RSS Feed for This Post

Güney Doğu Barışa doğru giderken…

Geçtiğimiz haftasonu Cemil İpekçi’nin Mardin’de açılan Moda Tasarım Okulu’nun açılışına gittim… Mardin’e gitmişken Urfa ve Diyarbakır’a da uğradım. Üç şehrimizde de farklı topluluklarla biraraya geldim… Sonrasında da Mersin’e geçtim. Bu satırları Mersin’den yazıyorum…

Şunu net olarak görmek mümkün… Kürt coğrafyasının insanları bu sefer çok umutlu. Hakikaten silahlara veda edileceği bir sürecin başladığına inanıyorlar, inanmak istiyorlar… Çok yakın bir tarihe kadar bölgeye geldiğinizde bariz bir DTP-AKP itişmesi olduğunu görüyordunuz. Şu an DTP’ye yakın toplumsal kesimlerde de, AKP’ye yakın çevrelerde de birbirine çok benzer bir dille konuşuluyor…

Öte yandan Kürt halkının, el uzatıldığında büyük bir hevesle o eli tutan ve asla kinci olmayan bir yapıya sahip olduğuna da Baykal’ın son açıklamalarından sonra şahit olabiliyorsunuz… Baykal’ı şu an bölge halkı olumlu kelimelerle anıyor. Bu halk CHP’siz çözüm olmayacağını biliyor. Baykal’ın ağzından çıkan “Acı bir dönemin kapanması için gerekli şeyler yapılmalı” sözleri bu halka umut veriyor. Baykal bu sağduyulu çizgisini devam ettirdikçe bu bölgede yeniden mitingler yapabilen, Kürt halkıyla partisini yeniden barıştırabilen bir siyasi figür haline gelecektir… Baykal’ın bu tavrı AKP hükümetini de olumlu yönde etkiliyor… Hükümeti çözüm konusunda net adımlara doğru itiyor. Cumhurbaşkanı da bu genel atmosferden hareketle çok somut barışçı açıklamalar yapabiliyor… İşte gerçek muhalefet böyle olur… Türkiye’nin yararına muhalefet budur…

Bu süreç çok bariz biçimde Kürt halkında ve Kürt siyasi hareketinin temsilcilerinde de özeleştiri sürecini artırıyor… Hasan Cemal dünkü yazısında çok isabetle belirtmiş… Ahmet Türk’ün son açıklamalarında bariz bir biçimde PKK’ya yönelik bir eleştiri var… DTP liderinin “Haftalardır çağrı yapıyoruz, ama ne operasyonlar durdu, ne de bu saldırılar,” diyebilmesi çok önemlidir… Şu an Kürt halkının çok çok büyük çoğunluğu bu mayın saldırılarına şiddetle karşı… Tam bir barış atmosferine girilmişken Bingöl’de 33 askerin katledilmesi provokasyonunu unutmuyor bu halk… Evet, büyük çoğunluğu “Kürdün adı anılmazdı, gerilla olmasaydı” diye inanıyor. Ama aynı şekilde kimilerinin de “Kürt halkının çıkarları adına” diyerek kendi varlığının devam etmesi yönünde barış-karşıtı davranabileceğini de biliyor… İşte bu ortak bilincin yarattığı duygu hali Ahmet Türk’e açık açık Kandil’i eleştirme imkânını veriyor… Baykal ve Erdoğan bu barışçı ve sağduyulu çizgisini devam ettirdiği takdirde Kürt siyasi hareketi içindeki iç-eleştiri oranı da artacaktır. Kürt hareketi içinde de şüphesiz İttihatçı zihniyet mensupları var. AKP içinde de var… Bu süreç bu zihniyetlerin mensubu oldukları hareket içindeki güçlerini de kıracaktır…

Mardin’de, Urfa’da ve Amed/Diyarbakır’da durum böyle… Bir umut var, bir beklenti var… Bölge halkı monoblok halinde böyle düşünüyor… Mersin’de ise durum farklı… Mersin, demografisi itibariyle Türkiye’nin en bıçak sırtı şehri… Mersin’de potansiyel bir etnik gerginlik ortamı olmadığını söylemek mümkün değil… Öte yandan Mersin bu etnik çoğulculuk ortamından büyük bir sinerji de yaratabilir… Mersin öyle bir şehir ki metropolitan yapı içinde Akdeniz Belediyesi DTP’ye ait, yanı başındaki Toroslar Belediyesi ise MHP’ye ait… Fakat gördüğüm kadarıyla her iki belediye başkanı (Fazıl Türk ve Hamit Tuna) da şu an sağduyulu bir çizgiyi takip ediyor. İki başkanın arasındaki medeni ilişkiler ortamı toplumsal kesimlere de haliyle yansıyor. DTP’li bir Mersinli, MHP’nin, –özellikle il başkanı Mahmut Tat’ın- Mersin’deki tutumundan son derece memnun bir dille konuşuyor… Mersin’de bu etnik çoğulculuk ortamında özgürlükçü-demokrat bir barış ortamını tesis etmeyi amaçlayan önemli sivil kurumlar ve entelektüel girişimler var. Abdullah Ayan’ın başında olduğu Avrupa Birliği Derneği tam da böyle bir oluşum. Mirza Turgut’un yönetiminde özgürlükçü-demokrat bir çizgide yayın yapan Kent Radyo şehrin en çok dinlenen radyosu… Ali Özveren ve Muhittin Fahlıoğulları gibi Mersin’in değerli aydınları da böyle bir barış içinde birlikte yaşama zemininin oluşması için çok önemli işler yapıyorlar…

Ergenekon tipi derin yapılanmaların muhtemel provokasyon girişimlerine ancak böyle bir sağduyu zeminiyle karşı koyabiliriz… Bu zemin var oldukça hiçbir provokasyon çabası başarıya ulaşamaz…

Trackback URL

  1. 2 Yorum

  2. Yazan:Mahmut Yaşar Tarih: Haz 4, 2009 | Reply

    anlaşılan artık ROK da ittihatçı oldu. baksanıza baykal övgüsüne

  3. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Eğer toplum mevlana dilini ve samimiyetini hakim kılsa bu sorun tereyağından kıl çeker gibi çözüme ulaşır. Mümkün mü elbette mümkün bu sinerjiyi yaratmak lakin kanaat önderleri siyasi önderler bu dilde karar kılmalı. lakin CHP’yi ben kendi haline bıraktım. CHP’ye laf söylemeye akıl vermeye korkuyorum. MHP böyle giderse yakında MHP’yi de kendi haline bırakacağım. Geriye AKP ile DTP kalıyor. Bunlar da bir yere kadar gider. Ne mi yapalım valla çözüldü çözüldü çözülmedi burdan çıkan acıyı her eve taşımak lazım. Madem canımız acıyacak, kanımız akacak her evin canı acısın, kanı aksın. Evet çok faşistçe bir tavır lakin sonu kendine dokanmayınca insanlar çözüm için irade, iyi niyet ortaya koymuyor. İlla o delikten bir kaç sevdiği ısırılmalı. Sorunun vehametini anlaması için. Mersine gelince Mersin’i bilmiyorum açıkçası. Lakin askerlikte acemi birliğinde yan ranzamda bir aşırı derecede MHP’li bir mersinli arkadaş vardı. Neyse herkesin usta birliği yerleri açıklanıyor. Herkes doğuya çıkmasın diye dua ederken bizim mersinli doğuya çıksın diye dua ediyordu:):) Duası kabul olacak ki doğuya çıktı HAKKARİ çocuk piyangodan para çıkmış gibi zıplıyordu. Eğer mersinde bu arkadaştan çok varsa mersin ateş üstünde bir şehir demektir. Bu çok vahim. Mersinli tertibime ve Mersinlilere tavsiyem miliyetçi olun lakin ırkçı olmayan. Irkçılıktan vatana millete hayır gelmemiştir ne Türkiye’de ne dünyada. Sadece savaş, kan ve gözyaşı üretir ırkçılık. Açlıktan nefesim kokarken, asgari ücrete çalışıp beni işten atmasın diye patrona bin şaklabanlık yaparken, mesai ücretlerimi isteyemezken, ihtiyaçlarımı karşılayamazken hâlâ ırkçılıkta ırkçılık demenin hiç bir mantığı yok. Yeri gelinir ülke için ölünür öldülür lakin durduk yerden düşman yaratacak kadar ahmak değilim. Durduk yerde niye burnum kanasın veya başkasının burnunu kanatıyım. Oturup çay içer, çekirdek çitler muhabbet ederim kardeşim. İşçilerin köle olarak kullanıldığı horlandığı bir ülke istemiyorum. Hiç birimizde istememeli. Bunun için ilk işimiz ırkçılıktan ve düşman üretmekten vazgeçmek olmalı. Hatta geçmişteki tatsız olayları bağışlamak, affetmek olmalı. Affetmek büyüklüktendir. Herkes büyüklüğünü göstermeli.

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin