RSS Feed for This Post

Hz. İsa’nın Mesajını Anlamak

Prof. Dr. Şinasi GÜNDÜZ

İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi

Kaynak: Köprü Dergisi

Hz. İsa kimdi ve temel mesajı neydi? Bu sorular, Hz. İsa hakkında yürütülen birçok spekülasyonun temel çıkış noktasıdır. Tarihte yaşamış olan ve hakkında en fazla spekülasyon yapılan ender şahsiyetlerden birisi olarak Hz. İsa Hıristiyan inancına göre, insanlığın kurtuluşu için bedenleşen kelam, ilahi oğul İsa Mesih’tir. Ancak İslam, onun tarih boyu insanlığa gönderilen peygamberler zincirinin bir halkası, bir peygamber ve bir resul olduğunu vurgular; Hz. İsa’ya yönelik her türlü tanrılaştırma/ilahlaştırma anlayışını şiddetle reddeder.

Her ne kadar Hıristiyanlık’ın erken dönemlerine ait metinler olsalar da ve Pavlusçu İsa Mesih anlayışına sahip olan yazarlarca kaleme alınmış olsalar da eldeki mevcut İnciller Hz. İsa’nın kendisiyle ilgili olarak defalarca “insanoğlu” nitelemesinde bulunduğunun altını çizer. Yine çeşitli İncil metinlerinde Hz. İsa kendisiyle ilgili olarak “peygamber” imasında bulunmuştur. Etrafında yer alan insanların birçoğu da onun bir “peygamber” olduğu konusunda hemfikirdirler. Bütün bunlar, günümüzde bazı araştırıcılarca “tarihsel İsa” olarak adlandırılan Hz. İsa’nın şahsına yönelik Kur’an’ın yaptığı tanımlamayı desteklemektedir.

Bir peygamber olarak Hz. İsa’nın en temel mesajı, Allah’ın mutlak birliğine ve tekliğine iman ile O’nun egemenliğine girmek çağrısı olmuştur. Ayrıca O, yaklaşan hesap günü konusunda insanları uyarmış ve yaklaşmakta olan o güne hazırlıklı olma konusunda insanları ikaz etmiştir. Onun bir diğer mesajı Hz. Musa tarafından insanlara vazedilen ilahi yasalara riayet etmenin önemidir. Hıristiyan geleneğinin iddiasının aksine hukuku kaldırmak ya da ilga etmek bir yana; hukukun bir tek harfini bile yerine getirmeyenlerin asla Allah’ın egemenliğine girmiş sayılmayacağının altını çizmiştir.

Hz. İsa’nın öğretisinde yer alan bir diğer dikkat çekici husus ise, sosyo-kültürel çöküşe karşı tavır alması ve hukukun ve ahlakın önemini vurgulamasıdır. Özellikle günümüzde insanların karşı karşıya olduğu sorunlar ve yaşanan haksızlıklar, kaos ve sosyal çöküş dikkate alındığında bu, oldukça önemlidir. Hz. İsa’nın yaşadığı dönemdeki sosyal çevre de -tıpkı günümüzde olduğu gibi- M. Borg’un yerinde ifadesiyle “kriz içerisindeki bir sosyal dünyadır”.1 Onun döneminde, toplum üzerinde aşırı bir nüfuz kurmuş olan Yahudi din bilginleriyle rahipler sınıfı, toplumsal yapıyı kendi çıkar ve menfaatlerine uygun şekilde yönlendirmeye çalışmaktaydılar. Özellikle Ferisi ve Saduki ileri gelenlerinden oluşan bu grup, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda yorumlayıp uygulamakta, dinsel inançlar, beklentiler ve mekanları kendi kişisel amaçlarına uygun şekilde kullanmaktaydılar. Diğer taraftan, yine toplumsal yapıya egemen olan güçlü bir siyasal mekanizma vardı ve bu mekanizma, kendi otoriter yapısına karşı oluşabilecek her türlü muhalefeti şiddetle bastırmaktan veya ortadan kaldırmaktan asla çekinmiyordu. Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde Roma’ya bağlı bir siyasal iktidar olarak topluma egemen olan bu güçlerle Yahudi elitlerinden (din adamları ve bilginlerinden) oluşan grubun, toplumsal yapıyı denetim altında tutma ve oluşan ya da oluşabilecek her türlü muhalefeti sindirme, yok etme açısından birbiriyle yakın bir ilişki içerisinde oldukları dikkat çekmektedir.

Eldeki mevcut kaynaklarda Hz. İsa’nın, toplumda çıkar ve menfaatleri doğrultusunda bir yapı oluşturan bu seçkinler/elitler grubuna ve toplumdaki zulüm ve kaosa karşı mücadele ettiği görülür. Hz. İsa’nın öğretilerine en şiddetli tepkiyi toplumsal yapıya egemen olup onu yönlendiren bu elitistler göstermiş, Hz. İsa ve taraftarlarına karşı şiddet hareketlerini genellikle bunlar örgütlemişlerdir. İncil metinlerinde geçen birçok ifadesinde Hz. İsa bunlara karşı mücadele etmiş ve sıklıkla onları ikiyüzlülükle ve sahtekarlıkla suçlamıştır. Onların gerçeği göremeyen körler, budalalar ya da “körlerin kör kılavuzları” olduklarını vurgulamıştır.2 Toplumsal çöküşün ve zulmün önde gelenlerinden Ferisileri ve din bilginlerini “gelenekleri uğruna Tanrının emirlerine karşı gelenler” olarak nitelemiş3 ve insanları “Ferisilerin ve Sadukilerin mayasından kaçınmaya”, yani onlardan ve onların öğretilerinden uzak durmaya çağırmıştır.4 Hz. İsa’nın ifadesine göre toplumu saptıran bu insanlar riyakardırlar; bunların içi dışı farklıdır. İnsanlara birtakım doğruları söyledikleri halde kendileri bunlara riayet etmezler. İşlerine geldiği zaman kılı kırk yararcasına en ince detayları gündeme getirirler, ama işlerine gelmediğinde en önemli büyük bir meseleyi bile görmezden gelirler. Ayrıca onlar adalet, merhamet ve sadakat gibi temel değerlere sırt dönerler; bu değerleri işlerine geldiği gibi yorumlarlar.5

Hz. İsa’nın, özellikle toplumsal çöküş ve zulmün sorumlusu olarak dikkat çektiği bu elitistlere ya da sosyo-kültürel ve siyasal yapıda toplumu yönlendirme konumunda olan, ancak tavır ve davranışlarıyla toplumun ihyasına ve barış ve adaletin tesisine değil, tam tersine toplumun ifsadına ve zulme neden olan kişi ve gruplara yönelik yaptığı eleştiriler yaşadığımız şu günlerde tecrübe etmekte olduğumuz olaylar açısından daha bir dikkate değerdir. Bugün dünya geneline baktığımızda inanç ve yaşam biçiminde bir şekilde Hz. İsa’ya yer veren ya da yer verdiği iddiasında olan bir milyarı aşkın insan bulunmaktadır. İnançlarında yer alan İsa Mesih’in tarihte yaşamış olan Hz. İsa ile ne kadar özdeş olduğu tartışmalı olsa da bu insanlar İsa’yı bir kurtarıcı olarak görmekte ve onun mesajlarını kendileri açısından kurtarıcı bir rehber kabul etmektedirler. Ancak dünya genelinde yaşanan olaylara özellikle de son dönemlerde Batı’da yaşanan gelişmelere baktığımızda, kendisini bir şekilde Hz. İsa ve onun mesajlarıyla ilişkilendiren insanların, Hz. İsa’nın mesajından fazla bir şey almış olmadıkları anlaşılmaktadır.

Örneğin, günümüzde Batı geneline hızla yayılmakta olan ahlaki çöküntüye ve insan haklarından, demokrasi, özgürlük ve benzeri değerlere kadar çeşitli hususlarda yapılan çifte standartlı tutum ve tavırlara bakalım. Karşılıklı saygı, sevgi ve önyargılardan uzak şekilde barış içerisinde biri birinin değerlerine saygıdan söz edilirken, farklı inanç ve düşüncelerden dolayı zulme ve haksızlığa uğramaya karşı çıkılması erdeminden bahsedilirken, Batı ülkelerinde İslam’a İslam’ın en kutsal değerlerine ve Müslümanlara yönelik yapılan davranışlara göz atalım. Hemen her fırsattan inançlara saygı temeline dayalı çoğulcu toplum yapısının öneminden, diyalog ve hoşgörüden bahseden Batılı toplumların, özelikle de Hıristiyan değerlere önem veren kimi çevrelerin Hz. Muhammed, Kur’an ve benzeri İslam’ın temel kutsallarına karşı önyargılı tavırları, hakarete kadar varan tutumları, hemen her Müslüman’ı potansiyel bir suçlu olarak gören yaklaşımları, Hz. İsa’nın sevgi, barış ve hoşgörü söylemiyle ne kadar uyumlu? Hemen her fırsatta bütün dünyaya adalet, hak-hukuk dersi vermeye çalışan Batı’nın kendi aralarında yaşayan genelde yabancıları özelde ise Müslümanları bir türlü hazmedememesi, onların yaşam biçimine ve inançlarına karşı hep önyargılı olması Hz. İsa’nın başkasının kusurunu görmeden önce kişinin bir aynaya bakması ve kendi kusurlarının farkına varıp onları düzeltmesi söylemiyle ne kadar örtüşmektedir? ABD’de kimi evanjelik çevrelerin Hz. Peygamber, İslami değerler ve Müslümanlar karşıtı söylem ve tavırları, Danimarka’da başlayıp Avrupa geneline yayılan ve sözde özgürlük adına yürütülen İslam karşıtı küfür ve hakaretler, Almanya’da Müslüman Türklere karşı uygulanan ve vicdanları sızlatan vicdan testi (!) ve benzeri örnekler bu soruların sorulmasını gerekli kılmaktadır.

Bugün dünya gerçekten de her zamankinden çok daha fazla Hz. İsa’nın tevhid, adalet, sevgi ve bağışlama ilkesine; başkasının gözündeki çöplerden önce kendi gözündeki mertekleri görme davetine kulak vermeye muhtaçtır. Önyargılardan ayrılmaya, içi dışı bir olmaya, samimiyete ve içtenliğe muhtaçtır. Hz. İsa, iç temizliği olmadıkça dıştan temiz görünmenin bir önem taşımayacağını vurgulamakta, ünlü Dağ Vaazı’nda insanları kardeşliğe, barışa, dostluğa çağırmaktadır. Son olarak o, insanları ısrarla günahtan uzak durmaya davet etmekte ve “eğer elin seni günaha sokarsa onu kes. … ayağın günaha sokarsa onu kes. … gözün seni günaha sokarsa onu çıkar at” uyarısında bulunmaktadır.

Öz

Hz. İsa kimdi ve temel mesajı neydi? Bu sorular, Hz. İsa hakkında yürütülen birçok spekülasyonun temel çıkış noktasıdır.

Bir peygamber olarak Hz. İsa’nın en temel mesajı, Allah’ın mutlak birliğine ve tekliğine iman ile O’nun egemenliğine girmek çağrısı olmuştur. O, yaklaşan hesap günü konusunda insanları uyarmış ve dönemindeki sosyo-kültürel çöküşe karşı tavır almış, hukukun ve ahlakın önemini vurgulamıştır.

Bu makalede öncelikle, tarihte yaşamış olan ve hakkında en fazla spekülasyon yapılan ender şahsiyetlerden birisi olarak Hz. İsa, İncil metinlerinden yola çıkılarak tanımlanmakta ve bir peygamber olarak Hz. İsa’nın en temel mesajları gözler önüne serilmektedir. Devamında ise Hz. İsa’nın mesajlarının, yaşadığı dönemdeki sosyal çevrenin günümüzdeki “kriz içerisindeki bir sosyal dünya”ya benzemesi nedeniyle, önemine dikkat çekilmektedir. Son olarak o dönemdeki topluma hakim olan Roma’ya bağlı bir siyasal iktidarın ve Yahudi elitlerinden oluşan grubun hukuku, dinsel inançları vs. kendi çıkarları doğrultusunda nasıl kullandıkları anlatılmakta ve bu anlayışın günümüzdeki uzantılarına dikkat çekilmektedir.

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:aziz Tarih: Tem 1, 2010 | Reply

    madem incili bukadar iyi bilip yorumluyorsun,ve yazını okuyanlara kaynak olarak gösteriyorsunda neden hala müslümansın,iyi okumuşsansa eğer,isanın ilk ve son benim dediğinide duymuşsundur.hrıstıyanları iyilik ve güzellikten bahsederken neden müslümanlara karşı hoş görülü olmadıklarından şikayet ediyorsun.soruna cevap vereyim onlar sizin dininizi ve peygamberinizi kabul etmiyorlar,haklılarda ,üeğer kabul etmelerini bekliyorsansa etmezler,kabul eden biri olursada o artık hrıstiyan değil müslümandır.yani kabul etmemelerinin kötü insanlar olmarıyla alakası yok senin kaynak gösterdiğin incile itaat ediyorlar.yoksa adamların senin peygamberine yada dinine kasıtları yokikitaplarında yazmış olsa onlarada inanırlardı.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin