşabildiğimiz her yerde lobi yaparak uluslararası kamuoyunu ikna etmek insan insan ev ev gücümüz neye yetiyorsa.

    Savaşarak bir sonuç alamazsak bu insanlar boşuna can vermiş olur. Propaganda araçlarını iyi kullanır, iyi diplomasi yapmayı sürdürebilirsek tek bir mermi atmadan Gazze ablukasını kaldırtabilirsek o zaman bu kutsal iş amacına ulaşmış olur.

  23. Yazan:proudhon Tarih: Haz 8, 2010 | Reply

    @ Mehmet Yılmaz,
    Aslında şu anda altına yorumumu yazıyor olduğum yazınıza son olarak yazdığım yoruma cevap vermek yerine (ki öyle bir zorunluluğunuz yok) başka bir konu ile ilgileniyor olduğunuz için sitem etmeliyim ama neyse.
    ”Gülen’e istediginiz kadar kizin, kizalim. Bu adam neticede 50’li, 60’li yillarda TR’nin egitim tornasindan çikmistir. Bakin, Türk Silahli Kuvvetleri belki 30 yildir Israil ile isbirligi içinde. Gazze’yi bombalayan Israilli pilotlar Konya’da egitim gördüler. Onlarin yakit tanklarini dolduran, belki kahvesini ayagina götürenler zorunlu askerlik yapan Türk erleriydi. Yani AKP’den çok öncesinden bahsediyorum.

    NEDEN 5 veya 10 bin TÜRK GENCi CIKIP DA BEN iSRAiLLi KATiLLERE HiZMET ETMEM DiYEMEDi ?

    Diyarbakirda askerî hapishanelerde Kürtlere iskence edildigini 1990’li yillardan beri biliyoruz. Neden analar, babalar biz Kürtlere iskence yapsin diye yetistirmedik evladimizi ! diye çikisamadilar ?

    VE neden basörtüsüne, namaza, bazen düpedüz ALLAH kelimesine düsmanlik eden, dinimizi alay konusu eden subaylarin bulundugu bu orduya davul zurna ile evlatlarimizi yolluyoruz ? Hâlâ yolluyoruz. “En büyük asker bizim asker!!!”
    Örgütlenme, aidiyet duygusu, biat etmek ve birey olmak konularındaki fikrinizi rica etsem. Bu ülke insanının fotoğrafını kendinizi dışarıya alıp çekseniz, göreceğiniz şey sizi adalet ve vicdan açısından mutlu eder mi?

  24. Yazan:MY Tarih: Haz 8, 2010 | Reply

    “Örgütlenme, aidiyet duygusu, biat etmek ve birey olmak konularındaki fikrinizi rica etsem. Bu ülke insanının fotoğrafını kendinizi dışarıya alıp çekseniz, göreceğiniz şey sizi adalet ve vicdan açısından mutlu eder mi?”(Prudhon)

    Mutlu (/tatmin?) etseydi su an yumusacik yatagimda uyuyor olurdum 🙂

    Örgütlenme, aidiyet duygusu, biat etmek ve birey olmak… Bunlar ayri ve detayli konular. insan olmanin dogal sonucu.

    Birey orta katmandir, üstünde/disinda cemiyet(ler) vardir. Ama içinde de birey-alti dünya vardir. Bunlari yok saymak veya küçümsemek hatadir. Ama bunlari abartmak, bireyi yok saymak da hatadir.

    Gerek insanlar arasi iliskiler gerekse siyasi sistemler bu birey-üstü ve birey-alti dünyalar dikkate alinarak insa edilirse Insan’a mutluluk getirir.

    bu konulari çok iyi biçimde isledigimiz ve çok emek verdigimiz iki yazi var, buralardaki linkleri de okursaniz daha lezzetli ve verimli tartismalar yapabiliriz sizinle:

    Liberaller neden başarısız?

    Fahişelik, şehitlik ve özgürlük

    Size belki en çok yabanci gelen biat olabilir. Manevî iliskilerin bir türü için dogal-zorunlu-istenen bir seydir. Ama bu iliskide rehber (mürsid) ile “turist” (mürid) arasindaki iliski çok ama çok özeldir. Sizi kirmak istemem ama sizin bugün için anlayabileceginiz(*) bir sey degil bu.

    Ancak HAKLI olabileceginiz yer surasi, Türkiye’de biat yok biat “kültürü” var. Takliden, yerli yersiz, anlamadan, idrak etmeden, mürid olmadan, mürsid olMAyana biat var.

    Bu Islam’a uygun bir davranis degil kanimca. Cemaat liderlerine körleme itaat edilmesi de bence bu tür bir hata.

    Bu Türk insaninin özgürlükten kaçisidir. Eric Fromm’un bu isimdeki kitabini okuduysaniz daha iyi anlarsiniz beni. Özgürlük aslinda o kadar lezzetli degildir. Sorumlu yapar adami. Fromm da bunu anlatiyor bu kitapta.

    (*) Buna dair Hakikat’i anlamak için Mesnevî gibi bir eseri çok iyi okumaniz gerekir. Ama tefekkür ile, ihlas ile. Kolay degil. 3-4 yil vermelisiniz. Bir hayat projesidir Mesnevî. Okudukdan sonraki hayatiniz ile öncesi arasindaki fark büyüktür, “Siz” ayni “Siz” degilsinizdir, artik abaska bir “Siz” olursunuz. Azmederseniz bu yaziyi okuyup Mesnevî’ye dalabilirsiniz baliklama:

    Yeni Başlayanlar İçin Mesnevî

  25. Yazan:b.F.a Tarih: Haz 8, 2010 | Reply

    İlk eleştirilerinizin altına imzamı atıyorum o yüzden burdayım zaten..
    Ama zulum değil kim kötü ve çirkin bir iş görürse buyuruyor efendimiz. Sizin söylediğiniz hadiste o kadar kendi kusurlarımızla uğraşalımki başkalarınınkini görmeyelim ve gözyumalımdan ziyade, her zaman başkarının kusurlarına odaklanmayın, özeleştiri de yapın hatta çuvaldızı kendinize batırın anlamındadır. Hz. Ömer’in zulummü yoksa yanlışlıkmı dediği konusunu bilemeyeceğim tam olarak hatırlıyamıyorum. Ama çokta önemli değil bence, çünkü benim o cümleden kastım o büyüklükteki bir insanın eleştiriye bu kadar açık olması ve müminlere bu şekilde kendisni düzeltmeleri hususunda cesaret vermesidir.
    Peygamber böyle bir durum karşısında ne yapardı diye bir soru yöneltmişsiniz böyle bir cevap vermek haddime değil diyerekten; benim islam tarihine baktığımda benim gözlemlediğim, peygamberin kafirler karşısında takındığı tavır gayet net asil ve dik ama merhametli. Haddini bilmeyenin karşısında dimdik, eziyet edilmemişmi, Taif’ten kovulmadı mı? evet böyle durumlarda da oldu ama haktan yana olan davasında tereddüt göstermedi. Hemen savaşmış mı? Ya da sizin deyiminizle hep savaşmış mı? Elbetteki savaş son çare olmuştur ama savaştan kaçmamıştır yani savaş olmasın ara kızışmasın diye eğilip bükülüp, buda oluversin gibi bir tutumu olmamıştır. Bunlar tabiiki benim bakış açım herkes tarihi ve aslında herşeyi kendi penceresinden okur aslında. Verdiğiniz seçenekler de yetersiz yani ya bu zülme sessiz kalmak veya savaş açmak gibi bir durumla karşı karşıya olmadığımızı düşünüyorum ben. Bu tarihin sonu demektir gibime geliyor. Gerçi o şerefsizlerden herşey beklenir 🙂 doğrusu benimde kafam karışık ama içiniz rahat olsun İran’ın politikasının saçmalığının farkındayım. Hükümetin dış siyaseti iyi bence, hem dik duruşlular, yeri gelince susmayı ve geri çekilmeyi de biliyorlar. Ahmet Davudoğlu zaten partideki tek favorim..

  26. Yazan:MY Tarih: Haz 9, 2010 | Reply

    @BFA,

    iran’in hatalarini görebilmenize sevindim. Israil sanki bir dünya savasi baslatmaya çalisiyor ya da bunu göze alAmayacagimizi kabul ederek sabrimizi deniyor.

    Kanaatimce en dogru tutum Israil düsmanligi ile Yahudi düsmanligi arasina kalin çizgiler çizmek hatta yüksek duvarlar örmek olacak. Hükümet de bunu yapmaya çalisiyor.

    “Haddini bilmeyenin karşısında dimdik, eziyet edilmemişmi, Taif’ten kovulmadı mı? evet böyle durumlarda da oldu ama haktan yana olan davasında tereddüt göstermedi. Hemen savaşmış mı? Ya da sizin deyiminizle hep savaşmış mı? Elbetteki savaş son çare olmuştur ama savaştan kaçmamıştır yani savaş olmasın ara kızışmasın diye eğilip bükülüp, buda oluversin gibi bir tutumu olmamıştır.”

    diyorsunuz. Biz Mustafa Akyol’un kisisel sitesinde basladik bu konulari tartismaya. DD’de devam ettik. Müslümanlara haksizlik yapilinca herkes Kur’an ve hadislerden örnek veriyor, sunu yapalim, bunu yapalim diyerek.

    Benim için yeni yeni netlesen bir durum var ki meselâ Peygamberimiz’e benzemeden veya Hz Ali’nin ahlakina, imanina, erdemine yakin bir yere gelmeden ona verilen “öldürme hakkini” kullanamayiz.

    ne demek istiyorum? O kadar merhametli bir insan düsünü. Ve savasa gidiyor, elinde kiliç veya ok, patir kütür insan öldürüyor.

    Biz tüketim çilginligi ve irkçilik gibi belalarin içinde bir anlamda Islam’dan çok uzaklasmis Müslümanlariz.

    Bu savasmanin ne büyük bir nefs kontrolü altinda yapilmasi gerektigini varin siz tahmin edin. Su yüze tükürme meselesi bile tek basina kitap gibi.

    Üstelik o dönemde savaslar bugünkü mahalle kavgasi kadar küçük. Genelde bir kaç yüz insan o da sadece savasan, asker kisiler.

    Bugün ise teknoloji ve acimasizlik yüzünden en basta siviller mahvoluyor. üstelik tarla, fabrika, hastahane, okul vb öyle büyük yikimlara yol açiyoruz ki…

    Yani 600’lü, 700’lü yillarda savasmak ile 2010’da savas karari almak çok farkli.

    tabi Israil’in saldirganligindan hepimiz biktik ama büyük bir belayi defetmek için daha büyük belalar üretMEden çare bulunabilse keske.

    IHH bu kapiyi açti iste. Bu bakimdan hayatini kaybedenler basta olmak üzere o geminin yolculari çok büyük bir is basardilar. Hatta bence Gazze’yi çok çok asan sonuçlari olabilir bu baris hareketinin. Güney Amerika’dan gelen destek de bunun bir belirtisi sanki.

    Davutoglu çok iyi “oynuyor”. Paris’teki bir sürü arkadas (ki bir kismi Müslüman degil) gelip beni tebrik ettiler 🙂 Türkiye çok seyler elde edebilir.

    uzun yillardan beri ilk defa iyimser olmak için sebeplerim var :))

    Hamdolsun.

  27. Yazan:MY Tarih: Haz 9, 2010 | Reply

    “Oturup iyice tahlil edince Türkiye’nin olağanüstü bir dış politika yürüttüğünü düşünüyorum. Ortada öyle bir ateş topu var ki eğer ciddi bir yaptırım olmazsa uluslararası kurumların bile meşruiyetini düşürecek bir durum söz konusu. Türkiye ne yaptığını şu anda iyi biliyor. Bizim üzerimize düşense ulaşabildiğimiz her yerde lobi yaparak uluslararası kamuoyunu ikna etmek insan insan ev ev gücümüz neye yetiyorsa.”

