RSS Feed for This Post

İzmir faşist midir?

Fatih Akbay (Van)

Taraf gazetesini açıldığı  günden beri takip etmeye çalışırım. Özellikle Taraf olmayan bertaraf olur sloganını fazlasıyla takdir ederim; çünkü doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün mücadele sahası olan hayatta hak-hukuk mücadelesinde susmak, en azından kalple buğzetmemek, ‘Dilsiz Şeytanlığa’ benzer. Taraf’ın darbe planları vd olay/durumlar karşısındaki tutumu da özellikle takdire şayandır.  

 Gazetede dindarından solcusuna kadar hemen (?) her kesimin müdafaası yapılır ki çifte standartsız demokrasinin gereği de budur. Yani yanlış nereden gelirse gelsin karşı çıkmak, doğruyu da önyargıdan uzak biçimde kabullenmek, en azından kabule çalışmak! Taraf’ın, Türkiye’nin gerçek demokrasi mücadelesindeki yeri ana hatlarıyla bu şekildedir. Elbette eleştirilebilecek çok yönü vardır. Mesela bazı olay ve durumlar karşısında Liberalliğin sınırlarının zorlanması, öte yandan farklı konular söz konusu olduğunda bu yaklaşımın es geçilmesi örnek verilebilir. Ancak gazetenin karnesi genel anlamda önemli artılarla doludur ve Taraf, an itibariyle, çok sesliliği ciddi biçimde yaşamaya çalışan bir gazetedir.  

 Taraf gazetesinde özellikle Rasim Ozan Kütahyalı ve Ahmet Altan gibi yazarları takip etmeye çalışırım. Genelde en can alıcı yazılar da bu iki yazarın kaleminden çıkar. Rasim Ozan Kütahyalı’nın çeşitli tartışma programlarını da kaçırmamaya çalışırım ve bu programlardaki net duruşunu takdir ederim. Ancak Kütahyalı’nın son dönemdeki bazı çıkışları fazlasıyla toptancıdır ve de ciddi önyargıların izlerini taşımaktadır.   

Yakın bir geçmişte İzmir’de yaşanan tatsız olaylardan sonra ‘Faşist İzmir’  ifadesini kullanan Kütahyalı bugünkü yazısında ( Taraf, 31.03.2010 ) da aynı ifadeyi kullanma becerisi göstermiştir. Yazının başlığı da ‘Yine İzmir, Yine Faşizm!’. Esasen bu ifadenin birinci kullanımından sonra bir yazı kaleme almayı düşünmüştüm; ancak araya farklı meşguliyetler girince ertelediğim yazıyı bugünkü köşe yazısından sonra yazma gereği hissettim..  

 Bilindiği gibi açılım olaylarının tüm sıcaklığıyla yaşandığı günlerde İzmir’de bazı olumsuz gelişmeler yaşanmıştı. Kütahyalı, bu olaydan sonra İzmir’de faşizmin tırmandığından bahsetmiş ve bu ifade uzun uzun tartışılmıştı. Kanımca Kütahyalı’nın bu yaklaşımı ve sonrasındaki tavırları Faşizm takıntısından başka bir şey değildir. Faşizmin tanımına, etki alanına ve uygulamalarına bakıldığında, bu ideolojinin Türkiye’de hiçbir zaman geniş ölçüde kabul görmediği söylenebilir. Çünkü Milliyetçilik ile Faşizm aynı değildir. Milliyetçiliğin şovenizme kaçan boyutu Faşizm ile özdeşleştirilebilirse de farklı versiyonları olan ve en kabul edilebilir olanı da Müspet Milliyetçilik olan Milliyetçiliğin, hele de Türkiye’de Faşizmle özdeşleştirilebilir Taraf’ı yoktur!  

 Recep Peker döneminde ve çeşitli zamanlarda Faşizan yaklaşımlar olabilir; ancak Türkiye’nin herhangi bir kesiminde, vatanı İtalya ve Almanya, temsilcileri de Hitler ve Mussolini olan Faşizm barınamamıştır. Esasen Milliyetçi camia içinde, Atsız’ın oğluna nasihatinde belirttiği ve Lazı, Kürdü, Çerkesi, Arabı, İngilizi, Fransızı vd tüm milletleri Öteki potada eriten meşhur bakış açısını faşizan yaklaşım olarak değerlendirmek mümkündür. Çünkü böylesi bir yaklaşım, yedi düveli geçelim,bin yıllık kardeşliğin taşıyıcılarını da ötekileştirmek olur ki bu yaklaşımın 21. yy Türkiye’siyle uzaktan yakından alâkası yoktur ve günümüzde bu yaklaşım pek fazla itibar sahibi değildir!!..  

 Kütahyalı’nın söylemlerine bakıldığında pek çoğu provakasyon sonucunda gerçekleşen olaylara, nahoş tüm uygulamalara faşizm gözüyle bakmaktadır ki bu da ancak faşizm takıntısıolarak adlandırılabilir.  

 Kütahyalı’nın Bugünkü  yazısında, İzmir’de başörtülü kızların toplu taşıma araçlarındaki indirimden faydalanamaması eleştiriliyor. Bu açıdan bakıldığında, tabi ki bahsedilen şekilde, elbette yapılanlar tasvip edilemez ve Kütahyalı’nın çıkışı da, üslup dışında, doğrudur. Ancak asıl dikkati çeken nokta, yazarın İzmir’e Faşist etiketini yapıştırma tutkusudur!. Kanımca Kütahyalı’nın bu tutumu Taraf’ın çok sesliliğine terstir ve de meşhur demokrasinin, liberalliğin gereklerinden uzaktır. Kütahyalı’nın ‘Faşist İzmir’ yaklaşımı her zamanki söylemlerine terstir ve bu yaklaşımın Gâvur İzmir yaklaşımından farkı yoktur!

Dikkat edilirse bazı  kavramlar, kavram karmaşasına fazlasıyla alet ediliyor ve de hemen her olay faşizme mal ediliyor. Burada faşizmin savunuculuğunu üstlenme gibi bir kaygımız yok.Zaten günümüzde faşist gömleğini giymek için ortalama insan zekâsının altında olmak gerekir; çünkü bu tür yaklaşımlar tahrip etmek için ortaya çıkmış, tarihi kana bulamış ve kendini imha etmiştir/edecektir. Asıl sorun, pek çok olay durumun, uzaktan yakından ilgisi yokken faşizmle ilişkilendirilmesi yaklaşımında ve toptancı bakış açılarında yatıyor.  

 Şimdi sormak lazım. Darbeye, Fişlemeye, kutuplaşmaya ve kutuplaştırmaya karşı çıkan bir kişi nasıl olur da İzmir’i bu şekilde değerlendirir. Yazıların içeriğinde faşizmin tırmanışı şeklinde özetlenen konulara bakıldığında da ortalama yurdum insanının kutuplaşma, tehlikeli gidişat, anti demokratik uygulamalar olarak nitelendirdiği/nitelendirebileceği olay ve durumların faşizm kavramıyla tanımlanması, daha da önemlisi her defasında olayların çıkış nedenleri ve tarafların tavırları pek fazla dikkate alınmadan değerlendirmeler yapılması dikkat çekicidir. Tekrar ediyorum. İzmir’de veya yurdun dört bir köşesinde Kars-Edirne, Bursa-Diyarbakır bütünlüğünü bozacak en ufak bir tutum, kimden gelirse gelsin, yanlıştır ve kabul edilemez. Başörtüsü de dâhil, meşru haklar da hiçbir şekilde engellenemez; ancak bu tür olayların İzmir’i izm’lerle özdeşleştirme hatasını tetiklemesi de kabul edilebilir değildir.  

 Nasıl Hakkari’de birkaç kişinin estirdiği terör ‘Bölücü Hakkari’  yaklaşımını meşrulaştırmazsa birkaç olumsuz olay da Faşist İzmir yaklaşımını meşru kıl-a-maz! Kendisini yanlış tanımıyorsam; biri çıkıp da bölücü Hakkari ifadesini kullansa, Kütahyalı bu yaklaşımı, haklı olarak, en sert üslupla kınardı; ancak kendisinin bu ifadeyi İzmir’de on iki ay bayrak asılması gibi nedenlerle meşrulaştırmaya çalışıyorsa lügatleri tekrardan karıştırmak icap eder!

Dikkat edilirse son dönemde liberalliğin farklı bir boyutu boy göstermeye başladı. Millî olan ne war’sa faşizmle özdeşleştirilmekte, askerliğe karşı vicdanî redcilik furyası yükselmekte, bir Kurtuluş  töreninde çocukların bayrak sallaması, oyuncak silah taşıması ve askerleri alkışlaması faşizmle özdeşleştirilmektedir. Oysa yaşı aynı adı farklı bir çocuk, en tehlikeli yerlere katılıp çeşitli sloganlar attığında, çeşitli kongrelerde, toplantılarda kameralara yansıdığında mezkûr kişilerce bahis konusu bile edilmiyor. Yine başkalarını şiddete başvurmakla suçlayan kimselerin bir İMF protestosunda vd olaylar sırasında neler yaptığı gözler önünde. Bütün bu olaylardan sonra bazı kesimler demokrasi, insan hakları dersi vermeye devam ederken suçlular daima aynıdır.  

 Yine bir yerde görevlinin taş atan çocuğa karşı orantısız güç kullanımını  haklı olarak eleştiren normal yurdum aydını, öte yandan olayın mağduru olsa da suçsuz olmayan kesiminin suçunu, yazdığı yüze yakın şiirle ört pas etmektedir.

İşte bu tür yaklaşımlar Liberalliği, daha doğrusu liberalleri veya liberal olarak adlandırılabilecek kişileri fazlasıyla itici kılan unsurlardandır ve yanlışın bölünmesi de çarpık sonuçlar doğurmaktadır.  

Kısaca özetlersek; Kütahyalı’nın pek çok konudaki tutumu takdire değerken, özellikle Faşist İzmir yaklaşımı onun duruşuna ters düşen bir tutumdur. Elbette tehlikeli tırmanışlar kabul edilemez ve temel haklar kısıtlanamaz; ancak bu yanlışları, içinde her türlü insanı barındıran ve günde binlerce evine Rasim Ozan’la birlikte Taraf vd gazetelerin yazarlarını da kabul eden İzmir’e mal etmek yanlış bir tutumdur. Kütahyalı’nın, İzmir’in tümünü faşist olarak nitelendirmesini düşünemiyoruz; çünkü bu tür yaklaşımlar kendisini de kapsar. Sanırım Kütahyalı, bazı anti demokratik uygulamalardan ve tehlikeli kutuplaşmalardan bahsediyor ki bu da Faşist İzmir yaklaşımını gerektirmez..  

Türkiye, doğusuyla batısıyla bir bütündür ve de Türkiye’nin herhangi bir yerinde, bir metre toprağına yapılan yanlış adlandırma bütünü kapsamaktadır. Bu bağlamda, söylemlerin daha dikkatle seçilmesi temennisiyle…

Trackback URL

  1. 20 Yorum

  2. Yazan:Gürhan Tarih: Nis 14, 2010 | Reply

    Çünkü Milliyetçilik ile Faşizm aynı değildir. Milliyetçiliğin şovenizme kaçan boyutu Faşizm ile özdeşleştirilebilirse de farklı versiyonları olan ve en kabul edilebilir olanı da Müspet Milliyetçilik olan Milliyetçiliğin, hele de Türkiye’de Faşizmle özdeşleştirilebilir Taraf’ı yoktur!
    Bal gibi de vardır.Hem de öyle böyle değil.İlkokulda mutlaka yoğurt kabında fasulye deneyi yapmışsınızdır,önce pamuğun altından yeşillenmeye başlar ki bu safhaya “milliyetçilik” diyelim;sonra iyi bakıp suyunu,ışığını güzelce ayarlarsanız fasulyeniz yüzünüze gülümser,işte fasulye o besleyip büyüttüğünüz milliyetçi kökten türemiş nurtopu gibi bir “faşizmdir.Türkiye’de ırkçılık yoktur retoriği de safsatadan ibarettir;Türkiye’de alenen bir pleb faşizmi var olup,sadece bir “Führer”i olmadığı için organize değildir.Anaokulundan başlayıp,eğitim hayatının tamamında,medyada,gündelik yaşam pratiklerinde gördüklerimiz,bizlere cici milliyetçilik diye belletilen o faşizmin karanlık yüzüdür.

    Rasim Ozan,evet sınırlı bilgisini,popülist bir ambalajla çok iyi pazarlayan bazen demagoji sularında da yüzebilen,medyatikliğe oynayan bir şahıs olabilir ve faşizm olgusunu yerli yersiz kullandığı doğrudur.Ancak Rasim üzerinden Türkiye’de özellikle anti-kürt ve anti-ermeni damarlarından beslenen faşizan dalgalanmayı iyimser milliyetçiler kılıfında müstesnalaştırma gayretini son derece sıkıntılı ve art niyetli buluyorum.

    Son söz: Recep Peker dönemi diye bir dönem yoktur,hakeza Goebbels,Göering,Himmler dönemi olmadığı gibi.

    saygılar

  3. Yazan:eg Tarih: Nis 14, 2010 | Reply

    sanırım “Taraf olmayan bertaraf olur” sloganı Taraf’a ait değil. Taraf’ınki “Düşünmek Taraf olmaktır” olması lazım. “Taraf olmayan bertaraftır” sloganı bir zamanlar (herhalde 15 yıl kadar önce çıkan bir derginin) yanlış hatırlamıyorsam islamî büyük doğu akıncılar cephesinin taraf adlı bir dergisi vardı, onun sloganı olmasıydı yanlış hatırlamoyorsam.

  4. Yazan:tley Tarih: Nis 14, 2010 | Reply

    Katılmıyorum, faşizm sadece milyonlarca insanın ölmesi demek değildir ki, Türkiye’de yüzbinlerce insan bir etnik kökene ait milyonlarca insanın ölmesini istiyor..İmkanları olmadığı için faaliyete geçemiyor..İmkanları olanların güneydoğu da neler yaptığı ortada..binlerce faili meçhul cinayet..hemde bu çağda..faşizm değilse de post modern faşizm..

    İzmir, tek parti iktidarından bugüne şırınga edilmiş politikaların bayraktarı olmuş bir il..
    Gavur İzmir, Faşist İzmir sözlerinin nerelerden türediğine bakmak gerekiyor..

    Faşist niteleme yanlış bile olsa vurgu bu şekilde yapılmamalı..

    Milyonlarca insan yakılmadı diye pozitivist dayatmalar maruz görünemez..yok birde milyonlarca insanı yaksalardı..

  5. Yazan:zerer Tarih: Nis 14, 2010 | Reply

    Bursa da izmir gibi faşist bir şehir. Bizim yıldırımla nülüferde türklerle sık sık kavgalar çıkar. Öğrenciliğim sırasında istanbulda görmediğim kürt düşmanlığını bursada gördüm. Artık istanbuldayım ama arkadaşlar maç olayından sonra olayların yine arttığını basının eskisi gibi yazmadığını söylüyorlar. İzmirde ırkçılar çok güçlendi ama üniversiteye saldırmaya cesaret edemiyorlar.

    Bursa İHD’nin raporuna göre Kürtlere, işyerlerine saldırılıyor, tehdit ediliyor. Kürtçe konuşan tartaklanıyor. Mahalleleri ablukaya alınıyor. 21 Ekim’den bu yana en az altı kişi yaralandı.

    HD Bursa’nın 23 Ekim tarihli raporunda şu bilgiler yer alıyor.

    * 21 Ekim’de gece yarısına kadar süren gösterilerde, DTP binası yaklaşık bin kişilik bir grup tarafından taşlandı, tabelası indirildi, yakılmaya çalışıldı.
    * DTP binasının alt katında bulunan Öykü Evren’in evi kundaklandı.
    Temel Haklar ve Özgürlükler Derneği önünde toplanıp tekbir getiren, bozkurt işaretleri yapan yaklaşık bin kişilik bir grup önce 11 kişiyi içeride mahsur bıraktı. Sonra derneğe saldırıp bir kişiyi yaraladılar.
    * Muhacir pazarındaki Kürt esnafların işyerlerine saldırıldı. Pazar günü olması nedeniyle yalnızca maddi hasar meydana geldi.
    * Bursa Tuncelililer Derneği Başkanı Celal Hanbayat telefonla ölümle tehdit edildi. İşyerinin yakılacağı söylendi.
    * İşyerleri, dolmuşlar ve özel araçlara bayrak asma zorunluluğu dayatılıyor, uymayanlar tehdit, küfür ve tacize maruz kalıyor.
    * Ortaöğretim ve ilköğretim öğrencileri bazı öğretmenlerin de katılımıyla gün boyunca ırkçı sloganlarla ve tekbir getirerek gün boyu şehir turuna çıkartılıyor.
    * Zeynep Dirik, bir büfeden alışveriş yaparken Kürtçe konuştuğu için büfeci tarafından tartaklandı; küfür ve hakarete maruz kaldı.
    * Mustafa Kemal Paşa ilçesinde Kürtlerin yoğun olarak gittiği bir kahvehane Ülkücüler tarafından sarıldı; içeridekilerin evlerine gitmelerine izin verilmedi.
    * Sayıları daha sonra bin 500 bulan grup, Kürtlerin işyerlerine saldırdı. Silah kullanıldı. Felemez Turgay ve Ahmet Tokay yaralandı.
    * Kürt yurttaş Abdurrahman Adam’ın evi ateşe verildi.
    * Seyfettin Adam’ın ev ve işyerinin camları kırıldı.
    * İlçede Fevzidede ve Atariye mahalleleri üç gün boyunca abluka altına alındı.
    * DTP İl Başkanı Ertuğrul, bu mahalleleri abluka altına alanların Bandırma, Balıkesir, Susurluk ve Gönen’den ellerinde Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) bayraklarıyla ve bozkurt işaretleri yaparak geldiklerini söylüyor.

    http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=5&ArsivAnaID=41680

  6. Yazan:Fatih Akbay Tarih: Nis 15, 2010 | Reply

    ‘Öncelikle Taraf olmayan bertaraf olur !’ sloganının Tarafın açıldığı süreçte sıkça kullanıldığını belirtelim.. Hatta Taraf’ın açılacağını bir sözlükte bu slogan sayesinde duymuştuk. Ancak temelinin merak etmemiştik..Dediğiniz gibi olabilir..

    Milliyetçilik ile Faşizm aynı değildir; çünkü her ideolojinin farklı versiyonları olabildiği gibi çeşitli aşamaları da vardır. B

  7. Yazan:Fatih Akbay Tarih: Nis 15, 2010 | Reply

    ‘Öncelikle Taraf olmayan bertaraf olur !’ sloganının Tarafın açıldığı süreçte sıkça kullanıldığını belirtelim.. Hatta Taraf’ın açılacağını bir sözlükte bu slogan sayesinde duymuştuk. Ancak temelinin merak etmemiştik..Dediğiniz gibi olabilir..

    Milliyetçilik ile Faşizm aynı değildir; çünkü her ideolojinin farklı versiyonları olabildiği gibi çeşitli aşamaları da vardır. Bir yerde Faşizmden bahsedebilmek için ortada Faşizm şartlarının olması laım.. Toplumumuzda bin küsür yıllık birlikte yaşama tecrübesi vardır ve de diğer uluslar, azınlıklar hiç bir zaman Ötekileştirilmemiştir, sadece ve sadece diğerleri olmuştur.. Yani bizie uymayan kıyafeti biçmektir Faşizm etiketi yapıştırmak..

    Şiddet eylemleri FAŞİZM OLARAK ADLANDIRILIYORSA bugün en büyük faşistlerin devrimciler olması gerekir.. Bir İMF protestolarında ortalığı dağıtan, yıkmak, tahrip etmek için önüne çıkan her fırsatı kulanan kesimlerin Savaş karşıtı olarak adlandırılması büyük bir talihsizlik.. (AYNI MANTIK DEVREDE)

    Türkiye’de Faşizm uygulanıyor olsaydı bugün ortada Kürt, Ermeni diye bir şey kalmazdı.. Evet Kürt Meselesinde ihmaller vardır; ancak bunlar geniş zaman diliminde devlet politikası olarak işlerlik kazanmamıştır.. Geçici dönemdelerde, mesela tek parti diktaoryası, faşizan yaklaşımalr olmuştur; ancak bu bile tam anlamıyla Faşizm olarak adlandırılamaz!!

    Yalnızca Kürtlere yönelik değil, Türkiye sınırları içerisinde herhangi bir kişi veya gruba yapılacak olumsuz davranışlar kabul edilemez elbette; ancak özellikle son yıllarda esnafın maruz kaldığı baskı, zorlamayı nasıl değerlendiriyorsunuz!!

    Doğu ve Güneydoğu’da esnafın zararını biliyor musunuz!! Şiddet Faşizmse bu şiddet bal gibi faşizmdir, üstelik Faşizm mağduru dediğiniz kesimler Faşizmin uygulayıcısı ve temsilcisi konumunda.. Ancak ben toptancı yaklaşımları sevmiyorum.. Olumsuz tutumların genellenmesi yanlıştan da öte kasıtlı yaklaşım kalıbına girmektedir!!.

    Sizin mantığınızla Hakkari de Muş da Van da faşisttir; çünkü zorlamadan, baskıdan bahsediyorsunuz.. Her DTP kutlaması ve olayında esnafın nasıl sindirildiğini bilmiyorsanız yandaş esnaf dışındakilerle bir diyaloğa girmeniz faydalı olur..

    Yakılan yüzlerce aracı, otobüslerde yanan ve yaşamını yitiren kız çocukalrını da ekleyelim.. Madem Faşizm vardır (Ki yine kabul etmiyorum olduğunu.. Bu yapılanlar Anarşistliktir!!)bu olaylar bal gibi Faşizm’dir..

    Son olarak; Sovyetlerin tarım politikaları, sürgünleri ve katliamlarıyla yaşamını yitiren milyonlarca insan var.. Muhatap: Öteki’ler..
    Faşim= Komünizm.

    İşte bu yaklaşımlar KAVRAM KARMAŞASINDAN öte bir şey değildir.. Türkiye’nin herhangi bir yerine faşit etiketi yapıştırmak,bütünü kapsar ki bu da tutarlı bir yaklaşım değildir ve temelsizdir.. Bu tür tavırlar peşin kabul ve ısrarcı yaklaşımların doğal sonucudur.. Saygılarımla..

  8. Yazan:saim Tarih: Nis 15, 2010 | Reply

    Dava insanı öcüleri olmadan yaşayamıyor gibi.
    Zor ve trajik olan kısmı bu bağımlılık hâli. Öcüye duyulan açlık. Öcünün eliyle karnını doyurmak.
    bkz. ……..izm açlığı.

  9. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Nis 15, 2010 | Reply

    Fatih Bey Selam,

    Güzel yaziniz ve kaliteli yorumlarinizla hizli bir baslangiç yaptiniz, ALLAH daim kilsin 🙂

    Öncelikle bu yaziyi sekil olarak çok begendim, sizin yazmaya alisik oldugunuz ve severek yazdiginiz anlasiliyor. Konuk yazar olmak isteyen genç arkadaslara iyi bir örnek, fikirlerin islenisi, akisi… Yeterince ciddi ve “derin” ama biktiracak kadar akademik degil 🙂

    içerik olarak, önce Izmir’i veya Bursa’yi genelleyip hepsine birden fasist, irkçi vb etikiet koymak yanlis olur. Bu konuya dikkat çekmeniz çok iyi olmus.

    Ancak fasizm, milliyetçilik, irkçilik konulari çok iyi ayird edilmez birbirinden. Bu konuya biraz netlik getirecek bir yazi yayinlamistik:

    Türkiye faşist olur mu?

    ilgilenen arkadaslara duyurulur.

    Müspet Milliyetçilik ise korkarim artik tükenmis bir kavram. Bediüzzaman Hazretleri’nden nakil ile bazi söeler bize aktarildi, eserin kendisini okumadim. Ancak osmanlida millet sistemi ümmet’e dayaliydi. Yani Kürtler ve Türkler ayni “millet” idi.

    Türk milliyetçiligi ise düpedüz irkçilik oldu. Gülen’in bu konuda (kismen katildigim) ilginç görüsleri var, buradan okunabilir;

    http://www.derindusunce.org/2009/10/13/fethullah-gulen-ve-milliyetcilik-videosu/

  10. Yazan:Fatih Akbay Tarih: Nis 15, 2010 | Reply

    Hocam iyi niyetiniz için teşekkürler.. Sitede acemiyim; ancak çeşitli sitelerde sıklıkla yazıyorum.. Faşizm ile Milliyetçilik son zamanlarda çoğu zaman da kasıtlı olarak birbirine karıştırılıyor. Her şiddet olayı Faşizm olarak nitelendirilse bugün İzmir veya Bursa’nın değil tüm dünyanın Faşizm olup olmadığını tartışıyor olurduk.. Nasip olursa Faşizmle Milliyetçilik ayrımını ortaya koyan bir yazı kaleme alacağım.. Hele de Türkiye’ye Faşizm balıkların ağaca çıkmasıyla eş zamanlı olarak gelmiştir!! (Doğal olarak hiç bir zaman)
    Arap komutanına selam vermeyen, oğlu Yağmur’un da itirafıyla önüne gelenin kafasını ölçen, vasiyetiyle Kürt, Laz, Çerkes vd unsurları birbakıma yok sayan Atız’ın fikri iktidardaolsaydı bugün Türkiye’de Faşizmi tartışabilirdik.. Ancak Faşizmdediğiniz olaylar şahsi olan, pek fazla itibar görmeyen olaylardır ki dediğim gibi bahettiğiniz yazıyı okuyup bir yazxı kaleme almayı düşünüyorum.. Saygılarımla..

  11. Yazan:Furkan Tarih: Nis 15, 2010 | Reply

    Bu devlet ve ülke faşizm ve ırkçılık üzerine kurulmuştur. Bu ülkede hiç bir zaman faşizm olmadı demek bence hala ilkokul bilgileriyle düşünmek demektir. İyi niyetli bir safdillik sadece. Atatürk’ün teşvikleriyle Mimar Sinan’ın mezarı açılmış ve kafatası ölçülmek amacıyla çıkarılmıştır Afet İnan tarafından. (Afet İnan, Atatürk’ün manevi kızı) Atatürk’ün bizzat kendisi Mu kıtası adında enteresan bir yerde atalarımızın izini sürmüştür. Yine Atatürk’ün araştırdığı Güneş Dil teorisinde bütün dillerin türkçeden türediği iddia edilmiştir. (Bundan ala ırkçılık olabilir mi bilmiyorum) Mahmut Esat Bozkurt hangi devletin adalet bakanıydı acaba, hani şu “bu ülkede türk ırkından olmayanlar” diye başlayan meşhur veciz sözlerin sahibi olan mümtaz şahsiyet. Nihal Atsız nerede yetişti acaba, bu faşist fikirleri tabii ki bizim gibi cennet bir ülkede öğrenmiş olamaz değil mi (sanki adam bu fikirleri başka bir dünyada öğrendi sonra türkiyeye ışınlandı) Nihal Atsız tek parti zamanında açılıp korunup kollanan ve tek izin verilen dernek olan türk ocaklarında yetişmiştir. Evet evet bu ülkede faşizm olmadı hiç bir zaman. Siz daha uyuyun, uyutsunlar sizleri, onların izin verdiklerini bilin sadece.
    Ayrıca faşizm ille de ırkçılık anlamında kullanılmıyor günümüzdeki yazarlar tarafından. Tek parti, milli önder, ulu önder, sorgulanamaz kutsallık atfedilmiş devlet ideolojileri de faşizm olarak adlandırılıyor. İlle üstün ırk vurgulaması yapılmasına gerek yok. Belki bu kavram kargaşası olabilir bilemiyorum. Ama günümüzde faşizm biraz da bu manada kullanılıyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye hala faşist bir ülkedir. Sorgulanamaz bir ulu önderi ve resmi ideolojisi vardır çünkü.

  12. Yazan:Fatih Akbay Tarih: Nis 16, 2010 | Reply

    Öncelikle nitelikli yorumunuz için teşekürler..

    İlkokul bilgileriyle değerlendirme yapmak, Faşizm ile Miliyetçilik ayrımı yapıl-a-maması tavrında gözlenmektedir. Faşizm’in temelinde ötekini yok etmeye dayalı evrimci fikirler vardır. TÜRKİYE’DE Faşizm olsaydı en basitinden bir Almanya’dakine benzer olayların olması gerekirdi ki böyle bi
    r şey oılmamıştır..

    Kısmî dönemlerde Faşizan yaklaşımlar olmuştur belki; ancak bunlar yerleşemeden devleti yönetenlerle birlikte tarihe karışmıştır.. Bir yerde kısa süreli bir yönetim biçiminin veya özentisinin o ülkeyi fişleme unsuru olduğu tarihte nadir rastlanan olaylardandır!..

    BU TUTUM, BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDAN SONRA BENZER REJİMLERLE YÖNETİLEN ANCAK SONRADAN DEMOKRATİK (?) YÖNETİMLERE DÖNÜŞEN İTALYA VE ALMANYA’YI 21. YY’DA HÂLA FAŞİST İLAN ETMEYE BENZER. YİNE 90’LARDA KOMÜNİST REJİMİN SONA ERDİĞİ RUSYA’YI HÂLA KOMÜNİST OLARAK DEĞERLENDİRMEYE!..

    Üstelik Türkiye’de Faşizmle bağlantıtılan olaylarla İtalya ve Almanya’daki arasında dağlar kadar fark vardır!! Yani yine FAŞİZM yoktur!!

    Atatürk’ün Kayıp Kıta Mu ve GÜNEŞ DİL Teorisi gibi uygulamaları eleştirilirken gözden kaçan noktayı da belirteyim.. Kanımca Atatürk Sümerlerlerin kökenini vd şartları çok iyi biliyordu; ancak Avrupa Emperyalimine karşı Anadolu’da dayanaksız kalmamak için bu tür çalışmaları yaptırdı.. Yani bu tür uygulamalar Avrupa Emperyalizminin doğal sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

    Atsız’a gelince, onun çizgisi bugün MİLİYETÇİ CAMİA İÇİNDEKİ tarzlardan biridir. Milliyetçiler tümüyle böyle bir geleneği devam ettirseydi bugün ne KASRADENİZ’DEN NE DE doğu ve GÜNEYDOĞU’DAN Miliyeti çıkardı.. Bugün MİLİYETÇİ PARTİ KADROLARINDA TÜRK OLMAYAN PEK ÇOK UNSUR VAR.. Bu sadece bir örnek.. SAYGILAR.

  13. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Nis 17, 2010 | Reply

    Sayın Fatih Akbay,

    Sanırım bu DD’de ilk yazınız oluyor.

    Öncelikle,bundan sonraki çalışmalarınızın siteye ayrı bir renk katmasını temenni ediyorum.

    Ancak kaleme aldığınız yazının büyük çoğunluğuna katılmadığımı belirtmek isterim.

    Bana göre en önemli eksiklik,yazının belirli bir konu bütünlüğünden yoksun olması.

    Yazıda,faşizmin “gerçek”tanımının ne olduğuna yanıt arama mı amaçlanmış,eli kalem tutan kanaat önderlerinin(aydın,yazar,akademisyen) duruş ve ilkeleri mi sorgulanmış,yoksa milliyetçiliğin savunması mı yapılmış…Bu pek net anlaşılmıyor.Ayrıca ağırlıklı olarak bir üslup eleştirisi var ve bunun yanı sıra kavram kargaşasına işaret edilmiş.Elbette bütün bunlar üzerinde tartışmaya değer konulardır.Fakat dediğim gibi bir bütünlük içerisinde işlenmesi ve karşı tez getirilken tutarlı olunması esastır.Dolayısıyla konu bütünlüğü dışında-birbirinden farklı konuların bir başlık altında işlenmesinden kaynaklı olsa gerek-yazı,son derece düşündürücü çelişkiler barındırıyor.

    En başta,eleştiri konusu olmuş bir olay ve/veya olguyu bir başka kötü örnekle kıyaslanması isabetli saptamalara götürmez bizi.Zira kötü olanı bir başka kötü örnekle eşleştirmek,itiraz edilen olumsuzluğu meşrulaştırmaz ve dolayısıyla da aklamaz.Okuduğum kadarıyla yazınızın başından sonuna kadar hep bu hissiyat sinmiş.

    Örnek:DTP konvoyuna bir saldırı gerçekleşmiş.Şimdilik bu eylemin hangi tanıma girdiğini,sosyolojik nedenlerini vs bir kenara bırakalım.Sonuçta üzücü ve tatsız bir olaydır.Şiddet barındırıyor her şeyden önce.Kin,öfke ve nefret vardır işin içinde,korku vardır hasılı toplumsal bir kaostur.Hakkari’de,Şırnak’ta… sokakların cehenneme dönüşmesi de bundan farklı değildir.Aynı şiddet motifleri,aynı psikoloji sözkonusudur ve kötüdür.Ne var ki başka yerlerde benzer olayların yaşanıyor olması İzmir’deki linç girişimine “hafiletici neden”teşkil etmez,etmemeli.

    Tenzih ederim,İzmir’deki talihsiz olayı onayladığınızı ima ettiğim anlaşılmasın.Fakat bu olayların tekrarlanmamasını temenni ediyorsak,bunun yolu “sen yaptım-ben yaptım”tartışmasına hapsolmaktan kaçınmaktan geçer.Karşılıklı suçlu arama yarışına girmek yerine,enerjimizi,fitili ataşlenmeye hazır dinamitin patlamasını önleyecek ortak uzlaşı zeminini kurmaya harcamalıyız.

    Elbette Rasim Ozan Kütahyalı ya da bir başkasının da ortamı daha da gerecek sözlerden kaçınması gerek.Toplumu en ufak bir kışkırtmaya yöneltecek davranışlardan ısrarla sakınmalı.Dolayısıyla toplumsal barış ve uzlaşıya katkı koymayacak eylem ve söylemleri eleştirmeniz de gayet doğal.Fakat Kütahyalı’yı üslubundan dolayı eleştirirken sanki faşizmle anılma kaygınız daha çok öne çıkmış gibi. İzmir’in faşizmle anılması elbette hoş değil.Buna ben de itiraz ederim ve hoş karşılamam.Fakat koca kaldırım taşları sökülüp araçlar taş yağmuruna tutulurken İzmir’linin ve İzmir’in “imajını” dert edinenlerin öncelikle bu vahamete karşı duruş göstermeleri gerekirdi.İzmir’liye yakışan,bu tatsız olayı demokratik kurallar içerisinde protesto etmek,vicdanlarda mahküm etmek olmalıydı.Fakat maalesef “demokratlığa” helal getirildi diye peş peşe toplu davalar açılması dışında kimseden ses çıkmadı.Kütahyalı’da-kalemi biraz sivri olsa da-bu çelişkiye işaret etmiştir ve bana göre üslubuna rağmen acı gerçeklerimizi dile getirmiştir.

    Faşizm konusuna gelirsek.Ben şahsen faşizan eğilimler içerisinde olduğunu düşündüğüm biri için de doğrudan “faşist”nitelemesi yapmaktan kaçınırım.Her ne kadar siyasi bir tercih veya ideolojik bir tanım olsa bile,kısmen hakaret gibi algılandığından dikkatli olurum.

    Fakat neticede bir değil birden fazla eğilimle birebir örtüşen bir tanımdır.Sadece Nazi Almanyası,Mussolini dönemi İtalyası,Franko İspanyası olarak belleklerde yer etse de,bence çok farklı boyut ve versiyonları olan bir ideolijidir ve her coğrafyada-bazen de sistemlerde-insanlara kan kusturmuştur.Şayet devletleri ve sistemleri baz alarak bir sonuca varmak istersek bu son derece yanıltıcı olur.Örneğin SSCB,Çin,K.Kore ve kısmen Latin Amerika Ülkeleri…Hesapta sosyalist rejimler olmasına,bu ülkelerdeki baskı,şiddet,toplu katliamlar vs,faşist olarak bilinen devletlerden aşağı değildir.İran,Arabistan gibi totaliter rejimler ona keza.Yani ister devlet denen kurumun bekası için olsun,ister bir ideoloji,sınıf veya ideoloji adına olsun ya da etnik üstünlüğe dayalı ırkçı temelde gerçekleştrilsin;zulmün,baskının,dayatmanın olduğu yerde faşizm var demektir.Bunun azı çoğu,ılımlısı,şiddetlisi yoktur…Bir zihniyet biçimidir.Ötekinin başladığı yerde filizlenir ve tedavi edici çözümler gelmediği sürece de en şiddatli raddeye gelmesi kaçınılmazdır.

    Yani bugün müsbet,ılımlı vs diye savunulan milliyetçiliğin en kaba ırkçılığa ve faşizme çıkması çok da şaşırtıcı değil.

    Dolayısyla faşizme ilişkin karşılaştırmalarınız son derece naif bana göre.Yani illede toplu katliamlar,insan yakan fırınlar mı olmalı baskı,zulüm ve ayrımcılığa faşizm denmesi için.Bence kavramların çok da önemi yok.Bir insan,bir diğer insanın kendi olma hakkına müdahale edip sınırlarını ihlal ettiğinde bu da faşizan bir tutumdur.Hele bir de sistematik olarak uygulanıp kurumlaştığında bunun adı faşist sistem olur,başka bir şey değil.

  14. Yazan:Fatih Akbay Tarih: Nis 17, 2010 | Reply

    Sayın Aziz Yılmaz. Öncelikle nitelikli eleştiriniz için teşekkürler.. Doğrusunu isterseniz bu yazıya yorum yazma işinden geçici olarak vazgeçtim; konu ile ilgili soru işaretlerini bir yazı ile gidermeyi düşünüyordum. Ancak güzel yorumunuzdan dolayı açıklama gereği duydum.. Çelişkilerden bahsediyorsunuz. Sitenin adı Derin Düşünce olunca bazı ifadeleri açma gereği duymuyoruz. Yani Arife işaret yeter yaklaşımıyla hareket ediyorum.. Ancak çelişkileri belirtirseniz açıklayabilirim..

    Yazıda Faşizm’e değinmişken bazı mevzulara da ana hatlarıyla değinme ihtiyacı duydum.. Yani sizin dağınıklık dediğiniz olay benim üslubum ve olayları ele alma tarzım.. Tarihle fazlaca ilgilendiğim için bazı konuları ele alırken farklı sorunlara da değiniyoruz; çünkü bu konular uzun zamandır kafamı kurcalıyor.. Haber izlerken, kitap ve gazete okurken bu tür konular resmî geçit yapıyor..

    Diğer bir husus.. Yazıda bir çirkin olayın başka bir çirkin olayla geçiştirilmesi. Dikkat ederseniz Diyarbakır-Bursa bütünlüğünü bozacak tüm yaklaşımlar kimden gelirse gelsin kabul edilemez demişiz.. Mezkur yazıya gelen yorumlara cevap yazarken bir yandan da Van’a gelen bir doktorun izlenimlerini aktaran ÖNYARGILARLA DOLU bir maili eleştirmekle meşguldüm..

    Yani Van’dan İzmir’e, Edirne’den Kars’a herhangi bir yanlış olay kim tarafından icra edilirse yanlıştır.. İzmir’deki olaylar elbette kabul edilemez; ancak olaylar değerlendirilirken genelde tek taraflı yaklaşımlar ve İzm merakı fazlasıyla devreye giriyor ki bunu da kabul etmek doğru bir tutum değildir!

    Birileri çıkıp İzmir’in faşistliğine karşı çıkmakla yetinir. Öteki veya diğeri çıkıp İzmir’deki kaldırım sökülmesine karşı çıkar. Her ikisine karşı çıkanlar da vardır elbette. İşte biz buradayız. Yani Türkiye’nin herhangi bir yerinde bir karış toprağına yapılan yanlış adlandırma yanlıştır..

    Şu sıralar Derin Düşünce’nin Milliyeçilikle ilgili e kitaplarından birini okuyorum.. Nasip olursa bitirdiğimde bir yazı kaleme alacağım.. Yayınlanırsa muhtemelen bazı soru işaretleri silinecektir. Tabi yeni soru işaretleri de ortaya çıkabilir ki bu da normaldir. Çünkü herkes aynı düşünce düşüncenin, hele de DERİN DÜŞÜNMENİN VE DÜŞÜNCENİN anlamı kalmazdı. SAYGILAR

  15. Yazan:Cem Tarih: Nis 18, 2010 | Reply

    Turkiye, bence de, sovenizmin son derece yaygin oldugu bir ulkedir maalesef. Hukumetler, devlet mekanizmalari, kanunlar, egitim sistemi, medya…..birsuru temel organ, bundan sorumludur.

    Bir de, dikkat ediyorsaniz, sovenistlerin yaptiklari hemen hemen her seferinde yanlarina kar kalmaktadir. Irkci nitelikteki linc girisimlerini hatirlayalim mesela. Lince kast eden kisilerden acaba kaci, birakin yargilanmayi, goz altina alindi acaba ?? Son senelerde ulkede degisik sehirlerde oldu bunlar. Gozaltina alinanlarin sayisinin cok cok az olduguna eminim.

    Milliyetcilik, insanlik onurunu zedeleyici, gayri-humanist, cok tehlikeli bir ideolojidir ve gerek ulkemizde, gerek kuresel bazda milyonlarca kisinin olumune, aci cekmesine sebep olmustur ve olmaktadir. Bu ideoloji, birakin siddetle kinanmayi, yuceltiliyor hala ulkemizde. Yazik !

  16. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Nis 18, 2010 | Reply

    Fatih bey,cevaplama inceliği gösterdiğiniz için ben teşekkür ederim.Düzeyli üslubunuz da ayrıca takdire değer.

    Çelişki olarak gözlemlediğim konuları biraz daha açmamaı istemişsiniz.

    Doğrusunu isterseniz,son yorumunuzu okuduktan sonra,acaleye getirerek biraz hakkınızda önyargılı davrandığımı düşünüyorum.

    Bu nedenle de “çelişki”yerine “görüş farklılığı”şeklinde düzeltmek istiyorum.Zira farklı düşünmek başlı başına çelişki olarak nitelenemez…Benim çelişki olarak gördüğüm sizin doğrunuz olabilir,benim doğrularım da sizce,bilincimde tasarladığım mananın dışında anlaşılabilir.Zira olaylara bakış açıları-algı,kavrayış,yorum ve değerlendirme-kişiden kişiye değişebilir,yani görecelidir.Kavram ve tanımlar için de benzer durum geçerlidir.Nasıl ki özgürlük kavramı her bir inanç ve ideoloji için farklı tanımlanabiliyorsa elbette faşizmin de farklı tanımlanması doğaldır.

    Sanırım,münazara geleneğimiz,kendi doğrularımızı merkeze alan bir anlayış üzerine kurulu.Dolayısıyla da geçirgen/esnek olmsı,daha geniş alanlar bırakılması gereken fikri zeminleri daraltıyor,daha baştan fikir alış verişini sekteye uğratacak,kısıtlayacak bir daraltmayı seçiyoruz.bu da benim özelştirim olsun.Niyet okumacılığın dayanılmaz hafifliği ve türlü tuzaklarına yakalanıp nefsime mağlup olduğum zamanlar,adetimdir bir özeleştiri tazelerim:)

    Sözünü ettiğim görüş farklılıklarına ilerde değinmeye çalışacağım.Şimdilik esen kalın.

  17. Yazan:Gürhan Tarih: May 12, 2010 | Reply

    “Faşizm, atılan ilk bombalarla başlamaz, her gazetede üzerine bir şeyler yazılabilecek olan terörle de başlamaz. Faşizm, insanlar arasındaki ilişkilerde başlar, iki insan arasındaki ilişkide başlar…” Ingeborg Bachmann

  18. Yazan:denis Tarih: Tem 26, 2010 | Reply

    Birileri artık Bursa konusuna da el atsa! Bursa izmirden beter durumda diyoruz kürtlerin kendi yayın organlarından başka kimse olayın üzerine gitmiyor. Bu kaçıncı linç girişimi..

    İnegöl’de tehlikeli kalkışma!
    Dün akşam 21.30 sularında Kürt şoförün kullandığı minibüsün önünü kesen Orhaniye Mahallesi’nden ülkücüler, “Bir daha buradan geçme” dediler. Kısa süreli tartışma sonucunda minibüs şoförü öldüresiye dövüldü. Daha sonra mahalleden ayrılan Kürt genci beraberinde 3 arkadaşıyla birlikte ile mahalleye geldi. Burada ülkücülerin bulunduğu kahveye giren Kürtler ile ülkücüler kavgaya tutuştu. Çıkan kavgada 5 kişi yaralandı.

    ‘KÜRTLER 5 KİŞİYİ BIÇAKLADI SÖYLENTİSİ’
    Çatışma yerine gelen polis 3 Kürdü gözaltına aldı. ‘Kürtler 5 kişiyi bıçakladı’ söylentisinin kısa sürede yayılması üzerine gençlerin gözaltına alındığı polis merkezi önünde 3 bin kişi toplandı. ‘Kahrolsun PKK’, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’, ‘Burası İnegöl buradan çıkış yok’ sloganları atan kalabalık grup gençlerin kendilerine teslim edilmesini istedi.

    BURSA’DAN PANZERLER SEVK EDİLDİ
    Polisin havaya ateş açması üzerine dağılmayan grup 8 polis aracına zarar verdi, karakol binası taşladı. 10 polisin yaralandığı olayların kontrol altına alınmaması üzerine Bursa’dan takviye birlikler ve panzerler sevk edildi. Polisler havaya ateş açıp, biber gazı kullanarak kalabalığı dağıtmaya çalıştı.

    MAHALLELERDE KÜRT AVI
    Bursa Valisi Şahabbettin Harputlu da olay yerine geldi. Ancak dağılmayan kalabalık daha sonra Huzur mahallesine yürüdü. Burada da Kürtlerin yaşadığı evler taşlandı, işyerleri ateşe verildi.

    Nuri Doğrul Caddesi’ne gelen 250 kişilik grup ise İshakpaşa Camii’nin önünde toplanarak Kürtlere ait Şaypa Market’i ve bir aracı ateşe verdi. Altunbaş Camii çevresindeki bir cep telefonu satıcısının iş yerine de saldırı yapıldığı öğrenildi.

    Bu arada telefonla ulaştığımız Huzur Mahallesi’nde oturan Zeynep A. ilçenin savaş alanına döndüğünü belirterek, ‘’Kürtlere ait ne var ne yok yıkıp yakıyorlar. Evlerimiz taşlanıyor. Çocuklar korku içinde. Ellerinde bıçak sopalarla Kürt avına çıkan gruplar var’’ diyerek, can güvenliklerinin olmadığını söyledi.

    KÜRTLER YOLU TRAFİĞE KAPATTI
    Bu arada ilçede yaşayan Kürtler de İnegöl’ün Bursa ve Eskişehir karayolunu trafiğe kapattılar. Kürtler amaçlarının ilçeye dışarıdan gelecek ve olaylara karışmasından endişe ettikleri ülkücü grupları engellemek olduğunu söylediler.

    Sabah saatlerine doğru Vali Harput, AKP Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı, İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa İl Emniyet Müdür vekili Arif Okçu ve Bursa İl Jandarma Alay Komutanı Albay Fahri Cici, olay yerinde incelemelerde bulundu.

    BURSA VALİSİ: OLAYLARI ÇIKARTANLAR VATANINI SEVEN İNSANLAR
    Bursa Valisi Şahabettin Harput gazetecilere yaptığı açıklamada, eylemleri çıkaran 7 kişi gözaltında alındığını belirterek, ‘’Olayın aslı, alacak verecek kavgası. Basit ve adi bir olay, akıl ve mantık dışı gelişince bu noktaya gelinmiş. İşin ilginç yanı, bu eylemi yapanlar vatanını milletini seven insanlar ” diye konuştu.

  19. Yazan:denis Tarih: Tem 26, 2010 | Reply

    ‘’Kürtlere ait ne var ne yok yıkıp yakıyorlar. Evlerimiz taşlanıyor. Çocuklar korku içinde. Ellerinde bıçak sopalarla Kürt avına çıkan gruplar var’’

    Bu ilk defa olmuyor. geçen sene nilüferde de yaşanmıştı sadece kürt basını yazıyor herkes sessiz.

  20. Yazan:F.A Tarih: Ağu 2, 2010 | Reply

    Evet.. Bu meselenin bir boyutu.. Beride katledilen binlerce güvenlik görevlisi, hayatının baharında olan ve Kürt sorununu istismar eden, hep hakaret görüp yaygara kopararak, ortalıkta kahraman edasıyla gezinerek sorunun kaymağını yemek isteyen marksizt leninist ayrılıkçılar da var!! Bitmedi.. Bi kibrit kadar sorun yüzünden haftalarca esnaf mağdu edildi, evler, arabalar yakıldı, otobüslerde gencecik kızlar yakıldı ve terörün, anarşinin bin bir türlüsü boy gösterdi.. Evet, deevletin Kürt Meselesinde çok ihmali vardır, köylerin boşaltılması, Zilan, Dersim vd.. Ancak hak arama iddiasında olanların estirdii terör, bu yanlışların kat be kat fazlasıdır..

    Düne kadar ‘Ayrılık istemiyoruz!’ diyerek dil, kültür vd alanlarda hak hukuk savaşına girdiğini iddia eden kahramanlar (!) Diyarbakır cezaevinde ve muhtelif yerlerde Kürtlere işkencelerde bulunan 80 darbesine ve tepeden inmeci anayasasasına karşı ipe un serme siyasetiyle tarafsız kalıyorlar!!

    Zaman gösterdi ki bazı zevatın drdi kürtleri savunmak değil, Kürt Meselesi üzerinden kan tüccarlığı yapmaktır!! Açılım süresindeki adımları baltalayıcı girişimler bu gerçeği gözler önüe sermiştir.. Referandum sürecinde Taşeronların katlettiği 20’lik delikanlılar var.. Bir tarafta toplumumuza uzak olan linç girişmileri, ev taşlamalar, etnik temelli çarpıklıklar zinciri var..

    MESELENİN ÖZÜNÜ YAZIYORUM: TÜRKİYE’NİN HERHANGİ BİR YERİNDE DİLİ, DİNİ, KÜLTÜRÜ NE OLURSA OLSUN BİRİNE KARŞI YAPILAN HAKSIZ DAVRANIŞ TEMELDEN YANLIŞTIR VE SAVUNULAMAZ!! ANCAK BUGÜN İNEGÖL’DE, HATAY’DA, BURSA’DA KÜRT DÜŞMANLIĞI YAPILIYORSA BUNUN TEMEL NEDENİ PKK TERÖR ÖRGÜTÜ VE ONUN UZANTISI OLAN PARTİDİR!!

    KÜRTLER, PARDON KÜRTLERLE İLGİSİ OLMAYAN KÜRT İSTİSMARCILARI İNEGÖL VE DÖRTYOL’DAKİ OLAYLRI KINARKEN BİRAZ DA KATLEDİLEN GÜNAHSIZ GENÇLERİ DÜŞÜNMELİ!! İnegöl ve Dörtyol’dakinin yüz katı tahripkâr olan bölücü neronlukları, yıkılan ocakları düşünmeli.. Allah aşkına, biri çıkıp da Kürt Meselesinin devam etme nedenini açıklayabilir mi!!!!!

    Maalesef Kürt istismarcılarıyla şehit kanını istimar edenler yüzünden geçmişte olan; ancak bugün kalmayan bir Kürt Sorunu, her geçen gün canlara mal oluyor, ocaklar yıkılıyor, ülke milyarlarca dolar zaraa uğruyor!!

    Son olarak; Ey ayrık otları ve ayrılık çıbanları! Çekin elinizi Kürtlerin ve Türklerin üzerinden! Amacınız kana doymaksa başka malzeme bulun!!! Baki Selamlar!!

  21. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Ağu 3, 2010 | Reply

    Sevgili Fatih bey,

    Yanılmıyorum herhalde, F.A isminizin (Fatih Akbay)kısaltılmış hali olsa gerek.

    Öncelikle, bu başlık altına tekrar yorum düşmeniz son derece isabetli olmuş.Bu vesileyle dostça selamlaşmış olduk.
    Hoşgeldiniz.

    Fikir dünyamız farklı olmakla beraber yorumunuzun tamamına katılıyorum.Elbette bu topraklarda birarada barış içinde yaşamak istiyorsak,başta şiddet kimden ve nereden gelirse gelsin karşı olacağız.Barışın ve toplumsal uyumun sağlanması adına böylesi bir sivil insiyatif gerekli olmakla beraber bu tavır ayrıca insan olmanın da bir gereğidir.Vicdan bunu gerektiriyor çünkü.

    Dolayısıyla,isabetle buyurduğunuz gibi,bu insanlar bizim insanlarımız..Askeri,polisi,dağdakileri,olaylara bir şekilde taraf olan gençleri ve tüm vatandaşlarıyla…insan olduklarını unutmadan her bir insan kaybına/insan ölümüne vicdanen rahatsız olmadığımız,yaşanan acıları ta yüreğimizde hissetmediğimiz sürece bu ateşi söndürmek mümkün olmayacaktır.

    Bu bağlamda yazı başlığını da dikkate alarak faşizan eğilimleri,şiddete yatkınlığı vicdanlarda mahküm etmeksizin bir bölgeye,bir kente ya da bir beldeye mal etmek asla bizi sağlıklı düşünmeye akliselime götürmeyecektir.Zira,biliyoruz ki toplumun içine düşürülen ayrılık tohumları öyle bir noktaya gelmiş ki;dün İzmir’de baş gösteren gerilim bugün başka yerlere sıçramıştır.Yarın da başka bir bölgemize sıçraması an meselesidir.Kısacası bu yüksek tansiyorun önü alınmadığı sürece bugün bir ilimize faşist deriz yarın başka bir kentimize.

    Oysa sorun aynı kenti,ilçeyi,beldeyi,mahalleyi… paylaşan insanların “faşizme yatkınlığı”nda değildir,bu şekilde açıklanamaz.Zira varolan toplumsal pisikolojinin bu gerilimin yaşanmasına zemin oluşturduğu bir süreçten geçiyoruz.Öyle ki şu veya bu nedenle toplum ateşlenmeye hazır bir dinamit haline getiriliştir…İş sadece fitili ateşlemeye kalıyor ve birileri habire ateşlemekle meşgul.Neden?
    Çünkü sizin de değindiğiz gibi toplumsal kaosun devamından nemalanan,iktidar hesaplarını bu toplumsal kargaşa ve çatışma üzerine kuran odaklar var.

    İşte asıl üzerinde durulması gereken budur.Yoksa aidiyet duygusuyla bize ait olmayan bir kavganın tarafı/nesnesi olmakla olsa olsa alet oluruz.Hayır,biz kavganın nesnesi değiliz,tarafı da olmayacağız…Bizler,insan onuruna yaraşır şekilde insan hak ve özgürlüklerin,adaletin,eşitliğin ve özlemini duyduğumuz güzel bir dünyanın özneleriyiz.İnsanız.

    Ne var ki üzerimizde her türlü kirli oyunu tezgahlayanlar,asla insan olduğumuzu hatırlamamıza geçit vermiyorlar.

    Oysa bu oyunlara gelmememiz için gözümüzün önünde cerayen eden öylesine kirli,öylesine tuhaf ittifaklar kuruluyor ki…Bakın,dünün solcuları,milliyetçi geçinenleri ve sistemden en çok yakınan BDP’si;dün yakındıkları 12 Eylül Anayasasına ittifak halinde sarılmış durumdalar.Aynı koroda arz-ı endam ediyorlar.Bu ucube anlayış,bu pespaye duruş bile gerçekleri görmemize yeter; lakin yeterince idrak edemiyoruz.Edemiyoruz çünkü yalanlarına ve ikiyüzlülüklerine devam ediyorlar ve bizler de toplum olarak bu tuzaklara teşne olabiliyoruz.

    Peki sormak lazım BDP 12 Eylül anayasasından ne bekliyor?
    Keza CHP,MHP nasıl bir medet umuyor?
    Solcu geçinenlerin bu köhnemiş Anayasdan beklentileri nedir?

    Beklentileri şudur:güya bu yolla AKP’nin gücünü zayaflatacaklar ve önümüzdeki seçime “yatırım” yapacaklar.Bütün dertleri budur.Çünkü aynı çanaktan besleniyorlar.Halkın boğazlaşmasından nemalanıyorlar.Varlıklarını çetelerle yönetilen karanlık bir devletin varlığına bağlamışlar.Bu uğurda değil insanları kurban etmek ülkeyi bile gözden çıkarabilecek bir gözü karalığa sahipler.

    Dolayısıyla ne bir hukuk devleti olmazı istiyorlar ne de 12 Eylül’de mağdur olanlar umurlarındadır.Dertleri halkın refahı,huzuru,demokrasi falan değildir…Temel hak ve özgürlükler değildir,adalet ve eşitlik değildir.Bencil hırsları uğruna koca ülkeyi heba ediyorlar,gençlerimizi feda ediyolar…Yeter ki doymak bilmez siyasi ihtirasları,hırsları tatmin olsun.Ve hiç sıkılmadan gözümüzün içine bakarak yalanlarına,çarpıtmalarına devam ediyorlar,her türlü şaklabanlığı yapıyorlar.Gandi Kemalleri,Sülo’ları,Cindirok’ları,Bahçeli ve Emine Ayna’larıyla…PKK’sı ve Ergenekonuyla…Kolkola girerek,el ele vererek bu milletin geleceğiyle oynuyor,çocuklarımızın kanı üzeriden iktidar devşiriyorlar.

    Artık bu kirli ittifakların boşa çıkarılma zamanı gelmiştir.Ya üzerimize boca edilen bu pis ideolojilerin peşinden giderek memleketi daha da karanlık bir girdaba sürükleyeceğiz,ya da bu sahtekarlara itibar etmeyerek elbirliğiyle aydınlık bir Türkiye inşa edeceğiz.Başka da seçeneğimiz yok.Zira bu artık bir sağ-sol meselesi olmaktan çıkmıştır.Bu ülkenin ve insanlarının kaderi sözkonusudur ve hepimize her zamankinden fazla sorumluluk düşmektedir.

    Son olarak şunu söylemek istiyorum:ideolojiler ve dünya görüşleri üzerinden belirlemelerde bulunmak doğru değil.Ancak siz kendinizi milliyetçi olarak tanımlıyorsunuz ben ise sizin dünya görüşünüze zıt bir fikirdeyim.Ama inanın sizi solcu/demokrat/feminist/sosyalist vs geçinenlerden çok daha yakın buluyorum kendime.Daha dürüst ve daha samimi görüyorum.Bana daha yakınsınız açıkçası.Çünkü barışı savunuyorsunuz kararlılıkla…Çünkü içiniz yanıyor…Çünkü vicdanınız ideolojinizin önüne geçebiliyor.Ve ben bunu takdir ediyorum,saygı duyuyorum.Haa,ülkemiz barışa kavuşur,demokratik bir hukuk devlati oluruz sizinle fikirleri kıyasıya tartışırız:)Dileğim odur ki bu ateş söner ve sizinle sol üzerine milliyetçilik üzerine tartışacak güzel günlerimiz olur.
    Dostlukla sevgili kardeşim.

  1. 2 Trackback(s)

  2. Nis 28, 2010: Milliyetçilik savunulmalı mı? : Derin Düşünce
  3. May 11, 2010: Son 30 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin