RSS Feed for This Post

Kimlikçi siyaset Türkiye’de federasyonu zorunlu kılar VI

AB’de yetki paylaşımı

Bilindiği üzere Avrupa Birliği’nin geleceği ile ilgili sıkı bir tartışma var. Tartışma iki temel eksende yürütülüyor. İşlevselciler AB içinde “Avrupalıları” temsil eden kurumların güçlendirilmesini isterler, “intergovernmentalistler” (hükümetler arasıcılar) hükümetler arası karar alma kurumlarının güçlendirilmesi gerektiğini söylerler. Böyle söyleyince pek bir şey anlaşılmıyor. Kurumları anlatmalı.

Avrupa Birliği’nin kendi organları komisyon ve parlamentodur. AB Komisyonu aslında Avrupa Birliği’nin bakanlar kuruludur. Her komisyoner AB anlaşmaları çerçevesinde belirlenmiş bir ortak alandan sorumludur. Bu alanların tamamını AB Komisyonu’nun web sitesinden görebilirsiniz. Avrupa Parlamentosu da Avrupa Birliği’nin yasama organıdır. Ancak tahmin edileceği üzere yasama yapabilecek konusu yoktur, tavsiye kararları almakla yetinir. Bunun yanı sıra aynı parlamenter sistemlerde olduğu gibi Avrupa Parlamentosu da AB Komisyonu’nun uygulamalarını denetler.

AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu birçok AB metninde vurgulandığı üzere “Avrupalı” adına çalışır. Oysa ortada şimdilik bir Avrupalı kimliği yok. Şu anda AB üyesi ülkelerin vatandaşları öncelikle kendilerini Alman, Fransız, İspanyol vs. hissediyorlar. Böyle olunca AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu bir devlette olduğundan çok daha kısıtlı yetkilere sahip. Komisyon karar alamıyor, sadece alınan kararları uyguluyor, parlamento yasama yapamıyor.

AB’nin yasama organı AB Konseyi’dir. AB Konseyi AB’ye üye ülkelerin hükümetlerinin her birinin belirledikleri temsilcilerden oluşur. Anlaşmalar AB Konseyi’nin çalışmaları neticesinde her ülkenin hükümet ya da devlet başkanının imzasıyla yürürlüğe girer.

AB içindeki tartışmada bir yanda AB Konseyi’nin yasama yetkisini elinde bulundurması gerektiğini dile getirenler diğer yanda AB Komisyonu’nun ve Avrupa Parlamentosu’nun güçlendirilmesini savunanlar var. AB Konseyi yasama yetkisini elinde tuttukça AB bir devlet olamaz, hükümetler arası iş birliği teşkilatı olarak kalır. Avrupa Federasyonu’nun gerçekleştirilebilmesi için öncelikle Avrupa Parlamentosu gerçek bir parlamentonun yetkilerine kavuşmalı. Bu mümkün mü?

Almanya Federasyonu ile AB’yi karşılaştıralım. Almanya’yı bir araya getiren ve federasyonu kuran Otto Von Bismarck’tı. AB projesine başından bu yana öncülük edenler ise Almanya ve Fransa. Bismarck merkezi yönetimi güçlendirmek için federasyonu kurmuştu. Oysa Almanya ve Fransa liderleri hükümetlerin yetkilerini AB organlarına devretme gayreti içinde olurlarsa bu durumdan kendileri de zararlı çıkacaklar. Almanya Başbakanı’nın ve Fransa Cumhurbaşkanı’nın yetkileri de Avrupa Komisyonu’na ve Avrupa Parlamentosu’na aktarılmış olacak. Bu nedenle Avrupa Federasyonu’nun arkasında bir “liderlik” yok. Dolayısıyla Avrupalı ulusunu yaratmaya yönelik bilinçli politikalar uygulanması da zor görünüyor. Buna rağmen Avrupa Parlamentosu’nun kurulduğu 70’li yıllardan beri bir Avrupalı kimliğinin yaratılmasına yönelik çabalar gözlemleniyor.

Başkanı Pietro Adonnino’nun adını alan Adonnino Komitesi 1985 yılında AB Konseyi tarafından bir Avrupalı kimliği oluşturmaya katkı sunacak öneriler geliştirmesi amacıyla görevlendirildi. Bu komite iki tane rapor yayımladı. Yayımlanan raporlarda ortaya konan öneriler AB tarafından peyderpey uygulandı. Önerilerden bazıları Avrupa marşı, AB bayrağı ve öğrenci değişim programlarıydı.

Avrupa Birliği’nin bilinçli ortak kimlik çalışmalarından birisi de “audiovisual” politikasıdır. Sözcüğü Türkçe’ye doğru düzgün tercüme edemediğim için kısaca sinema politikası diyelim. Hollywood’un Amerikalı yaratma üzerindeki etkisini fark eden Avrupa Birliği Konseyi de 1990 yılında Avrupa sinemasını desteklemeye yönelik bir politika geliştirdi. MEDIA Programı 1991-1995, 1996-2000, 2001-2005, 2007-2013 dönemlerinde sürekli tazelenerek, AB bütçesinden artan bütçeler aldı. Bu bütçeler Avrupa filmlerine harcandı.

AB’de liderlik motivasyonunun yokluğu. Liderlik motivasyonunun olmaması nedeniyle son dönemde Avrupalı kimliği oluşturmaya yönelik çalışmalar hız kesti. Mesela AB’nin sinema programı önceleri daha çok Avrupalı kimliğini ön plana çıkaran projelere verilirken, son revize edilen anlaşmalarda böyle bir şart aranmaz oldu. Öte yandan program bütçeleri ne kadar artırılırsa artırılsın yeterli düzeyde değil. 2007’den 2013’e kadar oluşturulan bütçe 1 milyar Euro civarında.

Son yıllarda Avrupa Birliği’nde Avrupalılık bir alerji haline geldi. Avrupa Komisyonu’nun bazı yetkileri hükümetler arası organlara ya da Avrupa Merkez Bankası gibi hiçbir temsiliyet iddiası bulunmayan teknokrat organlara devredildi (Tömmel, 2006, s. 35). En son Avrupa Anayasası girişimi de bazı üye ülkeler ve vatandaşları tarafından Avrupa Devleti’ni hatırlattığı için soğuk karşılandı. Bilindiği üzere Hollanda ve Fransa anayasayı referandumda reddettiler. Elbette reddin arkasına birçok başka gerekçe olabilir. Ama bunların çoğu kimlikle ilintili. Hollandalılar ve Fransızlar kendilerini Avrupalı olarak görmedikleri için diğerleri uğruna sıkıntı çekmek zahmetine katlanmak niyetinde değiller. Batı Almanya’nın birleşmeden bu yana doğuya yaklaşık 1 triyon Dolar yatırım yaptığı söylenir. Neden yaptı bu kadar yatırımı? Fransızlar ve Hollandalılar ülke kaynaklarının bir kısmının birliğe yeni katılan ekonomisi zayıf ülkelere aktarılmasını neden istemedilerse Almanlar da aynı gerekçeyle doğu Almanya’yı kalkındırdılar.

Almanya’nın birleşmesi ile AB’nin devletleşmesi arasında bir benzerlik kurduk; ama bir de farklılığın üzerinde durmak gerek. Almanya’nın birleşmesinde doğu Almanya yönetim organları batıya katılmıştı. Birleşme anlaşması batı Almanya hükümetinin, meclisinin aldığı kararlar doğuda da geçerli olacak anlamına geliyordu. Bu batı Almanya’nın doğuyu topraklarına katması gibi bir şeydir. Bu nedenle batı doğuya epey para harcadı. Oysa Avrupa Parlamentosu ve AB Komisyonu, üye ülkelerin yönetimlerinden bağımsız. İşte bu nedenle AB’de geçmişte ortaya çıkan bilinçli bir Avrupalı kimliği yaratma yönündeki girişimler son zamanlarda kurucu liderlerden Fransa’da bile sıcak karşılanmıyor.

Avrupalılık doğal uluslaşmanın bir sonucu olarak gelişebilir mi? AB’nin yasama organı AB Konseyi bundan sonra Avrupalılık kimliğini yaratmaya yönelik adımlar atmasa bile Avrupalılık “doğal uluslaşma”nın bir sonucu olarak gelişebilir mi? Böylece zamanla Avrupalıların çıkarlarını temsil eden AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’nun arkasında bir gün gerçekten Avrupalılar olabilir mi?

AB’de doğal uluslaşma mümkün değildir, çünkü AB’deki ülkelerin büyük bölümü ekonomilerini büyük ölçüde modernleştirmişler. AB’ye üye ülkeler arasında malların, hizmetlerin, iş gücünün ve sermayenin dolaşımı büyük ölçüde serbest olmasına rağmen göç sıfırdan sanayileşen bir coğrafyada olduğu gibi olmaz. Bununla birlikte yine de nüfusun etkileşimi artıyor.

AB gençlik programları ve öğrenci değişim programlarının hedefi AB üyesi ülkelerin gençlerini AB ekonomisine maksimum katkı sunacakları şekilde yetiştirmek. Ekonominin sınırları ülkelerden neredeyse bir kıtaya taştığında eğitim açısından da yeni ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Gençler ileri de bir başka ülkede çalışmak için şimdiden dil öğrenmeliler. O ülkeye gidip bir çevre edinmeliler. O ülke kültürünü tanımalılar. Bu tür motivasyonlarla özellikle Avrupalı gençler arasında hızlı bir etkileşim başladı.

Doğal uluslaşmayı anlatırken eğitimde gençlerin etkileşiminin üzerinde durmuştuk. Aynı durumu AB örneğinde de gözlemliyoruz. Başka ne demiştik? Ulaşım ve iletişim araçlarındaki gelişme de etkileşimi artırır demiştik. Tabii, AB de şimdiye kadar ulaşım ve iletişim gelişmişti, ama sınırların ortadan kalkması ve iş gücü dolaşımının serbestleşmesi üye ülke vatandaşlarının bu araçları sadece kendi ülkelerinde değil bütün Avrupa’da kullanmalarına yol açan bir motivasyon teşkil etti.

AB üyesi ülkeler Avrupalı kimliğine soğuk bakmaya başladılar, ama gençlik değişim programlarını kısıtlamadılar. Çünkü AB’nin oluşumundaki öncelikli motivasyon olan “ekonomik iş birliği” burada da karşımıza çıkıyor. Ekonomik entegrasyon bütün AB ülkelerine kazandırıyor. Çünkü modern ekonomi ölçek ekonomisiyle verimli çalışabilir. Ölçek ekonomisi ancak bol hammaddenin, iş gücünün ve büyük pazarların olduğu bir ülkede gerçekleştirilebilir. Almanya ürettiği otomobili sadece 80 milyonluk ülkesinde satarsa fabrikası tam kapasite ile çalışamaz, sabit maliyetlerini çıkaramaz, ama 400 küsur milyonluk Avrupa’da satarsa her türlü maliyetini çıkarabilir. ABD’nin birçok önemli markası dünyaya açılmadan önce iç pazar sayesinde güçlendi, daha sonra yurt dışında güçlü bir finansal yapılarıyla yüksek pazarlama masraflarından kaçınmadılar.

Avrupa’daki nüfus etkileşimi büyük ölçüde gençler hatta eğitimli üniversite öğrencileri arasında oluyor. Bu durumda bütün AB üyesi ülkelerin vatandaşlarının gelecekte kendilerini Avrupalı hissetmeleri çok mümkün görünmüyor. Avrupa’daki birçok ülke modernleşmesini AB projesinden önce tamamladığı için bugün AB’de büyük göçler beklemek çok akıllıca olmaz. Nüfus hareketi daha çok eğitimli kesimde olacak. Çünkü uzmanlaşma modern ekonomide önemli bir olgudur. Çok nitelikli uzmanlar az bulunduğu için coğrafyanın ihtiyaç duyulan yerinde istihdam edilirler.

AB’ye üye ülkelerin eğitimli nüfusları birbirleriyle sıkı bir etkileşim halindeler. Bu etkileşim ileride ortak değerlerin ve ortak bir yaşam biçiminin gelişmesine yol açabilir. Ancak bu bütün Avrupalıların kimliği değil, elit bir kimlik olacak gibi görünüyor.

Doğal uluslaşma benim analizime göre Avrupalıyı yaratacak güçte değil, çünkü AB ülkeleri şimdiye kadar büyük ölçüde modernleşmişler. Bu nedenle de bir Avrupa Federasyonu’nun doğal yollardan kurulması bu saatten sonra oldukça zor görünüyor. Diğer yandan bir liderlik motivasyonu da olmadığı için biliçli kimlik oluşturmaya yönelik bir AB politikası da ufukta görünmüyor.

AB-Türkiye karşılaştırması. AB’yi incelediğimizde Türkiye’nin avantajı daha açık bir şekilde göze çarpıyor. Türkiye’nin ortak kimlik geliştirme yönündeki en önemli avantajı ekonomisinin henüz yarı yarıya modernleşmiş olması. Bu açıdan Türkiye bugün kimlik ayrışması yaşayan gelişmiş ülkelerden farklı bir pozisyondadır. Doğal uluslaşmanın ortak kimliği güçlendirme yönündeki etkisi Türkiye’de devam ediyor.

Ekonomisi modernleşen bir ülkede farklı duyarlılıklar arasında ortak bir kimlik oluşur. Bu kimlik oluştukça devletin merkezi organlarının meşruiyeti artar ve böylece egemenlik erklerinin merkezde toplanması meşruiyet açısından bir sorun teşkil etmez.

Son seçimler de gösterdi ki Türkiye’de ortak kimlik son zamanlarda Batıcı, Kürtçü ve Türkçü kimliklerin gölgesinde kalıyor. Bu yapay bir trend, çünkü Türkiye aynı zamanda modernleşiyor.

Kürtçü ve Türkçü kimlikler doğal modernleşme ile birlikte ortak kimliğe daha fazla entegre olacak. Batıcı kimliğin yükselmesi büyük ölçüde CHP’nin yapay politikalarına ve bu kimliğe sahip olanların fanus hayatı yaşamalarından kaynaklanıyor. Bu açıdan ekonominin modernleşmesi tek başına Batıcı kimliğin ortak kimliğe yakınlaşmasını sağlayamaz. Bu nedenle Batıcı kimlik diğerlerine kıyasla çok daha uzun ömürlü olabilir, ama yapay olduğu için de CHP’nin siyasi zemin değiştirmesiyle birlikte bir anda yok olması da mümkündür.

Türkiye’de ben şu anda bir federasyon gerekliliği görmüyorum. Ancak üniter yapıyı isteyen MHP ve CHP kimlikçi siyasetlerine devam ederlerse sonunda federasyon zorunlu hale gelebilir. Türkiye’yi şu anda üniter yapı üzerinde tutan AK Parti’nin ekonomi siyasetidir, o da bugün ekonomi nedeniyle zor durumda. CHP ve MHP umuyorum ki son dönemde geliştirdikleri ekonomi üsluplarını bundan sonra da devam ettirirler. Hiç olmazsa bu ekonomik krizin de Türkiye’ye böyle bir faydası dokunur.

Ben mecbur kalındığında federasyonun birçok faydasının olacağını ortaya koymakla beraber yine de federasyonun Türkiye için son çözüm olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü İzmir’de İslamcı var, Konya’da Batıcı var, Diyarbakır’da Türkçü var. İnsanları kendi hayat tarzlarını yaşamaları için belli bölgelerde yaşamaya hapsetmek yerine herkese demokratik hakkını veren ortak bir siyasi zeminde birleşmek daha akıllıca görünüyor. Ancak “ötekileştirme”nin güçlü olduğu bir ortamda demokratikleşmeden bahsetmek mümkün değil. DTP bu nedenle Kürtlerin haklarını elde etmesine faydalı değil, aksine zararlıdır.

Daha demokratik bir ülkede ayrışmadan yaşamak için ekonomik modernleşmenin tüm hızıyla sürmesi şart. Ancak bu şekilde ekonomi kimlik siyasetini bastırabilir. Ancak bu şekilde AK Parti dışında başka kitle partileri siyaset podyumuna çıkabilir.

Kaynaklar (Bütün yazı dizisi için)

Calhoun, C. (2001). The Virtues of Inconsistency: Identity and Plurality in the

Conceptualization of Europe. In L.E. Cederman, (Eds.), Constructing Europe’s Identity: the external dimension. Colorado (USA): Lynee Renner Publishers, Inc.

 Cederman, L.E. (2001). Political Boundries and Identity Trade-Offs. In L.E. Cederman,

(Eds.), Constructing Europe’s Identity: the external dimension. Colorado (USA): Lynee Renner Publishers, Inc.

 Fitzgerald K. T. (1992).  Media, ethnicity and identity. In P. Scannell, P. Schlesinger, C.

Sparks (Hrsg.), Culture and Power: A Media, Culture & Society Reader. London, Newbury Park und New Delhi: Sage Publications.

 Habermas, J. (1998). Die politische Konstellation: Politische Essays. Frankurt: Suhrkamp

Verlag.

 Hartmann, Jürgen (Hg.) (1997): Handbuch der deutschen Bundesländer. Frankurt / Main; Newyork: Campus Verlag.

 Hesse, Johaim Jens; Eltwein; Thomas (2004). Das Regierungssystem der Bundesrepublik Deutschland. Berlin: De Gruyter Recht und Politik.

 Hobbes, T. (2005). Leviathan’dan Seçme Parçalar (S. Lim, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ (ss. 209-251). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 Hobbes, T. (2005). Leviathan’dan Seçme Parçalar (S. Lim, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ (ss. 209-251). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 Hume, D. (2005). Özgün Sözleşme Üstüne’den Seçme Parçalar (M. Tunçay, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yeni Çağ (ss. 425-444). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 Kopstein Jeffrey; Lichbach Mark (2000). Comparative Politics: Interests, identities and institutions in a changing global order. Cambridge: Cambridge University Press 2000

 Marx, K. (2005).  Kapital III. VA III/2, s.664/n.26. (M. Tunçay, Çev.). Tunçay (Ed.), Batı’da Siyasal Düşünceler Tarihi, Seçilmiş Yazılar, Yakın Çağ (ss. 134-136). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.

 Morley, D., Robins, K. (1995): Spaces of Identity: Global Media, Electronic Landscapes and

Cultural Boundaries. London and New York: Routledge. 

 Mytelka, L. K. (2000). Knowledge and Structural Power in the International Political

Economy. In T. C. Lawton, V. Rosenau, & C. Amy (Hrsg.), Strange Power: Shaping the Parameters of International Relations and International Political Economy. Aldershot Hants, England: Ashgate publishing.

 Shore, C. (2000). Building Europe: The Cultural Politics of European Integration. London:

Routledge (Taylor and Francis Group).

 Sontheimer, Kurt (1989). Grundzüge des politischen Systems der Bundesrepublik Deutschland. München Zürich: R. Piper & Co  Verlag.

Sontheimer, Kurt; H. Röhring Hans (1977): Handbuch des politischen Systems der Bundesrepublik Deutschland. München Zürich: R. Piper & Co. Verlag.

 Pätzold, N. (2005). Die Audiovisuelle Politik der EU: Eine Untersuchung des MEDIA-Programms unter Berücksichtigung ausgewählter Mitgliedsstaaten. Master-Studienarbeit, Bereichsbibliothek Sozialwissenschaften der Osnabrück-Universtät.

 Panebianco, S. (2004). European Citizenship and European Identity: From Treaty Provisions

to Public Opinion Attitides. In E. Maxon-Brown. Hunts (UK) and Burlington (USA): Ashgate Publishing Ltd.

 Rudzio, Wolfgang (1996). Das politische System der Bundesrepublik Deutschland.  Augsburg: Leske + Budrich.

 Theiler, T. (2001). Why the European Union Failed to Europeanize its Audiovisual Policy. In

L.E. Cederman, (Hrsg.), Constructing Europe’s Identity: the external dimension. Colorado (USA): Lynee Renner Publishers, Inc.

 Tömmel, I. (2006). Das Politische System der EU. Münschen: Oldenburg Verlag.

Europäische Gemeinschaften (2004): Eine Darstellung für die Bürger: Eine Verfassung für  

Europa.

 Von Beyme, Klaus (1996). Das Politische System der Bundesrepublik Deutschland. München: R. Piper Gmbh & Co. Kg.

 90/685/EWG: Beschluss des Rates vom 21. Dezember 1990 über die Durchführung eines

Aktionsprogramms zur Förderung der Entwicklung der europäischen audiovisuellen Industrie (MEDIA) (1991-1995).

 (95/563/EG): BESCHLUSS DES RATES vom 10. Juli 1995 über ein Programm zur Förderung der Projektentwicklung und des Vertriebs europäischer audiovisueller Werke (MEDIA II – Projektentwicklung und Vertrieb) (1996-2000). http://europa.eu.int/eur-lex/lex/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:31995D0563:DE:HTML, 29.05.2006

 2000/821/EG: Beschluss des Rates vom 20. Dezember 2000 zur Durchführung eines Programms zur Förderung von Entwicklung, Vertrieb und Öffentlichkeitsarbeit hinsichtlich europäischer audiovisueller Werke (MEDIA Plus – Entwicklung, Vertrieb und Öffentlichkeitsarbeit) (2001-2005). http://europa.eu.int/eur-lex/lex/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:32000D0821R(01):DE:HTML, 29.05.2006.

 KOM/2004/470 endg: Vorschlag für einen Beschluss des europäischen Parlamentes und des Rates vom 14. Juli 2004 zur Umsetzung eines Förderprogramms für den europäischen audiovisuellen Sektor (MEDIA 2007). http://europa.eu.int/eur-lex/lex/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=CELEX:52004PC0470:DE:HTML, 29.05.2006

 Europäische Audivisuelle Informationsstelle (11.2003): European Films on European

Television (Meeting of the experts on the reform of the instruments to encourage the European audiovisual industry). Taormina. http://www.obs.coe.int/online_publication/expert/taormina_films_tv.pdf.de, 29.05.2006

 http://www.ena.lu/mce.cfm: European Nevigator, Report from the ad hoc Committee on a

People’s Europe. (Aufruf am 01.05.2006)

 http://eur-lex.europa.eu/de/treaties/dat/11992M/htm/11992M.html#0001000001: Vertrag über   die Europäische Union, Amtsblatt Nr. C 191 vom 29. Juli 1992. (Aufruf am 01.05.2006)

 http://www.datenschutz-berlin.de/recht/de/gg/index.htm#inhalt (GRUNDGESETZ (GG)
für die Bundesrepublik Deutschland) (Aufruf am 07.12.2005)

http://www.landtag.nrw.de/portal/WWW/GB_III/III.2/Land_und_Landtag/index.jsp (Landtag von Nordrhein-Westfalen) (Aufruf am 07.12.2005)

 http://www.fes.de/fulltext/bueros/london/00538004.htm#E10E10 (Friedrich Ebert Stiftung: Digitale Bibliothek) (Aufruf am 07.12.2005)

 http://de.wikipedia.org/wiki/Bundesrepublik_Deutschland   (Aufruf am 07.12.2005)

http://de.wikipedia.org/wiki/Bild:Germany_Laender_Map.png (Bild:Germany Laender Map.png) (Aufruf am 07.12.2005)

… Bu makale ilginizi çektiyse…

Türk milliyetçiliği birleştirir mi yoksa parçalar mı?

 İllâ ki bir tutkal/çimento mu gerekiyor? Milliyetçilik tutkalı adil ve müreffeh bir düzene alternatif olabilir mi? Adaletin, hukukun hâkim olmadığı ortamlarda Türklerin kardeşliği ne işe yarar? Belki de Türk Milliyetçiliği diğer milliyetçilikler gibi yok olmaya mahkûm bir söylem. Çünkü var olmak için “ötekine” ihtiyacı var. Ötekileştireceği bir grup bulamazsa kendi içinden “zayıf” bir zümreyi günah keçisi olarak seçiyor. Kürtler, Hıristiyanlar, Eşcinseller, solcular…150 sayfalık bu kitapta Türk Milliyetçiliğini sorguluyoruz. Müslüman ve milliyetçi olunabilir mi? Türkiye’ye faydaları ve zararları nelerdir? Milliyetçiliğin geçmişi ve geleceği, siyasete, barışa, adalete etkisiyle. Buradan indirin.

Türkiye bölünür mü?

“Bebek katili! Vatan haini!…” PKK terörünü lanetliyoruz ama devlet eliyle işlenen suçlara karşı daha bir toleranslıyız.  “Kürtler ve Türkler kardeştir” diyenlerin kaçı “sen benim kardeşimsin”  demeyi biliyor Zaza, Sorani, Kurmanci dillerinde? Ülkemizin terör sorunu ne PKK ne de Kürt kimliğiyle sınırlanamayacak kadar dallandı, budaklandı. Bazı temel soruları yeniden masaya yatırmak gerekiyor: (*) Kürtler ne istiyor? (*)  İspanya ve Kanada etnik ayrılıkçılıkla nasıl mücadele etti? (*) PKK ile mücadelede ne gibi hatalar yapıldı? (*) İslâm ne kadar birleştirici olabilir? Töre cinayetlerinden Kuzey Irak’a terörle ilgili bir çok konuyu ele aldığımız 267 sayfalık bu kitabı ilginize sunuyoruz. Buradan indirin.

Türkiye’nin Ulus-Devlet Sorunu

Devlet gibi soğuk ve katı bir yapı bizimle olan ilişkisini hukuk yerine ırkımıza ya da inançlarımıza göre düzenleyebilir mi? GERÇEK hayatı son derecede dinamik ve renkli biz “insanların”. Birden fazla şehre, mahalleye, gruba, klübe, cemaate, etnik köke, şirkete, mesleğe, gelir grubuna ait olabiliriz ve bu aidiyet hayatımız boyunca değişebilir. Oysa devletimiz hâlâ başörtüsüyle uğraşıyor, kimi devlet memurları “ne mutlu Türk’üm” demeyenleri iç düşman ilân ediyor, Sünnî İslâm derslerini zorla herkese okutuyor… Bizim paramızla, bizim iyiliğimiz için(!) bize rağmen… Kürt sorunu, başörtüsü sorunu, Hıristiyan azınlıklar sorunu… Bizleri sadece “insan” olarak göremeyen devletimizin halkıyla bir sorunu var. Türkiye’nin “sorunlarının” kaynağı sakın ulus-devlet modeli olmasın? 80 sayfalık bu kitap Kurtuluş savaşı’ndan sonra Türkiye’ye giydirilmiş olan deli gömleğine işaret ediyor.  Ne mutlu “insanım” diyene! Kitabı buradan indirin.

Trackback URL

ÖNEMLİ

--------------------------------------------------------------------

Tüm yazı, yorum ve içerikten imza sahipleri sorumludur. Yayımlanmış olmaları, bu görüşlere katıldığımız anlamına gelmez.

Hakaret içerse dahi bütün yorumlar birer fikir eseridir. Ama bu siteye ilk kez yorum yazıyorsanız, yorum kurallarına gözatın yine de.

Not: Sitenin ismini dert etmeyin, “derinlik” üzerine bayağı bir geyik yaptık, henüz söylenmemiş bir şey bulmanız oldukça zor :)

Editörle takışmayın, o da bir anne-babanın evlâdıdır, sabrının sınırı vardır. Siz haklı bile olsanız alttan alın, efendilik sizde kalsın.

Sitenin iç işleriyle ilgili yorum yapmayın, aklınıza takılan soruları iletişim kutusundan sorun, kol kırılsın, yen içinde kalsın.

Kendi nezaketinizi bize endekslemeyin, bizden daha nazik olarak bizi utandırın. Yanlış ve eksik şeylerden şikayet etmek yerine bilgi ve yeni bakış açısı sunarak tamamlayın, düzeltin, tevazu ile öğretin bize bildiklerinizi.

Bu kurallara başkasının uyup uymamasına aldırmayın, siz uyun. Bütün yorumları hızla onaylanan EN KIDEMLİ YORUMCULAR arasındaki nizamî yerinizi alın.

--------------------------------------------------------------------
  • Siz de fikrinizi belirtin