    Tan sonuna kadar haklisin, Israil bir devlet degil, terörist bir devlet. Nasil PKK ile mücadele tank ve top ile olmuyorsa Israil ile mücadele de asimetrik savas kurallarina göre yapilmali. Medya, ekonomik baski, vs ne varsa seferber edilmeli.

    Iran gibi kuru kuruya efelik ancak Israil’e müttefik kazandirir. Adamlarin istedi bu kutuplasma zaten.

  28. Yazan:Mehmet Bahadır Tarih: Haz 9, 2010 | Reply

    “Ehli halin her hali hakka ve hakikate uygun olabilir amma onların her halinin herkes tarafından her daim doğru anlaşılması mümkün olmayabiliyor”

    Başlangıçtaki düşüncelerim itibarıyla buna kendimi de dahil ediyorum…

    Hocaefendinin bu açıklamalarını, stratejik bir satranç hamlesine benzetiyorum ve pek çok oyunu bozduğunu düşünüyorum. Zamanla daha iyi anlaşılacaktır şüphesiz. Bu bağlamda Olcayto Beyin özellikle son yorumuna katılıyorum.

    Hatırlayın diyalog çağrısında ve papayla yaptığı görüşmelerde aldığı eleştirileri. Hala da eleştiriliyor. Fakat eleştirenlerin büyük kısmı, çok değil 10 yıl sonra aynı çizgiye gelerek, FG hocaefendi’den helallik dilemeleri yaşanmış bariz örnekler…

    Şimdi akli selime ihtiyaç var kanaatindeyim.
    Elbette aklımızı ve vicdanımızı kullanmalıyız. Fikirlerimizi ifade hakkımızı da kullanmalıyız. Fakat bu “Hocaefendi ile imtihan” noktasına gelmemeli. Zira ben böyle bir noktaya gelmek istemem. Kendi adıma kaybedeceğimi, baştan temin ederim sizleri.

    Teşbihte hata olmaz, misalle bitireyim:

    Bedir ve Uhut savaşı sırasında Peygamber Efendimize (asv), sıklıkla ‘Ya Rasulallah bu söylediğiniz vahiy mi? diye sorarlardı. Vahiy ise kayıtsız şartsız itaat ederlerdi. Değilse “Böyle böyle olsa daha iyi olmaz mı?” diye kendi fikirlerini de beyan ederlerdi.

    Evet “böyle böyle olsa daha iyi olmaz mıydı?” şeklinde fikir beyan edebilirim ancak eleştiri boyutu, kendi adıma söyliyeyim bu beni aşıyor.

    Konu hakkında acizane fikirlerim bunlar. Artık sukut etme hakkımı kullanmak istiyorum…

    Muhabbetle…

  29. Yazan:RA Tarih: Haz 10, 2010 | Reply

    “Birbirimizi acizik olsun anlamaya basladiysak müsadenizle biraz « arkeoloji » yapmak istiyorum. Sonradan terk edecek olsak da farkli görüsleri (ortaya çikis sebepleriyle) anlamak gerekir kanaatimce. Ne yazik ki ümmetimiz (Gülen de dahil) intihar saldirisi veya Filistin’i görmezden gelmek gibi asiri uçlarda AMA HEP ÜMiTSiZ ve SONUCSUZ girisimler disinda çok verimli stratejiler üretemedi simdiye kadar. Neden ?
    Gülen’e istediginiz kadar kizin, kizalim. Bu adam neticede 50’li, 60’li yillarda TR’nin egitim tornasindan çikmistir.”MY

    Bir gorusu anlamaya calismak ile hatalarina goz yummak farkli seyler.Gulen’e gelince dogrudur Turkiye’nin egitim tornasindan gecmistir ama kabul edersiniz ki yillardir da yasadigi ulkenin egitim tornasindan geciyor.Insanlar hangi toplumla yasarsa o toplumun medeniyet ve kulturunden ister istemez aliyor,etkisi altinda kaliyor,zira;bir toplumun topragi uzerinde yasayip,havasini soluyup,kulturuyle tanisip da felsefesini ,medeniyetini,ilmini almayayim gibi bir sey sadece paradokstur.

    Ne Iran hayraniyim ne de herhangi bir sahis…elestirdigim binlerce nokta var.Ama elestiriyorum diye iyi yonleri de yok sayamam.Politikasi yanlis diye bir ulkeyi kotu ilan edecek olsaydim okullarinda okuyamadigim Turkiye(KENDI ULKEM)benim icin en kotu ulke olurdu.(Surekli kendi ulkemde basortusu yasagi var diye bir aciklama yapmanin beni nasil utandirdigini bilemezsiniz.Iki yonlu elestiriyi yoneltiyorlar;hani sizin ulkeniz laikti laikler demokrasiye onem verirdi,oyleyse size niye demokrasi yok diyor bir gurup hakli olarak,diger gurup da hani Turkiye halki muslumandi diyor…)Oysa su an Turkiye’si bu yanlisa sahip olmakla birlikte takdir gorecek onlarca is yapiyor.Bilirsiniz ki ulke siyaseti basta olan yoneticilere gore degiskenlik arzeder.Ve bu Iran icin de gecerli…Ustelik Gulen’in soylemleriyle Iran’in Israil politikasi kiyaslanacak seyler mi Allah askina?

    Bir diger mesele dediginiz gibi kurtarici bir Cuneyt Arkin beklemiyorum,elimize kilic alip alalala hadi savasa dusuncesinde de degilim.Asri saadet donemindeki gibi keyfiyetli muslumanlarimizin olmadiginin da farkindayim ama sayilari az da olsa hala samimi muslumanlarimiz var.Ne yazik ki bizler o donemdeki gibi Kuran’i hayatiyla anlatan ve her sorunumuz icin fikir sunabilecek ve hatta hukum koyabilecek bir peygamberle ic ice yasamiyoruz.Bize aktarilan sekliyle tanidigimiz bir islamimiz var,bu yuzden hatalarimizin cok olmasi olasi bir durum.Su sorun icin su yapilsin vb oneriler benim haddimi asar,ne ilmim buna yeter ne de tecrubem.Sadece hala insani hassasiyetleri olan,peygamberi ve onun vesilesiyle Kuran’i anlamaya calisan bir musluman olarak yorum yaziyorum o kadar.

  30. Yazan:RA Tarih: Haz 10, 2010 | Reply

    Bazen sizi anlamakta zorlaniyorum Mehmet Bey;hem ne olursan ol gel,yaradilani severim yaradandan oturu felsefeleriyle yaklasiyorsunuz olaylara hem de size uymayan dusuncelere kizabilecek,tepki verebilecek kadar asisiniz.Bazen yaklasimlariniz oldukca radikal ve keskin,bazen kapilar sonuna kadar acik…Galiba benimsemeye ve hayatiniza gecirmeye calistiginiz felsefeyle kisiliginiz uyusmuyor,kendime yapabildigim tek aciklama bu.

  31. Yazan:MY Tarih: Haz 10, 2010 | Reply

    “Bazen sizi anlamakta zorlaniyorum Mehmet Bey”

    sahsimi haddinden fazla önemsemeyin, maksat insanlarin vicdani uyansin. Yoksa kalbimiz O’nun parmaklari arasinda, ömrümüz bir kivilcim kadar kisa 🙂

  32. Yazan:RA Tarih: Haz 10, 2010 | Reply

    :))eyvallah…

  33. Yazan:Tahsin Tarih: Haz 12, 2010 | Reply

    Liberal sözcüğü o kadar çok sulandı ki (hem ekonomik hem de sosyal konularda) artık yerine yeni bir terim gerekiyor. Ben şimdilik kapitalisti kullanıyorum, kendini liberal olarak gösteren çok kişi var ama bir insan zengin olmadığı halde kendine kapitalist diyorsa muhtemelen gerçekten de kapitalisttir.
    Neyse konuya gelirsek, bence başkalarına yardım etmenin bir insanın ekonomik ve sosyal görüşüyle birebir bir bağlantısı yok. Mesela bugün dünya çapında tanınan birçok eğitim ve sanat kurumu eskinin en zenginleri tarafından yapılan bağışlarla kurulmuşlardır.
    Zevke sadece materyalist bakış açısıyla bakmamak lazım, kendinden zayıflara yardım etmenin getirdiği zevki düşünün. Popüler olmanın da maddi bir getirisi yoktur (en azından çoğu zaman), ama birçok insan popüler olmak ister. Ya da bir gruba ait olma duygusu (kapitalistler diğer insanlara göre daha bireycidir ama onlar bile benzer fikirdeki insanlarla birlikte bulunmayı sever).
    Bence bir kapitalistin bireycilik hakkında diğer düşüncedeki insanlarla olan temel farkı, bireyin-devlet/toplum ilişkisidir.
    Kapitalizm bireyci olun demez, başkalarına bireyci olabilme özgürlüğünü tanıyın der.

  34. Yazan:proudhon Tarih: Haz 17, 2010 | Reply

    @ Mehmet Yılmaz,
    Yazmayayım dedim ama dayanamadım ve yazıyorum yine.
    Biat kavramını, neden anlayabileceğim halde kabullenmeyeceğimi düşünmediniz de en azından şu an için anlayamayacağımı düşündünüz, merak ediyorum. Ayrıca neden ”şu an için”? Tanışmıyoruz bile. Biat’a karşı olanlar ham meyve midir size göre? Belki liyakat sahibi olana duyulacak saygı yeterli bana göre! Siz biat edenleri ve edilenleri uygulamada beğenmiyor olabilirsiniz ancak itirazınızı ” teoriler ve pratikler arası uyuşmazlık mahkemesi ”ne yapmalısınız, mı acaba? 🙂 Evet biat edene de biat edilene de itirazım var çünkü benliğin teslimiyetinin bir hata olduğunu düşünüyorum. Biliyor olmanın öğretmeyi gerektirdiğini ve bunun için ”gerçek anlamı ile” saygıdan ziyade bir şey beklenmemesi gerektiğini düşünüyorum. Örgütlenmenin her ne amaçla olursa olsun çeteleşme olduğunu ve eninde sonunda içine aldığı düşünceleri eritip aynı forma soktuğunu ve kalabalıklaştıkça gücünün farkına varıp zalim iken mazlum olabildiğini düşünüyorum ki ”hain” kavramının müsebbibidir örgütlenmek hali. İşin özü, benim problemim gücün kendisi ile. Bir kişiden fazla olmanın getirdiği güç. Birey olmak iyidir Mehmet Bey, bir topluluk içinde birey olabilmek ve daha önemlisi bir topluluk içinde birey kalabilmek iyi bir şeydir.
    Son olarak, yorumuma ( aradan 9 gün geçmiş, umarım zaman aşımı kategorisine dahil etmezsiniz )cevaben yazdıklarınızdan bir kuple; ”Ancak HAKLI olabileceginiz yer surasi, Türkiye’de biat yok biat “kültürü” var. Takliden, yerli yersiz, anlamadan, idrak etmeden, mürid olmadan, mürsid olMAyana biat var.”
    Benzetmemi mazur görün şimdi aklıma geldi. Akdeniz’e kıyısı olan bütün ülkelerde baklanın çeşit çeşit yemeği yapılır. Yoğurtlusu, zeytinyağlısı, fava… Neden, çünkü bakla bir akdeniz bitkisidir. Demem o ki olmayan şeyin kültürü de olmaz. Saygılar.

  35. Yazan:proudhon Tarih: Haz 17, 2010 | Reply

    pardon. mazlum iken zalim olabilmek demek istemiştim.

  1. 1 Trackback(s)

  2. Oca 5, 2013: Türkiye’de Liberalizm / Liberal Temalar « Serdargunes' Blog

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin