RSS Feed for This Post

Derin Düşünce Kapatılırsa…

Sevgili Arkadaşlar,

Hakan Yiğit adlı İzmirli bir okurumuz bizi 17 Eylül 2009 tarihinde şikayet etmiş. Daha doğrusu “Güçlü orduya lüzum yok, kaliteli olsun yeter ” isimli yazıyı. Aslında yazı 26 Eylül’de girdi yayına ama demek ki İzmir’de hakikaten ilerici insanlar var. 9 gün önceden hissetmiş adam. Yoksa birileri dalgın kafayla sahte delil mi üretiyor?

Neyse. Bilişim suçlarıyla mücadele kısım amirliği üşenmemiş, sitemizi ziyaret etmiş ve Hakan Bey’in dediği gibi bir yazı olduğuna bizzat şahit olmuş. (Umarım polis arkadaşlar yazıyı da okumuşlardır, kısa ve matrak bir makaleydi)

Ardından Güvenlik şube müdürü Hadi Öztekin, İzmir Cumhuriyet Savcılığından Kemal Esenkaya ve Vedat Damar beylerin gayretiyle bir soruşturma açılmış. ÇOK ACELE koduyla gezen bu soruşturma bize bir iki gün önce ulaştı.

Herhalde ne polisler ne de savcılar Hakan Bey’i fazla ciddiye almamışlar, şubatın ortasına geldik 6 ay oluyor. (Bu arada Türkiye Cumhuriyeti’nin internetteki geyiklerle 6 ayda yıkılmayacak kadar sağlam olduğu da ispatlandı)

Geçelim. Bir kere daha gördük ki polis ve savcılarımız aklı başında insanlar. Abuk subuk şikayetlerle vakit kaybetmek yerine daha acil işlerle uğraşıyorlar. Ama belli olmaz. Yine de bir gün işgüzar biri çıkıp siteye erişimi engellemeye kalkabilir. Fransa’da yaşadığım ve bu ülkenin vatandaşı olduğum için özgürüm. İstediğim siteye girip okuyabilirim. Ama siz Türkiye’de yaşıyorsunuz. Sizin için neyin iyi, neyin kötü olduğuna devlet karar veriyor.

Bu bakımdan beğendiğiniz yazılar varsa alın, saklayın, belli olmaz. Bir de Bedava Kitap sayfası var biliyorsunuz. Buradaki kitapları da alın, dağıtın. Sonra bulamazsanız benden günah gitti.

Bu vesileyle özellikle genç okurlara iki lafım olacak (veda için?): Sitedeki tartışmalar bazen ateşleniyor, sertleşiyor. Devleti, orduyu eleştirdiğimiz oluyor. Ancak “hak mücadelesi yapacağım” derken asla şiddete başvurmayın. 1980’den önce bir çok genç insan sağcı, solcu, dinci, komünist vs masallarla uyutuldu. Bir gecede Türkiye’nin cennet olacağına inandılar. Maşa oldular. Bir kaç siyasetçinin pazarlık masalarına meze oldular. Şimdilerde “Filancalar ölmez!” diye sloganlaşmış isimler var. Hani şu siyah-beyaz resimleri tişörtlere basılan. Bir çoğu darbecilerin işkence tezgâhlarında can verdi… Bir kızın elini bile tutmamışlardı. 16, 17, 18 yaşındaydılar.

Türkiye’nin temel sorunu zihniyettir. İşte bizi şikayet etmeye kalkan Hakan Bey. Neden daha güzel bir site kurmadı? Neden 200 sayfalık bir kitap yazmadı meselâ “Derin Düşünce’nin zararları” gibi bir isimle? Neden YAPICI bir tepki yerine YIKICI bir tepki yolunu seçti? Çünkü bu zavallı “ölüm sevgisi” kurbanı. Ona ölüm ve yıkım öğretildi. Gammazlamak, ihbar etmek, yakmak, yıkmak.

Bugünkü sıkıntıları mümkün kılan bu korkular ve cahilliklerdir. Geçmişten kalma kuyruk acılarıdır. Ne kadar haklı olursanız olun şiddetten uzak durun. Türkiye’yi güzelleştirecek, yükseltecek olan şey halkın birbirini anlamasıdır. Bu da yavaş yavaş olur. Yani devrimle değil evrimle olur. Bir Ermeni mezarlığı tahrip edildiğinde kendi dininize, kendi ölülerinize hakaret edilmiş gibi acıyor mu yüreğiniz? Ölçü budur. Hemhal olmak. “Ötekinin” dertlerini dert edinebilmek. Yoksa Molotof kokteyleriyle, açlık grevleriyle, lastik yakmalarla ancak kibrinizi, nefsinizi tatmin edersiniz.

Bütün bir ülke olarak 1912’deki Balkan savaşlarının da öncesine, 1877-78 Osmanlı-Rus savaşına, o dönemdeki acılara, yıkımlara, göçlere, soykırımlara uzanan acılı bir geçmişimiz var. Benim ailemde de bir çok Türkiye insanı gibi bu savaşlara katılmış aile büyüklerimiz vardı. Dedelerimden biri “Bulgar görürsem bir kör çivi ile olsun öldürürüm” derdi. Bir başkası “Ermenileri çok kestik ama onlar da bizden çok kesti” diye mırıldanıp dururdu. Yine bir çoğunun dilinde “Rus” ve  “zulüm” kelimeleri ayrılmazdı. Büyük dayılar evde bile yerde uyurlarmış. Yoksa her gece gördükleri kâbuslar yüzünden çırpınırken yataktan düşüyorlarmış. Bugün kahramanlık destanı diye dinlediğimiz bir çok savaş aslında bir toplu cinnetin “erotik” öyküsü. Milyonlarca insanın kıyma makinelerine gönderildiği 1900’lerin devamıyız biz. Söylemesi zor ama savaşın ve açlığın delirttiği bu insancıkların torunlarıyız.

Aldığın Nefesi Ben Yarattım Ulan!” makalesinde anlattığım Çerkez Osman Dede babamın babasıydı. Biz Türkler kimliğimizi acılar, ıstıraplar üzerine inşa ettik. Geçmişteki travmalar şekil veriyor hâlâ bugünümüze. 19 yaşında bir Ermeni gördüğümüzde dost olabileceğimiz bir insandan çok 1915 olaylarını hatırlıyoruz. “Ama onlar da…” diye başlayan ve hiç bitmeyen cümleler. İyilik-Kötülük üzerinden değil et-kan-soy üzerinden düşünüyoruz. Budur Türkiye’nin temel sorunu. Komplo teorisi filan aramayın.

Evet, Ergenekon vardır. Evet, bazı subaylar, iş adamları, basın mensupları kirli planlar yapmış olabilirler. Ama bu gibi planlar dünyanın bütün ülkelerinde olabilir. Ancak sadece bazı ülkelerde UYGULANABİLİYOR. “Kurtuluş savaşı kazanmanın zararları” isimli makalede anlattık nedenlerini.

Ve tabi bu travmaların, bu acılı hatıraların canlı tutulmasını, kin ve nefreti beslemesini sağlayan bir millî eğitimimiz var. Evrensel değil, millî. Ögrenim değil eğitim. Yani ögrenen ve özgürce karar verebilen değil. Kontrol edilmesi kolay, doğru sinyallere doğru tepkileri verebilen robotların üretimi. Askerlerin değil filozofların, sanatçıların, bilim adamlarının övüldüğü ders kitapları yazılmadıkça Derin Düşünce gibi sitelere ihtiyaç olacaktır korkarım.

ALLAH’tan ümid edelim ki Derin Düşünce yok olsun. Ama bir savcının kararıyla değil. Türkiye bu karanlık zihniyetten kurtulduğu için gerek kalmasın böyle sitelere. Derin Düşünce sitesinden basılmış sayfaları dedelerinin  tozlu çekmecesinde bulan gençler şöyle desinler: “Yapma yahu! Demek ki 2010’larda bu kadar basit şeyleri bile uzun uzun anlatmak gerekiyormuş, ne kadar geriymiş bizim ülkemiz” (Bkz. Amin Maalouf, Öldüren Kimlikler)

Trackback URL

  1. 39 Yorum

  2. Yazan:özlem Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Yok öyle kapanırsa deyip havlu atmak. Derin düşünce kapanırsa derindusun.org yapar yola devam ederiz. yeter ki siz formatı ve kayıtları saklayın. Ne yapalım bu ülke ispiyoncu çocuklar ülkesi. Ööörtmenim, Mehmet bey yaramazlık yapıyooo:)

  3. Yazan:MY Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    daha derin düsünce.org
    en derin düsünce.org
    hakiki düsünce.org
    hakki düsünce.org
    öz düsünce.org

    otobüs sirketlerinin isimleri gibi,

    yaw sagolun, insan düsündükçe yenilerini buluyor 🙂

  4. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Tebdil-i mekanda ferahlık vardır. Hayırlısı olsun.
    Site okunmaya başladıkça, Ziya Paşa’nın dediği gibi dide-i huffaşın ziyadan rencide olacağını bekliyordum.
    Bu sitede yazılan fikirler O KADAR GÜÇLÜ Kİ, fikirle itiraz kabil değil.
    Ve iddialı konuşacağım, bu sitede yazılanlar, toplumsal barış ve birlik için yol gösterici birer manifestodur.
    Yola çıkarken şöyle demiştik: “Ne zaman hakkımızda bir dava açılır, o zaman başarı sağlamaya başladık demektir”.
    Bu sitede yazılanlar kadar açık, net ve samimi yazıları hiçbir gazetede, dergide, hatta nette okuyamazsınız. Tabi, bu başarı, sadece site yazarlarının değil, entelektüel seviyesi oldukça yüksek okuyucu/ yorumcuların başarısıdır.
    Hepimiz birbirimizden çok şey öğrendik. Cihan hanımın dediği gibi Derin Düşünce bir okul gibi. Burada fikirler harmanlanıyor. Serbest bir tartışma ortamı var. Herkesin fikrini öne sürme hakkı var.
    Bu yüzden Hakan bey’in şikayeti sadece Derin Düşünce yazarlarına değil, tüm yorumcular ve takipçilerine de bir haksızlık, bir saygısızlık.
    Umarım bu altı ay içinde Derin Düşünce’yi takip etmiş ve görüşlerinde az da olsa bir değişiklik olmuştur. Fikire fikirle karşılık vermek konusunda ikna olmuştur. Eğer öyleyse ben hakkımı Hakan bey’e helal ediyorum.

  5. Yazan:MY Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Izmir Emniyer Müdürlügündeki polis memuruna yazdigim cevap:

    Memur Bey,

    Tesekkür ediyorum bu yanitiniz için. Posta adresim bu:

    25 rue du Théâtre 75015 Paris / FRANSA

    Ama yakinda tasinacagim. Öncelikle Savci Bey’e haber verin, istemeden birisini üzdüysek,
    birinin kalbini kirdiysak mail adresimize yazsin, biz o kismi sileriz. Veya bir tekzip, uyari,
    özür metni yayinlatmak isterse o konuyu da insanca konusalim.

    Insanliga hizmet için çabaliyorum. Ayrica bir sürü devlet memurunun
    bu kadar basit bir konu için mesai harcamasi gerçekten yazik.
    Türkiye’nin daha önemli sorunlari var diye düsünüyorum.

    Bizim sitemiz Fransa’dan yayin yapiyor. Dernek, sirket gibi tüzel kisiligimiz yok. Ben de
    Türk vatandasi degilim. Hizmet saglayici firma Amerika Birlesik Devletlerinde.
    Sunucular (web server) ise fizikî olarak Hindistan’da bulunuyor. Teknik ariza filan olunca
    yardim edenler de orada.

    Yani Türkiye ile ilgisi olmayan, Avrupali bir internet sitesi zannederim Türk polisi ve savcisinin
    yetki alani disindadir. Yoksa Türkiye hakkinda yazilan, çizilen her seyi takip etmeye kalkarsaniz
    sizin asli görevinizi kim yapacak?

    Hirsizlari, katilleri yakalamasi gereken polis memurlarini daha fazla mesgul etmek istemem.
    Bana ayirdiginiz vakit için tesekkür ediyorum.

    ALLAH’a emanet olunuz.
    MY

  6. Yazan:Olcayto Tan Haskol Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Derin düşünceyi keşfetmek çölde su bulmak gibiydi benim için.

    Bana düzenli okuma alışkanlığı kazandıran aydınlanmamı sağlayan fikir platformudur.

    Yüzlerce makale, yorum okudum, tartıştım. Sürekli bir şeyler öğrendim bu siteden.

    Şimdi DALLAMANIN biri baş edemediği fikirle mücadele için şikayet gibi dahice bir çözüm geliştirmiş.

    Site kapanırsa ne olacak? Bu ülkenin bir genciyim ben bu ve bunun gibi siteleri kapattırarak fikrin önünü keseceğinizi mi zannediyorsunuz?

    Ben ne yapacağım şimdi bu site kapanınca? Bir anda dünyaya bakış açım değişecek kemalist filan mı olacağım?

    Şöyle yapacağım bunun gibi siteler kuracağım bildiğim, öğrendiğim her şeyi geliştirip ulaşabildiğim insanlara aktaracağım. Daha fazla böyle site, fikir platformu olacak. Daha fazla düşünen sorgulayan insan olacak.

    Bu cahil direnci er geç kırılacak tarihte fikirlerin önüne geçilebilmiş bir dönem var mı?

  7. Yazan:eg Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    türkiye’nin entelektüel birikim ve namus açısından belki de en değerli yerlerinden birisi derindüşünce. üstelik çoğu gazete ve dergiden çok daha nitelikli yazıların yayımlandığı bir yer. kendi şahsıma katkı yapmaktan gurur duyduğum ve yayımlanan yazıları okumaktan byük zevk aldığım bir yer…doğrusu fikir yerine şikayeti, jurnali tercih eden kişilere acımaktan başka birşey gelmiyor elimden. ama bunlar değil mi ki bir videodan dolayı youtube’ı kapattıran. bunlar değil mi bıraktım youtube’ı, artık google’ın bile kapatılması için şikayet edenler…sanırım fikri acizliğin en temel göstergeleri bunlar. bu tür insanlara kızılma acınır…Allah ıslah etsin denir sadece. yazık!

  8. Yazan:ibrhmtpl Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    bizim için fark etmez. derindusunce olmaz çokderindusunce olur. yeterki davamızdan vazgeçmeyelim. eğer fikir özgürlüğü denen kavram ülkemizde mevcut ise bu sitenin sıralarına 1 metre bile yaklaşılmamalıdır:)
    2 yıldır düzenli olarak okuyorum siteyi.dar penceremi genişletti sağolsun. yazarlar ve yorumcular olmak üzere hepsine teşekkürler.

  9. Yazan:alişan Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    yakında kitap felanda yakacaklar bu gidişle
    sanırım!
    insanlar paylaşarak gelişir insanı kozasından çıkaran paylaşmaktır varsa elinizde paylaşın birilerinin önüne set çekmek yerine gerçek için onlarla yürüyün.
    bu zihniyet değişmekten korkuyor
    hep kozasında kalmak istiyor dışarda kocaman bir dünya var.

  10. Yazan:özlem Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Mehmet Bey Derindusun.org fikrini su yuzden attim google dan araninca ayni kelimeyi girmeye basliyorsunuz ve derindu da site adresi onunuze geliyor. yani oz hakiki derin dusunce vs. degil derindusun uzerinden gitmekte fayda var. derindu ya kadar yolu var ki uc kapatma falan daha kaldirir google dan ayni ardesten cikar:) sonrasi allah kerim deridusudu, derindusunduk, derindusunuce vs. :)))

  11. Yazan:BetuL Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Gecmis olsun diyelim, gecsin gitsin insaallah Mehmet bey.

  12. Yazan:BetuL Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Eger kapatilirsa da lutfen FB’daki gruptan artik hangi adresen okuyacagimizi haberdar edin.

  13. Yazan:rafet günay Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    yasakçı zihniyet, suçluluk doludur.
    yasakçı zihniyet, zayıftır, güçsüzdür.
    yasakçı zihniyet, kendi bastırdığı arzularının aynadaki görünümünden korkar. kendi zıttı olan kişilerden de düşüncelerden de gerçek güce sahip olanlardan da korkar.
    yasakçı zihniyet özgürlükten korkar. kendini denetleyemeyecek kadar zayıf, güçsüz ve sorumsuz olduğu için, özgürlüğün getireceği sorumluluğu üstlenmek onu korkutur. kendini denetleyemeyen, kontrol edemeyen kişi, başkalarını denetlemeye kontrol etmeye çalışır. özgürlüğe karşı çıkmak için var gücüyle çalışır. kendini üstün görmek için de milliyetçiliğe fanatik dinciliğe, örf, adet ve geleneklere sığınır.

    bu tür yönetime boyun eğen halk yığınları, yani yönetilenler de beşikten itibaren bu sahte değerler beyinlerine işlenerek büyütülüyor. insanlaşmanın suçluluk duygusuyla dolu insancıklar, ister yöneten ister yönetilen olsun üstün olduğuna inanmak ister.

    ve bu dinsel, ırksal, cins üstünlüğünü savunan, bu değerlere sığınan insanlar çoğunlukta oldukça da, insanlık onurunun utancı olan savaşlar, faşizm, diktatörlük, din ve mezhep kavgaları da sona ermeyecektir.

    insanlık onurunu, sevgi, barış ve eşitliği savunan insanlar da, vatan haini, din düşmanı, feminst olmakla suçlanmaya devam edecektir.

    peki, bu ırkın, dinin, cinsiyetin üstünlüğününe dayanan ideolojiler niye insan yığınlarını peşinden sürükler? çünkü sürünün de çoban kadar kendini üstün görmeye ihtiyacı vardır.

    Velhasıl
    Bu sitenin kapanması hiç önemli değil,önemli olan bu söylemlerimizden bizim taviz vermememizdir.Zaten bu derin düsünce grubunun sitelerde değil artık,genç siviller gibi logosunu kullanarak karsıt bypass gücünü kullanan bir grup,hareket haline gelmesi şart. İyimser düşünürsek belki buna yardımcı olabilir.

  14. Yazan:Murat Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    “site kapatmak” ifadesi yanlış bir ifade öncelikle. kimse İnternet’te bir siteyi kapatamaz. bu güç henüz kimsede yok. Yapılan “alan adı yasaklaması”. Bir arkadaşın da dediği gibi alan adını değiştirirsiniz olur biter. Google için de endişelenmeyin. 301 yönlendirmesi yaparsanız Google sitenin adresinin değiştiğini anlar ve indeksini günceller.

    Hali hazırda bir alan adı yasaklanmış biri olarak benim uyguladığım yöntem budur. Kolay gelsin.

  15. Yazan:Murat Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Ha bir de o kadar da endişelenmeyin. Hemen herkes OpenDNS kullanıyor. Kimse etkilenmiyor Türkiye’deki yasaklanmalardan. E kullanmayan da kullansın canım.

  16. Yazan:cb Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    türkiye’nin entelektüel birikim ve namus açısından belki de en değerli yerlerinden birisi derindüşünce. üstelik çoğu gazete ve dergiden çok daha nitelikli yazıların yayımlandığı bir yer. kendi şahsıma katkı yapmaktan gurur duyduğum ve yayımlanan yazıları okumaktan byük zevk aldığım bir yer…doğrusu fikir yerine şikayeti, jurnali tercih eden kişilere acımaktan başka birşey gelmiyor elimden. ama bunlar değil mi ki bir videodan dolayı youtube’ı kapattıran. bunlar değil mi bıraktım youtube’ı, artık google’ın bile kapatılması için şikayet edenler…sanırım fikri acizliğin en temel göstergeleri bunlar. bu tür insanlara kızılma acınır…Allah ıslah etsin denir sadece. yazık!

    ps

    enver bey düşüncelerimi çok güzel ifade etmiş kopyalamak istedim,bir de google gibi bir organizmayı dahi kapattırmayı düşünen bir zihniyetin derin düşünceyi kapatma arzusu bana çok tuhaf gelmedi

  17. Yazan:tugba Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Daha 2 gün oldu keşfedeli.Dün birçok yazı okudum.Yazılar zaten süper,yorumlar da en az yazılar kadar kaliteli.Geç buldum erken kaybetmek istemiyorum:(

  18. Yazan:cb Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    tuğba hanım,

    niçin endişhe ediyorsunuz?biz olmazsak ‘korsan mahyacı kamil ‘ olur,biliyorsunuz aynı zihniyet bir türlü korsanı durduramadı ama iş ‘düşünce yasağına’ gelince malum çok başarılı(?),emek hırsızlığının suç olmadığı tekinsiz ülke de,düşünce paylaşımı eğer suç ise kantarın topuzu kaçmış demektir,su yolunu bulur,en kötü ihtimal kamil ile idare ederiz biz 🙂

  19. Yazan:MB Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    Öncelikle, yasakçı zihiniyeti esefle kınıyorum.

    Karamsar müslüman olmaz gerçeğinden hareketle, bundan sonra herşeyin daha güzel olacağını düşünüyorum…Engellendikçe daha da büyüyeceğiz inancındayım. Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur…

    Sonra ne mi olacak?
    “Külli nefsin zaikatül mevt… Bütün nefisler ölümü tadacak… Biz görevimizi yapıyoruz, sonucu/neticeyi Allah yaratır…”

    (Umarım yazdığım ayet tehdit olarak algılanmaz) Tekrar davalık falan olmayalım 🙂

  20. Yazan:MY Tarih: Şub 11, 2010 | Reply

    “(Umarım yazdığım ayet tehdit olarak algılanmaz) Tekrar davalık falan olmayalım :)” (MB)

    Mehmet Kardesim,

    hani bir hikaye vardir, kurt kuzuya “içtigim suyu kirletiyorsun” der ya. Biz de o hesap, sen selam versen yine suç olur bu memleket böyle.

    Bak, Hirant Dink Avrupali Ermenilere Türk nefretini terk etmeleri yönünde ögüt verdi, “Türk zehiri” dedi diye adama Türklüge hakaretten dava açtilar.

    Türklügü savunanlar Dink’in makalesini okuyacak kadar Türkçe bilmiyordu. Oooof of! Dertlendim yine 🙂

  21. Yazan:MB Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    Sevgili Mehmet Bey

    Türklügü savunanlar Dink’in makalesini okuyacak kadar Türkçe bilmiyordu. Oooof of! Dertlendim yine 🙂

    Sanırım Necip Fazıl Kısakürek söylemişti.

    “Türkçüden türk, arabacıdan araba olmaz” diye… Meğer ne kadar haklıymış…

    Beni de efkar bastı abi, gerçekten de oooof ki offff 🙂

  22. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    Selamlar,

    Bu sitede bir çok bilginin yanlış olduğunu savunan biri olarak, fikirlerin tartışıldığı bir platformu kapatmanın çok yanlış olduğunu da belirtmek isterim. Olası bir kapatmayı şiddetle kınıyorum.

    Fikirler tartışılmalı, insanlar da okumalı ve yazmalı; korkusuzca, özgürce…

    Derin düşünce’nin çok takdir ettiğim bir yönünü de belirtmek isterim: buraya yazdığım hiç bir yorum sansürlenmedi, ki yazdıklarım genelde site hakkında bazen direkt bazen de dolaylı, hatta bazen sert eleştiriler içerebiliyordu. “Hah artık bunu yayınlamazlar” dediğim anda, yorumum hep yayınlandı.

    Bu açıdan da moderatörü demokratik tavrından dolayı tebrik etmek isterim 🙂

    Umarım daha uzun yıllar bu siteyi ziyaret edebiliriz.

    Saygılar,

  23. Yazan:beytullah emrah Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    biz tüm dünyanın izlediği youtube sitesine kendi ülkesinden bağlanmak isteyenleri engellemeye kalkışan bir mantıkla yürütüyoruz bilişim meselesini…

    yani mustafa kemal’le ilgili beğenilmeyen bir video mu var, kapatın gitsin! tsk ile ilgili beğenilmeyen yazılar mı var, tıkayın erişimin önünü, olsun bitsin! bu ne kör mantık, ne basiretsizlik anlamak mümkün değil! tüm dünya izlesin, okusun da bir türkiye’den takip edilmesin!

    neyse mehmet bey,
    içinizi ferah tutun, öyle kapatılırsa filan moduna girmenize gerek yok.

    gazze’de fiziki ambargolar tünellerle geçilirken, sanal alemdeki engeller mi mani olacak derin düşünce’ye! hiç sanmam.

    Allah yardımcınız ola.

  24. Yazan:Ahmet Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    Slm,

    Youtube’daki yasağın Atatürk ile alakası yok. Yasaklamak istiyorlar, Atatürk de bahanesi.

    Yoksa, youtube o videoyu kaldırdı. Ayrıca, Atatürk de eleştirilebilir. Herkes gibi.

    Burada da eleştiriliyor, hem de bolca 🙂

    Yasakçı zihniyet, bahane bulur: Atatürk, milli çıkar, din vs.

    Bahanede takılmayalım. Muhalefete ve farklılığa tahammül edememe durumudur bu. Yanlıştır. Tehlikelidir.

    İktidar her yerde vardır. Muhalefet ise sadece demokrasilerde.

    Saygılar,

  25. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    İktidar her yerde vardır. Muhalefet ise sadece demokrasilerde.(A.S)

    Ansiklopedik bilgilere göre;

    Muhalefet, siyasette yönetme gücünü (iktidar)elinde bulundurmayan kişiler ve gruplardır.

    Yasama,yürütme ve yargı..demokratik devlet “yönetimini” düzenleyen kuvvetler ayrılığı (iktidar paylaşımı!)ilkesini oluşturan sacayaktır.

    Demokrasi ile yönetilen bir ülkede “iktidar” seçimle işbaşına gelen seçilmişler olarak kabul edilir. Muhalefet de belirli seçmen barajını aşmış ve mecliste halkı temsil eden ve “iktidarın” politikasını eleştiren kişiler olarak tanımlanır.

    Kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun olarak seçilmişler “iktidar”ı paylaşmışken, kendisi de bir seçilmiş olarak “yasama“yı oluşturmakta olan “muhalefet” sadece seçilmişlerin iktidar politikasını eleştirdiğinde mi demokratik siyasete sağlıklı biçimde katkıda bulunabilmektedir?

    Kuvvetler ayrılığı ilkesine göre paylaşılmış olan iktidarın sadece “seçilmiş” olanlarına karşı hukuğu eğip bükerek yargı aracılığı ile muhalefet etmek, arzu edilen demokratik dengeyi yargı lehine bozmak anlamına gelmez mi? Böyle bir durumda, dengeyi atanmışlar lehine bozan muhalefet, siyasette “yönetme gücünü(iktidar) elinde bulundurmayan kişiler ve gruplar “ olarak tanımlanabilir mi?

    Atanmışlardan oluşan “yargı” seçilmişler gibi “siyaseten muhalefet” yapabilir mi?

    Paylaşılan iktidar gücünün dengesi muhalefet eli ile yargı lehine bozulduğunda demokrasiden bahsetmek mümkün olamaz. Muhalefet seçimle “var” olabilmiş olsa bile!

    Atanmışların seçilmişlere muhalefeti, seçme ve seçilme tanımına indirgenmiş demokrasi aracılığı ile halkın meclisteki temsili egemenliğine vurulan bir tür “darbe” değil midir?

    İktidar olma sorumluluğu taşımadığı için icraatlarına “muhalefet” edilemez bir konumda bulunan, siyaset bilimine göre de seçilmiş olan “muhalefet kamuflajlı iktidar”ın eleştirisi yapıl(a)mıyorsa orada ne demokratlıktan ne de demokrasiden bahsetmek mümkün değildir.
    Halkın yasamadan talep ettiklerine kulak tıkayarak statükoyu muhafaza edebilmek için halka rağmen yapılan muhalefet, kişilerin demokrasi algısındaki sakatlıktan olsa gerek; sarraf olan birilerinin halka lütfettiği değerli hediye!

    Muhalefetin, demokrasiyi bir meyve ağacı gibi sahipleneler tarafından, onu hak etmediği için uzak tutulması gerektiği düşünülen “cahil/yobaz/gerici halk sürüsüne” karşı da yapılabileceği ihtimali göz önünde bulundurularak, muhalefete, muhalefet etmenin “iktidar” yandaşlığı/demokrasi karşıtlığı anlamına gelmeyeceği akıldan uzak tutulmamalıdır.

  26. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    DEMOKRASİ SORUNU YÜKSEK YARGIDA DEĞİL MECLİSTE
    ———————————————–

    Sayın Çuvaldız,

    Size müsadenizle bir şeyler sormak istiyorum:

    1. Argümanınız neyse onu yazınız. Neyi savunuyorsunuz ? Ne olursa olsun iktidardaki partiyi mi, demokrasiyi mi? A şıkkıysa hayatta başarılar, B şıkkıysa devam..

    2. Hangi ansiklopediyi kullanıyorsunuz? Bir bilgi kaynağı referansınız var mıdır? Benim çok param olsa ve o parayla “İstanbul İlim Ansiklopedisi ve Lugati” (ve sitesi) çıkartsam ve kafama göre şeyleri yazsam o ansiklopedi olur mu? Dünyanın kabul ettiği evrensel gerçekler vardır. Siz kendinize göre bir ansiklopedi (ve gerçekler) yazarsınız, Naziler kendilerine göre, Brunei sultanı da kendine göre yazdılar, yazarlar.. (Tarih onları TARAFSIZ VE TUTARLI yargılamıştır ama 🙂 Nerede bilimin evrenselliği?

    3. Sizin dediğiniz çoğunluk diktasıdır. Ki, adaletsiz bir seçim sistemiyle ÇOĞUNLUK bile yoktur.

    AKP iktidara geldiği ilk seçim 2002’de toplam oyun %45’i -evet %45i – GEÇERSİZ sayılmıştır. Yani her 2 kişiden 1 inin oyu nerdeyse sayılmamıştır. Bir sonraki seçimde, bu %10 baraj altı partileridestekleyenlerin çoğu “oyum boşa gidecek” şartlanmasıyla büyük partilere kaymak zorunda kalmıştır.

    3. Seçilmişlerin seçtiği yargı ??? Siz hangi modeli istiyorsunuz? Sizin kafanızdaki modeli Putin uyguluyor. Eğer öyle bir demokrasi istiyorsanız hayırlı olsun. Ama AB, ABD veya Japonya gibi çağdaş bir demokrasiyse, orada böyle bir mantık yok.

    4. Atanmışlardan oluşan yargı muhalefet yapıyor diyorsunuz. Hayır, yargı sadece İktidar baskısına direnmeye çalışıyor. Dediğiniz sistem “seçilmişlerin mutlak hükümranlığı” hiç bir çağdaş demokraside yoktur.

    5. %10’a ulaşamayan hiç bir parti meclise giremiyor. BU MU DEMOKRATİK?

    6. Bireyler (işçiler, memurlar, öğrenciler, esnaflar) örgütlenip siyasi olarak haklarını arayamıyorlar. BU MU DEMOKRATİK???

    7. İktidar, Vergi müfettişleriyle hakkında muhalefet edenlerin (Basın, iş adamı…) üzerine saldırabiliyor. BU MU DEMOKRATİK???

    8.Ünivesitelerde yapılan seçim sonucu en yüksek oyu alanlar değil “Başbakanın doktoru” rektör seçiliyor. Yani, halk cahilse seçebilir, eğitimliyse akademisyense seçemez.
    BU MU DEMOKRATİK?????

    9. Devlet, kendi eliyle belli bir mezhebi(Arapçı, Sunni ) destekliyor, ona göre imam yetiştiriyor. AİHM’nin verdiği kararlara ve cezalara rağmen Alevileri hala tanımıyorlar. Hangi Çağdaş Demokraside böyle bir dinler arası kayırmaca var. BU MU DEMOKRATİK????

    Bütün Çağdaş Demokrasilerde (bilmiyorsanız söyleyeyim) “Yüksek Yargı” atanır. ABD’de yargının en yüksek mercisi SUPREME COURT’a başkan sadece bir üye seçebilir. O üye de ömür boyu orada kalır. Onlar başkanı da azleder, son sözü de onlar söyler. Ne Bush’un gücü yeter, ne Obama’nın. Onların da bir ölçütleri vardır: DEMOKRASİ ve ANAYASA!..

    (Türkiye’de de buna benzer bir sistem var. Türkiye’nin sorunu orası değil, Meclis!..)

    ********

    “Hayat acıdır. Biber acıdır. Hayat biberdir.” Böyle mantıklarla işlemiyor demokrasiler.Yani demokrasilerde çoğunluk iktidara gelir, istediğini yapar. Yok böyle bir şey!..

    ******

    Siz önce şu yukarda sorduklarıma bir cevap veriniz. Sonra aşağıdaki Türkiye gerçeklerine bakınız o zaman, Anayasa’nın dışında bir şey yapamayacak olan ANAYASA MAHKEMESİ veya Yüksek Yargının “demokrasiyi bozan” olmadığını anlarsınız. (Tabi Yandaşlık yapmazsanız:)

    Buyrun:

    2009 Turkiye’sinden bahsediyorum.

    Basin ozgur degil. Hukumete muhalif olan kanal sahipleri ve gazeteciler hapiste tutuklu. Suc: darbeye karismak. Darbeyi hazirladigi iddia edilenler? Onlar disarda canimm.

    Daha once darbe yapanlar? Onlar da disarda canimmmm. Muhalifler susutu ya, gerisini bos ver.

    Hukumet isterse muhaliflerin uzerine vergi mufettislerini salabiliyor cunki cagdas demokrasilerdeki gibi vergi dairesi bagimsiz degil. Demokratik mi bu Turkiye ????

    2009 senesinden bahsetmek istiyorum. Insan haklari dernegi ve Tarih Kurumunun gectigimiz sene yaptigi kapsamli nitel analize gore egitim sistemimiz asiri dindar ve asiri milliyetci bireyler yetistiriyor; halkin %70’i hic kitap okumamis. Her sene 900 kizimizi “namus” nedeniyle olduruyoruz. Cumhuriyetin ilk donemi gibi aydinlanma, pek onemsenmiyor.

    Orgutlenme ozgurlugu yok. Buyuk sirketler basbakana bakanlara gidip yardim mardim vererek istediklerini yaptirabilirler. Halk orgutlenemedigi icin caresiz, politikacilara karsi gucsuz: sadece ne verirlerse aliyor. Ama isteyen parti kurabiliyor. %10’u nasil gececek? Kuramiyor o yuzden, kursa da siliniyor. Demokratik mi olduk yani?

    Biraz vicdaniniz varsa, biraz adalet duygunuz varsa, eğer azicik demokratsanız, bu komediye diyecek bir lafınız da olmalı !..

    “yaw ben bugun kalkhtım , demokrat olcem” dediğinizde demokrat olunmuyor. Sorun bir altyapı ve sistem sorunudur. Elma ağacından armut yetiştirmeye çalışırsanız böyle bir ucube çıkıyor işte !..

  27. Yazan:Suat Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    Gecmis olsun abi.

    Internet caginda dusunceye yasak getirmeye kalkmak kadar komik bir sey olamaz. Bu mantkli da degil, gercekci de degil.

    Bir sey olmaz, sozler soylenecek agizlari bekler ve bulur.

  28. Yazan:suzannur Tarih: Şub 12, 2010 | Reply

    Traji-komik ama gerçek :((
    Aslında bir yerde de iyi, neden, demek ki yazılanlar birileri tarafından gerçekten çok ÖNEMSENİYOR. Artık siteyi sınıf atladı kabul edebiliriz. Ağırlığı olmasa böyle bir girişime ihtiyaç duyulmazdı.
    Adı a değil de b olur, önemli mi, elbette önemli ama içeriğinden ve gittiği yoldan daha önemli değil. Önemli olan adım adım ilerlemek ve her adımda bir şeylerin değiştiğine tanıklık etmek.

  29. Yazan:EzberBozan Tarih: Şub 14, 2010 | Reply

    `Bir kere daha gördük ki polis ve savcılarımız aklı başında insanlar.`

    Valla polis ve savcilariniza o kadar da guvenmeyin derim ben. Sirf statukoya elestiri getirdi diye kapatilmis onlarca siteyi bir cirpida saymak mumkun. Eger ki sizler de statukodan hosnut degilseniz ve buna elestiri getirmek gibi bir iddianiz varsa niye sizin de basiniza gelmesin?

  30. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 14, 2010 | Reply

    Ahmet bey,
    26 Teşrinisani 1934 tarihli ve 2590 sayılı
    lâkap ve ünvanlar kanuna göre size “bey” diyerek “suç” işlediğimin farkındasınızdır umarım.Gerekli gördüğünüz şikayeti siz de yetkili kılınmış mercilere yapabilirsiniz.
    ***

    DEMOKRASİ SORUNU YÜKSEK YARGIDA DEĞİL MECLİSTE

    Otoyolda hız sınırının 2000lerde hala 1900 lerdeki gibi 30 km olarak tutulması gibi bir durumu ifade ediyor bu cümleniz; günümüzde arabaların motor beygir gücü tavan yapmış, otoyollar da bu arabalara uygun ama sadece siyah kapaklı kitap içindeki yazılı kurallara bakılarak;”ı- ıhhh 30 dan yukarı çıkamazsınız, değil bu hız haddini aşmak niyetlenmeniz bile “kural dışı” olarak ceza gerektirir” deniyor…Diyen kim? Meclis mi yargı mensupları mı?

    Bakın siz bile ihtiyaç duyup “gerekli” gördüğünüzde “çuvaldızı muhatap almama kararınızı” bozuverdiniz.Üstüne üstlük bir de soru sormak için müsaade istediniz…Görünen o ki yargı mensupları sizin gibi değişen şartları göz önünde bulundurarak ellerindeki kuralların adalet “ihtiyacına” uygun olmadığının idraki içinde değiller.

    Argümanınız neyse onu yazınız. Neyi savunuyorsunuz ? Ne olursa olsun iktidardaki partiyi mi, demokrasiyi mi? A şıkkıysa hayatta başarılar, B şıkkıysa devam..

    Onca ansiklopedi karıştıran biri olarak yazdıklarıma rağmen sadece 2 şıklı yanıt beklentiniz anlatmaya çalıştığım duruma çok güzel bir örnek olmuş 🙂 “Her kim olursa olsun seçilerek “iktidar” olabilmiş “partiler” demokrasiye “muhalif”tir.” Bu sitedeki yorumlarınızla insanlara “çağdaş demokrasi” dersi vermeye çalışan biri olarak ön kabulünüz bu mu? Şu kuvvetler ayrılığı ilkesinden hareketle iktidarı paylaşan atanmışların bu ön kabul doğrultusunda, C,D,E …gibi şıkların mevcut olamayacağı fikri ile icraatta bulunmaları durumunu ansiklopedilerin nasıl tanımladığını siz gayet iyi bilirsiniz. Brunei sultanı ya da Naziler kendi belirlemedikleri çoklu şıklar hakkında ne düşünüyorlardı dersiniz?

    İzmirli şikayet sahibi gibi siz de “yok” saysanız da bu şıklar mevcut. Birilerinin desteği diğerleri için muhalefet olarak okunabilir elbette.
    C)iktidar “partisinin” demokratik açılımlarını desteklemek,
    D)Muhalefet “partilerinin” demokratik açılımlarını desteklemek,
    E)İktidar ya da muhalefet olmanın karşılıklarını, “partili” olmak gibi dar bir alana indirgemeden demokratik açılımları desteklemek.
    Sizin iki şıklı sorunuzdan, dar bir bakış açısıyla “iktidar”ı parti ile özdeşleştirdiğiniz anlaşılıyor. Dünyanın kabul ettiği evrensel gerçekler içinde temsile dayalı, iktidarsız bir yönetim sistemi biliyor musunuz?

    3. Sizin dediğiniz çoğunluk diktasıdır. Ki, adaletsiz bir seçim sistemiyle ÇOĞUNLUK bile yoktur.

    Çok iyi bildiğiniz gibi dikta, sadece çoğunluk eli ile inşa edilmez. İktidar=dikta dediğinizde kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi misali hiçbir yere varılamaz. Aksine azınlık diktası gözden uzak tutulmuş olur.Örneğini siz yukarıda verdiniz.
    Seçim sonuçlarıyla ilgili olarak yazdıklarınıza gelirsek; Bu ülkede demokrasiyi ellerindeki silah gücü ile darp eden darbecilerin hazırladığı anayasa % 92 lik bir evetle halkın seçimi sonucu kabul edildi deniyor. Seçim sonuçları üzerine muhalif olmayı bırakın hazırlayıcılarına ve anayasaya bile muhalif olmanın imkansız olduğu bir ortamda halkın özgür iradesi ile seçim yapılabilmesi mümkünmüş gibi!
    Şimdi siz bu gerçeğe göz yumup “oyum boşa gidecek” şartlanmasını örnek gösteriyorsunuz!

    AKP iktidara geldiği ilk seçim 2002′de toplam oyun %45′i -evet %45i – GEÇERSİZ sayılmıştır. Yani her 2 kişiden 1 inin oyu nerdeyse sayılmamıştır. Bir sonraki seçimde, bu %10 baraj altı partileridestekleyenlerin çoğu “oyum boşa gidecek” şartlanmasıyla büyük partilere kaymak zorunda kalmıştır.

    Kaymak=seçmek zorunda kalmak! Bu cümleniz gerçekten çok ilginç..Seçmek zorunda(A mı B mi!) kalmak partilerin “büyük” olarak tanımlanmasına sebep oluyor demek ki! 1946 senesine kadar tek parti olan büyük CHP! Siz o yılları çoğunluk diktası olarak tanımlayabilir misiniz?

    3. Seçilmişlerin seçtiği yargı ??? Siz hangi modeli istiyorsunuz? Sizin kafanızdaki modeli Putin uyguluyor.

    🙂 Hangi modeli istediğimi sorup sonra da kafamdaki modelin(!) Putin tarafından uygulandığını söylemeniz gerçekten çok ilginç! Biliyorsanız neden sordunuz? Sizin gibi bilimci “çağdaş demokratlar” insanların akıllarını ansiklopedi gibi okuyabiliyorlar herhalde! Hitler de Yahudilerin akıllarını mı okumuştu dersiniz? Gerçekten bilmek istiyorsanız yazdıklarımı okuyun.O zaman bunun sistem yada model sorunu değil de “benim dediğim doğru” diyen bir zihniyet sorunu olduğunu anlayacaksınız!

    4. Atanmışlardan oluşan yargı muhalefet yapıyor diyorsunuz. Hayır, yargı sadece İktidar baskısına direnmeye çalışıyor. Dediğiniz sistem “seçilmişlerin mutlak hükümranlığı” hiç bir çağdaş demokraside yoktur.

    Evet, seçilmişlerin mutlak hükümranlığı çağdaş demokrasilerde yoktur. Yargının ve elinde silah bulunduran gücün seçilmişlere muhalefet edebildiği çağdaş olmayan sistemlerde bir hükümranlıktan söz edilebilir. Çağdaş demokrasinin ikame edilerek hükümranlıklarından olacaklarını bilenler acaba nasıl direnirlerdi? Direnmek için sahip oldukları paylaşılmış hangi iktidar gücünü kullanırlardı?
    -Anayasayı değiştirelim, sorunları çözelim.
    -Olmaz. Senin partin iktidardayken olmaz!
    -% 10 barajı, örgütlenme sorunu,vergi sorunu, gasp edilen haklar gibi pek çok demokratik olmayan sonçlar doğuran sorunlarımız var..
    -Eee, bu iktidar partisinin sorunu. Çözsün efendim.Bizim işimiz muhalefet!

    9. Devlet, kendi eliyle belli bir mezhebi(Arapçı, Sunni ) destekliyor, ona göre imam yetiştiriyor. AİHM’nin verdiği kararlara ve cezalara rağmen Alevileri hala tanımıyorlar. Hangi Çağdaş Demokraside böyle bir dinler arası kayırmaca var. BU MU DEMOKRATİK????

    Diyanet;1924.Anayasanın değiştirilemez 2 maddesindeki laik devlet(!) tanımı gereği diyanet ile ilişkili bir adım atamazsınız.Anayasanın asla değiştirilemez hükümleri içinde “inkılap kanunları” da var! Dolayısıyla değiştirilemez ve hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez denilen bir hükme atıfta bulunuyorsunuz.Yargı dahil pek çok kesimin ülkenin “iktidar partisi” eli ile parçalanması olarak gördüğü anti-demokratik bir inkılap uygulamasının sebep olduğu sorunlar için yapılması gereken muhalefet nedir? Yargı sizce bu nokrada sadece “iktidara” mı direniyor?
    Nerede ne olduğunu az çok biliyoruz.AB de böyle ABD de şöyle derken bu ülkede sadece iktidar partisine muhalefet etmek için anti-demokratik uygulamalar peşinde olmak ve sonra da onları direniş olarak savunmak hiç inandırıcı değil.

    Yani demokrasilerde çoğunluk iktidara gelir, istediğini yapar. Yok böyle bir şey!..

    İktidar olamamış “büyük” partiler de böyle söyleyerek muhalefet ediyorlar.Niyetleri iktidar partisi mi B şıkkınız mı üzerinde bir daha düşünün!Belki o zaman “demokrasiyi bozan”(!) kim ve ne tür direnişler anlarsınız.
    2009 Türkiye’sini ansiklopedilerden ve bilimsel verilerden bahsederek anlatın..Öyle önüne gelen “bu benim 2009 Türkiye manzaram” derse işimiz var demektir.Standartlarla konuşalım lütfen!.

    Biraz vicdaniniz varsa, biraz adalet duygunuz varsa, eğer azicik demokratsanız, bu komediye diyecek bir lafınız da olmalı !..

    Bu cümleler sizin gibi birine hiç yakışmamış..çok afaki..siz en iyisi bularla ilgili link verin..ama bilimsel olsun..siz yazdınız diye dikkate alacak değiliz!

    “yaw ben bugun kalkhtım , demokrat olcem” dediğinizde demokrat olunmuyor. Sorun bir altyapı ve sistem sorunudur. Elma ağacından armut yetiştirmeye çalışırsanız böyle bir ucube çıkıyor işte !..

    Valla yorumlarınızı okuyunca elma ağacında armut nasıl olur anlayabiliyorum 🙂 iyi ki varsınız.
    Bu arada ansiklopedinin yalancısı olarak sevgililer gününüz kutluyorum.Kutlamadan önce böyle bir gün var mı “gerçek” mi diye ansiklopediye baktım.Valentine…”200lü yıllarda yaşadığı sanılan bir aziz” diyor “ansiklopediler”…bir sanı, “bilgi” olarak “bilimsel” nitelikli olduğu ilan edilen bir yayında yer aldığında “gerçek” olarak kaşelenmiş oluyor anlaşılan! 14 şubat’ın etrafınızdaki etkilerine bakarsanız bu güdümlü “sanı” herkes tarafından büyük bir gönüllülükle de “gerçek” kabul görüyor olmalı.Anlayacağınız bu bilimsel nitelikli bir kutlama reddetmeyeceğinizden eminim.

    Bu yorumdan sonra ihlal ettiğiniz “muhattap almama kararınızı” uygulamaya almanızın bence hiçbir sakıncası yok.

  31. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 14, 2010 | Reply

    Sn.Ahmet Selçuk,
    Yukarıdaki yorum uzun gelir ve okumaktan imtina ederseniz bu kısa yorum da anlatmak istediğime ve sizin sorduklarınıza kısa bir cevap olarak değerlendirilebilir.

    Derin düşünce’nin çok takdir ettiğim bir yönünü de belirtmek isterim: buraya yazdığım hiç bir yorum sansürlenmedi, ki yazdıklarım genelde site hakkında bazen direkt bazen de dolaylı, hatta bazen sert eleştiriler içerebiliyordu. “Hah artık bunu yayınlamazlar” dediğim anda, yorumum hep yayınlandı.
    Bu açıdan da moderatörü demokratik tavrından dolayı tebrik etmek isterim :)(Ahmet Selçuk)

    Bu siteyi sizin fikirlerini paylaşmadığınız ve hatta çoğunu yanlış bulduğunuz iktidar olmuş bir siyasi parti olarak düşünün. İlan ettiği kurallara uymadığını düşündüğü yazı ve yorumları yayınlayıp yayınlamamak gibi bir “iktidar”a sahip! Bu açıdan baktığınızda tebrik ettiğiniz modöratör elindeki bir takım imkanlar nedeniyle “iktidar”ın ta kendisi.

    Argümanınız neyse onu yazınız. Neyi savunuyorsunuz ? Ne olursa olsun iktidardaki partiyi mi, demokrasiyi mi? A şıkkıysa hayatta başarılar, B şıkkıysa devam..(Ahmet Selçuk)

    İleri sürdüğünüz 2 şıklı bakış açısından hareketle siz, İzmirli beyin kendince yanlış bulduğu sebeplerle şikayet etmiş olduğu iktidarı(site) savunmuş olmadınız mı?

    Yanlış bulunan bir durumu eleştiriyor olmak (muhalefet edene muhalefet etmek) ne olursa olsun İKTİDARDAKİ PARTİYİ SAVUNMAK anlamına gelmiyor,öyle değil mi? Sizin ısrarla tersten okuyup muhalefet ettiğiniz ilk yorumumda da bunu ifade etmeye çalışmıştım

    A ve B şıklı parçalanmış sorunuz, bir tavuğu parçalayıp servise sunup sonra göğüs ya da bud tercih etmiş olana “hıım sen tavuk sevmiyorsun” demek gibi..saçma!

  32. Yazan:eg Tarih: Şub 14, 2010 | Reply

    dayanamadım bir bilgi vermek istedim. aşağıda 2002 seçimleri ile ilgili genel bilanço var…vallahi ansiklopedide bulmadım:))

    Nüfus : 67.803.927
    Toplam Seçmen Sayısı : 41.407.015
    Seçmen Sayısının Nüfusa Oranı : % 61.07
    Toplam Kullanılan Oy Sayısı : 32.753.386
    Seçime Katılım Oranı : % 79.1
    Toplam Geçerli Oy Sayısı : 31.510.007
    Geçerli Oy Oranı : % 96.2
    Toplam Geçersiz Oy Sayısı : 1.243.379
    Geçersiz Oy Oranı : % 3.8

    %45 gerçesiz oy oranı hangi ansiklopedide yazıyor bilmiyorum ama bir ansiklopedi var benim bildiğim. genelde kemalistler kullanıyor. ismi de “sallamasyon bilgimsiler ansiklopedisi”…

  33. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 14, 2010 | Reply

    Enver bey,
    Ansiklopedik bilgilerin hangi sonuçlara varmak için “nasıl” okunup yorumlanması gerektiğini anlatan bilmediğimiz ansiklopediler olsa gerek.Ahmet bey bu bilgiyi bizimle paylaşmaktan imtina etmeyecektir eminim.

    Akp: 34,29 aldığı oy: 10.848.704
    Chp: 19,38 aldığı oy: 6.114.843
    Diğer: 46,33 aldıkları oy: 14.546.471 (toplam 16 partinin)
    Oy kullanMAyanların sayısı:8.653.629
    Geçersiz sayılan oy:1.243.379
    Toplam seçmen sayısı:41.407.015

    “Oyum boşa gitmesin” diyenler iki partiden meclise vekil göndermiş..
    % 21’e yaklaşan orandaki seçmen ise “boşver gitsin,hiçbir yere kayamam” diyerek oy vermemiş.
    Bu da vekil çıkaramayan 16 partinin oylarına “GEÇERSİZ” niteliği kazandırmış.
    Sonuçta iktidar partisine oy vermek için poposunu kaldırıp sandık başına giden seçmen elbette ki “SUÇLU”dur.Bunu düşünememek hata!

    Oy verMEmek demokratik bir haktır elbet ama çoğunluk oluşturacak şekilde tek partiye oy vererek onu iktidara taşımak cezalandırılması gereken bir suçtur. Şayet bir partinin iktidar olması sandık başında engellenemiyorsa “ kapatma kararı alınarak” parti ve seçmeni cezalandırılmalıdır.
    % 70 nin kitap okumadığı, örgütlenerek siyasi haklarını aramayı bil(e)meyen bir halkın seçtiği partiden hayır mı gelir zaten!

    Biraz vicdaniniz varsa, biraz adalet duygunuz varsa, eğer azicik demokratsanız, bu komediye diyecek bir lafınız da olmalı !..(A.S)

    Var..1 prof.un ya da maaşını devletten alan halkın oyu 10 cahil vatandaşınkine eşit olsun..baraj sorunu da ortadan kalkmış olur böylelikle…hakkıyla anayasanın 2 maddesine uyan sosyal devlet oluruz böylelikle!

  34. Yazan:Ahmet Selçuk Tarih: Şub 15, 2010 | Reply

    Sayın Çuvaldız,

    Ben size yazmadım, çünki 15 sayfa yazıp “hiç bir şey diyememeyi başarmış ve kişilerin daha önce yazdıklarını kesip biçerek özel hayatlarına da çok rahat dalabilen bir kişi” karşısında ne yapabilirsiniz ki?

    Gene laf attınız. Cevap verdim 🙂

    Hataydı.

    O 1920-1940 dönemini sürekli ağzınızda sakız yapmışsınız. Bu dönemi nerden öğrendiğinizi sorabilirmiyim??

    Ahmet mi söyledi, Mehmet mi?? Bana bilimsel bir kaynak verebilri misiniz??

    Ansiklopedi?? Pardon, zaten onlardan nefret ediyordunuz dimi. Şu an yurt dışındayım, Burda herkes ansiklopedi okuyor, kütüphaneye gidiyor. Çok özür dilerim, bir an Türkiye gerçeğini unutmuşum. Türk halkı okumasın canım; ne okusun? Okuyup da sevgilisine mektup mu yazacah, dimi ??? Bizim yandaşlar yazar bir şeyler 🙂

    Yani demek istediğim:
    Verdiğiniz bilginin kaynağı yok, söylence çoğu…

    Konu ne? Demokrasiyi yüksek yargı mı engelliyor?

    Diğer çağdaş demokrasilerdeki yüksek yargı uygulamalarını biliyormusunuz?

    İşçi hakları, bireysel haklar, örgütlenme hakları? Demokratik yaşam kültürü??

    Hiç bunlardan söz bile etmiyorsunuz. Bunlar olmadan “demokrasi” konuşuyoruz resmen. Yani, şeker ve unu konuşmadan helva tarifi yapmaya çalışıyoruz.

    Ancak 1920-30 ları kötüle, yüksek yargıya suçu bul. Yahu AKP – hadi belediyeleri bırakın – 8 senedir bu memleketi TEK BAŞINA İDARE EDİYOR. Hala 1930’lar dönemine sataş,27 şubat sakızı: PES!

    Bakın, 50 sene önce nerdeyse tüm Avrupa yarı faşistti, kuzey Avrupa hariç. Hepsi demokratik programlarla demokratlaştılar. Dünya ne okuyor onu öğrenmenin bir zararı olmaz. Korkmayın.

    *********

    Geçtiğimiz ay, bir arkadaş şöyle yazmıştı: “Askeri darbe solu başa getirmek için yapılıyor”.

    Ben de wikipedia’dan 1977 seçimleri linkini verdim ve 1980 darbesi öncesi son seçimde solun birinci parti olduğunu yazdım.

    Bir baktım, Çuvaldız hanım bir istatistikler, artık Allah ne verdiyseee.. Hangi parti kaç ay iktidarda kalmış, hangi partiler hangi seçimleri kazanmış….

    Yahu ne oluyor, o arkadaş askeri darbe, solu iktidara getirmek için yapılır demiş. Ben de son 1980 askeri darbesinin bariz şekilde solu indirip, sağı yükselttiğini göstermişim.

    Yoksa Türkiye’de sağ güçlüdür. Bunu bilmeyen yok ki. Konu o değil. Konu, askeri darbeler solu iktidara getirmek için yapıldığını iddia eden bir arkadaşa, olayın öyle olmadığını gösterdik.

    Şöyle diyim, arkadaş “Türkler esmer olur” diyor.
    Ben de Uğur Dündar’ı gösteriyorum. Sarışın da olabilir Odiyorum. olay bu. 5 sayfa yazıyorsunuz bunun üzerin Allah ne verdiyse artıkkk, seçimle ilgili ne varsa kes-yapıştır 🙂

    **********

    Bu iletide de 2002 seçimlerinde atılan oyların %45’i geçersiz sayıldı. Yani GP, DYP, ANAP, DSP vs. bir çok partiye %45 oy gitti ama bunlar meclise giremedi. Bu demokratik olmayan bir seçim sistemidir.

    Bunu yazdım ya …..ooo…..

    Gene ansiklopedilere sataşmalar, bilgiyi küçümsemeler; bakıyorsunuz: Sayın EG de tartışmaya girip katılım oranlarını vermiş. Yahu konu o mu????

    Toplam oy kullanan insanların %45’inin oyu sayılmamış oluyor. “Senin toplam oyun %10’un altında seni saymıyorum ben” deniyor. Ve bunlar oy kullananların yarısını buluyor…

    Hani “egemenlik halkındı” ya, egemenlik %10’un üzerine çıkanın burda. Oligarşi gibi bir şey denir buna, literatürü de pek yok, böyle bir demokrasi yok!.. :))))

    Sizden tık yok tabii :))

    Ha, tabi gene suç atmalarda 27 Şubat ta var. Yahu, 27 Şubatı savunan kim? Ya da 1980 i???
    Ya da 1960’ı???

    Bu ülkede hristiyanları, alevileri, farklı inanıştan olanları kıtır kıtır kesip, yaktılar, onu mu temcit pilavı gibi öne sürcez?? ÇÖZÜM ÜRETİCEZ ÇÖZÜM. BAHANE DEĞİL. SUÇ ATMA DEĞİL.

    Sorun, bu ülkeyi demokratikleştirmek. Ama tartışılan “şu kötü, bu kötü, şu yaptı…” !..

    Fikir? Çözüm? Argüman?? O yook işte!..

    *****

    Bu arada, her sene namus cinayetiyle öldürülen 900 kadar kızımız da pek umrunuzda değil zaten, namussuzdurlar onlar dimi. Bir tek ona değinmemişsiniz de 🙂

    Dün, gene 14 yaşında evlendirilen bir kız “intihar etmiş” gazetede yazıyor (Radikal); okula da gönderilmedğini bilmem söylemeye gerek var mı.

    Ha, bu arada.Bu sabah bu olayı tartıştık yabancı arkadaşlarla. Bir bayan arkadaş gözleri ağlamaklı:

    “Türkiye’deki kadınlar nasıl bu kadar duyarsızlar bu namus cinayetlerine” dedi. Zaten onlar duyarlı olduğu için oralarda pek yok.

    Ben de dedim ki, sırf o meseleye mi???

    Ezber sağlam ezber !.. Ne bir soruya yer var beyinlerde, ne de sorgulamaya. Suçlu kim mi??

    Suçlu Atatürkçüler canım.27 şubat ya da. Ya da ne bilim Deniz Baykal, İnönü, Ecevit.

    Hah buldum: suçlu Ecevit’in kedisi. Tamam , bulduk 🙂

    Türkiye’nin kanını emen adamcılık,kayırmacılık, yandaşlık değil.

    Dünya öyle bilmesin canım. Bizim yandaşlardan iyi mi bilecek Avrupa. Amerika, Japonya; hadi canım siz de , bu Avrupalılar bir şey bilmiyolar zaten canım:)

    ********

    Çuvaldız hanım,

    Bu tartışma, artık hiç bir şey vermiyor. Komedi oldu !.. Hep aynı ezberler..

    Biraz umutluydum aslında.

    En azından insanlar bir fikir geliştirmeden, önce KABUL GÖRMÜŞ BİLGİYE itibar ederler diyordum.

    Belki tartışmalarda, bir de bilim ne diyor, diğer ülkelerde, tarihde ne olmuş bakılır diyordum.

    Bir ışık. Ansiklopedileri sevmek, bilgiyi sevmek.

    Ama siz Ansiklopedileri, dünyanın en iyi 1000 üniversitesini, bilimsel yayınları EZBER kabul ediyorsunuz.

    Galiba diyorum. Hakikaten bilemiyorum. Tek bildğim şu sizin hakkınızda (genelde)

    şunlara inanıyorsunuz:

    1. Atatürk/Atatürkçülük kötüdür; geri kalmamızın sebebidir.
    2. Bilim pozitivisttir ve bir işe yaramaz.
    3. Evrim çürütülmüştür.

    Tabii bu 3 savı destekleyecek tek bir bilimsel yayın veya üniversite, tek bir kabul görmüş bilim insanı yoktur. Neyse, varsın olmasın..

    YANİ ŞU GELDİĞİMİZ HALE BAKIN:

    Yandaş eğlencesi oldu, bizim göz bebeğimiz ansiklopediler.

    Nasıl da dalga geçiyorsunuz.

    Aslında gelişmekte olan bir ülke için trajikomik bir olgu bu. Çok acı.

    Sizin ezberiniz sağlam. Bozulmaz. Ansiklopedi versem olmaz, Yazarin direk sözlerini versem olmaz, üniversiteler, hakemli heyetler…

    Hepsi boş. Boşuna yazıyorum.

    Boşuna yazıyoruz. Bir ortak zemin arıyordum ama bulmak zorunda da değiliz.

    Sizin fikirleriniz beni zerre kadar rahatsız etmiyor.

    GERÇEKLER konusunda bir sorunumuz var. Ben sizin referansınız nedir öğrenemedim. Öğrenmek zorunda da değilim.

    İyi ki varsınız diyim. Farklılığınız bence zenginlikdir.

    Saygılar,

  35. Yazan:eg Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    “Toplam oy kullanan insanların %45′inin oyu sayılmamış oluyor. “Senin toplam oyun %10′un altında seni saymıyorum ben” deniyor. Ve bunlar oy kullananların yarısını buluyor…”

    :)) ahmet selçuk bey sataşmıyorum size..cidden bu sitede yorumlarını okumaktan en zevk aldığım kişi sizsiniz. çok eğleniyorum sizin yorumlarınızı okurken:)) her biri ayrı bir inci. wikipedia alıntıları muhteşem. hele ki yaptığınız yorumlar deha ürünü:)) kemalist kafaların çalışma biçimini keşfedince muhtemelen hakikate de ereceğiz, şimdilik bize izin verin sizin düzeyinize gelinceye kadar. horgörmeyin bizleri, bizim böyle deha ürünü çıakrımlara kafamız basmıyor, ne yapalım ansiklopedi okumamışız:)). vay anasına demek böylece %45’in oyu sayılmamış oluyor:))) muhteşemsiniz ne diyeyim:)) siz daha çok yorum yazın. lütfen! çok eğleniyorum çok:))

  36. Yazan:Abdurrahim İslamoğlu Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    Sevgili arkadaşlar derin düşünce, düşünce dünyamızda sarsılmaz bir kilometre taşı olarak yerini çoktan almış ve vazifesini hakkıyla eda etmiş olmasına rağmen daha yapacak çok işi olan br okuldur. İnşallah kapanmaz. Lakin kapansa ne gam bu okulun öğretmenleri, öğrencileri, velileri vs. eğitime yaptığı katkıya inanan herkes sadece tabelasını değiştirerek yoluna devam edebileceğinin farkında.
    Zahiren olumsuz görünen böyle bir durum vuku bulsa dahi neticede zafer mutlaka adil ve Hak/Hakikat-perest insanların olacaktır.
    Derin düşüncenin şakirtleri Üstad Sezai Karakoç’un Sürgün ülkeden Başkentler Başkentine adlı şiirinde dediği gibi;

    Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
    Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
    Aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır
    Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır
    Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
    O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
    Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
    Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
    Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
    Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
    Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
    ………………………………….
    ………………………………….

    diyerek geleceğe ümit ve inançla bakabilmelidirler zira bu yolda her zaman galiptir mağlup gözüken.

  37. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    BEN BURDA BİR FİKRİ SAVUNMUYORUM. BU YAZDIKLARIM DA DÜNYANIN EN İYİ ANSİKLOPEDİLERİNDEN ALINTIDIR.(Ahmet Selçuk)

    Tutarlılık aradığım bazı özel durumlarda kes-yapıştır husunda mümkün olabildiğince istikrarlı olmaya gayret gösteren biriyim ;)Bu kes yapıştırı sizi,size linklemek olarak kabul edebilirsiniz..Ne de olsa siz de ansiklopedilerden kes-yapıştır yaparak link verdiğiniz için anlamanızın kolay olacağını umuyorum!

  38. Yazan:eg Tarih: Şub 16, 2010 | Reply

    ben şu devletin resmi ideolojisine tapanların zihniyetini biraz tom ve jerry’nin maceralarına benzetiyorum. hani tom, jerry’e hep tuzak kurar da sonunda hep o tuzağa kendisi yakalanır ya; bizim devlet zihniyetinin de yaptığı bu. mesela 2002 seçimine giden iktidar partileri – yani 28 şubatın ağababalarının uygun gördüğü partiler ve iktidarda olmasa da chp zaten her daim en uygun olarak başköşededir- olan dsp, mhp ve anap %10 barajını çok uygun buluyorlardı. zira böylece 28 şubatçıların istemedikleri meclis dışı kalabilecekti. yani “dinci”, “bölücü” partileri meclis dışında tutmak için %10 barajı çok işlerine geliyordu o zaman seçime gidenlerin. sonra ne oldu, evdeki hesap – yani tom tuzağı- çarşıya uymadı ve jerry – pardon “dinci” parti- tom’ları kendi kurdukları tuzağa düşürüverdi. ve ne oldu sonra statükonun bekçileri mıymıylamaya başladılar, yok efendim şu kadar yüzde dışarda kaldı, yok şöyle oldu yok böyle oldu. değiştirseydin kardeşim seni tutan mı oldu seçimden önce! ama yok tuzak tuttukça işlerine gelir %10 barajı. “dinciler”, “bölücüler” uzakta tutuldukça gayet hoştur barajlar…ama kendileri altında kalınca barajın chp zihniyeti hemen ortaya çıkar, bangır bangır bağırmaya başlar. malum chp zihniyeti hem vurur hem de kendisi ağlar. böyle birşeydir bu zihniyet…böyle giderse de aynen 2007 seçimlerinde olduğu gibi her kurdukları tuzak onları o tuzağa maruz bırakacak; görüntü bu. bırakın da siyaset adam gibi işlesin. asker yerine – kışlasına- dönsün. o zaman baraj mı konuşacğaız konuşalım. hiç baraj olmasın. ama sonra meclise giren partilerikişileri boykot etmek yok! ya da o partilerin seçtiği cumhurbaşkanını “ben tanımıyorum” demek yok. ama yapamazlar. dürüst olmadıkları için, namuslu olmadıkları için, her daim hep yeni tuzak peşinde oldukları için yapamazlar. ve zaten namuslu olmadıkları için bu “göbeğini kaşıyan halk” hiçbir şekilde onlara adam muamelesi yapmıyor ve iktidar yapmıyor. o yüzden iktidar olmak için darbelere sığınıyorlar.

  39. Yazan:çuvaldız Tarih: Şub 19, 2010 | Reply

    Milliyet Yazarı Hasan Cemal, Türkiye`de değişime direnen kurumların başında yüksek yargının geldiğini yazdı

    Bu yargıyla demokrasi olmaz!

    ………
    Bir başka deyişle:
    Açık darbe yapamayınca, yargısal darbe yoluna başvurdular.
    Bu da olmadı.
    Ama vazgeçmediler.
    411 milletvekilinin oyuyla üniversitelerde türban yasağını kaldıran Meclis kararını iptal ettiler.
    Yetmedi.
    İleri demokrasilerde olduğu gibi, askere sivil yargı yolunu açan yasal düzenlemeye kırmızı ışık yaktılar.
    Yetmedi.
    Fetva verdiler, bu iktidar partisi, bu Meclis anayasa değişikliği yapamaz diye…
    Şemdinli’de, ucu zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı’na dokunan iddianamenin sahibi savcıyı, Ferhat Sarıkaya’yı meslekten attılar, avukatlıktan men ederek üstelik…
    Şimdi de Erzincan’da ucu Ergenekon’a dokunan, Üçüncü Ordu Komutanı’na dokunan soruşturmanın sahibi dört savcıya da benzer bir darbe vurdular, yetkilerini kaldırarak…
    Yazık!
    Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın deyişiyle:
    “Yargı bürokrasisi millet iradesine ağır bir darbe indirdi. Hiçbir kurum kendini Anayasa’yla yasaların üzerinde göremez. Türkiye ‘yargıçlar devleti’ değildir, olamaz.”
    Artık devletin bu ‘eski yüzü’nün değişmesi gerekiyor.
    Kuvvetler ayrılığı derken, yargı kendini yasama ve yürütmenin üzerinde dokunulmaz bir güç olarak göremez. Değerli anayasa hukukçusu Prof. Dr. Ergun Özbudun’un deyişiyle, yargı bugünkü yapısı ve zihniyetiyle Türkiye’de ikinci sınıf demokrasiye razıdır.(Star, Açık Görüş eki, 13 Eylül 09)
    Yargı, Türkiye’de idari yargı yoluyla yürütme gücünü ve idareyi, anayasa yargısı yoluyla yasamayı, dilediğince ve keyfince -arkasına tabii askeri de alarak- kontrol altında tutmaktadır.
    Yargı faaliyetinden dolayı kendinden başka kimseye hesap vermeyen bir yapı, kendi üyelerini kendi aralarından seçerek hiçbir Batı demokrasisinde bugüne kadar görülmeyen bir kapalı kast sistemi yaratılmıştır. Böyle bir yargının bulunduğu rejimin adına demokrasi ve hukuk devleti denemez………..

    http://www.birikimhaber.com/Haber/Gundem/19022010/Bu-yargiyla-demokrasi-olmaz.php

  40. Yazan:toruk Tarih: Şub 19, 2010 | Reply

    Milliyet Yazarı Hasan Cemal, Türkiye`de değişime direnen kurumların başında yüksek yargının geldiğini yazdı

    Bu yargıyla demokrasi olmaz!

    Sinir bozucu bir tiyatro ve hayal tacirleriyle hayal bekçileri arasında salınıp duran bir kelime:

    ‘değişim’

  1. 3 Trackback(s)

  2. Nis 30, 2010: Son 90 günde en çok okunanlar : Derin Düşünce
  3. Ara 24, 2010: Galtung Diyagonali Penceresinden Kürt Sorunu : Derin Düşünce
  4. Eyl 6, 2011: Güçlü bir orduya hâlâ lüzum yok! : Derin Düşünce

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin