RSS Feed for This Post

Bilgi edinmek güzel, ama?

Enformasyon çağında bilgi edinmenin kolaylığına kendimizi bırakmışken, yine de bazen duyduğumuz ya da gördüğümüz herhangi bir olay üzerine düşünebildiğimizi farkettik mi hiç? Bilgiler o kadar hızlı akıyor ki hayatımızdan, dün yaşanan bir olay çok uzakta kalabiliyor. Henüz birine üzülüp ya da etkisini tartmaya fırsat bulamadan, yeni gündemler söz sahibi oluveriyor yaşamımızda. Edilgenliğimizin bile farkına varmadan kabulleniyoruz; bu kabullenişiniz, elimizde çay-kahve zulüm haberlerini izlemenizden belli oluyor. Rahatlıktan bahsettik ya bu kabullenişimizle alakalı kocaman bir gerçek.

Sürekli ve hızlı akan haberlerin arasına sıkıştırılan reklamlar ise haberlerin öneminin önüne geçen en büyük duvar oluveriyor. Az önce içinizi sızlatan bir çocuk görüntüsünün yerini yazın ne giymenizi size söyleyen reklam kuşağı alıveriyor. Enfermasyon dediğimiz şey hayatımıza bir düğme ile dahil olur Gündüz Vassaf’ın kitabında yazdığı gibi; ama vicdanın düğmesi yoktur; hiçbir zaman da olmadı.

Söz dönüp dolaşıp yine modernizme gelecek ama “yeter artık” deyip de okumaktan vazgeçersiniz diye bu sihirli(!) kelimeye ancak üçüncü paragrafta değinebiliyorum. Bilgi edinme araçlarından odalarımıza, evlerimize kısaca zihinlerimize hücum eden bilgiler ve bu bilgileri okuma şekilleri, geçen yüzyıldan bu yana ciddi bir sosyo-piskolojik sorunu oluşturuyor. Medya, moda ve modern… 3G yeni çıktı ama kaç kişi yüzyıllardır var olan bu 3M’nin farkında?

Modern olanın hemen moda ikonlarıyla süslenip medya aracılığıyla bize dayatıldığı bu algı biçimi beni uzun zamandır rahatsız ediyor. İddia edemeyeceğim, ne dünyayı kurtaran adamım ne de kendimi, bu modernizm ağından! Yine de kaç gündür düşündüklerimi yazmak istiyorum.

Ne zamandır unuttuğum bu düşünceler geçenlerde yeniden hatırıma geldi. Rawstory isimli bir internet sitesinin haberini Türkçe’ye çeviriyordum. Haberde Blackwater isimli şirketin eski çalışanlarından iki kişi, sözkonusu güvenlik şirketinin Irak’lı kız çocuklarını pazarladığını iddia ediyordu. Şirketin sahibi Amerika’nın multi-milyonerlerinden Erik Prince. Erik ve adamları bir dolar karşılığında küçük çocukları kötülüğe zorluyorlardı üstelik tüm bunlar yetkililerin hiç de habersiz olmadığı gerçeklerdi.

Haber kısaca bu idi. Hiçbir değişiklik yapmadan olduğu gibi cümleleri çevirmeye çalıştım. Tüm soğukkanlılığımla…Bir taraftan da ne kadar büyük zorluk içinde olduğumu düşündüm. İğrençliği konusunda tartışma götürmez bir habere bu denli yakınlık, size bilmediğiniz adamları, onların şirketlerini ve yaptıklarını birebir anlatan bir zaman dilimi oluyor çeviri yapmak. “Etik” gereği hiçbir ekleme yapamıyorsunuz. Bunlar en basiti… Ya yaşananlar? Onlar için hiçbir şey yapamıyorsunuz. Bu ve buna benzer haberleri memleketinize kazandırırken insanlara yeni birşeyler ulaştırmayı ve kısmen de olsa bir kamoyu bilgilendirmesi yapmayı “hizmet” olarak adlandırıyorsunuz. Oysa bu çok acıydı; çok büyük bir paradokstu. Benim okumaya, bakmaya, görmeye dayanamadığım şeyleri insanlar yaşıyordu. Masamın diğer tarafındaki yeni demlenmiş bir çay ve ifadesiz bir yüz ile ben, hiç de samimi değildik.

Aynı anda kafamda geçen binbir türlü düşünceyi nasıl savacaktım?Öyle ya bu düşünceleri savıp hayatıma devam etmeliyim!

Sudan’da açlıktan bitap düşmüş bir çocuğu akbaba yemek üzere iken o çocuğa yardım etmek yerine bu anı fotoğraflandırmayı tercih eden birfotoğrafçı ve yangında ölmek üzere birine yardım etmek yerine bu anı akşam haberlerine yetiştirmeye çalışan bir gazeteci… Bu iki örnek meramımı özetleyen iki yaşanmış gerçek. Medya, iletişim, habercilik… Tüm bunlar içinde nasıl bir canavar duyguyu barındırarak meslek haline gelmişler? Haberci de insan, haber yapılan da insan, haberleri izleyen de insan… İnsan herşeyiyle bu sektörün öğeleri iken nasıl oluyor da insan gerçeği ve neliği atlanarak acımasız bir hüviyete bürünüyor ve insanlar ahlakı unutup adına etik dedikleri kırıntılardan ekmek yiyor?

Bir de bu pazarın alıcıları yani bizler seyirciler var. Neden biraz daha fazla şuur kazanmaktan, sesimizi çıkarmaktan ve edilgenliği kabul etmemekten yana taraf olmuyoruz? Mankurtlaşarak aklımızı, hislerimizi kaybederken farkında mıyız namus diye bir gerçeğimizi daha yok ediyoruz! Fikir namusu, insan namusu, meslek namusu…

Guantanamo haberlerinin gündemimizden hiç düşmediği dönemlerdi. Birkaç yıl önce. Liseden henüz mezun olmuştum. Bir insan hakları derneğinde Guantanamo ile ilgili rapor hazırlıyorduk. Çeşitli yurt dışı raporlarından mahkumların ve mağdurların yaşadıklarını proje kapsamına dahil olanlar aralarında paylaşmış herkes kendi raporunu çevirecekti. İsimlerinin hepsi de müslüman ismiydi, hemen hepsinin kökü Doğu’ya uzanıyordu; yakın Doğu’ya. Sanki dünyanın bütün dertlerini omuzlarımda taşıdığımı sanan ben, ilk defa emperyalizmle karşılaşıyordum. O gece uyumamıştım, ertesi gün de rapor üzerine çalıştım ve kısa sürede teslim ettim. Ne oldu peki? Ya da ben ne olacağını umuyordum?

Kulağımda bir ses: “Allah’tan daha mı merhametlisin?” diye soruyordu. Neden böyle diye sormuştum ona. Neden müslümanlar bu halde? Birçok sebebi var demişti. Hepsi ayrı bir yönüyle ayrı birer imtihan. “Kader mi?”

İzleyeceğimiz haberleri ve onları okuma biçimleri “tercih edebilir” duruma gelmeli ve asla yapabileceklerimizi küçümsememeliyiz. “Sen bu devasa sektörde her habere en az bir sayfa yazı düzeceksen bu iş sana göre değil” diyen medyatik adamların herşeyi normalleştiren hallerini ve herşeyi haber yapma fantazilerini ayıplıyorum. Bunları haber diye izleyen gözlerden de hesap sorulacağını düşünüyorum. Onları yanıltabilir, daha seçkin olabilir ve aktif bir katılım sağlayabiliriz. Vicdan diye bir şey içimizde hala yaşıyorsa kaybettiğimiz namusu bu topraklara geri getirebiliriz. Bu yönüyle enformasyon’a yeni açılımlar sağlayabilir ve ona yeni bir mahiyet kazandırabiliriz.

…Bu makale ilginizi çekti ise…

Gazetecilik Neden Dibe Vurdu?

Gazeteciler bizi bilgilendiriyor mu yoksa aldatıyor mu?  Gazetecilik galiba dürüstçe yapılmasına imkân olmayan bir meslek. Çünkü birbirine zıt işlerin aynı anda icra edilmeleri gerekiyor: Öğretmenlik, savcılık, soytarılık, amigoluk…  Gazeteci kendisine bilgi verebilecek herkesle iyi geçinmek için biraz politik davranmak daha doğrusu yalan söylemek zorunda. Ama aynı zamanda ondan gözü kara bir savcı gibi olayların üzerine gitmesi, iyi bir hâkim gibi dürüst olması da bekleniyor. Bir bilim adamı gibi konuları derinlemesine irdelemesi ama sıkıcı olmadan toplumun her kesimini eğlendirebilmesi… Gazetecilerden halkı aydınlatmaları isteniyor ama aynı zamanda da halka benzemeleri. Yoksa gazeteleri satılmıyor, TV kanalları izlenmiyor. Bu koşullarda “gazeteci gibi” gazetecilik yapılabilir mi? Derin Düşünce yazarları sorguluyor…

Buradan indirebilirsiniz.

 

Trackback URL

  1. 1 Yorum

  2. Yazan:murat Tarih: Ağu 15, 2009 | Reply

    Ne kadar da haklısınız. Göremezden geldiğimiz, umursamadığımız daha kötüsü hiç farketmediğimiz onca acı yaşanırken korkunç bir sessizliğe bürünüyoruz…

  1. 1 Trackback(s)

  2. Ağu 15, 2009: Arşiv » Blog Archive » Bilgi edinmek güzel, ama?

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin