RSS Feed for This Post

Allah seni star etsin, Amin.

Kürt Açılımını Diyarbakır’dan İzlemek

Yıllardır Türkiye’nin kanayan yarası Kürt sorunu, bir yandan toplumsal önyargıları körükleyerek ayrışmayı derinleştirmekte diğer yandan da Türkiye’yi içte mevcut sorunlarla enerjisini kaybettirerek uluslar arası boyutta kabuğunu kırmasına mani olmaktadır. Hükümetin bu konudaki çözüme yönelik son çıkışını sorunun aktörlerinden biri olan Diyarbakır’dan izledik. Ankara’yı Diyarbakır’dan izlemenin, Diyarbakır’ı Ankara’dan izlemekten gerçekten çok farklı olduğunu gördük. Gördüğümüz en büyük gerçek ise Diyarbakır’ın -Urfa, Van, Mardin kadar şiddetli olmasa da- sorunun çözümünden yana oldukları ve süreci dikkatle takip ettikleri. Bu ilginin İl Emniyet Müdürü’nün Kürtçe bilen personel açılımının ulusal ve yerel basında yer almasıyla daha da arttığı söylenebilir. Bölgeden gözlemlediğimiz diğer bir husus ise siyasal alanda ilk defa kararlı bir niyet gösterilmiş olmasına toplumsal açıdan cevap gelmiş olması. Sorunun merkezlerinden biri olan örgüte varlıkları ile katılanlar atılacak adımları genelde kandırmaca olarak tanımlıyor olsa da örgüte desteğinin yalnızca oy olduğunu söyleyenlerin sürece desteği ve inancı var. Arada kalmışlık bölge insanını gerçekten çok yormuş, kendilerinin ve çocuklarının istikbali için sürecin hayırlısı ile devam etmesinde duacı olduklarını her fırsatta dile getiriyorlar.

      Diyarbakır’ın yerlisinin bu süreçten en büyük beklentisi kardeşlik. Buraya gelmeden önce bu soruya ekonomik refah ya da demokratik haklar cevabını verebilirdim. Bunların çözüm sürecinde önemi büyük tabii, fakat Diyarbakır insanı en çok önyargılardan ve kardeşliği inciten küskünlükten şikâyetçi. Kendi deyimleri ile “dedelerinizin bildiği Diyarbakır”ın o büyüleyici imajının özlemini çekiyorlar. Kısacası şehirlerinin sürekli terörle anılıyor olmasından şikâyetçi olanların açılım sürecinden en büyük beklentisi bin yıllık kardeşliğin katlanarak devam etmesi.

     Sürecin ekonomik tarafı ile ilgilenenlerin ise köyleri yakılmış veya zorla göç ettirilmiş mağdurlar olduğunu söyleyebiliriz. Diyarbakır son yirmi beş senede büyük oranda göç almış ve bu hızlı büyüme şehirdeki dengelerin oynamasına sebep olmuş. 1964’te Diyarbakır surlarının dışındaki tek yapı yeni valilik konağı iken şu an Sur, Diyarbakır’ın çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Bölgede yayınlanan Güneydoğu Ekspres gazetesinin 16.08.2009 tarihli haberine göre 1990’lı yıllarda yaşanan çatışma ortamının sebep olduğu göçten en fazla nasibini alan ve Diyarbakır’ın en büyük merkez ilçesi olan Bağlar’ın nüfusunun %8.2’si sıfır gelirle, %10.6’sı ise aylık 250 lira ile geçimini sağlıyor. İşte bu durum ise ekonomik sorunlara devamında ise ahlaki çöküntüye ve suçluğa (hatta büyük oranda çocuk suçluluğuna) sebep oluyor. İl merkezindeki ceraimin çok büyük bir kısmını Bağlar’da gerçekleşen suçlar oluşturuyor. Belli bir hayat standardı tutturmak isteyenler meşru yollardan fırsat bulamayınca hırsızlık ve kaçakçılık suçlarına yönelebiliyor. Kısacası ekonomik sorunlar içerisinde ezilenlerin süreçten en büyük beklentisi ekonomik refahlarını sağlayabilecek yatırımların yapılması, ailesinin geçimini sağlayabilecek işlerinin olması ve en azından çocuklarının orta sınıf şartlarında hayat standardını yakalatabilecek konjonktürlerin varlığı.      

     Diyarbakır Hapishane’sinin eğitim kompleksine dönüştürülecek olması  tam isabet bir karar. Bölge halkının kendisinden veya evladından dolayı, burayla ürpertici hatıraları var. Şehrin ortasındaki bu nam-ı diğer terörist üretme enstitüsünün taşınması yalnızca bir hapishanenin eğitim yuvasına dönüşmesi gibi sembolik bir mana taşımıyor tabi, aynı zamanda devletin kendisiyle yüzleştiğini de sembolize ediyor. Bunlar bir yana, bu projenin bir bakanın ağzından dinlemek bölge halkının, hükümetin Kürt açılımını ciddi bulmasını sağlıyor.  

     Hükümetin yıllardır beklenen çözüme yönelik Kürt açılımı çıkışı bölgeyi büyük bir heyecana sevk etti. Sorunların dillendiriliyor ve tartışılıyor olması yıllardır arada kalmışlığın altında ezilen bölge halkına umut veriyor. Bu süreçte siyasi arenadaki sert söylemler burada pek bir yankı bulmuyor, sözler sahiplerine yakıştırılıyor. Tabi bu söylemlerin Batı’da nasıl yankı bulduğu ayrı bir mevzuu. Kısacası bölge halkı bu sefer umutlu, açılımı destekliyor ve kendi deyimleri ile “Allah bu sorunun çözümünde emeği geçenleri star etsin*” diyorlar. 
 

     * “Allah star etsin”, “Allah korusun” anlamında kullanılıyor.

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin. 

 

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

 

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

 

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:Erdal Yılmaz Tarih: Ağu 25, 2009 | Reply

    Altan Tan’dan hükümete cezaevi tepkisi : http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=87097

    “Babası Beddi Tan Diyarbakır Cezaevi’nde işkence sonucu ölen araştırmacı-yazar Altan Tan, Diyarbakır Cezaevi’nin spor salonuna dönüştürülmesine tepki göstedi. Cezaevinin ya müze olmasını ya da yerine anıt yapılmasını isteyen Tan, “Karar bilinç silme hareketidir” dedi. “

    155 Polis İmdat Hattına Kürtçe Bilen Memur : http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=241274

    Batman’da vatandaşların çoğunun Kürtçe konuştuğunu kaydeden Turhan, ‘onun için 155 ihbar hattını arayıp Kürtçe konuşacak olanlar, kendilerine Kürtçe yanıt verecek memuru karşılarında bulacaklar’ dedi.

  3. Yazan:M. İkbal TUNA Tarih: Eyl 1, 2009 | Reply

    erdal yılmaz bey’in de belirttiği gibi bende cezaevinin okul ve spor kompleksi olmasına karşıyım. çünkü bu proje, kar maksimizasyonuna göre daha faydalı olabilir fakat diyarbakr cezaevi mağdurlarının acısını dindirmez. Prof Dr. Ayhan Aktar’ın geçen günkü yazısı bu konuyu güzel bir ifade ile açıklamaktadır.
    “bendeniz Diyarbakır Cezaevi’nin yıkılıp yerine okul yapılmasına karşı olduğumu ifade etmek istiyorum. Günümüzde adli suçluların yattığı Diyarbakır Cezaevi, âcilen boşaltılmalı ve müze yapılmalıdır. Diyarbakır Cezaevi merkezî otorite ile Kürt nüfus arasında yaşanması arzulanan yüzleşme – barışma ve bir anlamda bölgede yapılanlar için nedâmet getirme – helâlleşme sürecinin parçası olarak kullanılmalıdır. Diyarbakır Cezaevi’ni yıkmak kolay çözümdür, ama bence yanlıştır.

    Benim bilebildiğim kadarıyla, dünyada bu tip müzelere en iyi örnek Almanya’da Köln şehrinde 1936 – 45 yılları arasında Gestapo karargâhı olarak kullanılan binadır. Bu bina Köln Belediyesi tarafından 1988 yılında ‘Nasyonal Sosyalizm Dokümantasyon Merkezi’ (NS – Dokumentationszentrum der Stadt Köln) haline dönüştürülmüştür. 2006 yılında Köln’deki merkezi gezmiştim. Binanın altındaki hücrelerin duvarına mahkûmların yazdıkları şiirler bile aynen duruyordu. Binanın kapısından girdiğiniz andan itibaren her odanın duvarına konulmuş TV ekranlarında döneme ait film ve fotoğraflar gösteriliyordu. O günleri yaşamış olan insanlarla yapılan mülakatlar sürekli olarak veriliyordu. ”
    bu şeklide yapılmasın, o insanların acısının paylaşılması adına daha verimli olacağını düşünüyorum

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin