RSS Feed for This Post

BASIN AÇIKLAMASINA DAVET

 Tarih: 5 Haziran 2009 Cuma, Yer: Anayasa Mahkemesi önü, Ankara, Saat: 12.00

 5 Haziran 2008’de Ne Oldu?

 Bundan tam bir yıl önce, 5 Haziran 2008 günü Anayasa Mahkemesi “Anayasada türban değişikliği” olarak bilinen iki yasa degisikligini iptal etti.

 Değişikliği iptal edilen maddelerde başörtüsü kelimesi dahi geçmiyordu. Başörtülü vatandaşların da tüm vatandaşlar gibi devlet karsısında eşit muamele görmesini sağlayacak degisiklik laikliğe aykırı bulunarak iptal edildi. Anayasa Mahkemesi laikliği kendince yorumladı.

 Anayasa mahkemesi yetkisini de aşarak TBMM’nin kendi iradesi ile yeni ve sivil bir anayasa yapmasının önüne dikilmiş oldu. Yeni bir anayasa gerekiyorsa onu da darbeciler yapar zihniyeti tazelendi. Türkiye Cumhuriyetinin temel ilkelerinden biri olan “hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” ilkesinin kâğıt üzerinde dahi işlemediği ortaya kondu.

 5 Haziran 2009 Cuma günü, anayasa mahkemesinin anayasa değişikliği iptali kararı verdiği günün birinci yıldönümünde Ankara’da Anayasa Mahkemesi önünde tam bir yıl önce meclisin iradesine ket vurup, başörtüsü ayrımcılığını çözümsüzlüğe iten kararla ilgili açıklama yapmak üzere buluşacağız.

 “Benim de iradem yok sayıldı”, “atanmışlar seçilmişlere had bildirmesin” diyen herkesi 5 Haziran 2009’da saat 12:00’de Anayasa Mahkemesi önüne bekliyoruz.

 İrtibat:

02125290456/ 05462432728 (AKDER İstanbul)

05433490506 (Mazlumder Anakara Şubesi)

 Anayasa Mahkemesi Adres: Ahlatlibel Mahallesi Incek Yolu Serpmeleri No:4

06890 Çankaya – Ankara

 Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği

… Bu makale ilginizi çektiyse…

 Alaturka Laiklik: “Beni bir bir sen anladın, sen de yanlış anladın!”

Türkiye Cumhuriyeti’nde Alevîlere zorla Sünnî İslâm öğretilirken Sünnîlerin başörtüsü devlet dairelerinde yasak. Türk Ordusu’nun istihbaratı camileri ve namaz kılanları fişliyor. Hristiyan Ermenilerin ne kiliseleri, ne yetimhaneleri ne de cemaat lideri seçimleri özgürce yapılamıyor. Rumların ruhban okulları özgür değil. Yahudiler diğer gayrı Müslimler gibi askerde ayrımcılığa uğruyor. Ateistlerin kitapları, internet siteleri yasaklanabiliyor, kapatılabiliyor. Gayrı Müslimlerin alın teriyle biriktirdikleri vakıf malları 1970′lerde gasp edildi, hâlâ geri verilmiyor.

Sahi Laiklik neye yarıyor? Bu kitap son yıllarda Türkiye’nin gündemine gelen, birbirinden ayrı gibi duran ama çekirdeğinde Yobaz Laiklik Meselesini barındıran konuları ele alıyor.Buradan indirebilirsiniz.

Trackback URL

  1. 35 Yorum

  2. Yazan:hidayet dogan Tarih: Haz 4, 2009 | Reply

    Bu ülkede türban bir sembol olarak kullanıldı. Anayasa mahkemesinin kararına sonuna kadar saygılıyım. Unutulmamalıdırki bu ülkede bu şeçilmişlerin karşısında %60 gibi bir karşı seçmende vardır. Devleti bugün halkın iradesi değil ABD iradesi ve feto çetesi yönetmektedir. Bugün ülkede BOP u bilmeyenimiz, onun eş başkanınında Tayyip Erdoğan olduğunu,Çankaya dakinin de gerçek bir noter gibi davrandığını, yabancıların elinde olan borsa ile ekonomi tıkırında masallarının medyanında aracılığı ile halka empoze edilerek uyutulduğunu,Bütün yeralyı ve yerüstü kaynaklarımızın dün daha meclisten geçen yasa ile yabancılara özellikle ABD ve İsrail kaynaklı kurumlara satıldığını görmüyorsak yazıklar olsun bize. Atanmışlar derken iyikide atanmışlar,görev süreleri inşallah bunlar kadrolaşmalarını tamamlamadan bitmez. Bu yazıdan şunlar anlaşılmasın ne CHP liyim nede MHP li. Yıllarca ATATÜRK’ün kurduğu partiyiz biz diyerek halkın sorunlarına çözüm üretmeyen, askerin postal seslerini duymak istemiyorsanız diyerek seçimlerde tehditle oy isteyen CHP. Yıllardırsanki bir tek onlar ülkelerini seviyorlarmış gibi Irkçılık aşılayan MHP.

  3. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 4, 2009 | Reply

    Ankara dışında yaşadığım için katılamayacağım.

    Akder bünyesindeki bu tarz eylemleri gönülden destekliyorum,sağolsunlar.

    Başörtüsü sembol değildir ve anti-başörtücüler dışında kimse bu tercihi kullanmamıştır.Başörtüsü takmak sadece bir tercihtir.

    Anayasa mahkemesinin bu ‘adaletsiz’ kararına saygı duymuyorum,karara saygı duyanlara da saygı duymuyorum.

  4. Yazan:Mehmet Yılmaz Tarih: Haz 4, 2009 | Reply

    basörtüsünü (ve haliyle tersini) sembol haline getirenler yobaz laikler oldu. “Kürtçe siyasî semboldür” demek ne kadar saçma ise basörtüsüne sembol demek o kadar saçma.

    yasaklamayin kardesim, elalemin kiyafetinden size ne? anayasa mahkemesinden TSK’ya kadar herkesin derdi bu oldu!!!!

  5. Yazan:Mehmet Bahadır Tarih: Haz 4, 2009 | Reply

    Fatih 1. İcra Mahkemesi’nde bir hakim, salondaki çarşaflı vatandaşa “Sizin Allah’ınız ve Allah’ınızın kanunları burada geçmez.” dedi.

    2. vahim olay:
    Çapa Tıp Fakültesi’nin acil servisinde bir hastaya Aynur Tezcan (30), annesi “çarşaflı” olduğu için bakılmadı. Yüksek ateşli olan hasta 6 buçuk saat bekletildiği için beyin ölümü gerçekleşti. Üstüne üstlük ambulans şoförü, çarşaflı hasta yakını ve başörtülü kızı taşıdığı için azarlandı.

    Kimse kusura bakmasın ama bu nefret; “bunlara yüz verirsen, Türkiye’yi İran yaparlar” savını da, “yaşam tarzı kaygısı”nı da, “devletin kuralları var” gerekçesini de aşan bir gerçeğe tekabül ediyor: Fundamentalizme.

    Böyle saçma sapan gerekçeler sunup, garip garip kavramlar ortaya atmak yerine (kamusal alan, yarı kamusal alan, mahalle baskısı vs…)
    “Derdimiz din, düşmanımız din” desinler olsun bitsin.

    Mustafa Akyol’un deyişiyle
    “Ben kemalistin zeki, çevik ve açık sözlü olanını severim”

    Evet ülkemden utanma hakkımı kullanmak istiyorum.

  6. Yazan:Yunus Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    sevgili hidayet dogan,
    başörtüsü simge olarak görmek gerçeklerin dışında bir dünyada yaşamaya benzer, anadolunun bir ilçesine gittiğinde bunu rahatlikla anlarsin, 70 yaşında ninemden tut okuma yazma bilmeyen insanına yanı her kesimden insanin başında başörtüsü var, başörtüsü illaki bir simge olarak görülmek isteniyorsa o simge ancak islamiyet olur, lakin bizim insanimiz ortadaki bariz gerçekleri kendi gerçeklerine çevirme konusnda son derece iyi olduğu için bunu kimsenin anlamak ister gibi bir hali yok herkes kendi ufak dünyasinda mutlu,

    Ve ayni savı terstende okuyabiliriz, sen dersinki başörtüsü siyasi bir simge bende doğal olarak, başı açıklıkta simge derim.

    yeralti kaynaklarina gelince zaten bizim o aynaklardan yararlanma gibi bir hakkımız yok diye biliyorum. (lozanin gizli maddeleri)
    ki olsa bor’u üniversite öğrencisi bile işleyip enerji haline getirebiliyorken, türkiyenin kayitsiz kalmasi çok acı olurdu..

    ankarada olsam yada imkanim olsa mutlaka gelirdim.

  7. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Bu ülkede türban bir sembol olarak kullanıldı. Anayasa mahkemesinin kararına sonuna kadar saygılıyım. Unutulmamalıdırki bu ülkede bu şeçilmişlerin karşısında %60 gibi bir karşı seçmende vardır. Devleti bugün halkın iradesi değil ABD iradesi ve feto çetesi yönetmektedir.

    Sevgisiz Hidayet Doğan. Başörtüyle sorun Cumhuriyetin ilk yılarına, osmanlının son asrına AB taklitçiliğine kadar gider. O zamanda mı semboldü. Kendi kendinizi kandırın durun. Anayasa mahkemesinin hukuku hiçe sayan kararlarına kesinlikle saygı duymuyorum hatta nefretle karşılık veriyorum. Ayrıca iktidarın karşısında %60 olsa da başörtüsünün karşısında %10-20 civar anca çıkar. Yok hâlâ %60 çıkar diyorsanız referanduma gidelim. Ne oldu sarjın mı bitti. Başörtülere ve diğer zulumlere destek verenlere saygı duymuyor, sevgiyle de bakmıyorum. Devleti halkın iradesinin yönettiğini nasıl anlıyacaz. Onu da bir izah etsenizde bizde bilsek. ABD’nin yönetmemesi halkın yönetmesi için sen ve senin zihniyetin mi iktidar da olmalı.

    Bütün yeralyı ve yerüstü kaynaklarımızın dün daha meclisten geçen yasa ile yabancılara özellikle ABD ve İsrail kaynaklı kurumlara satıldığını görmüyorsak yazıklar olsun bize.

    Yani iktidardakilerin hepsinin kanı bozuk vatan hainleri olduğunu mu söylüyorsun. Biraz terbiyeli ol demiyorum. Sana ve size bu yakışmaz. Halkta kör ve salaktı yeraltı kaynaklarımızı satacak insanları iktidara getirdi. Böyle bir şeyi yapacak olanı halk çiğ çiğ yer. Ayrıca ihale yasasında yer altı kaynaklarının hepsinin devlete ait olduğu yer almış. Şimdi sen bunu da görmezsin.

    Atanmışlar derken iyikide atanmışlar,görev süreleri inşallah bunlar kadrolaşmalarını tamamlamadan bitmez. Bu yazıdan şunlar anlaşılmasın ne CHP liyim nede MHP li.

    Allahtan hiç anlaşılmıyor.:):)Jargonun ve fikir üretme kapasiten belli. Ve bu kapasiteye sahip partilerde.

    Ayrıca sembol haline getirilen şey suçlu mudur? Sembol haline getirenler başka sembol haline gelenler başka. O zaman masum temiz herşeyi sembol haline getirip yasak getirebilirsiniz. Ayrıca açık ve çok açık kadınlarda CHP’nin sembolü haline gelmiştir. Bunların yasak olmasını da savunuyor musunuz.? Adaletsizliğin dili öyle .oktandır ki dönüp dolaşıp seni bulur. Başka insanların acısıyla, üzüntüsüyle, hayal kırıklıkları ile tahrik olup orgazm olacağınıza. İnsanların sevinçleri, mutlulukları, gözlerindeki umutları ile tahrik ve orgazm olun. Ucube basit faşistler.

  8. Yazan:hidayet dogan Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Sembol olan TÜRBAN dır. (Sıkma baş.)Annelerimizin nenemizin ve daha nicelerinin taktığı başörtüsü değil.

  9. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Cumhurbaşkanımızın, bakanlarımızın, valilerimizin, müsteşarlarımızın ve bilumum devlet erkanının birçoğunun eşlerinin başına taktığı bir örtü artık ancak cumhuriyetin sembolü olabilir.
    Artık bu bayat argümanları bırakın. Baydı çünkü.

  10. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Sembol olan TÜRBAN dır. (Sıkma baş.)Annelerimizin nenemizin ve daha nicelerinin taktığı başörtüsü değil.

    Türbanın kaç yıllık geçmişi var ki. Bu sorun 100 yılı geçkin bir sorundur. Bu sorun örtünme sorunudur. Sembol olan türban İranındır başörtüsü bizimdir saçmalığına karşı iyi o zaman kamu alanlarında ve üniversitelerde başörtü ile girmeye izin verilsin ne de olsa bizden dediğinizde birden ses kesiliyor. Niye çünkü bu başıörtülü kişilerle karşılaşınca utancınızdan ne diyeceğini bilemediğiniz için uydurduğunuz, altına saklandığınız saçmanlıktan başka bir şey değil. Ayrıca türban kadınların kendilerini daha güzel gösterme, ben farklıyım havasını yaratma çabasının ürünüdür. Dindarlarda başörtüsü ve türban diye bir ayrım yoktur ismin dışında. Amaç örtünmektir. Size gülümseyen iyi niyetli örtünmüş bir genç, teyze, yenge, nine, karşısındaki utancınızın, kendinizi ifade edememenin ürünü saçmalık başka bir şey değil.

  11. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Çapa Tıp Fakültesi’nin acil servisinde bir hastaya Aynur Tezcan (30), annesi “çarşaflı” olduğu için bakılmadı. Yüksek ateşli olan hasta 6 buçuk saat bekletildiği için beyin ölümü gerçekleşti. Üstüne üstlük ambulans şoförü, çarşaflı hasta yakını ve başörtülü kızı taşıdığı için azarlandı. (Mehmet Bahadır)

    Yapmayın Allah aşkına, siz hiç Çapa hastanesine gittiniz mi ? Ben daha geçen hafta oradaydım.

    Hastaların %50 si türbanlı, %25 i Çarşaflı, %25’inin başı açık. Orada bu sebepten bir olay olsa hasta kalmaz !

    İnsanları kışkırtmaya yönelik söylentiler bunlar. Böyle bir olay olsa bile, ya sebep başkadır (Belki kendisini erkek doktora baktırmadı), ya da bir kendini bilmezin işidir.

    Lütfen Çapa’ya gidin ve gerçeği gözünüzle görün !

  12. Yazan:Yunus Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    hidayet dogan hangi partinin yandaşi olduğun ortada ama bunu inkar kabullenememen üzücü, başörtüsü veya türban isimler değişsede inanç bağlaminda ikiside ayni amaç için örtülür,
    dersin ki başbakan cumhurbaşkaninın eşleri neden başörtüsü ? bende sorarim kurtuluş savaşı nasıl başladi ?
    tarihini araştirmani tavsiye ederim,
    yada bu kişilerin başlari açık birer fotoğrafını gösterebilirsen, bir nebze haklılığını savunabilirsin, aksi halde böyle komplo korkulariyla, şu olacak bu olacaklarla kendin gibi inanmayanlara çamur atarak, bir yere varamaz ancak kendini küçük düşürürsün..

    sizin gibiler, her dönem bu milletin iradesine karşı gelinmiştir. lütfen kendin nasıl inaniyorsan inan, başkalarin inancina saygi göster..

  13. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    hidayet doğan,çok komiksiniz,uzun zamandır sizin gibi ululsalcası iyi biriyle karşılaşmamıştım,ben de bu dinazor zihniyetliler artık yok oldu sanıyordum ki henüz soyunuz kesilmemiş,yakındır ama :))

    Ne oldu sıkma başların sizi yönetmesi çok acı veriyor değil mi 🙂

    Ekrem Senai beyin dediği gibi baydınız artık ve biz de ulusalcı teranelere doyduk :)yeni yöntemler bulun

  14. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Yapmayın Allah aşkına, siz hiç Çapa hastanesine gittiniz mi ? Ben daha geçen hafta oradaydım.

    Aynur Tezcan (30) ‘ın ölümünden önceye mi geliyor sonraya mı bu zaman dilimi. Doktor şöyle demiş hipokrat yeminimiydi doktorların yemini neyse laiklik!!?, Atatürkçülük!!? benim için hipokrat yeminimden önce gelir demiş. Aynur Tezcan’ın canı ikinci pilanda ölmüş, can çekişmiş kimin umrunda laiklik!!? ve Atatürkçülüğüne!!? bir şey olmasın. Allah düşmanımı bile laikçilerin!!? Atatürkçülerin!!? eline düşürmesin.

  15. Yazan:özlem Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    (Belki kendisini erkek doktora baktırmadı), ya da bir kendini bilmezin işidir.
    Tebrik ediyorum şıp diye meseleyi çözmüşsünüz. Kadın hakarete uğradı çünkü ne hikmetse ambulansla geldiği Çapa hastanesinde kendisine erkek doktorun bakabileceği aklına gelmemişti. Ve menenjitli olan bu hasta 6.5 saat bana erkek doktor bakmasın aman bana erkek doktor bakmasın diye diye ruhunu teslim etti. Babası ile kardeşi de aman kızımızı yoğun bakıma alın ne olur kızımızı yoğun bakıma alın diye saatlerce koridorda bu yüzden yalvardılar. Çünkü erkeksiz yoğun bakım ünitesi yokmuş. Yaaa!

    Hakkı Bey. Elbette bu kendini bilmez birinin işidir. Çapa hastanesinede başörtülülerde, çarşaflılarda tedavi görüyor. (teşekkür etmeliyim sanırım)
    Ama bu kendini bilmezlere bu cesareti veren bir zihniyet ve yasak var. Yıllardır İ.Ü kampüslerinin kapılarından, hayatın her alanından kovalanan başörtülü insanalara bir gün de acildeki bir doktor şu ambulanstan da kovalıyalım demiş, hatta hırsını alamamış ilgilenmemiş sizce şaşırtıcı mı? Bence hiç şaşırtıcı değil. Çünkü ben bu “münferit” hadiselerin türlmü çeşidini gördüm. Yeterince dikkat etseydiniz siz de görebilirdiniz. Bakın Etyen Mahçupyan başörtülü hanımların caz konserlerinden bile kovalandığını defalarca gördüğünü yazıyor.

  16. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Çünkü ben bu “münferit” hadiselerin türlmü çeşidini gördüm. (Özlem)

    Özlem Hanım,

    Ben zaten o “Münferit” hadiseyi yapan için “Kendini Bilmez” demişim. Daha ne diyeyim ? Siz benim yerime saydırın…

    Konu o değil. Tam ters yönde münferit hadisler de oluyor. Şimdi bunları abartmak doğru mu ?

    Sanki Çapa hastanesinde Çarşaflı hastalara bakılmıyormuş izlenimi vermenin amacı ne olabilir ?

    Oysa şimdi gidin bakın, orada kaç çarşaflı hasta tedavi oluyor.

    Bu tip kışkırtmalar doğru değildir. Allah’tan da günahtır. Demek istediğim bu.

  17. Yazan:özlem Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Hakkı bey ben o münferit hadiselerin hiç de o kadar münferit olmadığını söylemek için tırnak içerisine aldım bu kelimeyi. Doğrudur başı açık insanların da yaşadığı bir takım kötü olaylar vardır. Ama burada simetrik bir durum yok.Toplumun belli bir kesimini hedef haline getiren ayırımcı bir politika var. Bu ister kendini bilmezler deyin ister deli bozuklar ister o gün tepesi atmışlar bazı insanların cesaretini çok arttırıyor. Bkın Çapa’nın bağlı bulunduğu İ.Ü. ne diplomasını almak için giden bir hanımı iki sene önce güvenlikçiler tartakladı. Olaya müdahale etmek isteyen anarşist gençler de bu tartaklanmadan nasibini aldı. Ertesi günü hayatımda gördüğüm en yaratıcı türban eylemini yaptılar:)
    Çapa’da hasta bakılmıyor demiyorum(hoş eğer üniversite görevlisi yakını ise söz konusu hasta yakın zamana kadar medikodan faydalanamıyor sağlık hizmetlerini başı açık belge sunmadığı sürece kullanamıyordu. Alemdaroğlu’nun bu üniversiteye hediyesidir şimdi durum ne bilmiyorum) sanırım bu haberi taşıyan da demiyor. Anlatılmak istenen başka bir şey var. Böyle vicdansız bir yasakçılık geçmişte Medine Bircan denilen hastaya da ölüm döşeğinde peruklu fotoğraf çektirtmek gibi akla ziyan hadiselere sebep oldu. Bu psikolojik ortamı o kişi kendini erkek doktora muayene ettirmek istememiştir gibi açıklamalarla ya da bunun tersi hadiseler de söz konusu gibi hafifletici sebeplerle yumuşatmaya kalkmadan biraz daha düşünmek sanırım iyi olur. Bakın size taze taze sunuyorum bu haberi de bir kaç kendini bilmez hakimin saçmaliğı deyip geçmeli miyiz? Uğur Dündar’ın türban faciası isimli yalan haberi üzerine dava açan Konya’daki iki kadın doktorun davası sonuçlanmış. Ve hakim durumları sebebi ile bu doktorladrın”ağır eleştirileri” sineye çekmesi gerektiğine karar vermiş. Yarın öbürsü gün de bir başkası ilgili kişinin durumu sebebi ile iki tokatı sineye çekmesi gerektiğine karar verirse hiç şaşırmam artık.:) Karar gerekçesinin ilgili kısmı
    aşağıda:
    “Davacı kamu görevi gören doktor olarak okuduğu müsbet ilmin ve akılcı bilmin aksine başına taktığı ‘türban’ın altındaki zihniyetin nedeniyle eleştirilmesine, bu eleştiriler ağır da olsa katlanmak zorunda olduğundan, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir” ifadelerine yer verdi.

  18. Yazan:Ali Yürekli Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Ben zaten o “Münferit” hadiseyi yapan için “Kendini Bilmez” demişim. Daha ne diyeyim ? Siz benim yerime saydırın…

    Konu o değil. Tam ters yönde münferit hadisler de oluyor. Şimdi bunları abartmak doğru mu ?

    Elbette her kesimin içinde yobazlar var az çok önemli olan iyi adil insanların her yalnışa aynı tepkiyi koyabilmesidir. Bir kesimin içinden çıkan yobaz, cahilleri görüp bir başka kesimin içinden çıkan yobaz ve cahilleri görmemek yok saymak kurumu yıpratmak amaçlı görmek yalnıştır.(bu cahiller okumuşta olabilir) Yalnış yapan kim olursa olsun aynı derecede şiddetle karşı çıkılmalıdır. Ayrıca “kendini bilmez” cümlesi “Aynur Tezcan’a (30)” yapılanlar karşısında çok hafif ve basittir. Suçun karşılığı değildir. Ama siz bunu sosyal yaşantıda ki hakaratte bulunanlara karşı dediniz heralde. Benim yorumuma karşılık vermesenizde bu konuda ki tavrımı belirtme ihtiyacı hissettim.

  19. Yazan:özlem Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Ali Bey çapa hastanesinde gerçekten de böyle bir kağıt üzerinde ayrım yok. Ben orda yakınlarımı çok tedavi ettirdim. çok iyi kalpli özverili doktorlar hemşireler var. Ama alttan alta bazı personelin kabalıklarını, hınç dolu davranışlarını da sezebiliyorsunuz. Bazı ayırımcılıkları da hissedebiliyorsunuz. Dönemsel olarak gerginlik ortamı arttıkça bu tür vakalar artabiliyor.Özellikle Alemdaroğlu zamanında korkunç boyutlarda idi bu durum. Şunu da söylemek isterim bu hastanenin acil servisinde sanırım bir problem var. Benim de tanıdığım bazı insanlar çok kötü şeyler yaşadı. Yine çok ciddi personel yetersizlikleri var. Özellikle hemşire nedense. Ama madem ki bu aile ambulansa bindirildikleri için azarlanmıştır tıbbi ihmal sebebi ile de olsa, kaçınılamayacak bir sonuç da olsa, ya da başka sebeplerle dahi olsa artık ömür boyu anne babası kızlarının ölümü için bu şüpheyi içlerinden atamayacaktır. Ve bu korkunç bir psikolojik işkencedir. Evlat sahibi olanlar anlar. Üzüntüleri kat kat artacak bundan sonra hep içlerini acaba duygusu ve başka şeyler kemirecektir.
    Allah sabır versin,ölen kıza da Allah rahmet eylesin diyorum.

  20. Yazan:Ekrem Senai Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    “Davacı kamu görevi gören doktor olarak okuduğu müsbet ilmin ve akılcı bilmin aksine başına taktığı ‘türban’ın altındaki zihniyetin nedeniyle eleştirilmesine, bu eleştiriler ağır da olsa katlanmak zorunda olduğundan, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir”

    Ben davalının yerinde olsam bu açıklamadan cesaret alıp peruklu doktorlara dava açardım. Hakime bak ya, “türbanın altındaki zihniyet” diyebiliyor. Hakim değil sanki rejim mollası. Türkiye İran olmayacak diyenler, size kapak olsun; bak İran olmuşuz bile…
    Geçen de çarşaflı diye bir kadını kovmuşlardı mahkemeden. Demek ki türbanlı veya çarşaflıysan işini devletten beklemeyeceksin, hakkını mahkemede aramayacaksın kardeşim. Devlet madem sana hizmet etmiyor, sen de oğlunu askere göndermeyeceksin; çalışacak, Amerika’da, Avrupa’da yaşayacak, hem insanca muamele görecek, vergisini de gönül rahatlığıyla, hizmet alacağı inancıyla verecek. Kendini devlet zanneden, ibrikçi başı memurların ağız kokusunu çekmekten iyidir.

  21. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Buyrun size ÇAPA dışından bir haber çünkü sorun sadece ÇAPA değil,sorun bu ülkenin kendi gibi olmayanları,kendilerine verilen görevi suistimal ederek,görevin yaptırımını kullanarak,yıldırmaya çeviren vicdansız,adaletsiz,şöven kafalı katil imajlı doktorlar ve adaletsiz imajlı hakimlerdir.


    Uğur Dündar’a ‘Türban faciası’ başlıklı yalan haberi sebebiyle açılan davada, Konya hakimi Abdullah Çoban, ilginç bir karara imza atarak, “türban takanın, ağır eleştirilere katlanmak zorunda olduğuna” hükmetti.

    Konya Numune Hastanesi’nde görevli iki doktor ile ilgili yaptığı yalan haber sebebiyle hakkında açılan tazminat davaları açılan Uğur Dündar’ın Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davasında mahkeme hakiminin skandal bir değerlendirmede bulunduğu ortaya çıktı.

    Mahkeme hakimi Abdullah Çoban’ın Dündar’dan 150 bin TL tazminat isteyen doktor Kezban Arbağ’ı üstüne vazife olmamasına rağmen özel hayatında başörtüsü kullandığı için eleştirdiği belirlendi. Uğur Dündar ve avukatı bile haberlerini savunurken, hakim bey gibi keskin bir değerlendirme yapmadılar.

    Mağdur doktorun tazminat talebini reddeden hakim Abdullah Çoban’ın karar yazısında, “Davacı kamu görevi gören doktor olarak okuduğu müsbet ilmin ve akılcı bilmin aksine başına taktığı ‘türban’ın altındaki zihniyetin nedeniyle eleştirilmesine, bu eleştiriler ağır da olsa katlanmak zorunda olduğundan, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir” ifadelerine yer verdi. ”

    Başörtülü ya da çarşaflıysanız her yerde size hakaret edilmesi,ölüme terkedilmeniz gibi zalimce uygulamalara müstehaksınız(!)demenin hukusal yolu…

  22. Yazan:Hakkı Bentek Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Mahkeme hakiminin değerlendirmelerinin yanlışlığı konusunda size katılıyorum.

    Özellikle Mahkemelerde karar verici konumda olanlar kararlarını verirken ve gerekçelerini açıklarken, tarafsız olmaya özen göstermelidirler.

    Adaleti simgeleyen terazili kadının gözleri bağlıdır (gerçi son heykelde birileri açtı o ayrı). Karşısındakine Türbanlı – Türbansız, Zengin – Fakir vs.. ayrımlar yapılmayacağını simgelemek için…

  23. Yazan:hidayet dogan Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    hidayet doğan,çok komiksiniz,uzun zamandır sizin gibi ululsalcası iyi biriyle karşılaşmamıştım,ben de bu dinazor zihniyetliler artık yok oldu sanıyordum ki henüz soyunuz kesilmemiş,yakındır ama :))
    Soyu tükenecek olan sizin gibileridir. Din üzerinden siyaset yaparak, din üzerinden trilyonları iç eden (ve şu anda uzun süredir Kamerun’da yaşıyorum)Afrika’nın bilimum ülkelerinde milyonlar harcayarak (din adına toplanan paralarla insanların dini duygularını sömüren) fetullah gülen çetelerinin sonu gelecektir. Cumhuriyet tarih boyunca bu tür ihanetleri görmüş ve bertaraf etmesini becermiştir yine edecektir. Bende bu derindüşünce denen şeyi demokrat zannederdim. 2008 ! mayıs’ında kendi insanına faşistce saldıran, saldırtan, cumhuriyet tarihinin menderesten sonra en hain hükümetinin sözcüsü olduğunu bilmezdim. Bu vesile ile öğrenmiş olduğumda iyi oldu. Parmaklarınızı boşuna yorupta hakkımda fazla yorum yapmayın değmem bir daha görmeyeceksiz.

  24. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 5, 2009 | Reply

    Soyu tükenecek olan sizin gibileridir. Din üzerinden siyaset yaparak, din üzerinden trilyonları iç eden (ve şu anda uzun süredir Kamerun’da yaşıyorum)Afrika’nın bilimum ülkelerinde milyonlar harcayarak (din adına toplanan paralarla insanların dini duygularını sömüren) fetullah gülen çetelerinin sonu gelecektir. Cumhuriyet tarih boyunca bu tür ihanetleri görmüş ve bertaraf etmesini becermiştir yine edecektir. Bende bu derindüşünce denen şeyi demokrat zannederdim. 2008 ! mayıs’ında kendi insanına faşistce saldıran, saldırtan, cumhuriyet tarihinin menderesten sonra en hain hükümetinin sözcüsü olduğunu bilmezdim. Bu vesile ile öğrenmiş olduğumda iyi oldu. Parmaklarınızı boşuna yorupta hakkımda fazla yorum yapmayın değmem bir daha görmeyeceksiz.

    Bir paragraf boyu iftira,komedinin boyutları artıyor :))artık daha da komiksiniz,sıkmabaşları eğlendiriyorsunuz,sağolun :))

    Mehmet bey,

    ne yapacağız bu DD’yi biri din siyaseti yapmakla suçlar biri din dışı siyaset yapmakla,kepenkleri çekip kilit mi vursak :))Ben o iki günlük yazımda kısaca değinmiştim, ‘neydik,ne olduk?’ :))

  25. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 6, 2009 | Reply

    Gene gec farkettigim yazilardan biri.

    Bir seyi belirtmek isterim:

    Başörtüsü sembol değildir ve anti-başörtücüler dışında kimse bu tercihi kullanmamıştır.Başörtüsü takmak sadece bir tercihtir.

    Halbuki başörtüsü gündelik siyasetin çok üstünde bir siyasetin sembolü olmalıdır. Nedir bu siyaset? Allah’ın istek ve iradesinin, hiçbir kulun istek ve iradesinin yerine konmayacağı bir hiyerarşiye teslimiyeti simgeleyen bir bir anlayış. Başörtüsünün değeri buradadır

    Bu alinti Fatma Karabiyik Barbarosoglu’ndan (Kamusal Alanda Başörtülüler, İz Yayıncılık, İstanbul 2000, sayfa 46). Bildigim kadariyla Fatma Karabiyik Barbarosoglu anti-basortucu degildir.

    Buradan yola cikarak turban takanlarin hepsinin, hatta onemli bir kisminin bile bunu siyasi bir sembol olarak algilayip taktigini dusunuyor falan degilim elbette. Ama turbana herkes ayni anlami yuklemiyor, turban takanlar arasinda bile bu boyle.

    Yanlis anlasilmaya mahal vermemek adina zorunlu aciklama: Turban yasagi sacmaligina hep karsiydim, hala karsiyim. Basin aciklamasi yapanlari da duyarliliklarindan oturu tebrik ederim.

  26. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 6, 2009 | Reply

    Bu alinti Fatma Karabiyik Barbarosoglu’ndan (Kamusal Alanda Başörtülüler, İz Yayıncılık, İstanbul 2000, sayfa 46). Bildigim kadariyla Fatma Karabiyik Barbarosoglu anti-basortucu degildir.

    Bazı cümleler vardır kelimesi kelimesine aynı olsa dahi ya içerikleri,ya sebepleri ya da ifade ettikleri şeyler birbirinden oldukça farklı olan.Bunu anlamk ise derin değil yüzeysel bir zeka ile dahi mümkündür.Mesela ben ‘başörtüsü’ yasağına hayır derim,nedenim din ve vicdan hürriyetidir,bir başkası ‘başörtüsü’ yasağına hayır der nedeni bireysel özgürlüklerdir,özetle bunun gibi.

    Halbuki başörtüsü gündelik siyasetin çok üstünde bir siyasetin sembolü olmalıdır. Nedir bu siyaset? Allah’ın istek ve iradesinin, hiçbir kulun istek ve iradesinin yerine konmayacağı bir hiyerarşiye teslimiyeti simgeleyen bir bir anlayış. Başörtüsünün değeri buradadır

    (FKB)

    Gelin bu paragrafı inceleyelim.Anti-Başörtücü zihniyetler ‘başörtüsünün’ dini bir tercih ol(ma)dığı dinin siyasete sokulmasından kaynaklı siyasi bir simge olduğu iftirası ile yola çıkarlar.Barbarosoğlu ise bu tercihin dini bir tercih olduğunu,dinin siyasallaştırmasından değil emrin çıkış noktası Kuran ve faili Allah olan bir emirin,Allah’ın siyasetinin sonucu olduğu görüşü ile yola çıkmış.Yani kelimeler aynı olsa dahi içerik,neden,sonuç farklılar.Ki bu kadar basit bir paragraf için açıklama yapıyor olmaktan oldukça muzdaribim zira bahsi geçen üç cümlenin iki ağız tarafından da savunulunca aynı değil AYRI anlamlar ifade ettiği o kadar açık ki.İnsan bu ayrımı nasıl yapamaz,bunu göremeyecek kadar nasıl konu dışında olup konuya müdahil olur demekten kendini alamıyor.

    Kimseyi kast etmeden…’Başörtüsüne destek veriyorum ama’ diyen insanların ‘ama’larından bıktığımı ifade edeyim,destek falan istemiyorum kösteği desteğinden daha büyük destekler gölge etmesinler başka ihsan istemem.Liberal tercihlerinin arasına sıkıştıracakları bir ayrıntı,’ama’ları ile göz oyucu bir ayırıcı,değil benim tercihim.İstmiyorum,anmayın adımızı böyle ‘ama’lar ile alttan oyarak destek verecekseniz vermeyin kardeşim vermeyin,vermeyin…En azından dürüst olun vallahi bu dürüst ulusalcılar,utangaç ulusalcılardan çok daha hayırlı,en azından açık aşikar ben red ediyorum diyor,destek veriyorum deyip arkadan başka türlü köstekler ile yol almıyor.Böyle iki yüzlü olacaksanız vermeyin örtüye destek falan,vermeyin…

  27. Yazan:eg Tarih: Haz 6, 2009 | Reply

    kaldı ki dinin siyasete alet olma biçimi olsun başörtüsü kime ne? herşeyi siyasete alet ettiniz de (alet etmek ne demekse sadece din ile ilgili argümanlar görünce alet etmek akıllarına geliyor bazı insanların) din “alet edilince” mi zorunuza gidiyor. hayır kardeşim siyaset toplumun nasıl yönetileceğinin bir kararıdır. bu açıdan dinin, dindarın bu kararda kendi dinlerinin argümanlarını kullanarak siyasette bulunmaları kadar doğal birşey yoktur. ama bunu liberaller anlamaz, ciddi manada demokrat olmak lazım bunu anlamak için…

  28. Yazan:MY Tarih: Haz 6, 2009 | Reply

    Dinin siyasete karismasinda hiç bir sorun yok. Insanlarin dinleri varsa onlarin karistigi her ise din de karisacaktir.

    Gerçek sorun SiLAHLARIN siyasete karismasidir. Hele o silahlar halkin vergileriyle alinmis ise ve daha da kötüsü o memleketin ordusu bizzat o silahlari tutup halka çeviriyor, dini, dindarlari bahane edip darbe yapiyor ise!

    Gerçek sorun üniformali ve silahli devlet memurlarinin isyan bayragini açmasidir, sivil otoriteye bas kaldirmasidir, radyo, TV binasi basmasi, basbakani asmasidir.

  29. Yazan:Samvan Tarih: Haz 6, 2009 | Reply

    @Hidayet Doğan;
    Bugünkü seçilmişlerinkarşısında %60 gibi seçmen varmış.Kusura bakmayın ama bu mantık çook gerilerde kaldı.Elmayla armut toplanmaz heralde birşeyler hatırlatıyordur size 🙂
    İlla ki bu mantıktan hareket edecekseniz sizin tarafı olduğunuz partiye % kaç oranında karşı seçmen var onu da bi yazsanız.

  30. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Iki nokta:

    1-) Siyasi laikligi savunanlar (gercegini savunanlar, sahtesini degil), dinin siyasallasmasi ile siyasetin dinilesmesini ayirmazlar. Biri oburunu eninde sonunda doguracaktir. Laikligin tanimini pek cok kaynaktan okudum, hepsinde “din ile devletin ayrilmasi” diye yazar. Dinin devletten el cekmesi veya devletin dinden el cekmesi diye tanimlanmaz.
    2-) Benim laiklik anlayisima gore: Herhangi bir dusuncenin (dinle sinirlamiyorum), iktidari ve eylemlerini sorgulanamaz/tabu kilacak sekilde kullanilmasi laikligin ihlalidir ve hangi manada demokrat olursaniz olun, ciddi bir sorundur. Bunun disinda tabii ki sorun olmaz. Yani dini siyasete Taliban’in karistirdigi sekilde karistiriyorsan bu bir sorun olur, yok demokrasi cercevesinde kaliyorsan sorun olmaz. Aradaki ayrimi bilmek anahtar.

  31. Yazan:Aziz Yılmaz Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Onur bey son yorumunuzda konuyu çok iyi yerinden kavramışsınız.Size bu konuda tamamen katılıyorum.Bizdeki asıl mesele “kırmızı çizgilerin”henüz tam olarak aşılamamış olmasıdır.Zira net olarak söyleyeceklerimizi ortaya koyacak bir demokratik zemin yok(ya da bazı çekinceler var diyelim).İşte bu tür çekinceler her biri yine başka çekincelerden besleniyor ve pek çok şey tabu olarak kalıyor;özellikle de laiklik ve kürt sorunu.Zira işin içinde “bölücülük”,”şeriat/irtica”vb.kaygılar giriyor.Bir kesim her tartışmayı buna yoracak şekilde çeşitli korku ve vehimlere kapılırken,diğer bir kesim de bu suçlama menziline girmesin diye temkinli yaklaşıyor.Tabi bu duruma,pekiştiren yasal engel ve yaptırımlar da eklenince haliyle sınırlı bir düşünce ve ifade biçimi oluşuyor.

    Oysa dediğiniz gibi,işin içine silah ve şiddet girmedikten ve “diğerinin” özgürlüğünü engelleyen bir özgürlük anlayışı dayatılmadıktan sonra hiç bir sakınca olmamalı.Mesela kürt sorunu,gerekirse “ulusların kendi kaderini tayın hakkı”ilkesi çerçevesinde federasyon,özerklik,bağımsız devlet vb.tartışmaya açık olmalı…Laiklik;şeriat yönetimi de dahil her şey açık açık konuşulup tartışılabilmeli.Özgürlükler konusu ha keza.Türban;kamusal alan,özel alan,yarı kamusal alan vs.gibi sınırlayıcı bir dil yerine,her yerde,her koşulda serbest olacak şekilde tartışmaya açılmalı.İster siyasi simge olarak,ister inanç gereği olararak,ister çok daha farklı bir talep olarak düşünülür.Tabi unutmadan,eşcinsellik de bu tabuların arasında yerini korumakta.Gördüğüm kadarıyla bu da yüzeyde tartışmayla sınırlı…Talep ve beklentiler,varsa çözüm ve öneriler sadece bu sınırlı alan içerisinde değerlendirilebiliyor.

    Say say bitmez.Çok eşlilikten eşcinselliğe,türbandan kürt sorununa kadar hepimizin kısmen uyum sağladığı bir toplumsal sözleşme üzerinden ve oldukça sınırlı bir alan çerçevesinde tartışabiliyoruz.Oysa ki çok daha cesaretle tartışmamız ve gerçeklerimizle yüzleşmekten korkmamamız gerekir.Fakat ne yazık ki böyle bir düşünce iklimi henüz yok.Toplum olarak buna hazır değiliz.E böyle olunca da haliyle işin kaynağına inmeksizin yüzeyde tartışmakla yetiniyoruz.Sivil bir anayasaya geçecek işaretler yok.Yapılsa da göstermelik olacağı kesin,zira değişime pek de gönüllü ve istekli değiliz.301 tam bir yılan hikayesi.Seçim yasası ona keza.Yani anlayacağınız radikal değişimlere,reformlara toplum olarak enerji harcayıp kafa yorduğumuz pek söylenemez.Bu meselelere, hükümeti,muhalefeti ve devlet kurumlarıyla neden bir mutabakata varıldığını sorgulamıyoruz bile.Varsa yoksa bize sunulmuş bu dar alan içinde habire birbirimizi kırıp döküyoruz hepsi o kadar.

  32. Yazan:Tarik Tarih: Haz 7, 2009 | Reply

    Laiklikten ne anlaşılıyor ciddi biçimde tartışılması gerektiğini düşünüyorum. Din ve devlet işlerinin ayrımı, devletin din ve inançlar karşısında tarafsızlığı iki temel unsur ama bunun nasılı üzerine tartışma pek yok.

    Bir de asıl anlamakta zorlandığım burada birçok yorumcudan (mütedeyyin kesimden) sürekli laikliğe karşı olunduğunu okuyorum. Yakın bir zamanda bunu tartışmıştık ama biryere varmadı. Laikliğe en dar tanımıyla karşı olmak, dönüp dolaşıp, bir din devletini (örneğimizde sunni islam üzerinden kurulan) savunmak anlamına geliyor.

    Din ve devlet işleri ayrımı ve devletin din ve inançlar konusunda tarafsızlığını, “ilke” olarak kabul etmiyorsak nasıl demokrasiden söz edebiliriz, nasıl kendi kimliğimizden farklı kimliklerdeki insanların “hakları” üzerine konuşabiliriz anlamakta zorlanıyorum.

    Türkiye cumhuriyeti dinler ve inançlar konusunda tarafsız, yani gerçekten laik olsun diyemiyorsak, bugün mutedeyyin kesimleri hedef alan taraflı uygulamaları eleştirmenin de bir anlamı kalmıyor.

    Nitekim bu laik ülkede, çocuklara ilköğretimde sunni-islam propagandası yapılması anlamına gelen zorunlu din derslerini kaldırmayı tartışan kimse de yok. Aleviler sadece derslerin seçmeli hale getirilmesini talep ettiler ama hükümet bunu tartışmaya dahi yanaşmıyor. Bu ülke okulları müfredatında, zorunlu sunni islam eğitimi mevcut, kimse de rahatsız değil!

    Benim için, devlet zorunun eleştirisi, o zorun ortadan kaldırılması, vatandaşın ve inanç topluluklarının özerkliğine imkan sağlaması doğrultusunda yapılıyorsa anlamlı. Bir kesimin o zor aygıtını kendi dünya görüşü doğrultusunda kullanabilme “hakkına” saygı duymuyorum.

    Biryerden sonra, devleti bu doğrultuda kullanan kesimin kemalist ya da islamcı olması demokratik özgürlükler açısından hiçbir fark yaratmıyor çünkü.

    Doğru bir laiklik uygulaması hiçbir kesime bu fırsatı tanımamalı.

  33. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Tarik Bey,

    Nitekim bu laik ülkede

    Buraya itiraz edecegim. Bu ulke sadece anayasa uzerinde laiktir. Dunyada laik oldugunu iddia eden hicbir ulkede ben, devlet din hizmetlerini karsiliyorsa bile bu hizmetin sadece bir inanc kesimine yonelik yapildigini (hem de butcesinin herkesin vergilerinden karsilanmasina ragmen) ve devlet tarafindan finanse edilen din adamlarinin cemaatlere “cumhuriyete ve devlete sadakat” tembihleyen vaazlar verdirdigini duymadim. Sirf bu iki kalem bile laikligin cok ciddi ihlalidir (laikligin anlamini ne kadar dar alirsaniz alin). Bunun yaninda bir suru ufak kalem de bulabiliriz, mesela dediginiz gibi doktriner din egitimi, mesela devlete karsi carpisarak suc islemis ama hala hukuken TC vatandasi olan PKK militanlarinin cenaze namazlarinin kilinmamasi gibi (basit bir vatandaslik hakki ihlali oldugunu dusunmuyorum, bunun acik dini imalari var bence).

  34. Yazan:Tarik Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Onur bey,

    Ben zorunlu din dersleri örneğini vermiştim, siz diyanet işleri başkanlığını da hatırlatmışsınız. Size katılmadığım bir nokta yok. Zaten bu iki kurumun söz konusu olduğu bir ülkenin terimin gerçek anlamıyla “laik” olduğunu söylemek mümkün değil.

    Vatandaşın vergisiyle ülkedeki camiler finanse edilecek, devlet eliyle kamu okullarında çocuklara sunni islam propagandası yapılacak, sonra bunların olduğu bir ülkeye laik diyeceğiz. 🙂

    Sorun şu ki bu meseleler aslında kimsenin derdi değil. Her iki kesim de (kemalistler ve islamcılar) gerçek laikliğe taraftar değiller.

    Çünkü her iki kesim de devlet eliyle topluma kendi biçtikleri kimliği dayatmanın hakları olduğunu düşünüyorlar. Aradan devleti çıkarmayı, din ve inanç konusunda tamamen tarafsız bir kamu düzeni inşa etmeyi düşünen pek yok. Türban yasağı örneğindeki gibi; devlet benim dini inancıma karşı konumlanınca “özgürlükler” hatırlanıyor.. Oysa zorunlu din dersleriyle aynı devlet benim inancımı bütün vatandaşlara, dayattığında mesele yok 🙂 Yıllarca yapılageldiği gibi alevi köylerine cami inşa edip, imam atarken mesele yok 🙂 AKP zorunlu din derslerini tartışmıyor bile. Değil bir adım atmalarını, tartışmalarını dahi artık beklemiyorum.

  35. Yazan:Onur Cobanoglu Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Aradan devleti çıkarmayı, din ve inanç konusunda tamamen tarafsız bir kamu düzeni inşa etmeyi düşünen pek yok.

    Aleviler bu konuda epey prensipli ve girisken. Sosyalistlerden ve liberallerden azimsanmayacak bir cevre de oyle.

  36. Yazan:cemile bayraktar Tarih: Haz 8, 2009 | Reply

    Aleviler bu konuda epey prensipli ve girisken. Sosyalistlerden ve liberallerden azimsanmayacak bir cevre de oyle.

    Dindarlardan da az bir kısım zorunlu din dersleri kaldırılsın diyebiliyor.Azımsanmayacak bir kitlenin söyleyebilmesini temenni ederdim.Din dersi seçmeli ders olsun.Alevi ya da Hristiyan bir öğrenciye zorunlu olarak din(İslam) dersi vermek kadar saçma birşey olabilir mi?

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin