RSS Feed for This Post

Türkiye’nin Yargı Problemi ve Danıştay’ın Son Kararı

Türkiye’nin son birkaç  yılında olan biteni etraflıca gözümüzün  önüne getirdiğimizde, bu ülkenin hemen bütün problemlerinin arka planında bir “yüksek yargı” problemi olduğunu görebiliriz. Üniversitelerde kılık kıyafetle ilgili yasakları kaldıran anayasa değişikliğinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali; AKP ve DTP gibi statükonun dışında görülen partilere açılan keyfi kapatma davaları ve bu davalarda Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar; Yargıtay ve Danıştay başkanlarının ülke demokrasisinin militarist bir tehdit altına girdiği zamanlardaki militarizme arka çıkan açıklamaları ve Ergenekon davasındaki acayipliklere ek olarak bugün bir haber, gündeme bir başka facia olarak düştü.

YÖK’ün, aslında, yıllardır uygulanan ve birçok meslek liseliyi daha yarışın başında yarışa çok geriden başlatan bir adaletsizliği kaldırma amaçlı kararının, Danıştay tarafından yürütmeyi durdurma kararı alınarak uygulanmasının engellenmesi, Türkiye’deki yüksek yargı problemini gün gibi ortaya çıkarıyor. Danıştay 8. Dairesi bu akşamüzeri yaptığı açıklamada, YÖK’ün, üniversiteye girişte katsayı farkını kaldıran kararının yürütmesini oy birliği ile durdurduğunu ilan etti. Bilindiği gibi, yürütmeyi durdurma ile ilgili davayı, geçenlerde “Türkiye’de yargının demokrasi karşıtı baskılarla sindirilmek istendiği iddiasıyla demokrasi yürüyüşü yapan” İstanbul Barosu Başkanlığı açmıştı. Dairenin kararında, milli eğitim sisteminin yönlendirmeye ilişkin kuralları ile 2547 sayılı Yasanın 45. maddesinde yer alan kurallar yürürlükte ve uygulanıyor iken, bu kuralların uygulanmasını bertaraf edecek şekilde alınan dava konusu kararın, eğitim sisteminin örgütleniş biçimindeki bütünlüğü bozacak nitelik taşıdığı ve uygulamada karşılaşılan sorunların giderilmesi amacının dışına çıkıldığının görüldüğü vurgulandı. Kararda, “Bu durumda, dava konusu kararın 3, 4. ve 5. maddelerinin, dayanağı yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi eğitim sisteminin, hukuka uygun oldukları istikrar kazanmış yargı kararları ile de ortaya konulmuş olan amaç ve ilkelerine, hukuka ve hakkaniyete uygun değildir. Dava konusu kararın uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararlar oluşacağı da açıktır” denildi.

Danıştay’ın yukarıdaki açıklamaları, başörtüsü  yasağını kaldıran Anayasa değişikliği sonrası, yasa değişikliğini iptal eden Anayasa Mahkemesi’nin açıklamalarını hatırlatmıyor mu bizlere? Bu açıklamalar bu ülkede zımni bir iktidarın da gözümüze sokulması demek değil midir? Siyasi olarak kim iktidarda olursa olsun, bu zımni iktidar, siyasi iktidarın, 100 yıllık statükoya karşı olan düzenlemelerini iptal etmekle sorumlu hissediyor kendini. Bu sorumluluk normal bir Batı demokrasisindeki kuvvetler ayrılığını çağrıştırmıyor bizlere. Daha çok, kendisini rejim bekçiliğinin unsurlarından birisi olarak konumlandırmış bir iktidar organının, halkın seçtiklerine karşı bir güç oyunu gördüklerimiz. Yargı, bu güç oyununda statükoyu bekleyen ve militarist bir kimlik taşıyan iktidar aygıtının bir unsuru olarak konumlandırıyor kendisini. Bu bağlamda yürütmenin hukuksuz olabilecek kararlarını denetleyen bir kurum gibi değil, yürütmenin bizzat kendisi gibi davranıyor.

Hem Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa değişikliğini iptal gerekçesinde, hem AKP’nin kapatılma davasının sonucunda verdiği kararlarda, hem de Danıştay’un yukarı alıntıladığımız gerekçelerinde gördüğümüz ortak nokta, hukukun keyfi bir şekilde statükonun lehine yorumlanmasıdır. Bu bağlamda Anayasa’nın ilk 3 maddesi, nasıl ki her türlü fikre ya da yoruma, vatan hainliği ya da laiklik karşıtlığı damgalarını vurmak için “Demokles’in kılıcı” işlevi görüyorsa, yüksek yargının geçmişte, özellikle darbe zamanlarında verdiği ve aslen hukuksuz olan kararlar, bugünün yürütmesinin elini ayağını bağlayan emsal kararlar olarak işlev görüyor.

Danıştay’a göre, ülkede öğrencilerin bazılarının, bir sınava (ya da yarışa), diğer öğrencilerden çok daha geride başlaması “hukuka uygun oldukları istikrar kazanmış yargı kararları ile de ortaya konulmuş olan amaç ve ilkeler” oluyor. Çok açık bir adaletsizliği, adalet ve hakkaniyet olarak yorumlayıp, bu adaletsizliği kaldırmaya yönelik YÖK kararını “hukuka ve hakkaniyete uygun değildir. Dava konusu kararın uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararlar oluşacağı da açıktır.” şeklinde yorumlayabilmek için herhalde bu ülkede “Yüksek Yargı” mensubu olmak gerekiyor! Zira adaletsizliğin adalet, adaletin ise adaletsizlik kılıfına sokulabilmesi, üstelik bunun Yüksek Yargı aracılığıyla yapılması, aslında çok daha derindeki bir zihniyeti ifşa ediyor.

Uygulanması halinde telafisi güç ve imkânsız zararlar” ne olabilir diye düşündüğümde, aklıma gelenler asıl beni korkutuyor. Zira yüksek yargı, belli ki, çeşitliliği; değişik fikir, hayat biçimi ve dünya görüşlerinden insanların belirli eğitim ve öğretim almasını “telafisi güç ve imkânsız zararlar” getirebileceği gerekçesiyle reddetme eğiliminde. Bu da, dünyada ancak faşist ülkelerde görülebilen bir tektipçilik bekçiliğine soyunduruyor yargıyı. Bu aşamada, acaba YÖK’ün kararı mı “telafisi güç ve imkânsız zararlar” verir bu ülkeye, yoksa Danıştay’ın bu kararı mı diye korkmadan edemiyorum.

Adalet ve adaletsizlik, pozitivist bir bakışla değerlendirildiğinde, evrensel bir vicdanî tutumun dışavurumu değil, bu pozitivist bakışın görmeyi istediklerinin dışındakiler için, bütün kuralların tersine işleyebildiği bir kavramlar dizisi besbelli! Devletin adaleti, ancak yaşantısı, fikirleri ve hayat görüşü devletin normlarına uygun olanlar için geçerli demek ki! “Diğerleri” için evrensel adalet normları değil, onlara has tasarlanmış yargı kuralları işletilmelidir. Bir nevi sosyal darwinizm! Ülkenin âli menfaatleri için okuması, yükselmesi ve devletin yönetici kademelerine gelmesi gereken insanların, daha en baştan ayıklanmaya başlanması gereğinin dışavurumu olan bir sosyal darwinizm…

Bütün  anti-demokratik ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de, bu çifte standartlı uygulamaların gerçekleşebilmesi için hukuk kurumları birincil derecede etkilidirler. Zira hukuk, tanımı icabı adaleti temsil ettiği için, militarizmin gücünün ima ettiği bir şiddet yolunun değil, otoritesi su götürmez olan bir hakkaniyet ölçütünün uygulayıcısı olarak en etkili “yürütme” kurumudur bu ülkelerde. Böylece “kanun dışına çıkılmadan” adaletsizliğin dibine vurabilmek meşru hale gelebiliyor.

Önümüzde demokratik açılımla ilgili tartışmalar var. Türkiye’de artık iyice bariz hale gelen bu yargı problemi çözülemezse, istersek bir tane değil bin tane demokratik açılım yapalım, gelip döneceğimiz nokta yine statükonun kucağı olacaktır!

Trackback URL

  1. 6 Yorum

  2. Yazan:MB Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Enver Bey

    İçimiz bir kez daha sızladı.
    Sanırım ilk olarak, Yargı ve Ordu açılımı yapılmadan bir yere varılamayacak:(

    TC vatandaşı olmaktan bir kez daha utanıyorum.

    Nedense aklıma asr suresi geldi. Bu aşamadan sonra mağdur milletime, sabır ve dua tavsiyesinde bulunacağım…

  3. Yazan:Ahmet Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Anladığım kadarıyla bu katsayı uygulaması bir YÖK kararıyla başlamıştı. Katsayılar için gökten inmiş tek bir doğru rakam vardır ve bu değiştirilemez diye saçma bir dayatmayı Danıştay da yapamaz. Buna göre, tamamen ortadan kaldırmak yerine yavaş yavaş katsayılar gerekli yönde değiştirilsin. Bu geçici bir çözüm olabilir. Tabii ki uzun vadede, bu Kemalist statüko bekçiliği yapan dinozorları devreden çıkaracak yeni bir Anayasa gerekli.

  4. Yazan:ahmet medeni Tarih: Kas 26, 2009 | Reply

    Yargının kenarında duran bir mensubu olarak(Yani savunma mesleğinden..), biz hergün değişik biçimlerde yaşıyoruz, hukuksuzluğu. Üstelik bu hukuksuzluk olgusunu dilekçelere yazmaktan “gına” geldi..ama nafile!!
    Sistem karmaşık, hileye(yani yargının ceberrutluğuna,hukuksuzluğuna)müsait halde.En çok yasa olan yerde hukuksuzluğun olduğu ve olmaya devam edeceği biline, öncelikle!!
    Sınırsız kurumsal ve mevzuat imkanları ile, sınırsız yetki kullanıp ta, yetkimiz az, bağımsız değiliz, tam taraflı olmamız engelleniyor diye bağıran yargı dünyada yoktur, sanırım.
    Bu, son saçma kararda da,eşitsizliği gideren kararın iptali, ayıbın da ayıbıdır artık.. Tuz kokmuştur, yapılacak tek şey kalmıştır:Kötülükleri yok etmek, iyilikleri çoğaltmak!!”O da ne demek” mi?açık, hakkaten, durmadan iyiylik üretemessek, kötülüklerin altında boğulup kalacağız, onun için durmadan iyilik üreterek, kötülükleri yok edebiliriz.
    Misal, hukukçular hergün yeni bir hukuksuzluğu deşifre edebilir, mühendisler çarpık-çalıntı ve yaşamdüşmanı yapılara karşı savaş açabilir.ve diğer meslek grupları, başka şeyler..
    ..
    Misal, bu bayramı iyilikleri çoğaltma bayramına dönüştürebiliriz.

  5. Yazan:Bigalıoğlu Tarih: Kas 27, 2009 | Reply

    bu yargıçlara sövmekten dilimde tüy bitti.tonlarca yazı yazdım,bu geri zekalılarla ilgili.usandım artık.

    bu köhne zihniyet,orduyu,yargıyı,üniversiteleri eline geçirmiş bunlar üzerinden ülke kurtarıyorlar akıllarınca.bölücülük yapmaktan diktatörlükten başka bir şey değil.

    ama aslında öte taraftan başbakana da kızmıyor değilim.başbakan doğru dürüst demokrasiyi getirse bu ülkeye,bu ülke insanından korkmasa.eyalet sistemi deyince küçük beyinlilerin aklı hemen güneydoğuya gidiyor.bölnme korkuları hortluyor herkesin.nasıl bir koykuysa artık.

    ama,hukuk deyip hukuğu çiğneyenler yokmu,başta anayasa mahkemesi.

    yanlız şunu anladım ki,savcıların,hakimlerin işe el atması için.ellerine döküman vermen gerekiyor.yani Anayasa mahkemesi hakkında suç duyurusunda bulunacaksın.uğraşacaksın bunlarla.bakalım hukuk nasıl çiğnenirmiş hesabını verecekler.

    ama bunu ben yapmayacağım.bu ülkenin hiç avukatı yok mu bu hukuksuzluğu gören.hiç barosu yok mu?hiç zengin sade vatandaşı yokmu.benim gibi bir garibana bırakıyorlarsa bu işe.bunların topuna herşey mustahak.ya akıl,ya akıl ya akıl…

    allah bu ülkenin vatandaşlarına iyi niyet ve akıl-fikir versin.başkada bir şey demiyorum.

  6. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Kas 28, 2009 | Reply

    Kemalistlerin niyeti cok kötü. Müslüman genclerin egitim imkanlari kökten yok etmek istiyorlar. Durum cok korkunc. Kemalistler yakinda Müslüman erkeklerin hayalari ameliyat yoluyla almaya baslarlarsa hic sasman. Alman Nazilerin yahudileri yaptiklarini Kemalistler simdi Müslümanlara yapiyor.*Kafes* gibi adi yöntemlere basvuran yarin herseyi yapar. Umarim sonum Polanyada olmaz.

  7. Yazan:ÜMRA Tarih: Ara 3, 2009 | Reply

    Biz SAĞLIK MESLEK LİSESİ ÖĞRENCİLERİ olarak önümüzün kapatılmasını değil açılmasını istiyoruz..Eğer bir karar verilecekse bu sadece İMAM HATİP LİSELERİ için diyil tüm meslek lisesi öğrencileri için verilmeli ve bizim düşüncelerimiz dkkate alınmalıdır çünkü bu hayat bizim hayatımız eğer gerçekten demokratik bir ülkede yaşıyor isek kararların da bu doğrultuda olması gerekmektedir..Bizlerin tıp ve eczacılık gibi bölümlere yerleşebilmemiz için ciddi anlamda ÖSS sistemine göre temelimizin olması gerekiyor.. Benim düşüncem bu öğrenim hususunda özgürlük olsun katsayı kalksın bu katsayıbıb kalkmasıyla temeli olanlar sınava girsin , biz DİKEY GEÇİŞİN geri gelmesini istiyoruz…Lise öğrenim süreci içerisinde hiçbir şekilde kültür dersi görmedik ve böyle bir sınavada tabi tutulmamız çok saçma !! LÜTFEN BİR KARAR VERİLECEKSE EEĞER BİZİM FİKİRLERİMZE göre hareket edilsin BURADA MAĞDUR OLAN BİZİS ,,,

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin