RSS Feed for This Post

Öteki olmak…

Liberal Çalışma Grubu bir süredir Ahmet Cem Özen’in koordinatörlüğünde faaliyetlerini sürdürüyor. Çalışma Grubu’nun öncelikli amaçları arasında grup üyelerinin siyasi ve sosyal bilgi-birikimi zenginleştirmek bulunuyor. Bu yüzden kitap okumaları, atölye çalışmaları ve kanaat önderleriyle toplantılar düzenleniyor. www.calismagrubu.blogspot.com 

Liberal Düşünce Topluluğu’nun 5-7 Haziran tarihlerinde Eskişehir Esalbatros Hotel’de gerçekleştirdiği “Etnisite, Kültürel Çoğulculuk ve Demokrasi” adlı toplantıya Liberal Çalışma Grubu’ndan Batuhan Demirci ve Ahmet Özdemir katıldı. Kendilerinin kaleminden toplantı notlarını aşağıda bulabilirsiniz. 
 

* Kültürlerin oluşumu ve gelişimi toplumun işleyişine temel teşkil eder. Sahip olunan kültürün diğer kültürlere yakınlaşması ve alışverişi bu tutumu oldukça etkiler. Kazak Türklerinde kast yapısına benzer bir yapı söz konusuyken Rumeli Türklerinden böyle bir durumdan söz edilemez. Toplumsal yapıların iç dinamiklerini dikkate almak gerektiğinden standart bir kültür tanımı da yapılamaz. 

* Türkiye’de kültür yapay olarak şekillenmiştir ve geçmişten bugüne toplumsal aidiyetler tek tipleştirmek istenmiştir. Böyle olunca kültür bireye yük olmaya başlamıştır. Çokkültürlü modernizmin bireyi bu yapay kültüre kendini ait görmeyebilir. Bu noktada toplumsal sorunların ortaya çıkması kaçınılmaz hale gelir. 

* Çokkültürlülüğün kabul edilememiş biçimi tek kültürlülüktür. Birden fazla kültürün kabul edilmemesi ve farklılıklarının inkar edilmesi durumu, bu farklılıklarının tehlike olarak görülmesini doğurur. Bu durum başlı başına bir devlet politikası da olabilir. 

* Bireysel özgürlükleri sağlamak için dil ve kültürel alanda yapılan reformlar eksik de olsa bireyin önünü açacak niteliktedir. Çok kültürlülüğün oluşumunda dilleri yasaklanmaması ve gelişimine katkı sağlanması etken bir tutumdur. Çok kültürlülük bir arada yaşamayı önemli kılar. Empati çok kültürlülüğün temellerini oluşturur. 

* Türkiye’de bir dönem uygulanan ve kültürel asimilasyonu temel alan; diğer kültürleri baskı altına alarak farklılıkları dışlayıp toplumu tek tipleştirme çabası, toplumun sahip olduğu özgürlüklerin elinden alınmasına neden oldu.  

* Türkiye’de yapılmak istenen politika Türkleştirmek değil yeni bir ulus yaratmak isteğidir. Türkler de, diğer topluluklar da değiştirilmek istendi. Ama tek tipleştirmek mümkün olmadı. 

* Türklük kavramı etnik bir tanımlama değil kültürel bir tanımlamadır tezi ortaya atılırken Yargıtay’ın “yerli yabancılar” diyerek etnik unsuru temel alması tezatlık oluşturuyor. 

* 17. yüzyılda dünyada gerçekleşen değişim 18. yüzyıla gelindiğinde Türkiye’de de hissedilmeye başlandı. Ama siyasal alanda bu değişim gerçekleşmedi. Yüksek askeri ve sivil bürokrasinin ayak diremeleri, karşı koymaları bu gelişimi engelledi. Günümüz bürokrasisinin yapısındaki bu durum o yılların devamı niteliğindedir. 

* Batılılaşma hareketi, asker-sivil yüksek bürokrasi tarafında kendini yenileme çabası olarak kullanılıyor. 

* Cumhuriyet Osmanlı’nın çöküşünü çokkültürlülüğün bir sonucu olarak gördü ve yeni cumhuriyette sert bir homojenleştirme uygulandı. Sünni Müslümanlık ve Türklük kalıplaştırıldı. Etniği Türk, dini Sünni Müslüman olmayanlar cumhuriyet tarihi boyunca kötü muameleye maruz bırakıldı. Cumhuriyetin gayri müslimleri tehlike olarak görmesi İttihat ve Terakki’ye dayanıyor. İttihat ve Terakki döneminde köktenci etnik homojenleştirme yapılmak istendi. 

* Cumhuriyet’in resmi ideolojisi gayri müslimleri ülkeden göndermek ve Kürtler ile diğer unsurları asimile ederek homojenleştirmek üzerine kuruldu. Kürtlerin asimile edilememesi resmi ideolojinin Kürtlere bakışını sertleştirmesine neden oldu. Yeni cumhuriyet Kürtleri görmezden geldi ve bu coğrafyanın gelişmesini engelledi. Böyle olunca isyanlar başladı. Resmi ideolojinin tavrı daha da sertleşti ve zor kullandı. Toplumsal bir sorunun asayişle çözülmeye kalkışılması toplumlar arasında zıtlaşmaya neden oldu. 

Son dönemde etnisite ve kültürel çoğulculuk üzerine yapılan toplantılardan en anlamlısı ve en çeşitliliğe açık olanı LİBERAL DÜŞÜNCE TOPLULUĞU’nun organize ettiği 5-7 Haziran tarihleri arasında Eskişehir’de gerçekleşen ve toplumun değişik kesimlerini temsil eden 60’ın üzerinde aydının katıldığı toplantıydı. Katılımcıların geniş bir yelpazeden davet edilmiş olması adeta renklerin uyumunun gerçekleştiği toplantıyı özel kılan yanlardan sadece biriydi. Türkiye’nin bu dönemde en fazla ihtiyacı olduğu şey olan diyalog ve hoşgörü anlamında katılımcılara ve ATİLLA YAYLA Bey’in şahsında LDT’ye büyük bir teşekkürü borç biliriz. 

 

…Bu makale ilginizi çektiyse…

Liberalizmin Kara Kitabı

Liberalizm asırlardır bir çok aşamalardan geçmiş, tarihi olaylarla kendisini imtihan etmiş bir düşünce geleneği. Değişmiş yanları var ama sabitleri de var. Bu sabitlerin içinde liberalizmin tehlikeli yönleri hatta YIKICI UNSURLARI da var. Bunları ortaya çıkarmak için “doğru” soruları sormak ve liberal perspektifte kalarak yanıt aramak gerekiyor… Büyük bir kısmı bu gelenekten olan düşünürlerin fikirlerinden istifade ederek liberalizmin kusurlarını ele alıyoruz bu kara kitapta: Adam Smith, Mandeville, John Stuart Mill, Hayek, Friedman, Röpke, Immanuel Kant, Alexis de Tocqville, John Rawls, Popper, Berlin, Mises, Rothbard ve Türkiye’de Mustafa Akyol, Atilla Yayla, Mustafa Erdoğan…

Liberallere, liberalimsilere ve anti-liberallere duyurulur.

Buradan indirebilirsiniz.

 

Liberalizmin Ak Kitabı

1930 model bir ulus-devletin, bir “devlet babanın” çocuklarıyız. Son derecede “Millî” bir eğitim gördük, öğrenim değil. Hayatta işimize yarayacak meslekî bilgileri ya da eleştirel bir bakışı öğrenmedik “millî” okullarda. “Varlığımızı Türk varlığına armağan etmek” için eğitildik, eğilip büküldük.

Liberallerin dilinden düşmeyen “Bireysel haklar ve özgürlükler” bizim gibi Kemalist çamaşırhanelerde yıkanmış beyinler için çok yeni. Türkiye’de yaşayan insanların ulus-devlet boyunduruğundan kurtulmasında önemli bir rol oynuyor liberaller. Biz de bu kitapta liberalizmin temel tezleriyle uyumlu, bu fikir akımına doğrudan ya da dolaylı destek veren makaleleri birleştirdik. Buradan indirin.

Trackback URL

  1. 8 Yorum

  2. Yazan:Ahmet Cem Özen Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Arkadaşlara teşekkür ederim. Yazdıklarına göre oldukça verimli bir toplantı olmuş.

    Liberal Çalışma Grubu olarak çalışmalarımız devam edecek…

  3. Yazan:Ahmet Cem Özen Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Tektipleştirme yalnızca çıkarılan kanunlar ile değil, ekonomi politikasından eğitim politikasına pek çok diğer alanda topyekün olarak yürütüldü.

    Kürt sorununun bu seviyeye gelmesinde aşırı milliyetçilik ve merkezcilik temel rol oynadı. Artık bu düşünceler geri planda ama iş içinden çıkılmaz derecede karışık…

  4. Yazan:Tugcenur Ekinci Tarih: Haz 12, 2009 | Reply

    Bu ayrintili bilgilendirme ve notlar icin grup arkadaslarima cok tesekkur ederim. Benimde katildigim ve katilmadigim pek cok dusunceyi degerlendirmissiniz. Hollanda’dan donusumde bende bu toplantilara katilmayi, ve grubumuzu biraz daha zenginlestirmeyi umuyorum.sevgiler..

  5. Yazan:baran Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Toplantı notlarını bizlerle paylaştıkları için teşekkür ederiz. Kısa lakin oldukça yoğun bir şekilde durum özetlenmiş.

  6. Yazan:Ahmet Özdemir Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    hacettepe üniversitesinin yaptığı araştırmaya göre ülkemizde konuşulan diller konuşan kişi sayısı itibariyle sırasıyla Türkçe, Kürtçe ve Arapça. Anayasal anlamda bu dillerin durumu ne olmalı?

  7. Yazan:fuat hamutcu Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    görüldüğü kadarıyla türkiyenin etnik ve dini güncel sorunları, geçmişten bugüne cumhuriyet politikaları ve bunun ne kadar başarılı olduğu perspektifiyle değerlendirilmiş.. notları yazan yayınlayan arkadaşlara teşekkür etmek lazım gerçekten.. bu tür toplantıların ,organizasyonların artması daha geniş kitlelere ulaşması dileğiyle ..

  8. Yazan:Ahmet Cem Özen Tarih: Haz 13, 2009 | Reply

    Zor bir soru tabi. Acaba Kürtçe resmi dil olmalı mı?

    benim cevabım hayır, ama kaygılarım daha çok pragmatik.

    bunun yanında özerklik konusu daha üzerinde durulması gereken birşey.

  9. Yazan:Hakkı ÇELİK Tarih: Haz 14, 2009 | Reply

    Özellikle Birleşik Krallık’ta “ihtiyaç giderilen mahallere” Rest(Öteki)Room deniyor ve ötekileştirmenin bu anlayışla (Batı’ya özgü anlayışı kastetmiyorum, sadece ötekileştirmenin ne demek olabileceği konusunda küçük bir örnek vermek istiyorum) ilgisi var…

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin