RSS Feed for This Post

Türkler Türkiye’nin bölünmesini isteyecek!

“Kürt meselesini çözelim derken Türk meselesi çıkarmayalım”… Son zamanların gözde muhabbetlerinden biri bu oldu. Bu argümanı iyi niyetli olarak söyleyenler de vardır muhakkak ama esasen bu argüman bir tip aba altından sopa gösterme yöntemi olarak kullanılıyor gibi geliyor bana… Fakat her şey bir yana ortada şöyle de bir realite var… Bugünün Türkiye’sinde Kürt meselesi siyasal bir sorun olmanın yanında her geçen gün derecesi artan biçimde bir toplumsal ayrışma meselesi haline geliyor. Bunu görmek lazım… Bugüne kadar, 25 yıllık çatışma tarihi boyunca Türkler ve Kürtler somut olarak birbiriyle çatışmadı. Bir etnik gerginlik ciddi olarak oluşmadı. Zaten böyle bir geçmişi derinlere dayanan kesimlerarası etnik nefret ya da toplumsal çatışma fay hattı da yok. Dolayısıyla Maraş-78 benzeri sivil halkın belli kent merkezlerinde birbirine girdiği, Türk bakkalın Kürt manavı, Kürt berberin Türk terziyi boğazlamaya çalıştığı, etnik nefret duygusuyla insanlarının birbirini öldürmeye girişmesi gibi korkutucu hadiseleri bu meselede yaşamadık. Fakat şu ana kadar böyle feci iç savaş provalarının yaşanmaması, Türkler ve Kürtler arası kökü tarihsel çatışmalara dayanan derin fay hatlarının olmaması hiçbir şeyin garantisi değildir. Türkiye her geçen gün değişen, yeniden harmanlanan bir toplum, eski Türkiye yerinde sabit durmuyor… Açıkça söylemek gerekir ki Türkiye’nin yeni kuşaklarıyla birlikte karşılıklı sevgisizlik, güvensizlik ve etnik ayrışma psikolojisi hızla artıyor.

Öte yandan mevcut devlet sistemi içinde bir grup Türk kesiminde artan etnik milliyetçiliği dolaylı olarak destekleyen bir zihniyet yapısı içinde… Yakın zamana kadar milliyetçilik deyince Orta Anadolu merkezli, taşralı, belli ölçüde dindar, alt-orta sınıf kökenli, kent seçkinleri tarafından küçümsenen bir insan modeli akla gelirdi. Günümüz ulusalcılığında ise taşıyıcı aktörler farklı. Batı bölgeleri özel olarak İzmir merkezli, çok kuvvetli sekülerist vurguya sahip, kentli, eğitimli, orta ve üst-orta sınıftan gelen bir insan modeli ulusalcılığın taşıyıcı aktörü… Ulusalcılık diye kendini ifade eden ikinci milliyetçilik çeşidi birinci modele göre çok daha tehlikeli… Şüphesiz bu insan tipinin ortaya çıkması ya da daha doğrusu belirgin ve berrak hale gelmesinin Türkiye’nin laiklik krizi ile de birebir alakası var. Bahsi geçen kentli, eğitimli, laik kitleler hem İslamî kesimin hem de Kürtlerin modernleşmesi, merkeze gelmesi karşısında ciddi bir panik yaşıyorlar. Hem iktisadi olarak hem siyasal olarak İslamî kesim ve Kürtler aktörleşiyor, her geçen gün daha çok güç ve nüfuz sahibi oluyor. Metropol merkezlerinde sosyal manzaralar değişiyor. Merkeze doğru ilerleyen iki kesim de kendi kimlikleriyle, kendi görünürlülükleriyle o merkez içine yer almak istiyor… Toparlarsak Kürtlerin ve İslamî kesimin modernleşme talebi, iktisadi alanda ortasınıflaşma, kültürel ve siyasi alanda aktörleşme arzusu bu alanlarda iktidarını temin etmiş, konforlu biçimde yaşayan, iç dünyasında da her zaman kendini bu ülkenin esas sahibi gören LAST (Laik yaşam biçimine sahip Sünni Türk) kesimini feci biçimde rahatsız ediyor… Bu kesim iktidarını kaybetme korkusundan ötürü sağlıklı düşünme yeteneğini de büsbütün kaybetme tehlikesi ile de karşı karşıya… Öte yandan LAST kesiminin bu nevrotik ruh hali, dediğim gibi Türk devletinin belli güçleri tarafından da her an diri tutulmaya ve şiddeti de arttırılmaya çalışılıyor… Bugün bu LAST kesiminin özellikle üniversite çağındaki çocukları büyük oranda “Kürtler de bizim kardeşimiz” söylemini bırakmış durumda. O söyleme karşı artık hiçbir inançları yok. Bugünün laik ve milliyetçi kentli Türk gencinin Kürtlerle ortak hiçbir manevi bağı yok! Aksine Kürt halkını bu ülkenin baş belası hatta bu ülkenin geri kalmışlığının baş sebebi olarak görme psikolojisi yaygın ve daha da yaygınlaşıyor… Ulusalcılık diye sözde “vatanın bütünlüğü”nü her şeyden üstün tuttuğunu iddia eden bu akım benim kanaatimce yakın zamanda kendi çocuklarının bizzat ülkenin bölünmesi ve batı bölgelerinde yaşayan Kürtlerin de ana bölgelerine geri gitmesi/gönderilmesi talebini açık açık dillendirdiğine şahit olacak. Gelecekte ulusalcılık akımının içinden ülkenin bölünmesi talebini içeren ve belli ölçüde taraftar toplayan bir ayrılıkçı Türk siyasal hareketi çıkacağını düşünüyorum. Bu zaten LAST kesimi içinde alttan alta, iç sohbetlerde dillendirilen bir şey fakat resmî devlet ideolojisinin sürekli “birlik ve bütünlük” kavramını vurgulama mirası sebebiyle kamusal olarak ifade edilmiyor. Öte yandan yeni kuşaklar zaman geçtikçe Türk devletinin bütünlük vurgusunu da takmayacak ve İtalyan Kuzey Ligi benzeri bu siyasal bölünme talebini ifade edecektir… Bu ihtimal ciddidir…

Türk devlet elitleri de bütünlük vurgusunda samimiyseler bu yükselen ayrışma tehlikesini görmek zorundadırlar… “Biz etle tırnağız” söylemi gerçekçiliğini yitirmekte maalesef…

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 41 Yorum

  2. Yazan:Beşir Eymen Tarih: Ağu 16, 2009 | Reply

    Üniversite öğrencisiyim..Ve üniversitede ki belki de benim çevrem öledir kürt ve türk vatanddaşlarımız arasında sanki bir uçurum var..sanki bir gurublaşma var..sanki birbirlerinden haz alamama kokusu var.Bir olay olduğunda ya Faşistler yaptı oluyor ya da ayrılıkçı Kürtler.Olaylarda suçlu değil arık suçlu gurublar aranıyor.Falanca yerde eylem olmuş.Kürtler yapmış.Falanca yerde kavga olmuş Türkler yapmış.Sanki yavaş yavaş kendi içimizde bölünmeye başlamışız gibi..özellikle tabanda..özellikle yeni nesil gençler arasında..Okulda bir kavgaya tanık olmuştum.Kürtler ve Türkler arasında olan bir kavgaya.İş o kadar çığrından çıkmıştı ki taraflar birbirlerinin soylarına mezheblerine hakaret eder olmuşlardı.Sanki kavgayı besleyen ve bekleyen bir ortam var üniversitelerde..Sanki etnik ayrımcılığı isteyev ve destekleyen kişiler konuşlamış üniversitelerde.Korkum o ki eğer büyük bir KAVGA olursa ilk başta üniversiteler olur bunların yuvası.
    Artık üniversitelerde daha çok konuşulur olmuş kavim davası.Konuşulunca büyük(!) konuşuluyor, altından kalkılamicak laflar ediliyor.Korkoyorum Kürt açılımı meselesi bahane edilerek üniversitelerin karıştırılmasından.
    Ve görüyorum ki artık aramız giderek daha da açılıyor.Gündem Kardeşliğin pekişmesi için işliyor gibi ama sanki tam tersi yönde işlev görüyor..
    Ama hakkımızda hayırlısı.
    Mevla görelim neyler.
    Neylerse güzel eyler..

  3. Yazan:Mert Kayhan Tarih: Ağu 16, 2009 | Reply

    iki ay önce is icin italyadaydım, Floransa, Massa, Carrara çeşitli şehirlerini gezdim, benim seyahatime denk gelmiş olabilir belki, büyük caddelerde yeşil t-shirtler giymiş insanlar, ellerinde büyük büyük “libertà del nord” yazılı pankartlar ile sloganlar atıyorlardı. Adamlar bezmişler, eşit vergi ve usul kanunları altında Kuzeyin deli gibi çalışıp güneye bakar durumda olmasından ve artık Kuzey’e Özgürlük sloganları atıyorlar. Bugün bizim ülkemizde dikkat ediyorum, Batılı insanlar da bunaldı ve bezdi, artık kimse Güneydoğudaki sorunlarla sabaha uyanmak istemiyor, artık kimse nedenini cozemedigi bu savas icin evlatlarını kaybetmek istemiyor, farkında degillermi artık keyif almak agiz tadi ile maç seyretmek icin stadyuma gelen taraftarlar da her mac oncesinde sehitler icin saygi durusunda bulunmaktan sıkıldı, farkında degiller mi artık apartmanlarının insaatında calisrken iskele uzerinde birbirne kurtce seslenen ve kurtce turkuler cagiran genclerin bu sehir yasaminda kimseye bir zarari yok.

    Ama geçmiş olsun artık.

    Büyüklerimden dinliyorum hep o eski diyarbakır hikayelerini, Mıgırdiç Margosyandan okuyorum Diyarbakırdaki o eski Gavur mahallesinin ahalisini. Kürtler ve Ermeniler Licede mahalle komşuluğu yaparken, geceleri hanımlar güven içinde sokaklarda gezerlermiş, bir evden keman bir evden piyano sesi gelirmiş.

    Ta ki tek ulus yaratmaya çalışan o psikopat mantalite, Önce Zo diyenleri (Ermenileri) katledip Lo diyenlerden ( Kürtlerden) ayırdı, o da yetmezmiş gibi yanlızlaşan Kürt halklarını alabildiğine cahilleştirip, itip kakıp hırçınlaştırıp bu hale getirdi ve şimdi Türkiyenin ilerleyememesinden sorumlu tutup Türkiyenin kara yüzü olarak görüyorlar öyle mi.

    Geçmiş olsun, çok geçmiş olsun…

    Güneydoğuda Ermenilere bi huzur verselerdi, adamları katletmeselerdi, bugün Türkiye zanaatte ve sanayileşmede çağ atlardı vs.. gibi konulara girmeyeceğim ama en azından o coğrafyada Kürtleri yanlızlaştırarak aslında bu belayı başlarına Türkler kendileri açtılar.

    Kürt, Türk, Japon, italyan… farketmez, ekmek davası, hayatta kalabilme kavgası çok enteresan bir mücadeledir, yaşamayan bilmez bilemez….

  4. Yazan:efedenemec Tarih: Ağu 17, 2009 | Reply

    Hükümetin bu acılım adı herneyse bunun sonucunda dtp bir sınavdan gececek sadece demokratik hakmı istiyorlar yada bu kandan besleniyorlar mı? cok iyi göreceğiz.
    Adım gibi eminim hem mhp hem dtp bu sorunun cözülmesini istemiyor.Cünkü beslendikleri damar burası.

  5. Yazan:selim türkcan Tarih: Tem 8, 2010 | Reply

    Ben bir egeli üniversite öğrencisiyim…İzmirde yaşıyorum ve artık kürtler sizin kardeşinizdir vatan birdir bölünemez gibi safsatalar duymak istemiyorum….Benim ege bölgem kuvai milliye ile yunan zulmünden kurtuldu ve şu an kürt eşkiyaları tarafından tekrar işgal edilmiş durumda…Cezaevleri kürtlerle dolu her türlü suç unsuruna karışmış durumdalar..BEN AYRILMAK İSTİYORUMMMM….BIRAKIN KÜRDİSTANDA KENDİ DEVLETLERİNİ KURSUNLAR…HİNDİSTAN GİBİ BÜYÜK AMA FAKİR VE SORUNLU ÜLKE OLMAKTANSA YUNANİSTAN GİBİ KÜÇÜK AMA ZENGİN BİR ÜLKEYİ TERCİH EDERİM……………KUVAİ MİLLİYE ORDULARI AKDENİZ VE EGEYİ KURTARMIŞTIR…DOLAYISIYLA TÜRK CUMHURİYETİ AKDENİZ,İÇ ANADOLUNUN BİR KISMI,MARMARA,KARADENİZ BİZİMDİR…..KÜRT BÖLGESİ İSE KENDİ ÇABASIYLA BAĞIMSIZLIĞINI KAZANIP ÜLKEMİZE KATILDILAR……BEN KURTARMADIĞI VE ÖMRÜM BOYUNCA GİTMEYECEĞİM BİRYER İÇİN NE ÖLMEK NEDE VERGİ VERMEK İSTEMİYORUM………..

  6. Yazan:durhat Tarih: Tem 8, 2010 | Reply

    selim türkcan,

    doğrusu açık sözlülüğünüzü takdir ediyorum.ben de açık ve dürüst olacağım size karşı.
    biliyor musunuz sizin gibi yeni yetme ırkçı faşistlerin ağız kokusunu çekmektense inanın meleketime dönüp ekmek soğana talim etmeye gönülden razı olacağım.hiç değilse sizin zihniyetinizdeki namertlerle yaşamaktansa onurumla yaşarım.ve işin ilginç tarafı ben de izmirde yaşıyorum ve inanın sizin gibileriyle aynı göğün altında yaşamak bile bana acı veriyor.

  7. Yazan:Amir Töre Tarih: Tem 9, 2010 | Reply

    Bence Kürt sorunu da dahil olmak üzere Türkiye’ nin her türlü sorunu bilimsel metodolojiye önem verilmemesinden kaynaklanmaktadır. Kürt sorunu özelinde ise bunu yansıması en temel verilerin bilinmemesi şeklinde kendini gösterir. Halen Türkiye’ de tam olarak kaç Kürt olduğunu bilmiyoruz, sadece “tahmin ediyoruz” Halbuki sorunu doğru tanımlamak ve çözüm üretmek için boyutunu bilmek gereklidir. Bunun için ilk adım Türkiye’ de kendini Kürt olarak tanımlayan kaç kişi olduğunun ve bunların şehirlere nasıl dağıldığının kesin olarak bilinmesidir. Yapılacak bir nüfus sayımında kişilerden açıkça kendisini türk, kürt (ya da diğer etnik gruplar) şeklinde tanımlaması istenmeli ve bu veriler resmi hale getirilmelidir. Bundan sonraki aşamada ise Kürt vatandaşlar azınlık olarak resmen tanımlanmalı ve Uluslararası hukuk temel alınarak azınlıklara tanınan tüm haklara sahip olmaları sağlanmalıdır ( Bu aşamada Kürt vatandaşlara bu tür bir tanımlamayı kabul edip etmediklerinin sorulacağı bir referandumun yararlı olacağını düşünüyorum). Kürt vatandaşların sayısının kesin olarak belirlenmesinden sonra şayet doğunun bazı şehirlerinde %70-80 gibi büyük çoğunlukta oldukları saptanırsa bu bölgeye yönelik olarak özerklik, federasyon ya da bağımsız devlet isteyip istemediklerinin sorulacağı bir başka referandum da yapılabilir. Bunun sonucunda Türkiye belki bölünebilir, ancak bu hakkaniyetli ve fazla kanın dökülmeyeceği bir bölünme olur. Şayet referandumdan bölünme isteyenler oldukça düşük oranda çıkarsa bu durum da PKK’ nın halk desteğini zayıflatacaktır. Tabi ki bütün bunların yapılabilmesi için cesur ve kararlı bir hükümetin ve hükümetle bu konuda tam mutabakat içinde olacak genelkurmayın varlığı gereklidir. Referandum sonuçlarının faşist yaklaşımlara davetiye çıkarmamasına dikkat edilmelidir. Bu öneriler ütopik gibi görünse de aslında gerçekçidir, devleti yönetenlerin insiyatif alıp soruna bilimsel veriler temelinde müdahale etme zamanı gelmiştir ve geçmektedir. Şayet bu tarz yaklaşımlar geliştirilemezse sonuç muhtemelen iç savaş olacaktır.

  8. Yazan:ali duman Tarih: Tem 9, 2010 | Reply

    döktüğü kanda boğulacağını anlayan ırkçı beyaz türklerin daldan dala atlayan fikirler üretmeleri süpriz değil.

    daha düne kadar “anadilde eğitim hakkını” bile ağızlara alınmasını hainlikle eşdeğer görenlerin bugünlerde “bölünebiliriz”e sıçramaları süpriz değil,

    daha dün sırf “kürtçe klip yapacağım” diyen ahmet kaya’yı lince tabi tutanların, bugün bölünmeyi konuşmalarının bir izahı olsa gerek.

    bu izahın adı faşizmdir. Zira dünyanın her yerinde faşizan zihniyetler karşıtlıklardan ve düşmanlıklardan beslenirler, daha kısaca söylemek gerekirse kan’dan beslenirler.

    kürt halkının demokratik ve insani haklarını teslim etmek yerine, kürt halkını türk halkına düşman eden siyasetleri uygulayanların siyaseti iflas etmiştir.

    siyasetsizlikleri ve çözümsüzlüklerinin girdabına gark olmuş bu ucubeler, geldikleri hazin nokta gereği tarihin çöplüğüne gönderilecekleri noktada, gündeme gelebilmenin ve hatizatında müesses nizama biat etmezseniz size istanbul yok, size izmir yok tehditine savrulmuşlardır.

    istanbul ve izmir kaynaklı bu ucubeliği anadolu halkının o yüce sağduyusu ve arif’liği aşacaktır, tıbkı milli mücadelede olduğu gibi, anımsayınız istanbulda “hangi ülkeye manda olsak” diye tartışılırken, o anadolu hiç tereddütsiz “ya istiklal, ya ölüm” demişti, şimdi mandacıların torunları bölünmekten söz ediyorlar, “ya istiklal, ya ölüm” diyebilenlerin torunları dururken, mandacıların torunlarına söz düşmez, anadolu halkı dururken, ingilizlere teslim olmuş, yunana teslim olmuş istanbula, izmire söz düşmez, söz önceliği onları dahi bu esaretten kurtaran anadolu halkınındır.

    türkiye cuhmuriyeti türk ve kürt halklarınca kurulmuştur, bu mücadeleyi başlatan irade ve güç anadolunundur, tek mermi atmadan düşmana teslim olmuş, sonrada ülkenin tüm kaynaklarını eline geçirmiş mandacılar, tıpkı o günlerdeki gibi ihanetlerine devam ediyorlar, onlarda ihanet bir gelenek, bir karakter, bir meşrep halini almış.

    Abdulhamit 7 düvelle uğraşabilmişken ne yazıkki içerideki hainlerle uğraşamamış, kardeş kanı dökülmesin diye tahtından feragat etmişti, Abdulhamiti tahtan indirenler aslında Osmanlının yıkılmasına da ön ayak olmuşlardı, bu mason oyununa alet olan ve tüm kurucuları mason olan, kuruluş merkezi o osmanlı masonluğunun merkezi durumundaki selanik olan ittihatçı döküntüleri, kuruldukları günden bu yana ihanetlerine devam etmektedirler.

    Ancak ne varki Osmanlıyı yıkmakta mahir olabilenlerin, türk ve kürt halkının kanı pahasına kurdukları bu cumhuriyeti yıkma marifetinde bulunamayacakları, her şeye rağmen iki halkın kardeşliğini bozamadıklarından aşikardır.

    bu hainler yanıbaşımızdadır, bu hainler kürt halkının insan gibi yaşayabilmesi için onlara verilmesi gereken demokratik hakları vermemek için direnlerdir, o hainler kürtçeyi yasaklayanlardır, o hainler kürtlerin ana dilde eğitim haklarına karşı çıkanlardır, o hainler kürtlerin anayasal eşit yurtaşlık haklarına engel olanlardır, o hainler en basit bir kürtçe klip talebine karşılık ahmet kayaya linç girişimini başlatanlardır, o hainler tüm eksik ve yanlışlarına rağmen kürt halkı için başlatılmış olan açılıma karşı duranlardır.

    türk ve kürt halkının bu hainleri iyi tanıması ve dikkatli davranması gerekmektedir, hainlerin tüm oyunlarının boşa çıkarılacağı güzel günler bizi beklemektedir, hainlerin yenilgiye uğratılacağı, bu hainlerin dizayn ettiği sahte sol ve sahte solun tasfiye edileceği en yakın gün 12 eylüldür, sahte siyaset o gün tasfiye edilecek, ilk kez hakiki sağ ve sol siyasetinin diyaznı gerçekleştirilecektir. bu kapsamda görüşlerine değer verdiğim akil adamlarının “sol ve sağ yeniden dizayn edilmektedir” görüşlerine katılmakla birlikte, bu dizayn için öncelikle her yolu kemalizme çıkan “sahte sol” ve “sahte sağ” siyasetinin tasfiye edilmesi gerekmektedir. tasfiye yeni türkiyenin, demokratik türkiyenin önünü açacaktır. tüm sorunların çözümü ise demokratik türkiye ile mümkün olabilecektir. sahte siyasetlerin bıraktığı 80 yıllık enkaz siyasetler bir anda yok olacaktır, bunun tek yolu demokrasidir ve bu yol mücadele gerektirmektedir, ülkemizin ve çocuklarımızın geleceği için bu mücadele kaçınılmazdır.

  9. Yazan:ali duman Tarih: Tem 9, 2010 | Reply

    üsteki yazımın
    son paragrağın 4ncü satırındaki

    “sahte sol ve sahte solun tasfiye edileceği”

    tabiri

    “sahte sol ve sahte sağ’ın tasfiye edileceği”

    şeklinde olacaktır.

  10. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Tem 9, 2010 | Reply

    Amir Bey,

    Bilimsel metodoloji eksikliğimiz var tabii, ama bazı çalışmalar da var. Örneğin Radikal’de yayınlanan bir anket buldum. Radikal linkleri çalışmadığından adresi aynen aşağıya yazıyorum:
    http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&Date=11.12.2009&ArticleID=968643

    Tarhan Erdem’in bir çalışması var, pdf dosyası olarak ulaşılabiliyor. Bu çalışmada Kürtler’in nüfustaki oranı belirlenmeye çalışılmış. Yine Tarhan Erdem’in daha eski bir çalışmasına pdf dosyası olarak erişilebiliyor, orada da etnik kimlikler araştırılmış. İlginizi çekebilir.

    Tabii bu anketlerin bir bölünme ön-hazırlığı olduğu fikri de ileri sürülebilir. Mehmet Yılmaz Bey daha iyi biliyordur, sanıyorum Fransa’da bu tip anketler yapmak ya da birinin etnik kimliğini sormak yasak. Doğru biliyor muyum Mehmet Bey?

    Genel seçimlerde sandıktan çıkan sonuçtan öte birşey ararsak tehlikeli bir yola gireceğimizi hissediyorum. Kürt olmanın ayrılıkçı olmakla eşdeğer tutulduğu bir algılama oluşursa (Türklerin ya da Kürtlerin zihninde) hiçbir şey bizi bir arada tutamaz. Etnik aidiyetlerin belirlenmesi ve sayılara dökülmesi sonrası gelebilecek adımlar beni korkutuyor.

    Dücane Cündioğlu bazı yazılarında ve katıldığı programlarda en önemli şeyin hurafe olduğunu söylerdi. Onu dinlerken ve okurken için için kızardım, anlayamazdım, açıkçası tavrını tehlikeli bulurdum. Ama forumlarda yazılan yorumları okudukça Cündioğlu’nun bir önem sıralaması değil de bir gözlem yaptığını anlıyorum: Hurafelere inanıyoruz, hangi hurafelere inandığımız toplum içerisindeki hangi gruba ya da sınıfa ya da cemaate ait olduğumuzca belirleniyor ya da benim gibi sahipsizler için başkalarının gözündeki aidiyetimizi belirliyor. Sanırım elimizdeki sorunun cevabı da inanılan hurafelere ve bu hurafelerin en iyi kim tarafından manipüle edilebildiğine göre belirlenecek.

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  11. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Tem 9, 2010 | Reply

    Mert Kayhan Bey,

    Ermeni Soykırımı ile Kürtler’in durumu arasında bağlantı kurarken çok dikkatli olmak lazım. Eğer yanlış bilmiyorsam, Ermeni Soykırımı yaşandığında ortada henüz bir ulus-devlet projesi yoktu. Daha doğrusu bir Türk ulusu tanımı yoktu ortada. Soykırım’dan 7 yıl sonra Lozan Antlaşması sırasında Yunanistan ile mübadele, din temelinde yapıldı.

    Tek ulus mentalitesi ise sanırım etkilerini 1930’lardan itibaren göstermeye başlıyor. Önce Kürt isyanları kanlı bir şekilde bastırıldı, ardından Varlık Vergisi geldi, 6-7 Eylül olayları sonrası İstanbul Rumlar’ı ülkeden kaçtı. Yani bir tek-tipleşme trendi var, ama Ermeni Soykırımı sadece buna bağlanabilir mi emin değilim.

    Ayrıca soykırım suçunun bir etnik grup olarak Türkler’e yüklenmesini de çok yanlış buluyorum. Yahudi Soykırımı’nı Almanlar yapmadı, Nazi’ler yaptı. Avusturya’da yaptı, Hollanda’da yaptı, Fransa’da da yaptı. Yerli işbirlikçileri vardı, Alman olmayan Nazi’ler vardı. Bu suç bir etnik grubun üzerine yüklendiğinde suçun vehameti azalıyor. Vahim olan, etnisiteden bağımsız olarak, farklı dilde konuşan ama böyle bir zihniyeti benimseyen insanların olması. Aksi takdirde vahşeti bir etnik grubun karakteri olarak izole edersiniz, ki bu kanımca hata olur.

    Ve bir de bakarsınız ki, günün birinde akıllının biri söz konusu etnik grubun dünya yüzünden silinmesinin iyi bir fikir olduğunu insanlara empoze etmeye başlar…

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  12. Yazan:durhat Tarih: Tem 10, 2010 | Reply

    Yapılacak bir nüfus sayımında kişilerden açıkça kendisini türk, kürt (ya da diğer etnik gruplar) şeklinde tanımlaması istenmeli ve bu veriler resmi hale getirilmelidir.(Amir Töre)

    sırrı sakık da mecliste geçenlerde buna benzer şeyler söyleyince “kafatasçılık”la suçlanmıştı.ilginç ama gerçek,bu ülkede sıradan fikirler bile kürtler tarafından ifade edildiğinde-her nedense-o fikir anlam değişikliğine uğrayarak birilerinde allerji yaratabiliyor.anlayamıyorum,ifade edilmesinde problem yaşanmayan fikirlerler acaba neden tuhaf reflekslerle karşılanır?birileri için gayet doğalken,benzer bir görüşün kürtler tarafından(ya da kürt kimliği intibasıyla)dillendirilmesi sakıncalı bulunuyorsa,bence başımızı iki elimizin arasına alıp bir düşünmemeiz lazım.bir “zümre”ye karşı duyulan bu kuşkuculuğun altında çok neden olmalı.ya 21.yy girdiğimiz halde kürtlerin söz söyleme ehliyetine sahip olmadığı/olamayacağı düşünülüyor,ya kendisini bu topluluğa ait hissedenlerin henüz rüştünü ıspat etmediği ya da her ne olursa olsun bu topluluğa”söz düşmediği”…

    ben başka bir izahını bulamadım.eskişehir’den bir vekil,bunca asimilasyon,imha ve inkara karşın kürtlere kafatsaçı diyebiliyor.üstelik,kongo’da bile türklere ait “bulgular” aranıyorken,güneş dil teorileri,kayıp kıta “MU”üzerinden türk efsaneleri kurgulanıyorken,mimar sinan’ın ermeni midir türk müdür diye mezarından kafatası çalınıyorken.bilemiyorum,bunlardan kafatasçılık manası çıkmıyor da,bir anket önerisi bay vekili engin evrenselliğe garkederek tepesini attırabiliyor.gelin de bu ikiyüzlülüğe,bu sahteciliğe şaşmayın.tatlı su demokratları dedikleri böyleleri olsa gerek.
    ama kendi yalanlarından,ırkçılıklarından kör ideolojiler üreterek halkı kasıtlı olarak yönlendirenler unutmasın,kırmızı başlıklı kurt masalları artık itibar görmüyor.ne türkler,ne de kürtler bu masallara artık inanmıyor.ve insanların acı ve gözyaşlarından nemalanan bu çürümüş zihniyetin tarih çöplüğündeki yerini alması yakındır.

    önemli not:sayın Amir Töre’nin yorumuna atıf değildir yazdıklarım.bundan haya ederim.kendisi aslında dikkate alınması gereken bir eksikliğe vurgu yapmıştır.evet türkiyemizde pek çok sorun bilimsel metodoloji yoluyla daha sağlıklı çözümlere kavuşturulabilir.sorun demokrasi sorunu olmakla beraber,demokrasinin içselleşmesi adına bilimsel ve objektif değerlendirmeler önemli bir yere sahiptir.bu anlamda sayın katılımcı dostumuzun önerisine muhalif değil,aksine destekliyor ve önemsiyorum.yanlış bir anlaşılmaya mahal vermemek adına bu açıklamayı gerekli buldum.
    saygılarımla.

  13. Yazan:oğuz dereli Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    durhat’a ithamdır….!
    (selim türkcan’a tamamen katılıyorum)

    Metnindeki cümlenizde kürtlerin bir takım öneriler söylediğin de kafatasçılık ile itham edildiklerini,ancak türklerin aynı şeyleri söylediğinde normal karşılanabildiğini söylemişsiniz.Peki şimdi ben size soruyorum, pkk terör örgütü 30 yıldır bu ülkede kan döküyor ve asıl amacının bölünmek olduğunu uçan kuşlar dahi biliyor.Pkk terör örgütü bölünme istediğin de sizin tarafınızdan normal karşılanabiliyorda bir türk bölünme kelimesini kullandığında neden faşist oluyor acaba? Şimdi siz bu söylediklerinizle çelişmiyormusunuz?Demokratik hak mı istiyorsunuz?Ben size toprak veriyorum,istediğiniz hakkı,istediğiniz hukuku yapın kendinize.Ama nolur 16 yaşındaki genç kızı otobüslere attığınız molotof kokteylleriyle öldürmeyin,Yirmili yaşlardaki gençlerimizi şehit etmeyin.Sizler bunları yaptığınızda demokrasi adına,hak hürriyet adına yaptığınızı savunuyorsunuz ki nasıl bir muammadır hiç bir kürt gösterilerinde “kürtçe eğitim,hak,hürriyet”diye slogan attığınızıda görmedik.Ya “biji apo” ya da “serok apo” diyorsunuz devletin polisini taşlıyorsunuz.Buradan da asıl amacınızın hak hürriyet değil direkt bölünmek istediğinizi anlıyoruz.Bu sorun 5 yıl içerisinde çözülmezse bu ülkede iç savaş çıkacak bu da biline…! Ben egemde kan görmek istemiyorum o yüzden ya memleketimde kardeşçe yaşamayı kabul edin ya da bölgenize geri dönün..

  14. Yazan:MY Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    şiddet dilini terk edemeyenler ait olduklari gruplarin aleyhine hareket etmiş oluyorlar. iyi ki Türkleri de Kürtleri de yeterince taniyoruz ve “Kürt=PKK” diyen ahmak ile “Türk=işkenceci” diyen ahmakin ayni derecede zekâ kaybi yaşadigini görüyoruz. Öfke akli durduruyor ve bu insanlari hayvanlaştiriyor. Site sayfalari bildiginiz gibi hayvanlara kapalidir.

    Kur’an’a göre vicdaninin sesini duymayan, “kendisine kanatlar verildigi halde çukurlarin dibinde sürünenler zaten hayvandan da asagidir”.

    Ten, beden, soy-sop, irk kibrinizi terk edin. Türk ya da Kürt olmadan önce insanlasin.

    Irkçi yorumcular, (Türkçü veya Kürtçü) akillarini devreye sokamazlarsa yorumlarini yeniden engelleyecegiz.

    “Siz Kürtler askerlerimizi öldürdünüz” gibi aptalca lâflar da bir son bulsun artik. Bu ülkede en fazla Türk’ün ölümüne yol açanlar 30 yildir bu iç savasin sürmesinden faydalanan ve çogu Türk olan tiplerdir.

  15. Yazan:MY Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    5 seneye kadar iç savas mi çikacakmis? yok yaw? Adam cin gibi! ayni ülkenin nüfus cüzdanini tasiyan 40 bine yakin insan öldü, bu iç savas degil de nedir? dünya kupasi midir? Final bitti “egeli” adam siyaset düsünmeye basladi. uyanin da baliga gidelim. Hangi ülkede yasiyorsunuz siz? uzaydan mi geldiniz?

    “Ben egemde kan görmek istemiyorum o yüzden ya memleketimde kardeşçe yaşamayı kabul edin ya da bölgenize geri dönün”

    Sizin memleket dediginiz yer düsman isgali altindayken bir toplantilar yapildi haberiniz var mi? Erzurum, sivas kongrelerini, Amasya’yi duydunuz mu siz? “Türk-Kürt-Laz fark etmez, hepimiz Müslümaniz” diyen bir Mustafa Kemal vardi okudunuz mu okulda? Savas bittikten sonra Ayni Mustafa Kemal’in adalet bakani ne dedi? “Bu ülkede Safkan Türk olmayan ancak köle, hizmetçidir” dedi. Ayni Mustafa Kemal zamaninda Anadolu’dan sarisin mavi gözlü insanlar ari Türk irki diye avrupali antropologlara gösterildi. Ayni Mustafa Kemal zamaninda mezarlar açildi kafataslari ölçüldü. Ayni Mustafa Kemal zamaninda Dersim’de Kürt ve Alevî olma suçundan(!) insanlar katledildi. Uyan ey egeli uyan! Dünya senin göbek deliginden daha büyüktür, Tarih senin çocuklugundan “biraz” daha eskidir.

  16. Yazan:ali duman Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    bu ülkeyi böldürürüz, ama yine de kürtlere ana dilde eğitim hakkı vermeyiz,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama kürtlere anayasal vatandaşlık hakkını vermeyiz,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama kürtlere kültürel haklarını tanımayız,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama bir kürt şarkıcıya kürtçe klip çektirmeyiz,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama her daim kürtleri aşağılama hakkını kimse elimizden alamaz,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama AB standartlarından biri olan yerel demokratik özerkliğe geçirtmeyiz,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama “kürt kimliğinin varlığı” ancak biz lütfedersek mümkündür,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama dışkı yedirdiklerimizden asla özür dilemeyiz, gerekirse yine yediririz,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama yine de 12 eylül faşizmi için, diyarbakır işkençehaneleri için, jitem için özür dilemeyiz, ne özrü! bu zihniyetten asla vazgeçmeyiz,

    bu ülkeyi böldürürüz, ama kürtü aşağılamaktan, hırsızlık olmuşsa “karşı inşaatta çalışan kürt işçiler yapmıştır” tiyniyetinden vaz geçmeyiz.

    bu ülkeyi işte böylesine anti-demokratik, böylesine gayri-insanı gerekçelerle bölünme noktasına getiren zihniyet HASTALIKLI BİR ZİHNİYETTİR.

    o hastalığın adı ise FAŞİZM dir.

    ve biz bu faşizmi, bu faşistleri hangi kelime arkasına saklanırlarsa saklansınlar tanıyoruz, türkiyenin yunus emre bilgeliğindeki halkları da tanıyor, tanıdığı için onları sandığa gömmeye de devam edecek, türkiyeyi istanbul’dan, izmir’den ibaret sananlar fena halde yanılacaklar, zira ittihatçı artıklarının tezgahladıkları bu sahte savaş oyunlarından tuzu kuru olanlar değil, olmayanların canı yanıyor, hemde fena halde. Ölmemeleri garanti altına alınanların (bu garanti doğu perinçekin pkk ininde öcalan ile yaptığı anlaşmalardan sonra sağlanmıştı) kuyruğu sıkıştı, türk ve kürt halklarına karşı memetlerin kanı pahasına yapılmakta olan şikeli kirli savaş, “tavşana kaç, tazıya tut” oyunu deşifre oldu.

    hala bunu anlayamalar sadece ittihatçı artıkları değildir, aynı zamanda soğuk savaş döneminin 20nci yüzyılında artığıdır, malum yeni bir yüzyılın başındayız, her yüzyılın başında bir önceği yüzyılın artıkları olacaktır, ancak onlar galabe çalmış olsalardı insanlık hala köleci toplumu aşamamış olurdu, bu artıklara söyleyeceğim son söz, sizin adınıza üzgünüm, maalesef ki insanlık kazanmaya devam edecek.

    not: ülkenin ucube zihniyeti, ittihatçı artıkları kendince yeniden kurtuluş mücadelesi başlatmış, bu ucubeler kurtuluş savaşının mihenk taşı olan erzuruma gidebilecekler mi? fıratın ötesine geçebilecekler mi? işte hakikat bu, bu hakikat anti-demokratlığın, gayri-insaniliğin izdüşümüdür, faşizmin izdüşümüdür.

  17. Yazan:durhat Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    Metnindeki cümlenizde kürtlerin bir takım öneriler söylediğin de kafatasçılık ile itham edildiklerini,ancak türklerin aynı şeyleri söylediğinde normal karşılanabildiğini söylemişsiniz(oğuz dereli)

    cümlede türkler vurgusu yok bir kere.merkezine aidiyetlerin alındığı algılara daha doğrusu çifte standartlı algılamalara bir gönderme var.ayrıca kafamdan uydurduğum bir şey de değil.sırrı sakık,normalde söylenmesi çok da problem olmaması gereken bir görüş belirtti diye kafatasçılıkla suçlandı.peki böyle bir polemik yaşanmadı diyebilir misiniz?polemik olmaktan çıkıp kavgaya bile dönüştü.şimdi bunun üzerinden farklı çıkarımlara varmanın anlamı nedir?
    ve sanki çok anormal,şaşırtıcı bir şey söylemişim gibi,adeta suç üstü yakalamış gibi bir de soru yöneltmişsiniz.

    soruya bakalım,

    Peki şimdi ben size soruyorum, pkk terör örgütü 30 yıldır bu ülkede kan döküyor ve asıl amacının bölünmek olduğunu uçan kuşlar dahi biliyor.Pkk terör örgütü bölünme istediğin de sizin tarafınızdan normal karşılanabiliyorda bir türk bölünme kelimesini kullandığında neden faşist oluyor acaba?

    yani bu soruyu okuyunca insanın “el insaf”diyesi geliyor.merak ediyorum yazının neresinde acaba pkk’nın bölünme talebini normal karşılamışım,zahmet edip yazar mısınız?yoksa niyetokumak kafi mi sizce?tartışmanın da bir etiği olmalı değil mi,söylemediklerimden beni nasıl sorumlu tutabiliyorsunuz.

    ha-selim türkçan,siz ya da bir başkası-bölünme fikrinin ortaya atılması “kimseyi faşist yapmaz” ve böyle bir ithamı gerektirmiyor derseniz anlarım.ancak selim türkcan’a bölünme fikrinden ötürü değil,kürtleri genelleyerek eşkiya sürüsü olarak nitelemesinedir faşist ithamım.

    bilmemiyorum,kürt eşkiyalar bize ait yerleri işgal ettiler diyen birine ne demem gerekiyordu?sizin yaptığınız gibi övgüler mi düzmeliydim bu ırkçı anlayışa…

    neyse fazla uzatmaya çok da gerek duymuyorum.daha baştan siz-biz psikolojisi üzerinden karşılıklı suçlama dışında bir şey üretilemeyecekse tartışmanın bir anlamı da yok zaten.
    fakat size tavsiyem bir eleştiriyle gelmeniz.öyle,yok “filankese ithamımdır”,”ötekine katılıyorum”la olmuyor bu işler.futbol tribünü değil burası,taraf bile olunsa insan biraz tutarlı bir argüman sunar.oysa yorumunuzun neresini tutsam elimde kalıyor.bence kendinizi bu kadar zor duruma düşürmeyin.verilecek mantıklı bir cevabınız olmadığında iftiraya baş vurmanız gerekmez.bu siz bir şey kazandırmaz çünkü.

  18. Yazan:oğuz dereli Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    Sayın MY

    Yazınızda 30 yıldır bu ülkenin nüfus cüzdanını taşıyan 40 bin insanın öldüğünden bahsediyorsunuz ve bunu iç savaş olarak nitelendiriyorsunuz.İç savaşın nasıl bişey olduğundan haberiniz yok sanırım ki ben bu ülkede kimsenin eline kalaşnikof alıp birbirlerine saldırdığını da görmedim.Dağa çıkıp askere kurşun sıkmak iç savaş değil isyandır.

    Egelilerin siyaseten uyuduğunu,ülkedeki sorunlara ilgisiz kaldıklarıyla itham ediyorsunuz,ancak bu sözlerinizden egelileri tanımadığınız belli.Bizler birilerinin saçma sapan siyasi ideolojileri uğruna kimseyi incitemeyiz.80 lerde tüm üniversiteler sağ-sol olaylarıyla kırılırken bizim üniversitelerimiz ve gençlerimiz hiç bir zaman birbirlerine zarar vermemişlerdir.Çünkü bizler yufka yürekli barbar olmayan insanlarız.Taaa binlerce km öteden gelen ideolojilere boyun eğmeden kuvai milliye ruhuyla yaşarız.Bu yüzdendir kenan evrenleri severiz,bu yüzdendir 87 yıldır askerin jopu bize kalkmaz.

    Bahsettiğiniz toplantıları çok iyi bilmekle beraber unutmayınki bugün Türkiye cumhuriyetinin varlığında en önemli katkı yine ege insanlarınındır.Kuvai milliye ruhunun başladığı,yörük ali efelerin memleketleri bu bölgededir.Efelerimizin yunan kuvvetlerini darma dağın ederek ele geçirilen silahları milli mücadele ordularına gönderdiklerini iyi bilirsiniz.Balıkesirde 1919da yapılan milli mücadele toplantılarında “Susurluk çayırında manda çok isteyen gidip alsın! Mandayla protesto ile düşman geri gitmez! Düşmanı durduracak kuvvet namlunun ucundadır” diyebilen esnaflarımız tarihin safyalarında yerlerini almışlardır.Bu yüzdendir 21’lerde 22’lerde hiç bir okulumuz mezun vermemiştir, hepsi cephelerde şehit olmuşlardır.Cumhuriyetin ilanından sonra köylerimize gelen devlet yetkilileri şehit ailelelerine maaş bağlamak istemiş,ancak bizim yüksek fedaakar halkımız “bizler şehitlerimizin kanlarını yiyemeyiz” diyerek memurları geri göndermişlerdir.İşte bu yüzdendir bizler km’lerce öteden gelen ideolojilere kulak asmayız,bizim tek ideolojimiz toprağımızdır biline…!!

    Aleviler katledildiler diyorsunuz, sanırım ege köylerinin önemli bir kısmının alevi olduğundan da haberiniz yok.Bizler o insanlarla yüzlerce yıldır kardeşce yaşıyoruz.Çünkü onlar dersimli aleviler gibi devletin karakolunu basıp askerini öldürmediler.Dersimde yapılanları bende onaylamıyorum ama hırsızın hiç mi kabahati yok acaba?

    Bizler vatanını seven kürtlerle bu ülkenin çökmesi için israille,yunanistanla iş birliği yapan kürtleri birbirinden ayırmasınıda çok iyi biliriz. Karılarını,çocuklarını polisin önüne sürüp arkada zafer işareti yapan teröristleride iyi biliriz,pkk’ya lanet okuyan kürt kardeşlerimizi de iyi biliriz.Bir gün kürtlere hak ve hürriyet verilecekse ki ben bu yönde olumlu oy kullanırım,bu haklar tamamen benim kardeşim kürt halkına verilmelidir.Eşkiyalık yaparak otobüsleri ateşe veren hainlere değil.Ayrıca nasıl bir muammadır ki taş atan hiç bir çocuğun ortada 500 tane kamera olduğu halde dönüpde ben hak,hürriyet istiyorum dediğini görmedik.”biji apo,serok apo” işte bu insanlar bu ülkeden sürülmelidirler.Verilmemek üzere vize uygulanmalıdır bu insanlara.

  19. Yazan:ali duman Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    sitenin dönemsel olarak değişmekte olan yeni führeri belli olmuştur.

    sn. oğuz dereli, çok manalı! çok anlamlı! bir yazı yazmızsınız, ancak ne varki hitlerin de yahudileri yakmak için çok anlamlı! çok manalı! sebepleri vardı, tıbkı sizin gerekçeleriniz gibi.

    ve hitlerden bu yana biz faşizmi iyi tanıyoruz, vitrine çıkarılana değil, öze bakıyoruz, faşizm ne kadar süslesede püslesede illa ki bir şekilde kendini ele veriyor, ne yapılsa boş.

  20. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    Yazı bir yıl önce yayımlanmış ama bugünün gündemiyle oldukça paralellikler taşıyor.Daha doğrusu son günlerde bölünme,ayrı devlet vb tartışmaları,zamanlama açısından bir hayli evvelinden uyaran bir makale olmuş.Bugün geldiğimiz nokta itibariyle hemen hemen tümüyle yerinde bir uyarı niteliğini taşıdığını görüyoruz.Zira “kapıda olduğu”sezilen bütün tehlikeler gerçekten de bir şekilde gelip çatmış ve gündeme yerleşerek sorunu yeni bir mecraya doğru sürüklemiştir.

    Bu anlamda,geldiğimiz süreç her ne kadar bir takım öngürü ve tahminleri haklı çıkarıp doğrulamış olsa da aslında hiç de hayra alamet değildir.Zira her geçen gün toplumu biraz daha ayrışmaya iten yeni bir kaosa sürükleniyoruz.Ancak,son günlerde gündeme damgasını vuran bu tehlikeli gidaşat-bölünme,ayrı devlet fikri vb tartışmalar-salt ayrıştırıcı bir risk taşımakla kalmıyor,fakat aynı zamanda sağlıksız yeni bir kollektif bilinç oluşmasına da zemin hazırlıyor.Sağlıksızdır çünkü her konuyu açık açık tartışan bir topluma dönüşmekten ziyade,daha çok sorunun devamında ısrar eden-kürt,türk farketmiyor-kesimler tarafından “sözün bittiği yer”babında bir ikiliğe işaret ediyor bu.Daha anlaşılır bir ifadeyle,tartışmanın ortaya çıkış şekli,düşüncenin tabulardan arındırılarak sorunlarıyla cesurca yüzleşen bir toplumun değil,tıkanma noktasında zoraki “son noktanın konduğu” bir toplum profiline işaret ediyor.Oysa,sorunların ertelenmesi sonucu bir yılgınlık/bezginlik oluşmasına karşılık gelişen bu tepkiselliğe karşın;birarada yaşama iradesini gösteren/savunan hiçkimsenin bölünme gibi bir talebi bulunmuyor.Kısacası,barış yanlısı Kürtler de,Türkler de bölünmeden yana değidir.Kaldı ki bu ülkede yaşayan hiçbir bireyin yararına da değildir bu.

    Dolayısıyla çok sakat bir gidişattır bu.Ve sakat olduğu kadar sahici de değildir.Kısmen tepkiseldir,hani “alın ne haliniz varsa görün”demektir bir anlamıyla.Tabii yılgınlık sonucu oluşan bu tepkiselliğin yanı sıra bir de bilinçleri bulandırmak,kısmi barış ortamını sabota etmek amacıyla bilinçli ve sitemli olarak ortaya atıldığını unutmamakta fayda var.Zira en demokratik haklar karşısında olmadık barikatlar kurup ama bir yandan da ayrı devletten,bölünmeden sözetmek hiç de tutarlı değildir.Tutarsız olması bir yana,kitleleri birbirine karşı yeniden bilenmesi için kurulmuş bir tuzaktır bu.Yani açıkçası altan alta ortamı ısındırıp kitleleri telafisi mümkün olmayan bir çıkmaz sokağa sürüklemek için tertiplenmiştir ve hepimizin bu tuzaklara karşı son derece dikkatli olması gerekiyor.

  21. Yazan:mehmet bahadır Tarih: Tem 12, 2010 | Reply

    Bir gün kürtlere hak ve hürriyet verilecekse ki ben bu yönde olumlu oy kullanırım,bu haklar tamamen benim kardeşim kürt halkına verilmelidir…

    Ayrıca nasıl bir muammadır ki taş atan hiç bir çocuğun ortada 500 tane kamera olduğu halde dönüpde ben hak,hürriyet istiyorum dediğini görmedik(O.D)

    Sorun da burada zaten “neden vermek hakkına sen sahipsin? Yani türklere ait?”
    Niye isteyen Kürtler de, veren Türkler? İkisi de aynı ülkenin vatandaşları değil mi? Aralarındaki bu ilişki biçimini kim belirledi?

  22. Yazan:hakan bakır Tarih: Tem 13, 2010 | Reply

    beyler hereseyden once kurt meselesı bu gunun meslesı deıl 100 yılın meselesıdir ve sadece turkıyenın deıl orta dogununda meselsıdr. su kurtulus savasında berberdık olayınıda bı gecelım artık berber olan ıller bellı zaten urfa antep maras ve erzurum ee bugunde oralarda fazla sorun yok kurtculuk adına malum.tuncelıye gelınce osmanlı zamanındada sorundu bu ıl vergı vermez askere gıtmezlerdı cumhurıyettende aynısnı ısteyıp bıde karakol basarsan sonucunda tasvıp etmesemde bır kırım olmustur .zaten kurtulus savası sırasındada cumhurıyet donemımdede bısuru islamı yada mılleyetcı kurt isyanları olmustur.su bızı asmıle ettıler yalanıda artık baydı yanı arkadsım asımle edecek olsalar seksen yıl olmus ederlerdı zaten hepınız turkce konususyor olurddunuz sımdı.hak hukuk olayına gelınce amerıkadada fransadada kı bunlar hollanda yada belcıka gıbı yapmacık ulkeler deıldır tek dıl ve tek mıllet anlayısı vardır bır suru deısk ırk varken.doguya hızmet vermedıler dıyorsanız haklılık payınız varıdır ama nereye duzgun verıldıkı sıze verılsın .anlamadıgım bır mevzu daha var benım gec gelen mıllıyetcılıktenmıdır nedır kurt mılletcı arkadslar herkesı fasıtlıkle sucluyorlar.bu ulkenın kurucu unsuru kurtler olsa sımdıye turkler kalmazdı bence.sız ayrılmayı ısteyınce orda burda moltof havayı fısek atınca turklerı barbarılkla suclayınca fasıstlık olmuyorda turkler ayrılmak yada bolunmek sıteyınce batıdakı kurtlerın cok sevdıklerı kurdıstana donmelerını ısteyınce sehırlerdıkı duzenın bozucu olarak kurtlerı gorunce neden fasıstlık oluyor anlamaıyorum ben her mılletın kendı kaderını cızmesınden yananyım eger kurtler ayrılamak ıstıyorlarsa ve kurdustan kurmak ıstıyorlarsa kı bu hakdırda ayrıca ısteyebılırler kurabılırler burda kurdıstan olarak gecen yerın harıtadakı seklı semalıde bellıdır ondan ılarısı olmaz ıstanbulk adana ızmır mersın o bolgeye dahıl deıl bunu bılıyorsunuz herhalde bız oraları malum rumlardan aldık.sımdı turklerınde ayrılma taleplerı var ve eger ayrılınacaksa kı gısat bu yonde ıyı bır mubadele yapılacak bu kesın sunkı batıda kalan kurt ve doguda kalan turk rahat edemez veya ettırılmez cunkı araya kan gırdı artık.ha yok bız ıstanbulu falan ıstıyoruz dıyorsanız bu ole dagada bes altı askerı oldurup kaçmakla olmaz ınersınız ermeydanına sen sag ben salemet dersınız .bence bu olay allah gostermesın bır ıc savasa donusmeden bır sekılde bolunme gerceklesmelı.hepınıze saygılar

  23. Yazan:hakan bakır Tarih: Tem 13, 2010 | Reply

    bırde su var arkdaslar artık turklerde uyandı eskıden kımse pkkyı bır kısım kurtlerın destekledıgını bılmıyordu sımdı bu bılınır hale geldı ve kurtlerın cok cocuk yaparak nufuslarını hızla artırırken turklerın nufusun azalması batı bolgerlrını tedırgın etmıstır ve bencede bu tedırgınlıkde haklılık payı varıdır sımdı ayrılmak ıstemıyorum dıyen kurtler kı bı hafta once ozerklık talebı vardı.yakında nufus cogunlugyla turkıyeyı elegecırebılır bunu herkes goruyor artık kımse kımseyı kandıramaz yanı.turkıye dogunun kaynaklarını somuruyor dıyor kurt mılletcısı arkadslar belkıde dogrudur bılmıyorum.o bolgede bır devlet kurulursa bence turkıyeden daha ıyı bır duruma gelme sansları var.turklerın derdıyse ekonomı deıl huzurlu ve sakın bır hayat her sabah kımın ocagına ates dustu acaba dıye dusunerek uyanmak ıstemıyor kı sehıt verılen yerlerde turklerın zarurı olmadıgı (askerlık memeurluk) zamanlarda hıc gıtmedıklerı yerler olunca iş bu hale geldı her mıllet kendı gelecegını cızsın bence.

  24. Yazan:aziz yılmaz Tarih: Tem 13, 2010 | Reply

    Hep merak etmişimdir,acaba dünyanın farklı toplulukları arasındaki ilişkiler nasıldır diye.Mesela hayata nasıl bakarlar.Geleceğe dair umutları,düşünce ve inanç gelenekleri ne şekildedir.Tek tek bireylerinin dünyası,varolma istenci,kendini gerçekleştirme arzusu,beklentileri…nelerdir?En önemlisi de her bir birey acaba kendisini gerçekleştirirken toplumun diğer bireyleriyle nasıl bir bağ içerisindedir.
    Bu birey hissiyatını merak edip kafamda evirip çevirirken,ardından “toplum”a geçiyorum.Mesela varolan ve kabul gören değerler bütünü neye göre toplumsal bir şekle dönüşmüş.Ve bütün bunlara kafa yorarken devlete geliyorum.Toplumu birarada tutmakla “görevli”bu aygıt nasıl işliyor;birey ve toplum nasıl bakıyor bu “aygıt”a.

    Sonra daldığım bu rüyadan uyanarak birden “kendi gerçeklerimize” dönüyorum.

    Kuşkusuz merakımı celbeden diğer medeniyet ve kültürlerde de hayat toz pembe geçmiyordur.Mutlaka kendilerince bir takım sorunları vardır.Hatta belki de bizim sorun olarak görmediklerimizi bile dert edinmiş olabilirler.Dedim ya benimkisi-artık çaresizlikten midir bilmiyorum-sadece bir zihin cimnastiği.
    Ancak sübjektif yargılara,hayalgücüne dayalı bir tasavvur olsa da,bu kurgular ikna olmaktan alıkoyamadığım bir gerçeğe götürüyor beni.

    Nedir bu gerçek?
    Evet,tüm sorunları geride bırakıp mutlak bir uyum,insan denen varlığın yaşam serüveni boyunca peşinde koştuğu mucizevi bir mutluluk örneği dünyanın hiçbir coğrafyasında olmayabilir.Ancak,bizim gibi sabah güne sorunla başlayan ve akşam kafasını yastığa koyarken günü sorunlarla kapatan bir başka toplumu hayal edemiyorum.

    Ha,yeryzünde korkunç savaş ve yıkımlarla boğuşan topluluklar da var.Savaşın ve toplumsal çatışmaların yarattığı travmalardan musdarip tek toplum biz değiliz.İşte Gazze,işte Irak…Çeçenistan,Doğu Türkistan,Somali ve diğerleri.Elbette iliklerine kadar savaşın tüm şiddetini,vahşetini yaşıyorlardır.

    Yani yaptığım karşılaştırmanın kriteri bu değil.

    Zenginlik ve yoksulluk gibi bakıyorum olaya.Bir şeylerin yokluğunu çekmek zordur.Lakin varlık içerisinde yokluk çekmek en acısıdır.

    İşte bu yüzden şaşırıyor ve hayıflanıyorum.Elimizde kaosa değil ama birarada uyum içinde yaşamaya yeterince zenginliğimiz varken düştüğümüz duruma bakıyor ve üzülüyorum.Eğer aşılması imkansız olsaydı belki de bugün yaşamakta olduklarımızı kabullenebilirdim.Gerçi öyle ya da böyle kabulleniyoruz gene de.Ama bu öyle bir kabullenmedir ki,yaşadığımız her saniye, kuşatıldığımız bu garipliklerin yükü ve meşguliyeti altında eziliyoruz.

    Nasıl garip olmasın?Gençlerimizi göz göre göre anlamsız takıntılara kurban verebiliyoruz.Cenaze ve yas memleketi olduk.Ve hadi buna bir son verelim demek yerine hayatlarımıza,bize kaderimizmiş gibi dayatılan bu keşmekeşin içinde devam edebiliyoruz.İşimize gidiyor,tartışıyor,eğleniyoruz.Sanki hepsi birarada gayet normalmiş gibi kanıksıyoruz.

    İşte bu bölünme tartışmalarına da tam da bu iklimin devam ettiği bir dönemde girdik.Yapmamız ihtimal dahilinde olan pek çok şeyi atlarken ne hikmetse buraya kapağı attık.Kestirmeden,hadi ne olacaksa oluversin dedik.Daha doğrusu birileri öyle buyurdu bizler de kendimizi içinde bulduk.Üstelik kimsenin de böyle bir talebi bulunmuyorken.Ve çözüme dair en ufak bir getirisi yokken.

    Peki sormazlar mı,fildişi kulelerinden bizlere bölünmeyi çare olarak sunan zevat acaba bu uç tartışmalarla ortalığı bulandırmadan önce neden çok daha makul ve çok daha kolay olanlarından hiç sözetmezler.
    Söz etmezler çünkü makul ve anlşılabilir öneriler kalıcı çözümlere;bölünme önerisi ise varolan çatışma ve gerilimi daha da tırmandıracaktır.Amaç budur.Bunu görmemek için gerçekten kör ve sağır olmak gerekir.

    Sonuç itibariyle bu ülkeye barışın,huzurun gelmesini istemeyenlerce ortaya atılmış yeni bir oyundur bu.Barışın yeşermesine duydukları kaygıyla paniklemişler ve işte bu” mucize buluşu”ortaya atmışlardır.Yalnız bu son çırpınışlarıdır.Gerçekleri gizlemek ve kitleleri şaşırtma adına icat ettikleri ne kadar çarpıtma ve kirli seneryo varsa ellerinde patlayacaktır.Ve o günler yakındır,”yalancının mumu yatsıya kadar yanar” çünkü.Ve yatsı değil artık şafağa dayandık,güneş ha doğdu ha doğacak…

  25. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 13, 2010 | Reply

    Bu pek de dillendirilmeyen bolunme dusuncesinin arka planinda, AB’ne girmek isteyen, ancak bu birlige girmelerinin onundeki en buyuk engel olarak her defasinda pisirilip pisirilip onumuze konan, yumusak karnimiz olan, uluslararasi arenada bize karsi koz olarak kullanilan Kurt sorununu ve teroru; AB’ye uyumsuz, sinirlar acildiginda Avrupa’da ciddi catismalara yol acabilecek Dogu kulturunu ve yasam tarzini gorenlerin sayisi hic de az degil. Ben, olaya bu perspektiften bakmamakla beraber, eger Turkler icin de, Kurtler icin de daha hayirli olacagina inaniliyorsa, akan kan duracaksa, Kurdistan devletinin taninmasinda ve Kurtlerin yogun olarak yasadigi Guneydogu’nun Kurtlere verilmesinde bir sakinca gormuyorum. Batman’daki, Siirt’teki petrol isin rengini degistirebilir belki ama, sonucta o petrolu Turkiye kullanmazsa, cok buyuk olasilikla ABD yonetecektir. O saatten sonra Kurtlerin kaderi ne olur, bilinmez. Belki de mutlu olacaklar, daha zengin olacaklar. Kuzey Irak petrolleriyle de bu potansiyele fazlasiyla sahipler. Arkalarindaki ABD’nin destegiyle de oldukca onemli bir ulke olabilirler. Turkiye de AB’ye girerek demokrasi konusunda kendini daha fazla gelistirir, daha liberal bir hayat surmeye baslariz boylece. Zaten, bugun dahi batida yasayan normal bir kisi doguya gitmeyi bir ceza olarak goruyor.

    Ancak, takdir edersiniz ki, bu kadar kan dokuldukten, nefret ortami olustuktan, milliyetcilik duygulari kabardiktan sonra, sanirim, Turkler Turkiye’de Kurt, Kurtler de Kurdistan’da Turk gormek istemeyeceklerdir. Ve boylece bir nufus mubadelesi daha gormemiz mumkun olacaktir.

    Bir kisinin daha kaninin akmasindansa, bu mu daha hayirli diye dusunuyorum, ama yine de isin icinden cikamiyorum. Sinirlar acilirken, o 20.yy’in baslarinda kalan milliyetci, irkci zihniyet dunyada yok olurken, biz neden, nasil bu hale geldik? Ulkelerin birbirinden ayrilmasindan baska care yok mu? Neden kimse somut bir cozum uretemiyor? Catismalari, can kayiplarini kaniksadik mi yoksa? Normal bir sey midir bu kadar kisinin olmesi? Normal galiba… Bizde boyledir. Bir yolda 100 kisi olmeden ust gecit yapilmaz, bir cukura 500 sarhos dusmeden cukur kapatilmaz, sanirim milyonlarca sivil ve asker olmeden de bu sorun cozulmeyecek. Insana verilen deger malesef cok dusuk ulkemizde… Cok olan sey degersiz oluyor tabi…

  26. Yazan:Mustafa Akbaş Tarih: Tem 14, 2010 | Reply

    Kürd vatandaslara bütün cagdas haklari verilmeden Türkiyeye barisin gelmesi imkansiz. Kürdlerin geleceginden Kürdler kendileri sorumlu olmalidirlar.Bütün imkanlar masaya yatirilmali..özerk yerel yönetimlar olabilir, Federasyon olabilir…hatta isterlerde ayri Devlet kurma imkanina bile yer verilmeli.Ama sonunda buna Kürd vatandaslar karar vermeli.

  27. Yazan:mehmet bahadır Tarih: Tem 14, 2010 | Reply

    PKK, derin devlet ve beyaz türkler aynı sonuçta mutabakata vardılar gibi gözüküyor. Onlara göre, devletin demokratik dönüşümünü engellemenin tek ve son yolu “bölünmek”. Bu ortak proje vizyona konmaya çalışılıyor. Belki de konmuştur.

    Türkiyeyi bölmeye ve küçültmeye razılar. Çünkü, küçük olsun ama bizim olsun istiyorlar. Üstelik küçülmüş ve bölünmüş bir Türkiye’de halkın yaşayacağı duygusal travma üzerinden “kemalist ve militarist” devleti yeniden dirilteceklerinin hayalini kuruyorlar. Dahası kürtlerden arındırılmış bir ülke, derin devletin ve beyaz türklerin ülkesi olacağı aşikar. Kimbilir belki de, çok özledikleri, tek partili, tek sesli, tek renkli altın çağlarına? geri dönerler!!!

    Ama bence yanılıyorlar…Bölünmenin oluşturacağı büyük travma ve milliyetçilik üzerinden “otoriter” bir iktidar hesapları çoğunlukla ters teper. Bu konuda Bosna’da etnik temizlik yapan Miloseviç ibretli bir örnek olacatır. Kendileri iktidardan, Savaş suçluları mahkemesine düşmüş ve yargılanırken ölmüştür. Olay mahkemeyi kübraya intikal etmiş ve Yargılama süreci orada devam etmektedir.

    Teorik olarak iki sonuçla karşı karşıyayız…

    Ya demokratik, hukuk devletinde bariş içinde birlikte yaşayacağız. Ya da faşist iki devletin birinde yaşayacağız. Üçüncü bir ihtimal yok malesef

    Ben birincisini alayım…Diğeri şişkinlik yapıyor 🙂

  28. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 15, 2010 | Reply

    Şöyle bir bölünme daha mantıklı. Kıyı şeridini, Kürtlerden, dindarlardan ve AKP’ye oy veren seçmenden nefret eden ulusalcıları verelim. Çünkü herkesle sorunlu olan tipler bunlar. Tecrid edilmeleri lazım. Ne okullarına başörtülü girsin, ne Arapça ezan sesi olsun sokaklarında, Kürtleri de almasınlar sınırlarından içeri, sadece kendilerine vergi versinler, kendi gibi insanlarla birarada olsunlar. Çünkü asıl tecrid edilmeleri gereken ve arıza olan tipler bunlar. Vallahi ben bu uğurda Antalya, Bodrum, İzmir’i gözden çıkarmaya razıyım. Devletlerinin isimlerini de şöyle koyabilirler mesela: “ULAN-yani Ulusalcı Laik Atatürkçü Nasyonel Federe Devleti” veya Amerika’nın DALLAS’ı ile ALABAMA eyaletinin karışımında havalı bir isim de olabilir, mesela DALLAMA nasıl? Denizkıyısı Atatürkçü Laik Devleti.

  29. Yazan:yyeliz Tarih: Tem 15, 2010 | Reply

    Ekrem bey çok güldürdünüz beni:) sonunda bunu dedirtiyorlar valla haklısınız 🙂

  30. Yazan:yyeliz Tarih: Tem 15, 2010 | Reply

    Ömrü hayatında bir kere olsun Ankara2dan öteye gitmeyecek bir İzmirli niye bu kadar dert edinir o hiç gitmeyeceği toprakların ve halkının ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütün oluşturmasını ya da oluşturamamasını diye merak etmişimdir hep. Nihayet bu realite pek çok kişi tarafından dillendirilir hale geldi. Yalnız burda beni tek rahatsız eden şey iki tarafında faşizan tavrı. “Defol ülkemden” ile “Sen beni kovamazsın asıl ben gidiyorum” temelinde olmamalı bu ayrılık. Severek ayrılıp, sıfır problem yaşayacağımız dostlar olarak kalsak fena mı olur?

  31. Yazan:Furkan Tarih: Tem 15, 2010 | Reply

    Aldığım eğitimden ötürü sanırım fazla analize girmeden direkt çözüme odaklanıyorum. Benim çözüm önerim şöyle :

    1) Türkiye devletinin dini İslam dinidir maddesinin anayasaya girmesi,
    2) Bu ülkenin başkanının bu topraklarda yaşayan tüm müslümanların lideri olduğunun ilan edilmesi,
    3) İslam dini çerçevesinde toplumsal hayatın yeniden düzenlenmesi,
    4) Eğitim sisteminde her aşamasında Mustafa Kemal’den ve onun fikirlerinden Fatih Sultan Mehmet hakkında bahsedildiği kadar bahsedilmesi ve o derecede önem verilmesi ve bu şekilde kendisinin tarihteki yerini alması amacıyla artık rahat bırakılması.

  32. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 15, 2010 | Reply

    Aldığım eğitimden ötürü sanırım fazla analize girmeden direkt çözüme odaklanıyorum. Benim çözüm önerim şöyle :

    1) Türkiye devletinin dini İslam dinidir maddesinin anayasaya girmesi,
    2) Bu ülkenin başkanının bu topraklarda yaşayan tüm müslümanların lideri olduğunun ilan edilmesi,
    3) İslam dini çerçevesinde toplumsal hayatın yeniden düzenlenmesi,
    4) Eğitim sisteminde her aşamasında Mustafa Kemal’den ve onun fikirlerinden Fatih Sultan Mehmet hakkında bahsedildiği kadar bahsedilmesi ve o derecede önem verilmesi ve bu şekilde kendisinin tarihteki yerini alması amacıyla artık rahat bırakılması.

    Mission impossible dostum… Ama, eger dedigin gibi olsa, Turkiye’de ne Kurt meselesi, ne Ermeni meselesi kalir… Bugun yasadigimizdan cok daha ozgur bir hayat yasariz. Dunyadaki sayginligimiz kat kat artar. Gelir adaleti saglanir. Yurtta da, cihanda da barisi saglariz ancak, bu topraklarda yasayan insanlarin kaderi, birilerinin cikarlarina uygun olarak belirlendiginden, 2 kere 2’nin 4 ettigini soyleyemez hale getirildik bu ulkede.

  33. Yazan:tayfun_korkut Tarih: Tem 15, 2010 | Reply

    Bu arada Furkan,

    Islamiyeti, “sunu yapabilirsin”, “bunu yapamazsin” tarzi emir ve yasaklarla getirirsen, bu da kabul gormez toplum tarafindan. Ama, mesela, hafta sonu tatil gunlerini, dunyanin geri kalan ulkeleri gibi toplumun cogunun dininde belirtilen ibadet gunune gore duzenlersin, isteyen Cuma gunu rahatlikla, is telasi olmadan ibadetini yapar, isteyen de Cuma gunu tatilini plajda bikinisiyle guneslenerek gecirir.

  34. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Tem 16, 2010 | Reply

    Furkan Bey,

    “Toplumsal hayatın düzenlenmesi” argümanıyla yola çıkan grupların birbirinden farkları olmadığına inanıyorum. Türbanı yasaklayanlar da aynı argümanı kullanıyorlar, toplumsal hayat yerine kamusal alan diyorlar sadece. Referansınızın İslam olması sizi onlardan daha iyi yapmıyor benim gözümde.

    Gönüllere hitap etmek yerine millete nizam vermeye çalışan bir İslam yorumuyla nereye kadar gidilir?

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  35. Yazan:Furkan Tarih: Tem 17, 2010 | Reply

    Atılım Bey
    Tam anlamadım dediğinizi, nizamsız kafamıza göre yaşayalım mı diyorsunuz. Nizam vermekten bahsedenleri inandırıcı bulmuyorsunuz ama birilerinin sizin adınıza sizin için düzenlediği bir nizamda yaşamaya devam ediyorsunuz. Bu toplumda gördüğünüz herşey her düzen her kural 1923-1938 arası “birilerinin” size rağmen sizin adınıza yaptığı nizamdır, onun yansımalarıdır. İslam nizam yapmasın nizamı ateistler yapsın ama İslam gönüllerimizi okşasın, bize güzel ilahiler söylesin. Dediğiniz bu mu ? Bence siz İslamın mesajını pek anlamamışsınız. İslam sadece gönüllere ferahlık olsun diye gönderilmedi. Amacı İslam toplumunu kurmaktı.

  36. Yazan:Furkan Tarih: Tem 17, 2010 | Reply

    Tayfun Bey,
    Siz de iyi bilirsiniz ki Kuran’da bu alemin düzeni, nizamı eğer insanların heva ve hevesine göre olsaydı her şey alt üst olurdu der. Birileri bizi beğensini bize gücenmesin diye doğruyu söylemekten geri durmak bence yanlış olur.
    Hem zaten burada Kürt sorununa çözüm önerileri tartışılıyordu. Benim aklıma gelen çözüm bu. Biliyorum imkansız görünüyor. Bence bu yüzden kürt sorununun çözümü de imkansız.

  37. Yazan:Atılım Ateş Tarih: Tem 19, 2010 | Reply

    Furkan Bey,

    İslami nizam istemeyen, otomatik olarak bugünkü nizamı destekler mi diyorsunuz?

    Yanlış diyorsunuz…

    Öncelikli itiraz noktam nizam olması-olmaması değildi. Öncelikli itiraz noktam, toplum hayatının şekillendirilmesi çabasınaydı.

    Gönüllere hitap etmeyi öncelik haline getirdiğinizde toplum hayatı zaten kendiliğinden İslami bir çerçeveye oturmaz mı? Eğer gönülleri fethedemezseniz, toplum hayatını ancak baskı mekanizmalarıyla şekillendirebilirsiniz. İslam’ı Kemalizm ile aynı noktaya çekmek demek olur bu…

    Belki demek istediğiniz de bu değil, ancak kullandığınız dil böyle bir anlayışı işaret ediyor. “İslam dini çerçevesinde toplumsal hayatın yeniden düzenlenmesi” cümlesinde toplumsal hayat edilgen, beraberinde toplum da edilgen kalıyor benim okumama göre.

    Diyebilirsiniz ki Meclis bu hükümleri uygulamaya koymalı, o zaman Meclis’i seçen toplum edilgen olmaz. Öyleyse toplumsal hayatın düzenlenmesi yetkisi meclise verilebilir mi bunu tartışalım.

    Ecevit başbakanken mecliste böyle bir yetki olmasına karşıydık. İktidar değişince böyle bir yetkiyi meclise vermeye razı olunabilir mi?

    Selamlar,

    Atılım Ateş

  38. Yazan:Furkan Tarih: Tem 19, 2010 | Reply

    Atılım Bey
    Bazı fikirlerin topluma nizam vermesi fikrine sıcak bakmayan insanlar, eğer samimi iseler, bu devletin kuruluş aşamasında gücü elinde bulunduran azınlığın toplumumuza nizamın en alasını vermesine de karşı çıkmalılar diyorum. Devrimler sonuç itibariyle halka danışılarak yapılmadı. Gücü elinde tutan insanlar o zamanlarda aynı sizin gibi insanların hayatlarına direkt etki ederek nizamı kendi isteklerine, doğrularına göre değiştirdiler. O zaman da sokaktaki adama sorsaydınız, şapka kanuna karşı çıkacaktı, istemem ben, bana nizam dayatmayın diyecekti. Şimdi siz kendiniz için istediğiniz bu nizam dayatıcılara karşı çıkma hürriyetini, o insanlar için de istemediğiniz sürece samimiyet testini geçmeniz zor. Yani bir başka deyişle özgürlüklerden yana olduğunu iddaa eden tüm insanların devrimlerin yanlış bir metodla gerçekleştirildiğini kabul etmeleri lazım. Devrimlerin yanlışlığı doğruluğu da ayrı bir tartışma konusu.
    Meclis konusunda fikirlerinize katılıyorum. Tam olarak benim düşündüğüm de bu. Bu toplumsal değişimin arkasında toplumun çoğunluğunu temsil eden bir meclis olmalı. Ama bu sağlanabilir mi sağlanamaz mı bunu görmek bu şartlarda imkansız. Çünkü bu taleplere dayanarak siyaset yapmak yasaklanmış bu ülkede. Böyle saçma bir şey olur mu, bir fikri yasaklıyorsunuz çünkü size göre bu fikirler yanlış. Demezler mi adama özgürce tartışılmadan konuşulmadan hangi fikir yararlıdır hangi fikir zararlıdır nasıl bilinecek. Tamamen bu yasağı çıkaran şahısların dünyayı kavrama yeteneğine kalmış artık doğruları bulma şansı. Bu şahıslar kendi akıl ve fikirleriyle doğruları bulabiliyorsa ne ala. Ama yanılıyorlarsa bunu bilme şansımız da yok çünkü bu konularda tartışma, siyaset yapma ve hatta düşünme bile yasaklanmış.
    Özetle dediğiniz şekilde toplumsal hayatın meclis tarafından düzenlenmesinin uygun olup olmayacağı ancak düşünce ve siyaset yapma özgürlüğünün tam olarak sağlamasından sonra tartışılabilir.

  39. Yazan:denis Tarih: Tem 19, 2010 | Reply

    Yazı doğru tespitler içermekle birlikte yanlış bir başlangıç noktasını baz almış. ‘türkiyenin bölünmesi’ tartışması askeri vesayetin kemal zamanında yürürlüğe koyduğu türk emperyalist politikasının zihinlerde yarattığı kafa karışıklığının sürmesinden kaynaklanıyor.

    Bugün türklerin kaçta kaçı tarihte türkiyenin nerede başlayıp bittiğini bilir acaba?

    Yüzyıllarca Kürdistan ve Ermenistan olarak bilinen topraklara türkiye denmesinin tarihi şurada 80 yıllık bir şey. Bu toprakların binlerce yıllık tarihi düşünüldüğünde küçük bir parantez. Üstelik Avrupa’da kullanılan haritalara baktığınızda çoğunda bu realitenin tanınmaya devam edildiğini görürsünüz. Kısaca, osmanlı’nın da kabul ettiği bir gerçeği kemalist emperyalizm bu ülkedeki sadece türklere unutturmayı başardı. Meselenin kaynağı türkün türke propagandasının yarattığı bilgi kirliliğinden başka bi rşey değil.

  40. Yazan:ali duman Tarih: Tem 19, 2010 | Reply

    çarpıtarak attığı manşetlerle ve hatta bizzat kendisinin diktiği bayrak ile küçük bir kaya parçası (kardak) için iki ülkeyi savaşın eşiğine getiren,

    “kıbrıs türktür, türk kalacaktır” ırkçı kışkırtmasıyla 6-7 eylül olaylarını yaratan,

    manşetinde hergün “türkiye türklerindir” ırkçı söylemini basan,

    hürriyet gazetesinin kudretli yazarı ertugrul özkök nereden icap ettiyse aniden “bölünmeyi de tartışabiliriz” deyiverdi.

    adama sormazlar mı, küçük bir kaya parçası için ülkeyi yunanistanla savaşın eşiğine niye getirdiniz,

    adama sormazlar mı, kıbrıs türklerindir diye türk ırkçılarını kışkırtarak, binlerce gayri müslim vatandaşı göce zorlayıp,binlerce evi bastırtıp, yüzlerce kadına tecavüz ettirmekten, ölümlerden, yaralanmalardan ve bizi dünyaya rezil etmekten ne gibi bir fayda umdunuz?

    sadece “kürtçe klip yapmak istiyorum” dediği için resmini kürdistan haritası üzerine montajlayarak, vatan haini ilan edip, linç işlemini başlattığınız ahmet kaya’dan ve kürtçeden alıp veremediğiniz neydi?
    tezgahlanan oyunlarınızı saymakla bitiremeyiz, şimdi sormak gerek, siz neyin ve kimin gazetesisiniz? siz kimsiniz? necisiniz? milletin aklını karıştırmaktan, zihin karışıklığı ve ucuz milliyetçilik yapmaktan başka ne işe yararsınız?

    türkiye, tartışmasız olarak üzerinde yaşayan halklarındır, ancak ne varki hürriyet gazetesi kimdir? kimindir? bunun çok netametli bir konu olduğu kesin.

  41. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Tem 20, 2010 | Reply

    Sayın denis,

    Haklı olabilirsiniz. Yazıda sadece şunu anlatmaya çalıştım: “Kürtleri sorun olarak, huzuru bozan bir unsur olarak gören ve bölünürsek huzurun geleceğini düşünen güruh, aslında bu ülkede asıl huzuru bozan ve sürekli kavganın baş müsebbibi olan bir güruh… Benim ulusalcılarla da, laikçilerle de bir problemim yok. Yani benim tarafımdan hiçbir problem yok. Ama benim varlığımı problem edinen biri varsa, o da kusura bakmasın, azınlık olmasına rağmen ülkenin gerçek sahibi gibi davranmasın bana. Çok rahatsız oluyorsa varlığımdan gitsin gettosunda yaşasın (böyle gettoya can kurban!).
    Bakın, bir arkadaşımın komşusu, karısı başörtülü diye arkadaşımın selamını almıyor. Arkadaşım “her defasında ısrarla selam verip güleryüz gösteriyorum ama her defasında başını çevirip somurtuyor” diyor. Şimdi bu adam eğer arkadaşımın varlığından rahatsızsa kusura bakmasın, gidecek kendisi gibi olanlarla birlikte yaşayacak, birlikte happily ever after mutlu hayatlarını yaşayacaklar. Kendi gibi olmayan insanların huzurunu da kaçırmayacaklar. Bir ülkede her gün kavga, kargaşa olmaz ki. Artık insanlar huzur istiyor, yeter yani. Ülkede insanların %80’i üniversitede başörtüsünün serbest olması gerektiğini söylüyor. Bir avuç azınlık buna izin vermiyor. Kusura bakmasınlar yani. Toplumsal huzura engel oluyorlarsa gitsinler İzmir’de yaşasınlar. Kuralım bir Nişantaşı cumhuriyeti ne halleri varsa görsünler. Ya da adam olsunlar, kendi gibi olmayanlara saygı göstermeyi öğrensinler”

  42. Yazan:bsm Tarih: Tem 20, 2010 | Reply

    Haddim olmayarak biraz işin sosyolojine girmek istiyorum.

    Evet,bugün Türkiye’ye gerçekten de insanların birbirine antipati duyduğu psikolojik bir iklim hakim olmuş durumda.Bir hazımsızlıktır almış gidiyor.Tabii bu,beraberinde bir güvensizlik de yaratıyor toplumda.Zaten bu iki olgu birbirinden bağımsız gelişmiyor;biri diğerini tetikliyor ve dolayısıyla da bu duygular birbirinden beslenmiş oluyor.Dikkat ederseniz milliyetçiliğin yükseliş gösterdiği kimi dönemlerde karşı milliyetçilik güçleniyor.

    Peki insanları bu denli birbirine düşman kılan,toplumda güvensizlik yaratan nedenler nelerdir?Neden biri diğerini “sorunlu”görüyor ya da kendisi için bir tehdit olarak algılıyor?Öyle ya,hoşnut olmadığımız bir tablo olmasına karşın bu hissiyata sebep olan bir takım nedenler olmalı.İzahı zor olsa da elbette kopuşa doğru giden bu ayrışmanın dayandığı saikler olmalıdır.

    Yalnız burada bir parantez açmak gerekir.Ekrem beyin son yorumunda değindiği üzere;huzurunun bozulmasının müsebbibi olarak diğerini/ötekini görenlerin aslında kendileri sorunludur.Huzuru asıl bozanlar bu tahammülsüz güruhtan çıkıyor.Ancak bu saptamaya katılmakla beraber önemli bir ayrıntının dikkatlerden kaçtığını düşünüyorum.O da şu:diğerine katlanamama hadisesi sanıldığı gibi yekpare(homojen)değildir.İster başörtüsü tercihinden,ister din,mezhep,etnisite,cinsiyet vb farklılıklardan kaynaklı olsun…varolan ayrışma sabit bir çizgi üzerinden seyretmiyor.Biraz açmak gerekirse:
    Bugün başörtüsüne katlanamayan kesimler sadece kemalist olarak tanımlananalarla sınırlı değil.Yasa koyucular bu geleneğin takipçilerinden olduklarından ve yetki de halihazırda onlar da olduğundan böyle bir sezgi yaratıyor.Oysa az çok muhafazakar/gelenekçi siyaset çizgisinde olan partiler de(veya bu çizgide olduğunu iddia eden siyasi yapılanmalar)bu anlamsız yasak konusunda asla resmi ideolojiyle ciddi anlamda ters düşmediler.Belki CHP ve onun anlayışında olan kesimler kadar tahammülsüz olmamış olabilirler ama devletin çizgisinden çok da ayrı bir irade ortaya koymuş değiller.İşte Çiller’in DYP’si,öncülleri Demirel,Cindoruk ve temsil ettikleri AP,Mesut Yılmazlı ANAP vd.Hatta ve hatta alternatif iddiasındaki BDP.Dolayısıyla müesses nizama sadık,devletin kırmızı çizgilerine dokunmayan pragmatik bir yaklaşım vardır.Dediğim gibi laikliği söylem olarak bayraklaştırmamakla beraber suya sabuna dokunulmamıştır.Netice itibariyle kemalizmi sadece bir adreste aramak oldukça yanıltıcıdır.

    Bu hatırlatmayı yaptıktan sonra gelelim kürt sorununa.Andığım siyasi gelenek kürt sorununda da benzer eğilim içindedir.Özal hariç çözüm konusunda irade göstermiş kararlı bir lider göremezsiniz-Akp ve Erdoğan’ı şimdilik bu tartışmanın dışında bırakıyorum.Dolayısyla partilerin ve liderlerin kürt sorununa bakışı oy hedefleyen günübirlik siyasetin dışına pek çıkmadı.Alevi meselesinde de bu hep böyle oldu;seçim önceleri vaatler verildi sonrası hep unutuldu.BDP ise malumunuz,çözümün adresi olarak İmralı’yı adres gösterme acizliğinde.Zaten diğer sorunlara eğilmek gibi bir hedefi ve kaygısı da yok bu partinin.

    Şimdi bütün bunların “sosyoloji”nin neresine düşer diye soranlar olacaktır.Yani haklı olarak”birbirine tahammülsüz bir toplumuma dönüşmemizin sosyolijisi burada mıdır?” diye soranları duyar gibiyim.Bal gibi ilgisi var.Nasıl mı?

    Eğer her bir parti,siyasi oluşum vb. “dostlar alışverişte görsün” misali sorunları varlığı için bir malzemeye dönüştürür ise olacağı budur.Zira sorunları çözmek değil,sorunlar üzerinden varlığını sürdüren bir siyaset anlayışı hakim Türkiye’de.Sağcısı,demokratı,liberali,laikçisi….tüm partilerin anlaşında bu vardır.

    Dedik ya,insanlar birbirine tahammülsüz,birbirine güvensiz.Nasıl olsunlar ki?Büyük kentlerde terör sokaklara taşmış.Kapkaç,küçük çapta mafyalaşma,suç adına ne varsa almış gidiyor.Peki kimler sorumlu tutuluyor bundan?Tabi ki Kürtler.Belki haksız bir güvensizlik de değildir bu.Ancak perde arkasında insanları suça,şiddet eğilimine nelerin yönelttiğini maalesef kimsenin aklına gelmiyor.”Sorun çıkarıyorlar,gittikleri yerlere kendi kültürlerini yayıyorlar”diyerek kestirmeden suçlayıp ötekileştirmek daha kolay çünkü.Düşünce konforu bozulmadan suçlu bulundu muydu elbette dışlamak kaçınılmaz hale geliyor.

    Oysa,bu insanlar nereden geldi,neden topraklarını terkedip şehrin varoşlarını mesken tuttular?Bu soruları hiç sormadık.Evi başına yıkılan,ekinleri yakılan,hayvanları telef edilen ve köyünden zorla çıkarılan insanlar acaba nasıl bir “uyum”sağlayacaktı büyük kentlerde.Bunca işsizlik varken bu şehirlerin ekonomik dönüşümü karşılayamacağını,toplumsal patlamalara yol açacığını neden düşünülmedi.Düşünülmedi çünkü varolan siyaset anlayışının bu tür sorunlara çare üretmek gibi bir derdi bulunmuyor.

    Yoğun bir kavşak düşünelim,üçyol,dört yol gibi trafiğin pek çok koldan işlediği bir nokta.İşaret yok,levha yok,trafik ışıkları yok,trafiği sağlayacak bir görevli yok!Peki o kavşağın hali ne olur bir düşünün.Kilitlenmez mi?Hatta bir anda felç olmaz mı?İşte bizleri toplum olarak birbirine düşman eden nedenlerimiz de bu duruma benziyor.İnsanları 50 yıl öncesinden kalma yasalarla vergi kaçakçılığına teşvik edeceksiniz sonra da neden ekonomi kayıt dışı işliyor diye şikayet edeceksiniz.Kürt sorunu da benzer anlayışla bu noktaya geldi…İleride sonuçları nereye varacak diye düşünülmeden insanlar yerlerinden yurtlarından edildiler,sefalete sürüklendiler.Vatandaş da perde arkasını sorgulama gereği duymadan aynı semti paylaştığı insanları suçladı.Suçlamakla kalmadı sorunlu gördü,illalah etti.Ve antipati antipatiyi doğurdu,etki tepkiyi.Böylece bu iklim kürtçeye karşı da,kürt insanın yaşam tarzına karşı da bir tepkiye,dayanılmaz bir tahammülsüzlüğe dönüşte.Budur hikayemiz.Derinlerde saklı olan sosyoloji de budur.Eğer bir gün,bizlerden gizlenerek üstü örtünen bu gerçeklerin üzerindeki örtüyü kaldırır ve gerçeklerimizle cesaretle yüzleşmeyi göze alabilirsek bu düşmanlık ve ayrışma da son bulacaktır.Ama yok aidiyet duygusuyla,üzerimizde bunca oyun oynayan tertipçileri kurtarıcı ve kahraman gibi görmeye devam edersek korkarım birbirimize düşman kalmaya devam edeceğiz.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin