RSS Feed for This Post

Değişim ya da ‘okudukça sapıtmak’

Önceden savunduğu bir fikri bugün saçma sapan bulduğunu, kendisiyle de alay ederek belirtebilmek, -şayet yersiz bir gurur gösterisi vesilesi değil ise-  bir erdem. İnsanlar değişiyor, fikirler değişiyor,   bilgi dediğimiz şeyden anladıklarımız ile heybemizdeki bilgilerimiz değişiyor, bakış açılarımız değişiyor.

Bir zaman, hapsolduğumuz pencereyi yegane bakış açısı olarak görüyoruz  belki ve bu ilkyargı ile hayata çeşitli katmanlarda anlamlar veriyoruz. Ancak, ne dünyaya bakabilen yegane pencere bizim penceremiz ne de bizim ikna edici bulup, kabullenerek baktığımız pencere, sırf biz ikna edici bulduk diye doğru açıyı yakalamış oluyor.

Kenar’ın güzel yazısını okuyunca, çok kısaca, benzeri anlamda kendi mahallemde uğradığım durumlardan bir kaçına değindim yazısının altında.  Bugün bazı konulardaki fikrî farklılaşmalarım neticesindeki zihni durumum, tıpkı Kenar’da olduğu gibi, benim de ‘kendi’ çevremde sıkıntı yaratıyor zaman zaman.  Olaylara bakışım ya da mahallemdeki yaygın söylemle ‘okudukça sapıtmak’ halleri, benim kendimle ilgili en çok gurur duyduğum yönlerimden birisi halbuki.

Nasıl olmasın ki? Ne öğrenmenin sonu var ne de öğrendikçe daha çok farkına varılıp ürkülen cehaletin sonu.

Basmakalıp yargılarla, dar bir bilgi dağarcığı ile çabucak hüküm verdiğimiz meselelerin bambaşka yönlerinin de olduğunun farkına varmak, bunun farkında olmayanların nezdinde sizin belki ‘tuhaf’ görünmenize neden olabilir ama nihayetinde sizi, karşınızdakinin niçin öyle düşündüğünü de anlayan empati sahibi,  kuşatıcı ve açık fikirli bir insan konuma sokar.

Önceki yanılgılarıma burada örnek vermeye kalksam uzun bir paragraf olur. Çok eskiye de gitmeye gerek yok aslında, sadece kayıt altına alarak yazı haline getirdiğim düşüncelerime bile baktığımda, pek çok eski yazı ve yorumumu bugün istihza ile gülümseyerek okuduğumu; veya en iyi ihtimalle  üzerlerine bazı şerhler düşme gereği duyduğumu farkediyorum.

Bazılarımız belki inanç noktasındaki temel çekincelerinden belki kendilerince başka sebeplerden, bu tür bir fikrî değişimi  sakıncalı bulabilir.  Ama sorgulayıcı davranmak ve olaylara  farklı yönlerden de bakmayı denemek, bizzat inandığımız değerleri daha da sağlamlaştırır aslen. Çünkü sorgulanmış ve aklın onu kutsamayan ama gözadı da etmeyen dengeli bir testinden  geçmiş fikrî pencere çok daha değerli, ayakları yere sağlam basan bir yapı hale geliyor. (Mesela, İslâm özelinde ‘tahkîkî iman’ denilen şey tam da böyle bir süreç sonucunda yerleşir çoğu kez.)

Aslına bakarsanız engellenebilir bir şey de değildir bu sorgulama süreci. Bilginin sizi içine çeken büyüsü, akıl denen mucizevî yetinin de refakatiyle, bilgiye erişim noktasında imkânı olan ve  biraz farkındalığı ve merakıyla bunu harmanlayan herkesin kapısını bir gün çalar.

180 derece de olsa  fikirlerinin zaman içinde değiştiğini, açık yüreklilikle, ıkınıp sıkınmadan söyleyebilen insanları seviyor ve onları değerli buluyorum. Bazılarının tutarlılığı sabit fikirlilik sanma yanılgısı var ya, işte bu yanılgıya düşmeyen insanlar, hakikaten sevilmeyi ve önemsenmeyi hakediyor.  Ve çoğu kez en temel felsefî meselelerde fersah fersah farklı düşünsem bile, zaman içinde çok boyutlu düşünebilme yetisi kazanmış, açık fikirli, sorgulayıcı insanlar ile, insanlığın varoluşsal yahut güncel sorunları hakkında, kendi mahallemdeki fikirdaşlarımla olduğundan çok daha fazla ortak nokta ve konuşacak alan görüyorum.

Mutlaka değişmeli miyiz? Tabii ki hayır, söz ettiğim şey bu değil; hele hele arkaik bir modernist tavır olarak, ‘ilerleme’ hiç değil.  ‘Kitap yüklü eşşek’ olmak da olası o anlamda bir ‘değişme’/’ilerleme’nin sonunda çünkü.

Modernizm sağolsun, hangi ideolojik temelli düşüncede olursak olalım, ‘bir biçimde’ zihinlerimiz iğdiş ediliyor.  Şu geri döndürülmesi mümkün görünmeyen modernizm sürecinde ve ona eşlik eden ‘bilgi çağı’nda, bu iğdişten zihnimizi kurtarmamız ve; bir dağ başında, okuması yazması olmayan ama yaşama kadîm bir hikmetle bakabilen yaşlı bir insanın vicdanına ve bilgeliğine, -içinde bulunduğumuz çağın dayatması gereği farklı bir formda da olsa- birazcık bari yaklaşabilmemiz mümkün mü?

Benim baktığım yerden bütün mesele bu.

Trackback URL

  1. 15 Yorum

  2. Yazan:suzannur Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Haklısınız, bugünlerde en çok aklıma takılan şeylerden birisi buydu, hiç tolerans göstermeyeceğimi düşündüğüm fikirleri bugün rahatça kabul ediyorum, artık iyi midir kötü mü bilemiyorum ama an be an değişiyoruz, gelişiyoruz, farklılaşıyoruz.
    Umarım bu gidiş iyiye olur, Meriç’in bahsettiği hastalıklı okur durumuna düşüp de gereksiz değil, yararlı ve özümsenen okumalar yaparız.
    Kimse aslında geçmişteki kendisi değil, böyle olması doğal süreç, aynı fikre takılıp kalmak ve onu geliştirememek zaten yanlış olmalı. Yıllardır okumuşsun da tek adım ilerleyememişsin, bu travmatik olurdu. Değişim kaçınılmaz.
    Değişmediğini iddia edenler var mıdır acaba, aynı fikirde yıllardır dönüp dolaştığını ve hiç değişmediğini iddia edenler?

  3. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Suat bey yüreğinize sağlık.Eğer başımı iki elimin arasına alıp hayatın manasını bir kez daha düşünmeye kalksaydım,eğer “nereden geldim”,”ben kimim”diyerek yeni anlamlar bulmaya ya da yaşamı nasıl algıladığımı,yaşama hangi pencerden baktığımı sorgulama ihtiyacı duysaydım,inanın aklıma her kelimesini keyifle ve aydınlanarak okuduğum bu güzel sözleriniz gelecekti.Ve öyle de oldu bu güzel yazınızı okuyunca…duygularım sizin kaleminiden dökülüvermiş gibi.Sonsuz teşekkürler güzel insan.Yüreğinizden farkındalığa duyduğunuz azim,sabır ve gayret hiç eksik olmasın.
    En içten sevgi ve saygılarımla.

  4. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Hocam çok haklisin, üstelik insan okudukça cahilliginin farkina variyor. okumak ve tartismak demek yeniden fikir degistirmeye hazir olmak demek galiba…

  5. Yazan:h.yavuz Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Biz değiştiğimizi ifade etmeden önce,bizi değiştiren şeylerin tamamını sorgulamış dahası herşeyimizle hesaplaşmış olarak ortaya çıkarız.Bu çetin hesaplaşmanın,insan ruhunda, ne derin izler bıraktığını herkes bilir ve o izler hayatın her alanında karşı karşıya kalınacağı bir gerçektir.Herşeye rağmen kendinizi ifade etmeye başladığınız andan itibaren”dönek”olmakla suçlanırsınız.Bu tür suçlamalar karşısında içten bir tebesümle kendinize şöyle dersiniz”Bu benim tercihim…”Evet bunu bazıları anlamak istemez,insanın varoluş üzerine kafa patlatığı,varlığının ise bu değişimle mümkünolabileceği gerçeğini anlamak bir yana dursun saldıraların dozunu artırmakla meşgul olurlar.Ne saldırılar sizi yıldırır nede hakaretler,fakat inceden inceye şunu düşünürsünüz”Gerçeğin altında ezilmekten korkanlar yalan söyler”siz kendi yolunuzu,varlığınıza yalan atmadan,kendi tercihinizle seçmiş iyi kötü yaşamaya devam ediyorsunuzdur,onlar ise bir sonraki kurbanlarını beklemek için pusudadırlar…
    Sayın suat bey,yazınız çok güzel…Yüreğinize sağlık,güzelikle kalın…

  6. Yazan:Azgın Demokrat Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Çok iyi yazılmış bir yazı.Özellikle bir Müslümanın özelliklerinin dillendirildiği kısım, ilim-irfan birikimi sonrası demlenmiş bir müminliğin süzgecinden geçmiş gibi…tebrikler

    Ülkemizde sol cenah çok şeyden müzdariptir ama en çok kendilerinden müzdariptirler. Bir çeşit kanser çeşididir sol hareketler ülkemizde. Benim fraksiyonum seninkini döver der gerisini iplemez. Bu arkadaşları kısaca özetlemek gerekirse en güzelini üstad Cemil Meriç yapmıştır.

    ”izmler” der üstad; idraklere giydirilmiş deli gömlekleridir…

    Şimdi gelde bu eski tüfek solcular için bu teşhisi kullanma. Canım ülkemizdeki bu nadide dinozor çeşitleri , Londradaki doğal tarih müzesini bile kıskandıracak denli çok sayıda ve türdedir.Her fraksiyon içinde alt türlere ayrılmış ve bir güzel ”fosilleşmiş”lerdir. Ülkemizin modernleşme serüveninde bu fosillerden her katmanda bolca bulunur.Devlet mekanizmasında de facto dinleri posizitvizmle İslam karşıtlığını bir tür modernleşme hedefi ve gayesi sayarlar.Maaşlarını aldıkları verginin sahibi dini islam toplumu dinsizleştirmeye yada en hafifiden ezmeye çalışarak.

    Ülkemizdeki sol hareket bol positivizm soslu, dibi tutuncaya kadar materyalizmle pişmiş ve din düşmanlığını ilericilik olarak sürdürmekten delicesine haz almış yerel olmayan/olamayan bir harekettir.

    Dini İslam olan bir toplumda yerel olmanın en kolay yolu evrensel olabilmektir…

  7. Yazan:mehmet ali Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Azgın Demokrat’a: “Dini İslam olan bir toplumda yerel olmanın en kolay yolu evrensel olabilmektir…”
    Süper tespit..harika..ama herkesin anlayacağını sanmam.yanılmak ve aydınlanmak umudu ile.

  8. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    …Demokrat rumuzlu sayın katılımcının dikkatine,

    Öncelikle seçtiğiniz rumuzun önüne koyduğunuz sıfatın hiç sevimli durmadığını belirtmek isterim.Demokrat geçinenleri(ya da demokrat geçindiğini düşündüğünüz)takkiyeci “sol”cuları kasdederek kinaye amaçlı düşünmüş olsanız da hoş durmuyor,kendinize yakıştırmış olasınız da.Bu bir.

    İkincisi,anladığım kadarıyla yazar gayet içten bir dille hepimizin yapması gereken bir özeleştiride bulunmuş.Yani genel bir duruma/anlayışa dikkat çekilmiş;doğrudan herhangi bir fikri akım eleştirilmemiş.Kısacası,yazının içeriğinde “solun eleştirisi”ne dair en ufak bir ip ucuna rastlanmıyor-yanlış okumadıysam.Tabii bu,solun eleştirilemeyeceği anlamına gelmiyor.Belki de kendisiyle en çok yüzleşmesi gereken akım soldur.Ne var ki yazının konusu bu değil.

    Üçüncü hususa gelecek olursak,elbette solun geçmişi ve bugünüyle hesaplaşması her şeyden önce solculara düşen bir görev.Ayrıca kendi dışında sola dışarıdan ayna tutulması da gayet anlaşılır ve gereklidir.Bu bağlamda solu eleştirmek elbette hakkınız.Bunu da Enver beyin yazısına düştüğünüz yorumla bir güzel yapmışsınız -doğru veya yanlış.Ama hızını almamışçasına bu konuyla ilintili olmayan bir yazıya alakasız bir eleştiri yapılmasını da gerektirmiyordu kanımca.Belki yazıları birbirine karıştırdınız bilemem.Şayet teknik bir hatadan kaynaklı değil de bilinçli olarak yapmışsanız,bence yazıyı bir kez daha okuyun ve solculara ilke/tutarlılık/yöntem dersi vereceğinize yazıdan bir ders çıkarın derim.Zira,en sağlıklı ve yapıcı eleştiri,insanın önce kendisinden başlamasıdır.Demokratlığın da,müslümanlığın da gereği budur çünkü.

    Ha unutmadan,yazıları birbirine karıştırmışsanız(ki doğaldır,herkes aynı hatayı yapabilir)size tavsiyem bunu kısa bir düzeltme notuyla telafi ediniz.İnanın kaybedeceğiniz bir şey olmaz.
    Sağlıcakla kalın.

  9. Yazan:eg Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    ah sevgili suat hocam. insan olarak şu dünyada edinebileceğimiz bilgi, okyanustaki damlalar nispetindedir. kimimiz 10 damla, çok “bilgili” olan kimimiz de 1000 damla, ama sonuçta damlalardır bilinenler. koskoca okyanusta birkaç küçük damla! dolayısıyla cehalet, damlaların noksanlığı değil, bilebileceğimizin ancak damlalar nispetinde olduğunu bilmemek demektir bence.

  10. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Dünya değişiyor, elbette biz de değişeceğiz.

    Bazıları derler “Bir kitap okudum – bir film izledim hayatım değişti”. İşte o değişen hayat değil, kişinin kendisidir.

    İnsanoğlu sürekli bir arayış içindedir. Kimi daha zengin bir hayat ister, kimi daha rahat yaşamak, kimi huzur, kimi mutluluk… ama illaki birşeyler aranır. Aradığımıza ulaşmak için hayatımızı farklı yönlere çevirmek gerekir.

    Hayatımıza yön veren düşüncelerimizdir. Düşüncelerimiz değiştiğinde yönümüz de değişir.

    Bu yüzden insanları düşünce değiştirmesi normaldir. Anormal olan, sabit bir düşüncede takılarak hayatın değişmesini beklemektir.

  11. Yazan:özlem Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Kaleminize sağlık. Güzel bir yazı olmuş. Değişmek yeryüzünde değişmeyen aynı kalan bir şey varmı ki. Tarih değişiyor, zaman bir nehir gibi akıp gidiyor. Bazılarımız ise akıp giden bu nehrin içerisinde daima sabit bir pozisyonda olmakla hiç konum değiştirmemekle övünüp duran balıklar gibiyiz. Son yıllarda ne kadar çok duydum bu değiştin sen sözünü. Sanki hayatın özünde değişmemek esasmış değişmemek marifet imiş gibi. Zamanın belli bir noktasında donup kalmanın bir erdem olduğunu sanmak ne büyük gaflet. Değişiyoruz ve değişimin de doğru yönde olması akıntı ile orantılı olması için belli yasaları var. Değişmemek marifet olmadığı gibi her değişim de iyi bir şey değil tabi ki. Ama hayatın özü değişim. İyiye ulaşmanın yolu değişim. Ayeti hatırlamalı
    Bir toplum kendi nefsinde olanı değiştirmedikçe allah da onların durumunu değiştirecek değildir.

    Düşkün ve kocalmış bir kıyı parçası
    Gizli kaldı dedi varlık manası
    Sarhoş dalga çarpıp kıyıya derken:
    Dursam yoğum!dedi. Varım giderken!
    (ikbal)

  12. Yazan:özlem Tarih: Tem 26, 2009 | Reply

    Azgin demokrat ayni yorumu hem enver beyin yazisina hem de buraya yapinca hatlar sanirim biraz karismis:)

  13. Yazan:Azgın Demokrat Tarih: Tem 27, 2009 | Reply

    Özür dilerim katılımcılar bu yorumu bir önceki makale için atmıştım orda var ama işte eklenti kurbanıyım bağlantı kesilince yazarken otomatik doldurmuş ve ben bağlantı yenilemek için enter basınca olan olmuş…Lütfen bu acemice hatam Edtör arkadaşta bu makaleden ilk yorumu ve (daha sonra da bu yorumu) silerse mennun olurum.

    Aziz bey fazla abartmış yaptığım hatayı,uslup precaher vari ama sağolsun insanlık halimiz kusurlu..özetle teknik bir hata yoksa yazıyla alakalı bir yorum elbette değil! Yinede kendisine teşekkür ederiz.

  14. Yazan:Mehmet Emin Yıldırım Tarih: Tem 27, 2009 | Reply

    Aranızda yeniyim. Herkesin ellerine sağlık…

    Yazının fikrinin ana temas noktası şu; yazı sahibinin dışardan aldığı ilim ile kültürel müslümanlıktan tahakkuk edilen hallere geçişi…

    Ör: 5 sene evvel (Hz)koyup söylediği güzel Muhammed şimdilerde Muhammed Mustafa diye (Hz) konulmadan söyleniyor. Bu durumda “Dostum; çok okumuşsun ama sapıtacaksın dikkat et!” cümlesiyle karşılık bulan bir “OKUDUKÇA SAPITMAK” tepkisi ortaya çıkıyor geçmişleri denk yakınlarımızdan…

    Üstü kapalı bir genellemeye tutulsada ilham alınan noktaların daha önceki kültürel bilgilerle yer değişmesi çok güzel ve kısa bir şekilde izah edilmiş. Ellere sağlık, yeni ayrıntıları da bekliyoruz…

  15. Yazan:VAY Tarih: Tem 27, 2009 | Reply

    güzel bir yazı elinize gönlünüze sağlık.

  16. Yazan:TSD Tarih: Tem 27, 2009 | Reply

    Çok tesekkürler yorumlariniz icin sevgili arkadaslar. (Aziz bey, hassaten size ayrica tesekkur ederim. O sizin guzelliginiz.)

    Söylemek istediklerim var aslinda ama su ara netle irtibatim cok fazla mumkun olamiyor. Dondugumde hâlâ konu canli olursa, insallah.

    Selam ve sevgilerimle.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin